17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zümrütten akisler A. M. C Şengör Bilimin standartı ve değeri Son deprem tartışmaları medyamızın büyük bir kesiminin de katkılarıyla tam bir kör dövüşiine dönüştü. Bunun en önemli nedeni bilen bilmeyen akademik ünvanlı zatın "bilim adamı" olarak ortalara fırlayıp fikrini beyan etmesiydi. Daha önce ülkemizde esamesi bile okunmayan bir bilim dalının uğradığı bu ânî popülarite patlaması bazılannın asla ümit edemeyecekleri bir medya ilgisinin nedeni oldu. Kimisi samimiyetle bildiklerini söylemek, bazıları başka türlü duyuramadığı fikirlerini ortalığa atmak, belki birkaç tanesi de uzun zamandır bastırılmış bir tatminsizlikten kurtulmak için televizyon stüdyolarına veya gazete bürolarına koştular, muhabirleri bürolarına davet ettiler. Konuşulan bilimin düzeyi ise genellikle yurekler aasıydı. Pek çoğunu bilim olarak tanımak bile mümkün değildi. Hattâ daha önce bazı ciddî işlere imza atmış kisilerin bile inanılması güç zırvalıklar söyledikieri kayda geçti. Bu düzeysizliğin nedeni neydi? Gene aklıma yıllar önce sevgili dostum Prof. Dr. Yücel Yılmaz'tn söylediği geldi: "Bir toplumda standart yoksa, orada herşey olablllr." Türkiye'de de bilimin standardı yok. Bu nedenle evrensel bilim ve evrensel standartlar ancak kişiieri etkileyebiliyor, toplumu, toplumun kurumlarını, toplumun ortalamalarını etkileyemiyor. Ben orada burada "Türkiye'de tek bir üniversite yok" derken, iste bu gözleme dayanarak konuşuyorum. Uygar üniversite standardı olmayan bir ülkede böyle bir kurumun kisiliği nasıl tanımlanabilir, nasıl korunabilir ki? Ceçenlerde asistanlığımdan beri kendisinden bilimsel standartlar konusunda çok sey oğrendiğım sevgili hocam Prof. Dr. Dr. M. Cengiz Dökmecl ile bu konular üzerine sohbet ediyorduk: "Bak," dedi, "Fransa, futbolda dünya sampiyonu olduğu zaman futbolculanna prim olarak 62'ser bin dolar vertnlş. Fransa'nın yıllık gelirl blzimkinin 8 katı! Biz ise, yalnızca flnal grubuna glreblldik diye futbolcularımıza 263'er bin dolar ödedik. Halbuki oralarda mesleğinin en üst İTÜ Mlmariık Fakültesi nde hazıHanan yeHeflm plânı, çağdaş gerekslnlm ve anlayışlara yanıt verlyor. Toplum, evrensel standartlan, değerleri ölçü alarak örgütlenmezse, "orada herşey olabilir" Teknoloji ve malzeme olarak şunlar kullanıhyor: 4mX4mX3m çellk kafes slstem ana strüktür. lilak hacımlarda döfeme kaplamalan: a) Linolyum kaplama. b) Seramik kaplama. İç bölme duvariar: a) Çelik hasır+alçı sıva+su bazlı boya. b) alçı sıva+su bazlı boya Pencere ve kapılar: Aluminyum izolasyonlu pencereler. Çatı ışıklığıAlüminyum struktur+cam. Alüminyumçelik konstüruksüyon+merdiven Çatı kaplamalan: a) Bitumlü, armatürlü plakalar b) galvaniz kaplı saç levhalar c) Aluminyum sandviç paneller Çatı elemanlan: a) Çelik hasır+polietilen köpük çatı panelleri. b) Donatılı taşıyıcı gazbeton çatı plakalan Döfeme kaplamalan: a) Linolyum kaplama. b) Lamine ahşap kaplama. c) halı Döfeme elemanlan: a) Donatılı kompozit döşeme (saç levha+donatı+8cm beton) b) Donatılı taşıyıcı gazbeton panelleri Dif duvar kaplama elemanlan: a) TS.1262 ve TS. 1481 standartlanna uygun su bazlı boya kaplama. b) Aluminyum kompozit panel cephe kaplaması. c) Calvaniz kaplı saç, duz ve oluklu paneller. d) Sıva+hazır, özel tasarlanmış ahşap panelleri. ödulunu alan bilim adamı için ayrılan parasal ödül on yıllık maaşına esit. Bizde ise yalnızca iki aylık maasa. Buradan hareketle istersen toplumun bilim ko • nusundaki değer yargılarını ölç!" Aklıma 1986 yılında bilim odülü aldığım zaman, ödul toreninin yapılacağı günün tesbiti için Cumhurbaşnalığının gün vermesinin aylarca beklendiği geldi birden. Sonunda Cumhurbaşkanı bizlere vakit ayıramadı, biz beklediğimizle kaldık ve ödülleri başbakan verdil Bu yıl ödül alacak olan Yücel'e Kasım'ın son gunlerinde ödül tarihini sordum. Büyük bir tevekkülle "Bilmem, bekliyoruz" cevabını verdi. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan? Türklye'nln biliml kalitesiz olduğu için mi toplumsal ilgi yok, yoksa toplumsal ilgi olmadığı için mi bu ülkede bilim kalitesiz? Kanımca sorun daha karmasık ve çok yonlü. Osmanlı'da saygınlık padisaha yakınlıkla bir tutulurdu. Orada kalitenin göstergesi Hünkârın ilgisiydi. Sultanın iltifatına mazhar olan saygın, zengin ve seçkin olurdu. Bunun için akıllı, güzel, marifetli olmak gerekebileceği gibi, Cind Hoca gibi kurnaz bir yobaz deli bir Sultana, Lâleli Baba gibi fakir bir derviş, bâtıl inançları güçlü bir hükümdara yaranabiliyordu. Bu dar çevrenin dışındaki toplumda standart yoktu. Din baskısı, silâh gücü veya kumazlık yer ve zamana gore insana değer verdirebilen faktörlerdi. Bu yüzden Anadolu insanı yüzyıllarca taş devri düzeylerinde inlemeğe mahkum oldu, dış dünyadan hiçbir haber alamadı. Cumhuriyetle birlikte bu durumun değişmesi istendi, topluma çağdaş uygarlık hedef gösterildi. Ancak Atatürk zamanında bile toplum büyüğe yaranma huyundan vaz geçemedi. 0 kadar ki, güvendiklerinin evrensel standartlara ve elestirel akıl prensiplerine bağlı kalarak gerçeği değil, kendi iltifatını aramaları yüzünden Atatürk tarih tezi gibi projelerini tamamen terketmek zorunda kaldı. Atatürk'ün dehâsının aradan çekilmesiyle beraber yüzeye çıkan iktidar kavgalan yalnızca kalite ölçütünü belirleyecek iltifat sahibinin kim olacağı noktasına odaklandı. Atatürk'ün bütün gücüyle çekerek Türk toplumuna sokmaya çalıştığı evrensel standartların birazak içeri girebilmiş olanlan da onun ölümüyle tekrar dışarı kaçtılar. Ortalık parasal ve idârive dinselgücü ellerinde tutanların keyiflerine kaldı. Bu güç de 1946'dan beri uygar toplum üyelerinin değil, kırsal kültürün elinde bulunduğundan, Türkiye tekrar Osmanlı'yı çürüten ve yok eden standart fakirliğine mahkum oldu. Evrensel standartlan toplumumuza mal edemezsek, bu giderek hepimizin insanlığına mal olacaktır! 666/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle