17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DİLİ T A R T I Ş M A S I Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesi üzerine Yabancı kökenli bir bilimsel terim, Türkçeye çevrildikten sonra, toplumsal bakımdan çok dar anlamda Türkçeleştirilmiş olur; daha pratiğin sınavından geçmelidır. Ragıp Gelencik B ırbırıyle ayrı mınderlerde gureşen ıkı gureşçı durumuna duşmekten kurtulmamız ıçın Dr Cangızbay'la tartışmamızın "konuyla ılgılı" vargılarını ozetleyıp bır çeşıt "tartışma tutanağı" duzenlemek yararlı görunuyor Kuşkusuz, tek yanlı duzemenmış bu tutanakla ılgılı söz hakkı saklıdır Tartışma tutanağı 1. Dr Cangızbay, son yazısında ("Çevın Yo lu ıle 'Bılım Dılı' Yaratılabılır mı?", Cumhurlyet Bilim Teknlk, 12 Eylül 1989) "Her dıl başka dıllerden sozcukler almıştır" olgusunu kullanmakian vazgeçtı "Sozcukler adları oldukları şeylerın tanımları değildır" yarı doğru önermesını bıraktı "Sozcukler adları oldukları şeylerın en kısa tanımları da olabılır" doğru onermesıne, ondan çıkarılıp da dıl gelıştırme bakımından çok önemlı olan sonuçlara değınmıyor Boylece tartışma bunlarla ılgılı yanıyla bitmiş görunüyor., 2. Tartışmada konu öznel değıl, nesnel gerekçelerle sınırlanmalıdır Dr Cangızbay kcnuyu yalnız bilimsel terımlerle sınırlamıştı Bunu öznel bulup gerekçemı de söyledım O gerekçe sataşmalarla geçıştırılemez Konunun öyle sınırlanamayacağını bır daha göstereceğım Bunu "nesnellık" uğuruna yaptığım da bır daha görulecek 3. " bır hakıkat var, o da 'bılım dılı'nın son kertede dılın değıl, bılımın ışleyışıyle belırlenecek olduğudur" dıyen Dr Cangızbay'dır Bu önermeden ılk ve açıkça anlanan şeyı yazıp "Dr Cangızbay boşuna uğraşmayın bu ışle dıyor" dedım Boyle derken onun söylemedığı şu olguyu da göz önunde tuttum Duşunceden ayrılamaz bır toplumsal urun olan bılım dılı, dılsel gelışmenın, toplumsal ekonomık gıdışın ve kımı ulkelerde olduğu gıbıbunlara bılınçle karışan ınsan ıstencının de urunudur Önermesındekı eksık ve aksak yanı görmezlıkten gelıp, sozumu "söylemedıklerını soyletmem" sayıyor Oysa yalnız onun soyledığı şeyı söyledım 4. Dr Cangızbay'ın "Turkçeleştırme yollarına ılışkın onerı, değerlendırme ve temellendırmelerı" varmış Saydıkları, bır yöntem gelıştınmeye yeter Ama ortada ne bır yöntem var ne de uygulanışı Verdığı ıkı örnek, yalnızca, bilimsel terımlerı çevırmenın sakıncalı olduğunu gosterme amacı guduyor "Çevırıdışında yollar" dedığı nelerse, her bırıne göre Türkçeleştirilmiş bilimsel terımlere ayrı ve somut örnekler vermesını beklemek, benden çok, Dergı okurlarının hakkıdır 5. Konuyu dağıtma eğılımı gosterıp dıyor kı "Yazar, 'bilimsel terımler' kategorısını sahte bır kategorı, 'bılım dılı' sorununu da yapay bır sorun olarak göruyor, ama her nedense bunu açıkça belırtmıyor" Kategorıler Arıstoteles'ten gunumuze goz12 den geçırılırse görülür kı "bilimsel terımler" dıye bır kategorı yoktur Bu kategorı benım ıçın bılınmedık, yepyenı bır yaratmadır Onun duzmece olup olmadığım ancak Dr Cangızbay açıkça ortaya koyduktan sonra görup söyleyebılırım "Bılım dılı sorunu"na gelınce, boyle bır sorun tanımıyor, ışı bılımın ışleyışıne bırakıyor sandığım (?) ıçın uzerınde durmamıştım Duracağım "Türkçeleştirilmesi" ve "kavramsal ıçerıklerının ogrenılıp öğretilmesı" ayrı şeylerdır Dolayısıyla onları Turkçeleştırmenın amacı, kavramsal ıçerıklerını boylece, tarıhsel gelışımlerıyle ögrenıp öğretıvermek olamaz Yerı gelmışken soyleyeyım Ulusal dılımızı koruyup gelıştırmenın amacı, onu daha lyı bır duşunme ve ıletışım aracı kılmak, ulusalkımlığını koruyup gelıştırmek, başka şeylerle bırlıkte bunlardan da destek alarak daha yuksek bır toplumsal yaşama doğru ılerlemektır Onun ıçındır kı "dılsel sorun" özunde ıdeolojık ve polıtıktır, bır ana sorunun dıl ile ılgılı yansımasıdır Bu bağlamda "bılım dılı sorunu" da kendılığınden yerını alır Çevirmek ve Türkçeleştirmek Dr Cangızbay, "çevırı 'kavramını' Turkçeleştırme'yı de kapsayacak şekılde olağanustu genışletıyor" dıyerek, uzerınde arılaştığımız ortak çevırı ve Turkçeleştırme kavramları varmış gıbı davranıyor Boyle kavramlar olmadığı yazdıklarımızdan bellıdır Bu yuzden, Dr Cangızbay çevırı kavramını aşırı daraltıyor veya ıkı dıl arasında yalnız çevırıyle kurulabılen ılışkılerın başka yollarla da kurulabıleceğını öne suruyor demeyeceğim. Aşağıda yapacağım gıbı, o da kendı çevırı ve Turkçeleştırme kavramlarını açıkça ortaya koymalıdır kı havanda su dövmeyelım Çevirmek bır dılde soylenmışlerı başka bır dılde yınelemektır Bu yıneleme öyle olmalıdır kı, ılk dılde soylenmışlerden o dıl ıle ne anlanıyorsa, ıkıncı dıl ıle de o anlanmalıdır Dıl duşunceden ayrılamaz Çevirmek denen yıneleme once bır duşunme, kavrama, sonra da dıle getırmedır Bu yınelemeye uygun duşunuşun kavrayışın dıl ıle yansıtıldığı bıçım ne ve nasıl olursa olsun, urun çevırıdır Bılımsel terımlerle sınırlı olarak şunlar soylenebılır "Black hole" karşılığı "kara delık" çevırıdır Eskı Yunan Tanrısı Hermes ıle Aşk ve Guzellık Tanrıçası Afrodlt'ın adlarından gelen "hermaphrodıtos" terımı, kavramsal ıçerığınden ışe başlanıp bır tanım ad'a varılarak erdişi dıye çevrılebılır (çevnlmıştır) Çevirmek, dılımızde turetme eklerıyle veya sözcuklerı bırleştırmekle yenı sözcukler yaratmayı, çeşıtlı anlamlara gelen uygun bır sözcuğu daha başka bır anlamda kullanmayı, bır sözcuğun bır deyımde kazandığı anlamdan yararlanmayı (para yatırmak, yatınm ınvestment) vb gerektırebılır Yınelemenın boyle çeşıtlenmeler gostermesı zorunluktur Bır dılde söylenmış her bir şey başka bır dılde yalnız bir tek biçimde yınelenebılır dıye bır kural yoktur Bır dılde söylenmış her şeyln başka her dilde yınelenebıleceğını gösteren bır olgu da yoktur Yabancı kokenlı bır bılımsel terım Turkçeye çevrildikten sonra toplumsal bakımdan çok dar bır anlamda Türkçeleştirilmiş olur Turkçe karşılık pratiğin sınavından geçmelidır Bundakı başan toplumsal anlamda Turkçeleşme veya Turkçeleştırmedır Bu da bütun sözcukler ıçın geçerlıdır Her yenı Turkçe karşılık başlangıçta bır önerıdır Culture karşılığı ekin sözcuğunün (toplunv bılım tenmı olarak) yanlış çevın olduğunu öne surmek ıçın Dr. Cangızbay gıbı sozu uzatmak Dil demokrattır ilk yazımda dıyorum ki "Hıç kimse 'yabancılaşma' dendığınde, bu felsefe terımının kavramsal ıçerığını, daha önce oğrenmemışse, Hegel'den Marx'a değınkı gelışımıyle anlayamaz, bılemez " Dr Cangızbay dıyor kı "Yazar da dahıl, çoğu kışı bu terımle ışaret edılmek ıstenen kavramı özel olarak, yanı sözluklerden değıl de felsefe ve sosyolojı kıtaplarından öğrenmek gerektığınin farkına varmıyorlar" Böylelıkle önermemı yınelemış olmuyor; öğrenme bıçımını vurguluyor, çunku başlıca dayanaklarından bırı bu Bır saraçlık terımı de sdylendığınde, daha önce öğrenılmemışse, kavramsal ıçerığı anlanamaz, bılınemez Bu bütun sozcukler ıçın geçerlıdır Öğrenmek butun kavramlar (sozcukler) ıçın zorunluktur Dıl demokrattır ayrım gozetmez Bunu herkes bılır Uzerınde anlaşılmayan şu Çoğu sözcuğun kavramsal ıçerığı oğrenılıverır Saraçlık terımlerının kavramsal ıçerıklerını öğrenmek ıstençlı çaba gerektırır Kımı bılımsel terimlerin kavramsal ıçerıklerını öğrenmek ıse bır önyetışım, dısıplın ve zaman gerektırır (Kltnl bllimsel terimlerin dıyorum, çunku bırçok bılımsel terımın kavramsal ıçerığını öğrenmek, herhangı bır uğraşla ılgılı özel bır terımınkını öğrenmekten kolay olabılır) Dr Cangızbay bu kimi bılımsel terımlere apayrı bır gozle bakıp ustuncelık tanıyor Şımdı konu onun sınırladığından da çok sınırlandı, ama bu kendı "öznel" yaklaşımının sonucudur Salt "kavramsal ıçerıklerını öğrenmek bır önyetışım, dısıplın ve zaman gerektırdığı ıçın" klml bılımsel terımler öbur sozcuklerden farklı olabılır mı? HayıH Öyle olsaydı, bu onların "dıl" ıle ılışkılerıne yansırdı Oysa "dıl" kendısıyle ılışkılerınde onlara da öbur sozcuklere olduğu gıbı davranır Bılımsel terimlerin ozel önemı, ılgılı oldukları konuyla sınırlıdır ve pratığın doğal sonucudur Saraçlık terımlerınınkı de öyledır Yabancı kökenli bır bılımsel terıme Turkçe karşılık bulmak, sıradan bır yabancı sözcuğe karşılık bulmaktan kolay da, olanaksız da olabılır Ancak, sıradan bır yabancı sozcuğede Turkçe karşılık bulunamayabılır Konu bılımsel terımlerle sınırlanamaz Yabancı kökenli bilimsel terimlerin gerekmez Latınce ekmek'ten tapmak'a değın çok çeşıtlı anlamlarda kullanılan colodan turemış cultus ve cultura da doğal olarak çok çeşıtlı anlamlara gelır Öyle kı Eskı Latın yazarlardan örnekler ıncelenırse, bugunku kultur kavramının ılk surgunlerı gorulebılır (Bakınız Faruk Zekı Perek, İzahlı Lâtlhce • Turkçe Sözluk, ibrahım Horoz Basımevı, istanbul 1952) Ekin yanlış bır çevırıyse ne olur 7 Bırıncısı, bır yöntemın yanlış uygulanmasından doğan sonuçlar o yöntemın yanlış olduğunu göstermez ikıncısı, ekln yanlış çevırıyse, yanlış bır örnektır Yanlış örnek, örnek olamaz Dr Cangızbay çevırının sakıncalı bır yol olduğunu ancak doğru çevırı örneklenyle kanıtlayabılır Yazısında, ekln örneğını vermeden önce, başka bır sozcuğu anarak dıyor kı "Fransızlar bu kelımeye daha da soyut bır anlam yukluyorlar ve " Pekı, sozcuklere anlamlar yüklenebılıyorsa, ekin'e anılan anlamın yuklenemeyeceğı.M hangı hakla söyluyor? Kaldı kı ekin, dar bır çevrede bıle olsa, culture anlamına kullanılıyor Bu kullanım yaygınlaşırsa, Dr Cangızbay ekin'ı hangı bılımsel gerekçeyle kullanmayacak? Ayrıca, ekin sözcuğunün "kavram kargaşasına" gıderek "turlu gızlı cahıllıklere" yol açacağını söylemesı de gösterıyor kı, Dr Cangızbay "bır terimı Türkçeleştirmek" ve "onun kavramsal ıçerığinl tarıhsel gelışımıyle öğrenıp öğretmek" gıbı ıkı ayrı şeyı karıştırıyor Ikıncı örneğı şöyle "Bu konuda bır örnek olarak, çevırı yoluyla Turkçeleştırılırken yapısına ıçkın durumdakı Fransızca dızınleme modelıne sadık kalınmış olmasından öturu devrlm karşrtı'nı ya da devrım yıkıncı'yı karşıt bır devrımınkı de olsa, yıne de devrımcıymış gıbı gösteren 'karşı devrımcı' (contre revolutıonnaıre) terımını sayabılınz " Sataşmalarından bınnde söyledıklerıne bakılırsa, karıştırmayı pek önemsemez görunduğu sözluklerden bırı şöyle dıyor "antirevolutionnalre s ve ad Devrıme, devrımcılığe aykırı Devrıme karşı devrım karşıtçısı "contre revolutionnaire s ve ad Karşı devrımcı" (Tahsın Saraç, Büyük Fransızca Turkçe Sözluk, Adam Yayınları, Ekım 1985) Demek kı antirevolutionnalre ıle contre revolutlonnaire'ı karıştırıyor Boylece orneğı örnek olmaktan çıkıyor Bu vesıleyle de göruluyor kı bır terımı Türkçeleştirmek (revclutıon devrım) onun kavramsal ıçerığını öğrenıp bılmeye yetmıyor Yabancılaşma Şımdı Melıh Cevdet Anday'ın verdığı Dr Cangızbay'ın da benımseyıverdığı "Yabancılaşma" örneğıyle başbaşa kaldım Hegel'ın felsefesınde yabancılaşma, duşuncenın kendısıne yabancılaşmasıdır Saltık duşunce (absolut idea) dışsallaşıp doğa ve ınsan tarıhı olarak nesnelleşır, böylelıkle nesneler çokfuğunda dağı/mış, ozgurlükten yoksun bır duşunce olarak (salttk olmaktan çıkarak) kendısıne yabancılaşır Feuerbach'ta yabancılaşma, duşuncenın kendısıne yabancılaşması değildır, ınsanların kendı guçlerını, özelıklerını, vb duşsel ve yanılsatıcı bır dunyada (öte dunyada) da gormeye başlamaları surecıdır insanın yarattığı dının ona egemen olması Marx'ta yabancılaşma kavramı teorık olarak Hegel ıle Feuerbach'a bağlanır, ama nesnel toplumsal nedenlere dayandırılmıştır Belırlı tarıhsel toplumsal koşullarda, insanın eylemlerı ve onların urunlerı, insanın denetımınden çıkıp ona egemen olur Yabancılaşma budur Manc'tan kısacık bır alıntı "Işçı nıce servet uretırse, uretımı guç ve çokluk bakımından nıce artarsa, onca yok
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle