14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KısaHaberler kendi kendine evrim geçirme olasılığını sağhyordu. Doğal DNA yalnızca 4 bazdan oluşur; ancak araştırmacılar doğal olmayan bazlar da yaratlı. Bunlar, doğal DNA'lardan daha sağlam ve yüksek sıcaklıkta parçalanmayan DNA dİ7İlerinin yaratılmasını sağlayabilir. Ancak işin asıl zor yanı, bu yapay bazları bir DNA zinciri halinde bir araya getirdikten sonra, onların da dogal DNA'lar gibi kendilerini eşlemelerini sağlamaktır. Doğa'da bu işi DNA polimeraz adlı bir enzim yapıyor. DNA polimerazı, bir kalıp DNA dizisinin üzerindeki her bazı okuyup, yeni bir kopya dizi oluşturmak için onlara "uyan" bazları bir araya getiriyor. Ancak söz konusu doğal enzim, yapay bazlara burun kıvırıyor. Romesberg ve arkadaşları "yönlendirilmiş evrim" yaklaşımıyla bu sorunu çözdü. Doğal enziminin kimyasal yapısındakı bazı parçaları r asgele karıştırarak, milyonlarca muant polimeraz yarattılar. Bu mutantlaın çoğu işe yaramaz olsa da bazıları /apay bazları bir araya getirmek konu>unda çok başarılıydı. Az çok yararlı )lan bu mutantları toplayıp, mutasyon /e seleksiyon sürecini, onların yeteleklerini kusursuzlaştırmak içın yineediler. Dört seçme seansının ardınlan bu ışi yapabilen 4 farklı mutant ;eşfettiler. Hele bir tanesi vardı ki, bu mzim tıpkı DNA polimerazının doğal lazlar ilzerinde yaptığı kadar etkin biimde, kalıp molekiilü dizisinin kopalayarak onu geliştirilmiş (evrim geirmiş) bir DNA'ya çeviriyordu. ) Jotırnal ol the Anıenaııı Cheınıcal Socıely, 26, 1748 1754, doı 10 1021/ıau38950ı (2004)) Nucleic Acids Research, 32, 728 735, bilim dünyasından yetçi. Proceedings of the National Academy ol Sciences'de geçen haftalarda yayımlanan bir rapor, söz konusu canlıların aslında üst düzeyde örgütlü ve çok iyi derecede özelleşmiş beyinleri olduğuna işaret ediyor. Bulgular, bu hayvanların evrimsel soya ğacında ıstakozlar ve yengeçlerın yanında daha üst bir diızeye çıkarılması gerektiğini öne siirüyor 1979 yılında keşfedilen Remipedia, yaşamak için derin okyanuslardaki karanlık mağaralarda yaşamayı tercih ediyor ve avları nı öldiirmek için dişlerinı ve zehir bezlerini kullanıyor. Almanya'daki Bochum Üniversitesi'nden Martin Fanenbruck ve meslektaşları, God7illiognomusfrondosusaulı remipedin beynini yeniden yapılandırdıklarında, beynin oldııkça karmaşık bir yapıda olduğunu ve hatta onun daha üst düzeydeki ıstakoz, yengeç gibi kabuklular kadar tazla beyin hücresi olduğunu gördüler. www scientilicamencan.com sitesi'nden, araştırmanın lideri Georg Matt, bu durumda nikotin düzeyinin az olduğuna işaret ediyor Ancak yıne de bünyede zamanla nikotin birikmesi, sigara ıçmeyle ilişkili astım gibi rahatsızlıklara ve "anı bebek ölümü sendromu'na neden olabilir. Matt'a göre, sigara dumaııı büyük olasılıkla anne ve babaların saçlarına ve elbiselerine yapışıyor Parçacıklar daha sonra evin içine taşınarak havada ya da tozların ıçınde kalıyor. Aile üyeleri daha sonra onları doğrudan soluyup, ya da elden ağızlarına taşıyor Matt, bebekler çoğunlukla evın içinde oldukları ve her buldukları cismi ağızlarına soktukları için daha büyük lehlike altında olduğunu söylüyor ve ekliyor " Nikotin bulaşan toz, oyuncakların, halıların ya da yatakların üzerındeaylarcakalabilir". Matt'ın ekibı, 12 aylıktan küçük bebekleri olan 49 aılenin evlerinı ınceledi. Bu evlerden 15 tanesinde hıç sigara içmeyen insanlar yaşıyordu Geriye kalanlar ise ya evin içinde ya da dışında sigara ıçen ailelerin evleriydi. Araştırmacılar çocukların idrar örneklerindeki; çocuk ve oturma odalarındaki toz ve hava içindeki nikotin düzeylerini inceledi. Tüm gruplar içinde, sigara içilen evdeki çocukların idrarlarındaki nikotin düzeyi en yüksek oranda hiç içilmeyen evlerin çocuklarından 14 kata varan oranda fazla çıkıyordu Toz ve havadaki nikotin düzeylerinde de benzer bir farklılık ızlendi. Unıversity College Lonrioıı'dan tütiın araştırmacısı Martin Jarvis, "Eğer nikotin bulunuyorsa sigara içilmesiyle ortaya çıkan diğer zararlı kimyasallar da bulunabilir" diyor. Ancak nikotinin evin içine nasıl girdiği konusu pek açık değil. Hatuıe Scıence Update, 24 Şubat 2004 ParMnson hastabjjındaki semptomlar: Yüzde donuk ılade Kolların ,açılı idurması Baş ve gövde one eQık Parkinson'da titreme semptomu tasarlandı Sinirbilimcilerirı çoğu Parkinson gibi hastalıklarda ortaya çıkan bozuk beyın ritimlerinin binlerce sinir hücresinin anormal bir şekilde eş zamanlı işlemesine bağlı olduğunu d(lşünürler. Potsdam Üniversitesi fizikçileri şimdi bir bilgisayar modelinde bu senkronizasyonun ne şekilde değiştirilebileceğini incelediler. Konuyla ilgili yazı American Institute of Physics dergisinde yayımlandı. Senkronizasyon fenomenı aslında Hollandalı fizikçi Christian Huygens tarafından bundan yaklaşık olarak 350 yıl önce gözlemlenmişti. Huygens sarkaçlı iki saati ahşap bir zemin üzerine yerleştirmiş ve sarkaçların en geç yarım saat sonra eşit tempoda hareket etmeye başladığını görmüştü. Biyolojik hücrelerdekı senkronizasyon bazı durumlarda örneğın kalp atışının frekansını belirleyen sinüs düğümün Ellerde lılıeme Dızlerın bükülü durınası Sigarayı balkonda içmek çözüm değil! Özellikle bebekli evlerde, anne ve babalar sigara içmek istediklerinde balkona çıkmayı ya da pencereden dışarı sarkmayı tercih eder. Ancak ABD'de yapılan yenı araştırma, de normaldir ancak diğer durumlarda haslalık yaratabilir. Potsdamlı fizikçiler Michael Rosenblum ve Arkady Pikovsky şimdi bir bilgisayar modeliyle sinir hücrelerindeki senkronizasyonun ne şekilde değiştirilebileceğini buldular. Yöntem ilk başta sinir hücrelerindeki senkronizasyon ritminin ölçülmesine dayanıyor Hücreler daha sonra eşit ritimde elektrik tepileriyle uyarılmakta. Fizikçiler sinyalin kuvvetini ayarlayarak sinir hücrelerindeki eş zamanlı hareketleri düşürmeye veya güçlendirmeye başarmışlar. Pratikte ise hastaların beyinlerine ikı mıkro elektrot yerleştirilmiş. Elektrotlardan biriyle senkronizasyon ritmi ölçıilurken diğerıyle de engelliyici sinyal verilmiş Yöntemin olumlu yanı bu işlemlerden diğer sinir hücrelerinin etkilenmemesine dayanıyor. Araştırmacıların raporları Physical Revıevv Letters dergısinın yeni sayısında yayımlanacak. 1 Eski cabukluların cafası :alışıyormuş Annenin gucü bebeğin cinsiyeti üzerinde etkili ingiliz bilim adamları memeli hayvanlarla yaptıkları araştırmalar sonucunda annenin bebeğin cinsiyeti üzerinde etkili olduğunu kanılladılar. Toynaklı hayvanlarda doğurganlığı ve bebeğin cinsiyetini belirleyen • anahtarı bulan Edinburgh ve Oxford Üniversitesi araştırmacıları, New Scientist dergisindeki araştırma yazılarında güçlü ve sağlıklı annelerirı erkek bebek, zayıf ve güçsüz annelerin ise kız bebek dünyaya getirdıklerini söylüyorlar. Annenin, bebeğin cinsiyeti üzerindeki etkisi ayrıca böcek, balık, süriingen ve kuş gibi daha birçok hayvanda da araştırılmış. Amerikalı biyolog Robert Trivers bu cinsiyet teorisini geyiklerde araştıran ilk bilim adamı olmuştu ve iddiası 30 yıldan bu yana tartışılmakta. Konuyla ilgili 73 toynaklı hayvan araştırmasını inceleyerek her yerde aynı motifle karşılaştık diyor Stuart West (Edinburgh Üniversitesi). Toynaklı hayvan886/713 Mart 2004 Bilim adamları, Rpmipedia adlı küçük, ızü olmayan kabuklulara bugüne k pek aldırış edilmediğinden şikâ ebeveynlerin çocuklarını sigaranın zararlı etkisinden korıımak adına verdikleri bu çabanın da yetersiz olabileceğıne işaret ediyor. Sigara içmek için özellikle dışarı çıkan ınsanların evlerinde bile, içerideki hava ve tozlar içinde nikotin saptanabiliyor. Bu evlerde yaşayan çocukların bünyesınde hiç sigara içilmeyen evlerin çocuklarına oranla sekiz kata kadar daha fazla nikotin oiabiliyor (1). San Diego Eyalet Üniver larda sürüler genelde çok sayıda dişileri olan birkaç güçlü erkek liderler tarafından idare ediliyor. Zayıf erkek hayvanların hıçbir zaman çiftleşme şansı yokken neredeyse tüm dişiler çiftleşecek bir erkek hayvana sahip. "Güçlü dişiler, ileride çiftleşme şansı olacak erkek yavru doğurmak için görevlendiriliyor" diye açıklıyor uzman. Dişi zayıf ise yavrunun dişi olma olasılığı çok fazla. Ama dişi yavrunun doğması zayıf erkek yavrudan daha iyi diyor bilim adamı. Çünkü zayıf erkeğin hiçbir zaman çiftleşme şansı olmamasına rağmen, tüm dişiler çiftleşebiliyor. Bununla birlikte dişinin cinsiyet üzerindeki etkisinin psikolojik mekanizmaları henüz kesin olarak bilinmiyor. Araştırmacılar yavruların dişi veya erkek oluşunun hormonlarla ayarlandığını tahmin ediyorlar. Söz konusu teori bugüne dek sadece toynaklı hayvanlarda kanıtlandı. Primatlarla yapılan araştırmalar sonucunda henüz kesin bir sonuç elde edilemedi diyor West.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle