19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 OCAK 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER PKK’nin Avrupa sorumlularından Remzi Kartal, Öcalan’la görüşmenin içeriğini açıkladı: 5 Cezaevi’ndeki o iğrenç olayın üzerine bile gitmeyi “vatanın bölünmez bütünlüğü” kapsamında değerlendirip üstünü örtüyorduk. ABD, Irak’ı işgal ederken susan bizdik, kimi Arap ülkeleri gibi. Adana İncirlik’te bir çocuğumuz ABD askerlerine “Çekin gidin topraklarımızdan” deseydi başına neler gelirdi, hiç düşündük mü? Irak’ta ölenler, sakat kalanlar... Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Kalkınma Araştırmaları Örgütü’nün hazırladığı rapora göre o işgal ve sonrasında geride sekiz milyon yoksul insan kalmıştı. Yedi milyon okumayazma bilmeyen... Bir milyon dul kadın ve bir milyon yetim çocuk... ??? İnsanlık tarihinin sayfalarını iyi okuyun, ey benim erken yatıp geç uyanan halkım... Sevgi tomurcuklarının açtığı, güneşli ve aydınlık günleri yakalamak sizin elinizde. Gözlerinizi iyi açın... Sabahın yıldızlarıyla avunun, sadece ve sadece çocuklarınızın gözlerinin içine bakın, çok şey anlatıyorlardır size. Uyanın artık uyanın! Çokuluslu o silah satıcıları yok mu, görün onları görün! Onlar Irak’ta, şimdi de Suriye’de Hasan’ı, Süleyman’ı, Perihan’ı vurdu. Arap Ahmet’i işkencede öldürdü, zindanlarda işkence yaptı... Irak’ta, Gazze’de, şimdi Suriye’de... Sıra ne zaman gelecek İran’a, belli değil! Ben, siz, onlar, hepimiz bu gerçekleri, ölümleri, acıları, içimizde duyumsamak zorundayız... İyi düşünün ve karar verin! Bu ölümlerin, acıların içinde kendimize bir yol bulabilirsek, kin, intikam, nefret duygularımızdan arınabilirsek aşamayacağımız engel yoktur. ??? Kana kan intikam diyerek hiçbir yere varamayız... Gencecik insanlarımızı toprağa gömerken “silahsız siyasetin” demokrasiye açılan bir pencere olduğunu artık anlamalıyız. Toprak genç bedenlere doymuyor! Türk ve Kürt anaları ağlıyor... “Asmayacağız da besleyecek miyiz” düşüncesi 12 Eylül’ün ürünüdür. Yüzde 50’nin ürünü, tek adamlık, tek partilik “ben yaparım olur” düşüncesi olmamalıdır. İkisinin arasında hiçbir fark yoktur... Silah bırakma masada Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoan’ın katıldığı televizyon programında terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sürdüğünü açıklamasının ardından PKK’nin Avrupa sorumlularından Remzi Kartal, görüşmelerin içeriğinin silah bırakılması olduğunu belirterek “Öcalan ikna edilmeye çalışılıyor” dedi. Avrupa’da haftalık yayımlanan “Rudaw” gazetesinin internet sitesine açıklamalarda bulunan PKK’nin Avrupa sorumlularından kapatılan DEP eski milletvekili Remzi Kartal, görüşmelerdeki en önemli amacın PKK’ye silah bıraktırmak olduğunu söyledi. “Öcalan’ın Avrupa ve Kandil ile temas kurmasının önü açılmalıdır, İmralı’da yapılan görüşmeler kamuoyuna açıklanmalıdır” diyen Kartal, “İmralı’da Abdullah Öcalan’ı silah bıraktırmaya ikna etmeye çalışıyorlar. (Başbakan) Bunu kendi siyaseti ile yapmaya çalışıyor. Şu anda sonuç alamadıkları görülüyor. Yani Erdoğan’ın yaklaşımı Kürt sorunu çözümü değil, Öcalan’ı silah bıraktırmaya yönelik AKP politikalarını kabul etmeye yönelik ikna çabalarıdır. Bu yaklaşım çözüm değildir, çözüm için İmralı ile görüşmeler yapılmalıdır” dedi. Kartal, 15 aydan bu yana İmralı’da neler olup bittiğini bilmediklerini anlatırken, görüşmelerin kamuoyuna açık yapılmasını istedi. Kartal, “AKP, Öcalan’ı silah bıraktırmaya mecbur kılmak istiyor. Öcalan’ın onlara ne dediğini öğrenmek, bilmek istiyoruz. Avrupa ve Kandil ile bir görüşme söz konusu değildir. Öcalan’ın Avrupa ve Kandil ile temas kurmasının sağlanmasını istiyoruz. Bu görüşme olursa ancak bir şeyler söyleyebiliriz” diye konuştu. BDP’nin Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da soysal medya üzerinden yayımladığı mesajda istenirse 2013 yılında silahların susabileceğini belirterek şunları kaydetti: “Başbakan, ‘İmralı’da görüşme var’ dedi. İşte son şans, fırsat, iyi yönetilse sonuç alınır. Yönetilemezse ‘kıyamet senaryosu’ başlar. Silahların susması, yeni anayasa, Kürt sorununda çözüm 2013’ün baş gündemi olacak. Diyalog, müzakere, dışlayıcı, oyalayıcı olmadan sağlıklı yürümeli. Kürt sorununda çözüm için tüm aktörlerin müdahil olacağı bir süreç kaçınılmazdır. ” DİYARBAKIR’DA YAPILAN ARAŞTIRMA: Duyulmayan Çığlık... İnsanlık tarihinin sayfalarını çevirdiğimizde nice ölümleri, acıları, umutları, hüzünleri bir arada yaşadığımıza tanık oluruz... Zaten hep tanık olduk ve başka bir şey yapamadık! Çocukların hiç sevilmediği, kimi zaman öldürüldüğü, zindana atıldığı, işkenceden geçtiği, sömürüldüğü toplumlarda yaşama sevincinin yok edildiğini gördük. Biz, o çocuklarımızı babasız bıraktık, aç, çıplak, okulsuz... Güzel memleketimizde o denli acılar yaşandı ki, yazdık çizdik, anlattık... Kan kusarak, dağların yamaçlarında, yemyeşil vadilerde köyleri yaktık, boşalttık. 2013’ün ilk günü bugün... Nice yıllara diyeceğiz, çocuklarımıza aydınlık bir yıl dileyeceğiz, umutlarımızın çoğalmasını isteyeceğiz. Dayatmanın, baskının geçerli olduğu coğrafyada, kan gölünde yaşamayı sürdüreceğiz. Şafağın ışıltısı, rüzgârın şarkısı... Yaşam! Sevgi! Umut! Bir süre sonra bunları bir kıyıya itip, nefreti, kini körükleyecek ve birbirimizi yiyeceğiz. Akan kanın durmasını, barışı, kardeşliği unutacağız... Barış değil savaş isteyeceğiz... Yine emperyal güçlerin, silah tüccarlarının, çokuluslu şirketlerin tuzağına düşeceğiz... ??? Üniversiteli gençlerin, çocukların eylemlerini “terörist” olarak gören Başbakan Erdoğan, tüm AKP hükümeti, yandaşlarmandaşlar; Filistinli sekiz yaşındaki kız Tamimi’yi nasıl bağırlarına basıp onu kahraman olarak gördüler. Tamimi, büyüklerin cesaret edemediği bir eylemi gerçekleştirmiş, İsrail askerlerine kafa tutmuştu. Televizyonlarımız sabah akşam Tamimi’yi gösterdi... Tamimi, Türkiye’ye geldi, havaalanında alkışlarla karşılandı. Övündük, gurur duyduk... Aynı saatlerde ODTÜ’lü öğrenciler Ankara’da gözaltındaydı... Başbakan ODTÜ yöneticilerine öfke saçıyor, öğrencilerin yasadışı örgütlerle ilişkileri olduğunu açıklıyordu. Oysa biz çocuklarımızı zindanlara atıyor, Pozantı Barış beklentisi eriyor MELTEM YILMAZ Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (SAMER), Diyarbakır il merkezi ile merkez ilçelerinde gerçekleştirdiği “Kürt sorununun çözümünde kişi ve kurum değerlendirmesi” başlıklı araştırmanın sonuçları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Gülen cemaatinin Kürt sorununun çözümünde en önemli iki engel olarak görüldüğünü ortaya koydu. 310 katılımcının yüzde 55’inin erkek, yüzde 46’sının kadınlardan oluştuğu araştırmada, yüzde 39 oranla en çok 2534 yaş grubu ve yüzde 26.3 oranla en çok lise mezunlarıyla görüşmeler yapıldı. Araştırmaya göre bölgede özerklik isteyenlerin oranı yüzde 31 iken; “Kürt’ün Kürt’ten başka dostu yok mu?” sorusuna yüzde 46 “katılmıyorum” yanıtını verdi. “Katılıyorum” diyenlerin oranı, yüzde 27’de kalırken bu oran, yüzde 24 olarak kendini gösteren bağımsızlık isteyenlerin sayısıyla örtüştü. Araştırmada, Diyarbakır halkının yüzde 79’u, son iki ay içinde Kürt sorununun barışçıl çözümü yönünde herhangi olumlu bir gelişme yaşanmadığını belirtti. AKP ve Cumhurbaşkanlığı dahil devlet kurumları, çözümü sağlayabilecek aktörler olarak görülmüyor. Katılımcılara devlet deyince ne düşündükleri sorulduğundaysa, yüzde 49.5 “şiddet” yanıtını veriyor. Kürt sorununun çözümünde AKP’ye güvenenlerin oranı yüzde 20 dolaylarında. Kürt sorununun çözümünde engel görülen en önemli aktörler sırasıyla, yüzde 34 ile Başbakan Erdoğan ve yüzde 15 ile Gülen cemaati. En çok güvenilen kurumsa, yüzde 48 ile BDP ve BDP’li belediyeler. Araştırma sonuçlarını değerlendiren SAMER’den Welat Ay, bölgedeki insanların barış beklentisi kalmadığına, hatta Kürtlerin bölgesel olarak kendini yönetme iradesinin giderek arttığına dikkat çekti. Ay, “İnsanlar, hükümetin müzakerelere başladığı ve kimlikleri tanıdığı dönemde ciddi beklentilere girmişti. Ancak özellikle son dönemde açlık grevleri, Roboski ve Suriye gibi yurtiçi ve yurtdışında yaşanan olaylar, iktidarın samimi olmadığını ortaya koydu. “Bu son araştırmamız gösteriyor ki, Kürtler birlikte yaşama meselesinden giderek kopmaya başlamış. Kürt’ün Kürt’ten başka dostu yoktur diyenlerin oranı yüzde 25, yüzde 27 de bu fikre kısmen katılıyor. Bu oran, duyguda hâkim olan kopuşun siyasi bir kopuşa gidebileceğini gösteriyor” dedi. Bakanlığın kendi hazırladığı ‘İlerleme Raporu’nda Ergenekon ve Balyoz yok Güllük gülistanlık! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB’nin son yayımladığı Türkiye İlerleme Raporu’nda AKP hükümetini özellikle basın ve ifade özgürlüğü ile uzun tutukluluk süreleri konularında ağır bir dille eleştirmesi üzerine, AB Bakanlığı’nın Türkiye için kendi hazırladığı “İlerleme Raporu” Türkiye’yi “güllük gülistanlık” gösterdi. Raporda, AB’nin saptamalarının aksine, Ergenekon ve Balyoz davalarının adı bile geçmezken, uzun tutukluluk oranlarının düşürüldüğü ileri sürüldü. Raporda, AB’nin eleştiri getirdiği Uludere ve seçim barajının yüksek olması gibi konulara ise hiç değinilmedi. İki raporun karşılaştırmalı başlıkları şöyle: Kıbrıs: AB’nin İlerleme Raporu’nda “Temmuz 2012’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığı’nı üstlenmesi üzerine Türkiye bu makamla ilişkilerini kesti” denirken, hükümetin bu konuya hiç değinilmeyip sadece, “GKRY, 8 Aralık 2009 tarihli Genel İşler Konseyi toplantısında 6 fasılda ilerleme kaydedilmesini tek taraflı olarak normalizasyon şartına bağladığını beyan etmiştir. Fransa ise 5 faslın açılmasını üyelikle doğrudan ilgili olduğu iddiasıyla bloke etmektedir” denildi. Demokrasi ve Siyaset: AB İlerleme Raporu’nda: “Ergenekon ve Balyoz davaları raporlama sürecinde devam etmiştir. Savunma makamının haklarıyla ilgili endişeler devam etmektedir. Yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin uzunluğu, aşırı uzunluktaki iddianameler endişe verici olmaya devam etmiştir.” AKP’nin İlerleme Raporu’nda Ergenekon ve Balyoz Davalarının adı bile geçmedi. Raporda, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, başta tutukluluk olmak üzere koruma tedbirleriyle ilgili kararların somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme ile tutukluluk oranları önemli ölçüde düşürülmüştür” görüşü ileri sürüldü. Meclis Çalışmaları: İlerleme Raporu’nda, “Kamu harcamalarının TBMM adına Sayıştay tarafından denetlenebilmesi konusunda hiçbir aşama kaydedilmemiştir” eleştirisi yapılmıştı, AKP’nin raporunda ise Sayıştay Kanunu’na dikkat çekilerek, “Sayıştay Kanunu, sivilasker ilişkileri yönünden ve özellikle de Sayıştay’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sahip olduğu mallar üzerindeki denetimi bakımından çok olumlu bir adım olarak de hoşgörüsüzlük tesis ediyor’ NEW YORK (ANKA) Amerikan New York Times gazetesinin internet sitesi ve gazetenin küresel yayını olan International Herald Tribune tarafından yayımlanan bir makalede Türkiye’nin Ortadoğu’ya liderlik yapmak yerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yeni bir hoşgörüsüzlük standardını tesis ettiği, siyaseti kutuplaştırdığı, muhalif sesleri susturduğu” öne sürüldü. Gazeteci yazar David Rohde imzasını taşıyan “Türkiye, liderlik etme fırsatını çarçur edecek mi?” başlıklı makalede “Türkiye Arap Baharı sonrası Ortadoğu’ya liderlik yapmak yerine Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir hoşgörüsüzlük standardını tesis ediyor. Türkiye’yi bölge için örnek olarak lanse ettikten 14 ay sonra Sayın Erdoğan, ülkesinde siyaseti kutuplaştırıyor ve muhalif sesleri susturuyor” görüşünü dile getirdi. Türkiye’nin dünya sahnesinde “eşsiz ve kıskanılacak” bir konumda bulundu vurgulanan yazıda uzmanlar ve insan hakları gruplarının ise bölgedeki liderlerin, muhaliflerin karşısında daha hoşgörü göstermeleri gerektiğini ifade ettikleri belirtilerek “Türkiye, yanlış istikamete gidiyor sanki” ifadesi kullanıldı. Yorumda Kürt azınlığa mensup 10 binden fazla kişinin cezaevinde bulunduğu, Türkiye’nin tutuklu gazeteci sayısı açısından birinci sırada yer aldığı; Başbakan Erdoğan’ın da “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin yapımcılarını “tehdit ettiği” iddialarına da yer verildi. Yorumda Başbakan Erdoğan’ın “tonu ve taktiklerinin gereksiz” olduğu, ülkede çok popüler olmayı sürdürdüğü ve cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin beklendiği vurgulanarak “Kürt isyanını çözme sözünü yerine getirmek yerine sosyal konularda nifak tohumları attı” ifadelerine yer verildi. Buna örnek olarak da kürtaj ve idam çıkışları gösterildi. Yazar Rohde, bütün bunlara rağmen Obama yönetiminin Erdoğan’ı desteklemeyi sürdürdüğüne, insan hakları ve basın özgürlüğü gruplarının Türkiye’nin bölge için bir model oluşturduğu savını sorguladığına, ABD’nin sessiz kalmaya devam ettiğine dikkat çekti. ‘Erdoğan yeni ÖNCE MERKEL SONRA HOLLANDE GELECEK Türkiye 2013’e AB ile başlıyor FIRAT KOZOK Basın ve İfade Özgürlüğü: AB’nin İlerleme Raporu’nda, “Basında geniş kapsamda otosansür uygulanmaktadır. Basın özgürlüğü pratikte daha da kısıtlanmıştır. Gazeteci, basın çalışanı ve dağıtımcıların tutuklanması yönünde artan eğilim kaygıları artırmaktadır” eleştirisi yapılmıştı. AKP’nin raporunda ise “Basın ve ifade özgürlüğünü daha güçlendirecek 4. Yargı Reformu Paketi’nin çalışmalarına da hızla devam edilmektedir” denilmekle yetinildi. Tutuklu gazetecilerden ve milletvekillerinden hiç söz edilmeyen raporda, hükümetin bu konuda atmayı planladığı adımlardan söz edildi. ğerlendirilmektedir. Bu kapsamda, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Sayıştay tarafından denetimine devam edilmektedir” denildi. Ancak diğer kamu harcamalarının denetimi konusuna girilmedi. Adli Sistem: AB’nin İlerleme Raporu’nda, “HSYK ile ilgili olarak Adalet Bakanı ve müsteşarının rolleri konusunda değişiklik yapılmamıştır. Deniz Feneri davası savcılarının askıya alınması idarenin baskısı olduğunu ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi ile ilgili yasaya ilişkin eleştiriler dikkate alınmamıştır” denilmişti, AKP’nin raporunda ise bu eleştiriler görmezden gelinerek “Adalet Bakanlığı, HSYK ve Türkiye Adalet Akademisi tarafından hâkim ve savcılar ile diğer yargı hizmeti çalışanlarına verilen hizmet öncesi ve hizmet içi olmak üzere mevzuat, AİHS, AİHM kararları, insan hakları, kadına karşı şiddetle mücadele gibi alanlarda eğitim, seminer, çalıştay gibi faaliyetler artarak devam etmektedir” denildi. Yolsuzlukla Mücadele: AB İlerleme Raporu’nda, “Milletvekillerinin yolsuzlukla ilgili suçlarda dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda bir gelişme sağlanmamıştır” eleştirisi getirilirken AKP’nin raporunda bu eleştiriye yanıt vermek yerine, “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu 29 Haziran 2012 tarihinde, Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu ise 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İnsan hakları alanındaki yeni kurumsal yapılanma ile kamu yönetiminin daha hesap verebilir ve daha şeffaf hale gelmesi ve insan hakları ihlalleri konusunda kamu yönetiminin duyarlığının artması amaçlanmaktadır” denilmekle yetinildi. Medeni ve Siyasi Haklar: AB’nin İlerleme Raporu’nda, “Hem tutuklama sırasında ve resmi nezaretler dışında hem de resmi nezaret ve cezaevlerinde aşırı güç kullanımı kaygı uyandırıcıdır. Güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanımı ve ateşli silahla ölüme yol açma gibi olaylar devam etmiştir” eleştirisine karşın, AKP raporunda bu eleştirilere somut yanıt vermek yerine sadece “işkence ve kötü muamele gibi şikâyetleri, kolluk kuvvetlerinden bağımsız olarak incelemek ve soruşturmak üzere kolluk gözetim komisyonu kurulmasını düzenleyen Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı TBMM gündemindedir” denildi. ANKARA AB ile ilişkileri durma noktasına gelen Türkiye, yeni yılla birlikte temaslarını biraz olsun canlandıracak. Yeni yılın ilk ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ankara’daki AB büyükelçileri ile bir yemekte buluşarak Türkiye’nin 2013 perspektifini anlatacak. AB’nin iki lokomotif ülkesi Fransa ve Almanya’nın liderleri de yılın ilk çeyreğinde Ankara’ya gelecek. Türkiye Kıbrıs Rum Kesimi’nin dönem başkanlığının biteceği 2013’te AB ile ilişkilerini düzeltmek için çalışacak. Yeni yılın başında AB’nin en önemli iki ülkesi Fransa ve Almanya liderleri Türkiye’ye gelecek. Bunun yanı sıra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB ülkelerinin Türkiye’deki büyükelçilerine bir yemek vererek Türkiye’nin 2013 perspektifini ve birlikten beklentilerini anlatacak. Türkiye ilk olarak Almanya Şansölyesi Angela Merkel’i misafir edecek. Başbakan Erdoğan ekim ayında Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı sırasında görüştüğü Merkel’i Türkiye’ye davet etmişti. Merkel’in şubat ayının ortasında Türkiye’ye gelmesi için çalışmalar sürüyor. Yeni yılda eski başkan Nicola Sarkozy döneminde düşüşe geçen TürkFransız ilişkilerinin de yeniden yükselişe geçmesi öngörülüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande göreve gelmesinin ardından mart ayında Türkiye’yi ziyaret etmeye hazırlanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin Ankara ve İstanbul’u kapsamasının öngörüldüğü ifade ediliyor. Hollande’ın ziyareti öncesinde de Fransa Dış Ticaret Bakanı Nicole Bricq Ankara’ya gelerek ziyaretin ekonomi ile ilgili kısmının altyapısını hazırlayacak. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın davetlisi olarak 1516 Ocak tarihlerinde İstanbul’a gelecek olan Bricq’in gündeminde iki ülke arasında ticaretin geliştirilmesi olacak. Hem Almanya hem Fransa liderlerinin ziyaretlerinde Türkiye AB konusunda adım beklendiği mesajını verecek. Özellikle Hollande’a Sarkozy döneminde doğrudan üyelikle ilgili olduğu için siyasi kriter koyulan, “Tarım ve Kırsal Kalkınma” “Ekonomik ve Parasal Politika Bölgesel Politika” ve “Yapısal Araçların Koordinasyonu”, “Mali ve Bütçesel Hükümler” ile “Kurumlar” başlıklarına blokaj uygulamalarının kaldırılması talebi iletilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle