08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 6 OCAK 2011 PERŞEMBE AKP, kamu vicdanını rahatsız eden tahliyeler nedeniyle tartışılan yasanın sonuçlarını bile bile adım atmadı BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Adalete ‘domuz bağı’ İLHAN TAŞCI İslam: Dehşet Manzara İçeride: * İflas etmiş bir hukuk ve yargı! 10 yıl boyunca insanları yargılanmadan, hüküm giymeden esir tutan ve hayatları bitiren bir siyasal ve hukuki çürümüşlük ortamı! Adalet ne devletin, ne ülkenin ne de bireyin temeli! Kokuşmuşluktan dışarıya adım atamıyorsunuz! Korku! * Hizbullahçılar, çok değil, 10 yıl öncesinin dehşet örgütü, 188 kişinin katilleri, terör ve cinayet tarihine domuz bağları ile geçmiş, sadece bir adamı 42 kişinin öldürülmesinden sorumlu ölüm makinesi olarak kayıtlara geçmiş... “Yasa” gereği özgürler hepsi... * Belki de en önemlisi, sonrası: Binlerce kişi onları “tekbirlerle” karşılamış! Allah Allah ya Allah!!! Yüzlerine bakıyorum, hepsi on binlerce kişiyi, “düşmanı”, öldürebilir! Hazırlar! Din uğruna! * Veee Başbakan’ın uçağından eksik olmayan bir dinci gazetede katli vacip yazıları... * Yine serbest bırakılan bir “mafya reisi”, kimine göre 50 kimine göre 100 arabalık bir konvoyla karşılanmış cezaevi kapısında! * Çarpışanlar ülkesi! Vuruşanlar ülkesi! Yüz binlerce, milyonlarca evsiz barksız, işsiz güçsüz, ne iş olursa yapacak insanların ülkesi burası! Katiller, caniler dışarı! Çünkü onlar iktidara karşı değiller! İktidarın sevgili kulları! Buna karşılık, Balbay, Özkan, Perinçek ve arkadaşları, subaylar, komutanlar; gerçek aydınlar, yazarlar, gazeteciler, düşünenler, içeri! Çünkü onlar katil değiller ve üstelik iktidarın anlayışına, ülkeyi derin toplumsal uçurumlara ayırmasına, bölüp parçalamasına, ülkede dinci bir yapı oluşturulmasına karşılar! Hukuk, yargı, adalet, 12 Mart’ta (1971), 12 Eyül’de (1980) bile bu kadar anlamsız, bu kadar tarafgir, bu kadar insan düşmanı, bu kadar siyasal olanın emrinde olmamıştı! Hukuk ve adalet yoksa bir ülkede, hiçbir şey yoktur. Demokrasi zaten yoktur! İnsan hak ve özgürlükleri de yoktur! Can, mal güvenliğiniz de yoktur! Basın özgürlüğü hele, hiç yoktur! Karanlıkların ruhları, ceplerinde veya ellerinde suç unsurlarıyla evinizi ve çalışma ofisinizi basabilir, palas pandıras götürülebilirsiniz; dinledikleri telefonlarınızdan birkaç sözcük bulup suç unsuru yaratabilirler; içeri atıldınız mı 10 yıl çıkmayabilirsiniz! Ne siyasal namus ve ahlak kaldı, ne hukuksal! Dışarıda: Pakistan’da ülkenin en büyük eyaleti olan Pencap Valisi Salman Teysir’i, koruması 27 kurşunla delik deşik ediyor. Vali, iktidara yakındı ve ülkenin önemli siyasetçisiydi. Vali, “İslama hakaret” olarak adlandırılan yasaya karşı çıkmış. Yasa, bir Hıristiyan kadını İslama hakaret ettiği gerekçesiyle idama mahkum etmişti. Taliban ve köktendincilerin kıskacı! Ülke yoksulluktan kırılıyor, yoksullukkargaşalık ve İslami siyaset iç içe... İnsan hakları ve özgürlük?! Sudan, soykırımın gerçekleştiği ve başkanının kırmızı bültenle arandığı bir ülke; ülke sonu gelmez iç savaş içinde ve bölünebilir! İnsan, bir kan torbası! İran! Siyasal İslam iktidarı üzerinde karabulutlar yoğunlaşıyor. Atom bombası üretiyor, İsrail’i yoketme azminde! Atom bombası ilk İran’da patlayabilir! Irak, SünniŞii, Araplar ve Kürtler, El Kaide ve Amerikalılar tabii... Gizli açık bir içsavaş sürüyor! Afganistan, Siyasal İslamcı Taliban, ElKaide ile NATO ülkleri arasında bölünmüş bir ülke. İç savaş sürüyor! Mısır, dincilerin savaş alanı! Yeni yılın ilk gününde bir Kıpti kilisesine atılan bomba ile 21 Mısırlı Hıristiyan öldürüldü! Kıptiler protestoda! Sürünme hakkı, öldürülme hakkı, yoksulluk ve açlıktan ölme hakkı! Buraları İslam ülkeleri! Yoksulluğun, siyasi iktidar çatışmalarının, cinayetlerin, savaşların, yoksullukların kol gezdiği yerler, doğudan batıya, kuzeyden güneye! Emperyalizmin ve yerli kuklaları veya işbirlikçilerinin, sömürge, sömürü pazarı! Ellerinin altında her şeyi yapabilecekleri ve yaptırabilecekleri milyarı aşan bir nüfus ve büyük, muazzam bir arazi! Kimilerinin, oraları kendi vatanlarının sandığı! İslamın kullanılarak, ulusların, toplulukların, halkların birbirine kırdırıldığı bir dünya! http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] ANKARA AKP, AB’ye uyum gerekçesiyle 2005 yılında düzenlediği, ancak uygulamasını beş yıl ertelediği tutukluluk süresine ilişkin yasa maddesiyle “adaleti” düğümledi. Oysa yasanın TBMM’deki görüşmeleri sırasında bugün tartışmaların odağına yerleşen madde üzerinde tek satır konuşma yapılmamış olması da Türkiye’ye özgü bir durumdu. Avrupa ülkelerindeki 34 yıllık tutukluluk süreleri, adil yargılanma hakkı hiçe sayılarak, 10 yıla varan tutukluluk süresini yasa maddesine dönüştürenin de, uygulamasını 5 yıl Yüksek yargının “yangın bacayı sardı, sistem tıkandı” yakarışına kulak tıkayan AKP, 5 yıllık sürede Yargıtay’ın yükünü hafifletmeye dönük hiçbir adım atmazken, “pranga” olarak nitelendirdiği yargıdan kurtulmakla zaman doldurdu. erteleyenin de AKP olduğu yok sayıldı. Yüksek yargının “yangın bacayı sardı, sistem tıkandı” yakarışına kulak tıkayan AKP, 5 yıllık sürede Yargıtay’ın yükünü hafifletmeye dönük hiçbir adım atmazken, “pranga” olarak nitelendirdiği yargıdan kurtulmakla zaman doldurdu. Bu süreç, ilk aşamada kamu vicdanını yaralayan Hizbullah ve cinayet sanıklarının tahliyesiyle sonuçlandı. Yeni yıl için geri sayımın başladığı günlerde cezaevlerindeki tutuklular için her dem diri olan tahliye umudu daha da güçlendi. Cezaevindekiler hükümlüler hariç 31 Aralık 2010 tarihine kilitlendi. Bu beklentinin nedenini anlayabilmemiz için 2005 yılına gidilmesi gerekiyor. süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez” hükmünü içeriyordu. Tutuklulukta süre sınırlaması AİHM’de Türkiye’nin adil yargılanma ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle verilen mahkumiyetler İki kat önergesi AKP’den 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren Ceza Mahkemeleri Yasası’nın tutukluluk sürelerine ilişkin 102. maddesi “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk gerekçe gösterilmişti. Düzenlemenin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri sırasında tek bir konuşmanın yapılmamış olması da hayli dikkat çekiciydi. Maddeye ilişkin yapılan işlem, Genel Kurul’da okunup, “kabul edenler, etmeyenler” oylamasıyla Türkiye’nin gündeminin odağına oturan düzenleme kabul edilmişti. Örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin iki katı biçiminde uygulanmasına ilişkin önerge ise iktidar partisi AKP milletvekilleri tarafından verildi. Bugünden geriye dönülüp bakıldığında 2005 yılındaki önergenin gerekçesi çok anlamlıydı: “Bu suçlara bakan mahkemelerdeki yargılamalar uzun sürdüğü için.” Acılı oğuldan Başbakan’a soru CHP karşı çıktı ama... Henüz yürürlüğe girmemiş ve yargılama yapmaya başlamamış olan “özel yetkili mahkemelerdeki” yargılamaların uzun sürdüğü önceden nasıl bilinebilmişti sorusu yanıtsız kaldı. İktidar milletvekillerinin bu bakış açısı, kapatılan DGM’lerin yalnızca tabelalarının değiştirildiğinin de bir ön kabulu sayılabilirdi. O dönemde CHP özel yetkili mahkemelere karşı çıkmıştı ama sayısal çoğunluğu yetmemişti. Yasa maddesi, istinaf mahkemelerinin kuruluşunun beklenmesi için 1 Nisan 2008 tarihine ertelendi. Ancak o günden bugüne kadar kâğıt üstünde kurulu olan istinaf mahkemeleri hiç yaşama geçmedi. Ardından da tutukluluk süresine ilişkin maddenin yürürlük tarihi 31 Aralık 2010 olarak belirlendi. ‘Sizin tepkiniz ne olurdu’ İstanbul Haber Servisi Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinin 1994 yılında öldürdükleri öğretmen Recep Oyur’un oğlu Ahmet Arif Oyur, kararın sanıklar için af niteliği taşıdığını söyledi. Oyur, babasının güpegündüz, yüzlerce kişinin gözü önünde, ensesine isabet eden iki kurşunla infaz edildiğini belirtti. Adalet Bakanı’nın, Yargıtay’ın bu gelişmeye karşı önlem almamasını eleştiren Oyur, “Bu örtülü bir aftır. Bunu ben vatandaş olarak anlayabilmiş değilim. Bu saatten sonra serbest bırakılanların çoğu, hatta tamamı firar edecek” dedi. Oyur, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e de “Sizin genç babanızı Diyarbakır’da, il merkezinde Hizbullahçılar tutup çarşı ortasında kurşunlayıp, ondan sonra bunu planlayıp azmettirenler 10 sene sonra serbest bırakılır ve elini kolunu sallarsa siz buna ne tepki göstereceksiniz” diye sordu. ? Üsküdar’da 19 Ocak 2000 tarihinde bir gecekondunun çevresinde yapılan kazılarda 10 ceset çıkarılmıştı. Süre tartışması Silivri mahkemelerinde süren yargılamalardaki “uzun süren” tutukluluklarla birlikte tutukluluk sürelerine ilişkin tartışma da Türkiye gündemine girdi. 31 Aralık için geri sayım başlarken her hukukçunun tutukluluk süresine ilişkin hesabı da kendi bakış açısını yansıtır nitelikteydi. Kimisi adi suçlarda tutukluluğun 3, örgütlü suçlarda 6 yıl olacağı görüşündeydi. Kimileri ise adi suçlarda 5, örgütlü suçlarda ise tutukluluğun 10 yıl olduğu iddiasındaydı. Oysa önergenin ilk hali 2+1, dolayısıyla örgütlü suçlar için 6 yıl olarak belirlendi. Ancak AKP bu süreyi adi suçlarda 3+2, örgütlü suçlar için de iki katı olarak düzenledi. Hizbullah vahşeti İstanbul Haber Servisi Şeriatçı terör örgütü Hizbullah davası sanıklarının, serbest kalmalarına tepki sürüyor. Hizbullah üyelerinden 16’sı Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Onlarca kişinin katledilmesinden sorumlu tutulan sanıkların yargılandığı davanın oturumu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 26 Ocak’ta görülecek. Yurtdışına çıkış yasağı bulunan sanıkların Yargıtay’da mahkumiyetlerinin onaylanmasıyla ortadan kaybolabileceklerine dikkat çekildi. Önceki gün tahliye olan sanıkların adli kontrol sistemi kapsamında dün imza atmaya gitmediği öğrenildi. Beykoz’da bir villaya 17 Ocak 2000’de düzenlenen operasyonda çıkan silahlı çatışmada, Hizbullah terör tünün elebaşı Hüseyin Velioğlu ölü olarak ele geçirildi. Üsküdar’da Hasippaşa Mahallesi’ndeki gecekondunun çevresinde 19 Ocak 2000’de yapılan kazı çalışmaları sonucu 10 ceset çıkarıldı. Burada ölü bulunanlar arasında işadamlarından Ramazan Yaşar, Cihangir Gaffari Negiş ve Salih Dündar da yer aldı. Kartal’da Çavuşoğlu Mahallesi’ndeki villa tipi evin bahçesinden de 8 ceset çıkarılmıştı. Tüm kurbanların “domuz bağı” yöntemiyle bağlanıp, boğularak öldürüldükten sonra gömüldükleri belirlendi. Öldürülenlerden birinin kafatasında beton çivisi bulunduğu, bazılarının da kol ve bacaklarının kırıldığı kesildiği tespit edildi. Beykoz’daki villada, aralarında kaçırılarak öldürülen kişilerin sorgu kasetlerinin yer aldığı binlerce video ve teyp kaseti ele geçti. olduğu iddia edildi. Hizbullah’ın Mersin örgütlenmesi içinde yer aldığı, feminist islamcı olarak bilinen Konca Kuriş’in 1998’de kaçırılması olayında yer aldığı öne sürüldü. Emniyet’ten yapılan açıklamada, İnan’ın da aralarında bulunduğu şüphelilerin, sorgularında, 19971999 yılları arasında, 17 Ocak 2000 tarihinde Beykoz’daki hücre evinde öldürülen Velioğlu’nun talimatları ile İstanbul’da 20, Adana’da 9, İçel’de 13, Konya’da 4 ve Antalya’da 1 kişi olmak üzere toplam 47 kişinin kaçırılması ve sorgulanarak öldürülmesi eylemlerine karıştıklarını itiraf ettikleri belirtildi. Sanıklar hakkında, İstanbul DGM’lerdeki üç ayrı dava birleştirildi. Toplam 26 sanıklı davanın iddianamelerinde, İnan ile İlyas Kutulman’ın da aralarında yer aldığı 9 sanığın, “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” suçundan, “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına mahkum edilmeleri talep edildi. Tutuklu sanıklar İnan, örgütün İstanbul sorumlusu İlyas Kutulman ile Burhan Ekineker, Abdülsettar Yıldızbakan, Selahattin Alkan, Mehmet Bayram Eren, Emin Ekici, İbrahim Evliyaoğlu önceki gün tahliye edildi. Davanın tek tutuklu sanığı ise 10 kişinin cesedinin çıkarıldığı Üsküdar’daki evin kiracısı Cevat Işıklı 10 yıllık süre dolmadığı için çıkamadı. İktidar Yargıtay’ı suçladı Yorum farklılıkları sürerken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Hizbullah ve PKK davalarındaki gibi örgütlü suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıl olabileceğine hükmetmesiyle gözler hükümete çevrildi. Ancak, düzenlemeyi yapan, art arda erteleyen ve ceza oranlarını belirleyen hükümet ise Yargıtay’ı suçlama yoluna gitti. Oysa Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker neredeyse her konuşmasında, dosya yükü altında ezildiklerini, “yangının bacayı sardığını” bir an önce sorunun çözümü için yeni daireler kurulmasını ve üyeler atanmasını önerdi. ‘Korkuyoruz...’ Eski DEP Milletvekili Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar da “Katiller yine sokakta. Kendimiz, çocuklarımız, eşimiz, dostumuz için yeniden korkmaya başlayacağız” dedi. Mehmet Salih Dündar’ın kardeşi Ziver Dündar ise “Şoktayız. Ne diyeceğimizi şaşırdık” diye konuştu. Örgütün öldürdüğü Konca Kuriş’in bir yakını da “Korkuyoruz. Bu yüzden konuşmak istemiyoruz” dedi. İnan, Velioğlu’nun akıl hocası Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın ise bir dönem birlikte hareket ettiği terörist, örgütün öldürülen lideri Velioğlu tarafından bizzat sorgulandığı ortaya çıktı. Örgütün yöneticileri arasında yer alan Edip Gümüş ile Cemal Tutar’ın yakalanmasının ardından Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu olduğu belirtilen Hacı İnan da yakalandı. İnan’ın, Velioğlu’nun akıl hocası örgü Amaç yeniden şekillendirmek Hükümet ise Yargıtay’daki 1.5 milyona dayanan dosya sayısını göz ardı etti. Bir hesaba göre bugün itibarıyla Yargıtay’a temyiz için dosya gönderilmese bile 5 yıldan önce mevcut dosyalar eritilemeyecek. İlk günden beri ayaklarındaki “pranga” olarak gördükleri yargıyı yeniden şekillendirme arayışına girişen hükümet, tutukluluk süresiyle ilgili olarak eleştirdiği Yargıtay’ın yükünü hafifletmek için hiçbir adım atmadı. Hükümet, bunun yerine Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştirebilmek için anayasa değişikliğine gitti. 12 Eylül’deki halkoylamasında “evet” çıkmasının ardından, iktidar güdümündeki yüksek yargı yapılanmasına gidildi. Seri katil serbest kalabilir Haber Merkezi Tutukluluk sürelerini sınırlayan düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle İstanbul’un Kartal, Ümraniye ve Maltepe ilçelerinde beş kişiyi öldürdüğü, dört kişiyi gasp ettiği ve bir kişiye de tecavüz ettiği iddiasıyla 2002 yılında yakalanan Durmuş A’nın dosyası da raflardan indirildi. İşlediği cinayetleri itiraf eden Dursun A. 5 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Düzenleme kapsamında Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) öğrencisi Begüm Kartal’ın Malatya’da katıldığı bir düğünde rastgele açılan ateş sonucu ölümüyle ilgili 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan Osman Ulu da tahliye edildi. ‘Dikilmiş elbise giyilemiyor’ AYİM’in 3 komutanın terfisine ilişkin gerekçeli kararında Başbakanlık’ın savunmasının hukuki olmadığı vurgulandı. Başkan Arslan, yargı kararının uygulanmasını beklediklerini söyledi BARKIN ŞIK ANKARA Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin (AYİM) Tümgeneral Gürbüz Kaya, Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu’nun, “Bir üst rütbeye terfi ettirilmeme işleminin iptali” istemini yerinde bulduğu kararın gerekçesi yayımlandı. AYİM Başkanı Abdullah Arslan, hükümetin tepkisini çeken kararla ilgili olarak Cumhuriyet’e, “Dikilmiş ama giyilemeyen bir elbise var. Bizim kararımız üç generalin statü kazanmalarıyla ilgili” dedi. Arslan, kararı uygulamanın yürütmeye ait bir konu olduğunu belirtirken, beklentilerinin yargı kararına uyulması yönünde olduğunu söyledi. Arslan, YAŞ’ta alınan terfi kararının 30 Ağustos’ta uygulanmak üzere alındığını ve bu tarih itibariyle terfiye engel bir durum olmadığının da altını çizdi. AYİM Daireler Kurulu, 24 Aralık 2010’da komutanların başvurusu üzerine terfi kararınını uygulanmamasına ilişkin işlemin iptaline karar vermişti. AYİM’in gerekçeli kararında, “Davacının terfisine kanunen engel yok. Terfi ettirilmeme işleminin hukuka aykırı olduğu değerlendirilmiştir” denildi. Kararda, Başbakanlığın, müşterek kararname düzenlenmesi aşamasında da davacının yeterliliğini değerlendirerek, olumlu/olumsuz işlem tesis etmek konusunda takdir yetkisi bulunduğu savunmasına itibar etmenin hukuken mümkün görünmediği kaydedildi. Kararda, “Terfi kararının yürürlüğe gireceği 30 Ağustos’a kadar davacıların tutuklanmadığı ve haklarında açığa alınma işlemi tesis edilmediği, dolayısıyla terfiye objektif bir engelin bulunmadığı açık” denildi. Fatura yargıya 2.5 YIL HAPİSLE YARGILANACAK ERZİNCAN (Cumhuriyet) Başbakan Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiası üzerine, dönemin Üçüncü Ordu Komutanı olan Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkında 2.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Erzincan’da “İrtica ile Mücadele Eylem Planını” uyguladıkları iddiasıyla yargılanan Berk’in 2008’de Kemaliye’nin Başbağlar köyünde yurttaşlara “Başbakan’ın memleketi sattığını da biliyor musunuz?” dediği iddia edilmişti. Tartışmalı düzenlemeyi getirenin kendisi olduğunu gözden kaçıran hükümet, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin tutukluluk süresini 10 yıl belirlemesinde sorumululuğu da yüksek yargıya yıktı. Dairenin kararı bir yönüyle 10 yıl tutukluluğu doğal sayan bir anlayışı yansıtırken, bir başka açıdansa yargının çöktüğünü ve yargılama yapılamadığının itirafı olarak da okunabilirdi. Bir anlamda yaşananların “sorumlusu” konumundaki hükümet, kamu vicdanını kanatan yasa maddesini değiştirme mesajını da bugüne kadar vermedi. Düzenlemeyi yapan AKP iken faturanın yargıya ödetilmesi yolu seçildi. Maraş olaylarında 6 kişi serbest KAHRAMANMARAŞ (Cumhuriyet) Kahramanmaraş olaylarının 32. yıl dönümünde yaşanan gerginliğin ardından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan 6 kişi ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Görüntülerden tespit edilen diğer kişilerin arandığı bildirildi. Seçim kavgası: 1 ölü 18 yaralı ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Şanlıurfa’da Sulama Birliği seçimleri nedeniyle aralarında daha önce husumet bulunan Uzunköy ve Mutluca köyünün sakinleri arasında Kısas yolunda kavgada çıktı. Kavgada köylülerden Ahmet Arslan yaşamını yitiriken, 18 kişi yaralandı. Olayla ilgili çok sayıda kişi gözaltına alındı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle