Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gülhane'den Kopenhag'a ikilemler ülkesi Türkiye Burhan Cahit Unal Emekh oğretmen T urkıye, GuJhane Hattı Humayunu (1839) ıle başlayan son ıkı yuz yülık tarıhınde ikilemler urettığını ve bu ıküemlerın Turk duşuncesıne sınırlamalar getırdığıru ortaya koymuş ve sınırlı dusunce Turk toplumunun belırgın ozelhğı olmuştur Bu sınrrlamalann bır bolumu yasaldır, bır bolumu de gonulludur Bu sonuncular aydınların kendı urettıklerı ve uyduklan sınıılamalardır Ister yasal ıster gonullu, bu sınırlamalar sonucunda, yuzeysel bır duşunce tarıhıyle karşı karşıya bulunuyoruz Bu konuda Hilmi Ziya Ülken (1901 1974) aşağıdakı uç maddeyı saptıyor çıktüar Hılmı Zıya Ulken'ın "Cumhurıyet'ın fikır tarıhının de yuzeysel oldugunu tarüşmak gerekecektır" onerısının gunumuze dek yenne getınldığı soylenemez Nedenı Cumhunyet donemınde de Tanzımat ve Meşrutıyet donemlennde oldugu gıbı duşunceye konulan sınırlamalardır Çunku Osmanlı donemınden tevarus edılen sınırlamalann kaynaklan dığı maddı koşullar degışmemıştır Bırıncı maddedekı üalem, ıslamcılaık çatışması bıçımınde bugun de yıne karşımızda duruyor ve cevap bekliyor Dancı maddedekı ıküemde ıse ımparatorluğun parçalanma tehlıkesının yerını bu kez ulkenın parçalanma tehlıkesı alıyor Mustafa Kemal Ataturk'un Pransız devrımınden esınlendığını belırrmesıne karşın Cumhurıyet aydınlan da fıpkı Osmanlı aydınlan gıbı bu devrımı hazırlayan duşuncelerle ılgılenmedıler Çunku, yenı bıçımlerıyle suren ıkı "buhranlı problem"ın duşunceye koydugu sınırlamalara Cumhurıyet Yonetımı ıkı yenı sınırlama daha getırıyordu 4) Ikı temel dunya goruşunden materyalızm yasaklanıyor, 5) Pozıtıvızm resmı goruş olarak kabul edılıyordu Turkıye'nın ük sorunu aydınlannın sınırsız duşunce ozgurluğunu yadsımalandır, başka bır deyışle toplumun felsefenın ıkı dalından bırının yasaklandığı felsefesız bır toplum olarak kalmasıdır Felsefe ıkı temel okulunun karşılıklı etküeşımıyle gelışır Oysa bızde tarnşma kendılerını sunnî skolastığıne hapseden ıslamcılarla, kendılerını pozıtıvızmle hapseden laıkler arasında yuzeysel kalıplarla surmektedır Acaba Osmanlı ve Cumhunyet duşuncesı neden bu sınırlannı aşamadı? Hılmı Zıya Ulken'ın yanıtı gunumuzde de geçerkdır "Tanzımat'ın getırdığı Batılı füorler aslında daıma yuzeyde kalıyordu Ne Ban teknığı ıle onu hazırlayan ılımlenn ogrenılmesı ne de Baü'nın yenı hukukı füarlennın anahatlanyla benımsenmesı bu medenıyete gırmek değüdı Asıl Baü medenıyetı, felsefesı ve araşürma metodlanyla büınmıyordu Yenı teknığın dayandığı ılmı zıhnıyete, yenı hukuk kdvramlarının temelı olan dunya goruşune nufuz etmedıkçe onlann hıçbır ışe yaramayacağı, Batüüaşmak ıçın Batı medenıyetının koklenne ınmek gerektığı problemı henuz konmamıst" ( a g e sayfa 70) Bu problem bugun de konmamışür Bu nedenle Turkıye'de Aydınlanma başlamamıştr Hılmı Zıya Ulken, "Turkıye de 'Aydınlanmd devrı dıye bır devır oldugunu soylemek guçtur" dıyor ve nedenını şoyle açıklıyor ' Çunku Fransa'da Lumıere(s), Almanyada Aufkla rung denen bır fikır cereyanının kendı bunyemızden doğabılmesı ıçın, ondan once bu fıkırlerı hazırlayan tecrubecılık ve akücüık çığırlannın, Renaıssance ıle başlayan Des cartes ve Locke ıle gehşen butun modern felsefenın Turkıye'de yaşanmış olmdsı gerekırdı Halbukı bu fikır gelışmelennın ol duğu 1618 yuzyıllardd Turkıye Avrupa ıle hemen hıçbır fikır temasına gırmeden ken dı ıçıne kapanmış bulunuyordu Oyle ıse burada sozunu ettığımız 'Aydınlanma' tabıî bır füar evnmının nencesı olacak yerde 19 yuzyü ortasında bırdenbıre dışardan gelen bır füar aşısının urunu olarak doğmuştur' ( a g e sayfa 64) Cumhurıyet donemınde de, yukanda behrtüğımız duşunce smırlamalan nederuyle bır Aydınlanma felsefesı ydşanmamıştır Osmanlı aydını nasıl bır yandan Pransız Devrımınden pışmanlık felsefesı olan pozıtıvızmı benımserken meşrutıyeh gerçekleştırmek ıçın devnmın ozgurluk, eşıtlık ve kardeşlık ılkelerrnı slogan olarak kullandıysa, Cumhunyet aydını da aynı pozıtıvızmle yetınırken, Pransız Devrımını hazırlayan duşuncelere verılen 'Aydınlanma' adını, 1923 Devrımını Fransız Devnmıne benzetmek ıçın, bır slogan olarak kullanmaktadır Bu uyarldmanın mıman Macıt Gokberk'tır Cumhunyet aydınının duşunceye getınlen sınırlamalara ve bu sınırlar dışına çıkdnlara verılen olum ve hapıs cezalanna, matbaa yüamlanna seyırcı kalması ya da kaülması "Aydınlanma"sının ne kadar sınırlı olduğunun kanıtıdır Turkıye ıkı yuz yıldır Baü'nın doğrudan mudahalelenyle karşı karşıya bulunuyor Tanzımat ın ortaya attıgı füorlerm yerını gunumuzde Avrupa Bırlığı'nın (AB) dayatuğı olçut leraldı 19 yuzyılda 'Tanzımat hareketı hatta onun sonuçlan, yalnız ıdarecılenn (devletın başmda bulunanlann) dennden denne duyduklan bır ıhnyacm esen, yahut doğrudan doğruya mılletın hamlesı değıldır Fakat buyuk bır nıspetle dıştan (yanı Avnıpa'dan) gelen sıyasııkhsadı vakalann baskısı olarak meydana gelmLşnr" ( a g e sayfa 40) Bugun AB'nın dayattığı demokraükleşme ve ınsan haklan hareketı Cumhurıyet yonetıcılerının derınden denne duyduklan bır ıhtıyacın esen değıldır Duyunu Umumıye'nın yennı 1MF aldı, ama ulkenın sınırlı kaynaklannı hovardaca harcayıp borçlanarak ulkeyı IMF'ye muhtaç duruma koyan bızız, Batı her fırsatta ve gereklı gorduğunde 'yaralanmızı kaşıyor" dıyoruz, ama yara larımızı sağaltmadan bırakan bızız duşunceye sınırlar koyarak 'buhrdnlı problem"lerımızı gormemeye alışan bızız, 1839'da yalnız Hırıstıyan azınhğın haklannı savunan Avrupa'nın, gerekçesı ne olursa olsun, bugun tum Turk vatandaşlannın demokratık ve ınsanı haklannı bıze karşı savunmasının ne anlama geldığını, duşunce sınırlamaldnmızın bızı ne duruma soktuğunu gormek ıstemeyen yme bızız Turkıye, sırtında çozume kavuşmdmış ' buhranlı problem"ler kufesıyle AB'nın kapısında bekleülmektedır AB'ye kabul edılse bıle bu kufe boşalmdyacaktır Çunku "Batuılaşmak ıçın Batı medenıyetının koklenne ınmek gerektığı problemı" bugune dek konmamıştır Çunku, "Tanzımat ve Meşrutıyet'ın oldugu kadar Cumhurıyet'ın füar tanhının de yuzeysel oldugu" tarnşümamıştır Onayladığı duşunce sınırlamalanyla ıçıne kapanan Cumhunyet aydını, ne duşuncesının yuzeysellığını de Batı duşuncesının koklennı anlayamamıştır Kemalızmı dogma laşüran da onun bu duşunce tembellığıdır Sonuç olarak, 21 yuzyüa gırerken yıne felsefesız Turk duşuncesı bırı sunnî otekı laüc üa skolastikten oluşan bır üaleme ındırgenmış bulunuyor 1) Tanzımdt hareketı hdlktan gelmedığı ıçın, duşunce de ve yaşamda bır ıküık yaratır "Doğu ve Batı eskı ve yenı, dlaturka ve alafrangd karşı karşıya geldığı halde kafalar da bu haküa bır dram yaratmaktadır Uzun bır sure bu ıkı âlem lııçbır senteze ulaşamadan aynı kdfaların ıçınde yan yana yaşadı ve Türk toplumnıran en buhranlı probleml, bır senteze ulaşamaydn bu ıkıcı (dualıste) goruşun de vamıdır Problem bugün de yine karşınuzda duruyor ve cevap bekliyor." (H Z Ulken Turkıye nın Çağdaş Duşunce Taııhı 4 baskı sayfa48) 2) Osmanlı lmparatorlugu'nun çok uluslu yapısı, Batı 'dakı demokıatık devnm hareketlerının temelındekı duşuncelenn Osmanlı aydınlannca ozumsenmesını engeller 'Once aynı cınsten sıyasî bır yapı ıçınden o vakte kadar 'Osmanlı' bırlıgıne bağlı olan unsurlarm uyanması kadar tabıî bır şey olamazdı Tanzımatın verdıgı 'musaadeler', hakıkatte ımpa ratorluğun parçalanmasına kadar gıdecek bır ıç knzın tohumlarını atıyordu Imparatorluğun Musluman ve Hırısüyan unsurları ayrı ayn hurnyet, yanı bağımsızhk ıstyorlardı Bunu kabul etmek ımparatorluğun yıkümasına gıtmek demeku. Kabul etmemek Tanzımat'ın ortaya attığı fikırlerden vazgeçmek demekn Kısaca, Tanzımat'ın devlet adamlan bır çıkmazın ıçındeydı ve butun ıyı nıyetlenyle bu çelı^ık dunımda Batı medenıyenne yonelmek ve modernleşmek ıle ımparatorluğun sıyası butunluğunu konımanın uzlaştırümaz buhranı ıçınde buhınuyorlardı" (a g e sayfa 56) 3) Bu ıkı "buhranlı problem", Osmanlı devlet adamlannın ve aydınlannın duşuncelenne dogal ve somut sınırlamalar koyuyordu Bu sınırlamalar sonucu, Osmanlı duşunce sı yuzeysel kalmak zorunda ıdı "Mesela Pransız thtılalının dunyaya yaydıgı fikırler Turkıye'ye de gırerken, bu harekeun arkasındakı buyuk duşunurlerın butun eserlenyle tanınması ve tartışılması gerekırken, onlardan hemen hıçbır şey çevnlmemış ve Turk duşunurlerı yakın yülara kadar gazete ve dergı sayfalannda gunluk sorulara cevap vermeye çalışan dar bır çerçeveye sıkışıp kalmışlardır Bu açıdan bakınca Tanzımat ve Meşruüyet'ın oldugu kadar Cumhurıyet'ın füar tanhının de yuzeysel oldugunu tartışmak gerekeceknr" ( a g e sayfa 15) Tanzımdt ın devlet adamının ıçınde bulundugu duşunsel çıkmaz, Osmanlı aydınının duşuncesıne de aynı sınırlan koyuyordu Ideolojık açıdan Saray a bağımlı Osmanlı aydınlannın Ingılız (1648) ve Fransız (1789) demokratık devnmlerını hazırlayan duşuncelen dışlamalan, bu duşuncelerın ımparatorlugu parçalayacagı korkusunun duşunceye koydugu gonullu bır sınırlamadır Dışlanan bu duşuncelerın aıt oldukları felsefenın Avrupa Aydınlanmasının temel felsefesı oldu gu duşunulurse, bu sınırlamanın Turkıye'ye nelere mal olacağı kolayca anlaşümıştır 19 yuzyü boyunca Batı'yla kulru rel ılışkılerı surdurenlerın bu aydınlar olması, ıthal ettıklen duşuncelerın de aynı sınırlann ıçınde kalmasını zorunlu küıyordu Bu nedenle Yenı Osmanlılar ve daha sonra Jon Turk ler Londra ve Parıs'te zamanın zengın duşunce akımlanna yabancı kaldılar, felsefi açıdan pozıuvızmın, sıyasal açıdan meşrutıyet duşuncesının panıslamızm ve panturkızmın dısına çıkamadılar ve daha sonra gelecek kemalızme de karşı 720/16