24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1990 BİTERKEN manda uçaktan uzaya llk uydu fırlatılışıydı. Haziran ayında Almanlar 2.4 ton ağırlığında röntgen teleskoplu uyduları ROSAT'ı fırlattılar. ROSAT uzayda röntgen ışınları yayan kaynakları inceleyerek astronomiye önemli katkılarda bulunacak. Şimdiye kadar uzayda 8 bin kadar röntgen kaynağı biliniyordu. ROSAT'ın taramalarıyla bu rakam 100 binlere yükselecek. Temmuz ayında Sovyet kozmonot Anatoll Salowjow ve Alexander Balandln Soyuz TM9 uzay aracında karmaşık bir onarım işlemini başarıyla gerçekleştirdiler. İki kozmonot MIR uzay istasyonu na bu araçla gitmişlerdi. Bu onarımı gerçekleştirmeleri uzay tekniği yönünden bir gelişme olmasının yanında yeni bir uzay trajedisini de önledi. Uzayda AmerikanSovyet işbirliği Avustralya'da Cape York Uzay Üssü'nden bir Amerikan uydusunun Sovyet Zenith roketi üzerinde fırlatılmasıyla devam etti. 1990 uzay yılında en çok konuşulan konulardan biri, Mars'a insanlı uzay araçları gönderilmesiydi. Ancak ne Amerika ne de Sovyetler bu işe para yatırmaya hazır değildi. Mali kaynakların darlığı devletlerin uzayda büyük projeler yürütmesini önlüyor. Gen teknolojisi Sihirli kutu G Amehkalı astronomlar Margaret Geller ve John Huchra "Büyük Duvar" adını verdikleri yeni bir oluşum keşfettlklerini ileri sürdüler. eride bıraktığımız yılın gen teknolojisinde en çok söz edilen sey biraz elektronik ve mekanik bilgisiyle işleyen küçük bir aygrttı. Genetikçilerin umut bağladıkları bu küçük aygıtın çalışma ilkesi "Pollmeraz Zinclr Reakslyonu" (kısaca PCR). Yaklaşık 20 milyon TL değerindeki bu aygıt, genetik bilgiyi deney tüpünde çoğaltmaya yanyor. ileri derecede spesifik nitelikteki bu reaksiyonla birkaç saat içinde tek bir "gerçek" parçadan onunla tıpa tıp aynı milyarlarca adet kalıtımsal bilgi kopyası elde ediliyor. Genetik biliminin bu sihirli "fotokopl maklnesinl" kullanmak için gereken tek koşul, genetikçilerin kalıtsal bilginin bir parçasını tanıyor olmaları Sentetik olarak hazırlanmış DNA parçacıkları, DNA polimeraz adı verilen çoğaltıcı enzime yol göstererek DNA parçalarının kopyalanmasını sağlıyor. Sihirli kutu aynı zamanda bir numunenin içinde çok az sayıda bulunan mikroorganizmaları keşfedebilıyor; böylece sözgelimi bir kan örneğinde çok az sayıda bulunan virüslerin DNA'sı bu sihirli kutuda naiıtımın şıtreleri giderek daha mükemmel yöntemlerle çözülüyor, hatta yeniden üretiliyor ve değiştiriliyor. saptanarak izole ediliyor. Bu sentetikarayıcı sayesinde genetikçiler AIDS etkeni olan HIV virüsünün tek bir DNA sarmalını inceleyebiliyorlar. Geleneksel yöntemlerle numunelerde saptanamayacak kadar az bulunan virüslerin kalıtım maddeleri polimeraz zincir reaksiyonu ile milyarlarca defa kopyalanabiliyor... Tıp H Topaklı evren ubble uzay teleskopunun başlangıçta yarattığı düş kırıklığına karşın astronomide 1990 yılında ilginç gelişmeler kaydedildi: Amerikan araştırma uydusu COBE (Cosmic Background Explorer) kozmik arka plan ışınımının gerçekten uzayın her noktasından bize eşit yoğunlukta geldiğini saptadı. Söz konusu ışınım, büyük patlamanın kalıntısı olarak önem taşıdığından bu veriler büyük patlama kuramına ilişkin kuşku bulutlarını dağıttı. COBE verileri, evrenin başlangıcı konusunda kozmologları yeni bir soruyla karşı karşıya bıraktı: Şimdi araştırmacılar bugün ileri derecede topaklı bir yapıya sahip olduğu anlasilan evrenin başlangıçta nasıl böylesine homojen bir evrenden geliştiğini bulmak zorundalar. Astronomi I Amerikalı astronomlar yılın başında "büyük duvar" adı verdikleri yeni bir kozmolojik nesne bildirdiler. Büyük duvar 1.5 milyon ışık yılı uzunlukta, 600 milyon ışık yılı genişlikte, ama yalnızca 50 milyon ışık yılı kalınlıkta (bu nedenle büyük duvar) dev bir galaksi yıgınıydı. Buna karşı kozmoiogların hesapları, evrenin, başlangıcından bu yana geçen 18 milyar yıllık sürede böy lesine büyük evren yapılarının ortaya çıkması için yeterli olmadığını gösteriyordu. Avrupalı astronomların yaptıkları gözlem ve hesaplarda ise spiral galaksılerde bugüne kadar varsanılandan fazla madde bulunduğunu, ancak aşırı soğuk durumdaki "kara maddenin" arkasında bulunan yıldızların ışığını yuttuğunu ortaya koydu. Kara maddenin varlığı eski hesaplarda eksik çıkan madde miktarının yarattığı sorunu çözdü. Uzayda başka görünmeyenler de 1990 yılında açıklığa kavuştu: Venüs uydusu Magellan, kalın bulutlar altındakı Venüs yüzeyini tarıyor. Dünyaya ulaşan ilk radar görüntüleri gezegenin eski jeolojik etkinliklerini gösteren ipuçları sağladı. 1990 yılının astronomi meraklıları için şanslı bir olayı, 9 şubat günü gözlenen tam ay tutulmasıydı. Ağustos ayında Levy kuyrukluyıldızı basit bir teleskopla izlene bildi. 1 haziran günü uzaya fırlatılan ROSAT uydusunun gökyüzünde sistematik olarak yaptığı röntgen taramalarında röntgen teleskopu yardımıyla Ay'dan kaynaklanan bir röntgen ışınımı saptandı. nsanın kalıtım maddesinin hedefe yönelik biçimde değiştirilmesi şimdiye kadar hep tabu olarak görülen bir konuydu. Bugün artık laboratuvarlarda bu amaca ulaşıldı. "Gen tedavisi" Vvashington'da Amerika Sağlık Bakanlığı tarafından kabul edildi. İlk defa bir insan üzerinde denenen gen tedavisinde deneysel çalışmalarda insan vücudu üzerinde yapılan genetik değişimlerin olumlu sonuç vermesi, araştırmacıları umutlandırıyor. Gen tedavisinin doğrudan kanserli hastalarda uygulanmasına geçilebilir. Araştırmacıların amacı, kanserli dokunun hücreleri içine doğrudan kanserli büyümeyi önleyici bir maddenin hücre tarafından üretilmesi için gerekli genetik bilgisini yerleştirerek kanseri frenlemek... Tümör Nekroz Faktörü olarak bilinen (TNF) bu maddeyi hastanın vücudunda akyuvarlar taşıyıp üretecek. Deney tüpünde antitümör maddesinin geni (kanser hücresi için ölümcül bilgi) virüslerin yardımıyla hücre çekirdeğine sokulacak. Virüslerin nükleik asitiyle etkin duruma geçen antitümör geni TNF maddesini üretecek. Sonra hastanın TNF üreten hücreleri bir enjeksiyonla hastanın vücuduna iade edilecek. Kanser hücresi kendi kendine TNF maddesini üretirse kanserli doku kendi kendini ortadan kaldırmış olacak. Araştırmacılar henüz bu ölümcül bilgiyi tam olarak denetleyemiyorlar. Ölümcül bilgi ünya Sağlık Örgütü 1990 yılının ilk 6 ayında dünya çapında 700 bin adet yeni AIDS vakası görüleceğini tahmin etmişti. AIDS infeksiyonu taşıyanların toplam sayısı ise yaklaşık 7 milyon olarak tahmin ediliyor. 1990 yılında AIDS, özellikle Latin Amerika ülkeleri ve Güneydoğu Asya'da hızlı bir artış kaydetti. Yine tahminlere göre yüzyılın sonunda dünyadaki AIDS'li sayısı 20 milyonun üzerine çıkacak. AIDS konusu daha uzun süre dünyanın gündeminde kalacak. 1990 yılında Paris Pasteur Enstitüsü'nden Luc Montagnler'in yeni HIV (AIDS etkeni virüs; insan bağışıklık noksanlığı virüsü) teorlsl tıp çevrelerinde ilgiyle karşılandı: Montagnier'in teorisine göre HIV infeksiyonunun gerçekten AIDS hastalığına yol açabilmesi için bu virüsle mikoplazma adı verilen hücre duvarları bulunmayan bir bakteri türünün işbirliği yapması gerekiyor. Karşıt görüştekl araştırmacılar ise mikoplazmalann AIDS hastalığında görülen fırsatçı infeksiyonlardan olduğunu savunuyorlar. Fırsatçı infeksiyonlar normal kişilerde hastalığa neden olmayan, ancak AIDS gibi bağışıklığı zayıflatan durumlarda ortaya çıkan infeksiyonlar. Amerikan biyoteknik firması GenenLütfen sayfayı çevirlnlz AIDS: Aşı ne zaman? D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle