20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 7 EYLÜL 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Sonucu Etkileyebilecek Tuzaklar Seçmenin sandığa giderek, evet ya da hayır oyunu kullanması için propaganda yapanların önünde, bugünün dışında üç tam gün var. Bu üç sayılı günü en iyi kullanan tarafın, ipi çok az farkla göğüsleyecek olduğunu, seçim sonuçlarını doğruya en yakın olarak tahmin ettiklerini kanıtlayan iki araştırma kuruluşunun son raporları da ortaya koyuyor. O kuruluşların birisinin yöneticisi olan Adil Gür, dünkü Taraf gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, bu kıldan ince farka “Başbakan’ın hırçın çıkışlarının etkisinden” söz ediyordu. Başbakan, son konuşmalarında, pazar akşamı sandıktan çıkacak sonuçların, ne iktidar ne de muhalefet için birer güvenoyu sayılamayacağını söylese de, kampanyayı daha başından beri gerçekten hırçın sürdürmektedir. Çabuk sinirlenen bir yapının sahibi olan Erdoğan’ın anayasada yaptığı değişiklikleri, bundan sonrası için tasarladığı yakın geleceğe ulaşmasını sağlayan bir köprü olarak gördüğü biliniyor. Başta halkoylamasının tersine tepmesi olmak üzere, tasarılarını geciktirecek her sonucu yok etmek istemesi bundandır. Dün başlayan yeni Adalet Yılı için Yargıtay’daki törene katılmamayı yeğlerken, bir gün önce Kazlıçeşme konuşmasında, yargının ayaklarına pranga vurduğunu söylemesi, Erdoğan’ın anayasa değişikliğinin bilinçaltındaki gerekçesini de açığa çıkarmaktadır. O pranga dediği şeyleri, yüksek yargının bugünkü yapısını kımıldatmayacak şekilde kullanarak, az zamanda kendi düşlediği bir yargıyı oluşturacağının ortaya çıkmış olması, evet yanlıları için de düşündürücü olmalıdır. AKP’nin Kazlıçeşme mitingi, katılım ve alan düzenlemesi açısından, CHP’nin 80 öncesindeki Ecevit’li Taksim mitinglerini andırır gibiydi. Tek farkla, pazar günü toplanmış olan kalabalıkta o tür canlılıktan eser yoktu. Başbakan’ın uğraşları da kitleleri heyecanlandıramadı. Kitleler de benzer bir ateşlemeyi kürsüye yöneltmeyi başaramadı. İşgüzar bir belediye başkanı Bu durumun iki tarafın kurmaylarının yeni arayışlarına neden olması doğaldır. AKP’nin CHP’li Avcılar Belediye Başkanı’nın işgüzarlığından doğan mahut afiş olayının peşini ısrarla bırakmak istemeyişini gören CHP yöneticilerinin, kendi sorumluluklarında olması gereken kurumsal bir görevi üstlenmeye kalkan Belediye Başkanı için, gerekli -tedbirli geçici ihraç isteği gibi- parti içi yaptırımları pazar gününden önce sonuçlandırmaları, bazı hevesleri kursaklarında bırakacak şekilde olmalıdır. Bu da Uslu Salim Bey potu Halkoylaması için kullanacakları oyu açıklamak istemeyen sivil toplum örgütleri yöneticilerini, bitaraf olan bertaraf olur tehdidi ile korkutmak isteyen Başbakan’ın kırdığı potu gidermek için devreye giren Hak-İş Konfederasyonu Başkanı Salim Uslu’nun kaş yapmak isterken göz çıkarmaya benzeyen sözleri de, evet cephesi için talihsiz bir örnek olmuştur. Uslu, TÜSİAD ve TOBB gibi sivil toplum kuruluşlarını bu tutumları yüzünden konsomatrislikle suçlayınca karşılaştığı tepkileri azaltmak için, 2001 yılında bu ve benzer STK’lerle bir anayasa değişikliği için oluşturdukları platformun arkasına sığınmak istiyor. Ama düşünmüyor ki, eleştiriler, değişikliğin toplumun tüm katmanlarını kucaklamayı kabul etmeyerek, parlamentodaki çoğunluğunu yeterli gören bir anlayışın dayatmacılığının sonucudur. Kaldı ki ülkenin üçüncü büyük işçi konfederasyonunun başkanı, sözlerine inanılmaz gibi göstermek istediği kimseleri eleştirmek için kullandığı, örneğin, hizmet sektörünün alın teri ile yapılan öteki işkollarından birisi olduğunu fark etmeyecek kadar, kendisini AKP’nin arka bahçesinin bahçıvanlığına kaptırmış olduğunu da fark etmiyor. Anlaşılan, Uslu Salim Bey için, “Evet diyerek, iktidar belediyelerinde toplusözleşme yetkisi kapmak varken, emeğe değer vermek mi?” düşüncesi ağır basıyor. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] Yeniden gündeme gelen Diyarbakõr Cezaevi’nde işkence görenler, müzeye dönüştürülmesini talep ediyor ‘12 Eylül’ün en çirkin yüzü’MAHMUT ORAL DİYARBAKIR - 12 Eylül faşist darbesinin en çirkin yüzü olan Diyarbakõr 5 No’lu Cezaevi, darbenin 30. yõldönümünde bu kez AKP mitinglerinde yeniden gündemde. AKP, binlerce kişinin işkencelerden geçirildiği, insan olmaktan utandõran uygulamalarõn gerçekleştirildiği cezaevini yõkmak, yerine okul yapmak istiyor. Ancak binanõn taş duvarlarõnõn yõkõlmasõ, 30 yõl önceki anõlarõ silmeyecek. “O okul Diyarbakır’daki tek okul olsa bile çocuklarımızı, torunlarımızı oraya göndermeyiz” diyen işkence mağdurlarõ ise cezaevinin müzeye dönüştürülmesini talep ediyor. Yeni neslin “cezaevi alt köşesi” veya “üst köşesi” diyerek yalnõzca bir durak olarak algõladõğõ Diyarbakõr 5 No’lu Cezaevi’nde en az 32 kişi yaşamõnõ yitirdi. Cezaevinde işkence yöntemleri 12 Eylül askeri cuntasõnõn vahşetini gösteriyor; dõşkõ yedirme, köpeğe selam verdirme, canlõ fare yedirme, havalandõrma sõrasõnda onlarca tutuklunun “tepe ol” emriyle üst üste bindirilerek en tepeye çõkarõlan birine de askeri marş okutulmasõ, ranza altõna girme emri verilmesinin ardõndan, dõşarõda kalan kol, bacak veya ayaklara kalaslarla ezilircesine vurulmasõ, “kervan ol” komutuyla ardõ ardõna dizdirilen tutuklularõn artõk yürüyemeyecek hale varana kadar yürütülmesi gibi insanlõk dõşõ uygulamalar... 17 Mayõs’õ 18 Mayõs 1982’ye bağlayan gece Diyarbakõr zindan tutsaklarõndan Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Önen ve Mahmut Zengin, insanlõk dõşõ işkence ve vahşeti protesto için kendilerini yaktõ. O andan sonra cezaevinde direniş örgütlendi ve işkenceciler giderek geri adõm atmaya başladõ. Tarõm Bakanõ Mehdi Eker de cezaevinin taşõnmasõ için yeni cezaevi yapõlmasõ gerektiğini, buna ilişkin projenin Adalet Bakanlõğõ tarafõndan hazõrlandõğõnõ açõkladõ. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Diyarbakõr’daki mitinginde cezaevinin yõkõlacağõnõ açõkladõ. Diyarbakõr Cezaevi’nin 12 Eylül ile ilgili toplumsal bellek olduğunu belirten STK’ler, buranõn müze olmasõ için imza kampanyasõ başlattõ. Halen de internet üzerinden devam eden kampanyada on binlerce imza toplandõ. Erdoğan’a açık mektup DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn 12 Eylül’de işkenceler- le bilinen Diyarbakõr Cezaevi’nin yõkõlaca- ğõnõ açõklamasõnõn ar- dõndan 78’liler Girişi- mi Sözcüsü Celalettin Can, Erdoğan’a bir mektup yazarak, ceza- evinin insan haklarõ müzesine dönüştürül- mesini istedi. Diyarakõr Cezaevi’nin Kürtlerin hafõzasõnda acõ yüklü bir sembol olduğunu belirten Can, mektubunda “Türki- yeli Kürtlerin uğradı- ğı katmerli haksızlı- ğın, adaletsizliğin, her şeye rağmen bir halkı halk yapan di- reniş ruhunun da ci- simleşmiş ifadesidir Diyarbakır Cezaevi. Diyarbakır’da ‘da- mardan girerken’, bu cezaevinde uygula- nan vahşetin sorum- luları hakkında şim- diye kadar hiçbir iş- lem yapılmayışını hiç kendinize sordunuz mu? Partinizin bele- diye başkanı olduğu bir İstanbul semtine dikilen devlet kahra- manları anıtının başı- na, vahşetin uygula- yıcısı Esat Oktay Yõl- dõran adının yazılma- sının akla yakın baş- ka bir izahı var mı- dır” diye sordu. Can, gerçeklerle yüzleşil- mesi gerektiğini belir- terek Diyarbakõr Ce- zaevi’nin müzesiye dönüştürülmesi ge- rektiğini söyledi. ‘AKPkandõramaz’TÜREY KÖSE ANKARA - CHP Kahramanmaraş Millet- vekili Durdu Özbolat, 12 Eylül öncesinde ve sonrasõnda yargõlanmõş, işkence görmüş Dev- rimci-Yol çizgisinden gelen bir politikacõ. Özbolat, “AKP, yüreği olan hiçbir solcuyu, devrimciyi kandıramaz. Biz iş- kenceler görürken, binlerce ar- kadaşımızı kaybederken, bunlar özel korunuyordu” diyor. Kendi ölüm raporumu gösterdiler: 1976’dan itiba- ren sol, devrimci hareketlerden etkilendim. Ailemden birçok insanõ da kaybettim bu mücadelede. Si- yasal nedenlerle ilk kez tutuklan- dõğõmda 15 yaşõndaydõm. Daha sonra da 30-40 kez tutuklandõm, 6- 7 kez cezaevine girdim. 12 Ey- lül’de yakalandõm, 2.5 yõla yakõn süre cezaevinde yattõm. 92 gün çok ağõr işkence gördüm Maraş Ceza- evi’nde. Devrimci Yol hareketi içindeydim. Birçok arkadaşõmõ iş- kencede kaybettim. İşkencede ölen çocukluk arkadaşõm Fehmi Özarslan hâlâ gözlerimin önünde. Ben kendi ölüm raporumu da gördüm işkence sõrasõnda. Bir suçlamayla ilgili yargõ- lanõyorduk, suçlamayõ kabul etmeyen Fehmi Özarslan işkencede öldürüldü. Bana da, “Suç- lamayı kabul etmezsen senin de sonun böy- le olacak” diye kalp yetmezliğinden öldüğüm kendi ölüm raporumu gösterdiler. Adana Sõ- kõyönetim Komutanlõğõ’nda yargõlandõk, tah- liye olduk. Arkasõndan beraat ettik. AKP samimi olamaz: Milletvekili se- çildikten sonra anayasanõn geçici 15. madde- sinin kaldõrõlmasõ için müteakip defalar öner- geler, kanun teklifleri verdim. İk- tidar bunlarõn hepsine kulağõnõ tõ- kadõ, hatta dalga geçerek cevap verdi. Erdal Eren’in idamõnõ ağõz- larõna alõyorlar, biz daha Gazian- tep’te idam edilen arkadaşõmõz Veysel Güney’in cenazesine ula- şamadõk. İdam edilen arkadaşõmõ- zõn cenazesini, kemiklerini ver- meyen bir iktidar, 12 Eylül’ün beslediği dinci yapõ, bugün sanki solcularõ çok seviyormuş gibi sah- te gözyaşlarõ döküyor. Solcularõ, devrimcileri, sosyalistleri düşman gibi görenler; idam edilen arka- daşlarõmõzla ilgili spekülasyon ya- parak, şiir okuyup sahte gözyaşõ dökmesin. Onun derdi 12 Eylül’le hesaplaşmak değil, yargõyõ tamamen ele ge- çirmek istiyor. Ben hiçbir solcunun, devrim- cinin bu Tayyip Paşa anayasasõnõ demokratik bulup oy vereceğine inanmõyorum. Yüreği olan hiçbir solcuyu kandõrmaya güçleri yetmez. Ke- nan Paşa anayasasõ gidiyor, Tayyip Paşa ana- yasasõ geliyor, endişesi taşõyorum. Cezaevirestorasyonundatarihinizlerisilindi.Restorasyonçalõşmalarõyargõyataşõnõyor ‘Ulucanlar’ın ruhunu öldürdüler’ H afõzalardan silinmeyen işken- celerin mağdurlarõ halen yaşa- dõklarõnõ unutmuş değil. Bu işkence tezgâhõnõn mağdurla- rõndan biri şu anda Barõş ve Demok- rasi Partisi (BDP) Diyarbakõr yöneti- cilerinden Adil Unat. Maruz kaldõk- larõ işkenceleri aradan geçen yaklaşõk 30 yõla karşõn unutamadõğõnõ vurgu- layan Unat, şunlarõ anlattõ: “Hakkımdaki ağır iddialara kar- şın, çıkarıldığım ilk mahkemede 5 ar- kadaşımla birlikte tahliye oldum. Ama bu benim ve arkadaşlarımın iş- kence görmesine engel olmamıştı. Ce- zaevine gitmeden önce 20 gün kadar kaldığım gözaltında soğuk su, askı, falaka, elektrik, haya sıkma gibi o dö- nem sıradanlaşan işkencelerin hep- sini gördüm. Cezaevine geldiğimiz- de ise cezaevi komutanı Esat Oktay Yõldõran, ‘keklikler geldi’ diyerek bi- zi karşıladı. Bizi sıraya soktukla- rında Yıldıran, elindeki ağır zincir- le kafalarımıza vura vura ilk sayı- mımızı da yapmış oluyordu. İçinde bulunduğum yaklaşık 20 kişilik gru- bu tek kişilik hücreye tıkayıp üzeri- mize kanalizasyon bağladılar. İn- sanlıktan çıkmıştık artık. Hücrede bir de her gün düzenli dayak vardı.” Ha- valandõrmaya da yalnõzca külotla çõk- maya izin verildiğini belirten Unat, “Dayak, süründürme, üst üste yığıl- ma, kovalamaca hepsi ayrı bir iş- kence. Görevliler hiç nedensiz ağzı- nızı açın diyor, ağzınızı açtığınızda ise bir anda gelen darbeyle, dişleriniz ağ- zınızdan yere dökülüyordu” diye an- latõyor o günleri. Unat, özellikle görüş günlerindeki işkencelerin ağõrõna gittiğini belirtiyor ve “Görüşe çıktığımız anlarda ka- bine gidene kadar o kadar dayak yi- yorduk ki, kafaya alınan darbeler- den geleni tanıyamayacak konuma geliyorduk. Bir keresinde babam görüşe geldiği halde onu tanıya- mamış, kendisine ‘Babam da görü- şe gelsin’ demiştim. Dayak yeme- mek için, gelen görüşmecilere bir daha gelmemelerini söylüyorduk” ifadelerini kullanõyor. ‘MÜZE OLSUN’ ‘Artõk insanlõktan çõkmõştõk’ 12 EYLÜL’DE İŞKENCE GÖREN CHP’Lİ ÖZBOLAT: SELDA GÜNEYSU ANKARA - AKP’li Altõndağ Be- lediyesi, Yaşar Kemal, Kemal Ta- hir, Bülent Ecevit ve Yılmaz Gü- ney gibi tanõnmõş birçok ismin yõl- larca hapis yattõğõ Ulucanlar Ceza- evi’nin restorasyonu sõrasõnda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarõnõn idam edil- diği darağacõnõ boyarken, kadõnlar koğuşunu yõktõ. Dönemin mahkûm- larõ tarafõndan duvarlara yazõlan ya- zõlar ise silindi. Ankara 78’liler Der- neği, “Ulucanlar’ın ruhunun öl- dürüldüğü” gerekçesiyle restorasyon çalõşmalarõnõ yargõya taşõmaya ha- zõrlanõyor. AKP’li belediye, derneğin düzenlediği “12 Eylül Utanç Mü- zesi”nde boyadõğõ darağacõnõn ser- gilenmesine izin vermiyor. Devrimci 78’liler Federasyonu ta- rafõndan Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açõlan “12 Eylül Utanç Müzesi”nde, o döneme ait Deniz Gezmiş ve arkadaşlarõnõn idam edildiği darağacõ dõşõnda, “gö- rülmüştür” ibareli mektuplar, iş- kence aletleri ve dava dosyalarõ gi- bi pek çok belge sergileniyor. Dar- ağacõnõn sergilenmeme nedeni ise Al- tõndağ Belediyesi’nin Ulucanlar Ce- zaevi’nde yaptõğõ restorasyon ve bu restorasyon sonucu cezaevinde bir müze açmak istemesi. Ancak Anka- ra 78’liler Derneği, darağacõnõn mü- zede sergilenmeme nedeninin “si- yasi” olduğu görüşünde. Konuya ilişkin bilgi veren Ankara 78’liler Derneği Başkanõ Hüseyin Esen- türk, müze açõlmadan önce Altõn- dağ Belediye Başkanõ Veysel Tir- yaki ile görüştüklerini, başkanõn kendilerine darağacõnõn müzede sergilenmesi konusunda söz verdi- ğini ancak daha sonra bu sözünden “Biz de Ulucanlar’da müze aça- cağız. Bizim müzenin en can alı- cı malzemesi de bu darağacı. Biz bu darağacının başka bir yerde sergilenmesini istemiyoruz” di- yerek döndüğünü söyledi. Bunun üzerine Altõndağ Beledi- yesi’ne, “Sizin böyle bir hakkınız yok, bu bizim geçmişimiz. Burada kaç arkadaşımız idam edildi” di- yerek tepki gösterdiklerini anlatan Esentürk, darağacõnõn sahibinin be- lediye olmadõğõnõn altõnõ çizdi. AKP’li Altõndağ Belediye Baş- kanõ’nõn verdiği sözü yerine ge- tirmediği için müzeye temsili bir darağacõ kurduklarõnõ ve altõna yaşanan tüm süreci anlattõklarõnõ dile getiren Esentürk, “Belediye- nin Ulucanlar’da yaptığı resto- rasyon çalışmaları sırasında gör- dük ki darağacı boyanmış. As- lında boyamaya hakları yok, çünkü izler siliniyor” dedi. ‘Espri bile yapıyorlar’ Altõndağ Belediyesi’nin Ulu- canlar Cezaevi’nde yaptõğõ resto- rasyon çalõşmalarõ için de suç du- yurusunda bulunacaklarõnõ, çünkü restorasyon çalõşmalarõ sõrasõnda geçmişe ait izlerin silindiğini sap- tadõklarõnõ kaydeden Esentürk, “Ce- zaevinde bir tarihi katlettiler. Ulucanlar’ın ruhunu yok etti- ler. Kadınlar koğuşunun büyük bir bölümünü yıkmışlar. Boya- mışlar, sıvamışlar. Tarihe tanık yazıları kazımışlar. Oysa o yazı- lar oranın ruhudur. Restoras- yon çalışmaları sırasında hücre- lerde yapılan hiçbir şeyi onayla- mıyoruz. Biz o hücrelerde ışık bi- le alamıyorduk. Şimdi her yer bo- yanmış, pırıl pırıl. Hatta espri bi- le yapıyorlar, ‘Burada para verilip kalõnõr’ diyorlar” diye konuştu. Adil Unat Evren’i yargıla- yamazlar: Samimi olsalardõ zamanaşõmõ- nõ kaldõrmak için genel kurula getirdiğimiz dü- zenlemeyi kabul eder- lerdi. Kendileri 12 Ey- lül’ün ürünü, biz iş- kenceler görürken bin- lerce arkadaşõmõzõ kay- bederken, bunlar özel korunuyordu, “Komü- nistler gitsin, Müslü- man gençler gelsin, on- larõn devletle sorunu olmaz” diye... DİYARBAKIR CEZAEVİ’NDE İŞKENCE GÖREN UNAT, YAŞADIKLARINI 30 YILDIR UNUTAMADI D iyarbakõr işkencehane- sinde 4.5 yõl kalan Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkanõ Bay- ram Bozyel, 1982 yõlõnõn ocak ayõnda 21 yaşõnda, Diyarbakõr Eğitim Enstitüsü’nde öğrenci iken 32 arkadaşõyla birlikte, Özgürlük Yolu davasõndan gözaltõna alõndõ. Üzerinde Ro- ja Welat (Yurt Gündemi) ga- zetesi bulunan Bozyel, gözal- tõnda kaldõğõ 70 günün 50’sin- de işkence gördü. Ancak buna karşõn “Gözaltındaki işken- cenin bir mantığı vardı, bil- gi almak istiyorlardı, 90 gün sonra da olsa çıkacaktınız” diyen Bozyel, cezaevindeki uygulamalarõ “sapkınlık” di- ye tanõmlõyor. Diyarbakõr Ce- zaevi’nde genelikle Kürt kö- kenli, solcu, demokrat, aydõn ve muhaliflerin olduğunun altõnõ çizen Bozyel, “12 Eylül fa- şizmi, aynı zamanda ırkçı yanını da sergileme olanağı buldu. Metris’te de işkence yapıldı. Mamak’ta da. Ama Diyarbakır’da tutuklu olan- ların tümü Kürttü ve Kürt örgütlerinden yargılanıyor- lardı. O nedenle sabahtan akşama kadar, 60’a yakın marş okutuluyordu” diyor. Bozyel, “Esat Oktay Yıl- dıran öldürüldüğünde ne his- settiniz” sorusunu ise “İn- sanların ölümlerini onayla- mam. Ama onun ölümünü duyduğumda sanki içimde bir ‘hak etmişti’ duygusuna kapıldım. Ama aslında ben onun yargılanmasını, Tür- kiye’nin yaşadığı bu çağdaş- laşma, değişim, aydınlanma süreçlerine tanık olmasını isterdim” diyor. Diyarbakõr Cezaevi’ni “la- boratuvar” olarak tanõmla- yan Bozyel, “Orada ultra inanılmaz işkenceler uygu- landı. İnsanlar da bu kinle- rini, öfkelerini en iyi döke- bilecekleri alan olarak dağı gördü. PKK de silah argü- manını iyi kullanıp iyi kana- lize etti. PKK ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir- çok insan örgüt kadrolarına katıldı. Devlet 12 Eylül uy- gulamalarıyla insanları dağa yöneltti. Bu cezaevindeki in- sanlık dışı uygulamalar ol- masa idi, bu kadar marjinal, radikal kalan bir örgüt, bu denli kitleselleşmezdi. PKK, Evren sayesinde gökte aradı- ğı malzemeyi yerde buldu” tespitinde bulunuyor. AKP’nin cezaevinin yeriyle ilgili projesini de eleştiren Boz- yel, “12 Eylül ile yüzleşme id- diasında olan bir partinin 12 Eylül ürünü olan bir ce- zaevini ortadan kaldırmaya yönelik tutumunu tutarsızlık olarak değerlendiriyorum. Burası herhangi bir cezaevi değil. Türkiye tarihinin en karanlık dönemini ve Kürt halkına karşı modern soykı- rımın tezgâhlandığı bir dö- nemin ta kendisidir. Buranın müzeye çevrilmesi gerekir” önerisini getiriyor. BayramBozyel ‘İşkenceler insanları dağa yöneltti’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle