05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MAYIS 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER The New York TImes, GÜLeN’İN İADesİ İÇİN: BIrAkIN erDoğAN keNDİ kAvGAsINI keNDİ versİN 7 ‘Suiistimal çabası ve gülünç‘ Dış Haberler Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD’de Gülen’in iade edilmesi ya da sınır dışı edilmesine yönelik hukuki sürecin başlayacağını açıklamasının ardından The New York Times’da yer alan başyazıda, “Erdoğan’ın ABD’yle ilişkileri ve iade yasasını suiistimal etmeye” çalıştığı savunuldu. Yazıda Barack Obama yönetimine Gülen’i iade etmeme çağrısında bulunuldu. Erdoğan ile Gülen arasındaki işbirliğinin süreç içerisinde sert iktidar kavgasına dönüştüğü belirtilen başyazıda, “Erdoğan şimdi, Gülen’in iadesini isteyeceği yönünde tehditlerde bulunarak ABD’yi de tartışmanın içine çekmeye çalışıyor. Eğer Erdoğan dediklerini yapar ve resmi bir iade isteğinde bulunursa, yasalara göre Amerikan hükümeti isteği değerlendirmek zorunda. Ancak tehdit şu an, yasanın ve Türkiye’nin ABD ile ittifakının siyasi hesaplar için suiistimal edilmesi yönünde gülünç bir girişim olarak duruyor” denildi. ABD’li uzmanlara göre, olası bir iade talebinin yasal dayanağı olmadığını belirten The New York Times, başyazıda şu görüşlere yer verdi: “ABD’de kalıcı oturma izni olan ve 1997’den bu yana Pennsylvania’da yaşayan Gülen hakkında hiçbir yasal suçlama ya da dava bulunmuyor. Washington Gülen’i tehdit olarak görmüyor; öyle olsaydı ülkede kalmaya devam etmiş olamazdı. Obama yönetimi şimdiye kadar, konu hakkında kamuoyu önünde yorum yapmaktan kaçındı. İade yasasını siyasi gerekçelerle kullanmak, yasanın kötüye kullanılması anlamına gelecektir. Erdoğan kendi siyasi kavgalarını kendisi vermeli.” Mayıstan Sonra... Sokaklarda yasağın saldırısı, direnişin kavgası vardı. Meydanlar yasaklandığı içindi sokaktaki kavga. Neresinden baksanız bize, insanımıza tıpa tıp benzeyen bir kavgadır. Ruhları kanatır, öfkeye diş biletir. Gerçekler hayatın içinde ele avuca sığmaz kırlangıçlar gibidir. Gökkuşağının renkleri en kirli renklerle cebelleşir. Daha dün içinde yolsuzluğun olmadığına hiç kimsenin inanmadığı bir soruşturmayı kapattı savcılar; yokmuş öyle bir şey. Polisler bir delikanlının boynuna zorla bir poşu sararak “suç delili” üretmeye çalışıyorlardı. Bizde delil yoktan üretilir zaten. Kızdığının cebine esrar koyarsın mesela, asılsız bir ihbar mektubu yazarsın. İndiğin derinliklerde derinleşmeden nasıl kalınabildiğini çok iyi biliriz. “Solcu gençlerin biber gazı tutkusundan” söz etmek bize mahsustur; ruhumuzdaki kırıklık, bir fotoğraf çektirmenin dayanılmaz çekiciliği alıp götürebilir bizi. “İnsan işte budur ve biz böyleyiz” dünyasından, “ne yapalım malzeme bu” şaklabanlığından bunun için çıkıp gitmek isteriz. Çok benzediğimiz memleketi değiştirme tutkumuz buradan gelir. 11. Tez’e sevdamız bundandır. HHH Edip Cansever yazmıştı memlekete nasıl benzediğimizi. “Mendilimde Kan Sesleri”nde: “Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına/ Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına/ Minibüslerine, gecekondularına/ hasretine, yalanına benzer” demişti. Demişti ki sonra; “Gülemiyorsun ya gülmek/ Bir halk gülüyorsa gülmektir/ Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet abi” İşte benziyoruz her şeyimizle: İhanetlerimiz, pek ucuza sattığımız ilkelerimizle, kahramanlıklarımızın duyulmasından duyduğumuz utangaçlıkla, övgülerden sıkılan tabiatımızla, yan gözle baktığımız övgülerle kabaran ruhumuz, tavan yapan egomuzla, başımıza iş gelirse korkaklığımızla, kalabalıklarda büyüyen cesaretimizle, ama aynı zamanda kırmızı giysilerimizin gaza, siyahların TOMA suyuna dayanıklılığıyla, işte ne kadar benziyoruz Türkiye’ye. HHH Mayıs’a kavgayla, yasaklı meydanlarla girdik. Besbelli Haziran da öyle olacak. Yazın ilk günlerinde Gezi’nin ışıklı gölgesi düşecek üstümüze. Şehre doğru yürüyeceğiz hoyrat ve cesur adımlarla. Belki şehir ürkecek yine bizden; koynuna almak için alacakaranlığı, akşamı bekleyecek. Ayak seslerimizle titreyecek gün ışığı, apartman boşlukları, meydanlar, gecenin bir vaktinde sevdalarımızla birlikteyken öpecek gül yüzümüzü; utanç içinde yaşayanlardan, utancı hiç bilmeden yaşayanlardan, çalıp çırpmanın, halkın anasına küfretmenin erdemine inananlardan ayıracak bizi şehir. Şehre doğru yürüyeceğiz delikanlı kızlarımız, dimdik omuzlarımızla. Kaygıyla bakacak bize şehir, üzülecek bir anne gibi. Geceleri kavganın sesi tükendiğinde usulca sokulduğumuzda alacakaranlığına sessizliğin, sarıp sarmalayacak uykusuz ve yorgun kahramanları; öpecek alınlarımızdan kurtarılmış nazlı bir sevgili gibi bu şehir, uzun kirpikleriyle üstümüzü örttüğü zaman tülü gecenin. HHH Tarihsel yorgunluğun birikmiş bilgeliğidir, tükenmez coşkusudur Mayıs’ı Haziran’a bağlayan. O nedenle şiirseldir ama o kadar da gerçeğin kafa kıran, düşündüren taşlarıyla örülüdür. Umutsuzluğun sürekli yinelenen yılgınlığını besleyen de, tozunu silkeleyen de odur. Şiir ve şarkıyla geçilir Mayıs’tan Haziran’a. Tam o sırada su sıkarlar üstümüze, ortalığı bir gaz dumanı sarar, bir fişek alnımızda patlar, tam o sırada işte, tam o sırada bir mendil kanar. “Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar/ Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar/ Mendilimde kan sesleri...” Mayıs’tan Haziran’a böyle geçilir, şehrin ve insanın tükenmeyen inadıyla geçilir. Umudun besleyen sütüyle, kine ve intikama hayat hakkı tanımayan öfkesiyle geçilir. Geçilir ama en sonunda, geçilir... 1 Mayıs’ta gözaltına alınanlara ikinci kez ‘ek gözaltı kararı’ verilmesine isyan ettiler Avukatlardan nöbet İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Taksim’de kutlamak için yürümek isteyenlere yönelik polis müdahalesi sırasında gözaltına alınanlar için ek süre alındı. 4 gündür gözaltında olan eylemcilerin bugün saat 09.00 itibarıyla adliyeye çıkarılması gerekiyor. Çok sayıda kişi gözaltında olduğu için ifade sürecinin 5 Mayıs Pazartesi sabahına kadar devam edebileceği, bu durumda 4 günlük yasal gözaltı süresinin aşılabileceği belirtiliyor. Gözaltına alınanların avukatları 2. kez verilen “ek gözaltı kararı”nın hukuksuz olduğuna dikkat çekerek “adliyeyi terk etmeme” eylemi başlattı. Avukatlar, “1 Mayıs’ta gözaltına alınan kişilerin İstanbul Emniyeti’ndeki tüm yasal işlemleri bitirilmiş olmasına, daha fazla gözaltında tutulmalarını gerektiren tek bir hukuksal gerekçe bulunmamasına rağmen bu şekilde alıkonulmalarına, hukukçu kimliğimiz gereğince artık sessiz kalmamız beklenemez. Bu hukuksuzluk sona erdirilip, gözaltılar savcılığa getirilene kadar İstanbul Adliyesi’nde beklemeye devam edeceğiz” dediler. Beşiktaş, Kadıköy, Şişli, Gültepe, Kuş1 Mayıs’ta gözaltına alınanların adliyeye çıkarılmamasını protesto eden avukatlar adliyede C kapısı girişinde oturma eylemi başlattı. Eyleme, CHP Milletvekilleri Mahmut Tanal, Melda Onur, Süleyman Çelebi ve HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü de destek verdi. toplam 171 kişinin bugün adliyeye sevk edilmesi bekleniyor. Gözaltına alınan ve Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde tutulanların susma hakkını kullandığı öğrenildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde tutulan şüphelilerden 46’sı da dün güvenlik gerekçesiyle Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülerek sağlık kontrolünden geçirildi. Hastaneye giren şüphelilerden biri zafer işareti yaparak “Bu gözaltılar hukuksuz” diye bağırdı. Gültepe’de gözaltına alınan 10 kişi de önceki gün savcılıktan serbest bırakıldı. Gazeteci de gözaltında tepe, Okmeydanı’nda 1 Mayıs günü gözaltına alınan toplam 211 kişiden 171’inin yasal gözaltı süresi dün sabah 10.30’da doldu. Ancak 171 kişinin savcılığa sevk işlemleri yapılmadı. İstanbul Barosu’na bağlı 8 avukat ve CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın çabalarıyla olay hakkında tutanak tutuldu. Gözaltındaki eylemcilerin derhal serbest bırakılması, gözaltı süresinin uzatılmasının yasal olmadığının belirtildiği dilekçe hazırlandı. Hâkimin dilekçenin işleme konulması yönündeki talimatına rağmen zabıt kâtibi dilekçeyi işleme koymadı. Avukatların çabası sonucu zabıt kâtibine dilekçe işlemi yaptırıldı. Avukatlar hâkimin kararını beklerken savcılık bir günlük ek gözaltı süresi daha aldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Gayrettepe Asayiş Şube, Terörle Mücadele Şubesi ile bazı karakollarda tutulan İstanbul Emniyet Müdürlüğü de olaylarda ele geçen malzemeleri açıklarken listede 26 adet deniz gözlüğü, 2 adet megafon, 1 adet sprey boya da yer aldı. Deniz gözlüğü, megafon! Gözaltına alınanlar arasında Taksim’deki ofisine ulaşmaya çalışırken alınan T24 gece editörü Deniz Zerin de bulunuyor. 1 Mayıs Perşembe günü T24 ofisine gitmeye çalışan Zerin, Fulya Ortaklar Caddesi’nde gözaltına alınmıştı. TGS: 35 gazeteci cezaevinde İstanbul Haber Servisi Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin sayısını açıkladı. Buna göre cezaevlerinde 3 Mayıs 2014 tarihi itibarıyla 35 gazeteci bulunuyor. TGS, Adalet Bakanlığı’ndan kısa bir süre önce gelen “Cezaevinde gazeteci yok” açıklamasının gerçeği yansıtmadığına dikkat çekerek, “Hükümet, tutuklu gazeteciler konusunda Türkiye ve dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Ancak dün olduğu gibi bugün de bu yanılsamayı yaratmalarına izin vermeyeceğiz” dedi. TGS’den yapılan açıklamada, cezaevlerindeki 35 gazeteciden 14’ünün tutuklu, 18’inin hükümlü, 3 gazetecinin de dosyalarının Yargıtay’a gönderilmek üzere olduğu belirtildi. Müebbet hapis hükümlüsü gazeteci Erol Zavar’ın mesane kanseri olduğu vurgulandı. Füsun Erdoğan, Bayram Namaz ve Arif Çelebi’nin 10 Eylül 2006 tarihinden bu yana 8 yıldır tutuklu yargılandığına dikkat çekilerek, “Siyasi davalarda tutuklu yargılama süresine 10 yıldan 5 yıla indiren yasa değişikliği yapıldı. Ancak yeni yasa, 3 gazeteciye uygulanmadı” denildi. DİHA editörü Ramazan Pekgöz hakkında hazırlanan iddianamede, “Yayınlanacak haberleri belirlediği ve bu doğrultuda kararlar aldığı, görev dağılımı yaptığı tespit edilmiştir” ifadelerinin yer aldığı yani gazetecilik yaptığı için tutuklandığı ifade edildi. Nurettin Fırat’ın haber takibi nedeniyle yurtdışına yaptığı seyahatler gerekçe gösterilerek, Ertuş Bozkurt’un da Selahattin Demirtaş’ın basın özgürlüğü ile ilgili bir açıklamasını takip ettiği için tutuklandığı kaydedildi. Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazeteciler tepkilerini dile getirdi Biz iktidarı reddediyoruz Başkentli gazeteciler Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelirken, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Levent Gök de eyleme katıldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay, raporu reddetmeleri çağrısı yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na “Raporu değil, seni, bu iktidarı, bu iktidarın baskılarını reddediyoruz” karşılığını verdi. Gazeteciler iktidarın baskıları ve işten çıkarmaları da protesto etti. Dramatik durumdan endişeliyiz İstanbul Haber Servisi TGC, TGS, Basın Konseyi’nin de aralarında bulunduğu 94 meslek örgütünden oluşan Gazetecilere Özgürlük Platformu, “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü”nde İstanbul Valiliği’ne yürüdü. “Adalet ve Özgürlük” yürüyüşünde Freedom House tarafından açıklanan “Dünya Basın Özgürlüğü” raporunda Türkiye’nin 120. sıradan 134. sıraya çıkmasının utanç verici olduğuna dikkat çekilerek “eleştiriye tahammülsüz, yıldırma, korkutma, tutuklama baskıyla gazete sattırma ve el değiştirme politikalarının, telefon talimatlarıyla özgür haberciliği yönetme çabalarının Türkiye’yi dünyanın en alt ligine düşüreceği” uyarısı yapıldı. Cağaloğlu Meydanı’nda toplanan gazeteciler Türkçe ve İngilizce “Sansüre de otosansüre de hayır”, “Gazeteciler terörist değildir” pankart ve dövizleri taşıyarak “Susma haykır özgür basın haktır”, “Hükümet basından elini çek”, “Ne telefon ne MİT bizi susturamaz” sloganları attı. Gazeteciler basına yönelik baskıları protesto etmek için ağızlarını bantladı. Plaformun dönem sözcüsü Basın Konseyi’nin Başkanı Pınar Türenç yaptığı ortak açıklamada “kısmen özgür ülkeler” sınıfında yer alan Türkiye’nin bugün “özgür olmayan ülkeler” ligine düştüğüne vurgu yaptı. Son 15 yıldır ilk kez bu kategoriye sokulan Türkiye’nin artık Güney Sudan, Libya, Ermenistan ve Ekvador ile aynı ligde olduğunu belirten Türenç, “Böylece Türkiye ilk kez Avrupa’nın ‘basını özgür olmayan tek ülkesi’ oldu. Bu dramatik durumdan endişe duyuyoruz” dedi. Yürüyüşe katılan CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi de “Genelde temkinli bir kuruluş olan Freedom House sonunda bizim yıllardır göstermeye çalıştığımız gerçeği gördü. Aramızda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gibi bunu göremeyecek kadar şaşkın olanlar var” değerlendirmesinde bulundu. Müebbet hapse mahkum edilen Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan’ın fotoğrafını taşıyan gazeteci Tuncay Özkan da “Füsun, yazdıkları nedeniyle mahkum edilmiş bir anne. Bugün sadece gazetecilere değil Türkiye’ye de özgürlük istiyoruz” diye konuştu. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş son dönemde 200’ü aşkın gazetecinin cezaevine girip çıktığına dikkat çekerek şu an tutuklu bulunan 35 gazetecinin serbest bırakılmasını istedi. Gazeteciler “Adalet için bekliyoruz” yazılı pankartın arkasında İstanbul Valiliği’ne yürüdü. Gazeteciler yürüyüşün sonunda protesto için İstanbul Valiliği’ne arkalarına dönerek bir süre beklediler. l Yürüyüşe, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve DİSK Basınİş Başkanı Yakup Akkaya, gazetemiz imtiyaz sahibi Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç, TGS Başkanı Uğur Güç, gazeteciler Haluk Şahin, Tufan Türenç ve direnişteki Karşı gazetesi çalışanları katıldı. l Karşı Direniş gazetesi dün Birgün, Evrensel, Sol ve Yurt ile ek olarak dağıtıldı. ‘Baskıya son verin’ çağrısı İstanbul Haber Servisi Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi üyeleri, dün gazetecilerin mesleki faaliyetlerini özgür ve güvenli yerine getirmesinin sağlanmasını istedi. Taksim Galatasaray Meydanı’nda Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir araya gelen üyeler “İfade özgürlüğü şimdi” ve “Basına özgürlük” pankartı açarak “Basına özgürlük, sansüre son” sloganını attı. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de Freedom House raporuna dikkat çekerek “Özgür olmadığımız artık tescillendi” diyerek baskıya tepki gösterdi. Cumartesi Anneleri 475. eylemini yaptı Gözaltında kayıpların bulunması için yıllardır her cumartesi günü saat 12.00’de Galataray’da toplanan Cumartesi Anneleri, 475. oturma eylemini gerçekleştirdi. Cumartesi Anneleri, 22 yıl önce 4 Mayıs 1992 günü Fındıkzade otobüs durağından gözaltına alınan üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Mehmet Soner Gül’ün akıbetini sordu. Basın açıklamasında özel harekâtçı Ayhan Çarkın’ın, Hüsamettin Yaman ve Mehmet Soner Gül’e ilişkin, “Kafalarına ve enselerine birer kurşun sıkmak suretiyle öldürdük. Çerkezköy kırsalına gömdük” itirafında bulunduğu anımsatıldı. Kayıp kardeşi Hüsamettin’in “Büyü” türküsünü çok sevdiğini anlatan Feyyaz Yaman, gençlerin katillerinin yargılanmasını isteyerek “Büyü de çocuk büyü” dedi. Themis ile yürüyüş Kortejin önünde bir elinde terazi bir elinde kalem taşıyan gözleri bağlı adalet tanrıçası Themis’i canlandıran bir gazeteci yer aldı. (Fotoğraf: VEDAT ARIK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle