02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA l Şilili madenciler: Soma’daki en büyük sorun kaçış yolunun olmaması HABERLER 7 Deniz ve Delila Luis Urzua (solda) ve kurtarma ekibi lideri Rodrigo Reveco bugün Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yle görüşecek. ‘ Ders almamışsınız, l Şili’de yaşanan maden kazasında 69 gün boyunca göçük altında kaldıktan sonra kurtarılan 33 kişiden biri olan Luis Urzua (üstte solda) ölümleri en aza indirmek için yaşanan facialardan ders çıkarılması gerektiğini anlatarak, “Soma’daki en büyük sorun, dünyadaki bütün madenlerde olan, kaçış yolunun olmamasıdır” diye konuştu. İstanbul Haber Servisi Gezi Direnişi sonrası kurulan Demokrasi Denetçileri Derneği’nin (DDD) “Şili’yi hatırla, Soma’yı unutma” adıyla Taksim’deki dernek binasında düzenlediği basın toplantısına, 2010 yılında Şili’deki maden kurtarma ekibinde çalışan Rodrigo Reveco ile 69 gün göçükte kalan işçi Luis Urzua katıldı. Maden işçileri ile mağdurların uluslararası dayanışmasının amaçlandığı etkinlikte konuşan Rodrigo Reveco, “Şili’de bulunan Türk konsolosluğundan aldığım bilgiye göre, Soma’daki kurtarma çalışmalarında kullanılan ekipmanlar uluslararası alanda kullanılanlardan değildir” dedi. Reveco da konuşmasında, Soma’da yaşanan faciayı televizyondan seyrettikten sonra Şili’deki Türk konsolosluğuyla irtibata geçtiğini belirterek şunları kaydetti: “Kurtarma çalışmalarında kullandığınız ekipmanların uluslararası alanda kullanılanlardan olmadığını öğrendim. Türkiye yakın tarihinde de buna benzer bir olay yaşadı. Fakat şartlar iyileştirilmediğinden bu tür olayların tekrarlanması olasıdır. Mesleki eğitim eksikliği de burada göze çarpan bir diğer faktördür. Hükümete sorulması gereken teknik protokol üzerinde çalışılıp çalışılmadığıdır.” Rodrigo Reveco, “Dünyadaki madenlerde her zaman kazalara karşı bir kurtarma ekibi vardır. Yaşam odalarından bağımsız olarak başka mobil olarak kurtarma ekipmanları bulunmaktadır. Sizdeki sorun ise ne yazık ki kazanın büyüklüğü ve önemi öngörülemedi. Eğer öyle olmasaydı bir tane bile olsa bir hayat daha kurtarılabilirdi” diye konuştu. Haftada beş tabut ILO ve BM’ye Soma çağrısı İstanbul Haber Servisi DİSK’e bağlı Nakliyat İş Sendikası ile Dünya Sendikalar Federasyonu’nun (WFTU) ortaklaşa düzenlediği Soma İşçileri ve Türkiye İşçi Sınıfıyla Dayanışma Uluslararası Konferansı’nda, Türkiye hükümeti ve Soma Holding yönetiminin maden işçilerinin hayatlarını tehlikeye atan anlayışı kınandı. Konferansta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın facia sonrasında yaptığı “takdiri ilahi” ya da “Ölmek maden işçiliğinin fıtratında var” gibi değerlendirmeler eleştirilerek ILO ve BM’den işçi hakları, sendikal haklar ve demokrasiye saygı konularında Türkiye hükümetini zorlayacak adımlar atması istendi. İHD’nin raporuna göre cezaevlerinde 235 kişi ağır hasta DHA İHD Ankara’ya yürüyor İstanbul Haber Servisi İHD İstanbul Şubesi üyeleri, hasta tutsakların serbest bırakılması için Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi önünden Ankara’ya yürüyüş başlattı. Yürüyüş öncesi yapılan açıklamada, “Eğer bir kişi yaşamı söz konusu olacak şekilde hastaysa, yaşamını tek başına idame ettiremiyorsa bu kişinin cezaevinde tutulması insan hakları ve ceza hukuku ilkelerine aykırıdır” denildi. Galatasaray Lisesi önünde çadır kurmak isteyen TAYAD’lılara ise polis izin vermedi. Zorla çadırlarına el konulan TAYAD’lılar, 5 günlük oturma eylemine başladı. ‘Kollanıyorlar’ Jandarma Alay Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ve o dönem Jandarma Üsteğmen olan Albay Tünay Yanardağ hakkında “halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik ile cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından açılan dava önce Eskişehir’e, ardından İzmir’e alındı. 13 Haziran’da İzmir 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme, sanıklardan Eşref Hatipoğlu’nun yargılanmasına ilişkin kovuşturmanın durdurulması ve Adalet Bakanlığı’ndan izin alınmasına karar verdi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlenen toplantıda konuşan Lice Adalet Arıyor Platformu Üyesi Şiyar Kaymaz, “İktidarlar değişse bile devlet aklı değişmiyor. Açılan davalar ya sanık lehine işlemekte ya da mahkemeler sürgünlere gönderilerek mağdurlar daha da mağdur edilmektedir” dedi. MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin ölümüyle ilgili İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada, “Kovuşturmanın durdurulması ve Adalet Bakanlığı’nın izninin alınması” kararına mağdurlar itiraz etti. Lice Adalet Arıyor Platformu üyeleri ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, sanıkların korunup kollandığını savundu. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 yılında meydana gelen olaylarda, Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişi yaşamını yitirmiş, 401 ev ve 242 işyeri tamamen tahrip edilerek kullanılmaz hale getirilmişti. Zaman aşımına az bir süre kala 21 Ekim 2013’te Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dönemin Diyarbakır ‘Devlet aklı değişmiyor’ İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu’nun raporuna göre, F tipi cezaevlerinin açıldığı 2001 yılından bugüne kadar bu cezaevlerinin koşulları nedeniyle 2 bin 641 kişi yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde halen 235’i ağır, toplam 642 kişinin hasta olduğu belirtilen raporda, cezaevlerindeki ölümlere sessiz kalınmaması için 2327 Haziran tarihlerinde Türkiye’deki 81 ilden Ankara’ya bir yürüyüş gerçekleştirilerek, cezaevlerinin durumuna dikkat çekileceği açıklandı. F tipi cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumunun kanayan bir yara olduğuna dikkat çekilen İHD raporunda, AKP hükümetinin resmi politikası sonucu, hapishanelerden her hafta 5 tabutun çıktığı vurgulandı. “Mahpuslar ağır tecrit koşulları ile hak ihlalleriyle önce hasta ediliyor, ardından tedavileri engellenerek ölüme gönderiliyor” denilen raporda, İHD’nin kayıtlarında halen cezaevlerinde 235’i ağır 642 hasta tutuklu ve hükümlünün olduğu belirtildi. Raporda, “Bu insanlarımızın derhal ceza erteleme yasası gereği serbest bırakılarak tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu insanlarımızın derhal ‘ceza erteleme’ yasası gereği serbest bırakılarak tedavi edilmeleri gerekmektedir. Oysa ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin hapishanelerde tutulması ve tedavilerinin engellenmesi fiili idam cezasının uygulanmasıdır” değerlendirmesi yapıldı. Raporda, hasta tutsakların sesi olmak, çığlıklarını duyurmak, yaşatılanları görünür kılmak ve derhal serbest bırakılmalarını sağlamanın herkesin görevi olduğu vurgulanan raporda, 2327 Haziran tarihlerinde tüm illerden Ankara’ya gerçekleştirilecek yürüyüşe destek verilmesi istendi. İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu Üyesi Neriman Çelik geçtiğimiz günlerde TBMM’de görüşülen 5. Yargı Paketinde hasta tutukluların tedavi olmasını kolaylaştırdığı öne sürülen maddelerin aslında hasta tutukluları yavaşlatılmış idama götürdüğünü savundu. Beş yıl ömrü kaldı Cezaevlerinde sağlık sorunu yaşayan tutuklu ve hükümlülerden bazılarının hastalığı ve durumları şöyle: l Abdullah Kalay: Kandıra F Tipi Cezaevi Wernice Korsakoff hastası, yüzde 25 işitme engelli, mide, bağırsak sorunu var. Kalbi yüzde 35 çalışıyor. l Ali Haydar Yıldız: Metris R Tipi Cezaevi, belden aşağısı felç. Başkalarının bakımına muhtaç l Aydın Değirmenci: Kastamonu E Tipi Cezaevi, kanser teşhisiyle kalın bağırsağından 12 cm. alındı. Karnına torba bağlı. l Abdülkadir Fırat: Metris R Tipi Cezaevi, felçli, konuşamıyor. l Feride Arbuz: Karataş Kadın Kapalı Cezaevi, kanser. l Hacı Aksoy: Kırıkkale F Tipi Cezaevi, akciğer kanseri l Hasan Alavı: Muş E Tipi Kapalı Cezaevi, 84 yaşında, yürüme ve hareket etmede zorluk yaşıyor, astım hastası. l Lokman Akbaba: Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi, ALS (bir tür kas hastalığı) hastası, beklenen yaşam ömrü 5 yıl, yutma güçlüğü, nefes darlığı hareket kısıtlığı var. l Murat Arıcı: Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi, yatalak hasta, yüzde 92 özürlü, böbrek hastası l Ramazan Çetedir: Tekirdağ F Tipi Cezaevi, şarapnelle parçalanan çenesine platin takılmış, yeme, içme ve konuşmakta zorluk çekiyor, kulak zarı yırtık, dört parmağı kesilmiş. l Ramazan Durmaz: Adıyaman E Tipi Cezaevi, kafasına gaz mermisi isabet ettiği için kafatasının bir bölümü ve derisi yok, beyni görünüyor, tedavi yapılmıyor. l Sultan Özer: Karataş Cezaevi, bypass ameliyatı olmuş, akciğerlerinde enfeksiyon, tansiyon, astım ve şeker hastası. l Tamer İldirim: Metris R Tipi Cezaevi, yatağa bağlı yaşıyor, altı bezleniyor, hiçbir ihtiyacını gideremiyor. Bahar gülüşlü Deniz Karacagil’i “Kırmızı fularlı kız” olarak tanıdık. 20 yaşındaydı. İsmi, Deniz Gezmiş’ten ilhamla konmuştu. Tıp okumak, doktor olmak istiyordu. Antalya’daki Gezi Parkı protestolarında gözaltına alındı. Sosyalizm propagandası yapmakla suçlandı. Eldeki delil, kırmızı fularıydı. Ağır Ceza’da yargılandı. 98 yıla kadar hapsi istendi. 4 ay tutuklu kaldı. Sonradan öğrendik ki, PKK’li kadınların koğuşundaymış. Soğuk koğuşta battaniye almaya parası yetmemiş. Kadınlardan biri, battaniyesini kesip onunla paylaşmış. Konuşup tartışmışlar. Ve Deniz, salıverildiğinde dağa çıkmaya karar vermiş. Annesine “Beni anlayacağını düşünüyorum” diye yazmış: “Bir dilek tut diye verdiğin parayı denize atarken, bir gün size geri dönebilmeyi diledim.” Annesi, “Türkiye benim evladımı kaybetti. İnsanlar artık adaletin kalmadığı bu ülkede kendi adaletlerini yaratmak istiyor” diyor ve ekliyor: “Ona dağ yolunu açanlar, Gezi’de çocuklarımıza saldıranlar...” HHH Deniz’in öyküsünü okuyunca Delila’yı hatırladım. Hasan Cemal’in kitabında (“Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri”, Everest, 2014) tanımıştım onu da… Lise mezunu, başörtülü, yaşam dolu bir kız... Sesi güzelmiş çocukken... Saz çalar, Kürtçe söylermiş. Ama kısa zamanda öğrenmiş Kürtçenin yasak dil olduğunu… 15 yaşında “Dörtlerin Gecesi”ni okumuş, Diyarbakır Askeri Cezaevi’ndeki zulmü öğrenmiş oradan… Etkilenmiş. Okulda öğretmeni “Türk’üm doğruyum”u söylettikten sonra “Bugün kaç terörist öldürüldü” diye sorarmış. Bilemeyeni tokatlarmış. Bir gün öğretmen olan amcası Silvan’da güpegündüz kurşunlanmış; Silvan’daki 2 bin faili meçhul arasına karışmış. Cezaevindeki kuzeni tahliye olduğu gün, dağa çıkmış. Delila da ondan 1.5 ay sonra vurmuş kendini dağ yoluna… Evden çıkmadan ablasına, “Anneme iyi bak” demiş. 2007’de dağda ölmüş Delila; 25 yaşındaymış. 18 ay sonra vermişler cenazesini… Annesi Gülsüma Ana, “Bütün bu acılardır çocuklarımıza dağın yolunu açan” diyordu kitapta… HHH Çocukları dağa çıkan aileler isyanda şimdi… Başbakan’a “Onları bize geri getir” diyorlar; haklılar. Her ana baba, evladına sarılmak, saçını koklamak, mürüvvetini görmek ister. Güneydoğu’da bir kuşak, o günleri düşleyerek dağa çıktı. Bazısı bir şiirden etkilenmişti, bazısı bir ölümden… Can alıp can verdiler, 30 yıl boyunca… Şimdi onlar dağdan dönsün, dağlara barış gelsin isteniyor. Ancak dağda silahları susturmaya çalışan devlet, o silahı şehirde konuşturuyor bu kez… Poşululara yaptığını, kırmızı fularlılarda tekrarlıyor. Zulmünü yenilere, Batıdakilere de tattırıyor. Orada da kendi düşmanlarını yaratıyor. Hapishaneler, mahkemeler, dağa sevkıyat ofisi gibi çalışıyor. Ve dağa çıkma sırası, Delila’lardan sonra Deniz’lere geliyor. Silvan’dan Gezi Parkı’na uzanan aynı acılar, aynı hatalar, gençlere aynı dağ yollarını döşüyor. HHH Hiç mi ders almaz bu devletin aklı? Hiç mi bir şey öğrenmez yaşadığından; hiç mi uslanmaz? Şiddetin dilinden başka dil konuşmaz? Silvan’a yaşatılanın sonuçları hiç mi Gezi’ye ders olmaz? Deniz Gezmiş’ten Deniz Karacagil’e kadar geçen 40 senede gençleri anlamayan, “Hürriyet” diyenin canına kıyan o kör inat, hiç mi kırılmaz? Yapmayın! Dağlar böyle boşalmaz. Lice davası Bir çocuk daha döndü DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Küçük yaştaki çocuklarının terör örgütü PKK tarafından dağa götürüldüğü gerekçesiyle geçen ay eylem başlatan annelerin direnişi sonuç veriyor. PKK’nin geçen hafta Cenevre Çağrısı ile yapığı görüşmede 16 yaşından kücük çocukları geri göndereceğini açıklamasının ardından bir çocuk daha döndü. Muş’ın Malazgirt ilçesinden 1,5 ay önce terör örgütü PKK’y katılan 15 yaşındaki O.B, Şırnak’ın Silopi ilçesi yakınlarındaki Habur Sınır Kapısı’nda güvenlik güçlerine teslim oldu. PKK 7 köylüyü kaçırdı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesi Besta bölgesinde ağaç kesen 7 köylünün PKK tarafından kaçırıldığı belirtildi. PKK’den dün yapılan açıklamada, uyarılara rağmen ağaç kesimi yapıldığını ifade edilerek, “Uyarıları dikkate almayanlar suç işlemektedir. Suç teşkil eden bu girişimler derhal durdurulmalıdır” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle