23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2010 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr Uluslararasõ yoga savaşlarõ Münih’te eylül günlerinin hüzünlü yüzü en çok yağmurlarõn şiirselleştirdiği õslak parklarda ve caddelerde yaşanõyor bugünlerde... İnce ince yağmur çiseleyen eylül cumartesilerinde sokaklarõ arşõnlayõp bulvarlarda yürümek ve önünüzden geçen 19 numaralõ tramvaya atlayõp şehri turlamak aslõnda bu kentin ruhunu keşfetmek açõsõndan çok keyiflidir... Kim ne derse desin Alman kentleri içinde Münih gibi sanat ve kültürle yoğrulmuş, her köşesinde çarpõcõ estetikler yaratõlmõş çok az şehir vardõr... Bu gerçeği uzun yõllar buralarda yaşayanlar iyi bilirler... Giderek büyüyen ve değişen ancak çirkinleşmeyen şehirde şu sõralarda çok yoğun bir inşaatlaşma var. Yeni yol ağlarõ ve bisiklet yollarõ yapõlõrken eskiyen metro istasyonlarõ da bir bir onarõlõp boyanõyor. 850 yõllõk Münih’te tarihsel yapõlar biraz da romantik yönleri ortaya çõkarõlarak ve yeni eklemeler yapõlarak ve hatta bilerek eskitilerek (!) restoratörlerin becerikli ellerinden geçiriliyor... Pek çok ünlü kilisede onarõmlar tamamlanmak üzere. Bu arada en göze çarpmaz sanõlan bir köşedeki kararmõş bir heykel ya da bir çeşme bile elden geçirilip güzelleştiriliyor. Karlõ kõş günleri geldiğinde ise tahta perdelerle örtülecek bunlar. Haftalardõr yağmur altõnda yaşayan kentte eylül ile birlikte serinlikler de başladõ. Vakit buldukça içimde tortulanan hüzünleri dağõtmak ve yalnõzlõklarõ unutmak için elimde şemsiye ile “Bakalım kentin başka köşelerinde biz yokken neler olmuş?” meraklanmasõyla yine ünlü caddelerde dolaşmaktan kendimi alamadõm. Leopold Caddesi’nden geçen her turistin hayranlõkla seyrettiği Amerikalõ heykeltõraş Jonathan Borofskys’in yaptõğõ beyaz plastikten “yürüyen adam” heykeli 519 metrelik yüksekliği bir tarafa yağmur altõndaki görünümüyle etkileyici dev bir yapõttõr. Onun da ayak parmaklarõ arasõndaki çirkin grafitiler ve yazõlar da geçenlerde temizlendi. Kentte her köşe elden geçiriliyor kõsacasõ. İki katlõ sarõ turist otobüslerinin võzõr võzõr işlediği bugünlerde ve özellikle önümüzdeki haftalarda Münih turistten geçilmez olur. Ünlü Oktober Fest bira bayramõ boyunca kentin adeta görücüye çõkacağõnõ hesaplayan idareciler ve kültür dairesi yetkilileri, benim volta atmadan edemediğim Sendlinger Caddesi’nin ara sokaklarõndaki kararmõş yontularõ bile temizlediler. İşte Münih’in anõtlarõna gözü gibi bakan belediyenin bu çabasõna karşõn aklõma ister istemez bizim “Allianoi”nin başõna gelenler gelip takõlõyor! Şu günlerde tekrar gündeme gelen Bergama’nõn dibindeki Allianoi gibi bir antik sağlõk merkezini (1. derecede arkeolojik sit alanõnõ) göz göre göre toprakla doldurup, çamura gömmeye uğraşan duyarsõzlõğõmõza ve cahilliğimize hayretle üzülüyorum! Çõldõrmamak elde değil. Münih’te sokak içindeki bir çeşmeyi bile koruyan, güzelleştiren ve tanõtan koruma bilincinin yanõ sõra bizde ise koca bir antik çağõn şifa merkezini bir baraj uğruna dünyanõn gözü önünde çamura gömmeyi marifet sananlara söylenecek söz bulamõyorum. Ancak Europa Nostra üyelerinin Başbakan’a yazdõğõ açõk mektubun yanõ sõra çevreci örgütlerin protestolarõ bakalõm ses getirecek mi bilmiyoruz. Günlerdir internetten gördüklerim karşõsõnda yüreğim burkuluyor, içim acõyor bu olup bitenlere... Yağmur altõnda dolaşõrken õslanõp sõğõndõğõm bir İtalyan kahvesinde geçip gitmiş yaz günlerinin hüzünleri aklõma geliyor... Cunda’daki o aşõrõ kalabalõklarla birlikte devlet hastanesi kapõlarõnda biriken insanõmõzõn çaresizliği gözümün önünden gitmiyor... Nerede olursanõz olun ülkede yaşanan hayal kõrõklõklarõ ve “kırılmalar” ile kimlik krizlerinin acõsõnõ uzaklarda olsanõz bile duyarsõnõz... Hiçbir şey eskisi gibi değil ve olmayacak diyenlere de hak vermemek elde değil. Her şeyin değişime uğradõğõ “çılgın” bir dünyadayõz artõk... Bizler de fark etmeden değişiyor ya da değiştiriliyoruz belki de artõk kim bilir! 1989’dan beri aralõksõz yaşadõğõm Münih’te bile bir değişim yaşanõyor. Metro duraklarõ çoğaltõlõp yeni bisiklet yollarõ yapõlõyor... Ve haftalardõr dinmeyen yağmurlar ise herkesi efkârlandõrõp hüzünlendiriyor. Zaten eylüller bildim bileli hüzünleri yaşamaktõr... Ne dersiniz? İyi pazarlar. erolozkan66@hotmail.com Bu başlõk yoganõn ana felsefesine taban tabana zõt biliyorum. Ne var ki yoganõn dünyada hõzla büyüyen kârlõ bir sektör haline gelmesi birtakõm haklar, düzenlemeler ve paylaşõmlar konusunda anlaşmazlõklarõ da beraberinde getiriyor. Örneğin 30 milyondan fazla kişinin yoga yaptõğõ ABD’de bu sektörün 6 milyar dolar getirisi var. Sadece yoga kurslarõndan değil, kitaplar, dergiler, CD’ler, giysiler, takõlar, yoga tatilleri, çocuk kamplarõ, yemek dersleri, hayvanlar için yoga gibi giderek çeşitlenen ve yayõlan bir endüstriden söz ediyoruz. Bu kârlõ sahaya ağzõ sulanarak bakan birtakõm ABD’li girişimcilerin son adõmõ ise Hindistan’õ ayağa kaldõrmõş. Washington Post gazetesinin haberleştirdiğine göre, Hindistan hükümeti bazõ yoga duruşlarõ ve versiyonlarõ için patent ve telif hakkõ isteyen ABD’li şirketlere “yoga hırsızlığı” suçlamasõyla savaş açmõş durumda. Hindistan’a göre yoga insanlõğõn ortak bilgisinin bir parçasõ ve bazõ duruşlar için hak talep etmek bu eskiçağ geleneğinin ruhunu kirletiyor. Bu çerçevede harekete geçen Hindistan Geleneksel Bilgi Dijital Kütüphanesi yoga eğitmenlerinden oluşan bir ekibi ve 200 bilim insanõnõ bir araya getirerek yogaya yönelik tarihi metinleri inceletmeye başlatmõş. Bine yakõn yoga duruşunu belgeleyecek bu ekip ayrõca bir video katalog da hazõrlõyor. Gelecek ay bu kataloğun uluslararasõ patent kurumlarõna verilmesi bekleniyor. Kütüphanenin başkanõ V. K. Gupta yoganõn kolektif bir bilgi olduğunu ve yorumlama ne olursa olsun herkesin kullanõmõna açõk olmasõ gerektiğini savunuyor. Gupta, “Bazı şirketlerin farklı isimler altında herhangi bir çeşit yoga çalışmasını engellemesi çok uygunsuz. Biz milattan önce 2500 yılında zaten bulunmuş bir yoga duruşunu başka birinin ileride icat ettiğini iddia etmemesini sağlamak istedik” diyor. Sanskritçeden İngilizce, Almanca, Fransõzca, İspanyolca ve Japoncaya çevrilecek yoga pozlarõ ABD ve Avrupa’daki patent ofislerine gönderilecek. Gupta’nõn ümidi bundan sonra bu yönde bir talep olursa yoga stüdyolarõnõn bu bilgilere yönelmesi. Beatles grubunun gitaristi George Harrison sayesinde ABD’de yayõlmaya başlayan yoga bugün burada koşmak, yürümek ya da spor salonuna gitmek kadar sõradan. Hatta popüler kültürün neredeyse dayattõğõ “modalardan” biri. Ve çoğunlukla da kilo vermek ve daha güzel görünmek için yapõlõyor. Beden ve nefesi kullanarak insanõn ruhunda barõş ve uyuma ulaşma yöntemi değil belli ki bu yoga. Pahalõ ve şõk stüdyolarda, özel olarak satõn alõnmõş giysiler ve malzemeler eşliğinde çok havalõ bir biçimde ter atõlan bir çeşit sektör... elcpoy@yahoo.fr İsveç seçimlerinde Türklerin kafasõ karõşõk... İsveç’te, 19 Eylül’de yapõlacak genel ve yerel seçim sonuçlarõnõ “kararsız”lar belirleyecek. İsveç seçmeni, iktidardaki sağ koalisyondan kurtulmak istiyor. Ancak muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti’den de bir umut õşõğõ göremiyor. Dört yõl önce, sağcõ partilerin iktidar olmasõndan hemen sonra patlak veren ekonomik kriz, kõsa sürede hükümetin yõpranmasõna neden oldu. Seçimlerden kõsa bir süre sonra yapõlan kamuoyu yoklamalarõnda Sosyal Demokrat Parti öne geçti. Bu başarõda, Olof Palme ekolünden gelen Mona Sahlin’in, ilk kez bir kadõn lider olarak partinin başõna geçmesinin de payõ vardõ. Ancak geçen süre içinde ne Sosyal Demokrat Parti, ne de Mona Sahlin, bu şansõ yeterince değerlendiremedi. Sorunlara farklõ çözüm önerileri getiremedi. Hatta son günlerde, Mona Sahlin, sosyal demokratlarõn dõşõndaki -gelecekte koalisyon ortağõ olabileceği- sola karşõ tavõr alarak, sorunlarõn çözümünde sağcõ söylemleri dillendirmeye başladõ. Sosyal Demokrat Parti’nin, mart ayõnda “Ermeni ve Süryani Soykırım Tasarısı”nõn İsveç parlamentosundan geçirilmesine öncülük etmesi ise seçimlerde en büyük desteği olan Türkleri yitirmesine neden oldu. Yõllarca, sosyal demokratlarõn oy potansiyeli konumundaki 200 bin dolayõndaki Türk, bu seçimlerde büyük bir kafa karõşõklõğõ yaşõyor. Türklerin bir bölümü, sosyal demokratlara oy verme konusunda kararsõzlõk yaşarken önemli bir bölümü de bu seçimlerde iktidardaki sağcõ Moderat Parti’ye oy vereceklerini söylüyor. Türklerle sosyal demokratlar arasõndaki bu çatlağõ fark eden sağcõ Moderat Parti de Türklerin yoğun olarak yaşadõklarõ bölgelerde yaptõklarõ seçim çalõşmalarõnda, sosyal demokratlarõn iktidar olmasõ halinde, “Ermeni ve Süryani soykırımı” savlarõnõn ders kitaplarõna konacağõ, ülkenin birçok yerine soykõrõm anõtlarõnõn dikileceği propagandasõnõ yapõyor. Sağcõ Başbakan Fredrik Reinfeldt, İsveç’teki en büyük Türk göçmen grubunun geldiği kent olan Konya’nõn Kulu ilçesini ziyaret ederek İsveç seçimlerinde Kulululardan destek istedi. Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Zergün Korutürk de, Göteborg kentinde yaptõğõ konuşmada, iktidardaki sağ partilerin, Türk hükümet politikalarõna destek verdiğini, sosyal demokratlarõn iktidar olmasõ halinde, İsveç’in de katkõlarõyla BM ve AB’de “soykırım” konusunda Türkiye’ye yaptõrõm uygulanmasõndan endişe ettiklerini söyledi. Sosyal Demokrat Parti ise Türklerden yitirdiği desteği, Kürt, Süryani ve diğer gruplardan almaya çalõşõyor. Belediye meclislerinde çarşaflõ ve türbanlõ kadõnlarõ aday göstererek diğer Müslüman gruplarõn oylarõnõ almak istiyor. Yüzde 4 seçim barajõnõ uygulayan İsveç’te, 19 Eylül’de milletvekili, belediye, bölge parlamentosu (il genel meclisi) seçimleri bir arada yapõlacak. Tüm olumsuzluklara karşõn, Türk kökenli adaylar partilerin milletvekili listelerine girmeyi başardõlar. Sosyal Demokrat Parti’nin Süryani kökenli Genel Sekreteri İbrahim Baylan, Süryani kökenli Yılmaz Kerimo, “Pizzacının kızı” olarak bilinen Evin Çetin ile Yekbun Alp, Sosyal Demokrat Parti listesinde milletvekili adayõ oldular. Hediye Güzel, Vänster (sol) Parti’den; Gülan Avcı, Folk (Halk) Partisi’nden, halen milletvekili olan Mehmet Kaplan da Çevre Partisi’nden aday. İsveç’te sayõlarõ 5 bini bulan Malatya - Kahramanmaraş kökenli Tavkirarlõlar da, bölge parlamentosu seçimine kendi adaylarõyla katõlacak. Tavkirarlõlardan Hüseyin Mirza Karagöz, Halland Bölge Parlamentosu’ndan aday oldu. İktidar değişimleri, İsveç’in ekonomik ve siyasi yapõsõnda önemli bir değişikliğe, bürokraside depremlere yol açmõyor. Eski hamam, eski tas; sadece başbakan ve bakanlar değişiyor. Bürokratlar, devlet kadrolarõnda uzun yõllar çalõşarak yükselen birikimli kişilerden oluşuyor. Bürokratlar, politik görüşlerine göre değerlendirilmiyor. Partilerin kemikleşmiş geleneksel bir tabanlarõ yok. Seçmen eğilimleri, partilerin izledikleri ekonomik politikalara göre değişiyor. Bazen ekonomik bir açõlõm, bazen izlenen bir yabancõ politikasõ seçmenler üzerinde etkili olabiliyor. Bu nedenle, İsveç’i 19 Eylül 2010’da sonuçlarõ ortada zor bir seçim bekliyor... alinergis@yahoo.se Danimarka’nõn demokrasiyle imtihanõ Son günlerde İskandinavya’da art arda cereyan eden birkaç olay, dünyada hiçbir bölgenin tamamõ ile barõş ortamõnda olmadõğõnõ ve devletlerin birbirine temelde ulusal çõkarlarõ doğrultusunda bağõmlõ olduklarõnõ bir kez daha gösteriyor. Buraya ilk geldiğimde, ne sorunsuz bir memlekette olduğumu, İsveç, Norveç, Danimarka kadar birbirine dost ve yakõn komşu ülkelerin dünyanõn hiçbir yerinde bulunamayacağõnõ düşünürdüm, ama yanõlmõşõm. Bu ülkeler de birbirlerini kötüleyip, zan altõnda bõrakabiliyorlarmõş. Bir o kadar imrendiğimiz ve kendi ülkemizde de var olmasõnõ canõ gönülden arzu ettiğimiz sosyal refah sistemine sahip bu devletler arasõndaki gelişmeleri şaşkõnlõkla takip ediyorum. İskandinavya dendi mi akla gelen ilk iki devlet, Danimarka ve İsveç’tir. Öte yandan bu ikili içerisinde çokkültürlü yapõya ve toplumsal hoşgörüye daha çok sahip olanõ İsveç, homojenliği devlet politikasõ olarak kabul eden ise Danimarka’dõr. Norveç, oldukça zengin bir ülkedir, etliye sütlüye karõşmaz. Bu kõsa İskandinavya portresinden sonra konumuza geri dönelim. 19 Eylül’de gerçekleştirilecek İsveç seçimleri üzerinden başlatõlan ifade özgürlüğü ve õrkçõlõk suçlamalarõ, Danimarka ile İsveç arasõnda soğuk rüzgârlarõn esmesine sebep oluyor. Danimarka hükümetindeki Muhafazakâr Parti ve hükümete dõşarõdan destek veren aşõrõ sağcõ Danimarka Halk Partisi (bu parti Danimarka’daki õrkçõ göçmen politikalarõn da mimarõdõr), İsveç’teki seçimlerin demokratik bir ortamda gerçekleşmeyeceğinden kaygõ duyduklarõnõ belirterek İskandinavya tarihinde ve belki de İsveç-Danimarka ilişkilerinde bir ilke imza attõ. Parti, bir adõm daha ileri giderek, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatõ’nõn (AGİT) devreye girmesini, seçimlere gözlemci atanmasõnõ talep etti. Gerekçe olarak ise İsveç Demokratlarõ Partisi’nin seçim videosunun İsveç kanallarõnda yayõmlanmamasõnõn reddedildiği, parti mensuplarõnõn belediye ve devlet dairelerindeki işlere alõnmadõklarõ, çalõşanlarõn da işten çõkarõldõklarõ ve son olarak İsveç gazetelerinin bu partinin reklamlarõna yer vermeyi kabul etmediği gösterildi. Gerçek şu ki, İsveç’te seçimlerin ne kadar demokratik bir ortamda gerçekleşiyor olduğu aslõnda Danimarka Halk Partisi’nin umurunda bile değil. Kendi siyasi oluşumlarõna ideolojik olarak tõpatõp benzeyen İsveç Demokratlarõ Partisi’ne, bana göre “liberal demokrasinin bir gereği olarak” uygulanan boykot ve ambargonun kaldõrõlmasõ için yukarõda bahsettiğim kurumlarõn harekete geçmesi istenmekte. Danimarka Halk Partisi, İsveçli ikizinin yüzde dörtlük seçim barajõnõ geçmesi durumunda kendisini Danimarka’da daha sağlam bir temele oturtabileceğini, meşruluğunun tartõşõlmayacağõnõ, Danimarka siyasetinde ve Avrupa Parlamentosu’nda daha baskõn olacağõnõn farkõnda. Tabii ki, bunu hiçbir yerde dillendiremeyecekleri için demokrasi gibi kapsanmasõ oldukça zor bir öğeye sõkõ sõkõ sarõlarak ötekini suçlamak en kolay iş. Öte yandan, Danimarka Halk Partisi’nin ve Danimarka devletinin genel olarak İsveç’le sorunu, kuzey komşusunun izlediği esnek göçmen politikalarõ. Danimarka’ya yerleşmek isteyip, oturma izni alamayan neredeyse her göçmen, o dillere destan “İsveç tercihi” ile Danimarka’ya komşu şehir olan Malmö’de 1.5 aylõk bir ikametin ardõndan Danimarka’ya yerleşme ve çalõşma hakkõ kazanõyor. Danimarka Halk Partisi işte bu politikalardan mustarip ve göçün ilk başta yavaşlatõlmasõ ve akabinde de durdurulabilmesi için tek çõkõş noktasõ var. İsveç Demokratlarõ Partisi’nin parlamentoya girmesi ve bir sonraki dönemde kuvvetle ihtimal muhalefette söz sahibi olmasõ. Bu gelişmelere karşõn, İsveç’in devlet duruşu, Batõ demokrasisi denen olgunun da tek bir şemsiye altõnda toplanamayacağõnõ, her ülkenin kendine ait demokrasisi olduğunu bir kez daha bizlere hatõrlatõyor. İsveç hükümeti, hangi kanalõn hangi videoyu yayõmlayõp yayõmlamayacağõna karar veremeyeceklerini belirterek, basõn ve ifade özgürlüğünün kendi ülkelerinde hayati önem taşõdõğõnõ büyük harflerle vurgularken, ülkenin sorunlarõnõ belirli bir gruba yani göçmenlere yõkma gibi bir tartõşma içine girmeyeceklerini belirterek de Danimarka’ya gerçek anlamda bir demokrasi dersi verdi. berkcoker@yahoo.co.uk Eylül hüzünleri ve düşler WASHINGTON ELÇİN POYRAZLAR MALMÖ ALİ HAYDAR NERGİS KOPENHAG BERK ÇOKER MÜNİH EROL ÖZKAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle