19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2013 PERŞEMBE 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada soruşturmanın nereye varacağı belirsiz. “Kim bu katil zanlısı Ömer Güney” sorusunu yanıtlamak zorlaşıyor. PKK “Üyemiz değil” diyor. Paris’te Kürtçülük ve PKK emellerini yaymaya çalışan federasyon yetkilileri, “(Ömer) Bize bir yıl önce üye oldu ama.. üyelik koşulu 50 Avro, veren Kürt mü Türk mü, ayırt etmeyiz” diye açıklama yapıyor. Kandil’deki cinayet şebekesinin borazanları ise cinayeti Türkiye’ye yükleme çabasında. “Kim bu Ömer Güney” sorusuna yanıtları hazır: Örgüte sızan ajan! Örgütçüsü, teröristi, siyasetçisi; Paris polisinin öne sürdüğü örgüt içi hesaplaşma görüşünü çürütmek için ortak çaba içinde. Sindirmek istedikleri görüşe göre PKK ve uzantıları ak mı ak! ??? Ömer genç ve yakışıklı. Federasyon üyeleri de kabul ediyor. Öldürülen kadınlardan birinin şoförü değilmiş ama birinin “özel işlerini” görüyormuş. Kürt mü Türk mü tartışmalı. Federasyona, PKK adına Fransa’da yapılan bütün etkinliklerde başarılı hizmetler veren Güney; burada yaşayan aile bireylerine göre Kürt değil, Türk! Geçmişini bu yollardan aramaya da gerek yok. Kürt’müş, Türk’müş fark etmez. Zaten sokaklar çınlıyor: Herkes Ermeni, herkes Kürt! Üstelik bu ülkede Kürt veya Ermeni olmak övgülere layık! Türk olduğunu söylemek, Türklüğü övmek ise neredeyse ayıp! Lütfen bu ayıba katılmayın. Zira, iktidarın başı ile ana muhalefet genel başkanının Türk sözcüğünü ağzına almadığı… …çağdaşlıkta, ileri demokraside dünyanın demokratik ülkelerini fersah fersah geride bırakan bu ülkede yaşıyoruz!.. ??? Başbakan RTE, son grup konuşmasında; nedense medyanın ıska geçtiği ulusalcılığa saldırdı. Ulusalcılığın gerçek anlam ve amacını karalamaya çalıştı Ne ki ulusalcıların ülkenin yararlarını her şeyin üstünde tuttuklarını, Cumhuriyetin kazanımlarını dinci kafaya karşı savunduklarını bilmezden geldi. Ana muhalefeti suçlama gayreti içinde. CHP’ye “Sen nesin? Ulusalcı mısın, sosyal demokrat mı” diye sordu. Kılıçdaroğlu da son grup toplantısında RTE’yi, “Evet! Biz sosyal demokrat ve.. ulusalcıyız” diye yanıtladı... Bu yanıt bir başka soruyu gündeme getirdi: Medyadaki kafa karışıklığını… Parti içinde ve dışında, örneğin Kürtçülük önderlerinden Aygün’ün partiye zarar verdiğini eleştirenleri “kafatasçı, ulusalcı” diye suçlayan dişi satırların sahibi ve benzerleri; savundukları “yeni” CHP’yi de, ulusalcılığı savunan genel başkanı da suçlamış oluyorlar. Ulusalcılığı veya ulusalcı olanları umacı gibi göstermeye çalışanlar; ne dünü bilir, bilmek ister ne de bugünlere nereden geldiğimizi… Şayet bu ülkenin ulusal yararlarını savunmak… Laik Cumhuriyet yerine dinci bir devleti yeğleyenlere, bugün iktidarda olanlar gibi, yıkılmış, harap olmuş yoksul bir ulus ve ülke bırakarak defolup giden Osmanlı’ya özenenlere karşı durmak… Din sömürüsüyle halkı uyutarak iktidara gelenleri eleştirmek.. ulusalcılık ise evet ben ulusalcıyım. ??? Ulusalcılık tartışmalarının bir diğer önemli bölümü CHP’li Hüseyin Aygün. Kurtuluş Savaşı’nda Rumlara etnik temizlik uygulandığını içeren son herzesini, Kılıçdaroğlu, salı grubunda yanıtladı: “Kurtuluş Savaşı sırasında etnik temizlik yaptık diye bir düşünce asla kabul edilemez” dedi ve ad vermedi ama böyle düşünmeyen Aygün ve gibilerin partide yeri olamayacağının altını çizdi. Ne var ki Aygün istifa etmek niyetinde değil. Kürtçülüğe sevdalı bir avukat; CHP gibi köklü, görüşlerini açıkladığı zaman ses getirecek bir partiye kapağı atmış. İstifa etmeyi aklının ucundan elbette geçirmiyor. Bu durum bir soru ve sorunu tetikliyor: Kılıçdaroğlu; bu milletvekilini ihracı talebiyle disiplin kuruluna verebilecek mi? MYK’den ve Parti Meclisi’nden disiplin kurulu kararı çıkmasına öncülük edecek mi? Yoksa geçmişten örneklere sarılarak Aygün’ü atarsak partiden; oylarımızı etkiler mi diyecek veya etkilese bile, partinin gerçek yörüngesini savunmakta kararlılığımızı kanıtlamış oluruz diyebilecek mi?.. Ya da iki görüş arasında yine denge arayışı mı sergileyecek? Göreceğiz! ??? CHP gibi sağlam temelleri olan bir partide genel başkanlık ve üst kadroda yer alarak görev yapmak kolay değil. İlkelere bağlı yürek ve cesaret istiyor… HABERLER Oramiral Güner, Balyoz ve ‘casusluk’ davalarına tepki olarak istifa etti GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Donanma başsız kaldı BARKIN ŞIK ANKARA Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner, Balyoz davasındaki mahkumiyet kararları ve son olarak İzmir’de açılan “casusluk davası”nın ardından TSK’den istifa etti. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’in de istifa edilebileceği bilgisi kulislere yansıdı. Bu istifaları yenilerinin izleyebileceği öne sürüldü. Oramiral Güner’in istifası üzerine önümüzdeki ağustos ayında görev süresi dolacak olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bilgel’in yerine atanacak isim kalmadı. Oramiral Güner’in kasım ayında, Balyoz davası ile ilgili kararın açıklanmasının ardından istifa ettiği bilgisi ku laktan kulağa yayılmıştı. Bu istifanın gerekçesi ise “Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor, elimizden hiçbir şey gelmiyor, gelmediği gibi bir de biz buna yardım ediyoruz” şeklinde olmuştu. Güner’in, Gölcük’e yapılan baskını ve savcıların daha sonra Balyoz davasında kullanılan belgeleri elleriyle koymuş gibi bulmalarını hâlâ hazmedemediği ve ayrıca o sırada Donanma Komutanı olan Oramiral Bilgel’in savcıları hararetle karşılamasını, giderlerken kendilerine kravat hediye etmesini de içine sindiremediği dile getirilmişti. Güner’in istifasını Deniz Kuvvetleri Komutanı Bilgel’in, “Şu sıradaki bir istifa hepimizi zora sokar, ocak ayı geçtikten sonra tekrar dağerlendirirsin” diyerek işleme koymadığı belirtiliyordu. Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Veysel Kösele hakkında İzmir’deki casusluk davasında Bardağı taşıran gelişme 21 yıl hapis cezası istemesinin ardından Güner’in talebi işleme konuldu. Veysel Kösele savcılık tarafından “Gürcistan ile TSK arasında yapılan anlaşmalar, gizli görüşmeler, askeri personele dair fişleme tutanaklarını saklamak ve yabancı güçlere vermekle” suçlanıyordu. Kösele’nin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’in Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i arayarak, “Benim hemen altımdaki komutan tutuklandı, bu durumda benim de istifa etmem gerek, bu görevi sürdürmem olanaksız” demesi üzerine serbest bırakıldığı iddia edilmişti. Bunun üzerine Özel ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan görüşme üzerine Kösele’nin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı iddia edilmişti. Görüşmeden üç gün sonra da mahkeme Veysel Kösele’nin, “delilleri karartma ve kaçma tehlikesi olmadığı” gerekçesiyle serbest bırakılmasına karar vermişti. Kanyak satışına yasak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu (TAPDK), yönetmelik değişikliğine giderek kanyak üretimi, dolumu ve satışa sunumunu yasakladı. Kurul ayrıca, bira üretimi yapılan tesislerin açık bira satışına da yasak getirdi. TAPDK, alkol ve alkollü içki tesislerinin taşıması gereken koşullara ilişkin yönetmelikte değişikliğe gitti. Değiştirilen yöretmelikte, kanyak üretimine ilişkin maddeler iptal edildi. Böylece, kanyak üretimi, dolumu ve satışa sunumu da yasaklanmış oldu. Kurul ayrıca yönetmeliğe, “Bira üretimi yaparak dolum yapmadan üretim yerinde açık olarak satan firmalar, 15 Ocak 2014 tarihine kadar tesislerine dolum ekipmanı ilave ederek ürettikleri biranın dolumunu yapacak ve ambalajlı olarak piyasaya arz edecek hale getirmek zorundadır” maddesini ekledi. ‘Hilmioğlu’na yapılanlar işkence kapsamında’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Ergenekon davasından tutuklu yargılanan ve karaciğer kanseri tedavisi gören eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun serbest bırakılması için toplanan imzalar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderildi. Balbay’a Özgürlük Girişimi üyeleri, 2 günde topladıkları 1200 imzayı İzmir Merkez Postanesi’nden kargo aracılığıyla Cumhurbaşkanı Gül’e yolladı. Postane önünde toplanan grup, Prof. Dr. Hilmioğlu’nun kanserin yanı sıra depresyon tedavisi gördüğüne de dikkat çekerek tahliye edilmesini istedi. Girişim Sözcüsü Gürol Saygı, Hilmioğlu’nun durumunun ağırlaşmasına karşın cezaevinde tutulmasının insan haklarına aykırı olduğunu vurguladı. Eski İzmir Tabip Odası Başkanı ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İzmir Şubesi Raportörü Prof. Dr. Orhan Süren 19861990 yılları arasında oda ve TİHV’deki görevleri sırasında, işkence tanısı koyma konusunda uzmanlaştığını belirterek “UNICEF’in kabul ettiği işkence ölçütlerini iyi bilirim ve işkence tanısını kolay koymam. Ölçütlerden biri, insan hayatını eziyet ederek uzatarak bitirmek, yaşatarak öldürmektir. Hilmioğlu’na yapılanlar, benim bilgilerime göre yanlıştır. İşkence tanımına girmeye başlamıştır” diye konuştu. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) Askeri casusluk davasında sanık avukatı Ergün, ‘İddiaların içi boş’ dedi ‘Her ifade veren sanık oldu’ OZAN YAYMAN Bu yılki 2431 Ocak Adalet ve Demokrasi Haftası’nın ana başlığı; Uğur Mumcu ölümsüzdür, daha çok Uğur Mumcu’yuz şimdi... İki tanımlama her şeyi özetliyordu. Uğur Mumcu daha yaşarken ölümsüzlüğü yakalamış bir aydındı. Gazeteciliğiyle, yazarlığıyla, militan duruşuyla, düşünceleriyle, mücadele azmiyle harmanlayıp oluşturduğu kişiliği, onu benzersiz bir aydın yapmıştı. Onu katlederek bedenini aramızdan alanlar, yukarıda sıraladığımız özelliklerinin de toplum katında erozyona uğrayacağını, kabul görmeyen, korkulan değerler olacağını düşündüler. Aradan 20 yıl geçti. Yani bir kuşak geçti ama Uğur Mumcu’yu unutturamadılar. Uğur Mumcu’nun “ölümsüzlüğünün” yanına da gerçekten “Daha çok Uğur Mumcu’yuz şimdi...” duruşu yakışırdı. Gün, ayağa kalkıp, “Ben Uğur Mumcu’yum” deme günüdür. ??? 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü yılı bir kesit olarak ele alıp, bunun üzerinden saptalamalar yapanlar var. O yıl Mumcu’nun ardından Özal’ın ölümü, 33 erin şehit edilmesi, Sivas kıyımı yaşandı. Ancak Uğur Mumcu’nun katledilişine, Atatürkçü, yurtsever kimliği öne çıkan, bu yanıyla sembol olmuş aydınların ortadan kaldırılmasına yönelik hain bir planın parçası olarak bakmak daha doğru bir yaklaşım olur. 31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy, 7 Mart 1990’da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da Turan Dursun, 6 Ekim 1990’da Doç. Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu, 21 Ekim 1999’da Prof. Ahmet Taner Kışlalı, 18 Aralık 2002’de Dr. Necip Hablemitoğlu katledildi. Bu kıyımların her biri toplumu derinden sarstı, değişik şekillerde etkiledi. Atatürkçüyüm demekten çekinenler oldu. Karşıdevrim adımları daha pervasız ilerledi. Cumhuriyet değerleri ikincilleşmeye başladı. İktidar sahipleri, geçmişin intikamını alma düşüncesini açıkça dile getirdiler. Bu anlayışın kendi içinde seslendiricileri oluştu. Bütün bunlara karşın, katledilen aydınları unutturamadılar. Çünkü onlar gerçeği ve aydınlığı savunuyorlardı. Gerçek, zamanın çocuğudur, er ya da geç ortaya çıkar. Güneşi kapatmaya çalışan, kendisini karanlığa hapsetmekten başka bir şey yapmaz. Uğur Mumcu ve katledilen aydınlarımızı unutturma amacı da bundan başka bir amaca hizmet etmedi. ??? Uğur Mumcu’ların bedenini ortadan kaldırmakla ruhunu yok edemediklerini görenler, yöntem değiştirdiler. Ne yaptılar? Yöntemi tersine çevirdiler. Yani bedenlerini hayatta tutup, ruhlarını öldürmeye giriştiler. Bugün Türkiye’de yaşanan budur. Yurtsever, Atatürkçü aydınların, gazetecilerin, akademisyenlerin, askerlerin, tüm karanlığa karşı duranların hapse atılmasının, haklarında dava açılmasının, karalama kampanyalarının hedefi haline getirilmesinin anlamı budur. Onlara yönelik bu saldırılarla birlikte hem etkisizleşmeleri hem de toplumun tümüyle sinikleşmesi hedeflenmiştir. Bu plan tutmuş gibi görünüyordu. Ama tutmamıştır. Çökmüştür. Bugün “Uğur Mumcu ölümsüzdür” diye haykıran herkes karanlığa karşı bir ışıktır. Katledilişinin 20. yılında daha çok Uğur Mumcu’yuz... İZMİR İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen askeri casusluk soruşturmasında 11 sanığın avukatlığını yapan Murat Ergün, kabul edilen iddianamede her ifade verenin sanık yapıldığını söyledi. Aralarında terfi konumundaki muvazzaf subayların da bulunduğu 357 sanıklı davada yargılama sürecinin şubat ya da mart ayında başlaması bekleniyor. Sanık avukatları iddiaların içi nin boş olduğunu dile getiriyor. Ergün, tutuklu ya da tutuksuz tüm sanıkların aynı şeyle suçlandığına dikkat çekerek “O zaman niteleme farkı yoksa, tutuklu niye tutuklu? Bir de sonuç kısmında göze çarpan bir ifade var ki, kabul etmek imkânsız. İddianamenin son bölümünde, oluşturulduğu savunulan suç örgütünün PKK/KCK terör örgütüne belge verdiği savunuluyor. Biz öyle olmadığını biliyoruz. Anılan sanıklar PKK ile savaşan adam lar. Bu tür savlar bizleri fazlasıyla üzüyor” dedi. Ergün, çeşitli dilekçelerle lehte delil sunduklarını, ancak hiçbirinin iddianamede yer almadığını da sözlerine ekledi. Sanık avukatlarından Özgür Güreşçi de, iddianamenin bütününde, PKK/KCK yapılanmasına bilgi ve belge verilmesiyle ilgili arşiv yapıldığına ilişkin hiçbir unsur, delil ve ifade olmadığını söyleyerek “Bu iddianame kabul edilmezden önce insanlar şüpheliydi, şimdi sanık oldular” diye konuştu. ? ŞANLIURFA (Cumhuriyet) AKP Milletvekili Abdülkerim Gök’ün otomobiline geçen pazar günü, Suriye’den atılan bir mermi isabet etti. Gök, olaya ilişkin, “Kalaşnikof mermisi arabamın ön kaportasına geldi, mermi de hatıra kalsın istedim” dedi. ? KAYSERİ (Cumhuriyet) Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 5 yıl önce emekli olan İslam Tarihi Profesörü Ahmet Uğur, dün sabaha karşı 10. kattaki evinden atlayarak intihar etti. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. AKP’li vekile Suriye kurşunu İlahiyat profesörü intihar etti İlk duruşmada serbest kaldılar MEHMET MENEKŞE Kılıçdaroğlu’nun işyeri değişti ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) Bir süre önce bekçi olarak işe girdiği haberleri basına yansıyan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu’nun işine son verildiği bilgisi dün partinin MYK toplantısında gündeme geldi. Bir üyenin Celal Kılıçdaroğlu’nu öven sözleri üzerine CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Gözünüz aydın, onun da işine bu sabah son vermişler. Maliye defterleri incelemeye almış” dedi. Ancak basının da haberinin olmasının ardından şirket işten çıkarma olmadığını, Celal Kılıçdaroğlu’nun başka bir şantiyeye bekçi olarak kaydırıldığını bildirdi. Cemal Kılıçdaroğlu’na birkaç gün dinlenmesi için izin verildiğini açıklayan şirket, yeni şantiyenin yerini açıklamayacağını duyurdu. Öte yandan Maliye Bakanlığı, Celal Kılıçdaroğlu’nun çalıştığı şirkete ilişkin “denetim” iddialarının doğru ancak bu uygulamanın “rutin vergi incelemesi” olduğunu açıkladı. Gaffar Okkan anılıyor DİYARBAKIR / SAKARYA (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 2001’de uğradığı silahlı saldırı sonucu 5 polis memuruyla birlikte öldürülen eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan, ölümünün 12. yılında anılıyor. Öldürüldüğü Sezai Karakoç Bulvarı’ndaki noktada Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ve Şehit Aileleri Derneği, bugün bir anma töreni düzenleyecek. Okkan’ın öldürüldüğü noktaya karanfiller bırakılacak. Okkan, Sakarya’nın Hendek ilçesindeki mezarı başında da ailesi, yakınları ve meslektaşları tarafından anılacak. ERZİNCAN Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Erzincan Şubesi’nin Muharrem ayında kurduğu çadırı yakan üç zanlıdan ikisi ilk duruşmada 10’ar ay hapse mahkum edildi ve tutukluluk süreleri gözününe alınarak serbest bırakıldı. “Madımak müze olsun”, “Zorunlu din dersleri kaldırılsın” yazılı çadır 19 Kasım’da yakılmış, olayla ilgili gözaltına alınan Serkan Yıldırım ve Ahmet İsa Güzel tutuklanırken Gökhan Özkan ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Zanlılar, alkollü olduklarını ve flamalardaki “Zorunlu din dersleri kaldırılsın” sözlerine sinirlendikleri için çadırı yaktıklarını itiraf etmişti. Davanın ilk duruşmasında zanlılardan Güzel ve Yıldırım “Mala zarar vermek” suçundan 10 ay hapse mahkum edildi, ancak tutuklu bulundukları süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Özkan ise beraat etti. PSAKD Erzincan Şube Başkanı Salih Ürün karara itiraz edeceklerini söyledi. ? VİYANA (Cumhuriyet) Avusturya’nın başkenti Viyana’da, önceki sabah Atatürkçü Düşünce Derneği’nin lokaline molotofkokteylli saldırı düzenlendi. Türkiye’nin Viyana Başkonsolosu İbrahim Mete Yağlı olay sonrasında bölgede incelemelerde bulunurken saldırıların sorumlularının yakalanması için gerekenin yapılacağını kaydetti. ADD lokaline saldırı Karbonmonoksit 2 can aldı ? MARDİN (AA) Midyat’ta yaşayan Suriye uyruklu Adel Japsa (44) ve İbrahim Almemehmet Dandan (49) yakınları tarafından evde ölü bulundu. Japsa ve Dandan’ın ısınmak amacıyla teneke içinde yaktıkları odun ateşinden sızan karbonmonoksit gazından zehirlendiği belirlendi. ? ANKARA (AA) Şans Topu’nun çekilişinde kazanan numaralar “1, 8, 11, 13, 14 +4” olarak belirlenirken, 5 +1 bilen 5 kişi, 125 bin 49 lira kazandı. Çekilişte 5 bilenler 2 bin 842 lira, 4 +1 bilenler 226 lira, 4 bilenler 27.95 lira, 3 +1 bilenler 16.45 lira, 3 bilenler 3.45 lira, 2 +1 bilenler 4.65 lira, 1 +1 bilenler 2.40 lira ikramiye kazandı. 5 kişiye 125 biner TL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle