24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G Ö K B I Ll M öyle ki ancak parçalanmadan sonra ortaya çıkan toz bulutu sayesinde görünürleşti" diyor. Arizona Üniversitesi'nden Alex Dessler yıllardan beri Jüpiter'in magnetosfer tabakasıyla ilgili çalışmalar yapıyor. Dessler, kuyrukluyıldızın kuyruğunun parlaklığının magnetosferden geçerken değişeceğini, bu sayede manyetik kuvvet çizgileriyle ilgili bazı ayrıntıların ortaya çıkacağını belirtiyor ve "Kuyruğun parlaklığının artması, basit teleskoplarla bile tesplt edilebilmesini mümkün kılıyor" diyor. Plazmalardaki elektromanyetik aktiviteler üzerinde çalışan Mlhaly Horanyl (Colorado Üniversitesi), çarpışma sonucunda ortaya yayılacak olan tozları etkileyecek olan elektrodinamik kuvvetlerin, gezegenin korkunç çekim kuvveti kadar etkili olabileceklerini söylüyor. Bu kuvvetlerin etkisiyle tozların gezegen yörüngesinde yeni bir halka oluşturabilecekleri olasılığı üzerinde duran Horanyi, Jüpiter'in diğer halkalarının kökeninin de böyle çarpışmalar olabileceğlni savunan ve oldukça da eski olan teoriye katıldığını belirtiyor. Jüpiter dünyamızın kalkanı mı? Dünyamız Jüpiter'e çok şey borçlu. Yaşanabilir gezegenler ve Jüpiter'in önemi... ünya, cehennem sıcağındaki Venüs ile donmuş Mars arasında rahat bir şekilde yörüngesinde dönüyor. Büyük kometlerin ve asteroidlerin çarpması kitlesel yokoluşların olağanüstü olaylar sayılacağı kadar nadirdir ve yeryüzündeki koşullar milyarlarca yıidır yaşama uygun kalmıştır. Bilgisayar modelleri, yeryüzünün mutlu sonuna yol açmış olan koşulları aydınlığa kavuşturmaya başlıyor. VVashington Carnegie Insititution'dan George W. VVetherill gezegensel embriyonların kabaca Ay büyüklüğünde nesneler çarpışmaları ve gezegen oluşumunun son aşamalarının ayrıntılı elektronik benzeşimlerini geliştirdi. VVetherilll yeryüzü benzeri gezegenlerin oluşumunun istisnai değil, kurala dayanan bir durum olduğunun anlaşıldığını gördü. Mevcut teoriye göre, gezegen sistemleri, bebek yıldızları çevreleyen gaz ve tozlardan oluşmuş düz disklerde alttan yukan işleyen bir süreçle oluşuyor. Küçük parçacıklar karşılıklı gravitasyonlarının yardımıyla hızla tam özellikli gezegenler haline gelen daha büyük yapılar halinde yoğunlaşıyor. Kuşkusuz bu tür gezegenlerin zorunlu olarak yaşanabilir durumda olması gerekmiyor. VVetherill, yeryüzü benzeri dünyaiardaki koşulların güneş sistemimizdeki kütleli Jüpiter benzeri gezegenlerin varlığına şaşırtıcı şekilde bağlı olabileceğini keşfetti. Astronomlar yeryüzünün oluşumundan kısa süre sonra dev gezegenlerin, (özellikle Jüpiter'in) güneş sisteminin iç kısımlarından trilyonlarca kometi çıkarıp yıldızlar arası uzaya fııiattığını düşünüyorlar. Yaşam açısından kometler ciddi sorunlar çıkarabilir; büyük bir kometin çarpmasının dinozorların yok oluşu gibi kitlesel yok olmaların muhtemel nedeni olduğu düşünülmektedir. lyi ki varsın Jüpiter!... D ter Güneş Sistemi içinde var olmayı başaramasaydı, yörüngeler içinde çok daha fazla komet kalmış olacaktı ve bunlar sonunda yeryüzüyle çarpışacaklardı. Ve böylece bugünkü duruma kıyasla 1000 kat daha fazla çarpışmalar olurdu. O zaman 100 000 yılda bir gibi oldukça sık zaman aralıklannda büyük yok oluşlar olabilirdi ve evrim çok daha farkh bir yol izlerdi. VVetherill'in denklemleri henüz Jüpiter Iki saat sonra Dünya'dan izlenecek Çarpışmanın, atmosferde kayda değer renk değişikliklerine de neden olacağı belirtiliyor, fakat bunların tespit edilebilmesi için en az iki saat sürmeleri gerekiyor, çünkü çarpışma bölgesi ancak bu sürenin sonunda dünyadan görülebilecek. Jüpiter atmosferinin alt tabakalan hakkında şu ana kadar sadece kuramlar üretilebiliyordu. Çarpışmadan sonra, normal olarak alt tabakalarda bulunan ve bulut örtüsü nedeniyle görülmesi mümkün olmayan su ve kolay buharlaşmayan diğer kimyasallar, üst tabakalara çıkacaklar. Araştırmacılar patlama sayesinde ortaya çıkan bu durumdan yararlanarak spektral ölçümler yardımıyla, Jüpiter atmosferinin alt tabakalarının kimyasal yapısı hakkında ürettikleri kuramların doğruluğunu sınayabilecekler. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yapılan simülasyonlar, çarpışmanın atmosfer sirkülasyonuna olan etkislnin uzun süre devam edebileceğini gösteriyor. Bir araştırmacı, şakayla karışık, "Belkl ünlü kırmızı noktaya biryenisi katılıverir" diyor. Birçok araştırmacı, Jüpiter'in bundan önce de benzer tecrübeler yaşamış olabileceğini belirtiyor. Fakat şu ana kadar böyle bir şey tespit edilmediği için çarpışmaların gezegende bıraktığı izlerle ilgili fazla yorum yapılamıyor. Yine de birçoklarına göre Jüpiter'in uydularının yüzeyindeki "Catena" adı verilen çizgilerin eski çarpışmalarla bağlantısı var. Voyager uzay aracı, Jüpiter'in uydularında toplam 20 tane şaşılacak düzgünlükte Catena fotoğraflamış. Bu çarpışma, birçok bilinmeyene ışık tutacağı gibi beraberinde de yığınla yeni soru işareti getirecek. Ama bilim adamları araştırmalarına devam edecekler. Bugün anlaşılmayan şeyler yann sıradan sayılmaya başlayacak. Jüpiter'in varlığı dünyaya yarıyor VVetherill'in modeline göre, eğer Jüpi sınıfı gezegenlerin nadir olduğunu kanıtlamıyor. lcarus'ta yayımlanan bir yazıda James F. Kasting ve arkadaşları Güneş ve diğer benzer yıldızların çevresindeki yaşanabilir bölgenin genişliğini çıkardılar. Yaşanabilir bölgenin iç kenarı, esas olarak, yıldızdan gelen ışımanın suyu oksijen ve hidrojene böldüğü yerde suyun stratosfere kaçış hızıyla tanımlanıyor. Araştırmacılar güneşten uzaklığı 0.95 AU'den daha az (1 AU yani 1 astronomik birim = 149.6 milyon km) olan gezegenlerin Güneş Sisteminin 4.6 milyar yıllık yaşamı içinde tüm su kaynaklannı kaybetmiş olmalan gerekeceğini buldular. Bu tür dünyalar suya dayanan yaşam biçimleri için uygun olmazdı. Yaşanabilir bölgenin dış kenarında ana sorun sıcaklığı korumaktır. Yumuşak bir sera etkisi yeryüzünün rahat sıcaklığını korumasını sağlar. Güneşten daha uzakta daha yoğun bir sera etkisi gerekir. Kasting'in hesaplarına göre, güneşten yaklaşık 1.37 AU'dan daha fazla uzak olan bir gezegende atmosferin üst kısmında karbon dioksit donmaya başlar, uzaya daha fazla ışıma yansıtır ve sıcaklığı daha da düşürür. Bu gelişme, gezegeni derinden dondurur. Kasting ve arkadaşlan, hesaplarının yaşanabilir bölgenin genişliğini olduğundan küçük çıkarmış olmasının muhtemel olduğunu vurguluyor, güneşten 1.52 AU uzaklıkta olan Mars'ın durumunu belirtiyorlar. Kırmızı gezegenin yüzeyindeki eski kanallar yaklaşık dört milyar yıl önce yüzeyin büyük miktarlarda suyun varlığına izin verecek kadar sıcak olduğunu gösterebilir. Bu daha da çok dikkate değer, çünkü yıldız evrimi teorilerine göre, Güneş şimdi olduğundan yaklaşık olarak yüzde 25 daha karanlık idi. Kasting "Eski Mars iklimi çözümlenmemiş bir problemdir" diyor. Benzer şekilde dünya da ilk zamanlarında yalnızca önemsiz bir mlktarda güneş ışığı alıyordu, ama çökelti kayalar en az 3.8 milyar yıl önce sıvı suyun varlığını gösteriyor. Mümkün olan bir açıklama güneşin ilk zamanlarda, geleneksel teorinin kestirimde bulunduğundan daha kütleli ve daha partak olduğudur. Kasting daha az radikal fakat "yine de spekülatif bir tasım olarak yeryüzünün ilk zamanlardaki atmosferinin amonyak ve metan gibi son derece etkili sera gazları taşıdığı tasımını tercih ediyor. Bir şekilde yeryüzü, Jüpiter ve güneş tam olarak uygun şekilde bir gelişim göstermiş ve yeryüzündeki koşullar her zaman suya dayalı yaşama uygun kalmıştır. Teorik modeller, yeryüzünün yalnızca şans ürünü olup olmadığını araştırmakta ilk adımı temsil ediyor. Belki de güneş sisteminin şekli, gezegen sisteminin oluşma tarzının en mantıklı sonucudur. (NbVSc. Am.) 3825
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle