Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Antropoloji MODERN DUNYANIN TETIKLEYICILERI UZERINE TE Kazandıkları paraları aslında ihtiyaç duymadıkları eşyalara yatınyorlar. Insan uygarlığının gelip dayandığı son nokta bu mu, yani alabildiğine mal edinme ve ticaret yapma isteği mi? Yeni bir teze göre, atalarımız, uygarlığın nimetleriyle tanışmadan çok önce mülkiyetin tadını almıştı. Saygınlık uyandıran mallar, Içimizde doğuşlan var olan ticaret yapma dürtüsüyle hiyerarşik toplumlar arasında bir köprü kuruyor. Bu mallar aynca modern uygarlığa giden elişmiş ülkelerin alışveriş merkezlerinde hafta sonları yaşanan tüketim çılgınlığı, bir anlamda modern insanın eşyaya tapınması olarak algılanabilir. Dünyanın drirt bir yanında izlenen bu ritüel sırasmda insanlar kazandıkları paraları bazen kazanmadıklarını da aslında ihtiyaç duymadıkları eşyalara yatırırlar. İnsan uygarlığının gelip dayandığı son nokta bu mu? Mal sahibı olma tutkusunun çok eskilere dayandığı görulüyor. Kitlesel lüketim 20. yüzyılın buluşu olabilir, ancak köklerinin insanlığın başlangıcına kadar uzandığı açıkça görülüyor. Bu tutku tartışmasız uygarlığın temel taşlarından birı. Atalarımız yazıyı icat etmeden çok önce yasalar ve kentler vardı. Hatta alet yapımı için maden işleme ve çiftçilikten önce ticaret vardı. Paraları neden ihtiyaç duymadıc yolun ilk basamağı. Ve giderek tarıma ve şehirleşmeye zemin hazırlıyor. Insanlık tarihi kadar eski olan bu tutku insanlan bugün hangi noktalara getirdi? Artık bizleri, eskinin boncukları, olta iğneleri ve baltalan değil, bir Bugatti Veyron'a ö'denen 670.000 sterlin etkiliyor. Bunu satın alan kişi, bu parayı saatte 400 kilometre hızla seyahat etmek zorunda kaldığı için ödemez, bir statü sembolü satın alır. Onu küçümsemeyin! 0 da atalarının gittiği yoldan ilerleyerek uygarlaşmaya çabalıyor. İnsanlar ticaret yapmak için doğmuşlardır. Ve bunu yapmak için dükkânlara ve paraya ihtiyaç da yoktur. Ticaretin kalbinde, antropologların "karşılıklı ilişki" olarak nitelendirdiği içgüdüsel bir yetenek yatar. Bu yetenek büyük bir olasılıklı hominid atalarımızın beyinleri büyürken ve toplumlar olgunlaşırken gelişmiş bir özelliktir. Bu arada insanoğlunun beyni, alışverişin sonucu olarak ortaya çıkan borçalacak hesaplarının kayıtlarını tutacak yetenekle donanmışür. Zihinsel kayıt tutma yeteneği ile bu en temel materyal tutkusu birleşince, kaçınılmaz olarak ortaya ticaret çıkar. G Yiyecek ve basit aletler gibi yaşamsal gereksinimlerin söz konusu olduğu ticaret, turümüzün geçmişi kadar eskilere dayanır. TUTKUNUN ESİRİ Ancak esas şaşırtıcı olan, yaşamsal bir değeri olmayan nesnelere lüks, prestıj sağlayan ve süs eşyası olarak nitelendirilen eşyalar duyduğumuz tutkunun da çok eskilere uzanmasıdır. Afrika'da son yıllarda gün ışığına çıkartılan dekoratif eşyaların 100.000 yıl önce üretildiği ve ticaretinin yapıldığı görülüyor. Ve bu buluntuları değerlendiren bazı bilim adamları, maddi nesnelere duyduğumuz isteğin ve arzunun, uygarlığa uzanan uzun yolda atalarımızı tetikleyen eıı önemli dürtü olduğunu ileri sürüyorlar. TAKAS USULÜYLE TİCARET Ticaret bir kez hız kazanınca ekonomik kârlılık nedeniyle karşı konulamaz bir dürtü haline gelir. Kuzey Avustralya'daki Yir Yoront aborijinlerini örnek alırsak, bunlar 20. yüzyılın son yarısına kadar, uygarlığın izi bile olmayan, gerçek bir avcıtoplayıcı toplumdu. Buna karşın komşularıyla son derece canlı ticari faaliyet içindeydiler. Yir Yoront topluluğu kıyı bölgesinde ürettikleri balık avcılığında kullanılan olta uçlarını, 600 kilometre içerde yaşayan toplulukların ürettiği cilalı taş baltalarla değiş tokuş ediyorlardı. Olta uçlarııım değeri, müşteri kıyıdan uzaklaştıkça artıyordu. Taş baltaların fıyatı ise taş ocağının uzaklığı ile doğru orantılı olarak değişiyordu. Bu koşullar altında görece daha pahalı olan malın daha az değerli mal ile değiş tokuşu, bu alışveriş ziııciri içinde yer alan insanların kâr etmelerine yol açıyor I du. Vijer'deki Tenere "Çölii'nde ilerleyen luzkervanı KARŞILAŞTIRMALI AVANTV KURALI Yir Yoront yerlileri örneğini T; ri'ne uygularsak, bir bölgede bol bı malların daha az bulunan bolgedt değiş tokuş edildiği sonucuııu çıkar İngiliz ekonomisl David R 1817 yılında bu fıkri "karşılaştırmal taj kuralı" ile açıklamaya çalıştı. Ozet olarak bu kural, iki ta hem olta ucu hem de halta uretsı aralarmdaki ticaretten ıkisiniıı de k kacağmı söyler. Hatta taraflardan l malı aynı anda üretse dahi. Çünkü t daha randımanlı ürettikleri mala y < şarak ve daha az randımanlı ürettikllı dışarıdan alarak daha avantajlı bir ma gelebilirler. Böyle bir durumda kazanır. Ne var ki Taş Devri atalarımı 918/12 23 Ekim 2004