20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Yazıyı ana hatlarıyla özetleyelim, sonra güncel gelişmelere bağlayalım. İran’da 1970’lerin ikinci yarısında Şah rejimine karşı muhalefet yoğunlaştı. Humeyni yanlıları, İran’ın genel dinamiklerini çok iyi kullandılar, kesin zafer için başlangıçta sol hareketleri de yanlarına çekmeyi başardılar. Sol, Şah’ın devrilmesini, yerine demokrasinin gelmesini istiyordu. Mollalarla birlikte bunu başarabileceklerine inanıyorlardı. İran solu mollalara şu isimleri takmıştı: İlerici din adamları, devrimci İslam! Şah, 16 Ocak 1979’da İran’ı terk etti. 1 Şubat 1979’da Humeyni, Tahran’a döndü. Yeni bir devlet yapısı kurmak için toplumdan toplu bir yetki alıp kullanmak gerekiyordu. Humeyni yanlıları 1 Nisan 1979’da halkoylaması gitti. Halk şu soruya yanıt verecekti: - İslam Cumhuriyeti’ne evet mi hayır mı? Sol, dinin tamamen siyasallaşma sürecine girdiğini göremedi. Bu koşullarda da demokrasi gelişirdi. Asıl olan Şah’ın gitmiş olmasıydı. Her şeyi engelleyen oydu. Humeyni “evet”i aldıktan sonra hemen devamında bir yetki daha istedi: Tüm yargı atamalarını yapmak! Bunu “İslam Kültür Devrimi” paketinin oylaması izledi. Bu da kabul edildikten sonra sol uyandı. Üniversitelerde eylemler başladı. Humeyni buna demokratik bir yanıt verdi: “Üniversiteler iki yıllığına kapatılmıştır.” Son darbe 1983’te indi. O süreçte kıyıma uğrayan solcu sayısının iki milyon dolayında olduğu tahmin ediliyor. İran’dan kaçabilen solcuların Humeyni rejimiyle ilgili ortak söylemleri şudur: “Alıştıra alıştıra geldiler. Bir taviz kopardılar mı aldıkları taviz sanki yıllardır uygulamadaymış gibi doğal karşıladılar, hemen yeni taviz peşine düştüler. Kısa süre sonra itiraz etmeyi unutan insanlar haline geldik. Artık sağcı, solcu, milliyetçi, liberal yoktu, iyi Müslüman - kötü Müslüman vardı. Bunun ölçüsünü de mollalar koyuyordu.” Türkiye, İran olur-olmaz ikilemini bir kenara koyalım; her ülke kendisi olur. Hanefi Avcı’nın kitabında Türkiye’nin ne olacağını ne olmayacağını, devlet kurumlarının görünen yüzünü görünmeyen yüzünü merak edenlere pek çok ipucu var. Avcı tümüyle içeriden haber veriyor. Devletin çatırdamakta olduğunu, cemaatin bütün kurumlarda kendi hiyerarşisini yarattığını söylüyor. Bu tablo şöyle özetlenebilir: Türkiye’de geleneksel devletin, devlet kurumlarının yanında, içinde ayrı bir paralel devlet var. Dünyanın hiçbir devleti bunu kaldıramaz! Gelinen noktada 12 Eylül’de yapılacak referandumun maddeleri anlamını yitirmiştir. İktidarın “evet”i net: Devlet memuru gidecek, hükümet memuru gelecek. Devlet kurumları gidecak, AKP kolları gelecek. Buna tek parti iktidarı denmez... Tek parti rejimi denir... Parti devleti denir... Bir güç denetim altında olmazsa, güç olmaktan çıkar. Kendisi dahil herkese zarar verir. Kontrolsüz güce evet mi hayır mı? GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada düzeyine erişmiş olanların gözleri sulu! Bir zamanlar Mısır’a egemen İslamın Ortadoğu’daki kılıcı Albay Nasır; Arapların ezeli ve ebedi düşman ilan ettiği İsrail’e karşı Sovyet tanklarıyla saldırdığı 6 mı 7 mi gün süren savaşta hezimete uğradıktan sonra Kahire TV’sinde hüngür hüngür ağlayarak halkına kendini affettirmişti. Ülkemiz de gözleri yaşlı siyaset adamlarından yoksun değil. Müslüman siyaset adamlarımızın önde gidenlerinden şu sıralar Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; ikide bir, şu veya bu olayda gözyaşlarını tutamıyor. Başbakanları duyarlı konulardan söz etti mi örneğin AKP milletvekillerinin kimileri ağlaya ağlaya helak oluyorlar. Ağlayan siyasetçilerde rekor Müslüman mı Müslüman, dindar mı dindar anti-laik Başbakan RTE’de! Şu din, bu din ayrım yapmayız der. Ama örneğin laikliğin yılmaz savunucusu ünlü bir yazar öldü mü, yakınlarına, okurlarına ne başsağlığı diler ne cenaze törenine katılır ne de bir çiçek gönderir. Bu Başbakan’ın Müslümanlığı kendine özgü. Yalnız yandaşlarına, yalakalarına layık gördüğü Müslümanlık.. TV’lerden izliyoruz. Çeşitli zamanlarda çeşitli olaylarda gözyaşlarını tutamıyor. Son kez önceki gece ATV ekranında ağladı.. 1999 yılında RTE; (şimdilerde sanki yıllarca içeride yatmış bağımsızlık savaşçısıymış gibi övündüğü) 4 aylığına hapse girmesinden üç- beş ay önce Kazlıçeşme Meydanı’nda bir veda konseri izlemiş. Kimi şarkıcılar, Paris’te ölen Ahmet Kaya, “şiir okuyanların tutuklanmadığı bir Türkiye” demiş konuşmasında ve Şafak Türküsü adındaki türküsünü söylemiş… RTE; ekranda iki gözü iki çeşme ağlıyor! Nedenini de açıklayarak; söylenen “Ölümle karşı karşıya gelen birinin annesine yönelik” türküyü anımsayınca duygulanmış! Oysa RTE; hapse girmesi kesinleşen RTE’ye ağlıyor. Fakat aynı RTE; şehit ana babalar ağlarken ağlamaz! Şehit ailelerinin gözyaşlarını “terör sona ersin analar artık ağlamasın” diyebilmek… halkın Kürt açılım projesini sindirmesini sağlayabilmek için istismar aracı olarak kullanıyor. Kimi siyasetçilerle anti-laik Müslüman Başbakan RTE; politikacıdır ağlar, sızlar, gözyaşları kimi zaman sel olur akar da TV’lerde ağlayıp sızlayarak din yoluyla, hoca kılığıyla devleti ele geçirmeye çalışan başka bir kişi yok mu? Bu kişinin 28 Şubat’tan önce imam kılığında TV’lerin pek çoğunda yayımlanan hutbelerinde sümüğünü çekerek gözyaşları içinde… cemaatine seslendiğine tanık olmadık mı? Bu kişi; devlette (Emniyet’te) örgütlenen cemaatin lideri; bol sümüklü gözü yaşlı konuşmalarıyla belleklerdeki yerini muhafaza eden anti-laik Müslüman, Fethullah Gülen! İşte din ve devlet işlerini ayırarak, laikliği benimseyen, çağdaşlığa açık… ne yazık ki artık anti-laik Müslümanların yönetimindeki Türkiye! Dün gazetelerde RTE’nin Wall Street Journal’e (WSJ) verdiği uzun demeç yayımlandı. Demeçten iki gerçeği öğrendik: 1)- Komşularından birine küfreden RTE’ye, babası kızmış, ayaklarını bağlamış, az kalmış, ama oğlunu asmakla tehdit etmekle yetinmiş. Bu anıdan yola çıkarsak; RTE’nin neden, “Biz siyasete kefenimiz yanımızda, asılmayı göze alarak girdik” diye böbürlendiğini anlarsınız. 2)- İktidara gelmeden önceki yıllarda demokrasiyi bir tramvay gibi istenilen durakta inilen ve “hedefe” varmak için bir araç diye tarif eden RTE’nin; bunları söylediğinde amacı demokrasi değil bal gibi din devleti idi. Şimdi aynı kafada olduğunu “Canım elbette amaç din ve demokrasi aracılığıyla insanoğlunun refahıdır” diyerek doğruluyor. Zamanında defalarca yazdığımız için bugün hayretle karşılayamadığımız -ne ki şimdilerde kimilerinin bugün hayretle karşıladığı- bir itirafta bulunuyor: “Ben değişmedim!” Oysa RTE, partiyi kurduğu günlerde ve 2002’de tek başına geldiğinde “Ben değiştim” diyerek eski söylemlerindeki gerçek amacını gizledi, “Ben değiştim” dedi… Bu medya var ya bu medya: “Değişti, değişti” diye sütunlarda manşetlerde bangır bangır bağırdı. Medya, al sana şimdi: “Değiştim diyen ama değişmeyen” RTE! Ne dinle toplumların, insanoğlunun refaha ulaşacağından, ne de anti-laik bir Başbakan olduğundan vazgeçiyor. Tabii... anti-laik din yolundaki yolculuğa devam, diyor! [email protected] SAYFA 11 EYLÜL 2010 CUMARTESİCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Eylül Oslo Y 14 Helsinki Y 14 Stockholm Y 17 Londra PB 19 AmsterdamY 21 Brüksel Y 21 Paris B 23 Bonn PB 24 Münih Y 23 Berlin Y 20 Budapeşte Y 20 Madrid B 27 Viyana PB 15 Belgrad Y 21 Sofya Y 17 Roma PB 24 Atina PB 24 Zürih PB 19 Moskova PB 17 Aşkabat B 23 Taşkent B 28 Bakû Y 23 Bişkek B 23 Tiflis Y 25 Kahire B 32 Şam A 36 İstanbul PB 27 Edirne PB 26 Kocaeli PB 29 Çanakkale PB 28 İzmir B 30 Manisa B 33 Denizli B 33 Zonguldak PB 25 Sinop PB 25 Samsun PB 26 Trabzon Y 26 Giresun Y 26 Ankara B 33 Eskişehir B 33 Konya B 31 Sıvas B 30 Antalya B 32 Adana B 35 Mersin B 34 Diyarbakır B 39 Şanlıurfa B 38 Mardin B 34 Siirt B 37 Hakkâri PB 31 Van PB 25 Kars Y 24 Ülkemizin kuzey- doğu kesimleri par- çalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz kıyı- ları ile Doğu Anado- lu’nun kuzeydoğusu kısa süreli ve gök gü- rültülü sağanak yağ- murlu geçecek. Rüz- gâr, Marmara’da kuzey ve kuzeydo- ğudan kuvvetli ve kısa süreli fırtına şeklinde esecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişik- lik beklenmiyor. YARINKİ oylamadan sonra Türkiye’de neler olacağı, ülkenin nereye doğru gideceği, “evet” ya da “hayır” diyenlerin o sonucu nasıl yorumladıklarına ve sonuçtan hangi dersleri çıkaracaklarına bağlı. Türkiye, taş, toprak ve sudan oluşan bir coğrafya parçası olmakla birlikte yetmiş beş milyon canı var, o canlar neyi nasıl istiyorlarsa oraya öyle gidecek. O bakımdan sonucun her iki kesim açısından nasıl yorumlanabileceğini ve hangi dersleri çıkaracağını olabildiğince nesnel biçimde tahmin etmek gerekir. Evetçiler kazanmışlarsa ve hele bu kazanış küçümsenmeyecek bir farkla olmuşsa, Cumhuriyeti neye dönüştürmek istiyor idilerse, dönüştürme vaktinin geldiğine hükmedecek ve anayasa değişikliklerinin yargı bağımlılığı açısından kendilerine sağladığı olanakları kullanmaya başlayacaklardır. Fincancı dükkânına girmiş filler gibi her şeyi kırıp dökercesine ve bu telaş yüzünden tepkileri çoğaltıp kendi sonlarını kendi elleriyle hazırlarcasına. Böyle bir durumda, acele işe uzaktaki şeytan karışacaktır. İlk bakışta, yerli aceleciler Atlantik ötesindeki merkezin ve onun yurtiçindeki uzantılarının desteğini bulacaklarına inanacaklardır. Yalnız, bu hevesle güle oynaya Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabileceklerini unuturlarsa hüsrana uğrayabilirler. Çünkü, o merkez şimdi işbirliği yapar görünse de aslında daha büyük bir hedefin, yani dünya çapındaki kapitalizmin emrinde güya çağdaş bir halifelik kurmak peşindedir; yerli mutlak sulta kurmak isteyenleri kendi dünyasal egemenliğinin altına almak isteyecektir. Bilmeli ki o acele işe uzaktaki şeytan karışabilir. Yabancıların desteğiyle. Hayırcılar kazanmışsa ve hele bu kazanış kılpayı olmuşsa, kazananlar “Çok şükür yazgımızı değiştirdik ve Cumhuriyeti kurtardık” diyerek yan gelip otururlarsa büyük hata işlemiş olurlar. Henüz kritik bir genel seçim var önlerinde. Cumhuriyetçiler, her şeyden önce, niçin ancak büyük çabayla aşılabilen zayıflık noktasına gelindiğini iyi düşünmek zorundadırlar. Yabancı reçeteli ekonomik politikalarla ve mirasyedi özelleştirmeleriyle kamunun gücü zayıflatılıp yeşil burjuvazi yaratılırken seyirci kaldıktan sonra basmakalıp Atatürkçülük nutuklarıyla ve saçmasapan genel af ya da türban vaatleriyle çıkmazdan çıkılmaz. Ciddi bir kalkınma planı ve talanla giden kamu varlıklarını geri alma programı gerekiyor. Türkiye gibi ülkede cumhuriyetçiliğin hâlâ devrimcilik olmasına inanmaksızın yola koyularak son yılların karabasanı aşılamaz. Güvencesiz işçiyi, işsiz genci, okuldan kopup dershaneye yamanmış öğretmeni, ufuksuz bilim çevresini devrimci cumhuriyetçiliğe yeniden kazanma seferberliğine hemen başlanmalı. Kıl payının hakkı ancak böyle ödenir. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sonrası Dink’in adõ çocuk parkõna verildi İstanbul Haber Servisi - CHP’li Adalar Be- lediyesi, 19 Ocak 2007’de öldürülen Agos Ga- zetesi Genel Yayõn Yönetmeni Hrant Dink’in adõnõ yaşatmak için Kõnalõada’daki bir çocuk par- kõna “Gazeteci Hrant Dink Çocuk Parkı” adõ- nõ verdi. Parkõn açõlõşõ bugün saat 13.00’te gerçekleştirilecek. Adalar Belediye Başkanõ Mustafa Farsakoğlu, Kõnalõada’da evi olan Dink’in adõnõn bir sokağa ya da mahalleye verilmesi isteğiyle belediye mecli- sine önerge verdi. İsim değişiklikleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) onayõndan geç- tiği için Dink’in adõnõn isimsiz bir bölgeye veril- mesi kararlaştõrõldõ. Adada Balõkçõlar Kooperati- fi’nin karşõsõndaki çocuk parkõna Dink’in adõnõn verilmesi için toplanan belediye meclisi, öneriyi karara bağladõ. Parkõn açõlõşõ, Dink’in eşi Rakel Dink’in de katõlõmõyla yarõn saat 13.00’te yapõla- cak. Adalar Belediye Başkanõ Mustafa Farsa- koğlu, “Onun üzüntü verici olay sonucu haya- tını kaybetmesi, Adalar’da derin bir travmaya neden oldu. Onun gibi değerli insanların isim- lerinin Adalar’da yaşatılması gerektiğini dü- şünüyoruz. Dink çocukları severdi. İnsan sev- gisiyle doluydu. Adını orada gördükleri vakit çocuklar da mutlu olacaklar. Hiç değilse onla- ra ışık tutacaktır” dedi. [email protected] BURSA (Cumhuriyet) - BDP Diyar- bakõr Milletvekili Akın Birdal, partisince Bursa’da düzenlenen mitingte konuşur- ken bir kişinin saldõrõsõna uğradõ. Saldõr- gan, alandakiler tarafõndan linç edilmek istenirken polis tarafõndan kurtarõldõ. Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot Cephesi’nin Gökdere Meydanõ’nda dü- zenlediği mitinge BDP’li Sabahat Tun- cel ve Birdal da katõldõ. Polisin geniş gü- venlik önlemleri aldõğõ mitingde konuşan Birdal’a yanõna kadar giden Bilgehan Şimşek, Birdal’a kafa attõ. Şimşek’in “Ben sivil polisim” diye bağõrdõğõ iddia edilirken sol elmacõk kemiğine darbe alan Birdal’õ partililer kurtardõ. Saldõrgan ise mitinge katõlanlar tarafõndan linç edil- mek istendi. Çõkan olaylarõ miting alanõ- na giren çevik kuvvet ekipleri önlerken saldõrgan güvenlik birimleri tarafõndan önce Yõldõrõm İlçe Emniyet Müdürlü- ğü’ne sonra da Şevket Yõlmaz Devlet Hastanesi’ne kaldõrõldõ. Olaylarõn büyü- mesi sonucu polis göstericilere gaz bom- basõ attõ. Gazdan başta çocuklar olmak üzere alandaki kalabalõk kötü etkilendi. Müdahale sõrasõnda bazõ BDP’liler de ya- ralanõrken BDP üyesi Bedri Kaya’nõn (55) kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldõrõldõğõ belirtildi. Mitingin ardõndan Birdal ve BDP’li yöneticiler, basõn toplantõsõ düzenledi. Açõklamada, “Saldırganın ‘sivil polisim demesi’ dikkat çekici ve bilinçli bir provokasyon girişimi. Yöneticilerimi- zin can güvenliği nedeniyle İnegöl ilçe binasının açılışı ertelendi” denildi. Bur- sa Valisi Şehabettin Harput ise miting- de 500 kişinin olmasõna karşõn 600 poli- sin görevli olduğunu belirterek “Yeterli önlem vardı” dedi. Yazıcıoğlu hayranı Birdal’a saldõran Şimşek’in, sosyal pay- laşõm sitesi Facebook’taki biyografi bö- lümüne “Aslan burcu! Kafama koydu- ğumu öleceğimi bilsem yaparım”, “Sev- diği sözler” bölümüne ise, “Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner” yaz- dõğõ belirlendi. Sitede, İstanbul’da yaşa- yan Şimşek’in, bayram için Bursa’daki amcasõnõn yanõna geldiği, Bakû Türk Dünyasõ İşletme Fakültesi’nden mezun olduğu, Marmara Üniversitesi’nde yük- sek lisans yaptõğõ belirtiliyor. Saldõrganõn kazada ölen BBP Lideri Muhsin Yazıcı- oğlu’na hayran olmasõ dikkat çekti. Birdal kürsüde konuşurken saldõrõya uğradõ. Alandakiler saldõrganõ linç etmek istedi BDP mitinginde olay Yurt Haberleri Servisi - Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, Hakkâ- ri’deki çatõşmada 9 teröristin öldürülmesi- ne tepki göstererek “Kürt halkının gü- venliği garantiye alınmadan kimse ba- rıştan söz etmesin, silah bırakmaktan bahsetmesin. Halkın güvenlik meselesi hallolmadan bundan sonra hiçbir şey olamaz” dedi. Öcalan, 13-20 Eylül arasõn- da pek çok şeyin netleşeceğini savundu. Öcalan’õn avukatlarõyla görüşmesi terör örgütüne yakõnlõğõyla bilinen internet sitesi ANF’ye yansõdõ. Buna göre Öcalan, Başba- kan Tayyip Erdoğan’õn Diyarbakõr mitin- ginde öldürülen yazar Musa Anter’den söz etmesini eleştirerek “Hükümet Anter’in adını ağzına alıyor. Bunu yapmaya hak- ları yok. Onu katledenler kontrgerilla, devlettir. Boykot kararının arkasında- yız” dedi. Bazõ devlet yetkilileriyle görüş- tüğü iddialarõnõ yineleyen Öcalan, “13-20 Eylül tarihleri arası önemlidir, bu tarih- ten sonraki gelişmelere bakmak gereki- yor, o zaman belli olacak her şey. 20 Ey- lül’den sonra ben karışmayacağım, so- rumluluk da bana ait değil. Kürtler ken- di kararlarını kendileri alıp uygularlar. Eğer demokratik özerkliği uygulayacak- larsa buna uygun bir yapılanma ve ko- numlanma içine girmelidirler. Devlete de hükümete de son kez çağrı yapıyorum. Biz bu ülkede özgürce yaşamak istiyo- ruz, ayrılmak gibi bir talebimiz yok, de- falarca söyledik. Haklı taleplerimizin ka- bul edilmesi gerekir. Aksi halde direnme hakkımızı da kullanmakta haklıyız.” ÖCALAN TEHDİT ETTİ: SONRASINA KARIŞMAM KINALIADA’DA AÇILACAK AYŞE SAYIN ANKARA - BDP’nin Hakkâri’de öldürü- len 9 PKK’li için “yas” ilan edip, dün genel merkez dahil, tüm binalarõna “siyah bayrak” asmasõ, aynõ gün Diyarbakõr Milletvekili Akın Birdal’a yönelik saldõrõnõn ardõndan, baş- ta Doğu-Güneydoğu olmak üzere Türkiye ge- nelinde referandum öncesinde gerilimi tõr- mandõrdõ. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Birdal’a saldõrõnõn ardõndan “boykot tavırlarını derinleştirip, yelpazeyi daha da genişleteceklerini” söyledi. Tuncel saldõrõnõn provokasyon olduğunu belirterek, “Bizi ko- rumakla görevli polisin olduğu yerde neden bu saldırı oldu?” diye sordu. Birdal’la birlikte Bursa’ya gittiklerini anla- tan Tuncel, saldõrõnõn gerçekleşmiş olmasõnõn “Türkiye’nin geleceği” açõsõndan tehlikeli ol- duğunu söyledi. Olayõn sorumluluğunun hü- kümete ait olduğunu kaydeden Tuncel, “Hü- kümet, uzun süredir BDP’yi boykot nede- niyle hedef gösteriyordu” dedi. Türkiye’nin esas gündeminin 13 Eylül’den sonraki süreç olduğunu kaydeden Tuncel, “AKP’nin savaş hükümeti olduğu ve savaş mantığında ne ka- dar kararlı olduğunu ortaya koymak, bizim de barıştan yana olduğumuzu göstermemiz açısından boykot tavrımız daha da derin- leşecek” dedi. BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız da Türkiye’nin çok gergin bir ortamda referan- duma gittiğini belirterek, “Bölge barut fıçısı gibi ve ortam çok gergin. O nedenle biz çok dikkatliyiz, bizim boykot tavrını derinleş- tirmek için ekstra bir şey yapmamıza gerek yok” diye konuştu. PKK’liler için ‘yas’ kararı aldılar Öte yandan BDP yönetimi Hakkâri’de öl- dürülen PKK’li teröristler için “yas” kararõ al- dõklarõ gerekçesiyle bayramlaşma programla- rõnõ iptal ederken bütün parti binalarõna siyah bayrak astõ. BDP’li Yõldõz, PKK’nin partile- rinin çağrõsõ üzerine ateşkes ilan ettiğini, an- cak kendilerinin operasyonlarõ durduramadõ- ğõnõ, bu yüzden kendilerini sorumlu hisset- meleri nedeniyle yas ilan ettiklerini söyledi. Saldırının ardından kalabalık tarafından linç edilmek istenen Bilgehan Şimşek (sağda) polis tarafından kurtarılarak hastaneye kaldırıldı. (Fotoğraf: AA) ‘Boykot yayõlacak’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle