26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

sanatlar" veya "ilişki sanaü" denilebileceginı belirtiyor ve bunun diger ikı duygusal becerının; özyönetim ve empatinin olgunlaşmasını gerektirdigini vurguluyor. Duygusal Zekâ Tartışmaları Duygusal zekânın ne oldugu ve nelen kapsadıgı ortaya konduktan sonra gerek terminolojinin cazibesi, gerekse konunun ilginçligi tartışmalan da beraberinde getirmiştir. Bu konuyla ilgilenen karşıt kuvvetler arasında 3 tur mucadele surmektedir. Mucadele alanları şoyle belirlenebılır: 1) Zekâ tanımının genişligi ve kavramlaştırma 2) Duygusal zekârun ölçülüp degerlendirilmesi 3) Yaşamda mutiu ve başanlı olmada hangı zekâ alanlannın daha onemli ve etkili oldugu Tartışılan bu boyutlar uzerinde yeni bir beyın firtması başlaüp yanıtlar ortaya koyabiliriz. Yazının fazla uzamasından ve editörün "makaslaması' 'ndan korktugum için kısa degerlendirmelerle bazı ipuçları vermek istıyorum. Duygusal zekâ ile ilgili tartışmalar oncelikle bu terımın ısimlendirme açısından ve kavramsal yonden bazı sıkıntüar taşıdıgı noktasında toplanıyor. Daha 19091920'lerde zekâyı "soyut", "mekanik" ve "sosyal" olmak uzere 3 farklı alandaki yetenekler olarak tanımlayan Thorndike"ın üçuncu alanda tanımladıgı nitelikler bugün "duygusal zekâ" alanı ile ortuşuyor (1). Ya da 1980'leıde "çok yönlu zekâ (Multiple Intelligences) kuramı" ile özellikle egitim alanında popüler olan Howaxd Gardner'in tanımladıgı bazı zekâ alanlan (ornegın sosyal zekâ ve kişjye dönuk zekâ) bugun duygusal zekâ alanına giren yetenekleri kapsıyor (6). O halde eski bılınenlere yeni bir isım verilerek "yeri yerınden oynatmak" ne demek oluyor? "Duygusal zekâ" kavramının bu denlı ilgi çekmesi, onemsenmesi, hepimizin hoşuna gitmesi, terminolojısindeki bu cazibe neye dayanıyor dersınız9 Belki bunun temelinde, aklın, mantıgın, rasyonalızmin, feuşleştirilen akademik zekânın saltanatına bir karşı çıkış var! Büımın, teknolojinin, modernligin mutlu etmeye yetmedıgi bir dünyada bu tun bunlara "postmodernist" bir tepki var! Biraz da duygulan ve onlan kullanış yontemı yüzunden toplumsal aynmcılıga ugramış kadınlann hak arama mücadelesınde feministçe yükselişlen var! Bireycılık kulturüne karşı "biz bilincini" oluşturma, "sahip olmak" yerine "olmak" çabalarının etkisı var"! Beyin fırünası sonucu butun bu faktorlerin ilerı sürülmesi olası... Kanımca, duygusal zekâ kavramının oncelıkle terminolojik olarak bu denli ilgi çekmesi, benımsenmesı; gerisındekı bu oluşumlann, yukanda degirulen süreçsel faktorlerin bızim ıçın önem ve anlarmna dayanıyor. Duygusal zekânın isimlendirme açısından "hatalı" oldugunu ileri suren bazı uzmanlar bunun yerine "duygusal duyarlık", "duygusal olgunluk" "duygusal yetkinlik" gibi kavramlan onenyor Ama bence, "atı alan Uskudar'ı geçtı bile!" Kavram, egitim alanında, is yaşamında öylesine benimsendi ki bu ısımle kıtaplar, makaleler yayınlandı. Merkezler kuruldu, komisyonlar oluşturuldu Bu ad altında programlar geliştirilip uygulamalar dalga dalga yayıldı. Hatta Danıel Goleman bu konudaki kitabını yayınlddıktan sonra "Orgutlorde Duygusal Zekâ Araştırmalan Konsorsiyumu" başkanı olarak yuzlerce şırkete danışmanlık yapmaya başladı ve üa yü sonra da bu deneyimlerini bu alandaki ıkıncı kıtabında yayımladı (7). Konu boylesine ılgı çekınce kaçınılmaz olarak duygusal zekânın nasıl saptana büecegı ve nasü geliştirılebılecegı sorulan gundeme geldı. Hemen belirtümesınde yarar var, bu kavramı geliştiren Salovey ve Mayer, insanların duygusal zekâyı olçecek kesin bir test bulundugu ya da bu kapasitenin ölçulebilir bir yapı oldugunu duşünmek gibi yanlış. bir yola sapmalanndan korktuklan için EO simgesine karşı çıkmıslar (2). Çunku bu takdirde IO'nun başına gelenlerin, duygusal zekânın da başma geleceginden şiddetle kaygı duymuşlar Insanlaruı zekâ katsayılan ile değerlendirildigi, bir etiketleme sıstemi şimdi duygusal zekâ katsayısı için de kullanüacak mı? Elbette! Kavramın isim babalarırun korktuklan başlanna geldi bile! Duygusal zekânın ölçüsünü saptamaya yönelik pekçok olçme aracının gerek egiümde, gerek iş yaşamında kullanüması fikrinın uzerine atlayanlar çok! Insanlar EQ'lannın "kaç" oldugunu ögrenmek için büyuk bir merak duydugu sürece, bu durum kaçınılmaz bir son elbette... Şu sırada uzmanlar hanl hanl duygusal zekâ profili ya da haritasını çıkaracak teknik ve araçlar uretmekle meşgul. Bazüan yayınlandı bile (5, 8). Sorun şu ki; zekâyı olçme çabalan, farklı zekâ alanlannın olçusunu dıgerlerınden ayırdederek sayısal olarak nitelemenin güçlügü kadar, bu ölçümlerin kimler tarafmdan yapılıp hangi amaçlarla kullanüacagı gibi etik bir tartışmayı da beraberinde getirmektedır Tartışmalann bir diger ekseninı ise IO'mu daha onemli, yoksa EO'mu bahisleri oluşturuyor. Hangisı üzerıne bahse girenler kazanıyor dersiniz? Duygusal zekâyı savunan uzmanlar, EO'nun, akademik zekâyı Devamı 21. sayfada Zümrütten akisler A. M. C. Şengör Acaba'lı ve acaba'sız toplumlar2 694. sayıda idam cezasının hukukî temellerinin, epistemolojik (yani bilgibilimsel) bir açıdan bakıldığında, olmadığını göstermeğe çalışırken, bunun nedeninin akılda hep kalmağa mahkum bir "acaba?" sorusundan kaynaklandığını söylemiştim. "Acaba gerçekten o mu yaptu" "Acaba gerçekten suç böyle mi işlendi?" *'Acaba suçun nedeni bu muydu?" ve daha bir sürü acaba. Bu açabalar aklımda böylece resmigeçit yaparken, bana birden HasanÂli Yücel'in bir yazısmda acaba hakkında söylediklerini çağrıştırdılar: "Demokrasinin dünya görüşü, bir mantığa dayanır. Demokrasi mantığının ana prensibi şudur: 'Her fikirde hatâ ve sevap ihtimali vardır.' Eğer bu postülâtı kabul etmezseniz demokrasi geometrisini kuramazsınız. ... Bu prensibi kabul edince ilk müşkül yenilmi} olur. Çünkü kendi dâvanızda, karşınızdakinin dâvası kadar hatâ ve sevap olacağına inanınca pek tabiî olarak tartışmaya razı olursunuz. O zaman bir itiraz karsısında kalınca: Acaba?!... dersiniz. Bu 'Acaba?' yok mu, işte demokrasinin en değişmez remzi budur. Bütün diktatorya rejimleri 'Acabasızlar' rejimidirler." İdam cezasını eleştirirken tarihsel olayların bastan kurulmalarında bulunması kaçınılmaz belirsizlikleri bu eleştirime temel yapmi}tım. Bu sütunda pek çok kereler yazdığım gibi, aynı belirsizlik tüm kuramsal bilimler için Acabasız geçerlidir. Yani, gördüğümüzden fazlası toplumlar herşeyi hakkında fikir beyan edeceksek, bu fikrin varsayım oldugunu da kabul etmek bulduklannı zorundayız, zira tümevarım yöntemi sanırlar ve gelişme mantıksal olarak geçersizdir. Bunu daha 18. yüzyılın ilk yansında büyük Iskoç filodefterlerini zofu Davld Hume görerek ümitsizllğe kapamışlardır. düşmüş, 19. yüzyılın başında da aydınlanmanın büyük filozofu Immanuel Kant, Nevvton'un gerçeği bulduğu varsayımından hareketle, Hume'un ümitsizliğini insan aklının gerçeği bazı a priori (yani doğumda var olan) bilgileri kullanarak yakaladığını iddia etmişti. Kant'ın bu idealizme kayan öğretisinin 19. yüzyılda büyük bir etki yaptığı mâlum; modern biyoloji (özellikle etoloji, yani davranış bilimi ve genetik) Kant'ın â prlorl bilgi kavramını kısmen de olsa doğrulamıştır. Ama biigibilimdeki büyük sıçrama Avusturyalı büyük bilim filozofu Karl R. Popper'in kuramsal bilimlerin varsayımsal karakteri ve bilimsel ilerlemede nesnel tartışma ve gözleme dayalı yanlıslama hakkındaki fikirleriyle 1934 'te oldu. Popper, bilimde her adımda acabanın hep gerekli oldugunu gösterdi. HasanÂII Yücel hakkındaki kitabımda, Yücel'in bilgibilim hakkındaki fikirlerinin Popper'inkilere olan benzerliğini vurgulmıştım. Yücel de meshur Mantık ders kitabında tümevanmın mantıksal temelinin olmadığını vurgulayarak, varsayımların, yaratıalığın bilimsel gelişmedeki önemini vurgular. Kuramsal bilimerde nihâî hakikate ulaşılamayacağı, ulaşılsa bile bunun farkına varılamayacağı, bilimde de, toplum yaşamında da tüm otoriterliği siler süpürürçünkü heryerde, herkesin kafasında o acaba dolanır durur. İşte, Yücel'in dediği gibi o acaba bir toplumu demokratik, hür yapar. Ben ekleyeyim, o acaba bilimsel düşünceyi toplum yaşamına temel yapar, acabasız toplumlar, herşeyi bulduklannı veya kendilerine herşeyin fısıldanmış oldugunu sanan toplumlar, gelişme defterlerini kapatmış, bilimi dışlamış zavallı veya zavallılaşmağa mahkum toplumlardır. Acaba ile sürekli gelişme, sürekli ilerleme, onlarla da mutluluk ve emniyet toplumun kaderi olur. Acaba kişiler arasında da dostluğun en temel kelimesidirher ne nedenle olursa olsun kızdığımız bir insan ile ilişkiyi kesmeden önce hep o acaba ortaya çıkıp bizi bir kez daha düşünmeye sevkeder. Acaba hiç kuşkusuz tüm dillerdeki en güzel, en marifetli ve en gerekli kelimedir. Çocuklanmıza en çok öğretmemiz gereken kelime odur. Her yıl bir acaba haftası olmalıdır. Demeliyiz ki, "bu hafta her Ifadenln önüne bir acaba koyun, bakın bakalım dünya o zaman nasıl görünüyor?" 698/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle