20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÜL 2010 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Böl ve Yönet’ Üstadı Afacanı tahtaya kaldırmış öğretmen ve sormuş: - Oğlum 347.567.916’yı 4377’ye bölmek için ne yaparsın? Bizimki düşünmüş taşınmış, sonra birden yüzü ışımış ve yanıtı yapıştırmış: - Tayyip Erdoğan’ı çağırırım efendim. - O da ne demek oluyor, nereden çıktı şimdi bu? - Aman efendim, demiş afacan, bölme konusunda ondan daha usta olan kimse var mı? Doğrusu afacanın aritmetikteki hünerini bilmem ama zekâsına diyecek yok. Gerçekten de bölmek konusunda Tayyip Bey’den daha hünerli kimse bulmak güç. Bilmem 347.567.916’yı 4377’ye kafadan bölmekte ne kadar hünerli olur, ama ülkeyi veya içindeki insanları bölmekte çok usta. Son olarak da yeni bir bölünme çıkardı: “Sahildekilerin partileri ve Anadolu’nun partisi!” Hangi akla ziyan muhakeme tarzının ürünüdür bu ayırım? Sahiller Anadolu’nun bir parçası değil midir? Misak-ı Milli sınırları içinde ilk kurşunlar hep sahillerde (Mersin ve İzmir) atılmadı mı? Bu sahil ve Anadolu yapay ayırımıyla milleti bölmekten aklı başında olan insan bir hayır umar mı? Bir zamanlar, sosyalist olduklarını ileri sürenler (gerçekte ne olduklarını anlayabilmemiz için, Özal ve Erdoğan’ın iktidarlarındaki yalakalıklarını beklememiz gerekti) “Bizans Dükalığı” dedikleri İstanbul ile Anadolu arasında leş gibi ayak kokan popülist ayrımlar yaparlardı. Türkiye’nin en büyük işçi kentini, en büyük aydın şehrini, o zamanlar sanayi üretiminin yarıya yakınını gerçekleştiren, gelir vergisinin yüzde 40’ını ödeyen kentini, güya sosyalist bir analizle küçümserler, köylü değerlerini yüceltme yolunu tutarlardı. Amaçları, özgün ve değişik görünmekti. Analizlerinin duruma uyup uymaması hiç mi hiç önemli değildi. Zaten kendi kendilerine şunu söylerlerdi: - Ben hikmeti kendinden menkul bir analiz yapayım, o duruma uymazsa durum ona uysun! Onların bu tür davranışlarını gördükten sonra, saf Anadolu çocuğu edebiyatının bu yeni versiyonuna doğrusu pek şaşırmıyorum ama her konuda ülkede yeni bir bölünme yaratma peşinde olan Tayyip Bey’in bu davranışının çok ama çok tehlikeli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Devlet adamlarının en önemli niteliklerinden biri; kendi ülkesini birlik içinde tutmak, farklılıklara saygı gösterirken, birlik ve beraberliği; zorla, zorbalıkla değil, demokratik katılımcılık ve çoğulculuk potası içinde sağlamak olmalıdır. Devlet adamı olamayan politikacılar, devlet adamlarının sağladığı bu eseri bozarlar. Bu durumda Tayyip Bey’i devlet adamı olmadığı için mazur görüp, “ona yakışır” mı diyeceğiz? Türkiye güç günlerden geçiyor. Şu sıralarda, yepyeni bir birlik ve beraberliğin, yolları, çareleri, formülleri aranıyor. Ve tam böyle bir ortamda, Tayyip Bey, her fırsatta, elindeki her imkânla Türkiye’yi biraz daha bölüyor. Bölünme için yeni fırsatları hiç kaçırmıyor. Bu anayasa değişikliğini bu şekilde referanduma sunarak, Türkiye’yi bir kez daha bölmeye çalışmıştır. Hiçbir soruna çözüm getirmeyecek, daha 13 Eylül günü bile yeni bir anayasa ihtiyacının gündeme gelmesini engelleyemeyecek referandumdan çıkan sonuç ne olursa olsun, Türkiye bu sürecin öncesinden çok daha fazla bölünmüş bir durumda olacak. Herkes bilir ki, “böl ve yönet” emperyalizmin şiarıdır. Tayyip Bey “böl ve yönet” ilkesini benimseyerek, kimin çıkarına hizmet ediyor? [email protected] Yeni adli yõl açõlõşõnda konuşan Yargõtay Başkanõ Gerçeker’den hükümete hukuk dersi niteliğinde sözler: Yüksek yargõyõ tanõmõyorlarANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker, adli yõl açõş konuşmasõnda, olasõ ana- yasa değişiklik paketinin toplumsal ya- şamda yaratacağõ sonuçlarõ irdelerken AKP’ye de hukuk dersi verdi. Baş- bakan Tayyip Erdoğan’a “kimsenin arka bahçesi değiliz” mesajõnõ veren Gerçeker, “Kast gibi, jüristokrasi gi- bi, al gülüm ver gülüm gibi konu ile ilgisi olmayan kavramlar, hafif dü- şünceler hiçbir geçerlilik taşıma- maktadır. Bunlar, özelikle de yük- sek yargıyı tanımamaktan kaynak- lanan boş sözlerdir” dedi. Yargõtay’da düzenlenen törene Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, yük- sek yargõ organlarõ temsilcileri ve üyeleri ile Başbakan Yardõmcõsõ Ce- mil Çiçek ve Adalet Bakanõ Sadullah Ergin katõldõ. Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan’õn ise Ankara’da bu- lunmasõna karşõn katõlmayõp mesaj gönderdiği törende Gerçeker’in ko- nuşmasõnda şu konu ve değerlendir- meler öne çõktõ: Yargı kimsenin ön bahçesi değil: Yargõ, kimsenin ne arka bah- çesi, ne ön bahçesi, ne de yan bah- çesidir. Olmamõştõr, olmayacaktõr da. Buna, her türlü olanaksõzlõğa karşõn, onuru ile özveri ile meslek saygõnlõğõnõ her şeyin üzerinde tuta- rak görev yapan, Türk yargõçlarõ, cumhuriyet savcõlarõ, hiçbir zaman izin vermeyecektir. Yargõnõn görevi, yasa koyucu tarafõndan kabul edilen hukuk normlarõnõ uygulamaktõr. Ya- sama ve yürütmenin yetki alanõna gi- rilmemelidir. Aksi halde, yargõnõn si- yasallaşmasõ gibi tarafsõzlõğõna göl- ge düşerecek en önemli etkenlerden birisi ortaya çõkacaktõr. Bu da yargõya duyulan güven ve saygõnlõğõn azal- masõna neden olacaktõr. Toplum sahip çıksın: Yargõ herkese gereklidir. Ona verilecek za- rar, kendisine veriliyor demektir. Ken- di kendini vurmak demektir. Bu ne- denle de yargõ bağõmsõzlõğõna toplu- mun her kesiminin sahip çõkmasõ ge- rekir. Yargõ bağõmsõzlõğõnõ koruyup kollamak herkese düşen bir görevdir. Yapõlmak istenen anayasa değişik- likleri ile Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nin yapõsõ değiştirilerek, bu- ralara yapõlacak atamalarda ve bu kurumlarõn işleyişinde yürütmenin etkinliği çoğaltõlmak suretiyle, yargõ- nõn tamamen yürütmenin etki ala- nõnda bulunduğu bir sistem getirilmek istenmektedir. Bu durum, kuvvetler birliğine dönüş olacak, yargõ bağõm- sõzlõğõnõ büyük ölçüde ortadan kaldõ- racaktõr. Siyasal iktidarõn kötüye kul- lanõlmamasõ ve özgürlükçü demokra- sinin gerçekleşebilmesi için kuvvetler ayrõlõğõ en baş koşuldur. Kast gibi, jü- ristokrasi gibi, al gülüm ver gülüm gi- bi konu ile ilgisi olmayan kavramlar, hafif düşünceler hiçbir geçerlilik ta- şõmamaktadõr. Bunlar yargõyõ, özellikle de yüksek yargõyõ tanõmamaktan kay- naklanan boş sözlerdir. Yargı iç tehdit değildir: Yük- sek mahkemeler yargõnõn öncü ku- rumlarõdõr. Adaletin en iyi şekilde gerçekleşmesi için içtihat birliğini sağlayacak, emsal kararlarõ ile ilk de- rece mahkemelerine õşõk tutacak, yol gösterecek kurumlardõr. Bunu bir ve- sayet olarak tanõmlamak, hatta bir “iç tehdit” olarak göstermek son de- rece insafsõz ve yanlõş bir yaklaşõmdõr. Ergenekon güveni zedeliyor: AİHM’de de ülkemiz yönünden en sõ- kõntõlõ konulardan birisi haline gelmiş bulunan, tutukluluk sürelerinin adeta yargõsõz infaz sayõlabilecek derecede uzamasõ, bu konuda yasal ve yeterli ge- rekçe gösterilmeden karar verilmesi, yasal olmayan ya da yasayla öngörü- len koşullara tam olarak uyulmadan yapõlan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alõnmasõ gibi temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili usule aykõrõ işlemler de yargõya olan güve- ni büyük ölçüde zedelemektedir. Tek yanıt çağdışı: Yapõlmak is- tenilen değişikliklerin Avrupa ba- ğõmsõz yargõ kriterlerine uygun olmasõ söz konusu değildir. Anayasa deği- şikliği paketinin, üzerinde büyük öl- çüde uzlaşõ bulunan diğer maddeleri ile hiç ilgisi bulunmayan yargõ ku- rumlarõnõn yapõlarõnõn değişikliğine ilişkin maddelerle birlikte referandu- ma sunulmasõ ne anayasamõzdaki dü- zenlemenin ruhuna ve ne de çağdaş hukuk sisteminin bu konudaki değer- lerine uygun düşmemektedir. Birbir- leri ile ilgisi olmayan konularõn ayrõ ayrõ referanduma sunulmasõ, çağdaş anayasal demokrasinin ve hukukun ge- reğidir. Bu gereklilik de ne yazõk ki göz ardõ edilmiştir. Yüksek yargı yok sayıldı: Ne yazõk ki, nasõl 12 Eylül anayasasõnõn yargõ bağõmsõzlõğõna aykõrõ hükümleri bugüne kadar hep eleştiri konusu edilmiş ise şimdi yapõlan değişiklik- lerle bu eleştiriler daha da yoğunlaş- mõş biçimde sürmeye devam ede- cektir. Özellikle, yüksek mahkeme- ler ile yürütme arasõnda uzlaşmazlõk daha da artarak genişleyecektir. Zira bu değişikliklerle yüksek mahkeme- ler yok sayõlmakta, yargõ erki içeri- sindeki etkinlikleri yok denecek de- recede azaltõlmõş bulunmaktadõr. İlk derece mahkemeleri ile yüksek yar- gõ kurumlarõnõ birbirinden ayrõ ku- rumlar gibi gösterecek bir davranõş içine girmek, bu kurumlar arasõnda bir rekabet ortamõ yaratmak, son derece tehlikeli ve vahim bir hatadõr. Yar- gõnõn birlik ve bütünlüğünü, kararlõ bir uygulama ortamõnõ yok edecek bu davranõş biçimini çok büyük bir üzüntü ile gözlemlemekteyiz. YARSAV’a destek: Örgütlenme özgürlüğü, tüm çağdaş demokratik sis- temi benimsemiş ülkelerde olduğu gibi demokratik temel hak ve özgür- lükler kapsamõnda kabul edilmiş ve uluslararasõ sözleşmelerle de güven- ce altõna alõnmõştõr. Yargõ sistemi içe- risinde de hâkim ve savcõlara bu hak- kõ tanõmak, geliştirmek, özgürlükçü de- mokrasinin gereğidir. Örgütlenme öz- gürlüğünü engelleyerek, yürütmenin güdümünde, amaç dõşõ, göstermelik bir örgütlenme modeli oluşturma çaba- larõndan vazgeçilmelidir. Coşar: Makul süre aşıldı Türkiye Barolar Birliği (TBB) Baş- kanõ Vedat Ahsen Coşar da konuş- masõnda özellikle Ergenekon davasõyla ilgili şu mesajlarõ verdi: “Bu husus- lar dikkate alındığında, kamuo- yunda ‘Ergenekon’ olarak bilinen ve ne zaman sona ereceği belli olmayan ceza davalarında, makul süre daha şimdiden aşılmıştır. Bu çok açık bi- çimde adil yargılanma hakkına ay- kırıdır, insan hakları ihlalidir. Tür- kiye’de son zamanlarda gerçekleş- tirilen tutuklamalar istisna ve önlem olmaktan çıkmış, kurala ve hatta er- ken infaza dönüşmüştür. Uzayan ve makul süreyi çoktan aşan yargıla- ma süreci, BM kurallarına ve AİHM’nin emsal nitelikteki karar- larına uygun değildir.” İSTANBUL BAROSU BAŞKANI MUAMMER AYDIN: Referandum toplumsal kutuplaşmayanedenoldu İstanbul Haber Servisi - İstanbul Barosu Başkanõ Muammer Aydın, siyasi iktidarõn salt yargõyõ kendine bağõmlõ kõl- mak için giriştiği anayasa değişikliği paketi için yapõlan referandumun top- lumsal kutuplaşmaya neden olduğunu söyledi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi üyeleri ise adli yõ- lõn, yürütmenin yargõ üzerinde denetim kurmaya çalõştõğõ bir dönemde açõldõğõ- na dikkat çektiler. İstanbul Barosu yönetimi ve üyeleri, ye- ni adli yõlõn açõlõşõ nedeniyle Sultanah- met’teki İstanbul Adliyesi’nde bir araya geldiler. Adliye binasõ önünde basõn açõklamasõ yapan Baro Başkanõ Muam- mer Aydõn, mahkemelerde yõğõlan dos- yalar nedeniyle yargõlamanõn aksadõğõnõ, adaletin geciktiğini belirtti. UYAP’õn, iş- leri çoğu zaman durma noktasõna getir- diğini, CMK uyarõnca görev alan avu- katlarõn, geriye dönük haksõz vergi yü- küyle karşõlaştõklarõnõ anlattõ. Çağlayan ve Kartal adliye binalarõnõn yapõmõnõn bit- mek üzere olduğunu dile getirerek “Bu- güne dek bu adliye binalarının inşaat sürecinde baromuzdan hiçbir şekilde görüş alınmamıştır. Bu durum mesle- ğe, meslektaşa ve barolara önem ve- rilmediğinin bir başka göstergesidir” dedi. HSYK’ye Adalet Bakanõ ve Müs- teşarõ’nõn üye olmasõ ve başkanlõk et- mesinin yargõ bağõmsõzlõğõnõ engelledi- ğini, yõllardõr bu sistemin değişmesi ge- rektiğini söylediklerini kaydeden Ay- dõn şöyle devam etti: “Siyasi iktidar bu konuda adım atmak yerine, tek başı- na giriştiği anayasa değişikliği paketiyle HSYK’nin ve Anayasa Mahkeme- si’nin yapısını esaslı biçimde değişti- recek düzenlemelere gitmeyi tercih etmiştir. 12 Eylül’de yapılmak istenen değişikliklerle Anayasa Mahkemesi ve HSYK yani yargı erki, yürütme or- ganının denetimine alınmak isten- mektedir. Bu durum kuvvetler ayrılı- ğı ilkesini temelinden sarsmaktadır.” Tutuklamanõn tedbir olmaktan çõkõp bir infaz müessesesine dönüştüğünü dile getiren Aydõn, “Yıllar yılı içerde tutuklu kalan sanık ya da şüpheliler kimi zaman tam olarak neyle suç- landıklarını dahi bilmeden özgür- lüklerinden mahrum kalmaktadırlar. Bu durum adeta bir zulme ve eziye- te, insan hakları ihlaline dönüşmek- tedir” dedi. Özel yetkili ağõr ceza mah- kemelerinde yaşanan sorunlarõn sa- vunmayõ simgesel olmanõn da ötesine götürdüğünü vurguladõ. Çağdaş avukatlardan çağrı ÇHD İstanbul Şubesi ve Büro Emek- çileri Sendikasõ (BES) üyeleri de “Adli yıl başlıyor. Siyasi iktidara güç değil, halka adalet istiyoruz” yazõlõ pankart- la, Sultanahmet’teki adliye binasõ önün- de basõn açõklamasõ yaptõlar. Grup adõna konuşan ÇHD İstanbul Şube Başkanõ Taylan Tanay, yasama, yürütme ve yargõ arasõndaki derinleşen çatõşmaya dikkat çekerek, yargõ emekçilerinin, ka- ranlõk mahkeme salonlarõnda, tozlu dos- yalar ve ilkel çalõşma koşullarõyla, sefa- let ücretine mahkûm edildiklerini vur- guladõ. Tanay, “Yeni adli yıl, referan- dum tartışmalarının gölgesinde açılı- yor. Anayasa değişikliği yıllardır biri- ken sorunları çözmeyi amaçlamıyor. Referandumdan çıkacak sonuç da bu sorunların çözümüne en küçük bir kat- kı sunmayacak” diye konuştu. Ertosun: HSYK yasadışı dinlendi ? Savcılığa suç duyurusu yapıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ali Su- at Ertosun, “HSYK binasına yönelik, yasadışı ortam dinlemesi yapıldığı” iddiasõyla kurul ola- rak suç duyurusunda bulunduklarõnõ bildirdi. Er- tosun, YARSAV yöneticilerinin bir süre önce HSYK’ye ziyarette bulunduğunu belirtti. Bu ziya- rette yüz yüze yapõlan konuşmalarõn daha sonra gazetelerde yayõmlandõğõnõ anlatan Ertosun, “HSYK binasında yasadışı ortam dinlemesi yapılması ve bunların basın yayın organların- da yayımlanması nedeniyle” suç duyurusunda bulunduklarõnõ açõkladõ. Adliye ziyaretleri sõrasõn- da, hâkim ve savcõlarla yaptõklarõ görüşmelerin Ağustos 2010’da önce internette, sonra basõnda yer aldõğõnõ ifade eden Ertosun, kendisinin de ay- rõca suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. TRT ‘hayır’a kapalı ? Referandum etkinlikleri görülmüyor FIRAT KOZOK ANKARA - Referandum sürecindeki taraflõ ya- yõnlarõyla eleştiri konusu olan TRT bildiğini oku- yor. Referandumda “evet” oyu kullanacağõnõ açõklayan BBP’nin neredeyse her etkinliği TRT’de haber oluyor. Yine tavrõnõ “evet” olarak açõklayan Saadet Partisi Genel Başkanõ Numan Kurtulmuş’un açõklamalarõ da geniş bir şekilde haber bültenlerinde yer alõyor. TRT, DSP, DP ve Türkiye Partisi’nin yaptõğõ etkinlikleri ise gör- mezden geldi. DSP lideri Masum Türker’in 19 Ağustos’ta İzmir’de yaptõğõ basõn toplantõsõnõ iz- leyicilerine aktaran TRT, referandum süreci bo- yunca partinin diğer etkinlikleri “atladı”. Refe- randumda Alevilerin tutumu konuşulurken “ha- yır” diyen büyük örgütler yerine, birçok kişinin adõnõ bile duymadõğõ “evetçi” örgütlerin temsilci- leri TRT ekranlarõnda boy gösteriyor. Özbek: Hükümet torpil istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - HSYK Baş- kanvekili Kadir Özbek, hâkim ve savcõ atamalarõ için hükümet kanadõndan kendilerine çok sayõda torpil ta- lebi geldiğini açõkladõ. Yargõtay Başkanõ Hasan Gerçeker, adli yõlõn açõlõ- şõ dolayõsõyla TBMM bahçesinde resepsiyon verdi. Re- sepsiyona yürütme kanadõndan kimse katõlmadõ. Re- sepsiyonda gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Öz- bek, bir gazetecinin Başbakan Tayyip Erdoğan’õn hâ- kim ve savcõ atamalarõna yönelik söylediği “Dedele- rin talimatı ile atama dönemi sona erdi” şeklinde- ki sözlerinin anõmsatõlmasõ üzerine, “Bu tip talepler her zaman gelir. Önemli olan kurulun kararıdır” dedi. Özbek bu tür referanslarõn Türkiye’nin gerçeği olduğunu belirterek “Hükümet kanadından benim saygı duyduğum birçok kişinin şu anda benden re- ferans olduğu notlar var ancak ben bugüne kadar kendilerine duyduğum saygı sebebiyle de bir açık- lamada bulunmadım. Söz konusu kişiler bana te- lefon açtı hatta şu an genel başkan yardımcısıdır. Hâkim ve savcıların atamalarına ilişkin referans not- larıdır bunlar” dedi. Özbek, bu kişilerin arasõnda ba- zõ komisyon başkanõ ve kõdemli bir milletvekili oldu- ğunu vurguladõ. Özbek, bu kişilerin hâkim ve savcõ ata- malarõna ilişkin kendilerine geldiğini dile getirerek, bu tür pek çok notun da ellerinde bulunduğunu kaydetti. Özbek “Birileri referans oldu diye onun gereğinin yapılması söz konusu olamaz ancak gerçek orada- ki sicil durumuna uygun davranma ne ise kurulda gerçekleşen olay odur” dedi. Özbek, bunlarõ atama krizi sõrasõnda da gündeme getirmediğini belirterek, “Bu bana yakışmaz” dedi. Resepsiyona katõlan Yargõtay Başsavcõsõ Abdur- rahman Yalçınkaya da BDP’nin demokratik özerk- lik talebinin anõmsatmasõ üzerine ifade özgürlüğünü des- teklediklerini dile getirerek şöyle konuştu: “Söylem- lerin fiiliyata geçmesi durumunda anayasa ve ya- sadaki yaptırımlar bütün partiler için uygulanır. Et- nik, aşırı dinci, sizin tabirinizle karizmatik ya da marjinal partilerin hiçbirinin fiili duruma geçme- mesi gerekiyor. Şu anda fiili durum da yok. Söy- lemler fiili duruma dönüştüğünde başsavcılığın gör- evi başlıyor.” Öncelikle yasaya aykõrõ dinlemeler ko- nusunun ele alõnmasõ gerektiğini vurgulayan Yalçõn- kaya, dinlemelerin içeriğinin daha sonra yorumlana- cağõnõ söyledi. Yalçõnkaya, “Vatandaşlarımız gönül rahatlığıyla sandığa gidip oyunu kullansın. Bizim görevimiz, referandum sonrasında başlıyor” dedi. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek bir gaze- tecinin, “13 Eylül’de nasıl bir Türkiye’ye uyanacağız?” sorusu- na, “Önceki 12 Ey- lül’den daha iyi olaca- ğını tahmin ediyorum” yanıtını verdi. YAR- SAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, Ali Su- at Ertosun’u ziyareti sırasında yapılan or- tam dinlemesiyle ilgili olarak, “Ortam dinle- meleriyle ilgili tam bir hukuk katliamı süre- gelmiştir. Hukuka çok ağır bir saldırı vardır. Bu dinlemeler haince, alçakça ve adeta bir hamamböceği tarzı olarak nitelendirilebi- lir” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle