01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Uygarlığın doğuşuTezler çoğu MÖ 2. ve 3. binyıl'a ilişkin bulguları gün ışığına çıkardı. 1981 yılında ekip daha eski dönemlere ait bulgulara erişti. 2. binyıla ait kent surlarmm altında MÖ 3000'e ait bazı kalıntılara rastladılar. Bu tarihten 10 yıl sonra bu kalıntılara erişmek için yeterli fonu elde eden bilim adamları, MÖ 4000 doneminden kalma karmaşık kayıtlara ulaştılar. Kazılan alanın en dibinde çok büyük bir binanın kalıntılarına eriştiler. Binanın duvarları 1.5 metre kalınlığındaydı ve avluya çıkan çok büyük bir kapısı vardı. Binanın yaşını hesaplamaya kalkınca ortaya inanılmaz bir sonuç çıktı. Bina MÖ 5. binyıla aitti. Yani MÖ 4000 yılından daha eskiye aitti. Büyük binalar o dönemlerde bilinmiyordu, ancak bunlar tapınak olabilirdi. Ne var ki bu yapı kesinlikle dini bir özellik taşımıyordu; resmi bir bina olnıası çok büyük bir olasılıktı. BÜROKRASİNİN DOĞUŞU Birkaç yıl süren kazıların sonucunda binanın ne amaçla yapıldığı ortaya çıktı. Binanın batı kısmında kemikten ve taştaıı alet yapımı için atölyeye benzer bir bölüm bulundu. Binanın yanında bir dizi küçük oda vardı. "Bunlar Arap dünyasında örneklerini gördüğümüz yazıcılann veya veznecilerin odalarına benziyordu" diye konuşan Joan Oates, "Demek ki burada insanlara bir hiznıet sunuluyordu. Öyleyse bina ne işe yarıyordu? Bu tümüyle spekülasyona dayalı. Büyük bir olasılıkla bu binada yönetim ile ilgili bir birim barınıyordu. Belki de ticaret ile bağlantılıydı" diyor. Tell Brak'ın öyküsü burada bilmiyor. Gibson'ın Hamoukar'da bulduklarına benzer damga pullan bulundu. Bunların MÖ 5. binyıla ait olduğu düşünülüyor. Bütün bunlar Brak'taki insanların Uruk'takilerden çok önce gelişmiş yönetim sistemlerine sahip olduğunu gösteriyor. Arkeologlar, Hamoukar ve Brak'ın böylece Uruk'tan daha önce kentleşmeye başladığı sonucunu çıkarıyor. Dolayısıyla bu kentler MÖ 3500'den önce Mezopotamya'nın güneyinde değil, kuzeyinde ortaya çıkmışlar. Londra'daki British Museum'da Suriye tarihi uzmanı Jonathan Tubb, "Hamoukar gibi yerleşim bölgelerinin Mezopotamya'nın ğüneyindeki bölgelerden etkilenmiş olduğunu düşünmek mümkün değil. Bence bunun tanı tersi olmuş olabilir" diyor. Ancak aralarında Tubb'ın da olduğu arkeologlar bu konunun kapanmadığını kabul edıyorlar. "Güneyde aynı tarihlerde neler yaşandığını tam olarak bilmiyoruz. Belki de güneyde MÖ 4000'den önce kentler vardı. Ancak kimse gidip oraları yeterince incelemedi" diye konuşan Joan Oates, bilim adamlarının bölgeyi araştırmasından önce kalıntıların yağmalanmamış olmasını diliyor. Reyhan Oksay New Scientist, 1H Evhil 2004 Ancak son birkaç on yıldır dikkatler Mezopotamya'nın kuzeyindeki daha az gelişmiş bölgelere doğru yoğunlaşmaya başladı. En azından kuzeydeki iki yerleşim bölgesi Uruk'tan daha önce kentleşme belirtileri sergiliyordu. Ve bazı kazılardan elde edilen sonuçlara göre ilk kentleşmenin tanımlayıcı özellikleri Cüney Mezopotamya'da değil, kuzeyinde ortaya çıkmıştı. Bütün bu bulguların ışığı altında arkeologlar ilk kentlerin nerede ve ne zaman ortaya çıktığı ile ilğili eski görüşlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bu arkeologlardan biri Şikago Üniversitesi'nin Doğu Rnstitüsü'nden McGuire Gibson'du. Gihson özellikle Tell Hamoukar adı verilen bölge üzerinde duruyor. Suriye'nin doğusunda geniş bir tepenin üzerine kurulu bölge Irak sınırından 8 kilometre içeride. Batılı arkeologlar bu bölgenin varlığinı 1920'li yıllardan berı biliyor. Bu bölgede MÖ 4000 yıldan kalma Uruk çömleklerinin bulunması Tell Hamoukar'ın ikinci bir kent olduğu görüşünü güçlendiriyor. 1999 yılında Gibson'ın ekibi Hamoukar'da kazılara başladı. Ancak üç kazı mevsiminde elde edilen bulgular farklı bir goruşun ağırlık kazanınasına yol açtı. Bu bulgular, Uruk kent olarak güç kazanmaya başlamadan önce Hamoukar'ın daha ileri bir kentleşme aşamasında olduğunu gösteriyor. Gibson'a göre MÖ 3700'lerde Hamoukar 12 hektarlık bir alanı kapsıyordu ve çevresi koruyucu duvarlarla çevriliydi. Duvarların içinde bulunan bina kalıntılarında an kovanına benzer çamurdan yapilmış firınlar bulundu. Bu fırınlarm boyutlarına bakılınca bunların endüstriyel ölçekte yiyecek hazırlamakta kullanıldığı sonucu çıkıyor. Eski Uruk (solda) ve modern Şam (aşağıda) kent tasanmı açısından ortak özelllkler taşıyor. Dolayısıyla bu kalıntılar dini olmayan resmi bir binaya ait olabilirdi. Arkeologlar ayrıca çeşitli şekillerde "damga pullan" buldular. Bu pullar yaş bir kil plakası üzerine bir sembol basmaya yarıyordu. Bu semboller bazi eşyaların izini sürmek amacıyla kullanılıyor olabilirdi. Damga pullan Mezopotamya'nın daha ileri döneme ait bdlgelerinde de bilinen bir uygulamaydı. Bunlar kentleşmenin somut bir göstergesi olarak algılanıyor, çünkü muhasebe, kamu yönetimi ve kademeli bir yapı sisteminin bulunduğunu gösteriyor. Gibson, Hamoukar'da bulunanların, buranın bir kent olduğuna ilişkin yeterli kanıta sahip olduğuna inanıyor. Buradaki damga pullarmın farklı boyutlarda ve stillerde olnıası gelişmiş bir sosyal yapıya işaret ediyor olabilir. MÖ 3700 tarihinde Hamoukar kent yaşamına ilişkin çok sayıda özelliğe sahipti. Ve ilginç olan, burada güneyin etkisinin hissedilmemesi. Uruk tarzı çömlekçiliğin izleri MÖ 3200 yıllannda ortaya çıkıyor. Ayrıca Tell Hamoukar'ın sakinlerinin bir kentte yaşamalarına karşın, Uruk'un varlığından habersiz oldukları anlaşılıyor. Gibson bütün bunlardan şu sonucu çıkarıyor: "Hamoukar şu anda en eski kent olarak görülebilir." Ancak bu iddia Tell Brak'ın ortaya çıkmasıyla çürütüldü. Brak, Dicle'den Anadolu'ya uzanan ticari rotanın üzerinde kurulmuş bir kent görüntüsü veriyor. Yüksekçe bir tepenin üzerine kurulu olan Brak, oldukça stratejik bir konuma sahip. Brak ilk kez 1937 yılında kazıldı. Cambridge Üniversitesi'nden kankoca arkeolog David ve Joan Oates tarafından 1976 yılında yeniden açıldı. Kazıların 919/1130 Ekim 2004
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle