19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 OCAK 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER ‘Liderlerin İtibarı ve Kurumlara Güven’ araştırmasından çarpıcı sonuçlar çıktı 5 Nadir Nadi’nin bıraktığı oda... Uğur, kuşkuluydu o gün... Bir ara şöyle dedi İlhan Abi’ye: “İlhan Abi, seni ve beni öldürecekler!” Acaba bir duyum mu almıştı bilmiyorum... Bildiğim asla bombalı bir tuzak değil, silahlı saldırı beklediğiydi... Zaten bunu sık sık söylemiş, gazete yönetimi 1990 yılında, Uğur’a ve bana, silah ve çelik yelek almıştı. HHH Yazımı yazarken, pencereden gökyüzüne, selvilere bakıyorum... Böyle günlerde yazı yazmak, geçmişi anımsamak, bulanık ırmaklarda, mavisini yitirmiş denizlerde kürek çekmeye benzer. Belleğimde salt Uğur yok bugün benim... Orhan Yavuz, Doğan Öz, Necdet Güçlü, Cavit Orhan Tütengil, Kemal Türkler, Ümit Kaftancıoğlu, Çetin Emeç, Musa Anter, Vedat Aydın, Savaş Buldan, Metin Altıok, Behçet Aysan, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve niceleri... Kimi silahla, kimi bombayla, kimi yangınla can verdi... Cinayetlerde tetikçilerin değil “vur emrini” verenlerin bulunması gerekir... Devlet isterse tüm faili meçhul cinayetleri aydınlatır... Güldal Mumcu, kitabında tüm bunları ayrıntılarıyla anlatıyor zaten. Unutkan bir toplumuz... Ölümlerde, acılarda tepki veriyoruz ama 24 saat sonra unutuyoruz. Derin gecelerde karanlık güçler işletiyor bu cinayetleri... Kimi devlet içinde yapılanıp dışarıdan ya da içeriden besleniyor... HHH Acılar ve kıyımlar içindeyiz... Hâlâ telefonun ahizesinde 24 Ocak 1993 Pazar günü öğle satlerinde beni arayan Işık Kansu’nun sesi: “Uğur Abi’yi öldürdüler, abi!” Bir sızı düşüyor yüreğime... Cağaloğlu’ndaki o eski binamızda, soğuğa karşın terasa çıkıp, bir süre pembe ahşap konağa bakıp, yazıişleri katına iniyorum... Günlerden pazar ama tüm arkadaşlar haberi duyup gazeteye gelmişler... Gazetede derin bir sessizlik. Gazete hazırlanıyor... Ben akşam saatlerinde Ankara’ya gidiyorum... Gidişat kötüye FIRAT KOZOK Unuttun Ey Halkım, Unutma Bizi... Uğur Mumcu’yu yitirdiğimizin 20. yılı bugün... 24 Ocak 1993’ten bugüne geçen koskoca bir yıl 20 yıl... Uğur’u anlatabilmek zor benim için... Mangal gibi bir yürek, atak, arı bir Türkçe! Çok iyi bir konuşmacı! Odamın penceresinden dışarıyı, mavi gökyüzünü seyrederken, 70’li yıllar geliyor aklıma. Bir huysuz acıyla değil, sevgiyle dokunduğumuz mor menekşeler, zindanlar. Hapislik günlerimiz... 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler... Gençtik, sevecendik, faşistlere karşı dimdik ayaktaydık. Ölümden korkmuyorduk! Bir kayısı dalında açan çiçektik, vişneçürüğü sevdaların peşindeydik. Solcuyduk, devrimciydik... Kırılıyorduk, ama ayaktaydık ey halkım unuttun bizi... Uğur Mumcu’yu anlatamayız, ancak anlarız... Kalemini, yüreğini, gazeteciliğini, beynini! Abdi İpekçi cinayetinin peşine Örsan Öymen’le birlikte nasıl düştüğünü gençler bilmez belki... Devlet içindeki örgütlü silahlı güçleri, Hizbullah’ın devlet tarafından 1989 yılında Güneydoğu’da kurulduğunu, kontrgerillayı, gladyoyu Uğur’un yazılarından, kitaplarından öğrendik. HHH Anlamını yitirmiş acılar ve sevinçlerin geride kaldığı kış güneşinin altında yürüdüm dün sabah gazeteye gelmeden önce... Yürürken, kafamda Uğur Mumcu’nun bombalı tuzakla katledilişinin 20. yılında neler yazacağımı kurguluyordum. Birden aklıma “Rabıta” kitabı geldi... Almanya’da çalışan tarikatlar, din pazarlamacıları, Türkiye’ye gelen paralar, 12 Eylül sürecinde Suudi Arabistan’la olan ilişkiler... Sonra, ölümünden üç gün önce İstanbul’da yaptığımız toplantı. İlhan Selçuk, Cüneyt Arcayürek, Uğur Mumcu, ben ve yönetimdeki arkadaşlarımız. 21 Ocak 1993... Günlerden perşembe... ANKARA Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı kamuoyu yoklamasına göre Türkiye’de demokrasiye duyulan güven de, AB üyeliğine inanç da, kurumlara duyulan güven de azaldı. Ülkenin “iyiye gittiğini” düşünenlerin oranı yüzde 18, demokrasinin güçlendiğini savunanların oranı yüzde 9 geriledi. Şirketin 26 Kasım1 Aralık 2012 tarihleri arasında yaptığı çalışmadan çıkan sonuçlar ana hatlarıyla şöyle: l Araştırmaya katılanlardan yüzde 36.5’i Türkiye’nin “iyiye gittiğini” ifade ederken, ülkenin “kötüye gittiğini” düşünenlerin oranı yüzde 46.6 oldu. Oysa Aralık 2011’de “Türkiye kötüye gidiyor” diyenlerin oranı yüzde 39’da kalmıştı. l 12 Haziran milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy verdiğini açıklayanların yüzde 23.2’sinin ülkenin kötüye gittiğini ifade etmesi dikkat çekti. l Araştırma sonuçlarına göre ka GÜL’E DESTEK ARTTI, ERDOĞAN’A AZALDI Araştırmada liderlerin itibarlarına ilişkin sorular da yöneltildi. Bu çerçevede katılımcıların yüzde 66’sı Abdullah Gül’ün herkesin Cumhurbaşkanı olma hedefine ulaştığını ifade etti. Yine katılımcıların yüzde 59’u Başbakan’ın görevini yapış tarzını onaylarken yüzde 35’inin onaylamadığı belirlendi. Aralık 2011’de gerçekleştirilen araştırma sonuçları ile karşılaştırıldığında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görevini yapış tarzını onaylamaya ilişkin olarak, yaklaşık 12 puanlık bir düşüş belirlendi. Katılımcıların yüzde 69’u Kemal Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet liderliği görevini yapış tarzını onaylarken, onaylamayanların oranı yüzde 25 olarak belirlendi. tılımcıların yüzde 34’ü Türkiye’de demokrasinin güçlendiğini, yüzde 29’u ise zayıfladığını düşünüyor. Aralık 2011’de demokrasinin güçlendiğini düşünenlerin oranı yüzde 43 olarak saptanmıştı. l Türkiye’nin genel şartlarına ilişkin karamsarlık havası son dönemde AB ile ilişkilere de yansıdı. Araştırmaya göre “Türkiye’nin AB üyeliği için halkoylaması yapılsa ‘evet’ oyu veririm” diyenlerin oranı yüzde 43, “hayır derim” diyenlerin oranı ise yüzde 41 olarak belirlendi. AB’ye olan destek Eylül 2008’den bu yana yüzde 69’dan yüzde 43’e geriledi. l Araştırmada, “2012 yılında yaşanan gelişmeleri düşündüğünüzde sizce Türkiye’de demokrasi nasıl bir değişim göstermiştir” sorusuna da ilginç yanıtlar geldi. Bu soruya, “demokrasi güçlenmiştir” yanıtını verenlerin oranı 33.8, “zayıflamıştır” diyenlerin oranı ise 28.5 oldu. Aralık 2011’de bu oranlar sırasıyla 42.6 ve 23.6 olarak belirlenmişti. l Araştırmada halkın kurum ve kuruluşlara güvenleri de ölçüldü. Bu çerçevede en güvenilir kurumlar sırasıyla Cumhurbaşkanlığı, ordu ve polis diye sıralandı. Cumhurbaşkanlığı’na duyulan güven ocak 2011’de 10 üzerinden 7.1 olarak belirlenirken, Aralık 2012’de bu oran 7.6’ya çıktı. Orduya güven aynı dönemde 7.7’den 7.5’e, polise duyulan güven7.6’dan 7.3’e, Başbakanlık’a güven de 7.4’ten 6.8’e geriledi. l İsim bazında da benzer sonuçların çıktığı araştırmaya göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yönelik güven 1 yılda 8’den 7.6’ya, Başbakan Erdoğan’a güven 7.4’ten 6.7’ye, Genelkurmay Başkanı’na güven 6.7’den 6.3’e geriledi. Buna karşın muhalefet liderlerine yönelik güven duygusunda az da olsa bir artış yaşandı. Erdoğan, AKP’nin Doğu milletvekillerini toplayarak ‘söylem birliği’ uyarısı yaptı AKP’ye ‘İmralı’ ayarı iğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN dip Kürt kardeşlerimize bu konudaki samimiyetimizi anlatın. Bu süreçte çok dikkatli olmalıyız. Söylem birliği içinde olmalıyız. Aynı dili kullanmalıyız. Doğudakini de batıdakini de incitmeyecek dil kullanın.” Toplantıda söz alan 20 milletvekili de sürece olumlu baktıklarını bölgelerinden de olumlu mesajlar geldiğini belirtti. ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin Doğulu milletvekilleriyle İmralı’da Abdullah Öcalan’la başlatılan görüşmeleri değerlendirdi. Erdoğan, Aralık ayında AKP’nin Güneydoğulu milletvekilleriyle yaptığı toplantının ardından dün de Doğu Anadolu’dan 8 ilin vekilleri il, kadın ve gençlik kolları başkanlarıyla bir toplantı yaptı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın da katıldığı toplantıda Erdoğan, İmralı sürecinin de içinde olduğu bir sunum yaptı. “İmralı’da başlatılan süreçte bir aksama olmadığını” belirten Erdoğan, MHP için, “İftira ve hakaretten başka bir şey yapmıyor” ifadesini kullandı. Erdoğan, CHP için ise “Çözümden yana görünüyor. Ama samimiyeti konusunda kuşkularımız var. Çözüm üretmiyor. Denklemin dışında” dedi. Erdoğan, BDP’nin ise “Sürecin sabote edilmesine hizmet edecek kışkırtıcı bir tavır içinde olduğunu” söyledi. Erdoğan yerel seçim sürecinin yaklaştığını da belirterek milletvekillerine şu uyarılarda bulundu: “Kürt kardeşlerimizin BDP ve PKK arasına mesafe koymasını sağlayın. Gi KARAYILAN: Görüşmelere katılalım demedik DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin Kandil’deki yöneticisi Murat Karayılan, İmralı’da Öcalan ile yeni başlayan görüşme sürecini önemsediklerini belirterek “Biz her zaman önderliğimize tam olarak gü vendik, şimdi de tam olarak güveniyoruz. Bizim adımıza, yani KCK adına önder Apo’nun görüşmesi yeterlidir. BDP ayrı bir siyasi oluşumdur, o da kendi rolü çerçevesinde elbette sürece ve görüşmelere dahil olabilir. Biz, ‘Biz de görüşmelere katılmalıyız’ gibi bir şey söylemedik. Başbakan Erdoğan’ın PKK’lilerin silah bırakarak ülkeyi terk etmesi yönündeki sözlerine de sert çıkan Karayılan, “Kim kimi ülkesinden kovuyor?” dedi. BDP’lilerin İmralı’ya ikinci kez ziyaretlerinin gecikmesi tartışılıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP heyetinin Abdullah Öcalan’la görüşmek üzere ikinci kez yapacakları İmralı ziyaretinin gecikmesi üzerine “Süreç askıya mı alındı?” tartışması başlarken AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’ten, “Şu ana kadar birilerinin gitmemiş olmaları, gitmeyecekleri anlamına gelmez” açıklaması geldi. Çelik düzenlediği basın toplantısında, İmralı’ya kimlerin gideceğiyle ilgili kesinleşen bir bilgi olmadığını belirterek, “BDP’lilerden yapılan müracaatlar var, ancak şunu da özellikle belirtmek isterim, daha önce biz Çelik: BDP süreci sulandırıyor kendilerine ‘Bu konuda çözüme katkı olarak siz ne diyorsunuz?’ dediğimizde, silahların susması, terör örgütünün silahları bırakması, en azından Türkiye dışına çıkması gündeme geldiğinde, BDP’lilerin hepsinin söylediği şuydu: ‘Bunun muhatabı biz değiliz, bunun muhatabı Öcalan’dır’ diyorlardı. Sonra Öcalan ile MİT görüşmeler yaptı, bir süreç başladı. Bu sefer de ‘BDP olarak, kurumsal olarak biz sürecin içinde olmalıyız’, ‘DTK de içinde olsun, KCK de içinde olsun’ dediler. Bu, işi sulandırmaktır” dedi. Çelik, “Eğer barış ve demokrasi kelimeleri partinizin adında bulunuyorsa kimseyi tehdit etmeyeceksiniz, efelenmeyeceksiniz. Silahların gölgesinde siyaset yapmayacaksınız, terörü kutsamayacaksınız, terörü meşru görmeyeceksiniz” diye uyardı. Çelik, İmralı’ya kimin gitmesi gerektiğiyle ilgili kararın hükümet ve Adalet Bakanlığı tarafından verileceğini vurgulayarak, henüz Ahmet Türk veya bir başkasıyla ilgili alınmış bir karar olmadığını belirtti. “Şu ana kadar birilerinin ikinci kez İmralı’ya gitmemiş olması, gitmeyeceği anlamına gelmez. Bu, sürecin tıkandığı anlamına hiç gelmez” diyen Çelik, AKP olarak süreci tıkayıcı olmayacaklarını belirtti. [email protected] Öcalan ile başlatılan görüşmeler konusunda CHP’yi ‘çözüm üretmemekle’, BDP’yi de ‘kışkırtıcı’ olmakla suçlayan Erdoğan, AKP’nin bölge vekillerine ‘’Kürt kardeşlerimizin BDP ve PKK arasına mesafe koymasını sağlayın’’ dedi. Genel Kurul’da gergin oturum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anadilinde savunma hakkına ilişkin tasarının TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri sırasında yaşanan tartışmada BDP ve MHP sıralarında yumruklu tartışma oldu. AKP’nin grup önerisinin kabul edilmesinin ardından konuşma yapan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Bu yasayla silahın, terörün egemenliği meşrulaştırılmak istenmektedir. İşte karşı çıktığımız irade bu iradedir” dedi. Vural’ın konuşmasına BDP sıralarından tepki gösterildi. BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Meclis Başkanvekili Sadık Yakut’a yönelik, “Sizin yapmanız gereken yasanın görüşmesine geçmek, burada bir siyasi partinin grup başkanvekiline söz veriyorsunuz, grup başkanvekili yasanın içeriği, usulle ilgili bütün şeyler tükendiği için alakası olmayan kendi siyasi düşüncesini yansıtacak şekilde propaganda yapıyor, siz de buna göz yumuyorsunuz” dedi. Karşılıklı tartışmaların gerginliği artırdığı Genel Kurul’da MHP’li Oktay Öztürk ile BDP’li Baluken yerlerinden kalkarak birbirlerinin üzerine yürüdü. Diğer milletvekillerinin de tartışmaya katılması üzerine Genel Kurul’daki gerginlik arttı. Bu sırada bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk’un yumruğunu havaya kaldırdığı görüldü. Gerilimin tırmanması üzerine TBMM Başkanvekili Sadık Yakut gerginlik üzerine birleşime ara verdi. Paris suikastı zanlısı hakkındaki çelişkili bilgiler olaydaki soru işaretlerini artırıyor Cansız ailesi Güney’i tanımıyor Yurt Haberleri Servisi Paris’te 9 Ocak’ta terör örgütü PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, KNK Temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in öldürülmesiyle ilgili tutuklanan Ömer Güney’in yakın akrabaları Kürt değil, milliyetçi olduklarını belirtti. Çevresinde kendisini “Baba tarafından Kürt’üm” diye tanıtan Güney’in Türkiye’deki amcası Ahmet Güney, “Ailemizde Kürt yok. Biz Sivaslıyız. Muhsin Yazıcıoğlu’nun memleketindeniz. Onun kadar milliyetçiyiz” dedi. Facebook’ta yapılan bir ankette Kurtlar Vadisi dizisi izleyicisi olduğunu belirten Güney’in sosyal paylaşım sitelerinde sık sık İslami temalar içeren fotoğraflar, asker ve polis görüntüleri yayımladığı bildirildi. Güney, yaşadığı mahallede “sakinefendi biri” olarak tanınırken Güney ailesinin komşuları, “1 yıl kadar önce bir kriz geçirdi, beyninde tümör olduğu anlaşıldı. Sonra saf davranışlarda bulunmaya başladı” dedi. Öldürülen Sakine Cansız’ın kardeşi Haydar Cansız, Güney’i kendisi ve ailesinden kimsenin tanımadığını belirtirken ANF’ye konuşan Güney’in ev arkadaşı Y.A. ise Güney’i “sakin ve düzgün” bir insan olarak tanımladı. Güney’in kendisini Kürt olarak tanıttığını belirten Y.A. evdeki aramada Güney’in odasından 45 cep telefonu ve 45 adet takım elbise çıkmasının dikkat çektiğini ifade etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle