Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
7 EYLÜL 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Sonucu Etkileyebilecek
Tuzaklar
Seçmenin sandığa giderek, evet ya da hayır
oyunu kullanması için propaganda yapanların
önünde, bugünün dışında üç tam gün var. Bu üç
sayılı günü en iyi kullanan tarafın, ipi çok az farkla
göğüsleyecek olduğunu, seçim sonuçlarını
doğruya en yakın olarak tahmin ettiklerini
kanıtlayan iki araştırma kuruluşunun son raporları
da ortaya koyuyor.
O kuruluşların birisinin yöneticisi olan Adil Gür,
dünkü Taraf gazetesinde yayımlanan söyleşisinde,
bu kıldan ince farka “Başbakan’ın hırçın çıkışlarının
etkisinden” söz ediyordu.
Başbakan, son konuşmalarında, pazar akşamı
sandıktan çıkacak sonuçların, ne iktidar ne de
muhalefet için birer güvenoyu sayılamayacağını
söylese de, kampanyayı daha başından beri
gerçekten hırçın sürdürmektedir. Çabuk
sinirlenen bir yapının sahibi olan Erdoğan’ın
anayasada yaptığı değişiklikleri, bundan sonrası
için tasarladığı yakın geleceğe ulaşmasını
sağlayan bir köprü olarak gördüğü biliniyor.
Başta halkoylamasının tersine tepmesi olmak
üzere, tasarılarını geciktirecek her sonucu yok
etmek istemesi bundandır. Dün başlayan yeni
Adalet Yılı için Yargıtay’daki törene katılmamayı
yeğlerken, bir gün önce Kazlıçeşme
konuşmasında, yargının ayaklarına pranga
vurduğunu söylemesi, Erdoğan’ın anayasa
değişikliğinin bilinçaltındaki gerekçesini de açığa
çıkarmaktadır. O pranga dediği şeyleri, yüksek
yargının bugünkü yapısını kımıldatmayacak
şekilde kullanarak, az zamanda kendi düşlediği bir
yargıyı oluşturacağının ortaya çıkmış olması, evet
yanlıları için de düşündürücü olmalıdır. AKP’nin
Kazlıçeşme mitingi, katılım ve alan düzenlemesi
açısından, CHP’nin 80 öncesindeki Ecevit’li
Taksim mitinglerini andırır gibiydi. Tek farkla,
pazar günü toplanmış olan kalabalıkta o tür
canlılıktan eser yoktu. Başbakan’ın uğraşları da
kitleleri heyecanlandıramadı. Kitleler de benzer bir
ateşlemeyi kürsüye yöneltmeyi başaramadı.
İşgüzar bir belediye başkanı
Bu durumun iki tarafın kurmaylarının yeni
arayışlarına neden olması doğaldır. AKP’nin
CHP’li Avcılar Belediye Başkanı’nın
işgüzarlığından doğan mahut afiş olayının
peşini ısrarla bırakmak istemeyişini gören CHP
yöneticilerinin, kendi sorumluluklarında olması
gereken kurumsal bir görevi üstlenmeye kalkan
Belediye Başkanı için, gerekli -tedbirli geçici ihraç
isteği gibi- parti içi yaptırımları pazar gününden
önce sonuçlandırmaları, bazı hevesleri
kursaklarında bırakacak şekilde olmalıdır.
Bu da Uslu Salim Bey potu
Halkoylaması için kullanacakları oyu açıklamak
istemeyen sivil toplum örgütleri yöneticilerini,
bitaraf olan bertaraf olur tehdidi ile korkutmak
isteyen Başbakan’ın kırdığı potu gidermek için
devreye giren Hak-İş Konfederasyonu Başkanı
Salim Uslu’nun kaş yapmak isterken göz
çıkarmaya benzeyen sözleri de, evet cephesi için
talihsiz bir örnek olmuştur. Uslu, TÜSİAD ve
TOBB gibi sivil toplum kuruluşlarını bu tutumları
yüzünden konsomatrislikle suçlayınca karşılaştığı
tepkileri azaltmak için, 2001 yılında bu ve benzer
STK’lerle bir anayasa değişikliği için oluşturdukları
platformun arkasına sığınmak istiyor. Ama
düşünmüyor ki, eleştiriler, değişikliğin toplumun
tüm katmanlarını kucaklamayı kabul etmeyerek,
parlamentodaki çoğunluğunu yeterli gören bir
anlayışın dayatmacılığının sonucudur.
Kaldı ki ülkenin üçüncü büyük işçi
konfederasyonunun başkanı, sözlerine inanılmaz
gibi göstermek istediği kimseleri eleştirmek için
kullandığı, örneğin, hizmet sektörünün alın teri ile
yapılan öteki işkollarından birisi olduğunu fark
etmeyecek kadar, kendisini AKP’nin arka
bahçesinin bahçıvanlığına kaptırmış olduğunu da
fark etmiyor.
Anlaşılan, Uslu Salim Bey için, “Evet diyerek,
iktidar belediyelerinde toplusözleşme yetkisi
kapmak varken, emeğe değer vermek mi?”
düşüncesi ağır basıyor.
Faks: 0 216 302 82 08 [email protected]
Yeniden gündeme gelen Diyarbakõr Cezaevi’nde işkence görenler, müzeye dönüştürülmesini talep ediyor
‘12 Eylül’ün en çirkin yüzü’MAHMUT ORAL
DİYARBAKIR - 12 Eylül faşist
darbesinin en çirkin yüzü olan
Diyarbakõr 5 No’lu Cezaevi,
darbenin 30. yõldönümünde bu kez
AKP mitinglerinde yeniden
gündemde. AKP, binlerce kişinin
işkencelerden geçirildiği, insan
olmaktan utandõran uygulamalarõn
gerçekleştirildiği cezaevini yõkmak,
yerine okul yapmak istiyor. Ancak
binanõn taş duvarlarõnõn yõkõlmasõ,
30 yõl önceki anõlarõ silmeyecek. “O
okul Diyarbakır’daki tek okul
olsa bile çocuklarımızı,
torunlarımızı oraya göndermeyiz”
diyen işkence mağdurlarõ ise
cezaevinin müzeye
dönüştürülmesini talep ediyor.
Yeni neslin “cezaevi alt köşesi”
veya “üst köşesi” diyerek yalnõzca
bir durak olarak algõladõğõ
Diyarbakõr 5 No’lu Cezaevi’nde en
az 32 kişi yaşamõnõ yitirdi.
Cezaevinde işkence yöntemleri 12
Eylül askeri cuntasõnõn vahşetini
gösteriyor; dõşkõ yedirme, köpeğe
selam verdirme, canlõ fare yedirme,
havalandõrma sõrasõnda onlarca
tutuklunun “tepe ol” emriyle üst
üste bindirilerek en tepeye çõkarõlan
birine de askeri marş okutulmasõ,
ranza altõna girme emri verilmesinin
ardõndan, dõşarõda kalan kol, bacak
veya ayaklara kalaslarla ezilircesine
vurulmasõ, “kervan ol” komutuyla
ardõ ardõna dizdirilen tutuklularõn
artõk yürüyemeyecek hale varana
kadar yürütülmesi gibi insanlõk dõşõ
uygulamalar... 17 Mayõs’õ 18 Mayõs
1982’ye bağlayan gece Diyarbakõr
zindan tutsaklarõndan Ferhat
Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Önen
ve Mahmut Zengin, insanlõk dõşõ
işkence ve vahşeti protesto için
kendilerini yaktõ. O andan sonra
cezaevinde direniş örgütlendi ve
işkenceciler giderek geri adõm
atmaya başladõ.
Tarõm Bakanõ Mehdi Eker de
cezaevinin taşõnmasõ için yeni
cezaevi yapõlmasõ gerektiğini, buna
ilişkin projenin Adalet Bakanlõğõ
tarafõndan hazõrlandõğõnõ açõkladõ.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
da Diyarbakõr’daki mitinginde
cezaevinin yõkõlacağõnõ açõkladõ.
Diyarbakõr Cezaevi’nin 12 Eylül ile
ilgili toplumsal bellek olduğunu
belirten STK’ler, buranõn müze
olmasõ için imza kampanyasõ
başlattõ. Halen de internet üzerinden
devam eden kampanyada on
binlerce imza toplandõ.
Erdoğan’a
açık
mektup
DİYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu)
- Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’õn
12 Eylül’de işkenceler-
le bilinen Diyarbakõr
Cezaevi’nin yõkõlaca-
ğõnõ açõklamasõnõn ar-
dõndan 78’liler Girişi-
mi Sözcüsü Celalettin
Can, Erdoğan’a bir
mektup yazarak, ceza-
evinin insan haklarõ
müzesine dönüştürül-
mesini istedi.
Diyarakõr Cezaevi’nin
Kürtlerin hafõzasõnda
acõ yüklü bir sembol
olduğunu belirten Can,
mektubunda “Türki-
yeli Kürtlerin uğradı-
ğı katmerli haksızlı-
ğın, adaletsizliğin,
her şeye rağmen bir
halkı halk yapan di-
reniş ruhunun da ci-
simleşmiş ifadesidir
Diyarbakır Cezaevi.
Diyarbakır’da ‘da-
mardan girerken’, bu
cezaevinde uygula-
nan vahşetin sorum-
luları hakkında şim-
diye kadar hiçbir iş-
lem yapılmayışını hiç
kendinize sordunuz
mu? Partinizin bele-
diye başkanı olduğu
bir İstanbul semtine
dikilen devlet kahra-
manları anıtının başı-
na, vahşetin uygula-
yıcısı Esat Oktay Yõl-
dõran adının yazılma-
sının akla yakın baş-
ka bir izahı var mı-
dır” diye sordu. Can,
gerçeklerle yüzleşil-
mesi gerektiğini belir-
terek Diyarbakõr Ce-
zaevi’nin müzesiye
dönüştürülmesi ge-
rektiğini söyledi.
‘AKPkandõramaz’TÜREY KÖSE
ANKARA - CHP Kahramanmaraş Millet-
vekili Durdu Özbolat, 12 Eylül öncesinde ve
sonrasõnda yargõlanmõş, işkence görmüş Dev-
rimci-Yol çizgisinden gelen bir politikacõ.
Özbolat, “AKP, yüreği olan hiçbir solcuyu,
devrimciyi kandıramaz. Biz iş-
kenceler görürken, binlerce ar-
kadaşımızı kaybederken, bunlar
özel korunuyordu” diyor.
Kendi ölüm raporumu
gösterdiler: 1976’dan itiba-
ren sol, devrimci hareketlerden
etkilendim. Ailemden birçok insanõ
da kaybettim bu mücadelede. Si-
yasal nedenlerle ilk kez tutuklan-
dõğõmda 15 yaşõndaydõm. Daha
sonra da 30-40 kez tutuklandõm, 6-
7 kez cezaevine girdim. 12 Ey-
lül’de yakalandõm, 2.5 yõla yakõn
süre cezaevinde yattõm. 92 gün çok
ağõr işkence gördüm Maraş Ceza-
evi’nde. Devrimci Yol hareketi
içindeydim. Birçok arkadaşõmõ iş-
kencede kaybettim. İşkencede ölen çocukluk
arkadaşõm Fehmi Özarslan hâlâ gözlerimin
önünde. Ben kendi ölüm raporumu da gördüm
işkence sõrasõnda. Bir suçlamayla ilgili yargõ-
lanõyorduk, suçlamayõ kabul etmeyen Fehmi
Özarslan işkencede öldürüldü. Bana da, “Suç-
lamayı kabul etmezsen senin de sonun böy-
le olacak” diye kalp yetmezliğinden öldüğüm
kendi ölüm raporumu gösterdiler. Adana Sõ-
kõyönetim Komutanlõğõ’nda yargõlandõk, tah-
liye olduk. Arkasõndan beraat ettik.
AKP samimi olamaz: Milletvekili se-
çildikten sonra anayasanõn geçici 15. madde-
sinin kaldõrõlmasõ için müteakip defalar öner-
geler, kanun teklifleri verdim. İk-
tidar bunlarõn hepsine kulağõnõ tõ-
kadõ, hatta dalga geçerek cevap
verdi. Erdal Eren’in idamõnõ ağõz-
larõna alõyorlar, biz daha Gazian-
tep’te idam edilen arkadaşõmõz
Veysel Güney’in cenazesine ula-
şamadõk. İdam edilen arkadaşõmõ-
zõn cenazesini, kemiklerini ver-
meyen bir iktidar, 12 Eylül’ün
beslediği dinci yapõ, bugün sanki
solcularõ çok seviyormuş gibi sah-
te gözyaşlarõ döküyor. Solcularõ,
devrimcileri, sosyalistleri düşman
gibi görenler; idam edilen arka-
daşlarõmõzla ilgili spekülasyon ya-
parak, şiir okuyup sahte gözyaşõ
dökmesin. Onun derdi 12 Eylül’le
hesaplaşmak değil, yargõyõ tamamen ele ge-
çirmek istiyor. Ben hiçbir solcunun, devrim-
cinin bu Tayyip Paşa anayasasõnõ demokratik
bulup oy vereceğine inanmõyorum. Yüreği olan
hiçbir solcuyu kandõrmaya güçleri yetmez. Ke-
nan Paşa anayasasõ gidiyor, Tayyip Paşa ana-
yasasõ geliyor, endişesi taşõyorum.
Cezaevirestorasyonundatarihinizlerisilindi.Restorasyonçalõşmalarõyargõyataşõnõyor
‘Ulucanlar’ın ruhunu öldürdüler’
H
afõzalardan silinmeyen işken-
celerin mağdurlarõ halen yaşa-
dõklarõnõ unutmuş değil.
Bu işkence tezgâhõnõn mağdurla-
rõndan biri şu anda Barõş ve Demok-
rasi Partisi (BDP) Diyarbakõr yöneti-
cilerinden Adil Unat. Maruz kaldõk-
larõ işkenceleri aradan geçen yaklaşõk
30 yõla karşõn unutamadõğõnõ vurgu-
layan Unat, şunlarõ anlattõ:
“Hakkımdaki ağır iddialara kar-
şın, çıkarıldığım ilk mahkemede 5 ar-
kadaşımla birlikte tahliye oldum.
Ama bu benim ve arkadaşlarımın iş-
kence görmesine engel olmamıştı. Ce-
zaevine gitmeden önce 20 gün kadar
kaldığım gözaltında soğuk su, askı,
falaka, elektrik, haya sıkma gibi o dö-
nem sıradanlaşan işkencelerin hep-
sini gördüm. Cezaevine geldiğimiz-
de ise cezaevi komutanı Esat Oktay
Yõldõran, ‘keklikler geldi’ diyerek bi-
zi karşıladı. Bizi sıraya soktukla-
rında Yıldıran, elindeki ağır zincir-
le kafalarımıza vura vura ilk sayı-
mımızı da yapmış oluyordu. İçinde
bulunduğum yaklaşık 20 kişilik gru-
bu tek kişilik hücreye tıkayıp üzeri-
mize kanalizasyon bağladılar. İn-
sanlıktan çıkmıştık artık. Hücrede bir
de her gün düzenli dayak vardı.” Ha-
valandõrmaya da yalnõzca külotla çõk-
maya izin verildiğini belirten Unat,
“Dayak, süründürme, üst üste yığıl-
ma, kovalamaca hepsi ayrı bir iş-
kence. Görevliler hiç nedensiz ağzı-
nızı açın diyor, ağzınızı açtığınızda ise
bir anda gelen darbeyle, dişleriniz ağ-
zınızdan yere dökülüyordu” diye an-
latõyor o günleri.
Unat, özellikle görüş günlerindeki
işkencelerin ağõrõna gittiğini belirtiyor
ve “Görüşe çıktığımız anlarda ka-
bine gidene kadar o kadar dayak yi-
yorduk ki, kafaya alınan darbeler-
den geleni tanıyamayacak konuma
geliyorduk. Bir keresinde babam
görüşe geldiği halde onu tanıya-
mamış, kendisine ‘Babam da görü-
şe gelsin’ demiştim. Dayak yeme-
mek için, gelen görüşmecilere bir
daha gelmemelerini söylüyorduk”
ifadelerini kullanõyor.
‘MÜZE OLSUN’
‘Artõk insanlõktan çõkmõştõk’
12 EYLÜL’DE İŞKENCE GÖREN CHP’Lİ ÖZBOLAT:
SELDA GÜNEYSU
ANKARA - AKP’li Altõndağ Be-
lediyesi, Yaşar Kemal, Kemal Ta-
hir, Bülent Ecevit ve Yılmaz Gü-
ney gibi tanõnmõş birçok ismin yõl-
larca hapis yattõğõ Ulucanlar Ceza-
evi’nin restorasyonu sõrasõnda Deniz
Gezmiş ve arkadaşlarõnõn idam edil-
diği darağacõnõ boyarken, kadõnlar
koğuşunu yõktõ. Dönemin mahkûm-
larõ tarafõndan duvarlara yazõlan ya-
zõlar ise silindi. Ankara 78’liler Der-
neği, “Ulucanlar’ın ruhunun öl-
dürüldüğü” gerekçesiyle restorasyon
çalõşmalarõnõ yargõya taşõmaya ha-
zõrlanõyor. AKP’li belediye, derneğin
düzenlediği “12 Eylül Utanç Mü-
zesi”nde boyadõğõ darağacõnõn ser-
gilenmesine izin vermiyor.
Devrimci 78’liler Federasyonu ta-
rafõndan Çankaya Belediyesi Çağdaş
Sanatlar Merkezi’nde açõlan “12
Eylül Utanç Müzesi”nde, o döneme
ait Deniz Gezmiş ve arkadaşlarõnõn
idam edildiği darağacõ dõşõnda, “gö-
rülmüştür” ibareli mektuplar, iş-
kence aletleri ve dava dosyalarõ gi-
bi pek çok belge sergileniyor. Dar-
ağacõnõn sergilenmeme nedeni ise Al-
tõndağ Belediyesi’nin Ulucanlar Ce-
zaevi’nde yaptõğõ restorasyon ve bu
restorasyon sonucu cezaevinde bir
müze açmak istemesi. Ancak Anka-
ra 78’liler Derneği, darağacõnõn mü-
zede sergilenmeme nedeninin “si-
yasi” olduğu görüşünde. Konuya
ilişkin bilgi veren Ankara 78’liler
Derneği Başkanõ Hüseyin Esen-
türk, müze açõlmadan önce Altõn-
dağ Belediye Başkanõ Veysel Tir-
yaki ile görüştüklerini, başkanõn
kendilerine darağacõnõn müzede
sergilenmesi konusunda söz verdi-
ğini ancak daha sonra bu sözünden
“Biz de Ulucanlar’da müze aça-
cağız. Bizim müzenin en can alı-
cı malzemesi de bu darağacı. Biz
bu darağacının başka bir yerde
sergilenmesini istemiyoruz” di-
yerek döndüğünü söyledi.
Bunun üzerine Altõndağ Beledi-
yesi’ne, “Sizin böyle bir hakkınız
yok, bu bizim geçmişimiz. Burada
kaç arkadaşımız idam edildi” di-
yerek tepki gösterdiklerini anlatan
Esentürk, darağacõnõn sahibinin be-
lediye olmadõğõnõn altõnõ çizdi.
AKP’li Altõndağ Belediye Baş-
kanõ’nõn verdiği sözü yerine ge-
tirmediği için müzeye temsili bir
darağacõ kurduklarõnõ ve altõna
yaşanan tüm süreci anlattõklarõnõ
dile getiren Esentürk, “Belediye-
nin Ulucanlar’da yaptığı resto-
rasyon çalışmaları sırasında gör-
dük ki darağacı boyanmış. As-
lında boyamaya hakları yok,
çünkü izler siliniyor” dedi.
‘Espri bile yapıyorlar’
Altõndağ Belediyesi’nin Ulu-
canlar Cezaevi’nde yaptõğõ resto-
rasyon çalõşmalarõ için de suç du-
yurusunda bulunacaklarõnõ, çünkü
restorasyon çalõşmalarõ sõrasõnda
geçmişe ait izlerin silindiğini sap-
tadõklarõnõ kaydeden Esentürk, “Ce-
zaevinde bir tarihi katlettiler.
Ulucanlar’ın ruhunu yok etti-
ler. Kadınlar koğuşunun büyük
bir bölümünü yıkmışlar. Boya-
mışlar, sıvamışlar. Tarihe tanık
yazıları kazımışlar. Oysa o yazı-
lar oranın ruhudur. Restoras-
yon çalışmaları sırasında hücre-
lerde yapılan hiçbir şeyi onayla-
mıyoruz. Biz o hücrelerde ışık bi-
le alamıyorduk. Şimdi her yer bo-
yanmış, pırıl pırıl. Hatta espri bi-
le yapıyorlar, ‘Burada para verilip
kalõnõr’ diyorlar” diye konuştu.
Adil
Unat
Evren’i yargıla-
yamazlar: Samimi
olsalardõ zamanaşõmõ-
nõ kaldõrmak için genel
kurula getirdiğimiz dü-
zenlemeyi kabul eder-
lerdi. Kendileri 12 Ey-
lül’ün ürünü, biz iş-
kenceler görürken bin-
lerce arkadaşõmõzõ kay-
bederken, bunlar özel
korunuyordu, “Komü-
nistler gitsin, Müslü-
man gençler gelsin, on-
larõn devletle sorunu
olmaz” diye...
DİYARBAKIR CEZAEVİ’NDE İŞKENCE GÖREN UNAT, YAŞADIKLARINI 30 YILDIR UNUTAMADI
D
iyarbakõr işkencehane-
sinde 4.5 yõl kalan Hak
ve Özgürlükler Partisi
(Hak-Par) Genel Başkanõ Bay-
ram Bozyel, 1982 yõlõnõn ocak
ayõnda 21 yaşõnda, Diyarbakõr
Eğitim Enstitüsü’nde öğrenci
iken 32 arkadaşõyla birlikte,
Özgürlük Yolu davasõndan
gözaltõna alõndõ. Üzerinde Ro-
ja Welat (Yurt Gündemi) ga-
zetesi bulunan Bozyel, gözal-
tõnda kaldõğõ 70 günün 50’sin-
de işkence gördü. Ancak buna
karşõn “Gözaltındaki işken-
cenin bir mantığı vardı, bil-
gi almak istiyorlardı, 90 gün
sonra da olsa çıkacaktınız”
diyen Bozyel, cezaevindeki
uygulamalarõ “sapkınlık” di-
ye tanõmlõyor. Diyarbakõr Ce-
zaevi’nde genelikle Kürt kö-
kenli, solcu, demokrat, aydõn ve
muhaliflerin olduğunun altõnõ
çizen Bozyel, “12 Eylül fa-
şizmi, aynı zamanda ırkçı
yanını da sergileme olanağı
buldu. Metris’te de işkence
yapıldı. Mamak’ta da. Ama
Diyarbakır’da tutuklu olan-
ların tümü Kürttü ve Kürt
örgütlerinden yargılanıyor-
lardı. O nedenle sabahtan
akşama kadar, 60’a yakın
marş okutuluyordu” diyor.
Bozyel, “Esat Oktay Yıl-
dıran öldürüldüğünde ne his-
settiniz” sorusunu ise “İn-
sanların ölümlerini onayla-
mam. Ama onun ölümünü
duyduğumda sanki içimde
bir ‘hak etmişti’ duygusuna
kapıldım. Ama aslında ben
onun yargılanmasını, Tür-
kiye’nin yaşadığı bu çağdaş-
laşma, değişim, aydınlanma
süreçlerine tanık olmasını
isterdim” diyor.
Diyarbakõr Cezaevi’ni “la-
boratuvar” olarak tanõmla-
yan Bozyel, “Orada ultra
inanılmaz işkenceler uygu-
landı. İnsanlar da bu kinle-
rini, öfkelerini en iyi döke-
bilecekleri alan olarak dağı
gördü. PKK de silah argü-
manını iyi kullanıp iyi kana-
lize etti. PKK ile uzaktan
yakından ilgisi olmayan bir-
çok insan örgüt kadrolarına
katıldı. Devlet 12 Eylül uy-
gulamalarıyla insanları dağa
yöneltti. Bu cezaevindeki in-
sanlık dışı uygulamalar ol-
masa idi, bu kadar marjinal,
radikal kalan bir örgüt, bu
denli kitleselleşmezdi. PKK,
Evren sayesinde gökte aradı-
ğı malzemeyi yerde buldu”
tespitinde bulunuyor.
AKP’nin cezaevinin yeriyle
ilgili projesini de eleştiren Boz-
yel, “12 Eylül ile yüzleşme id-
diasında olan bir partinin
12 Eylül ürünü olan bir ce-
zaevini ortadan kaldırmaya
yönelik tutumunu tutarsızlık
olarak değerlendiriyorum.
Burası herhangi bir cezaevi
değil. Türkiye tarihinin en
karanlık dönemini ve Kürt
halkına karşı modern soykı-
rımın tezgâhlandığı bir dö-
nemin ta kendisidir. Buranın
müzeye çevrilmesi gerekir”
önerisini getiriyor.
BayramBozyel
‘İşkenceler insanları dağa yöneltti’