02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tersi “Ters köşe olabilirsiniz?” Ferit Melen Hükümeti’nde, lafının esin kaynağı belli: Cumhuriyetçi Güven Partisi, Doğru! Merhum Turgut Özal.. (CGP) Adalet Partisi (AP) ve O da “Cumhurbaşkanı CHP’li milletvekilleri yer aldı. adaylığı ihtimalim fifti fiftidir!” demişti. Ardından da keh keh diyerek eklemişti: “Bir kemik attık önlerine. Bir süre oynasınlar!” HHH Arada bir “Özal’ın devamı olduğunu” anımsıyoranımsatıyor. “Menderes’in devamı olduğunu” ise zinhar, “kefen edebiyatı” ile sınırlı tutuyor. Çünkü onun dillere destan “aşkları çapkınları” da var... Allah benzetmesin! Söz devamdan açılmışken.. Genel başkanlığının ilk dönemlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu da Bülent Ecevit ile İsmet İnönü’ye benzetenler vardı. Gerçekten de zaman zaman, boyu posu, bıyığı ve nezaketi ile selefi bu iki lideri andırıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli ile el sıkıştıktan sonra ikisine de daha çok benzedi ve benzeyecek gibime geliyor. İsmet Paşa’dan emin değilim. Ama Ecevit kesinlikle “çatı” Siyasi Tarihimizin Üçte Biri Çatı... yerine “uzlaşı adayı” demeyi yeğlerdi. Uzlaşıdan önce, “koalisyon...” Daha önce de “mutabakat” vardı. Ve CHP’nin bu iki liderinden İnönü’nün ahir ömrü, Ecevit’in ise neredeyse tüm siyasal yaşamı “uzlaşı” ile “çatı” kurmakla ve çatı altı hükümetlerinde görev yapmakla geçti. İsmet İnönü, “Milli Şef” sıfatıyla 12 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Ama 27 Mayıs 1960 müdahalesinden sonra Adalet Partisi ile kurulan ilk hükümetin “Çatı Başbakanı” olmaya razı oldu. (26 Hükümet: 20.10.1961 25.06.1961) Siyasal toplumsal realite bunu gerektiriyordu. 30 Ekim 1923’ten bu yana 61 hükümet kuruldu. Bunun 21’i “Çatı” hükümetleri. Çok partili düzene geçilen 1946 yılı sonrasında, ne yazık ki CHP ancak “uzlaşı” ile ve “çatı kurarak” iktidar olabildi. 27. Hükümet ise 3’lü çatı hükümetiydi. (CHPYTPCKMP) Yani, CHP çatıya yabancı değil. Ve ilk çatıyı bundan 50 yıl önce MHP’nin atası olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ile kurmuştu!.. 22 Mayıs 1972’de kurulan l I. Ecevit hükümeti CHP ve Milliyetçi Selamet Partisi (MSP) milletvekillerinden oluştu. Ecevit Başbakan, Necmettin Erbakan yardımcısı idi. l 3. Ecevit Hükümeti ise bir talihsizlikti. (Erdoğan’ın AKP’si 2002’de yüzde 34 ile Meclis’in 3’te ikisini ele geçirdi. Ecevit’in CHP’si 1977 seçimlerinde yüzde 42 oy aldığı halde TBMM’de yarı çoğunluğu bile elde edemedi. Hükümet çatısını “Kumar borcu olmayan sağcı milletvekilleri” ile çatmak zorunda kaldı. “Çatı” geleneğini İsmet Paşa’nın oğlu Erdal İnönü’nün liderliğindeki SHP de sürdürdü. 21 Kasım 1991’de Süleyman Demirel’in DYP’si ile ortak hükümet kurdu. Bu ortaklık 52. Hükümet’te, CHP açıldıktan sonra Baykal liderliğinde ve Tansu Çiller’li DYP ile genel seçimlere kadar devam etti. “Uzlaşı” ya da “Çatı” Milyonların gözünün içine baka baka ve avaz avaz “Ak Parti tek adam partisi değildir!” diyor... Haklı... Değildir! Çwünkü... “Tek adam Ak Parti’nin kendisidir!” Küfeler Atılınca!.. AYM’nin Balyoz davasıyla ilgili kararından sonra “pek radikal bir liberal” baktım ekranda konuşuyor. Biraz mahcubiyeti de var, ancak kararı ve tahliyeleri onaylıyor hazret. Hak yerini bulmuş bir nevi! Bu nasıl bir tutumdur, bu nasıl aymazlıktır? Bu nasıl bir yüzsüzlüktür? Bir bölümü “eski solcu, dönek” bu liberal tayfa, AKP’nin çok işini gördü. Erdoğan’ın değirmenine çok su taşıdı. Merkez sağın muhafazakâr kalemşorlarıyla iş tuttu. Yıllardır o televizyon bu televizyon koştular. Yargısız infaz yaptılar, ihbar ettiler. Sözüm ona özgürlükçüydüler, özel yaşam ihlallerini, on binlerce insanın telefonlarının dinlenmesini sineye çektiler. Unutmadık... En ufak muhalefete bile dayanamayıp, insanları Ergenekoncu, darbeci diye suçladılar. Kan damladı gazetelerinin manşetlerinden, köşelerinden. Ölümleri, acıları, haksızlığı, hukuksuzluğu, sahte delilleri, tezgâhları görmezden geldiler. Ya da görüp, bir dizi “ama”yla memleketin bağırsaklarının temizlendiğini söylediler, utanmadan. “Yetmez ama evetçi” kimlikleriyle cadı avını meşru kıldılar... HHH Adlarını saymaya değer görmediğim bu tayfa, emperyalizmin kendilerine biçtiği tarihsel görevi başarıyla oynadı. Sözüm ona “aydın” sıfatıyla ülkeye, halka ihanetin en uç örneklerini sergiledi. Kimisi ödülünü aldı, köşeyi döndü zengin oldu. Kimisi ise onca yandaşlığın hayrını görmedi. Ama bugün tümüyle “acınacak” bir tablodur karşımızdaki. Siyasal İslamcı bir iktidardan, cemaat örgütlenmesinden ve her ikisinin ortaklığından “demokrasi” çıkacak sandı bu beyler. Sandılar mı, yoksa çıkarları her şeyden önemli miydi, ayrı konu. Bu ülkeyi, insanlarını, halkı düşünmedikleri açıktır. Adım adım gericileştirilen bu topraklarda, sürekli bağırıp çağıran, toplumu ayrıştıran, ötekileştiren bir lideri “vesayeti yıkıyor” diye kahraman yaptılar adeta, alkışladılar. Bunların kimisi üniversitelerde görevli, siyaset bilimci, akil adam, “kanaat önderi”... Kimisi ihanetleriyle çoktan ıskartaya çıkmış zevat. İyi kötü itibarları vardı bir zamanlar. Yerle yeksan oldu şimdi. “Cumhuriyetin kurucu felsefesiyle hesaplaşacağız” derken, daha geriye gittiler, ortaçağ zihniyetiyle iş tuttular. Tuttular çünkü, o zaman destekledikleri zihniyet, bugün sayısız vahşete imza atan, savaşlarda bile görülmedik sahneleri yaratan, katlettikleri insanların kafasıyla futbol oynayan IŞİD’e “terör örgütü” diyemiyor. Ülkeyi yöneten iktidarın konsolosluk görevlilerinin de dahil olduğu onlarca Türk’ü rehin saymadığını konuşamıyor. Susuyorlar... Ama ne oldu? AKP, işleri sağlama alınca, bu aymaz neoliberalleri kullanılmış peçete gibi bir kenara attı. O peçetelerde hangi lekeler var, yanıtını size bırakıyorum. Erdoğan, sırtında küfe taşımadığını söyledi, “artık sizi taşımaya gerek yok” dedi bunların suratına. HHH Özür dile bari, özeleştiri yap, “yanıldık” de hiç olmazsa, günah çıkar. Birkaçı dışında, nerede? Tayfanın kimisi ayıldı, kimisi de bayıldı. Kimileri mahçup oldu, kimileri utandı. Kimileri “yanılmışız” dedi, bazıları “aldatıldık”! Kimileri ise artık alacakları yeni bir viraj kalmadığından bütün gerçekleri inkâr ederek, aşağılanmalara boyun eğerek sustu. Böylece çok küçük kaldılar... HHH İktidar da küçülüyor bu arada. Kumpas davalarının savcısı Erdoğan, rolünü unutmuş, faturayı eski ortağı cemaate çıkarıyor. Yetmiyor, sanki iktidar koltuğunda oturan kendisi değilmiş gibi, büyük bir aymazlıkla, Balyoz davasından tahliye olanların kendisine minnet duymasını ima ediyor. Ederken de akıl almaz bir cüret sergiliyor. “AİHM lehlerinde bir karar alsa bile, biz Türkiye olarak belli bir bedel verirdik ve içeride kalmaya devam ederlerdi” diyor. Sıkıntıdan bu söylem, açmazdan. Çaresiz, çünkü gördü, gidiyor... Sen Türkiye değilsin, en çok 12 Eylül düzeniyle “45.5” edersin... iktidar uygulaması Ecevit’in yer aldığı ve kurduğu 3 DSP hükümetinde de devam etti. Özetle, çok partili düzene geçildikten sonra, İnönü ve güçlü Ecevit CHP’si dönemi dahil, muhafazakâr, dinsel sömürüye ve yolsuzluğa meyilli sağ partilerin elinden iktidarı almanın tek yolu “uzlaşı” veya “çatı” hükümetleri olmuştur. Tayyip Erdoğan AKP’si ise son 60 yılın en vahşi örneğidir. Uzlaşıçatı kaçınılmazdı.. Yolu yordamı muhakkak ki daha demokratik olabilirdi... Ama artık biraz geç. Kaldıki hiçbir aday ülkemiz için Erdoğan’dan daha büyük risk olamaz. Çünkü Tayyip’e hayır! Ve Tayyip’e hayır demenin tek yolu Ekmeleddin’e evet! Ekmeleddin seçilirse cumhurbaşkanı olacak, Tayyip seçilirse başkan... Ekmeleddin seçilirse Türkiye üniter kalacak, Tayyip seçilirse Kürdistan eyaleti kurulacak. Ekmeleddin seçilirse Tayyip ilk defa seçim kaybedecek, karizması çizilecek. Ekmeleddin seçilirse AKP diktası sınırlanacak... Ekmeleddin seçilirse AKP karşıtları yüzde 50’yi geçecek, AKP azınlığa düşecek. Ekmeleddin seçilirse, CHP ve MHP genel seçimlerde de ittifak yapabilecek. Ekmeleddin seçilirse, devlet Neden Evet? makamlarındaki eşler üzerinden türban istismarı bitecek. Ekmeleddin kültürel İslamcıdır, Tayyip ise siyasal İslamcı. Ekmeleddin İslam bilimini ve kültürünü desteklemekte, Tayyip İslamcı teröristleri. Ekmeleddin yazı yazmakta, bilimle uğraşmaktadır, Tayyip ise arsa, inşaat, altınla... Ekmeleddin seçilirse Türkiye’nin kavgacı değil uzlaşmacı bir cumhurbaşkanı olacak. Ekmeleddin ile Tayyip’in yolları bir olsaydı, Tayyipçiler Ekmeleddin’e saldırmazdı. Ekmeleddin’e saldıran Atatürkçüler yeterince Atatürkçü olsalardı, bugün Ekmeleddin’e muhtaç olmazdık. (Gökçe Fırat Türk Solu) ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Adayınızdaki Israr Neden Sayın Kılıçdaroğlu? Sayın Kılıçdaroğlu, “Balyoz” davasında haksız yere yatan değerli komutanlarımızın da Ergenekon tutuklularının ardından cezaevinden çıkmalarıyla 67 senedir ilk defa gönül rahatlığıyla uyuyabiliyoruz bu ülkede. Halkımızın direnci ise Gezi olaylarının ardından tavan yapmış bir özgüven ve kararlılık kazanmışken bu yükseliş “momentum”unu hiçe sayarcasına neden bu kadar tepki çekecek bir “çatı adayı” önerdiniz? Evet, Türkiye’de muhalif iki büyük partinin tek ortak aday çıkarmalarının kaçınılmazlığını ilk vurgulayan birkaç kişiden biriyim ve sizi bu konuda Sayın Bahçeli ile uzlaşabildiğiniz için tebrik ediyorum. Ama kamuoyunda her iki partinin ve muhaliflerin itiraz etmeyeceği onca aday varken bu hamleye ne gerek vardı Sayın Kılıçdaroğlu? Uzun bir süre, cumhurbaşkanı adayı ve profili konusunda onca görüşme yaptınız parti yetkilileriyle, örgütle, sendikalarla, aydınlarla, bizlerle. Buna karşın bulduğunuz adayı kendi seçmen tabanımız ve örgütümüzde bile kimse tanımıyor. O gün herkes arama motorlarına yüklenip bu soğuk şakayı algılamaya çalıştı. Hiç kimseyi dinlemeyecekdiyseniz, neden tüm bu görüşmeler yapıldı diye merak ediyor insan! Şimdi o kişi ve kurumlar kendilerini kandırılmış hissediyorlar. Geçen gün yaptığınız bir televizyon programında “CHP demokratik bir partidir. Herkes istediğini düşünür ama 2. bir adaya kesinlikle izin vermem” (!) dediniz. Bu da şaka gibiydi! Yani orada açıkça tüm parti ve kamuoyu baskılarını hiçe sayacağınızı söylüyorsunuz. Şimdi bu sözlerinizi “Parti içi bir ihtar” olarak kabul eden birçok milletvekili, daha kendilerini ait hissedecekleri bir adayı, belki disiplin veya seçim listeleri korkularından öneremeyecekler. Size de “peki” diyerek doku uyuşmazlığı ayyuka çıkmış adayınızda kendi kendilerini ikna edecek gerekçe arıyorlar. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun Sayın Kılıçdaroğlu: Bu yöntemler ve dayatmalar sosyal demokrat bir partiye yakışıyor mu? Sizinle grup başkan vekilliği döneminizden bu yana partinin demokratikleşmesi yolunda onca ortak çaba harcamadık mı? Yine Uğur Dündar’ın programında, “Gönlümden Yaşar Kemal veya Orhan Pamuk geçiyordu” dediniz. MHP ile ortaklık için yola çıkmışken, bu onların seçmenlerine yönelik nasıl bir provokasyondur, inanın ben anlamadım! Bırakın MHP’yi, siz Sayın İhsanoğlu’nu öne sürerek AKP’den oy alma niyetiyle yola çıkmışken tersine kendi çatıbaca oylarınızı kaybedeceksiniz! Allah aşkına, siz CHP örgütünde, İhsanoğlu için heyecanla sokağa fırlayacak bir kitle görüyor musunuz? Evet emir demiri keser. Ama kendini “bindirme kıta” gibi hissedecek insanlar, adaylarını RTE’nin kitlesi gibi destekleyebilecek mi? Bu halk “kerhen” ve “ehvenişer”e oy vermekten bıktı usandı Sayın Kılıçdaroğlu! Sokakta CHP’yi gerçekten temsil edecek aday için saçını süpürge etmek isteyen milyonlar var. Ama siz onları küstürüyorsunuz. Aylardır toplumun “ideal aday profili” tanımlamalarına tamamen zıt bir ismi kendi kesiminize dayatarak yarattığınız deprem, maalesef çok hayırlı artçı şoklar yaratmadı. Kitle örgütleri ayakta ve Atatürkçü Türkiye’nin bünyesi bunu hazmedemiyor! Yani siz aday seçiminizle “sinerji” yaratacağınıza, tam tersine inşa etmeye çalıştığınız çatıyı temelsiz bırakmış oluyorsunuz! Lütfen yanlış anlaşılmasın: Konumuz burada Sayın İhsanoğlu’nun kişiliği kesinlikle değil. Eminim kendisi son derece saygın ve iyi donanımlı bir şahsiyet. Ama konu bunlar değil. Konumuz İhsanoğlu’nun genel sosyopolitik bağları, eğitimi, kurduğu dostluklar, arkadaşlıkların çıkış noktaları. Onları biraz eşelediğimizde, ne oğlunun düğününe neredeyse yalnız AKP sosyetesinin gitmiş olmasına, ne hiçbirimizin onu tanımamasına artık şaşırmıyoruz. Sanki Sayın İhsanoğlu, CHP’nin değil de “Bu profil bazı laiklerden bile oy alabilir” diye bir hamle yapan AKP’nin adayı! Yanlış anlayıp kızmayın Sayın Kılıçdaroğlu; bunu derken konumuz kişiliği değil, genel profili, aidiyet ortamı ile ilgili. Herhalde arkadaşımız Soner Yalçın’ın da ikazlarını okudunuz. İslam Konferansı Örgütü gibi dini temel alan bir siyasi örgütlenmenin “laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti” şart olarak ortaya koymuş anayasamızla ortak bir paydası olabilir mi? Ya da ekleyeyim, o genel sekreter pozisyonunda bile İhsanoğlu hiç Türkiye’de yaşanan yobazlıklara karşı hiç sesini duyurdu mu? Hiç kimse inatla dev fırtınalara karşı zorla açık denize sürerek gemisini bu kadar sorumsuzca felakete sürükleyemez. Lütfen tarihi bir hatadan dönerek seçmenimizin geleceğine küsmesine neden olmayın Sayın Kılıçdaroğlu. Ya da en azından bırakın 20 milletvekili toplumun önemli bir kesiminin talebini özgürce yerine getirsin... BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BAŞSAĞLIĞI Geçmiş dönem başkanımız sevgili arkadaşımız Nazan Moroğlu’nun değerli babası AHMET ŞENYİĞİT’in kaybından dolayı acımız büyüktür. Merhuma Tanrı’dan rahmet, acılı ailesine başsağlığı diliyoruz. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TÜKD Genel Merkezi ve Şubeleri 24 Haziran Salı öğle namazından sonra Levent Camii’nden sonsuzluğa uğurlanacaktır. 1/ Anadolu’nun 1 birçok yöresinde, kaya mezarla 2 rının ya da mağara 3 şeklinde odaların bulunduğu yerlere 4 verilen ad. 2/ As 5 ya ile Avrupa’yı 6 ayıran dağ sırası... Uzun omuz atkı 7 sı. 3/ Kuş kanadı 8 nın büyük tüyü... Düz ve geniş ara 9 zi. 4/ Öğütülmüş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tahıl... Fasıl müziğin1 de peşrevin ve saz seK A L İ F İ Y E maisinin her hanesi so 2 A N E M A S L A nunda yinelenen par 3 N İ G A R K İ Ç ça. 5/ “Ölmek değildir O R H A Z ömrümüzün en feci işi 4 T / Müşkül budur ki öl 5 A K R B A R A K meden evvel ölür ” 6 R O N D E L A Ü (Y.K. Beyatlı)... Bir no 7 A R A L İ S İ N ta. 6/ Sivas’ın bir ilçeD E R A L İ Y E si... Hizmet hayvanları 8 E S İ R nın ayağına çakılan de 9 L A L A mir. 7/ Keçi ya da inek sütünün özel bir mantarla mayalanmasıyla hazırlanan ekşi bir içecek... İçine başka bir sıvı karıştırılmamış içki. 8/ Siirt’in Pervari ilçesinde bir yayla. 9/ Sabahattin Ali’nin bir öykü kitabı... Deneme niteliğinde olan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kars’ın Akyaka ilçesinde, birçok kuş türünü barındıran bir göl. 2/ Muğla’nın Milas ilçesine bağlı turistik bir belde... Donmuş lav akıntılarıyla kaplı alan. 3/ Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Çapraz çubuklarla yapılan pencere siperi. 4/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi alışverişi. 5/ Yağı alınmış sütten ya da yoğurttan yapılan peynir... Yüzeni içeriye çeken deniz akıntısı. 6/ Bir cetvel türü... Mezar... İlgi eki. 7/ Ortasında lagün bulunan mercan adası... Yalnızca 1’e ve kendisine bölünebilen pozitif tamsayılara verilen ad. 8/ Acemi boğa güreşçisi. 9/ Yassı ve dar biçimli metal parça... Kısık sesli küçük keman. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle