18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2011 CUMA HABERLER POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA CUMHURİYET SAYFA 5 Daha önce küçültmek istediği kurumu, HSYK’nin yapısı değiştikten sonra büyütme kararı aldı AKP’nin hedefi Yargıtay İLHAN TAŞCI Ölümün İnce Gülü... Uzun bir yolculuğa çıkarım bazen... Anadolu bozkırında dolaşırım, o kasabada okula giden çocuklarla konuşurum. Bir dağın yamacında, vadiye bakarım, zeytin ağaçlarının maviyle buluştuğu çizgide sessizliğin sesini duyarım. Gazetelerin birinci sayfalarında gördüğüm “kıyımı” bu kez iç sayfalarda yakalarım: “Yine töre vahşeti!” Iğdır’da bedeninin 21 yerine bıçak saplanan ve ölen 16 yaşındaki bir aylık hamile Z.Ş’nin fotoğrafına baktığımda, gülen gözlerindeki kaygı içimi parçalar. Z.Ş, sevgilisi Fırat Y’yle okul çıkışı kaçıyor... Z.Ş’nin babası 20 bin lira başlık parası istiyor Fırat Y’nin ailesinden... Fırat’ın babası Haydar Y. “Bu para çok, nereden buluruz” yanıtını verir ve Z.Ş’yi güvenlik güçlerine teslim eder. Z.Ş’nin babası Ahmet Ş. karakola gelir ve kızına şöyle der: “Sana düğün yapacağız, benimle eve gel...” Lise öğrencisi olan Z.Ş, babasıyla birlikte köye döner. Baba kızını evde önce döver, ardından bir odaya kilitler... Anne, baba ve erkek kardeşi, Z.Ş’yi evde bırakıp yakınlarının düğününe gider. 15 yaşındaki erkek kardeşi İ.Ş. bir süre sonra eve dönüp kapıyı çalar. Z.Ş. durumu anlar, bağırmaya başlar. Erkek kardeş İ.Ş. ise “Sana zarar vermem” diye yalvarır. İ.Ş. içeriye girer ve hamile olan ablasını 21 yerinden bıçaklayarak öldürür... Toplum olarak bu tür haberleri umursamaz hale geldik. Vahşete ve kıyıma alıştık. Kulakları, burunları kesilen kadınlar... Adına “töre cinayeti” denilen o vahşet... Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Van’da, Iğdır’da, Batman’da her gün kadınlar, kızlar öldürülüyor. Duru gecelerde, sessizliğin sesini dinlemek böyle bir şey işte... İ.Ş’nin annesi ve babası serbest, kardeşi ise hapiste. Birkaç yıl yatar içeride ve çıkar... Bu tür haberleri okurken yıllar öncesini anımsarım... Onların öyküsünü yazdım yıllardır ve yazmayı sürdüreceğim. Gündemde ne olursa olsun, o bilinen gerçeği, acımasızlığı, kıyımı anlatacağım. Genç kızların, kadınların yüzlerindeki hüznü, zamanın akışı içinde geçen süreci toplumun bilmesi gerekir. Kadına karşı şiddet sürüyor çünkü. Güneşlerin derin denizlerde yıkanıp aydınlık sabahlarda buluşması değil midir hayat? Ölümün ince gülüne benzeyen hayatlar, ırmak duruluğunda akmalı, feodal yapı kırılmalı. Dört bir yanımız buğulu aynaların, ölmüş alevlerin kuşatması altında olmamalı; acılarımızın, hüzünlerimizin yerini umutlarımız almalı. Yüzlerimizde bir gülümseme belirmeli, limon çiçekleri eğilir gibi. Bir kişi değil karnında bebeğiyle ölüme giden bu coğrafyada. Bir hıçkırık, birkaç damla gözyaşı değil... Kaç acılı hayat öyküsü var? Say say bitmez... Kitaplar yazılır, onların acıları anlatılır... 15 yaşındaki G.S, 16 yaşındaki N.K... Biri Van’da, diğeri Siverek’te canına kıydı iki çocuk kadın. Fotoğraflarına baktım uzun uzun... Hüzün çiçekleri gibiydi ikisi de... Biri 45 yaşında 11 çocuklu dul bir erkekle, öteki 17 yaşındaki amcasının oğluyla evlendirilmişti imam nikâhıyla. Ne şiirleri vardı, ne türküleri ne de şarkıları. Şimdi kapayın gözlerinizi ve düşünün... Dumanlar içinde maviler giymeyi unutmuş bir gökyüzü çıkacak karşınıza. Paçavralar içinde sığıntı bulutlar, toplumumuzun yazgısını yazacaklar. Yitip gidecek tüm umutlar... Ben, siz, hepimiz... Bu topraklarda yaşayan herkes. Dili, rengi, dini, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun oturup düşünmeli uzun uzun. Mustafa Kemal Atatürk’ü, Köy Enstitülerinin neden açıldığını, Aydınlanma devrimini işte o zaman anlayacak, yurtseverliğin ne anlama geldiğini kavrayacağız. Yaşam fırtınalarının denizi kabartan sabahlarında, mevsimlerin iç içe girdiği dönemlerde bir yaşam sevincini çoğaltmak için, kördüğümü çözmek için çabalayacağız. Bunu çocuklarımız için yapmalıyız... Cehaletin bataklığında yaşamayı değil, özgür olmayı öğreneceğiz. Bakın o kız çocuklarının fotoğraflarına. Bakışları çocuksu, gözleri son gece fırtınası. Onlar ölümün ince gülü... İyi bakın, göreceksiniz! ANKARA Tutukluluk süresine ilişkin tartışmada hükümetin Yargıtay’ı hedef alması ve yeni üyeler atayacağının mesajını vermesinin altında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Yargıtay Başkanlığı’nın baharda yapılacak seçimleri yatıyor. Daha önce Yargıtay’ın üye sayısını 150’ye, daire sayısını da 32’den 20’ye düşürmek isteyen iktidar, oluşan yeni Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun ardından bu kez de üye sayısı ile daire sayısının arttırılmasını amaçlıyor. Yargıtay’ın şu anda 20 dolayında üyeliği boş bulunurken arttırılacak sayıyla birlikte bu atamaları yeni HSYK belirleyecek. Tutukluluk sürelerine ilişkin tartışmalarda Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “tıkanıklı Tutukluluk süresi tartışmasıyla başlayan Yargıtay’a müdahalenin altında yatan en önemli nedenlerin başında hükümet açısından yeni üyelerin seçimiyle belirlenecek olan Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı koltukları bulunuyor. Çünkü daha önce üye sayısını düşürmek isteyen iktidar, kendi belirlediği üyelerden oluşan yeni HSYK ile hem Yargıtay’daki üyeleri belirlemeyi, hem de kritik koltuk seçimlerinde belirleyici olmayı hedefliyor. ğın yüksek yargıda olduğu ve müdahalenin şart olduğu” yönündeki açıklamalarının arka planında, baharda gerçekleştirilecek kritik koltuk seçimleri de yatıyor. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın görev süresi 21 Mayıs’ta dolacak. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ise yaş haddinden 1 Haziran’da görevinden ayrılacak. Yasa uyarınca Yargıtay Başsavcısı, Yargıtay Genel Kurulu’nun kendi üyeleri arasından gizli oyla belirleyeceği beşer aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından dört yıl için seçiliyor. Yargıtay Başkanı ise genel kurulda üye tam sayısının salt çoğunluğuyla seçiliyor. 2008 yılında AKP tarafından hazırlanan Yargıtay yasa tasarısında, üye sayısının 250’den 150’ye düşürülmesi öngörülmüştü. Tasarıya göre, üye sayısı 150’nin altına düşene kadar Yargıtay’a yeni üye alınmayacaktı. Hukuk Dairesi sayısı 21’den 13’e, Ceza Dairesi sayısı 11’den 7’ye inecekti. Hatta geçen yıl Yargıtay’ın 33 üyeliğinin boşalmasına karşın bir türlü atama yapılmamıştı. O dönemde Adalet Bakanlığı’nın üyelik için “kontenjan” istediği iddiaları gündeme gelmişti. Ancak 8 ay sonra üye atanabilmişti. Şu anda da Yargıtay’da 20 dolayında boş üyelik bulunuyor. Geçen hafta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bu konuyu görüştü. Ancak herhangi bir atama yapılmadı. Oysa, Yargıtay Yasası’na göre, 10 üyeliğin boşalması durumunda en geç iki ay içerisinde seçim yapılması gerekiyordu. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yüksek yargıdaki kilitlenmenin aşılması için Yargıtay’a müdahalenin şart olduğunu, daire sayısının dolayısıyla üye sayısının da arttırılması gerektiğini, tedbire yönelik düzenlemenin kısa sürede Meclis’e sevk edileceğini vurguladı. Tutukluluk süresi tartışmasıyla başlayan Yargıtay’a müdahalenin altında yatan en önemli nedenlerin başında hükümet açısından yeni üyelerin seçimiyle belirlenecek olan Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı koltukları bulunuyor. Çünkü daha önce yargıdan seçilenlerin ağırlıklı olduğu HSYK yapısı döneminde üye sayısını düşürmek isteyen iktidar, kendi belirlediği üyelerden oluşan yeni HSYK ile hem Yargıtay’daki üyeleri belirlemeyi, hem de kritik koltuk seçimlerinde belirleyici olmayı hedefliyor. TUTUKLULUK SÜRESİ CHP’nin önerisi 3 yıl ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nun CHP’li üyeleri Ali Rıza Öztürk, Halil Ünlütepe, Ali İhsan Köktürk ve Turgut Dibek, 10 yıl tutukluluk süresi ve Hizbullah tahliyeleri tartışmalarıyla ilgili olarak hazırladıkları yasa önerisini dün TBMM Başkanlığı’na verdi. Öneride CMY’nin tutuklulukta geçecek süreleri düzenleyen 102. maddesinin ikinci fıkrasının “Ağır ceza mahkemelerinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek en çok bir yıl daha uzatılabilir” biçiminde değiştirilmesi isteniyor. Öneride, istinaf ve temyiz incelemesi aşamasının tutukluluk süresi dışında tutulması öngörülen öneride, “Tutuklu işlere ilişkin istinaf ve temyiz incelemeleri toplamda en çok bir yıl içinde karara bağlanır. Haklarındaki istinaf ve temyiz incelemeleri toplam bir yıl içinde karara bağlanmayan tutuklu sanıklar derhal salıverilir” hükmü getiriliyor. Öneride, bazı suçlarda tutuklama süresinin iki kat olarak uygulanmasına ilişkin CMY’nin 252. maddesinin 2. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması öngörülüyor. Ali Rıza Öztürk, “CMY’deki sürelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki ‘makul süre’ kavramıyla bağdaşmadığını, masumiyet karinesinin ortadan kaldırıldığını” söyledi. Öztürk, “Abdullah Öcalan’ın yargılanmasını 6 ay gibi bir sürede bitiren, yine kamuoyunda Ergenekon olarak tanımlanan Silivri’de görülen dava ile ilgili sırf bu dava için mahkeme oluşturan siyasi irade her nedense Hizbullah olarak bilinen davaya ilişkin, sırf bu davayı görmek için mahkeme oluşturmamıştır. 188 kişiyi domuz bağı ile öldüren kişiler bu sistemden yararlanarak salıverilmiştir. Burada bunların salıverilmesinde AKP’nin çok ciddi kusuru olduğunu düşünüyoruz” dedi. Ünlütepe ise bu öneriyle tahliyelerin sayısının artıp artamayacağının sorulması üzerine, “Diyarbakır tahliyeleri üzerinde duruyorsanız, zaten onun önüne geçebilmek için hüküm verilmiş olan yargılamalarla ilgili bir düzenleme getiriyoruz. Ama aslolan davaların bir an önce sonuçlandırılmasıdır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, toplum vicdanını kanatan, adalete olan güvenin ortadan kalkmasına yol açan bir durum ortaya çıktığını ifade ederek “Bizim düzenlememiz muğlak ifadeye son veriyor” dedi. Sorunun çözümünün yargıyı hızlandırmak olduğunu vurgulayan Batum insanları domuz bağıyla öldürenlerin bugün dışarıda olmasının toplumu huzursuz ettiğini de ifade eden Batum, “Davalarda tahliyeler olacağı belli. Bu 5 yıl içinde yargıyı çabuklaştırmak için ne yaptınız. Bakan ‘Merak etmeyin o kadar korkulacak bir şey yok 980 dosya var’ diyor. Demek ki biliyor dosyaları. O zaman neden önlem almadın. Hiçbir şey yapmadınız sadece yargıyı yandaşlaştırmak için uğraştınız” dedi. AKP Grup Başkanvekili Bozdağ, gazetecilerin CHP’nin yasa önerisiyle ilgili sorularını yanıtladı. Bozdağ, tahliyeler konusunda sorumluluğu Yargıtay’a attı. (AA) Gül, Ergin’i ve Atalay’ı çağırdı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tartışma yaratan tahliye kararlarıyla ilgili Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i Çankaya Köşkü’ne çağırdı. CMY 102. maddenin yarattığı tahliyelerle ilgili Gül’e bilgi veren Ergin, yargı ve yüksek yargının iş yükünün ortadan kaldırılması için yapılan çalışmaları anlattı. Ardından Gül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile de Köşk’te bir süre görüştü. AKP’li Bekir Bozdağ’dan CHP’nin yasa önerisine jet yanıt: Başka tahliyelerin önünü açar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, CHP’nin tutukluluk süresini kısaltan yasa önerisini kabul etmeyeceklerini söyledi. Bozdağ, gazetecilerin sorusu üzerine, “Şimdi tahliyesi mümkün olabilecek olan 953 dosyadan bahsediliyor, CHP’nin önerisi kabul edildiğinde, bu sayının kaç bine ulaşacağını öngörme imkânı yok. Kamuoyunu rahatsız eden başkaca tahliyelerin önüne açacak bir tekliftir” dedi. Yargıtay’ı hız açısından eleştiren Bozdağ, “Yargıtay’ın örneğin Hizbullah veya başka sanıklarla ilgili dosyayı bugün dahi öne alıp karara bağlamasına hiçbir mani hal yok. Ben buradan çağrı yapıyorum. Yargıtay 1 saat sonra toplanıp Hizbullah sanıklarıyla ilgili dosyayı karara bağlayabilir, hükmü kesinleştirip ya da bozabilir” diye konuştu. Bozdağ’ın, “Devam eden bir so ruşturma ve kovuşturma çerçevesinde Yargıtay; ‘zamanı yok’ demedi. Cihaner dosyasını ivedilikle gündemine aldı ve bir karar verdi. Dün gibi ortada. Silivri’de devam eden davaların hakim ve sanıkları ile ilgili tazminat söz konusu olduğunda Yargıtay hemen acele dosyayı aldı ve kararını verdi. Yargıtay istediği zaman ne kadar çabuk işlediğini gösteren pek çok örneği var” açıklaması dikkat çekti. [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 ‘9. CEZA DAİRESİ’NİN DEĞERLENDİRMESİ HATALI’ Türkiye’nin tutukluluk sürelerine Yargıtay aşamasını eklemesi sorun yaratıyor AİHM’nin hesabı farklı HASAN GERÇEKER ALİCAN ULUDAĞ Kazan tahliyelerin iptali için Yargıtay’a başvurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) temel haklara ilişkin uluslararası Avukat Turgut Kazan, hakların sözleşmenin esas alınacağını söyleda hüküm kurulmuş ve dosyaları diğini belirtti. temyiz incelemesinde olan kişiler için Dairenin haklarında hüküm kuCeza Muhakemesi Yasası’nın rulmuş ve dosyaları temyiz incele(CMY) 102. maddesini mesinde olan kişiler için, uygulayıp tahliye kararı tutuklama süresini sınırverilmesinin yasaya aylayan kuralları uygulayıp kırı olduğunu kaydetti. tahliye kararı vermesinin Kazan, buna ilişkin Yaryasaya aykırı olduğunu gıtay 9. Ceza Dairesi’nin aktaran Kazan, AİHS’nin tahliye kararlarına karşı 5. maddesi ile bu maddeitiraz yoluna gidilmesi yi yorumlayan AİHM kaiçin Yargıtay Cumhuriyet rarlarına bakıldığı zaman, Başsavcılığı’na dilektutuklama süresinin ilk çeyle başvurdu. Kazan, derece mahkemesince veTurgut temyiz aşamasının tutukrilen karar tarihine göre luluk süresi içinde sayılhesaplandığının görüldüKazan, maması gerektiğini de ğünü bildirdi. dosyaları bildirdi. Kazan, dilekçesinin sotemyiz Kazan, dilekçesinde nuç kısmında “Başsavcıincelemesinde lık görüşü alınmadan, CMY 102/2. maddenin olan kişilerin ilk cümlesi ağır cezalı işdosya üzerinden verillerde “tutukluluk süresi diği anlaşılan belli suçCMK 102’ye en çok iki yıldır” dedilarda tutuklama süresigöre tahliye ğine göre, ikinci cümlede ni 10 yıl sayan ve hakedilmesinin yer alan “zorunlu hallarında hüküm verilenyasaya aykırı lerde uzatılabilir, uzatleri, tutukluluk süresi olduğunu ma süresi toplam üç yıdolmuştur gerekçesiyle, belirterek lı geçemez” kuralını, temyiz aşamasında tah2+3=5 yıl olarak anlayıp liye eden Yargıtay 9. Yargıtay uygulamanın mümkün olCeza Dairesi karar ve Cumhuriyet madığını kaydetti. KaBaşsavcılığı’na kararları, kamu vicdazan, uzatmalarla uygulanını yaralayıp isyan başvurdu. nacak tutuklama süresiduygularına yol açtığı nin, 3 yılı aşamayacağını gibi, yasaya da açıkça vurguladı. AİHS’nin 5. maddesine aykırıdır. CMK’nin 308. maddegöre, tutukluluğun makul süreyi aş si uyarınca, itiraz yoluna gidilerek, maması gerektiğini ifade eden Ka sorunun Yargıtay Ceza Genel Kuzan, anayasanın 90/son maddesi rulu’na götürülmesini diliyorum” nin, çıkabilecek uyuşmazlıklarda, ifadelerini kullandı. ‘Bahane arıyorlar’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın Yargıtay’a “Yargıtay’ın Hizbullah veya başka sanıklarla ilgili dosyayı bugün dahi öne alıp karara bağlamasına hiçbir mani hal yok” açıklamasına tepki gösterdi. Gerçeker, “Olur, olur. Gönderelim onlara dosyaları bağlasınlar iki saatte nasıl bağlayabiliyorlarsa? Bir dosyanın nasıl karara bağlanacağını bunlar bilmiyorlar. Bir dosya 84 klasör, 40 bin belge var. Bunlar nasıl incelenecek, incelenmeden nasıl karar verilecek? Bunlar ezbere söylenen sözler” ifadesini kullandı. Eleştiri konusu olan dosyaların dairelerine bir iki ay önce geldiğini söyleyen Gerçeker, “Bunları Yargıtay’a yüklenmek için bahane olarak söylüyorlarsa istedikleri kadar söylesinler. Ben arkadaşlarımın özverili çalışmalarını görüyorum. Yanlış bir şey olsa ilk başta ben söylerim bunu” dedi. 6 yıl 5 ay ve 22 gün sürmüştür. Yargıtay’ın 25 Mart 2002 tarihli kararı ANKARA Avrupa İnsan Hakları bozduğu 15 Ekim 2002 tarihinden Mahkemesi (AİHM), tutuklulukta geçen itibaren davanın incelenmesi, Devlet süreleri hesaplarken, Türkiye’den fark Güvenlik Mahkemesi’nin önünde yelı olarak Yargıtay’daki temyiz aşaması niden başlamış ve AİHS’nin 5/3. madnı dikkate almıyor. Tutukluluk süresinin desi uyarınca başvuranın ikinci tubitiş tarihiyle ilgili “ilk derece mahke tuklu yargılanma süresi başlamış olmelerinde suçlamanın esası hakkında du. Bu dönem, 25 Aralık 2004 tarikarar verildiği gün” kuralını uyguluyor. hinde, başvuranın salıverilmesiyle soOysa Yargıtay, temyizna ermiştir. Bu dönem 2 de geçen süreyi de tutukyıl 13 gün sürmüştür. Türkiye’deki luluğa ekleyerek aralaToplamda başvuran 8 rında Hizbullah üyelerinin tutukluluk sürelerine yıl 6 ay 5 günü tutuklu bulunduğu sanıkları tahYargıtay aşaması da olarak geçirmiştir.” liye etmişti. YARSAV Kurucu Başeklenirken Avrupa Tutukluluk sürelerinin kanı Ömer Faruk Emiİnsan Hakları hesaplanması konusunda nağaoğlu, AİHM’nin bu Mahkemesi AİHM’nin Türkiye’den yönde kararlarına dikkat farklı birçok kararı buluçekerken “Karar tarikararlarında bu nuyor. Cahit Solmaz’ın yöntemi uygulanıyor. hinden sonraki Yargıtay açtığı davada Türkiye’yi ya da Yargıtay Anayasa ise bu gibi süreci kararına kadarki mahkum eden mahkeme, bozma “AİHM, Avrupa İnsan çelişkili durumlarda süreç, tutuklama süremilletlerarası Hakları Sözleşmesi’nin sinin dışında değerlen(AİHS) 5/3. maddesinde dirilmektedir. Gündemanlaşma belirtilen sürenin bitiş de tartışılan konularda, hükümlerinin esas tarihinin ‘İlk derece mahkötü çıkarılan yasaların alınmasını kemelerinde suçlamanın yorumlanmasına ilişkin öngörüyor. esası hakkında karar veyargı kararları da gerildiği gün’ olduğunu harek 5 ve 10 yıllık süreletırlatmaktadır” yorumuri esas alması yönünden, gerekse bu sünu yaptı. AİHM, Solmaz’ın tutukluluk relerin hesaplanmasında, sadece ilk desüresini şöyle hesapladı: “Mevcut da rece mahkemesindeki dönemleri esas vada, AİHM, başvuranın dava konusu almaması yönünden, insan haklarına olan ilk tutukluluk döneminin, yaka ilişkin evrensel ilkelerden yana ollandığı tarih olan 3 Ekim 1995 tari mamıştır. Süre hesabı yanlıştır. Bu duhinde başladığını ve 25 Mart 2002 ta rumda da kararlarda sadece yerel rihinde mahkum edilmesiyle sona er mahkeme sürecini esas almamakla diği gözlemlemektedir. Bu ilk dönem, çelişki yaratılmıştır” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle