Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tl P T A R T I Ş A L I M H AFTA N I N G Ü N D E M İ Hasta hakları: Doktor adayına "sakın her hastaya reçete verme" semineri verllmeli. Tıp profesörlerinin romatizma bilezikleriyle dolaştığı ülkemizde her yıl blnlerce gereksiz bademclk ameliyatı yapılıyor. Prof. Dr. Hasan Yazıct Cerrahpasa Tıp Fakültesl Bir büyük yanılgı yonlar hastanın lehine işlemeye başlar. özetle, ola ki söz konusu hastanın bel ağrıları, bel ağrılarının büyük çogunluğu gibi kendi kendine iyileşmiştir. Hastada yapılan bir dizi yanlışın bilimsel olarak belki de en büyüğü, en son yönteme, sırf yakınmalar ondan sonra geçti diye en doğru demektir. Unutmayalım, bakır bilezikle muskanın gücü de buradadır. Hekimhasta arasında binlerce yıldır "babaerkil" ilişkiler egemendi. Yarı sihirbaz, dediği dedik hekimin etsunlu eli hastalıkları bir çırpıda geçirirdi. Tıp biliminin gelişimi hekimi yavaş yavaş bu sihirden sıyırdı. Doğa kurallarının geniş kitleler tarafından öğrenilmesi, giderek hekimden beklentiyi değiştirdi. Bunların yanı sıra uygarlığın en önemli öğesi, birey hakkına saygı, gün geçtikçe kuvvet kazandı. özellikle 2. Dünya Savaşı süresince sözde bilim uğruna yapılanlar gün ışığına çıktığında birey hakkı savunucuları ivedilikle hekimhasta ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesini istediler. Bunlar sonucu hastaları korumak üzere bildirgeler (Helsinki gibi) hazırlandı. Ana amaçları hastaları gaddarlığa ve yalancı bilime karşı korumak olan bu bildirgeler, zaman zaman toplumu bilime karşı korumak yönünde dahi yorumlandı. Toplumu bilime karşı korumak kavramı hiç yadırganmasın. Bulaşıcı sarılık virüsünü bulup bugün binlerce insanın hayatını dolaylı olarak kurtaran BS Blumberg dahi, yetimhanelerdeki çalışmalarından ötürü zamanın birey hakkı sözcüleri tarafından kara listeye alınmıştı. Kısaca uygar ülkelerde bir yandan blMm, bir yandan da birey hakları gelişti. İki alanda da vardıkları aşama, gelişmekte olan ülkeler tarafından özlem ve biraz da çekememezlik ile izlentyor. Ülkemizde de yavaş yavaş hastanın bilme hakkı, hastanelerde etik komiteler oluşturulması gibi kavramlar gündeme geliyor. Bunların hepsi çok olumlu. Ancak beraberinde büyük bir sorumluluk da getiriyor. Uygar ülkelerde önce bilimin, sonra da bu kavramların geldiği, hiç olmazsa beraber geliştiği hiç unutulmamalı. Eğer ülkemizde olmasından kuşku duyduğumuz gibi bunun tersi gerçekleşir, bu olumlu kurumları getirirken bilimselliğe de olanca gücümüzle sarılmazsak, "babaerkil"likten kurtulalım derken arabeskin, hurafenin ve bilimsizliğin erkini egemen kılarız. • 'Post hoc, ergo propter hoc' B u ay gündemde özgüllüğün ve duyarlılığın ters oranı vardı. Karşı sütundan başlayan bir tartışma gündemi değiştiriyor. Tartışmanın ana konusu, beli ağrıyan bir hastaya ardışık (arka arkaya) gidilen bir dizi hekimin biro kadar değişik sağaltım (tedavi) yönfomi önermesi ve de en son basvurulan hekimin "yöntemiyle" hastanın sağlığına kavuşması. Buradan çıkarak hastanın hastalığı ve çeşitli sağaltım yöntemleri üzerinde bilinçlenme hakkı, hekimhekim ilişkileri gibi temel sorunları çok olumlu olarak tartışmaya açıldı. Ancak tartışmada şimdiye kadar unutulan önemli bir boyut daha var... Hekimhasta ve hekimhekim ilişkileri gözden ge;irilirken öncelikle klasik bir yanılgıdan söz stmek gerek. Latince deyişle "Post hoc, srgo propter hoc" yanlışı. Yani "Bundan sonradır, dolayısıyla bunun fçlndlr" yaiılgısı. Beli ağrıyan hastaya ilk anlatılması geeken, yakınmasının büyük olasılıkla hiçDİr girişimde bulunmaksızın da kısa zananda kendi kendine geçebileceği. He(im olarak kendimize ilk sormamız gere<en de her gün uluorta uyguladığımız ultason, lazer, akupunktur gibi yöntemlein bel ağrılarında gerçekten etkili olup )lmadıkları. lip profesörlerinin romatizma bileziğlye dolaştığı ülkemizde her yıl binlerce geeksiz bademcik ameliyatı yapıldığını, mi1e sarkması, rahim dönmesi gibi hastaıkların modern patoloji kitaplarından arık çıktığını, heklmlerln önce kendlleriie, sonra da en yalın olarak hastalara anatması gerek. Hekim de hasta da reçetenin, ameliyaın sihrine inanmış. En iyi tıp fakültelerinizde hâlâ "reçete nasıl yazılmalı" seninerleri veriliyor. "Bir şişe vereceksln" rerine reçeteye "Donnez une bolte" yacılmalı diye öğretiliyor. öğrenciye asıl verilmesi gereken "Sa«n her hastaya reçete verme" seminei. Güncel tıp biliminin ve dolayısıyla he(imlerin ne yapıp ne yapamayacakları, lastalıkların doğal seyirleri topluma bir güjel sunulmalı. Ancak o zaman Ankara Taslp Odası'nın çok haklı olarak yakındığı lekim saygınlığının aşınması durur, Sayın 3r. Tuna'nın arzuladığı gerçek konsültas 'a geri bakıp acaba dünyada bilimde anımsayacağımız, sevineceğimiz, altını çizeceğimiz ne oldu diye sorulduğunda, yanıt bulmakta zorluk çekebitirsiniz... İlk bakışta akılda kalan bir şey yok gibi. Sözgelimi "hayat iksiri" bulunmamış. Kanser, AIDS vb. gibi hastalıklara kesin çare, yine yeni bir yıla devredilmiş. Deniz suyu hâlâ yakıta dönüştürülmemiş vb. tnsanlığın yazgısını, yaşam biçimini ve standardını temelden değiştirecek bir "bilimsel keşif", "bilimsel dönüşüm" bekleyenler, 1990'a "yoksul bir yıl" gözüyle bakacaklardır. Bilimin bütün alanlarda ashnda irili ufaklı adımlarla, küçük gelişmelerle ilerlediğini bilenler, bilim dünyasınm nabzını bir Olçüde tutanlarm değerlendirmeleri ise farklı olacaktır. 1990, sözgelimi, dünyada bloklararası büyük siyasi ve askeri çatışma olasılığınm sona ermesiyle, bilim ve teknolojinin belirleyeceği rekabet ve yarışın ön plana çıkmasına yol açacak bir yıl olarak da ammsanabilir. Sayfalarımızda ise geçmekte olan yılın önemli bilimsel olay ve gelişmelerinin bir özetini bulacaksınız. On binlerce bilim adamının yıl boyunca yaptıkları çalışmalann birikiminin 1991 ve öteki yıllarda neleri doğuracağını şimdiden kestirmek olanaksızdır. Derginiz Bilim Teknik'te bir yıl boyunca 5000 kadar yazı, haber, fotoğraf, çizim, şekil, karikatür, bulmaca, yorum, tanıtım vb. yayımlandı. Dünya biliminde kaydedilen on binlerce, belki de yüz binlerce gelişme içinden seçtiğimiz habere; Türk ve yabancı bilim adamının eğiümden tıbba, astrofıziğe kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alan bakışlarına ve değerlendirmelerine yer verdik. Yeni yılda sizlere çok çok daha iyi bir dergi hazırlamayı yürekten istiyoruz. 1990U bitirir, 1991 'e başlarken, okuyarak yazarak ve eleştirerek dergimize katkıda bulunan bütün bilimseverlere teşekkür ederiz. Yeni yılda buluşmak üzere, mutlu yıllar... 1990 O K U R D A N Bilgisayar tazmlnatı Bilgisayar operatörü olarak çalışan bir memurum. Ekranımz tehlikeli mi başlıklı yazıyla ilgili olarak rahatuz ediyorum. Bizler if yoğunluğundan ve e/emon ekiikliğinden her gün yaklaşık 8'er saat, bazen 7072 saat (hatta ij bifinceye kadar daha da fazla) ekran başında kalıyoruz. Biz operatörlere tnaaşlanmızla birlikte 80.000 TL'lık bir göz tazminatı ödeni/or. Fazla çalışmalar için herhangi bir ödeme yapılmıyor. Bem'm siz duyarlı insanlardan rkam; b/z/ere doktorlar tarafından tavsiye edilen bilgisayar kullananlur için üretilmiş özel gözlük camlanndon verilmesi ve asıl derdim hamile arkadaşlarla ilgili. ı/gı/ı. Bu durumdaki bir operatör her gün bir bilgisayar ekranı başında ofurmak zorunaa. Çönkü yöneticilerimiz operatörlerin bu gibi durumlanndan herhangi bir koruyucu önlem aiiİMıriyacakiarinı, 657 sayılı Devlef " Memurlan Kanunu'nda ilgili herhangi BİZE bir yazı bulunmadığını, zaten e/emon eksiği bulunduğunu, kendilerine ancak "hamileliği süresince bilgisayar kullanamaz" diye bir doktor raporu aetirildiği takdirde bir şeyler düsünebneceklerini belirfiyorlar. Buna karşı hiçbir doktor da ekranın insanlar üzerinde bir etkisi olup olmadığını bilmediğini, ne gibi bir ışın yaydığından habersiz olduğunu, bu konuda yetkisi olmadığını, rapor veremeyeceğini belirtiyor. Anlayacağınız gibi diğer çözümlenmemiş problemlerimiz gibî boşluğa itiliyor. Ama bence çofc önemli, doğmamış bir insan... Sizlerden istediğim bunları duyarlı, yetkili kişilere iletmeniz. U m i blzcU Mİclı Cumhuriyet BllimTeknik • Sahibi Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadir Nadl • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal • Müessese Müdürü: Emlne Uşaklıgll • Yazı Işleri Müdürü: Okay Gönensin • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursalı • Grafik Yönetmen: Tüles Hasdemlr •