25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mekup Türkçeyi dert etmek Kişisel çabalarımızı artırıp kurumları harekete geçirmeli, iilkemizde aydınlanmayı yerleştirmek, ezberci eğitimden kurtulmak ve düşüncede saydamlığı sağlamak için Türkçeyi dert etmeliyiz. ski yıllarda oldugu gibi geçtiğimız günlerde de dıl bayramını kutladık; coşku ve duyarlık lıer zamaııki gibı yıne ust duzeydeydi anıa değerle.ndirmeler hep karamsardı. Bir yandan yabancı dillerin Türkçemiz üzerinde sözlük diizleminin ötcsine ğeçen baskıları ve yabancı dılle egitım tutkumuz, ote yandan kurumlar da içııı de olnuk uzm\ çoğu okuınuş kesmıın eıı azıııdan guııdelik yaşaıııdaki dil surunlan karşısında duyarsızlığı dil bayramlarını salt simgesel bir etkinlik haline getiriyor. biliı Tuıkçe .sevgi.sini geliştirıııek için Yeni ilaçlar ne kadar güvenli? Sayın K. Germiyanoğlu' nun, 30.10.2004 tarihli Cumhuriyet Bilim Tcknik'te 'Yeni ilaçlar ne kadar güvenli' başlıklı yazıma fietirdiği eleştirilere cevabımdır. Önce, Germiyanoğlu'na yazımı dıkkatle okuduğu, eleştirdiği ve konunun tekrar gündeme gelmesine fırsat sağladığı için teşekkür ederim. İnternette gezinnıekle hir doktor ve bir farmnknlog kadar bilgi sahibi olabilmcsine de çok memnun uldum. Benim yazımın amacı, halkımızın ve meslektaşlarımın dikkatini hu çok önemli konu iizerine çekmektir. Bu çok önemli olay, maalesef, bizde yeterince gündeme gelmemiş, tartışılmamış ve ne halkımız ve ne de hekimleriniz yeteri kadar bilgilendirilmemiştir.Elbette, insan sağlığı ve mutluluğu için her türlü araştırmayı destekliyorum, elbette 'tıbbi amaç\\ her harcamayı kahul ediyorum. Ancak, insanların sinsice sömürülmelcrinc, kullanılmalarıııa da itirazım var. Tekrarlıyorıım: Ne Merck fırması ve ne de Anıerika'da ilaçların piyasaya çıkmasına izin veren kuruluş olan FDA (Food and Drug Administration), ilacın kalp ve danıarlar uzerine olan ciddı yan etkileri 2000 yılı mart ayında yayınlanan bir çalışma ile gösterilmiş ve uyanlmış olmalarına rağmen, bunun üzerinde hiç durmamışlar ve ilaç üstelik vahşi reklamlarla serbcstçe satılnıaya devam etmiştir. Hem Merck firmasmın ve hem de FDA'nın bu konuda açıkça kusurlu oldukları yabancı kaynaklarda da açıkça belirtilmiştir (1,2). K.J. Topol, her iki kurumun da halk sağlığını hiçe saydıklarını ifade edilerek bu olayı bir felaket olarak nitelendirmiştir (1). İnternetten de erişilebilen bu makalelerin benim yazımdan sonra yayınlandığını da belirtmek isterim. Bu adı büyük firmaların asıl amaçları 'insan sağlığı üzerinden' olabıldiğince çok kâr etmektir ve sanırım bu yolda her şey de mübahtır. 2000 yılında. ilaç fırmalarının doğrudan tüketicı rcklamları için harcadıkları para 2.5 milyar dolardır ve bu rakam bir önceki yıla göre %35 daha fazladır(3). Vionc da en çok reklamı yapılan ilaçlardan biri idi. 2000 yılında, Nike firması ayakkabıları için 78.2 milyon dolar, Pepsi fırması içecekleri için 125 milyon dolar harcarken, Vioxx reklamlan için Merck' in harcadığı para 160 milyon dolardı (4). Bu büyük firmaların ilaç reklâmı için kuaförleri bile kullandıklarının bilinmesini ve bunun sonunun nereye varacağının düşünülmesini de isterim (4). Her yeni ilaç, hele de eşdeğerleri olanlar, nıutlaka belirli bir süre sadece o konunun uzmanları tarafından, hastalar yakından izlenerek özel reçetelerle satılmalı ve de kesinlikle Sağlık Kurulu Raporları'na girmemelidir. Çünkü, piyasaya verilen hiçbir yeni ilaç güvenilir değildir ve bunların hem etki ve hem de yan etkileri bakımından yakından izlenmeleri gerekir. Makalemden doktorların ilaç yazmaları yasaklanmalıdır şeklinde bir anlam çıkarılması da müınkün değil. Ben, yeni ilaçların konun uzmanı olan, olmayan her hekim tarafından yazılmasını doğru bulmuyorum. Ayrıca, her ilacın her hekim tarafından yazılmasının yanlış olduğu görüşümde de ısrarlıyım. Kimse proktologa katarakt ameliyaü olmak ister mi, Allah aşkına. Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta KAYNAKI.AR 1. Topol EJ: Failint! the publıc health Rofecoxib, Merck. and the FDA. N Engl 1 Med, 351:17. 2004. 2. EJitorıal: Vioxx. an unequal partnership between safety and elfıcdcy Uncet, 364.1287, 20(14. 3 D Josefson Drug advertıser.s face scrutıny after potentially breakmü FDA rules BMJ, 3251262, 2002. 4. II Bastian: Promotinfl drugs through hairdressers: is nothıntl sacredîBMJ, 325:1180. 2002. EĞİTİMCİLERE DÜŞEN GÖREV Kn önemli görev kuşkusuz eğitimcılcnndır: yalnızca Turkçe. oğretnıenlerı değil, her düzeydeki bütün öğreticiler Türkçe duyarlığını, Türkçe sevgisini benimsemedıkçe sonııç almak kolay degil. Ülkemızın yüz akı Köy Enstitülerinin en (inemli başarılarından birisi de Turkçe sevgisini nkuma aşkı ile pekışlirerek öne çıkarmaktır. Elbette okul kadar annebabalara da görev düşmektedir. Çocuklarımızın yabancı dil ogrenmesi kuşkusuz önemlidır, ama ondan da önce anadilimizde yetkin durunıa gelmelerı için duyarlık göstermek anne babalara düşen en temel görevlerden birisi değil midir? (•ünümüzde toplumu ve bireyleri en az okul ve anne baba kadar etkileyen en temel guç kitle iletişim araçlarıdır. Aslında bu araçları yönetenlerin sorumlulukları okul ve anne babaların da önüne geçmiştir. C.ündelik yaşamda en az okul süresinin yarısı kadar zamanı TV başında, radyo, müzik dinleyerek geçirmektedir gençlerimiz ve çocuklarımız. Bu kurumlardaki sorumluların Türkçe duyarlığı dilimizin varsıllaşması için en büyük itici gücü oluşturacaktır. Türkçenin varsıllaşması elbette en başta ve öncelıkle dılle ilgili kurumların çabalarıyla olanaklıdır. MEB ve TDK'nın Türkçe sevgisini öne çıkarmak yanında, ilkeli kararlarla, dilbilim bulgularını önemseyerek, Türkçenin gelişmesi yolunda somut çalışmaları özendirmeleri gerekir.Atatürk'ün vasiyeti, 'Turk dilini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaktır.' E Oysa Türkçe anavatanımız, ruhumuz, düşüncemiz, büyük ozan Dağlar kitle de yabancı dil ve seçkinlik meraklıları Kullandıkları yabancı sözcüklerlc değışık, ustun görıınmek savındalar; oysa insanın eıı buyuk erdemı kendısı olması. doğal olnıası; bu da en iyi herkesin kullandığı dille başarılabilir. ller iki kumede bulunarılar da Türkçenın vetersizliginı savunurlar, İngilızce/Fransızca sozlııklerde 300500 bin sözcük bulunduğuntı, Turkçe sozlükte olsa olsa 50 70 bin sozcuk bulundıığunu yineler dururlar. Oysa biraz çaba gdsterseler Anadolu'nun varsıl kaynağına ulaşabilmeyi deneseler düşüncenin, duygulanımın inceliklerini görecekler anıa sorun bu çabayı göstermekte. İşte birkaç örnek: ca'nın deyışiyle' ses bayrağımız hizim; duyarhğımız yalnızca bayram günlerı ile sınırlı kalmaıııalı, bir yaşaın bi<;inıiııe dönüşmcli, uzun erimli, kaygılarımızın en başında yer almalı. TÜRKÇE YETERSİZ DEĞİL Türkçe kay^ısı duymayanların başında Osmanlıca tutkuıılan geliyor; burılar çoğunlukla alışkanlıklarınm tutsağı durumundalar. belki kendilerince geniş ama o ölçüde yabancı ve kapalı bir dünyaya hapsediyorlar kendilerini; yeni sözcükler bir yana yeni anlatım biçimlerini de deneııııyorlar çoğu zaman. Üstelik konu salt sözcük yenilenmesi değil ki! Yeni bir düşünce dizgesi, yeni aydınlık bir pencere açılıyor Türkçe ile. Üstelik eskimiş bir dilin sözcükleriyle günümüzde yeni düşünce üretilemeyeceği, bunların günümüz bilim ve iletişim gereklerini karşılayamayacakları apaçık ortada dcğil mi? Türkçeyi dert etmeyen büyük bir alımustalık, beceri; atakabartıcı, dil bilmezküçük çocuk, ısıksıcak,ısınmış, içlikgömlek,azmtıyoldan çıkmış.azmış, dişimekdiş çıkarmak, okuntu düğün çağrısı.tomtokiyice doymuş.umguumut ve daha binlercesı. Ayrıca sözcük sayısı dilın varsıllığını gosteren tek ölçüt değil. Bir dılin gelişmiş bir yazın yaşanıı olması, o dilde bilim yapıtları yazılabilnıesi ve dilin özellikle üretici gücünün yüksek olması varsıllığının en açık göstergelerıdir. Yazılı yapıtları 78. yıllara değin uzanan Türkçemiz Yunus Emre'si, Karacaoğlan ı. Karamanlı Mehmet Bey'i, Aşık Veysel'i ve daha niceleri ile kendisini çoktan kanıtlamış bir uygarlık dilidir. Eksiklerimiz var elbette. günümüzde yalnızca bilişim dilinde on binlerce yeni terim bulunduğunu düşünürsek bundan doğal bir şey olamaz; ama bunlar dilimizin eksikleri değil, onu yeterince işletmeyen bizim eksiklerimiz. Her şeyin başı sevgi, dil sevgisi. Neler yapıla Ne yazık ki 1983 sonrası TDK ve birkaçı dışında Milli Eğitim Bakanları bu konuda üzerlerine düşeni yerine getirmemişlerdir. Bu bakımdan TlİBA'nın son yıllardaki bilim terimleri çalışmasını alkışlamak gerekir. En temel görevlerden birisi de, Türkçe öğretmenlerinin kaynağı durumunda olan unıversıtelerımizin Türk dili ve Edebiyatları bölümlerine düşmektedir. Bu bölümlerden çağdaş dilbilim kavramları ile donanmış Türkçe öğretmenleri yetiştiremediğimiz sürece egitımde iyi sonuçlar almamız beklenmemelidir. Yine de asıl gorev yırıe bıreylere düşmekledir. Kişisel çabalarımızı artırıp kurumları harekete geçirmeli, ülkemizde aydınlanmayı yerleştirmek, ezberci eğitimden kurtulmak ve düşüncede saydamlığı sağlamak ıçın Türkçeyi dert etnıeliyiz. Prof. Dr. Ahmet Kocaman Hacettepe Üniversitesi Dilbilim liölümü emekli öğretim üyesi 921/19 13 Kasım 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle