18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Bilim Törelliğe El Attı1) Ahlak Uzun bir süredir törelliğin (yerleşmiş davranışlar, gelenekgörenek, toplumdaki ahlaki naziyi yasaklıyor, ama diyalize son vermek suretiyle davranış biçimleri) bilimin sınırları dışında kalan, salt düşün insanlarının ve tanrıbilimci uygulanan pasif ötanaziye göz yumuyor. Hasta her iki lerin ilgi alanına giren bir konu olduğuna inanılmaktaydı. Artık bu geçerli değil. Yeni ku durumda da öldüğüne göre, böyle bir ayırıma ne gerek var? şak bilimciler bu konuyu didikliyor. İlk bölümde, Fiery Cushman* bilimin törelliğin gizemNEDENSELLİĞE YAKLAŞIM lerini gün yüzüne çıkartıyor.. B ilinçli düşün üç aşaması var. Önce düş, bir gerçeklikmiş gibi yaşanır. Ardından kişi gördüğü düşün aklının bir ürünü olduğunu fark eder. Sonunda da, denetim gücünü ele geçirir. Törellik de benzer bir süreçten geçiyor. Törel yasalar, uzun süre gerçekliğin değişmez unsurları, kökleri tanrısal buyruğa ya da salt doğrularla yanlışlardan oluşan bir tür Platonik dünyaya uzanan tartışmasız gerçekler olarak değerlendirildi. Gelgelelim, son araştırmalar törel davranışlara evrim, kültür ve insan beyninin sinirsel yapısı bağlamında bir açıklama getirmek suretiyle bizlere farklı bir seçenek sunuyor. Törelliğin görünürde böyle bir bilimsel örneğe indirgenmesi ilk bakışta ürkütücü gelebilir. Oysa, törelliğin yazarları olarak, anlağımızın gerçek yüzünü aydınlığa kavuşturarak bu anlatıyı mutlu bir sona götürebiliriz. Bunu yapmanın bir yolu evrimin törelliğe nasıl biçim verdiğini anlamaktan geçiyor. Virginia Üniversitesi toplumsal ruhbilim uzmanlarından Jonathan Haidt, öğrencilerine bir erkeğin kız kardeşi ile gizli, karşılıklı rızaya bağlı, korunmalı cinsel ilişkide bulunmasının doğru olup olmadığını sorduğunda, çoğunluğun yanıtı böyle bir davranışı yanlış buldukları yönünde oldu. lerinde ne denli bir tiksinti uyandırdığını soran Lieberman, gün gibi açık bir sonuçla karşılaştı: Daha yaşlı kardeşlerin tümü de böyle bir ilişkiden tiksinti duyarken, daha genç kardeşlerdeki tiksinti duygusu birlikte yaşanan yıllarla doğrusal işlevliydi. Daha sonra Lieberman, İsrail’in komünal yaşam alanları olan kibutzlarda birlikte büyüyen ve aralarında kan bağı bulunmayan çocukların, birbirleriyle ilişkiye girme konusunda herhangi bir kültürel tabu söz konusu olmamasına karşın, aynı unsurlara dayanarak, cinsel ilişkiden kaçındıklarına tanık oldu. Kısacası, enseste karşı geliştirilen törel yükümlülüğün, özellikle kardeşler arasında cinsel ilişkiyi önlemek üzere evrilen bir düzeneğin ürünü olduğu görülüyor. Şaşırtıcı biçimde, bunun nedeni tek başına törellikten çok, nedenselliği nasıl anladığımızla da ilgili. İnsanlar genelde eylemlerin, kusurların tersine, doğrudan birtakım sonuçlara yol açtığına inanırlar. Söz gelimi, birileri bir bovling topunu birinin ayağına doğru yuvarlasa ve o kişi topu durdurma yönünde herhangi bir eylemde bulunmasa, kukaların devrilmesine, tepkisiz kalan kişiden çok, topu yuvarlayan kişinin neden olduğunu söylemek çok daha uygunmuş gibi görünür. Kukaların yerine birinin ayak bileğini koyacak olduğumuzda da, karşı taraf önleyebilecekken, topu yuvarlayan kişinin karşısındakinin ayak bileğini incitmesine neden olduğunu söylemek daha uygun gelir. Törel sorumluluklarla ilgili yargıların başında genelde nedensonuç ilişkisini belirleme sorumluluğu geldiğin KÜLTÜREL EVRİM KONUSU Törelliğin biyolojik evrimi konusundaki kuramlar bir süredir ortalıkta olmakla birlikte, törelliğin kültürel evrimine eğilen araştırmalar çok yakın bir geçmişe uzanıyor. Tıpkı genlerimizi anababalarımızdan aldığımız gibi, kültürel kaynaklardan da birtakım değerler ediniyoruz. Genler nasıl çevreye uyum sağlıyorlarsa, değerler de toplumsal yaşamın yapısına uygun biçimde evriliyorlar. Kanada’daki British Columbia Üniversitesi insanbilim uzmanlarından Joseph Henrich önderliğindeki bir ekip yaptıkları çarpıcı bir araştırmada, Alaska’dan Sibirya’ya, 15 farklı toplumun törel normlarını incelemek amacıyla ekonomiyle ilgili basit oyunlardan yararlandı. Söz gelimi bir oyunda deneklere, size 30 dolara çıkartmak üzere 10 dolar borç versek elde ettiğiniz kazancın ne kadarını bize verirsiniz diye soruldu. Araştırmacılar bu deney sonucunda toplumların verme, güven ve karşılıklılık düzeyleri arasında çok büyük farklılıklara tanık oldular. Bu, toplumsal normlar deneklerin ekonomiyle ilgili deneyimleriyle bağlantılıydı. Bireyler arasında karşılıklı güven duygusunun güçlü olduğu toplumlarda, sonunda ekonomik zenginliğe yol açan, iş bölümü ve açık pazarlarda mal değiş tokuşu gibi uygulamaların da yaşandığı görülüyor. Gerek dirimsel (biyolojik), gerekse kültürel evrim, törelliği, uyarlanabilir tasarım ilkeleri açısından açıklamaya çalışır. Ancak bir başka araştırma alanı köklü törel ilkelerin ardında bilişsel yapı kazalarının yatabileceğini gözler önüne seriyor. Eylemlerle kusurlar arasındaki farkı düşünün. Çoğu kişi etkin olarak zarar vermenin edilgen olarak zarar verilmesine izin vermekten daha kötü bir durum olduğuna inanır. Örneğin, A.B.D Yüksek Mahkemesi ve Amerikan Tıp Birliği morfin verme yoluyla aktif öta ENSEST KONUSU Ancak bunun nedeni sorulduğunda öğrenciler yanıtlamakta zorlandılar. İlişkinin korunmalı olması sakat çocuk korkusunun söz konusu olamayacağı anlamına gelmekteydi. Gizlilik de olaydan utanç duymayı olanaksız kılmaktaydı. İlişkiye her iki tarafın rıza göstermesi de, çiftin pişmanlık duyma olasılığını ortadan kaldırmaktaydı. O halde, böyle bir ilişkinin nesi yanlıştı? Belki de aralarında kan bağı olan kişilerin cinsel ilişkiye girmeleri anlamına gelen ensest kavramı, din, yasalar, anababa ve akranlardan geçen keyfekeder bir tabudan ibaretti. Ancak bir başka olasılık da, bu tür birlikteliklerin genellikle daha sağlıksız çocukların doğmasına neden olması yüzünden, insanlarda enseste karşı bir tiksinti duygusunun evrilmiş olmasıydı. Miami Üniversitesi evrimsel ruhbilim uzmanlarından Debra Lieberman bu iki karşıt görüşü son derece ustalıklı bir deneyle araştırdı. Bin kişiyi aşkın bir denek grubuna ensest ilişkiye girme düşüncesinin kendi * Fiery Cushman: Harvard Üniversitesi törel ruhbilim uzmanı, New Scientist, 16 Ekim 2010, Türkçesi : Rita Urgan CBT 1242 / 15 7 Ocak 2011 den, topu yuvarlayan kişiye daha çok yüklenilir. Bu tür yargıları araştırmak amacıyla, kısaca fMRI olarak bilinen, manyetik titreşimli görüntüleme yönteminden yararlanan sinirbilimciler kusurları yargılarken beynin farklı bölgelerindeki etkinliğin eylemleri yargılarken meydana gelen etkinlikten çok daha yoğun olduğunu ortaya koydular. Bu bölgelerin bir çoğu tasarlanmış, çaba gerektiren, mantıklı düşünce ile bağlantılı. Kusur yoluyla zarar vermenin törel açıdan yanlış olduğunu belirtme eğilimi bir kişinin bu bölgelerde sergilediği etkinliğin yoğunluğu ölçüsünde artıyordu. Öyle ki, zarar verici bir eylemi yargılamak oldukça kolay, zarar verici bir kusuru yargılamaksa çok daha zorluymuş gibi görünüyor. Yukarıda belirtilen araştırmaların tümü de törel yasaların insanların zihninde oluştuğu görüşünü paylaşıyorlar. Çok kişi için bu durum son derece ürkütücü. Bu kişiler törel yasaların değişmez ve sonsuza dek kalıcı olması gerektiğine inanıyorlar. Törelliği bilimsel açıdan kavramaya başladıkça toplum kargaşaya yenik düşecek değil. Tam tersine, bu durumda insanlar törel düşüncelerini daha soylu amaçlara göre biçimlendirebilirler. Törelliği aklın bir özelliği olarak tanıdığımızda, onun geleceğini denetim altına almamızı sağlayacak sihirli bir güce de sahip oluruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle