18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B i LİM U Z A Y I Japonya'da bilim iizerine izlenimler K asım ayı başında, kendi araştırma kortum nötron yıldıziarı üzerine Japonya'nın Kyoto şehrinde yapılan bir toplantıya katıldım. Toplantı "Nötron yıldızlarının yapısı ve evriml konusunda JaponAmerikan ortak toplantısı" adını taşıyordu. Amacı, bu iki ülkenin araştırmacılarını güncel konular etrafında bir araya getirmekti. Japonya'nın çeşitli üniversite ve araştırma enstitülerinden gelen çok sayıda ve epey bir kısmı genç yaşta araştırmacı nötron yıldızlarıyla ilgili hemen her gözlemsel ve kuramsal konuda etkin olduklannı gösterdiler. Toplantıya ABD ve Japonya dışındaki ülkelerden de birkaç kişi katılmıştı. Bu arada, şimdi Almanya ve ABD'de çalışan âstrofizikçifniz Prof. Hakkı Ögelman, uzayda Xışını gözlemleri yapan Alman uydüsu ROSAT'ın ilk gözlem sonuçlarını sunmak üzere oradaydı. Yabancı konukların bir kısmı Kyoto Üniversitesi'ndeki ev sahiplerimizin girişimiyle Yamada Vakfı'nın verdiği burslarla Japonya'ya gelmişlerdi. Bu burs çerçevesinde ben de beş gün süren toplantıdan sonra bir süre de Kyoto Üniversitesi'ni ziyaret ettim. Bu yazıda Japon araştırma politikasının başarı ve sorunları üzerine edindiğim izlenimleri aktarmaya çalışacağım. Toplantının konusu olan nötron yıldızlarını, ileride başka yazılarda bu toplantıda konuşulanlarla sınırlamaksızın ele alacagız. Aktaracağım izlenimlerin kaynağı, konuştuğum Japon bilim adamlarının söyledikleri. Bunun ötesinde tabii ülke ile ilgili genel izlenimler de var. Her izlenim az veya çok, bakanın önyargısıyla renklenir. Japonya da hakkında çok şey duyulan, çok gıpta edilen bir ülke. Meşhur Japon hikâyesi Raşomon'da rivayetin muhtelif oluşu gibi, Japonya'nın başarısı hikâyesinde de sebepler, anlatanın değer yargılarına göre farklı yorumlanır. Bu kısa sürede günlük hayatta gözüme çarpanlar sanki daha önce duyduklarımı kendiliğinden ve o duyduklarımın bilinçli bir zorlaması olmadan doğruluyor: Davranışlarda ve yaratılan nesnelerde bir ölçülülük, başkalarına yer veren bir toplumsal uyum, estetik ve işlevsel açılardan hem sadelik hem bütünlük, ayrıntıya dikkat eden bir özen ve mükemmeliyetçilikle birlikte bir tevazu. Bütün bu sözler yorum yüklü gibi, ama gözümün Önüne. somut sokak görüntüleri getiriyorlar; önüne birkaç saksı dizili, boyasız, cilasız bir kapı mesela; yana kayan cinsten, takılmadan kayıyor, perdahlanmış, dümdüz, hiç kıymıksız, güzel bir tahta. Günlük hayat bende hep olumlu izlenimler bıraktı, herhaide bu ülkeyi ziyaret edenlerin çoğu için Japonya son yıllarda bilimsel ve ekonomik yatırım bakımından uluslararası araştırma atılımları içinde... Prof. Dr. M.Ali Alpar ODTÜ Fizik Bolümü de böyledir. Bilim politikasıyla ilgili konuşmalardan edindiğim izlenimlerse günlük imgelerden farklı oldu. Olumsuz olmaları anlamında değil de, belirli ve tanıdık konularda konuşmak bana, günlük manzaraların tersine, yabancı bir dünyaya baktığım hissini vermedi. Japon meslektaşlarla konuşmalarımızda bilimin ve araştırmanın temel değerine olan inançtan kaynaklanan kendiliğinden bir anlaşma vardı aramızda. Edindiğim bilgi de bir yabancının öznel izlenimleri düzeyinde değil, ortak kaygıların farklı bağlamlarda tartışılması olarak geldi. Araştırmanın maddi ve toplumsal konumu Japonların ISAS (Institute for Space and Astronautical Sciences Uzay ve Astronotluk Bilimleri Enstitüsü) adlı önemli bir araştırma kurumları var. ISAS temel bilim amaçlı, ama yaptığı iş icabı teknolojiyle iç içe bir kurum. Ozellikle yüksek enerji ast tasarlayıp endüstriye sipariş etmişler. Endüstrinin yeterli teknik düzeyi var ve bu tür siparişler sınırlı bir pazar oluştursa da teknik açıdan endüstri için ilginç bir deneyim ve birikim sağladığı tahmin edilebilir. Ayrıca endüstrinin uzay bilimlerinde temel araştırmalara doğrudan bir mali desteği ve yatırımı yoksa da uygulamalı araştırmaya büyük yatırımları var. Böylece ISAS gibi bir kurumun endüstriyle organik bağı söz konusu. Japon bilim adamları Türkiye'de de bildiğimiz ve herhalde bizim Japonya'dan epeyce geride olduğumuz bir eksiklikten yakımyorlar: Bilimsel araştırma konusunda Avrupa'daki gibi kültürel bir geleneğin bulunmayışı. Haklı olarak çok değer verdikleri sürekli desteği, ISAS gibi bir kuruluş, şimdiye kadar Eğitim Bakanlığı çerçevesinde bulmuş. Ama sistemde bir düzelme olmazsa bu desteğın ileride de süreceğinden ve ISAS'ın sağlıklı büyümesini sürdüreceğinden emin değiller. Japon devlet bütçesinin % 30 kadannın iç borçların servisine gitmesi, araştırma fonlarını tehdit ediyor. Eğitim bütçesinin artık bu işe yetmediği ve işlev açısından da ekonomi ve üretimle ilgili bakanlıkların ve özel sektörün araştırma fonları oluşturması gerektiği söyleniyor ve bu yönde kurumlaşmalar var. Dış ticaret dengelerinln Japonya lehine olması, ozellikle ABD'den, Japonya'nın bu dış ticaret fazlasını errtmesi, ithalatını arttırması yönünde baskılar getiriyor. yapıyor. Böylece Japonyp yalnız bilimsel açıdan değil aynı zamanda ekonomik düzeyde de uluslararası bilimsel araştırma atılımlarının içinde. Bu durum, ülke içinde değişik araştırma disiplinleri arasında gelecekte ayrılacak fonlardan pay alma mücadelesi olarak yansıyor. Japon hükümetinin araştırma fonlarını arttırması ve desteğin sürmesi isteğinde tabii bütün bilim adamları birleşiyorlar. Gelecekle ilgili kaygıları var. Mesela Japon hükümetinin temel araştırmaları ancak "Mr. Bush derse" destekleyeceğini öne sürenler var. Insan unsuru Bilimsel araştırmanın temel bir kaynağı da yetişmiş insan unsurudur, Japonya'da eğitimin paralı olmasına ve yeter sayıda burs olmamasına rağmen çok sayıda yetenekli öğrenci temel bilimler okumaya geliyormuş. Bunlar ailelerinin desteği ile okuyorlar; yüksekoğrenim masrafları ve ailelerin ortalama gelir düzeyi herhalde buna uygun. Sistemin bireksikliği belki bursların azlığı, ama kamuoyunun ve kültürün bu konudaki değer yargıları olumlu ve bu da çok önemli bir faktör. Türkiye'de ise kamuoyunun bilim ve teknolojiye ilgisi çok, fakat insanlar bilimsel araştırmayı kendilerinin veya çocuklarının seçebileceğı, "bizde yapılan" bir şey olarak algılamıyorlar. Kanımca maddı olanaksızlıkların ötesinde kültürel önyargılar da var bu konuda. Japon üniversiteleriyşe çok sayıda yetenekli ve meraklı genci temel bilimlerde yetiştiriyor. Doktora yapanlar da dahil bunların hepsi temel bilim disiplinlerinde, üniversite ve araştırma enstitülerinde istihdam edilemiyor, ama endüstri, fizik ve astronomi mezunlarını daha iyi olanaklarla kapıyor, çünkü bunlar "analitik düşünme alışkanlığı edindikleri, daha genel ve esnek bir bilimsel tabandan geldikleri" için belirli tekniklerde ihtisaslaşmış mühendislere göre global yaklaşımlarda ve problem çözmede başarılı oluyorlarmış. Böylece temel bilim kurumları, bir yandan kendi araştırmacılarını yetiştirirken bir yandan da endüstrinin (ve oğullarını, kızlarını bu eğitime yollayan toplumun) çok özel nitelikli işgücü talebini karşılıyor. Toplum içindeki bu konumun yanısıra yüksekeğitim sistemi içinde de araştırma için bir devinim var; küçük ve izole eğitim kurumlarındaki verimli araştırmacılar büyük üniversite ve araştırma merkezlerinde ziyaretçi olarak çalışabiliyorlar. rofiziğinde Hakucho, Tenma ve Ginga adlı üç Xışını gözlem uydusu ile başka ulusların son yıllarda boş bıraktıkları alanlarda burada ilginç gözlemler elde edildi. ISAS yöneticilerinden birinden öğrendiğime göre mali destek tamamen Japon hükümetinden geliyor. Başarılarında, kendi ifadeleriyle önemli bir faktör, bu desteğin yeni hükümetler ve yeni bürokratlarca da hep sürdürülmesi. özel sektör ve sanayi mali destek vermiyor. ISAS şimdiye dek uzay çalışmalarının bir yan ürünü olarak endüstriye satabileceği teknolojiler, patentler üretmemiş; ondan üretmesi de beklenmemiş. Bu, kısmen teknik açıdan en basit ve masrafsız, ama bilimsel bakımdan, yaptıkları gözlemler açısından ilginç projelerin seçilmesinden kaynaklanmış. Bu strateji ISAS'ın adım adım gelişmesinde ve böylece hükümet ve bürokrasinin.desteğinin sürmesinde yararlı olmuş. ISAS'taki araştırmacılar gözlem araçlarını olanaklar ölçüsünde kendileri yapmışlar, kalanını da Bunların yanı sıra Japonya'nın yeterince temel araştırma yapmadığı, başkalarının buluşlarını teknolojiye aktarmakta başarılı olduğu yönünde ithamlar var. Oysa öteden beri, Avrupa'daki eski kültürel gelenek olmasa da, belli bir araştırma faaliyetleri ve temel bilimde akJıkları önemli sonuçlar var. Son yıllarda ise Japonya'da belirgin bir faaliyet artışı, araştırmacı sayısında artış ve konularda çeşitlenme, mesela uzay bilimlerinde gözleniyor. Bunun bir parçası olarak uluslararası bilimsel ortamda Japonya'nın katkısı, Japonya ile işbirliği içinde yapılan araştırmalar artıyor. Ama dış ekonomik ve politik ilişkiler Japon ekonomik fazlasının araştırmaya büyük ölçekli dış projelerle, uluslararası işbirliği ile yönelmesine, sermaye transferi açısından öncelik getiriyor. Mesela Japon yüksek enerji fiziği kurumu KEK, ABD'de Texas'ta yapılmakta olan Superconducting Supercollider (Üstün lletkenli Üstün Çarpıştırıcı) projesine yatırım Süreklilik, kurumlaşma Bilimin gelişmesi, kurumsallaşması her yerde benzer aşamalar, benzer çözümler içeriyor. Başka ul.uslardan meslektaşlarınızla konuşurken çok farklı toplumlarda, bilimde bizimkiyle kıyaslanmayacak gelişme düzeylerinde de benzer kaygılar gözlüyorsunuz. Herkesin aklına benzer çözümler geliyor; yapılan işin içeriği ve toplumsal işlev), sağduyunun belirleyici olabildiği şartlarda benzer çözümleri işaret ediyor. Başarılı deneyimlere baktığınızda Japonya gibi çok gelişmiş, ama bilimsel araştırmanın yakın çağdaki akışına Avrupa'dan çok sonra katılmış bir toplumda işin belki en kritik, bizde olmayan ve onlann da kendilerinde yeni olarak gördükleri, yitirmekten ürktükleri yanı, araştırma kurumlarının (tabii isimleriyle değil, işlevleriyle) sürekliliği. D
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle