Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim Tarihi hastalıklara karsı büyük zaferi da bataklıkları kurutmaya çalışmışlardır. (10) BİLÎMİN HURAFEYE GALİBtYETİ Bulaşıcı hastalıklara karşı Cumhuriyet'in ilk yıllanndaki bu mücadele, ülkemizde bilim ile hurafe mücadelesinin ve bilimin hurafeye üstün gelmesinin öyküsüdür. Bu, gerçekte Cumhuriyet döneminde bilimin en büyük başan öyküsüdür de. Bu başarmın etkisi, tıbbi ve sosyal kazançlarla sınırlı kalmamış, bilimle kitlesel ölçüde ilk kez yüz yüze gelmiş olan Türkiye halkında bilime ve modern tıbba güvenme yonunde etkılerı bugune kadar uzanan bir zihniyet değişimine de yol açmıştır. Modern bilimin en son esaslarına dayanılarak yürütülmüş olan bu mücadele aynı zamanda uluslaşma surecımızin de en buyuk aşamalarmdan birını oluşturmuştur. Kurtuluş Savaşı'nda ülkesini savunmak için çarpışan askerlerimiz ne kadar ulusal kahramansa, bulaşıcı hastalıkları yenerek bir ulusu yok olmaktan kurtaran bu inançlı ve fedakar doktorlar, eczacılar, sağlık memurları, ebeler ve hemşireler de o kadar kahramandır. Bir ulusu ulus yapan şeylerin başında, o ulusun kahramanlarını bilmesi ve onları onurlandırması gelir. Ama kımler bizim kahramanlarımız? Sadece bızım ülkemızde değil, dunya tarihinde de onemli bir yeri olan bu tıbbi ve sosyal mücadele ve başarı öyküsünün ne romanı yazılmış, ne de oyunu sahnelenmiş ve filmı yapılmıştır. Tıp tarıhının bir konusu olarak yapılan sınırlı çalışmalar bir yana, halka bu mücadelenin bilgisi dahi sunulmamıştır. Çok geç kalmış da olsak, bu büyük mücadelenin kahramanlarını ve oyküsünü ulusumuza tanıtmamız ve anlatmamız gerekiyor. Çünkü belki ancak o zaman gerçekten bir ulus olabileceğiz. bahadirosman(S hotmail. > BÜYÜK BAŞARI ^~*mmm*mmm Anadolu'da bir aşı kampanyası tnasında şunları soylüyordu: "Sıtma hastalığınm kökünden yok edilmesi için yegane çare olan (bataklık) kurutma ve arazi ıslahı meselesine, şehir ve köylerin sağlık koruma şartlarının ıslahma ve tamamlarımaMiıa, doğal şarllar avdet eder etmez başlamak, nafıa ve sıhhiyemizin en kaçınılmaz ve mühim icraatlarından biri olacaktır. Frengi miicadelesi her yerde bilinen faaliyetiyle devam etmektedir. Tahripkar hastalıklarımızdan şüphesiz başlıcası olan verenı hastalığına karşı şimdiye kadar hal ve şartların tatbikine izin ve imkân vermediği tedbirlere başlangıç olmak üzere İstanbul'da veremliler tedavihanesi açmak ve bu suretle yeni ve pek lüzumlu bır mücadelenin ilk temel taşını koymak tasarlanmıştır." (7) MÜCADELENİN 8 CEPHESİ Cumhuriyet hükümetleri bulaşıcı hastalıkları kısa zamanda yok etmek üzere çok cepheli bir sağlık seferberliği başlattılar. Bu seferberliğin sekiz cephesi vardı: 1 uzman yetiştirme, 2 kurumsallaşma (hastane, dispanser açma vb.) 3 hastalık taraması düzenleme, 4 teşhis ve tedavi, 5ilaç tedariki ve üretimi, 6 koruyucu önlemler alma, 7 bulaşıcı hastalıklara karşı halkı çeşitli araçlarla eğitme, 8 idari organizasyon. Son derece kısıtlı maddi ve mali k<>şullara rağmen, hızla yeterli sayıda deneyimli uzman yetiştirmek için yurt dışına doktorlar gönderildi, yurdun her yöresinde sıtma ve verenı savaş dernekleri ve dispanserleri kuruldıı, halk içinde hastalık taraması yapıldı ve mücadelede öncelik verilmesi gereken bölgeler tesbıt edildi. Yeterli miktarda kınin sağlanmaya çalışıldı ve kinin ile BCG aşısının yerli üretimi yapıldı. Bazı salgın hastalıklar daha başlangıç aşamasında durduruldu (örneğin 1929 yılında Suriye'de çiçek hastalığı salgını çıktığında ve yurdumuzda da buradan kaynaklanan vakalar gdrulmeye başladığında, 1 Ağustos 1929 30 Haziran 1931 tarihleri arasında Mardin, Gaziantep, Cebelibereket, (8) Diyarbakır, Mersin, Siirt, Elazığ, Maraş, Malatya, Urfa ve Adana vilayetlerinde 1. 215. 839 kişi aşılanmış ve salgının çıkması onlenmıştir). (9) Doktorlara ve sağlık memurlarına sıtma kursları verıldi. Vilayetlerde sıtma mücadele heyetleri oluşturuldu. Sıtma mücadelesi heyetleri bır uzman başkanın yönetimındedır ve başında bir mücadele doktoru bulunan 49 şubeden oluşmaktadır. Mücadele başkanının bulunduğu yerde bir şefin yönetiminde bir laboratuar kurulmuştur. Her şube 45 daireye ayrılmıştır ve bunların her birinın başında da özel şekilde yetiştırilmiş sağlık memurları bulunmaktadır. Her sağlık memurunun bolgesine 815 köy düşnıektcdir. Ağır sıtmalı hastaların yatırılıp tedavi edilmesi için 510 yataklı sıtma dıspanserleri açılmıştır. Her bölgeye de bir hizmet otomobili verilmiştir. Ay r ı c a sıtma mücadele heyetleri, bir yandan Nisan ve Kasım aylarında bölgelerindeki insanları genel muayeneden geçirerek, dalak ve kan tetkikleri sonucunda sıtmalı bulunanları tedavi altına alırlarken, diğer yandan Sağlık Bakanı Dr. Refik (Saydam) Bey (18811942) 921/9 13 Kasım 2004 Halka hastalıklardan korunma yollarını göstermek amacıyla her türlü araçla bilgi verme yoluna gidilmıştır. Hastalığııı haııgı yollardan ve nasıl bulaştığını gosteren ve halka parasız olarak gösterileıı filmler yapılmış ve gezici film gösternıe ekıpleri oluşturulmuştur. (11) Bu bııyük sağlık seferberliği 10 yıl içinde büyuk başarılar kazanmıştır. Ülkedekı sıtmalı ha.sta oranı 193()'lu yıllarda % 1 l'e düşürülmüştür. (12) Genel olarak bulaşıcı hastalıkların etkısı, kabtıl edılebılır sınırlar ıçerisine çekilmıştır. Butun bu mücadele ve elde edilen buyıık başarı, ınanılması guçtur ama, sayıları bmı bulmayan doktorların öncülüğünde gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet'in ilanı tarihinde Türkiye'de 554 doktor, 69 eczacı, 560 sağlık memuru, 136 ebe ve 4 hemşıre bulunuyordu. (13) Bu buyuk başarmın sırrı, elbette, elinde tuttuğu meşale bilim olan bir liderin öncülüğündeki genç ve inançlı bir topluluğun, liderine, ülkesine, bilime ve geleceğine olan yüksek inancında yatıyordu. Bu topluluk, büyük zorluklar içeren ve fedakarlıklar gerektiren mücadelesinde sadece mikroplara karşı değil, eğitim olanağıııı bulamadığı için hurafelere esir düşmüş insanların önyargılarına karşı da savaşmışlardır. Belki de daha zor olan buydu. Çünku hastalar şifayı kininde değil, muskada arıyordu. Hastalıkların kökeniyle ilgili hurafelerin sayısı belirsizdı. Sıtmalı hastaları "iyileştirmek" için, hastalığın sebebi sayılan dalağın kesilip çıkartıldığı bile görülüyordu. Bu nedenle tıbbi tedavinin uygulanabilmesi ve başarıya ulaşabilmesi için önce hastaların vücutlarındaki muskaların çıkartılması gerekti. Ancak ondan sonradır kı, hastalar iyileşmelerinin ilaçlardan kaynaklandığına inanmaya başladılar. com 1 Dr. Nukhet Yurur Kutlay, "Refik Saydam'ın Sağlık I'olıtıkası ve Hıfiisılıha Merkezı'nın Bu l'olıtıkadakı Yen", Yenı Tıp tanlu Arjştmndları, Sayı 4, İstanbul, 1998, s. 191. 2 Ekrem Kadri Unat, "Türkiye Cumhuriyetmde Ataturk Donemınde Bulaşıcı Hastalıklarla Savaj", Cerrahpaşj Tıp Fakultesi Dergisi, cilt 12, Temmuz 1981, ozel ek iayı. b 394 3 a.g.m. s.394. 4 Akıle Gursoy, "Sağlık, Cençlık, Cuzellık", Üç Kuşak Cumhuriyet, Toplumsal ve Ekonomık Tarıh Vakfı, İstanbul, 1998, s 42 5 Cumhuriyet Cazelesı, 30 Mayıs 1924 6 Akıle Uursoy, adı ğeçen kıtap bolunıu. s. 42. 7 Aktaran Ekrem Kadri Unat, a.g.m. s.385. 8 Osmanlı ve erken Cumhuriyet donemınde, bugunku Adana, Hatay ve Cazıantep vılayetlerinin bazı topraklarmdan oluşan vılayetın adı 1933'te ıkiye bölünerek Adana ve Gazıantep'e bağlandı. Hatay'ın Türkıye'ye dahıl olmasındaıı sonra da, Adana'ya bağlanmış olan ikı kazası Hatay'a verıldi. 9 Ekrem Kadri Unat, a g.m. s. 389. 10 a.g.m. s. 394. 11 Cumhurıytt GazeteM, 7 Ocak 1925 12 Akıle Gursoy, adı geçeıı kıtap buluınu. s.43. 13 llılmı Krgınoz, "Halk Sağlığı", Turkiye'de Tıp Dallarmdakı İlerlemelerın Tarıhı, Ekrem Kadri Unat (Ed), fst, 1988, s 180