Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞM A BİLİM KÜLTÜR 'Madenci bakteriler' üzerine Dr. Ali Çorlu Asimov'un "Madenci Bakteriler" yazısına gönderilen açıklama: D ğerli derginizi zevkle okuyanlardan birisiyim. Böyle bir dergiyi yayımlamakla okurlarınıza muhakkak kl büyük bir hizmette bulundunuz. Sizleri tebrik ederim. 7 Temmuz 1990 tarihli derginizde Sayın Isaac Asimov taraftndan kaleme alınmış "Madenci Bakteriler" başlıklı nefis bir yaz\ yayımlandı. Bu yazının, bakterilere ait olan metin kısmına diyecek hiçbir şeyim yok. Hepsi fevkaiade ve güzel. Yafnız burada kükürt oksitleyici, kükürt bakterisi olarak her nasılsa, eski Yunanca "Thiobacillusferrooxidans" (=Demir oksitleyen kükürt bakterisi) adı verilmiştir. Bu ad kanımca yanlıştır. Çünkü burada bir demir oksitleme olayı mevcut değildir. Oksitleme olayını sağlayan 'kükürt oksitleyici kükürt bakterileri'dir. Eski Yunanca adı ile "Thlobaclllusthlooxydans". Burada ayrıntıları verilen bilgilerin tümübu bakteri türüne aittir. Yüzyıtlar önce Anadolu'yu gezeh seyyahların gözlemlerinden kesitler... Bir petrol denizi üzerinde oturuyoruz da farkında mı değlliz? Vehbi Belgil vet, ülkemizde petrol gerçekten yok mu, yoksa uyutuluyor muyuz? Mithat Paşa'nın Bağdat Valiliği sırasında (18691871) Almanlar tarafından uyutulmuştuk. Uyandığımız zaman da atı alan Üsküdar'ı geçmiştı. Acaba şimdi de o durumda mıyız? Evet, çağdaş teknolojiye göre ülkemizde petrol yok; daha doğrusu bu kadar var. Ama, ülkemizde yaşamış veya gezmiş eski insanların yazdıklarına göre petrol var bizde de. Bunları bir bir inceleyelim: Bizde petrol gerçekte yok mu? E lesi'nin altındaki kayalığın Içinde 600 kadar mağara bulunduğunu, bunların kimilerinde siyah barut; kimilerinde savaş araçları ve cephane; kimilerinde arpa, buğday, pirinç, bakla, mercimek gibi yiyicek maddelerınin depo edilmiş olduğunu uzun uzun anlattıktan sonra şöyle sürdürüyor sözlerini: "Mağaranın birinde Allahın emri ile neft yağı madeni var. Neft, kayadan akarak büyük bir havuza dökülüyor. Havuz dolunca, mîrî tarafından, Van defterdarı aracılığı ile tüccara satılıyor. Ama bu mağara gecegündüz kapalı. Bir tarafına küçük tepeler halinde toprak yığılmış. Allah göstermesin, neft yağına ateş düşerse toprak dökülüp söndürülüyor." "Evliya Çelebi (16141683) acaba doğru mu söylüyor?" sorueu burada akla geliyor. Kendisi, büyük yapıtının 2. cildinde Bakü petrollerini de aynı biçimde bütün ayrıntıları ile anlattığına göre burada yalan veya yanlış söylediğini kabui etmek için hiçbir neden yok. IV) Herodot ve Marco Polo Kükürt oksitJeyici kükürt bakteri ile ilk yoğun araştırmaları, Karadeniz'in bataklık çamurlarında M. Jegunovv adlı Rus araştırmacı yapmıştır Yıllar sonra Amerikalı Lipman I.G. ve diğerleri gibi araştırmacılar kimyasal yapısında soda içeren tuzlu toprakların (Blak alkali Soils), tarıma tekrar kazandırılmasına yönelik çalışmalarında, sodalı çorak topraklara toz halinde kükürt karıştırmak suretiyle toprağa atılan kükürt ü topraktaki kükürt bakterlerine okside ettirmişlerdir. Bu oksidasyon olayı sonunda teşekkül eden sülfirik asit topraklardaki alkaliteyi gereken seviyeye düşürmüştür. Aynı araştırmacılas oksidasyon olayını daha süratli ve yoğun bir şekilde yapacak kükürt bakterilerinl de ıslah etmişlerdir. Çorak topraklarda maydana gelen oksitlenme olayı şöyledir: 2 S + 3 O2 + 2 H,0 2 H, SO4 + 282 Kal. Bünyesinde kükürt içeren mineral veya madenlerin kükürt oksitleyen bakteriler tarafından (yani içerdikleri kükürtün) oksitlenerek kükürt elementınin ortaya çıkması da bundan başka bir şey olmasa gerekir Zira kükürt oksitleyici bakteriler muhtaç oldukları karbonu atmosferdeki CO2'den alırlar. Açığa çıkan oksijen ile kükürtü okside ederler ve olaydan kendilerinln ihtiyacı olan enerjiyi sağlarlar. Kükürt, bu bakteri hücrelerinin içerisinde veya dışarısında bakteriler tarafından ayrıca depolanmaz. Bakteriyel faaliyetin olduğu yerlerde yığtlıp kalırlar. Eski Roma'da Pliny adlı iki kişi yaşamış: Biri amca, öteki yeğen. Amca olanına "Büyük", yeğen olanına "Kücük" de deniyor. Ikisi de hem idareci hem araştırmacı ve yazar. Yeğen Pliny, bir ara, Trajan (98117) zamanında, İzmit'te Kocaeli Valiliği de yapmış. Geçen yazımda, kendisinın Sapanca Gölü ile ilgiii yazışmalannı vermiştim. Amca Pliny okumaya, yazmaya doyamayan bir kimse. Okuyamadığı zaman kulaklarını kullanıyor, bu yolla bilgi sahibi oluyor. Bu esnada kendisini birkac dakika için bile olsa rahatsız edenleri fena halde azarlıyor. Sonunda, Yeğen Pliny'nin anlattığı Vezüv Yanardağı'nın 79 yılındaki patlamasında duman ve külden boğuluyor. (Patlama Pompei ve Herculanun kentlerini kül ve lavla yok etmişti). işte bu Pliny, Natural History (Doğal Tarih) adlı yapıtının 108. sayfasında, Adıyaman ilimizin Samsat ilçesl dolaylarında bir petrol gölünün varhğından söz ediyor. Yazanmız "petrol" demiyor, o zamanki insanlar gibi natt (neft) kelimesini kullanıyor. I) Amca Pliny'nin yazdıkları Petrolün varlığı Pliny, neftin varlığından, bir savaş dolayısıyla söz ediyor. Şöyle: Romalı komutan Lucullus (Lükülüs), 68 yılında, gemileri ve ordusu ile Samsat üzerine yürüyor. Samsat, Fırat kıyısında küçücük bir kasaba. Nüfusu, şimdiki gibi gayet az. Hepsı asker olsa ne olur? Bu nedenle, Lucullus, kenti kolaylıkla dize getireceği kanısında: Şımarık komutan kolay zaferlere alışmış. Ama, birden, hiç beklemediği bir olayla karşriaşıyor: Tarihın ilk "petrolle savaşı" ile. Samsatlılar "neft gölü"nden tulumlarla aldıkları petrolü nehre, Roma gemilerinin arasına döküp ateşliyorlar. Tabii, do nanma, alev alev yanmaya başlıyor. Kara tarafından da aynı şey yapılıyor: Kent, neft ateşinden bir çemberle sarılıyor. Kale duvarlarına yaklaşabilen askerlerin zırh ve kalkanları üzerine dökülen neft de askerleri alev alev yanan hayaletlere çeviriyor. Neye uğradığını bir türlü anlayamayan Lucullus kuşatmaya son veriyor. ikinci Dünya Savaşı'nda, ingilizler, Alman çıkartmasına karşı böyle bir önlem almayı düşünmüşlerdi. Tabii, çıkarma olmayınca denizi petrolle yakrrte işinden de vazgeçildi. Pliny, kitabının başka bir yerinde, Antalya Körfezi'mizin batı kıyısındaki "Phaselis" kenti dolaylarında bir kayadan da yanarak petrol fışkırdığını, bunun yıllarca öncesinden beri böyle olduğunu anlatıyor. Şunu da söylenti olarak eklemeyi unutmuyor: "Efsanevî ülke Hindistan'da, halk, böyle bir yağı, özel lambalarda yakıp aydınlanıyormuş" Herodot'a Batılılar "Tarihin Babası" derler. Aslında Herodot tarihçi değil Evliva Çelebimiz gibi bir "seyyah"tır. Onun, gezdığı yerler hakkında verdiği bilgiler tarıh kitaplarında kullanıldığı için "Tarih Babası" diye adlandırılmıştır. Amerika'ya Kolomb'un adı yerine başka birınin adının verılmesı gibi. Binbır Gece Masailan'ndaki Sindbad da gemici değil, denizaşarı ülkelerle iş yapan bir tüccardı. Fakat, Sindbad'ın adı "gemici" olarak kalmıştır. İşte bu Herodot, Irak'ın petrol zenginliklerinden söz ediyor. Marko Polo da Gürcistan'da yerden neft fışkırdığını, bununla aynı anda 100 geminin doldurulabilecsğini söylüyor ve ekliyor: Bu yağ yenmiyor, ilâç olarak kullanılıyor. Bütün bu bilgileri bir araya getirirsek Kafkas'lardan Irak'a ve Körfez'e kadar bir hat üzerinde petrol var. Buraya iran da dahil. Fakat, bizde yok. Dört yanımız petrolle çevrili: Kafkasya, Romanya, Trakya (doğalgaz), iran, Musul, Arabistan, Libya, Büyük Sahra, Cezayir... Bunların ortasında Türkiye'de petrol neden yok? Mithat Paşa Bağdat Valisi iken oradaki petrol durumuna istanbul'un dikkatini çekmişti. Almanya'dan bir heyet gönderildi. Heyet, biri açık, öbürü gizli iki rapor sundu. fstanbul'a (Bâbıâliye) sunulan raporda petrolün önemsenecek çoklukta olmadığı yazılmıştı. Fakat, Alman hükümetine sunulan raporda Irak'ta muazzam petrol yatakları bulunduğu, bunlara sahip olacak devletin ihya olacağı yazılmıştı. Bugün de böyle bir durumla karşı karşıya mıyız acaba? Bu sözlerimle "Petrol denizleri üzerinde oturuyoruz, fakat aldatılıyoruz" demek istemiyorum. Amacım, ülkemızle ilgiii eski metinlere dikkati çekmek. Yunanca, İtalyanca, Latince metinler; Fransızca, Ingilizce, Arapça... metinler. Victor Hugo, "Efsanede tarih, tarihte efsane vardır" demişti. Tarihte gerçekler de vardır. 21 Mithat Paşa'mız II) Phaselis'teki petrol Evliya Çelebi, 10 ciltlik Seyahatnamesinin 4. cildinin 67. sayfasında (Danışman çevirisinin 6. cildinin 253. sayfası) Van Ka III) Evliya Çelebi ve Van petrolü