20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZARİ 5EYLÜL2010/SAYM276 PAZAR SÖYLEŞİLERİ ATAOL BEHRAMOĞLU Camus'yü düşünerek... T ürkçe çevirisini çok yıllar önce okluduğum "Yabancı"dan bende pek birşey kalmadı. Konusuz, öyküsüz bir küçük roman... Tek anımsadığım, dünyada olup biten her şeye (buna annesinin ölümü de dahil) ilgisiz, bir deniz kıyısmda ayaklarını kumlarda sürüyerek yürüyen yapayalnız bir adam... Bunları yazmakla Camus'yü küçümsediğim ya da hayranlannı incitmek istediğim sanılmasın. Çünkü "Veba"sıyla ben de onun hayranlarındanım. * * * "Veba" bir sorumluluğun romanıdır. Büyük klasiklerle karşılaştırıldığında oylumca bu romanı da küçük kalır. Ancak içeriğiyle o büyük klasiklerin ayarındadır. ilk romanı "Yabancı" 1942'de yayımlandığında otuz yaşında bile değilmiş. "Veba" otuzlu yaşlarının ortalarında, 1947'deyayımlanmış. Bu iki roman arasında bir çelişki var mı? "Yabancı"nın adsız kahramanıyla "Veba"daki doktor, papaz ve başkaca kahramanlar arasında bana göre taban tabana zıtlık vardır. Buna karşılık yine de Albert Camus denildiğinde akla öncelikle "Yaban" geliyor. Bunun nedeni, içeriği ve kahramanıyla bu ilk romanın, kendisi ne kadar yadsısa da kurucularından biri olduğu kabul edilen "varoluşçuluk" felsefesiyle ilintisi olmalı. Varoluşçuluk var olmaya bir anlam arama çabasıdır... "Yabancı"nın kahramanı için varoluş herhangi bir anlama sahip değildir. O kendini çevreleyen her şeye olduğu gibi kendi varoluşuna da yabancıdır. "Veba"nın başlıca kahramanları ise bu anlamı sorumluluk ve özveride buluyor. Bu özelliğiyle de bu ikinci roman dünya edebiyatındaki büyük hümanist geleneğin bir uzantısıdır. Öyleyse geleneksel "Veba"yı yeni bir felsefenin ürünü "Yabancı"ya göre bir gerileme mi saymalıyız? Bence bu konu tartışılmahdır ve tartışılmış olduğundan da kuşku duymam. ' r ,. ^ Camus'nün "Caligula"sını Paris'te 1970'lerde izlemiştim. Dostoyevski'den uyarladığı "Ecinniler"i de izlediğimi anımsıyorum. Albert Camus'ya Dostoyevski'nin 20. yüzyıldaki bir büyük tilmizi sanırım ki denebilir. Dostoyevski'nin gelgitleri Camus için de geçerlidir. "Yabancı"nın kahramanıyla "Yer Altından Notlar"ın kahramanı arasında belki bir yakınlık bile kurulabilir. "Veba" ise, yukarıda yazdığım gibi, yaratıcılarından birinin Dostoyevski olduğu büyük hümanist gelenek içinde yer alan bir romandır. "Yabancf'dan "Veba"ya geçişi ya da Dostoyevski'deki gibi daha da keskin gelgitleri bu yazarların çelişkileri mi aşamaları mı saymak gerektiği konusunda kesin bir şey söylenebileceğini sanmıyorum. Yaşam, büyük olasılıkla bütün bunların toplamıdır. Hümanist geleneğe bağlı biri olarak ben, varoluşu bütünüyle anlamsız ve saçma da bulsak, ona bir anlam vermekle sorumlu olduğumuzu düşünenlerdenim... Bu anlam ise yaşamı güzelleştirmek için, çocuklar için, başka insanlar için, ("Veba"da anlatıldığı gibi) doğal ya da toplumsal kötülüklere karşı savaşımda bulunabilir... * * * 4 Ocak 1960'taki ölümünün 50. yıldönümünde, 5 Ocak 2010 tarihinde yayınlanmış J. üchfield imzalı bir yazı çoktandır bilgisayarımdaydı. Bu yazıda, bir Camus hayranı olan Sarkozy'nin, Camus'nün bedeninden kalanları Pantheon'a taşıtmak istediği ve buna özellikle sol çevrelerden gelen tepkiler anlatılıyor... Camus'yü düşünmeyi sürdüreceğim... • [email protected] Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdün Miyase ilknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / istanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya/ Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: OnurTunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554-555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / istanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. ([email protected]) Ulucanlar Cezaevi îC, s.,. > • . . Maraş Katliamı l"ürk siyasi tarihinde bir "utanç" olarak nitelendirilen L 2 Eylül larbesi, "Utanç Müzesi"yle anlatılıyor. ' örülmüştür İamgalı Jnektuplar, işkence aletleri, idam kararları... 12 Eylül'le yüzleşmek için İyi bir fırsat. î - . • * • W. 1 Mayıs 1977 Muzesrnde SELDA GÜNEYSU 12 Eylül darbesinde yaşanan tüm sıkıntıların anlatıldığı mektuplar, o döneme ait işkence aletleri, idam fermanları, yasaklı yayınların listesi, cezaevlerinden fotoğraflar ve daha birçok metaryal... Hepsi devrimci 78'liler Federasyonu tarafından Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde (ÇSM) açılan "12 Eylül Utanç Müzesi"nde sergileniyor. Ankara 78'liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk'ün deyimiyle, "Geçmişle hesaplaşmak ve aydınlık bir gelecek kurmak için." Müzede, dönemin tanıkları da halkla bir araya gelecek. Düzenlenen konferanslarla, anılarını anlatacaklar. 12 Eylül faşizmi, film gösterileriyle de anlatılacak. Esentürk'e göre, 12 Eylül'de yaşanan faşizm, oluşturulacak böyle bir müzeyle insanların bilincine yerleştirilebilirdi. Karar, federasyonun geçen yıl gerçekleştirilen kurulunda alındı. Müze, 15 Eylül'e dek de gezilebilecek. Ama önce Ankara 78'liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk'e kulak verin. - Utanç Müzesi açma fikıi nasıl ortaya çıktı? - 2009'un aralık ayında federasyonumuzun ikinci genel kurulunu gerçekleştirdik. Bu kurulda aldığımız kararlardan biri de 12 Eylül Utanç Müzesi hazırlamaktı. Aynca Akademi 78'liler adında bir veri araştırması yapmayı ve üç bin kişilik tanık çalışması gerçekleştirmeyi de kararlaştırmıştık. Bildiğiniz gibi 12 Eylül askeri darbesinde ve sonrasında yaşananlar bir vahşetti. Biz de bu vahşeti, insanlık suçlarını, görsel olarak bilinçlere sunmak istedik. Bu nedenle o tarihten bu yana çalışmaya başladık. Zaten 2000'den beri 12 Eylül'le ilgili bir çalışma yürütüyorduk. Elimizde 10 yılda birikmiş epeyce metaryal vardı. Bu malzemelere yenilerini de ekleyerek, kamuoyunun dikkatine sunmak istedik. Arkadaşlarımızla, Ankara'da yaşayan şairler Şükrü Erbaş ve Ahmet Telli ile kafa kafaya verdik, ortak akıl oluşturduk. - Bildiğimiz kadanyla siz de 12 Eylül mağdurlanndansınız... - Tabii ki... Yıllarca cezaevinde kaldım. Mamak, Malatya Cezaevi, Ulucanlar... Dolaşmadığım cezaevi kalmadı. Suçumuz devrimci olmaktı. O dönemde Bilim ve Sosyalizm Yayınları ve Sol Yayınları kitapları vardı. Bu kitapları "suç" olarak nitelendirdiler. TCK'nin 141 ve 142. maddelerinden cezaaldım. Zaten devrimci olmak o günlerde kendiliğinden bir suçtu. - Bu anlamıyla müze sizin için ne ifade ediyor? - Biz bu defteri kapatamadık. Geçmişimizle hesaplaşamadık. Haliyle geleceğimizi de kuramayız. 12 Eylül'deki darbeyle, onu yaratanlarla ve sonuçlarıyla şimdi hesaplaşmaya çalışıyoruz. Mamak'ta 1980'de, diyelim ki 10 bin kişi cezaevinde yatıyor. Bunların yaş ortalaması 21-22. Bir gençlik kuşağı, tamamen tırpanlandı. Bu gençler o dönemde eğer gözaltına ahnmasalardı, bugün her biri bir bilim adamı olabilirdi. Ülkeye çok faydaları olurdu bu gençlerin. Ama ne yaptılar, ya öldürdüler ya da yıllarca cezaevinde çürüttüler. Gençliğimizi çürüttüler. Gençlerimiz şu anda neden apolitik? Neden bencil? 12 Eylül yüzünden. 12 Eylül Utanç Müzesi de bu süreci anlatacak. - Müzede ne tür metaryaller sergilenecek? -12 Eylül'ün en çarpıcı yönlerinden biri idamlardır. idamları tüm yalınlığı ile toplumun belleğine kazımalıyız diye düşündük. Deniz Gezmiş, Hüseyin Aslan, Yusuf inan, Erdal Eren, Necdet Adalı gibi isimlerin idam edildiği Ulucanlar Cezaevi'ndeki darağacından tutun, yapılan haksızlıklara kadar tüm ayrıntılann tek tek işlendiği İdamlar" köşesi olacak. Sonra işkenceler... 12 Eylül'ün en çirkin yüzlerinden birisi... Yüzlerce insan ölmüştür. işkencede ölenlerin çok azı için soruşturma açılmıştır, verilen cezalar da çok komiktir. Biz de işkenceleri anlatmak için işkence aletlerini koyduk müzeye. Filistin askısı mesela... Elektrik verdikleri aletler... Cezaevlerinin de işlenmesi gerektiğini düşündük. Cezaevlerinden fotoğraflar sergileyeceğiz. Mektuplar... 12 Eylül döneminde yasaklanan bütün yayınlar; kitaplar, dergiler, filmler, hepsini liste halinde hazırladık, bu listeyi asacağız. 12 Eylül'de öldürülenlerin dosyalan da yeralacak müzede. Ayrıca biz Diyarbakır Cezaevi'nin bir müze haline getirilmesini de istiyoruz. Çünkü o dönemde orada çok büyük bir vahşet yaşanmıştı. 52 kişi öldü. Bunların 6'sı açlık grevinde, dördü yanarak öldü. Diğerleri de dövülerek... O nedenle bu talebimizi de dile getireceğiz. Diyarbakır'da da müzenin bir parçasını açacağız daha sonra. Tüm bunların yanında, ÇSM'nin konferans salonunda, 15 Eylül'e kadar çeşitli konferanslar olacak. 0 dönemin tanıkları anlatacak 12 Eylül'ü bu konferanslarda. TTB tabipleri, Eğitim-Sen eğitimcileri, TMMOB eski başkanlarını konuşturacak. Üniversitelerden bilim adamları katılacak. Kendimizi de eleştireceğiz bu toplantılarda. Çünkü biz eğrisiyle doğrusuyla bir tarihi güncellemek istiyoruz. -12 Eylül'de gerçekleştirilecek anayasa halkoylamasının çalışmanızda bir etkisi var mı? - Kesinlikle hayır. Hatta böyle bir referandumun gerçekleşecek olması bizim işlerimizi sekteye uğrattı. Düşüncemiz şu: 13 Eylül'de yine 12 Eylül anayasasına uyanacağız. Değişen bir şey olmayacak. Bizim talebimiz 12 Eylül Anayasası'nın tamamen değişmesi. Çöp tenekesine atılması... Yerine yeni, çağdaş bir anayasa yapılması. Yoksa bir iki maddeyi değiştirmek, neyi değiştirir ki? Bizim gündemimiz bu değil. Başkasının çizdiği gündemin peşinde koşmak bizim işimiz değil. Bizim gündemimiz 12 Eylül Utanç Müzesi. 12 Eylül'de miting yapacaktık, valilik izin vermiyor. Neden? Yüksek Seçim Kurulu'nun yasasına göre siyasi yasak varmış. Referandum bu yıl benim mitingimi engelliyor herşeyden önce. Örneğin biz her 12 Eylül'de, Ankara Radyosu'nun önünde nöbet tutardık. Saat 04.00'te. ilk açıklamanın yapıldığı saatte... "Buna izin vermeyiz" diyorlar. Biz de "Bu eylemi yine gerçekleştireceğiz, gelin bizi tutuklayın" diyoruz. Belki bu olumsuz durumu olumlu duruma çevirebiliriz. insanların gözüne sokarak diyebiliriz ki, "AKP takıye yapıyor. Ne 12 Eylül Anayasası değişiyor, ne demokrasi geliyor." Bizim taleplerimizi anlatırız belki. - Peki bu etkinliğe yoğun bir katılımın olmasını bekliyor musunuz? Yani 12 Eylül referandumu halkın ilgisini bu etkinliğe çekebilir mi? Ayın 8'ine kadar yoğun bir katılımın olmasını bekliyoruz, evet. Herşeyden önce 12 Eylül kapanmamış bir defter. Belki insanlar bize katkıda bulunacak. Kendilerindeki eski bir fotoğrafı getirip, bizimle paylaşacaklar belki. Belki o dönemde cezaevinde kalan, zeytin çekirdeğinden yaptığı tespihleri bizimle paylaşmak isteyenler olacaktır. Çünkü biz o dönem, zeytin çekirdeklerinin iki ucunu taşlara sürte sürte özünü çıkarıp, tespih yapardık. Ekmek içinden satranç yaptık mesela o dönem. Çok sağlam olurdu. Belki insanlar bu tür anılarını bizimle paylaşacaklar. Yani müze her gün değişecek. ilk gün ile son gün arasında çok büyük değişiklikler görülecek diye düşünüyorum. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle