Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Yazıyı ana hatlarıyla özetleyelim, sonra
güncel gelişmelere bağlayalım.
İran’da 1970’lerin ikinci yarısında Şah
rejimine karşı muhalefet yoğunlaştı. Humeyni
yanlıları, İran’ın genel dinamiklerini çok iyi
kullandılar, kesin zafer için başlangıçta sol
hareketleri de yanlarına çekmeyi başardılar.
Sol, Şah’ın devrilmesini, yerine demokrasinin
gelmesini istiyordu. Mollalarla birlikte bunu
başarabileceklerine inanıyorlardı.
İran solu mollalara şu isimleri takmıştı:
İlerici din adamları, devrimci İslam!
Şah, 16 Ocak 1979’da İran’ı terk etti. 1 Şubat
1979’da Humeyni, Tahran’a döndü.
Yeni bir devlet yapısı kurmak için toplumdan
toplu bir yetki alıp kullanmak gerekiyordu.
Humeyni yanlıları 1 Nisan 1979’da
halkoylaması gitti. Halk şu soruya yanıt
verecekti:
- İslam Cumhuriyeti’ne evet mi hayır mı?
Sol, dinin tamamen siyasallaşma sürecine
girdiğini göremedi. Bu koşullarda da demokrasi
gelişirdi. Asıl olan Şah’ın gitmiş olmasıydı. Her
şeyi engelleyen oydu.
Humeyni “evet”i aldıktan sonra hemen
devamında bir yetki daha istedi:
Tüm yargı atamalarını yapmak!
Bunu “İslam Kültür Devrimi” paketinin
oylaması izledi. Bu da kabul edildikten sonra
sol uyandı. Üniversitelerde eylemler başladı.
Humeyni buna demokratik bir yanıt verdi:
“Üniversiteler iki yıllığına kapatılmıştır.”
Son darbe 1983’te indi.
O süreçte kıyıma uğrayan solcu sayısının iki
milyon dolayında olduğu tahmin ediliyor.
İran’dan kaçabilen solcuların Humeyni
rejimiyle ilgili ortak söylemleri şudur:
“Alıştıra alıştıra geldiler. Bir taviz kopardılar mı
aldıkları taviz sanki yıllardır uygulamadaymış gibi
doğal karşıladılar, hemen yeni taviz peşine
düştüler. Kısa süre sonra itiraz etmeyi unutan
insanlar haline geldik. Artık sağcı, solcu,
milliyetçi, liberal yoktu, iyi Müslüman - kötü
Müslüman vardı. Bunun ölçüsünü de mollalar
koyuyordu.”
Türkiye, İran olur-olmaz ikilemini bir kenara
koyalım; her ülke kendisi olur.
Hanefi Avcı’nın kitabında Türkiye’nin ne
olacağını ne olmayacağını, devlet kurumlarının
görünen yüzünü görünmeyen yüzünü merak
edenlere pek çok ipucu var.
Avcı tümüyle içeriden haber veriyor. Devletin
çatırdamakta olduğunu, cemaatin bütün
kurumlarda kendi hiyerarşisini yarattığını
söylüyor.
Bu tablo şöyle özetlenebilir:
Türkiye’de geleneksel devletin, devlet
kurumlarının yanında, içinde ayrı bir paralel
devlet var.
Dünyanın hiçbir devleti bunu kaldıramaz!
Gelinen noktada 12 Eylül’de yapılacak
referandumun maddeleri anlamını yitirmiştir.
İktidarın “evet”i net:
Devlet memuru gidecek, hükümet memuru
gelecek.
Devlet kurumları gidecak, AKP kolları
gelecek.
Buna tek parti iktidarı denmez...
Tek parti rejimi denir...
Parti devleti denir...
Bir güç denetim altında olmazsa, güç
olmaktan çıkar. Kendisi dahil herkese zarar
verir.
Kontrolsüz güce evet mi hayır mı?
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
düzeyine erişmiş olanların gözleri sulu!
Bir zamanlar Mısır’a egemen İslamın
Ortadoğu’daki kılıcı Albay Nasır; Arapların
ezeli ve ebedi düşman ilan ettiği İsrail’e karşı
Sovyet tanklarıyla saldırdığı 6 mı 7 mi gün
süren savaşta hezimete uğradıktan sonra
Kahire TV’sinde hüngür hüngür ağlayarak
halkına kendini affettirmişti.
Ülkemiz de gözleri yaşlı siyaset
adamlarından yoksun değil.
Müslüman siyaset adamlarımızın önde
gidenlerinden şu sıralar Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç; ikide bir, şu veya bu olayda
gözyaşlarını tutamıyor.
Başbakanları duyarlı konulardan söz etti mi
örneğin AKP milletvekillerinin kimileri ağlaya
ağlaya helak oluyorlar.
Ağlayan siyasetçilerde rekor Müslüman mı
Müslüman, dindar mı dindar anti-laik
Başbakan RTE’de!
Şu din, bu din ayrım yapmayız der. Ama
örneğin laikliğin yılmaz savunucusu ünlü bir
yazar öldü mü, yakınlarına, okurlarına ne
başsağlığı diler ne cenaze törenine katılır ne
de bir çiçek gönderir.
Bu Başbakan’ın Müslümanlığı kendine
özgü. Yalnız yandaşlarına, yalakalarına layık
gördüğü Müslümanlık..
TV’lerden izliyoruz. Çeşitli zamanlarda
çeşitli olaylarda gözyaşlarını tutamıyor.
Son kez önceki gece ATV ekranında ağladı..
1999 yılında RTE; (şimdilerde sanki yıllarca
içeride yatmış bağımsızlık savaşçısıymış gibi
övündüğü) 4 aylığına hapse girmesinden üç-
beş ay önce Kazlıçeşme Meydanı’nda bir
veda konseri izlemiş.
Kimi şarkıcılar, Paris’te ölen Ahmet Kaya,
“şiir okuyanların tutuklanmadığı bir Türkiye”
demiş konuşmasında ve Şafak Türküsü
adındaki türküsünü söylemiş…
RTE; ekranda iki gözü iki çeşme ağlıyor!
Nedenini de açıklayarak; söylenen “Ölümle
karşı karşıya gelen birinin annesine yönelik”
türküyü anımsayınca duygulanmış!
Oysa RTE; hapse girmesi kesinleşen
RTE’ye ağlıyor.
Fakat aynı RTE; şehit ana babalar ağlarken
ağlamaz!
Şehit ailelerinin gözyaşlarını “terör sona
ersin analar artık ağlamasın” diyebilmek…
halkın Kürt açılım projesini sindirmesini
sağlayabilmek için istismar aracı olarak
kullanıyor.
Kimi siyasetçilerle anti-laik Müslüman
Başbakan RTE; politikacıdır ağlar, sızlar,
gözyaşları kimi zaman sel olur akar da
TV’lerde ağlayıp sızlayarak din yoluyla, hoca
kılığıyla devleti ele geçirmeye çalışan başka
bir kişi yok mu?
Bu kişinin 28 Şubat’tan önce imam kılığında
TV’lerin pek çoğunda yayımlanan
hutbelerinde sümüğünü çekerek gözyaşları
içinde… cemaatine seslendiğine tanık
olmadık mı?
Bu kişi; devlette (Emniyet’te) örgütlenen
cemaatin lideri; bol sümüklü gözü yaşlı
konuşmalarıyla belleklerdeki yerini muhafaza
eden anti-laik Müslüman, Fethullah Gülen!
İşte din ve devlet işlerini ayırarak, laikliği
benimseyen, çağdaşlığa açık… ne yazık ki
artık anti-laik Müslümanların yönetimindeki
Türkiye!
Dün gazetelerde RTE’nin Wall Street
Journal’e (WSJ) verdiği uzun demeç
yayımlandı.
Demeçten iki gerçeği öğrendik: 1)-
Komşularından birine küfreden RTE’ye,
babası kızmış, ayaklarını bağlamış, az kalmış,
ama oğlunu asmakla tehdit etmekle yetinmiş.
Bu anıdan yola çıkarsak; RTE’nin neden,
“Biz siyasete kefenimiz yanımızda, asılmayı
göze alarak girdik” diye böbürlendiğini
anlarsınız.
2)- İktidara gelmeden önceki yıllarda
demokrasiyi bir tramvay gibi istenilen durakta
inilen ve “hedefe” varmak için bir araç diye
tarif eden RTE’nin; bunları söylediğinde amacı
demokrasi değil bal gibi din devleti idi.
Şimdi aynı kafada olduğunu “Canım elbette
amaç din ve demokrasi aracılığıyla
insanoğlunun refahıdır” diyerek doğruluyor.
Zamanında defalarca yazdığımız için bugün
hayretle karşılayamadığımız -ne ki şimdilerde
kimilerinin bugün hayretle karşıladığı- bir
itirafta bulunuyor: “Ben değişmedim!”
Oysa RTE, partiyi kurduğu günlerde ve
2002’de tek başına geldiğinde “Ben değiştim”
diyerek eski söylemlerindeki gerçek amacını
gizledi, “Ben değiştim” dedi…
Bu medya var ya bu medya: “Değişti,
değişti” diye sütunlarda manşetlerde bangır
bangır bağırdı.
Medya, al sana şimdi: “Değiştim diyen ama
değişmeyen” RTE!
Ne dinle toplumların, insanoğlunun refaha
ulaşacağından, ne de anti-laik bir Başbakan
olduğundan vazgeçiyor.
Tabii... anti-laik din yolundaki yolculuğa
devam, diyor!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 11 EYLÜL 2010 CUMARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Eylül
Oslo Y 14
Helsinki Y 14
Stockholm Y 17
Londra PB 19
AmsterdamY 21
Brüksel Y 21
Paris B 23
Bonn PB 24
Münih Y 23
Berlin Y 20
Budapeşte Y 20
Madrid B 27
Viyana PB 15
Belgrad Y 21
Sofya Y 17
Roma PB 24
Atina PB 24
Zürih PB 19
Moskova PB 17
Aşkabat B 23
Taşkent B 28
Bakû Y 23
Bişkek B 23
Tiflis Y 25
Kahire B 32
Şam A 36
İstanbul PB 27
Edirne PB 26
Kocaeli PB 29
Çanakkale PB 28
İzmir B 30
Manisa B 33
Denizli B 33
Zonguldak PB 25
Sinop PB 25
Samsun PB 26
Trabzon Y 26
Giresun Y 26
Ankara B 33
Eskişehir B 33
Konya B 31
Sıvas B 30
Antalya B 32
Adana B 35
Mersin B 34
Diyarbakır B 39
Şanlıurfa B 38
Mardin B 34
Siirt B 37
Hakkâri PB 31
Van PB 25
Kars Y 24
Ülkemizin kuzey-
doğu kesimleri par-
çalı ve çok bulutlu,
Doğu Karadeniz kıyı-
ları ile Doğu Anado-
lu’nun kuzeydoğusu
kısa süreli ve gök gü-
rültülü sağanak yağ-
murlu geçecek. Rüz-
gâr, Marmara’da
kuzey ve kuzeydo-
ğudan kuvvetli ve
kısa süreli fırtına
şeklinde esecek.
Hava sıcaklığında
önemli bir değişik-
lik beklenmiyor.
YARINKİ oylamadan sonra
Türkiye’de neler olacağı,
ülkenin nereye doğru gideceği,
“evet” ya da “hayır” diyenlerin
o sonucu nasıl
yorumladıklarına ve sonuçtan
hangi dersleri çıkaracaklarına
bağlı. Türkiye, taş, toprak ve
sudan oluşan bir coğrafya
parçası olmakla birlikte yetmiş
beş milyon canı var, o canlar
neyi nasıl istiyorlarsa oraya
öyle gidecek.
O bakımdan sonucun her iki
kesim açısından nasıl
yorumlanabileceğini ve hangi
dersleri çıkaracağını
olabildiğince nesnel biçimde
tahmin etmek gerekir.
Evetçiler kazanmışlarsa ve
hele bu kazanış
küçümsenmeyecek bir farkla
olmuşsa, Cumhuriyeti neye
dönüştürmek istiyor idilerse,
dönüştürme vaktinin geldiğine
hükmedecek ve anayasa
değişikliklerinin yargı
bağımlılığı açısından
kendilerine sağladığı olanakları
kullanmaya başlayacaklardır.
Fincancı dükkânına girmiş
filler gibi her şeyi kırıp
dökercesine ve bu telaş
yüzünden tepkileri çoğaltıp
kendi sonlarını kendi elleriyle
hazırlarcasına.
Böyle bir durumda, acele işe
uzaktaki şeytan karışacaktır.
İlk bakışta, yerli aceleciler
Atlantik ötesindeki merkezin ve
onun yurtiçindeki uzantılarının
desteğini bulacaklarına
inanacaklardır. Yalnız, bu
hevesle güle oynaya Dimyat’a
pirince giderken evdeki
bulgurdan olabileceklerini
unuturlarsa hüsrana
uğrayabilirler. Çünkü, o merkez
şimdi işbirliği yapar görünse
de aslında daha büyük bir
hedefin, yani dünya çapındaki
kapitalizmin emrinde güya
çağdaş bir halifelik kurmak
peşindedir; yerli mutlak sulta
kurmak isteyenleri kendi
dünyasal egemenliğinin altına
almak isteyecektir.
Bilmeli ki o acele işe
uzaktaki şeytan karışabilir.
Yabancıların desteğiyle.
Hayırcılar kazanmışsa ve
hele bu kazanış kılpayı
olmuşsa, kazananlar “Çok
şükür yazgımızı değiştirdik ve
Cumhuriyeti kurtardık” diyerek
yan gelip otururlarsa büyük
hata işlemiş olurlar. Henüz
kritik bir genel seçim var
önlerinde. Cumhuriyetçiler, her
şeyden önce, niçin ancak
büyük çabayla aşılabilen
zayıflık noktasına gelindiğini iyi
düşünmek zorundadırlar.
Yabancı reçeteli ekonomik
politikalarla ve mirasyedi
özelleştirmeleriyle kamunun
gücü zayıflatılıp yeşil burjuvazi
yaratılırken seyirci kaldıktan
sonra basmakalıp Atatürkçülük
nutuklarıyla ve saçmasapan
genel af ya da türban
vaatleriyle çıkmazdan çıkılmaz.
Ciddi bir kalkınma planı ve
talanla giden kamu varlıklarını
geri alma programı gerekiyor.
Türkiye gibi ülkede
cumhuriyetçiliğin hâlâ
devrimcilik olmasına
inanmaksızın yola koyularak
son yılların karabasanı
aşılamaz. Güvencesiz işçiyi,
işsiz genci, okuldan kopup
dershaneye yamanmış
öğretmeni, ufuksuz bilim
çevresini devrimci
cumhuriyetçiliğe yeniden
kazanma seferberliğine hemen
başlanmalı. Kıl payının hakkı
ancak böyle ödenir.
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Sonrası
Dink’in adõ çocuk
parkõna verildi
İstanbul Haber Servisi - CHP’li Adalar Be-
lediyesi, 19 Ocak 2007’de öldürülen Agos Ga-
zetesi Genel Yayõn Yönetmeni Hrant Dink’in
adõnõ yaşatmak için Kõnalõada’daki bir çocuk par-
kõna “Gazeteci Hrant Dink Çocuk Parkı” adõ-
nõ verdi. Parkõn açõlõşõ bugün saat 13.00’te
gerçekleştirilecek.
Adalar Belediye Başkanõ Mustafa Farsakoğlu,
Kõnalõada’da evi olan Dink’in adõnõn bir sokağa ya
da mahalleye verilmesi isteğiyle belediye mecli-
sine önerge verdi. İsim değişiklikleri İstanbul
Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) onayõndan geç-
tiği için Dink’in adõnõn isimsiz bir bölgeye veril-
mesi kararlaştõrõldõ. Adada Balõkçõlar Kooperati-
fi’nin karşõsõndaki çocuk parkõna Dink’in adõnõn
verilmesi için toplanan belediye meclisi, öneriyi
karara bağladõ. Parkõn açõlõşõ, Dink’in eşi Rakel
Dink’in de katõlõmõyla yarõn saat 13.00’te yapõla-
cak. Adalar Belediye Başkanõ Mustafa Farsa-
koğlu, “Onun üzüntü verici olay sonucu haya-
tını kaybetmesi, Adalar’da derin bir travmaya
neden oldu. Onun gibi değerli insanların isim-
lerinin Adalar’da yaşatılması gerektiğini dü-
şünüyoruz. Dink çocukları severdi. İnsan sev-
gisiyle doluydu. Adını orada gördükleri vakit
çocuklar da mutlu olacaklar. Hiç değilse onla-
ra ışık tutacaktır” dedi.
mumtazsoysal@gmail.com
BURSA (Cumhuriyet) - BDP Diyar-
bakõr Milletvekili Akın Birdal, partisince
Bursa’da düzenlenen mitingte konuşur-
ken bir kişinin saldõrõsõna uğradõ. Saldõr-
gan, alandakiler tarafõndan linç edilmek
istenirken polis tarafõndan kurtarõldõ.
Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot
Cephesi’nin Gökdere Meydanõ’nda dü-
zenlediği mitinge BDP’li Sabahat Tun-
cel ve Birdal da katõldõ. Polisin geniş gü-
venlik önlemleri aldõğõ mitingde konuşan
Birdal’a yanõna kadar giden Bilgehan
Şimşek, Birdal’a kafa attõ. Şimşek’in
“Ben sivil polisim” diye bağõrdõğõ iddia
edilirken sol elmacõk kemiğine darbe
alan Birdal’õ partililer kurtardõ. Saldõrgan
ise mitinge katõlanlar tarafõndan linç edil-
mek istendi. Çõkan olaylarõ miting alanõ-
na giren çevik kuvvet ekipleri önlerken
saldõrgan güvenlik birimleri tarafõndan
önce Yõldõrõm İlçe Emniyet Müdürlü-
ğü’ne sonra da Şevket Yõlmaz Devlet
Hastanesi’ne kaldõrõldõ. Olaylarõn büyü-
mesi sonucu polis göstericilere gaz bom-
basõ attõ. Gazdan başta çocuklar olmak
üzere alandaki kalabalõk kötü etkilendi.
Müdahale sõrasõnda bazõ BDP’liler de ya-
ralanõrken BDP üyesi Bedri Kaya’nõn
(55) kalp krizi geçirdiği ve hastaneye
kaldõrõldõğõ belirtildi.
Mitingin ardõndan Birdal ve BDP’li
yöneticiler, basõn toplantõsõ düzenledi.
Açõklamada, “Saldırganın ‘sivil polisim
demesi’ dikkat çekici ve bilinçli bir
provokasyon girişimi. Yöneticilerimi-
zin can güvenliği nedeniyle İnegöl ilçe
binasının açılışı ertelendi” denildi. Bur-
sa Valisi Şehabettin Harput ise miting-
de 500 kişinin olmasõna karşõn 600 poli-
sin görevli olduğunu belirterek “Yeterli
önlem vardı” dedi.
Yazıcıoğlu hayranı
Birdal’a saldõran Şimşek’in, sosyal pay-
laşõm sitesi Facebook’taki biyografi bö-
lümüne “Aslan burcu! Kafama koydu-
ğumu öleceğimi bilsem yaparım”, “Sev-
diği sözler” bölümüne ise, “Keser döner,
sap döner, gün gelir hesap döner” yaz-
dõğõ belirlendi. Sitede, İstanbul’da yaşa-
yan Şimşek’in, bayram için Bursa’daki
amcasõnõn yanõna geldiği, Bakû Türk
Dünyasõ İşletme Fakültesi’nden mezun
olduğu, Marmara Üniversitesi’nde yük-
sek lisans yaptõğõ belirtiliyor. Saldõrganõn
kazada ölen BBP Lideri Muhsin Yazıcı-
oğlu’na hayran olmasõ dikkat çekti.
Birdal kürsüde konuşurken saldõrõya uğradõ. Alandakiler saldõrganõ linç etmek istedi
BDP mitinginde olay
Yurt Haberleri Servisi - Terör örgütü
PKK lideri Abdullah Öcalan, Hakkâ-
ri’deki çatõşmada 9 teröristin öldürülmesi-
ne tepki göstererek “Kürt halkının gü-
venliği garantiye alınmadan kimse ba-
rıştan söz etmesin, silah bırakmaktan
bahsetmesin. Halkın güvenlik meselesi
hallolmadan bundan sonra hiçbir şey
olamaz” dedi. Öcalan, 13-20 Eylül arasõn-
da pek çok şeyin netleşeceğini savundu.
Öcalan’õn avukatlarõyla görüşmesi terör
örgütüne yakõnlõğõyla bilinen internet sitesi
ANF’ye yansõdõ. Buna göre Öcalan, Başba-
kan Tayyip Erdoğan’õn Diyarbakõr mitin-
ginde öldürülen yazar Musa Anter’den söz
etmesini eleştirerek “Hükümet Anter’in
adını ağzına alıyor. Bunu yapmaya hak-
ları yok. Onu katledenler kontrgerilla,
devlettir. Boykot kararının arkasında-
yız” dedi. Bazõ devlet yetkilileriyle görüş-
tüğü iddialarõnõ yineleyen Öcalan, “13-20
Eylül tarihleri arası önemlidir, bu tarih-
ten sonraki gelişmelere bakmak gereki-
yor, o zaman belli olacak her şey. 20 Ey-
lül’den sonra ben karışmayacağım, so-
rumluluk da bana ait değil. Kürtler ken-
di kararlarını kendileri alıp uygularlar.
Eğer demokratik özerkliği uygulayacak-
larsa buna uygun bir yapılanma ve ko-
numlanma içine girmelidirler. Devlete de
hükümete de son kez çağrı yapıyorum.
Biz bu ülkede özgürce yaşamak istiyo-
ruz, ayrılmak gibi bir talebimiz yok, de-
falarca söyledik. Haklı taleplerimizin ka-
bul edilmesi gerekir. Aksi halde direnme
hakkımızı da kullanmakta haklıyız.”
ÖCALAN TEHDİT ETTİ: SONRASINA KARIŞMAM
KINALIADA’DA AÇILACAK
AYŞE SAYIN
ANKARA - BDP’nin Hakkâri’de öldürü-
len 9 PKK’li için “yas” ilan edip, dün genel
merkez dahil, tüm binalarõna “siyah bayrak”
asmasõ, aynõ gün Diyarbakõr Milletvekili
Akın Birdal’a yönelik saldõrõnõn ardõndan, baş-
ta Doğu-Güneydoğu olmak üzere Türkiye ge-
nelinde referandum öncesinde gerilimi tõr-
mandõrdõ. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel, Birdal’a saldõrõnõn ardõndan “boykot
tavırlarını derinleştirip, yelpazeyi daha da
genişleteceklerini” söyledi. Tuncel saldõrõnõn
provokasyon olduğunu belirterek, “Bizi ko-
rumakla görevli polisin olduğu yerde neden
bu saldırı oldu?” diye sordu.
Birdal’la birlikte Bursa’ya gittiklerini anla-
tan Tuncel, saldõrõnõn gerçekleşmiş olmasõnõn
“Türkiye’nin geleceği” açõsõndan tehlikeli ol-
duğunu söyledi. Olayõn sorumluluğunun hü-
kümete ait olduğunu kaydeden Tuncel, “Hü-
kümet, uzun süredir BDP’yi boykot nede-
niyle hedef gösteriyordu” dedi. Türkiye’nin
esas gündeminin 13 Eylül’den sonraki süreç
olduğunu kaydeden Tuncel, “AKP’nin savaş
hükümeti olduğu ve savaş mantığında ne ka-
dar kararlı olduğunu ortaya koymak, bizim
de barıştan yana olduğumuzu göstermemiz
açısından boykot tavrımız daha da derin-
leşecek” dedi.
BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız da
Türkiye’nin çok gergin bir ortamda referan-
duma gittiğini belirterek, “Bölge barut fıçısı
gibi ve ortam çok gergin. O nedenle biz çok
dikkatliyiz, bizim boykot tavrını derinleş-
tirmek için ekstra bir şey yapmamıza gerek
yok” diye konuştu.
PKK’liler için ‘yas’ kararı aldılar
Öte yandan BDP yönetimi Hakkâri’de öl-
dürülen PKK’li teröristler için “yas” kararõ al-
dõklarõ gerekçesiyle bayramlaşma programla-
rõnõ iptal ederken bütün parti binalarõna siyah
bayrak astõ. BDP’li Yõldõz, PKK’nin partile-
rinin çağrõsõ üzerine ateşkes ilan ettiğini, an-
cak kendilerinin operasyonlarõ durduramadõ-
ğõnõ, bu yüzden kendilerini sorumlu hisset-
meleri nedeniyle yas ilan ettiklerini söyledi.
Saldırının ardından kalabalık tarafından linç edilmek
istenen Bilgehan Şimşek (sağda) polis tarafından
kurtarılarak hastaneye kaldırıldı. (Fotoğraf: AA)
‘Boykot yayõlacak’