Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kendısıydı Çunku Medrese(lı)ler, ortayolcu Tanzımat mekleplenne yaşama/çalışma hakkı tanımıyordu Osmanlı toplumu oncak, doğal ve uluslararası çevresıne uyum saglayarak çağdaşlaşabılırdı Gokalp Doğa! çpvrpye uyum ıçm bıhmsel oğrptım, Uluslaıaıası (medenı) çevreye uyum ıçm ısu mılh (ıılusal) eğıtım, onerıyordu Eğıtım/ogretım ayrımım yaparkpn de, bıhrnın evrcnselhğmı ve kultunın ulusalhğmıİ07nelhğmı (kendıne benzerlığını) duşunuyor olmalıydı Gokalp daha da ılerı gıderek Bılımspl oğreümm felsefeye dayanmasmı, Mıilı Eğıtım'm ümı ıçtıma (sosyolojı) temelh olmasmı dılıyordu Burada sozcuk ve kavramların zamanla değışen tuzağına duşmemek geretar Gokalp, lelse /eterımını, bugunku bılım (Imam Gazah'de matematık, mantık ve metafızık, Ibn Haldun'un doga bılımlerı, matemaük ve ılahıyat, Zıhnı Efendı'nın ıse "Hıkmet" adını verdıgı llmı felsefe karşılığmda kullanıyoıdu Aklın ımana ters duşmesınden korkan Osmanlı, felsefe sozcugunden, yaru tehafut (yanılgıya duşmek)'ten çekınıyordu Descartes'ın Metodt konuşmasınm basılmasına 1895 yılında ızın verılırken büe "felsefe" sozcugu yenne "hıkmet" kullanılması şart koşulmuştu Gokalp felsefeyı yanı bılımı, ışte boylesme tutucu ortamda onenyordu Daha sonralaıı, Turkçuluğun Esaslannda, ulkemızde neden filozof yok' sorusunu aynen şoyle yen toplumlaıın teknolojıyı ıthal edemeyeceklerı ve yuksek teknolojının somurgesı olacakları gomlmektedır Son olaıak Gokalp soz korıusu bıldıusm de, "Bilim ve yöntem varsa, ezberciliğe ve hafızhğa gerek kalmayacağı" goruşunu savunur Çunku bılım ezbeıle degıl sorgulama ve deneyıp yanılmakla ırdelemeyle yapılır Büımsel bügı ıle bıhmsel olmayan bılgıyı ayırmanm guve nılır olçutu yontembügısı ve felseferan bır dalı olan bügı kuramı (epıstemoloji) olabüır Ogretmen bılım yontemını bılen yanı bılımle yetışmış kışı degüse bügı ıle manç bırbmnden aynlamaz "Ogretmen egıtımı sorunu çozumlenmedıkçe de mektep medrese goımuşler ulkeye zarar vermeye devam edeceklerdır" dıyor, Gokalp Zümrüt'ten akisler A. M. C Şengör Doğa en büyük öğretmen mi? 12 Kasım 1999 Cuma günü akşam saatlerinde Düzce sallanmaya başladı. Belli ki Kuzey Anadolu Fayı boyunca bir engel daha kırılmış, o engel yüzünden gerilmiş olan taş kütleleri elâstik olarak yerlerine dönmüşlerdi. Bilanço gene feci oldu. Ama bu sefer pek çok spiker deprem şiddeti değil de doğru olarak büyüklükten bahsetti Richter ölçeğinin dile gptirdiğini bildirirken. Dinleyiciler de artık Kuzey Anadolu Fayını tanıyorlardı. Hatta Kuzey Anadolu Fayı boyunca Düzce depreminin bir "geriye sıçrama" olduğu dile getiriliyordu. Yani halk büyük depremlerin sürekli batıya göçmesi gerektiğini benimsemişti. Cazetelerde yayımlanan şekiller haritalar daha bir düzgün. Basının bilim adamı ölçeği henüz oluşmadı; ama bunu TÜBlTAK'ın bile tam yapamadığı bir ortamda basından mukemmeliyet beklenemez. Zamanla o da olacak. Devletin felâkete müdahalesi daha bir profesyonelce bu sefer; herşeyden önce çok daha hızlı. Aksaklıklar var ama onlar öğrenme sürecinin kaçınılmaz refakatçileri. Insanın diyesi geliyor ki işte doğa en büyük öğretmendir. Bir musibet bin nasihata bedeldir. 30.000 yurttaşımızı verdiğimiz 17 Ağustos depremi bize ders oldu. 12 Kasım depremini daha hazırlıklı karşıladık. Öyle mi? Bence hayır. Ders almadık mı yani? Tabiî ki aldık. Ama bunu bize doğa öğretmedi. Biz bunu doğayı ve kendimizi sorgulayarak öğrendik. Doğanın bizlere birşeyler öğrettiği savı eski pozitivist düşüncenin kalıntılanndandır. "Bakarsan öğrenirsin" yanlış tezinin bir ifadesidir. Bakan oğrenmez. Sorgulayan öğrenir. 17 Ağustos felaketi gelip vurduğu zaman yılların rehâveti, cehâleti, sefâleti üzerimizdeydi. Ne devlet bilimden haberdar, ne halk devletle temasta, ne de bilimin dünya bilimıyle alış verişi tatminkdrdı. Kuzey Anadolu Fayı tekrar kükreyince butun maskeler düşüverdi. Herkes birbirini gördü ve herkes birbirine ilk defa bu açıklıkla suratının ne kadar çirkin olduğunu söyledi. Halk devlete ne kadar işe yaramaz olduğunu haykırtrken sivil toplum kuruluşları halkın gücünün bir sembolü olarak o eleştiriye etkemik kazandınyordu. 0 koca Kızılay, şefkat ve becerinin bir zamanki timsali, eleştiri altında çöktü. Bir zamanların yanlarına varılamayan bakanları gazetelerin ilk sahifelerinden sert sozlerle istifaya davet edildiler, halk içine çıkamaz oldular. Cumhurbaşkanımızın bile devletin gücünü anlatan söylevleri bu sefer inandına olamadı. Özetle eğitimci Gokalp * Selanık Imhat Teıakkı Lısesı'nde ve lstanbul Darulfunun'da verdıgı llmı Içtıma (sosyolojı) derslerıyle, sosyalbılırra tanıttı, egıtımını başlattı * Genç Kalemler'ds yazdıgı Turkçe şur ve makalelerle Türkçe'nin ve Turkçecıhgın onculerınden oldu Turkçe yazıp duşunmeyı ozendırdı Turkçe terımler urettı Yabancı kavramlara Turkçe karşüıklar buldu * Yayımladığı ve yazüar yazdıgı Turk Yurdu. Turk Sozu, Halka Doğru Iktsadıyat ve Içtımaıyat ve Mılh Tetebbular (Incelemeler) ve Yenı Mccınua gıbı dergüerle füarlerını hal ka yaymaya, duyurmaya çalıştı * Fıkır hayatmda gehşmenın kışısel orneklennı verdıgı Peyman'a yazarken ateşlı bır "Ittıhatçı" ıdı Genç Kalemler'de Turkçulugu savundu Durkheım Sosyolojısıyle tanıştıktan sonra bılım yolcusu oldu * Osmanlı'nm çokuş ve dagüışından sonrası ıçm yorumlamıştr ulusal ve bıhmsel çozum yolları ararken Turkçulu Filozof yokluğutıu, aklı bır eksıkJıkten çok, Cjun Esaslan'm yazarak Cumhurıyet Devnmı'nın musbet bıhmlerde tpmelıne haıç koydu Mület, kultur ve medenıyet muakpleyı (akıl yurulmeyı vcya tartışmayı) kavramlarını mefkure (ulku) çevresmde topladı, mumkun kılacak meslegme (tuplumsal ulkuculuk) adını verdı bır sevıyeye henuı gelmemış olmamızla * Kurtuluş Fikri: Devlet Mület ıkılemme açıklamak doğru olur açıklık getırdı Devletın temeh mület olmalıydı Gokalp felsefeyı veya büımsel metodu bu Dunya, Osmaıüı Devletı'nı degıl, Turk mületını so anlamda kullanarak, egıtımın lıse fen kolunda felrumlu tutuyordu Turkler ıse bır bılınç ve ulkuden sefe, edebıyat kolunda ıse sosyolojı agırhklı olyoksundu Oyleyse, Turk Mılletı yenıden yaratümasını onerıyor, Fen eğıtımımn temeh "felsefe" malıydı Gokalp, mülıyetçıhgı bır yemleşme, (yanı hıhm) olsun derken çağcıl bır goruşu dıle Turkçulugu gelışme, mıüetleşmeyı ıse bır tekagetırmış oluyordu Bılım metodunun tek ve tuınv mul olaıak gordu ve gosterdı vanm olduğu gerçeğmı tam kavrayamadığımız * Turkleşmek bır sosyal devrım olacdktu ıçm degıl mıdır b bu ayrımı hâlâ surduruyor ve Bunurı ıçm hukuk ve bıhrrun dmden bagımsız sosyalbüımde metot konusunu tartışıp duruyoruz (ozerk) ohnası, Tanzımat'm zorlanmış, dayatılmış hiçbır sonuca varmadan ıküemlerme son verümek gerekırdı Gokalp, okul (sınıf) ogremenleıının hem * Gokalp mülıyetçıhgı halka dayalıydı halk "felsefe" (yanı bılım) hem de sosyalbılım formasegıtımıne oncehk veıdı Oyleyse yonu almasım savunurken, lıse fen ogretmerüerı* Halk kulturunun koklerını aramak gerıcının yalnız felsefe, toplumbılım oğretmenlerırun lık veya ıı tıca sayüamazdı ıse hem felsefe (bılım) hem de toplumbılım ders* Durkheım Sosyolojısı'nın etkısı altında ler ı almdsını onenyordu Bu dyırım gunumuzun kaldı ıima onun tutsagı, mutıdı ohnadı Durkheogtetmen egıtımı hedef ve ılkelennp teıs duş ım'ın yanırıd.i, Proudon, Bergson, John Demektedır wey, Fouille gıbı çdğddşlaıını okudu, ınceledı Gokalp'm "yaratıcı" ve "yaratılmış" büımler yorumladı Dewey Raporu tesaduf degüdı ayırımı ve sınıflaması da gunumuzde geçerlık ka* Partıleı Cumhurıyetı veya demokrasısı zanamadı 'Yaratıcı" büımler temel büımler olarak yenne "Korporatıst" (unıteı) bır devlet bırlıgını, kabul edıhrse, "ydratümış" büımler uygulanıalı butunlugunu savundu meslekler ve teknolojıler olabılır Ulusal eğıümın * Hak ve ozgurluklerden çok, vazıfe ve sobüıme dayanmasmı ve eğıtım yapmasını oneren rumlulukldrd yer verdı "Hak yok vazıfe vardır" so Gokalp, zu, Gokalp'ın "toplumcu ulkuculugu"ne uygun bıı Baü'dan yalnız teknobji alalım, slogandı Mılh kulturumuzu aynen koruyalım1 polıtıkasınm çok onundedıı Bılım uretmeYazının devamı 21. sayfada Toplumbilimcilerin kurucu babası oldu, sosyalbilim eğitimini başlattı, oldu... Türkçe'nin öncülerinden Doğa kimseye bir şey oğretmez; insanlar doğaya soru yöneltir ve cevaplannı ararlar. Bunu ne kadar çok insan yaparsa, gerçeğe yaklaşmak o kadar mümkün olabilir. Fakat ben Cumhurbaskanının sözlerinin doğru olduğu iddiasındayım. Peki devletimizin sonsuz malı ve yetişmiş insan gücu vardı da biz mi farkedemediydik? Hayır bunlar gerçekten yoktu! Ama buna rağmen devletimiz Cumhurbaskanının iddia ettiği kadar, belki daha da güçlüydü, çünkü Türkiye Cumhuriyetinde halk devleti istediği kadar ve istediği siddette eleştirdi ilk kez. Devlet de buna boynunu büküp dinleyerek cevap verdi. Devlet halkın sorduğu sorular sayesınde doğanın nelere kaadir olduğunu öğrendi, neler yapılması gerektiğini gördü, içindeki yetersizlikleri hem başarısız adamlannı hem eskimiş mallarını tasfiye ederek gösterdi. 12 Kasım gelip çattığında devlet önemli ölçüde yenilenmisti. ifte bu ancak demokratik rejimlerde mümkündür ve o yüzden uygarlık ancak demokrasilerde gelişip serpilir. Çünkü demokrasiler kimsenin nihâî gerçeği blldiği iddiasında olmadığı akıl rejimleridir. Herkes birbirine sorarak, birbirini eleştirerek oğrenir. Herkesin amaa hep birlikte daha iyiye, daha doğruya ulaşmaktır. Herkesin birbiriyle konuştuğu, birbirine sorduğu, birbirini eleştirdiği nesnel ortamlarda insan doğa ile temasa gelebilir. Doğa kimseye bir şey oğretmez; insanlar doğaya soru yöneltir ve cevaplarını ararlar. Bunu ne kadar çok insan yaparsa, gerçeğe yaklaşmak o kadar mümkün olabilir. Işte biz bu sorucevapeleştirisoru döngüsüne bilim, bunu yapabilen toplumlara da bilimsel toplum dıyoruz. 17 Ağustos12 Kasım süreci bana şunu gösterdi: Pek yavaş da olsa gıderek artan bir hızla biz ulusça şu sözü benimsemeğe başladık: "Hayatta en gerçek kılavuz bilimdir, fendir. Baska kılavuz aramak aymazlıktır, sapkmlıktır." Işte o yüzden biz güçlüyüz, gıderek de güçleniyoruz. Bu deprem felâketleri bizim doğaya karşı verdiğimiz savaşlardır. Onlardan bilinçlenerek, güçlenerek çıkıyoruz. Onlara verdiğimiz ölülerin acısı bizi kamçılıyor, ileri gotürüyor. Kurbanlarımızın yakınları ölülerini bu öğrenme savaşının şehitleri addederlerse belki yüreklerindeki acı bir nebze azalır. 661/5