02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2014 SALI 4 HABERLER Erdoğan’ın çatı aday İhsanoğlu için ‘Daha adaylığı kesin değil’ sözleri tartışılıyor Kimi Kime Şikâyet Edelim? Balyoz davasının amacı ve sonuçlarıyla ilgili en çarpıcı açıklamalardan birini, daha içerideyken bu konuda üç kitap yazmış olan Kurmay Albay Mustafa Önsel yaptı. Önsel Albay’ın şöyle bir saptaması var: “Biz içeri girerken, kimse devlet karayolunu 24 gün kesemiyordu. Hiçbir birlikte gündüz gözüyle bayrak indirilememişti... Çıktığımızda bayrak inmişti... Kumpas hedefe ulaşmıştır...” Kumpası kuranların daha indirecekleri çok bayrak var, eğer olaya doğru bakılıp etkin mücadele yöntemleri bulunamaz ise. Balyoz davasından mahkum olanların dipdiri çıkmış olmaları, mücadele azimlerini yitirmemeleri, toplum adına sevindiricidir. Çünkü onlar güçlerini toplumdan alıyorlar. Yapılanların hesabı sorulurken bazı önemli noktalara dikkat etmek zorunlu. Çünkü karşılarında, başını Başbakan’ın çektiği insafsız bir cephe var. HHH Öyle ya! Başbakan Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararından sonra Balyozcuların tahliye edilmelerinin de kendi sayelerinde olduğunu söyleyebiliyor. Bakın 26 Şubat 2010’da partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında, Balyoz davası tutuklamaları konusunda ne diyordu Başbakan Erdoğan: Yaşananlar ileri demokrasinin ayak sesleridir, yaşananlar standartları yüksek demokrasinin işaretleridir ve hukuk ve adaletin yansımalarıdır. Tayyip Bey aynı zamanda, AYM’ye kişisel başvuru hakkının kendileri tarafından getirildiğini, 12 Eylül 2010 referandumu olmasaydı, bunların da kişisel başvuru hakkının olmayacağını hiç sıkılmadan ileri sürebilmektedir. Tayyip Bey bütün bunları söylerken, sanki 12 Eylül 2010 referandumunun yargı bağımsızlığının, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tümüyle çiğnenmesi sonucunda ortadan kaldırılıp, yargının iktidarın dümen suyuna sokulmak için yapıldığını kimseler bilmiyormuş mu sanıyor acaba? HHH Burada bir noktaya daha değinmek gerek. O da, Balyoz davasının önde gelen kişisi Orgeneral Çetin Doğan’ın, kumpası kuranların odağında olduğunu düşündüğü Balyoz davasına bakan İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) şikâyet etmesi. Artık tarihe karışmış olan özel yetkili mahkemelerin ve bu arada 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin nitelikleri herkesçe bilinen bir husustur. Bununla birlikte unutulmaması gereken iki husus var. İlk olarak, özellikle bu mahkemelerin nitelikleri bilindiği içindir ki, Temmuz 2012’de “3. Yargı Paketi” çerçevesinde, özel yetkili mahkemeler kaldırılırken şöyle bir hüküm de eklenmiştir: “CMK’nin yürürlükten kaldırılan, 250. maddesinin 1. fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılan davalar kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar bu mahkemelerde bakılmaya devam edilecektir.” Balyoz ve Ergenekon davalarının özel yetkili yargı pençesinde kalması için bu hükmün iktidar çoğunluğu tarafından etkilendiği herkesçe bilindiğine göre, özel yetkili mahkemenin yanı sıra, iktidarın da şikâyet edilmesi gerekir. Ama kime? Ayrıca, İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22 Eylül 2012’de verdiği ve AYM’nin hak ihlali olarak gördüğü karar. Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 9 Ekim 2013 günü onanmış bulunmaktadır. Yani ortada bir hukuksuzluk var ise ki, cümle âlem olduğu konusunda hem fikir, bu yalnızca Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ile sınırlı değil, aynı zaman da, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ni de kapsıyor. O 9. Ceza Dairesi ki, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra meydana gelen yeni HSYK tarafından özel olarak oluşturulmuş bulunmaktadır ve olayları izleyenler de, bu Daire’nin, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını onayacağını bilmekteydiler. Görüyorsunuz, Balyoz’daki hak ihlalleri ile ilgili sorumluluk, İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi’yle sınırlı kalmayıp Yargıtay’ı, HSYK’yi ve iktidarı da kapsamaktadır. Bu durumda kimi kime şikâyet etsek acaba? CHP’nin içine oynuyor Kart, TÜBİTAK raporunu istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 17 Aralık “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” döneminde oğlu Bilal Erdoğan ile arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarına “montaj” raporu veren TÜBİTAK raporunu istedi. Kart, Bilgi Edinme Kanunu uyarınca Başbakanlığa gönderdiği yazıda, “6 ay boyunca ses kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmaktan kaçınan Başbakan’ın, aradan 6 ay geçtikten sonra, tüm kadroları değiştirilen TÜBİTAK’tan aldığı, aldırdığı rapora göre; ‘ses kayıtlarında hece hece montaj.’ yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında böylesine ağır iddiaları içeren suçlamalardan dolayı ‘aklanma sonucunu’ doğuracak yasal gelişmelerin ortaya çıkmasından memnuniyet duyarız. Böyle bir sonucun ortaya çıkması halinde, Başbakan’ın da göğsünü gere gere sözü edilen raporu ve dayanaklarını kamuoyuyla paylaşması ve uzmanların incelemesine açması gerekir” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’yla ilgili olarak “Şu anda muhalefetin adayı kesin mi? Hayır. Kesinleşmesi için Meclis’te önergeyle imzaları atsınlar. Son ana kadar her şey olabilir” sözleri, görüş ayrılıkları yaşayan CHP içinden başka bir aday çıkacağı beklentisi olarak değerlendiriliyor. Partide, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın açıklamalarına dikkat çekiliyor. AKP, CHP ve MHP’nin çatı adayda anlaşamayacağı, anlaşsa bile bu ismin İhsanoğlu olmayacağı hesabı yapmıştı. Erdoğan, Avusturya gezisi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar tartışılıyor. Erdoğan, “Neden adayı açıklamayı ay sonuna bıraktınız?” sorusu üzerine, “Çünkü önce muhalefetin adayının belli olması gerekiyor. Şu anda muhalefetin adayı kesin mi? Kesinleşmesi için Meclis’te önergeye imzaları atsınlar, sonra ismini YSK’ye bildirsinler. Son ana kadar her şey olabilir. Adaylığın son günü olan 3 Temmuz o nedenle çok önemli” dedi. “Muhalefetin adayının değişmesi durumunda sizdeki durum da değişebilir mi” sorusuna Erdoğan’ın “Olabilir bir bakarsınız, ters köşe yapmış olabiliriz” demesi dikkat çekti. Erdoğan’ın, bu sözlerle “çatı aday” konusunda özellikle CHP içindeki görüş ayrılıklarına dikkat çekmeyi hedeflediği dile getiriliyor. Parti yöneticileri, Baykal’ın dün bir gazetede çıkan röportajdaki açıklamalarına dikkat çekiyor. Baykal, “Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin ‘kutuplaşan toplumu bütünleştirecek herkesin cumhurbaşkanı olabilecek’ aday tarifi yanlış mıydı” sorusu üzerine, “Kutuplaşmayı gidermenin yolu kutuplardan birine gidip teslim olmak değildir. Kutuplaşma dediğiniz bir dengedir. Demokrasi birbirimize tahammül etmek zorunda olduğumuzu anlamamızla hayata geçer. Herkese yer var, kendini koruyacaksın. ‘Falan uluslararası kuruluşun başında vatandaşımız var, değerli bir insan. Canım boşver, şimdi teslim olalım, kaleyi içten fethederiz’ demekle olmaz. Siyasetten vazgeçince yerini kurnazlık almaya başlar. Cumhurbaşkanlığı adayı kurnazlıkla seçilmez, siyasetle seçilir” demişti. İhsanoğlu’nun adaylığını başvuru yapılmadan kesin görmeyen parti yöneticileri, CHP içindeki hareketliliğe dikkat çekerek olası bazı gelişmelerin yaşanabileceğini belirtiyor. Parti yöneticileri, “CHP’de farklı görüşler var. Son ana kadar ne olacağını kimse bilemez. 3 Temmuz’u beklemek lazım” görüşünü dile getiriyor. Erdoğan’ın İhsanoğlu’nun isminin açıklanmasına karşın muhalefetin adayının belli olmadığına yönelik sözleri, aynı zamanda AKP’de strateji oluşturamasından da kaynaklandı. AKP, hesaplarını önce muhalefetin ortak aday bulamayacağı, ikinci olarak da aday bulsa bile bu ismin İhsanoğlu gibi bir isim olmayacağı üzerine yaptı. Bu nedenle İhsanoğlu’na karşı siyasi bir strateji oluşturulamadı. Bu durum Erdoğan ve AKP’lilerin ağız birliği yapmışçasına İhsanoğlu ile ilgili hiçbir yorum yapmamasına neden oldu. İhsanoğlu’nun aday olarak açıklanmasının ardından AKP’liler arasında, “CHP ve MHP dışında arkasında kimler var? CHP ve MHP’yi kim ikna etti? İhsanoğlu nasıl ikna oldu” soruları ortaya atıldı. Ancak hâlâ bu soruların AKP yöneticilerini ikna edecek yanıtlarının bulunamaması, AKP’yi tereddütle bırakıyor. Bu nedenle AKP, hâlâ İhsanoğlu’nun ya da adaylığına destek veren iki partiden birinin ya da ikisinin kararlarından vazgeçebileceği tezi üzerinde duruyor. AKP, bu yaklaşımla, resmi adaylık başvuru süresini bekleyerek kendi adayını ilan etmeyi planlıyor. Savcı yerine getirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisinde bulunan dinleme cihazına ilişkin yürütülen böcek soruşturmasında mahkemenin 5 şüpheli polisi serbest bırakması kararına itiraz etti. Erdoğan da polislerin serbest bırakılmasını çok ağır sözlerle eleştirmiş “Benim itirazım var” demişti. Erdoğan’ın çalışma ofisinde Aralık 2011 yılında bulunan dinleme cihazına ilişkin soruşturmada eski Koruma Daire Başkanı Mehmet Yüksel ile Koruma Şube Müdürü Zeki Bulut’un da aralarında bulunduğu 11 kişi geçen hafta gözaltına alınmıştı. Savcı Durak Çetin, casuslukla suçlanan şüphelilerden Yüksel, Bulut ile İbrahim Sarı, Hurşit Gölbaşı, Harun Yavuz ve Seyit Saydam’ı ifadelerinin ardından serbest bırakırken 5 kişiyi ise tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etmişti. Nöbetçi Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi yargıcı Hasan Akçam, ifadesini aldığı şüpheliler Ali Özdoğan, Sedat Zavar, Ahmet Türer, Enes Çiğci ve İlker Usta’yı adli kontrol şartıyla serbest bırakmıştı. Akçam, gerekçesinde “şüphelilerin üzerine atılı suçların niteliği, mevcut delil durumu, soruşturmanın uzun süredir devam etmesi, delillerin çoğunun toplanmış olması, şüphelilerin resmi görevli ve sabit ikametgâh sahibi olmaları, tutuklanmaları halinde mağduriyetlerine sebep olunacağını” öne sürmüştü. Ancak savcı Çetin, 5 polisin serbest bırakılmasına dün itiraz etti. Çetin, üst mahkemeye verdiği dilekçede, şüphelilerin Erdoğan’ı yasadışı dinlediğine yönelik dosyada delil olduğunu savundu. ERDOĞAN ‘İTİRAZIM VAR’ DEMİŞTİ İhsanoğlu soruları Baykal’ın sözleri ERDOĞAN, MESLEK ODALARININ GÖRÜŞÜNÜ ALDI Tanrıkulu’dan IŞİD lideri iddiası ANKARA (ANKA) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, “Türkiye’deki IŞİD hücrelerinin liderliğini Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk’un yaptığı iddiası doğru mu?” diye sordu. Tanrıkulu, TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde şu iddiaları gündeme getirdi: “Türk Konsolosluğu’nun IŞİD ile ilgili durumu Ankara’ya rapor ettiği ve Ankara’nın ise ‘IŞİD Türkiye’ye hasım değil, size zarar vermeyecek. Konsolosluğu terk etmeyin’ dediği iddiası doğru mudur? Türkiye’deki IŞİD hücrelerinin liderliğini Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk’un yaptığı iddiası doğru mudur? Doğru ise, bu kişi nerededir? 2011’de tutuklandıktan sonra 24 Ocak 2013’te hangi gerekçe ile tahliye edilmiştir? Halis Bayancuk hangi mahkeme ve hâkimin kararı ile serbest bırakılmıştır? Halis Bayancuk’u düzenledikleri operasyonla gözaltına alan polislerin disiplin soruşturmalarına maruz bırakıldıkları, haklarında soruşturmalar açıldığı iddiası doğru mudur?” Hafta başını işaret etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili takvim tartışmaları sürerken, Karma İstişare Kurulu Değerlendirme Toplantısı’nda meslek odalarının son görüşlerini aldı. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nda, basına kapalı olarak düzenlenen toplantı 2 saat 10 dakika sürdü. Toplantıya, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, AKP Genel Başkan Yardımcıları Mustafa Şentop ve Süleyman Soylu, eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile TESK, TOBB, HAKİş, Ziraat Odaları, TİSK, MemurSen, KamuSen, Türkİş ve diğer meslek odalarının temsilcileri katıldı. Erdoğan’ın görüşmede cumhurbaşkanı adaylığı konusunda isim üzerinde durmazken adaylarının hafta başına kadar netleşeceğini söyledi. Meslek odaları temsilcileri ise çoğunluğun üzerinde uzlaşacağı bir ismin açıklanması konusundaki taleplerini Erdoğan’a iletti. Toplantı sonrasında açıklama yapan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, demokrasiye sonuna kadar inandıklarını vurgulayarak, “Başbakanımıza tüm görüşlerimizi ilettik. Her görüşten, her etnik gruptan üyelerimiz var. Seçimler milli iradenin tezahür ettiği demokrasinin en önemli mekanizmalarından biridir. Bu seçimi Cumhurbaşkanlığının ilk defa halkoyuyla seçilecek olmasından dolayı önemli buluyorum. Sosyal kesimler olarak, huzur güven ve istikrar ortamının korunması bizim için öncelikli bir meseledir. Bu çerçevede cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin ihtiyatlı bir şekilde tamamlanacağına inanıyoruz. Zaten Başbakanımızla her zaman istişare yapıyoruz” dedi. üphelilerden karşı şikâyet Öte yandan mahkemeye sevk edilen 5 şüphelinin avukatı Mehmet Sürer ve Hasan Hüseyin Taşpınar, müvekkillerine gözaltında işkence yapıldığı iddiasıyla dün savcılığa suç duyurusunda bulundu. Ankara Başsavcılığı’na verilen dilekçede, polisleri sorgulayan TEM ekipleri ile soruşturma savcısı şüpheli olarak gösterildi. Dilekçede, şüphelilerin adliyeye götürülürken kelepçe takılması “işkence” olarak görülürken, savcının gözaltı süresince Emniyet’e gelmeyerek işlemleri denetlememesi, görevi kötüye kullanma olarak yorumlandı. Savcı ve polisler hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve hakaret suçundan da dava açılması istenirken, kötü muameleye örnek olarak şüphelilerin gözaltında dişlerini fırçalamasına izin verilmemesi de gösterildi. Ş Milletvekillerinin telefonu değişecek ANKARA (ANKA) Meclis Başkanvekili Sadık Yakut, milletvekillerinin makamlarında ve sekreteryalarında kullanılan telefonların değiştirilmesinin planlandığını açıkladı. MHP Kastamonu Milletvekili Emin Çınar’ın soru önergesini yanıtlayan Yakut, kurum bünyesinde iki ayrı tip teknoloji ile çalışan telefon santrali bulunduğunu belirterek bu santrallerin fiziki olarak birbirinden bağımsız hizmet verdiğini kaydetti. Birinci tip DMS 100 analog telefon santralinin 1994 yılından bu yana hizmet verdiğine işaret eden Yakut, ikinci telefon santralinin de “IP sentrex özellikli” olduğunu belirtti. Yakut, mevcut tüm eski telefon santrallerinin kaldırılarak kurum bünyesinde kurulacak tek bir sistem üzerinden hizmet verilmesinin sağlanması için IP tabanlı telefon santralinin değiştirilmesinin planlandığını açıkladı. Böcek operasyonunda şüpheli sıfatıyla ifade veren Dr. Hasan Palaz: Kurgu oluşturma çabası MELTEM YILMAZ Cevizoğlu AYM’ye başvurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteci Hulki Cevizoğlu, Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’nunda yer alan “Cumhurbaşkanlığına TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi en az 20 milletvekilinin yazılı teklifiyle mümkündür” ifadelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Odatv’ye konuşan Cevizoğlu, Anayasa’nın 10. maddesindeki “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” ifadelerini anımsatarak, “Diğer meslek grupları kendi çevrelerinde 20 imza toplayıp Cumhurbaşkanlığı’na aday olabiliyor mu?” dedi. TÜBİTAK Başkan Yardımcılığı görevi sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisine dinleme cihazı konulduğu iddiası üzerine hazırladığı raporun ardından görevden alınan, böcek soruşturması kapsamında da şüpheli sıfatıyla ifade veren Dr. Hasan Palaz, “2012 başında yapılan TÜBİTAK analiz ve testi çok sağlam bilimsel verilere dayanıyor. Zaten bu yüzden bize eziyet ediyorlar. Bana yapılan baskıyı görünce, tamamen bir kurgu oluşturma çabası olarak görüyorum” dedi. Erdoğan, önceki günkü konuşmasında, böcek soruşturması kapsamında gözaltına alınan 11 kişinin serbest bırakılmasıyla ilgili “yargıyı göreve çağırarak zanlılar hakkında gereğinin yapılmasını” istemesine tepkiler sürerken şüpheli sıfatıyla ifade veren eski TÜBİTAK Başkan Yardımcı sı ve BİLGEM Daire Başkanı Palaz, hazırladığı, “böcek” raporunda tahrifat baskısıyla karşılaştığını, buna itiraz edince de şubat ayında görevden alındığını söyledi. Palaz, “böcek oparasyonu”na ilişkin, “Yaşadığım sürece bakınca suçu birilerinin üzerine yıkma operasyonu olarak görüyorum. Bunun içinde ne gerekiyorsa yapmak istiyorlar. Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun raporunun bazı kısımlarını gazetede gördüm. İnsanları ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Telefonla görüşmeyi suç gibi gösteriyorlar. İçeriğe bakmadan. Zaten ortada elle tutulur delil yok. 2012 başındaki bir olayı savcıya vermek için 2.5 yıl beklenir mi? Bu dosyayı bekleteyim ihtiyaç olunca birine veya birilerine yamarım anlayışı. Bu bile konuyu anlamak için yeterlidir. Benim tarafımda gelişen olayları ve bana yapılan baskıyı görünce, tamamen bir kurgu oluşturma çabası olarak görüyorum” değerlendir mesinde bulundu. Palaz, görevden alınmasına neden olan, hazırladığı böcek raporunun detaylarını ise şöyle anlattı: “Bizim hazırladığımız raporda böceğin ömrüne, yani silikondan giderek ne zaman katılaştığına bakmıştık. Bir başka deyişle çoklu prize yerleştirilme zamanına. Benden istedikleri katılaşma zamanını öne alınması idi. Yaklaşık 10 gün öne alınması isteniyordu. Yani bilimsel verilerle üretilmiş bir analiz sonucunu masa başında değiştirme, hem de yaklaşık 2 yıl sonra. Onlar istiyor ki böcek konduğu tarihten sonra polis arama yapmış olsun. Kim aramayı ne zaman yapmış bilmediğimizden, neden böyle bir baskı geliyor, diye düşünüyordum. Meğerse olay burada kilitleniyormuş. Yani biz böcek 10 gün önce konmuş desek, polislere ‘vay siz yaptınız’ denecekmiş. 2012’de verdiğimiz analiz sonucunun nerelere geldiği ortada.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle