19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2013 SALI [email protected] 14 ? Mazlum ruhların ozanı, yaşamının buruşuk yıllarında şaşılası çıkışını sürdürüyor. 71 yaşında ama halen cinayet türkülerine âşık, halen ölüm takıntılı bir adam Dylan. Albümdeki ceset sayısı yüksek; boğulma, bıçaklanma, vurulma, arızalı aşk intiharları gırla gidiyor; akan kanın, kırılan kemiğin haddi hesabı yok. MURAT BEŞER KÜLTÜR Albümün içindeki resimde patronun kim olduğu ayan beyan ortada. Basçı Tony Garnier, davulcu George G. Receli, gitarcılar Donnie Herron, Charlie Sexton, Stu Kimball ve (aynı zamanda akordeon ve keman çalan) Los Lobos elemanı David Hidalgo el pençe divan durmuş, Bob Dylan ise ortada ve kalın purosundan derin bir nefes çekerken görülüyor. Mazlum ruhların ozanı, yaşamının buruşuk yıllarında şaşılası çıkışını sürdürüyor. 10 yeni şarkıdan oluşan 35. stüdyo albümü “Tempest”, basit ve mütevazı bir iş değil. 71 yaşında ama halen cinayet türkülerine âşık, halen ölüm takıntılı bir adam Dylan. Albümdeki ceset sayısı yüksek; boğulma, bıçaklanma, vurulma, arızalı aşk intiharları Tarantino’ya has bir estetik eşliğinde gırla gidiyor; akan kanın, kırılan kemiğin haddi hesabı yok. Sesi kat kat boyaların rölyef gibi göründüğü bir pentür tadında. Her zamankinden daha paslı ve pejmürde duyuluyor. Bu Yetmişinden sonra kıyamet Bob Dylan’ın 10 yeni şarkıdan oluşan 35. stüdyo albümü ‘Tempest’, deli işi nihilist bir albüm filmlerinden alınmışçasına, konuşmayla şarkı söylemek arasında bir hırıltı, ama hep sinirli. Siyah gözlükle gözündeki morlukları gizlemek, şapkayla kafayı örtmek, botoksla buruşukluklardan kurtulmak, dar deri pantolonla fit görünmek başka hikâye; döneminin pop müziğine ayak uydurmaya yeltenmiyor Dylan. İyi zamanlara, muhteşem 60’lı yıllara dönüyor; folk, gospel, blues, country, salon balladları ve Tin Pan Alley ragtime’ına. Amerikan halk müziğini bir antoloji oluşturur gibi, saygı ve samimiyet dolu bir yaklaşımla ele alıyor. Müzikal ve şiirsel yoğun sesin tonal açıdan alametifarikası Tom Waits ile kendisine ait. Korku luk tatminkâr. Bir folk şarkıcısından öte, müzik tarihçisi ve halkbilimci gibi takılıyor. Netameli konular, günahkâr sözcükler, uğursuz nesneler ve lanetlenmiş ruhlar üzerinde yoğunlaşıyor. Konuları 1812 savaşı, Titanic faciası, John Lennon cinayeti türünden acılı şeyler… Büyük bir söz yazarı olduğunu, her satırda döktürerek yeniden kanıtlıyor. Kendisiyle de alay eden deli işi nihilist bir albüm “Tempest”. Her ne kadar geçmişte yaşanmış olaylardan hareket etse de, yakında insanlığın başına çökme olasılığı bulunan karanlığa da işaret ediyor. Kâhinlikle karışık dini metaforlar var, belli belirsiz. Her şarkı yanıtı çelişkilerle dolu bir bilmece, ruh halleri öldürücü. Bazen Dylan’ın başyapıtlarından “Blood On The Tracks”e yakın. Doğru, “Tempest” son dönemindeki en iyi işlerden biri, ama bazıları en iyi albümleri arasında gösterse de, bu abartılı. James Cameron’un gişe rekorları kıran filminden esinlenen, albüme adını veren şarkı, Tanrı’nın müdahalesiyle ölen insanların büyük bir gemi içindeki paniğini vals ritimleri içinde anlatıyor. Güverte altlarında sıkışan yolcular, dramatik ve sinemasal bir dille görüntüye geliyor. Felaket sonrasında kapanıştaki “Roll On John”, John Lennon için William Blake atmosferi içinde kayık sesle okunmuş bir şarkı. Kariyerinin en rahatsız albümlerinden biri “Tempest”. Her ne kadar Shakespeare’in son oyununu çağrıştırsa da, muhtemelen bu bizim moruğun son eylemi değil. ([email protected]) Burhan Günel Burhan Günel, 1981’de “Başka Bir Yaz” kitabıyla Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü almıştı. O yılın M. Ali Yalçın Roman Ödülü de “Acının Askerleri” ile ona verildi. “Benzer Romanlar” adlı bir inceleme yayımlamış, birkaç ünlü yazarın bazı romanlarının çalıntı bölümler ve intihallerle dolu olduğunu ileri sürmüştü. Yaptığı iş kınanmış, edebiyatın söz sahibi kişilerince kavgacı ve bozguncu olarak mimlenmesine neden olmuştu. Türk Dili dergisi yazı kurulu başkanı M.Ş.Onaran bu ortamda, dergi için Burhan’la ödülleri üzerine bir söyleşi yapmamı istedi. O hafta sonu yazarın Etlik’teki evinde buluştuk. Güzel, güneşli bir Ankara günüydü. Günel, sevimli eşiyle birlikte karşıladı beni. Uzun söyleşimiz bittiğinde akşam olmuştu.Yemeğe kalmam için ısrar ettiler, hazırlık yapmışlardı, kıramadım. O gün, o akşam bir dostluğun başlangıcı oldu. Bir daha hiç o kadar uzun birlikte olmadık ama yakınlığımız sürdü. Birbirimizi uzaktan, sevgiyle izledik. ??? Tutkulu, üretken bir yazardı. Elliye yakın kitabı yayımlandı. Şiir, öykü, roman, deneme, eleştiri her türde yazdı. Duyarlılığı ve sağlam diliyle hayatın ve sistemin savurduğu insanları konu ediyordu. Dilsiz acıları, ilişkilerin açtığı görünmez yaraları anlatıyor, her koşulda insanı savunuyordu. Kitapları birçok kez ödüllendirildi. Uzun yıllar, hak ettiği ilgiyi görmediği duygusu içinde küskün ve hep karşı kaldı, uzlaşmadı, kendi dikine gitti. Edebiyat ortamının yerleşik işleyişine ayak uydurmayı reddediyor, ahbap çavuş ilişkileri ile adam kollayıp kayırmalara sessiz kalamıyordu. Kişisel ya da siyasi çevresi, yani arkası olan yenilerin pohpohlanıp yüceltildiği yıllardı ve en çok buydu öfkesini parlatan. Edebiyatın taşrası sayılan Ankara’da yaşıyor olması da engeldi belki kolay görülmesine. Karşı çıkışları ses bulamadı; yoksayan, dışlayan, karalayan düşmanlar kazandırdı ona. İnatla direndi. Bir dönem yayınevi kurup kendi bastı kitaplarını, özveri ile on yıl boyunca “Karşı Edebiyat Dergisi”ni çıkardı. Onu birkaç kez, Karanfil Sokak’ta, eski bir otomobile kitaplar, dergiler yükleyip indirirken gördüğümü ve içten içe üzüldüğümü hatırlıyorum. En son, iki yıl önce PEN toplantısında görüştük. Emekli Hava Binbaşıydı, siyasal ortam yüzünden huzursuzdu. Gizemli, karanlık güçlerce nasıl izlendiğini anlattı bana uzun uzadıya. Darbelerin aydın ve ilerici askerlere uyguladığı baskıyı “Ahtapot”, İncirlik’in iç yüzünü “Baraka” ve Sivas katliamını “Ateş Uykusu” adlı romanlarında anlatmıştı. Politik duruşu ve sert konulara girmiş olmasıydı belki de kuşkularını besleyen. Rahatsızdı ama yazmayı, resim yapmayı sürdürüyordu. Edebiyatımızın bu dürüst, ateşli ve asi yazarının erken ölümü yüreğimi yaktı. Dilerim adı ve eserleri kalıcı olsun ve o huzur içinde uyusun. ??? NOT: Tüm okurlarıma sağlıklı, umutlu, güzel ve mutlu bir yıl dilerim. ARTCOLLECTION’DA Bubi’nin heykelleri Kültür Servisi Artcollection, çeşitli malzeme, teknik ve kompozisyonlarla ürettiği yapıtlarıyla tanınan, çağdaş Türk sanatının önemli isimlerinden Bubi’nin eserlerine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının heykelleri ve özel eserlerinin yer aldığı “Bubi Heykeller sergisi” ocak sonuna kadar devam edecek. Sanatçı için “zapt edilmez bir taşkınlık” diyen sanat eleştirmeni Yalçın Sadak şu cümleleri dile getiriyor: “Bubi’nin heykelle meşgul olması değil, olmaması şaşırtıcı olurdu. ‘Kafesler’ adıyla bilinen çalışmaları zaten zengin dokulu birer rölyeftir ve onlar apaçık biçimde, duvardan kopmaya da eğilimlidir. Yani yüzeyi sarıp sarmaladığı gibi kütleyi de sarıp sarmalamaya adaydır o örgüler.” ‘Ben Bertolt Brecht’ 2013’te de devam ediyor ? Kültür Servisi Bugüne kadar birçok kez sahnelenen Genco Erkal ve Tülay German’ın rol aldığı 6 ödüllü “Ben Bertolt Brecht”, yeni yılda da devam ediyor. Yılın ilk oyunları 6 Ocak saat 16.00’da Trump Towers Tiyatro Salonu’nda ve 8 Ocak Salı günü saat 20.30’da Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde izlenebilir. Khan, Ghetto sahnesinde Kültür Servisi Sanatçı, müzisyen ve yazar Hassan Khan, SALT Beyoğlu’nda süren ve bugüne kadarki en kapsamlı sergisinin kapanış haftasında Ghetto’da, “SUPERSTRUCTURE II / Ulusun Cephanesi” başlıklı bir müzik performansı gerçekleştirecek. 3 Ocak’ta saat 21.30’da başlayacak performans, yaylı aranjmanlardan elektronik seslere kadar uzanıyor. Kapanış ise, erken 20. yüzyıl Mısır klasiklerinden birinin Khan’a ait minimal yeniden yorumu olan “Taraban” ile yapılacak. SALT Yorumlama’nın Hassan Khan sergisi süresince üniversite öğrencilerine yönelik düzenlediği eleştirel sergi turlarının son konuk sanatçısı ise Aslı Bostancı. Her ay farklı bir sanatçı tarafından Hassan Khan sergisi bir dizi etkinlikle son buluyor EDEBİYATTA ÜÇ NOKTA DERGİSİNİN DOSYA KONUSU ‘Oscar’ın Yabancıları’ İstanbul Modern’de ? Kültür Servisi Oscar ödüllerinin verilmesine sayılı günler kala İstanbul Modern Sinema, Oscar ödüllerinde “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisine aday adayı olan filmleri 1020 Ocak tarihleri arasındaki bir programla izleyicilerle buluşturacak. Programda gösterilecek filmlerden “Yasak Aşk” (A Royal Affair), “Yukarıdaki Çocuk” (L’enfantd’enhaut), “Tepelerin Ardında” (Dupa Dealuri) ve “Can Dostum” (Les Intouchables) Oscar’ın “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinin ilk dokuz filmi arasında yer aldı. Sanatın muhafazakârlıkla imtihanı Kültür Servisi Editörlüğünü Cenk Gündoğdu’nun yaptığı Edebiyatta Üç Nokta dergisi, “Sanatın muhafazakârlıkla imtihanı” başlığını kapağına taşıdığı sayısıyla okurunu selamladı. Heykellerin bir talimatla yıkıldığı, alınan kararların değiştiği, tiyatroların kapanmanın eşiğine geldiği, türkülerin yasaklanmasının konuşulabildiği, gazetelerin sansürlendiği, TV dizilerine açıktan müdahalenin yapıldığı bugünlerde “muhafazakâr sanatın mümkünlüğü” üzerine çeşitli soruları Hilmi Yavuz, Ataol Behramoğlu, İsmail Mert Başat, Hami Çağdaş, Vural Bahadır Bayrıl, Eren Aysan, Alper Gencer yanıtlıyor. Genç şairlerin şiirlerinin ağırlıklı olarak yer aldığı dergide, Türk şiirinin çalışkan isimlerinden küçük İskender söyleşisi de yer alıyor. Dergiyle birlikte Göktuğ Halis’in “Popüler Gizemciliğin Tarihsel ve Dinsel Temelleri” veya Jacques Ellul’un “Anarşi ve Hıristiyanlık” kitabı da armağan olarak veriliyor. verilen turlar öğrencilere, sanatçı Hassan Khan’ın işlerini yakından inceleme ve sanatsal pratiğine odaklı tartışmalar yürütme imkânı sunuyor. 5 Ocak saat 14.00’teki tura katılmak isteyenler [email protected] adresinden rezervasyon yaptırabilirler. 6 Ocak’ta kapanacak Hassan Khan sergisi, uluslararası alanda da ilgi gördü ve Artforum dergisi tarafından 2012’nin en unutulmaz sergilerinden biri seçildi. MEHMET ALİ ALABORA’NIN YÖNETTİĞİ ‘Mİ MİNÖR’ OCAKTA KÜÇÜKÇİFTLİK PARK’TA Yazarımızın yazısını elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Pera Film’de yılın ilk programı ? Kültür Servisi Pera Müzesi film etkinlikleri çerçevesinde senenin ilk film gösterimleri François Caillat’ın belgesel filmleri “Aklın Gözü” ve “Yeni Yılda Deneysel Masallar” programıyla 1130 Ocak tarihleri arasında gerçekleşecek. Farklı temaları inceleyen “Aklın Gözü” programında, tarih, zaman ve bellek kavramlarını belirli olaylara odaklanarak araştıran belgesel filmler izleyicilerle buluşacak. Pinima diye bir ülkede... Kültür Servisi Meltem Arıkan’ın yazdığı, yönetmenliğini Memet Ali Alabora’nın yaptığı demokrasiyle yönetilen bir ülkenin meydanında geçen “Mi Minör” oyunu 4 Ocak saat 21.00’de, 5 Ocak saat 21.00’de ve 6 Ocak saat 18.00’de KüçükÇiftlik Park’ta. Olağandışı bir ülke olan Pinima’da geçen oyunda başta Memet Ali Alabora, Pınar Öğün, Can Kahraman, Sennur Nogaylar, Fuat Onan olmak üzere 16 kişilik bir ekip yer alıyor. Demokrasiyle yönetilen Pinima’da iki parti var ve iki partinin de başkanı aynı. Her şeye başkanın karar verdiği Pinima’da halkın iradesi ve başkanın onayıyla mevsimler bile değiştirilebilir. Düşünmeye gerek olmayan ülkede isteyen düşünce özgürlüğü satın alabilir. Kadınların kendi aralarında, erkeklerin kendi aralarında özgür olduğu bir ülke Pinima. Seyircinin oyuncu, oyuncunun kimi zaman seyirci olduğu ve yeni medya araçları ile tiyatronun ilk defa bir araya geleceği Mi Minör’e giderken akıllı telefonlarınızı yanınızda götürmeyi unutmayın. Çin’de antik döneme ait 3.5 ton para bulundu ? PEKİN (AA) Çin’in kuzeyindeki İç Moğolistan Özerk Bölgesi’nde antik döneme ait 3 bin 500 kilogram madeni para bulundu. Paraların Ordos kentindeki Huoluoçaydıng kasabasında 3 bin yıllık sikke çukurlarında bulunduğu kaydedildi. Bulunan paraların Han Hanedanlığı’nca MÖ 202MS 220 döneminde yaygın olarak kullanılan “Huoçüen” paraları olduğu, arkeologların o döneme ait döküm kalıpları yapılan sikke atölyesi bulduğu bildirildi. Arkeologların, MÖ 156MS 87 döneminde Batı Han Hanedanlığı İmparatoru Vudi dönemine ait kalıpların yanı sıra kısa dönem varlığını sürdüren Şi Hanedanlığı’na (MÖ 45 MS 23) ait kalıplar da bulduğu ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle