20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2010 CUMARTESİ 14 KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B CEREN ÇIPLAK Ö ykücü, sinema yazarõ ve yönet- meni Rıza Kıraç, gösterim ta- rihi henüz kesinleşmeyen “Küçük Günahlar”õn çekimlerini ta- mamladõ. Filmin senaryosunu da üstle- nen Kõraç, 12 yõldõr film eleştirileri yazõ- yor. Sinemanõn daha çok ideolojik ya- nõyla ilgileniyor. 12 Eylül’ün bireyler üzerindeki yansõmalarõnõ anlattõğõ “Kü- çük Günahlar”, bugüne dek üç belge- sel, üç de kõsa film çeken Kõraç’õn ilk uzun metrajlõ filmi. Geç mi kaldõ dersi- niz? Ona göre her şeyin bir ritmi var: “Bence tam zamanıydı!” diyor. “Bazen ‘küçük günah’ dediğimiz şey, aslında bizim en büyük günahımız- dır” diyen Kõraç, “Filmin ana karakte- ri İsmet, bir yerde, ‘Günaha inanmam ama vicdanõm olduğunu sanõrdõm. O da yokmuş’ diyor. Yani buradaki ‘günah’ olgusu teolojik bir durum değil. Bire- yin baş edemediği ve sürekli ‘vicdani sorgulamaya’ tuttuğu hatalarıyla, yan- lışlarıyla ilgili”. Filmin arka fonunda 12 Eylül dönemi var. Bu yõl da 12 Eylül’ün 30. yõlõ oldu- ğundan Rõza Kõraç’la söyleşimiz “12 Eylül Dönemi” odaklõ oluyor: - Filmde nasıl bir hikâye var? Küçük Günahlar’õn çok karõşõk gibi gözüken ama basit bir hikâyesi var. Film ilerledikçe ana karakterimiz İsmet’le onun genç sevgilisi Kürt kökenli Şilan ve Şilan’õ ayartmaya çalõşan genç Me- lik’in hikâyesi billurlaşõyor. Bu üç ka- rakterin ilişkisi tuhaf bir hal alõyor. Şilan illegal yollarla Kuzey Irak’a gidecektir ama arkasõnda iki erkeği ve ailesini nasõl bõrakõp gidecek... - Sinemamızda 12 Eylül dönemi doğrudan doğruya anlatılmasa da ba- zen kenarından tutulması bile çok baş- ka etkiler yaratabildi. Örneğin “Ba- bam ve Oğlum”. Siz filminizde 12 Ey- lül’ün neresinden tuttunuz? 12 Eylül, aslõnda bütün karakterlerin yaşam biçimine sõzmõş bir halde filmde var. 12 Eylül’ün etkileri İsmet karakteri özelinde ortaya çõkõyor. İsmet, o dö- nemden kaynaklõ bir vicdani muhasebe yapmak zorunda kalõyor. Sonrasõnda ya- şananlar bir yanõyla İsmet’in bütün ha- yatõna sirayet ediyor. Ama buradaki olay örgüsünü fazla anlatmak istemiyo- rum, o zaman İsmet hakkõnda çok fazla şey söylemiş olurum. 12 Eylül’ün insanlarda iki şeyi yok et- tiğini düşünüyorum. Bunlardan bir tane- si “masumiyet” olgusu. İkincisi “vic- dan”. Bir topluma tecavüz edildi. Be- yinlere, bedenlere tecavüz edildi, bu hem fiziksel hem psikolojik, politik, ekonomik, kültürel bir tecavüzdü. Eğer filmin ikinci bir sözü varsa bunun üstü- ne kurulu. Masumiyetimizi, özgürlüğü- müzü kaybettiğimiz yetmiyormuş gibi bütün bu yaşadõğõmõz olumsuzluklardan dolayõ vicdanõmõzõ da kaybettik. - Filmle ilgili basın bülteninde ‘bü- yük laf’lar etmediğinizi belirtiyorsu- nuz. Neden? Film kenarda kalmõş bireylerin hikâye- lerini anlatõyor. Sloganlar atmõyor ya da toplumsal sorunlara çözüm yollarõ öner- miyor. Bazen kendi kendimize itiraf ede- meyeceğimiz yanlõşlarõmõzõ, acõmasõzlõk- larõmõzõ deşeliyor. Bir filmle ya da bir romanla toplumda hiçbir şeyi değiştire- mezseniz. Ama şunu yapabilirsiniz, bi- reylerin beynine bir çizik atarsõnõz ki oradan ince ince bir şeyler kanar. Bunun için büyük laflara gerek yok. - Kimilerine göre 12 Eylül filmleri- nin doğrudan çekilmeme nedeni süre- cin hâlâ devam etmesi... Öyle düşünmüyorum. Ama özgürleşi- yoruz diyorlar! Neremiz özgürleşiyor! Sigara paketi, bira şişesi bile gösteremiyorsun filmde. Elimizi neye atsak “ah- laki” değerler gibi saç- ma sapan itirazlar çõ- kõyor karşõmõza. Her- kes, herkesin ahlakõ- nõ korumaya çalõşõ- yor! Bizden õslah edilmiş sinemacõ- lar, yazarlar “üretmek” isti- yorlar. Ben de her geçen gün bizim sinemacõlarõmõ- zõn, yazarlarõmõ- zõn, ressamlarõ- mõzõn “ahlaksız- laşması” tarafta- rõyõm. Hatta ya- salarõ çiğnemesi taraftarõyõm. Çün- kü, toplum bunu yapamaz ama bi- reyler ürettikleriy- le ve üretme biçi- mindeki direnişiyle toplumun, hükümet- lerin, siyasetçilerin, din adamlarõnõn saç- ma sapan değer yargõ- larõnõ sorgulayabilir. İş- te o zaman 12 Eylül’le hesaplaşabiliriz. Binyazar ve Gümüş’ten edebiyat üzerine Kültür Servisi - Edebiyat meraklõlarõ için iki yeni kitap raflardaki yerini aldõ. Adnan Binyazar’õn “Toplum ve Edebiyat” ile Semih Gümüş’ün “Öykünün Kedi Gözü” adlõ kitaplarõ Can Yayõnlarõ’ndan yayõmlandõ. Türk edebiyatõnõn üretken isimlerinden Binyazar, toplum ve edebiyat ilişkisi üzerine yazdõğõ denemelerini bir araya getirdiği kitabõnda, gerek anlatõmõ gerek ufuk açõcõ yaklaşõmõyla okuru düşünmeye ve incelemeye davet ediyor. Edebiyat okurlarõnõn yakõndan tanõdõğõ Gümüş ise kitabõnda, Türk öykücülüğünün bir tarihçesini ve öykü eleştirilerini bir araya getiriyor. Konya’da mistik müzik festivali Kültür Servisi - 7. Konya Uluslararasõ Mistik Müzik Festivali 22-30 Eylül tarihleri arasõnda gerçekleşecek. Mevlânâ Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak izlenebilecek festivale, 9 ülkeden 122 sanatçõ katõlõyor. Toumani Diabaté’nin de katõlacağõ festival pek çok ilke sahne olacak. İran klasik müziğinin dünyaca ünlü temsilcisi Hossain Alizadeh, Qawwali geleneğinin önemli isimlerinden Mehr Ali & Sher Ali Qawwal ve Nirmala Rajasekar’nin Veena müziğinde vereceği örnekler ilk kez Türkiye’deki izleyiciler ile buluşacak. Ayrõca ilk tam teşekküllü Gamelan gösterisi de, Endonezya’dan gelen geniş bir topluluk tarafõndan gerçekleştirilecek. 12 Eylül’den sonra Kültür Servisi - Diyarbakõr Sanat Merkezi, 13 Eylül - 10 Ekim tarihleri arasõnda 12 Eylül’e bir gün sonrasõndan bakan ‘13 Eylül’ adlõ sergiye ev sahipliği yapacak. Sergi, bir Eylül sabahõna, sokaklarõnda tanklar, askerler ve radyosunda generallerle uyanan bir halkõn, 30 yõl sonrasõndaki görünümünü sorgulamayõ amaçlõyor. Küratörlüğünü Azra Tüzünoğlu’nun yaptõğõ sergide Halil Altõndere, Canan, Aslõ Çavuşoğlu, Köken Ergun, Bengü Karaduman, Şener Özmen ve Özlem Sulak’õn son iki yõlda ürettikleri işleri yer alõyor. (www.diyarbakirsanat.org) Rõza Kõraç, 12 Eylül’ün bireyler üstündeki yansõmalarõnõ işlediği ‘Küçük Günahlar’õn çekimini tamamladõ günahlar, günahlar “12 Eylül’ün insanlarda masumiyet ve vicdanı yok ettiğini düşünüyorum. Bir topluma tecavüz edildi. Bu hem fiziksel hem de psikolojik, politik, ekonomik, kültürel bir tecavüzdü.” Kültür Servisi - Fransa’da mutlak monarşinin sembolü sayõ- lan Versailles Sarayõ 14 Eylül - 12 Aralõk tarihlerinde Japon sanatçõ Takashi Mura- kami’nin sõradõşõ sergisine ev sahipliği ya- pacak. Manga izleri taşõyan metal, fiberg- las, akrilik malzemeden heykellerin, ünlü Aynalar Galerisi de dahil olmak üzere sa- rayõn 15 salonunda yer alacağõ sergi, Fran- sõzlarõ ikiye bölmüş durumda. Versail- le’nin mermer duvarlõ, altõn işlemeli, tava- nõ fresklerle süslü, gösterişli yapõsõyla, ser- ginin uyumsuzluğuna dikkat çeken mu- halifler, böyle bir sergiye izin verilmeme- sini savunurken sanatçõ, bu tipik Murakami karşõtlõğõna alõşkõn olduğunu belirtti. 2008’de Amerikalõ sanatçõ Jeff Koons’un Versaille’de yer alan parlak ve garip hey- kellerden oluşan sergisi de benzer eleştiri- ler almõştõ. Müze müdürü Jean-Jacques Aillagon, sanatõnda tüketicilik konusuna yer vererek temasõnõn “sosyal canavar” olduğunu söyleyen Murakami’nin sergisi hakkõndaki önyargõlara ve sansürcü zihni- yete tepki gösterdi. Kültür Servisi - Anadolu topraklarõnda filizlenip 60’lar ve 70’lerde dünyayõ sa- vuran müziklerden beslenerek doğan Anadolu rock’õnõn yaratõcõlarõ genç nesil- lerle buluşuyor. 15-18 Eylül tarihleri ara- sõnda Red Bull Music Academy’nin üst- lendiği “Ustalara Saygı: AnaPop” et- kinliklerinde atölye çalõşmalarõ, söyleşi- ler, belgesel gösterimleri ve konserler dü- zenlenecek. Mini müzikhol ve Cezayir’de gerçekleşecek ücretsiz atölyelere ek olarak 18 Eylül’de garajistanbul’da bir de konser olacak. Müzik ustalarõnõnõn Türkiye müzik tarihine gösterdikleri emeğe saygõ ni- teliğindeki AnaPop etkinliğinde gü- nümüzün gruplarõnõn yanõ sõra uzun süredir seslerini duymadõğõmõz mü- zisyenler bir araya geliyor. Aralarõnda Osman İşmen Or- kestrası, Derdi- yoklar, Erol Bü- yükburç, Repli- kas, Ayyuka, Kırıka ve Gökçen Kaynatan’õn bulunduğu grup ve müzis- yenler unutulmuşla hatõrlanan arasõnda köprü kurmaya hazõrlanõyorlar. 18 Ey- lül’ün en ilginç sahnesi ise kuşkusuz “Derdiyoklar Replikas’a Karşı” ismiyle duyurulan konser. 80’ler ve 90’larda yaşa- dõklarõ Almanya’da genellikle düğünlerde sahne alan Derdiyoklar ikilisi dinamik sahne performanslarõyla bir efsane haline gelmişti. Derdiyoklar alterna- tif müzik sahnesinin aykõrõ ismi Replikas’la birlikte aynõ sahnede çala- caklar. www.ana- pop.org Derdiyoklar Replikas’a karşõ! ‘ U S T A L A R A S A Y G I : A N A P O P Versaille’de Murakami tartışması Kültür Servisi - Yaşamõnõ 6 Ey- lül’de yitiren insan haklarõ savunu- cusu Prof. Dr. Metin Özek (80) son yolculuğuna uğurlandõ. Özek’in ce- nazesi dün Teşvikiye Camisi’nde kõ- lõnan öğle namazõnõn ardõndan Koz- lu Mezarlõğõ’nda toprağa verildi. Türkiye’de ve dünyada barõşõn sa- vunulmasõ amacõyla 1977 yõlõnda ku- rulan Barõş Derneği’nin kurucularõndan olan Özek,1980 darbesi ile birlikte “Barış Derneği Davası” sanõkla- rõ arasõnda yer almõştõ. Türkiye Barõş Derneği davasõ sürerken dava sanõklarõ 1984 Nobel Barõş Ödülü için aday gösterilmişti. Dava sürecinde sanõklardan Metin Özek’in de üyesi olduğu “Savaşa Karşı Hekimler” Nobel Barõş Ödülü’nü almõştõ. On yõlõ aşkõn bir süre devam eden Türkiye Barõş Derneği davasõ, 1991’de tüm sanõklarõn beraatõ ile sonuçlanmõştõ.“Barış Der- neği Davası” sanõklarõndan gazetemiz yazarõ Ali Sir- men, Özek için “Bir bilim adamı, tıp profösörü Özek, her zaman solun gönüllü bir savaşçısı oldu. O, Freud’un kalıpları içinde sıkışıp kalmadı, hep toplumsal perspektif içinde baktı psikiyatriye” der- ken yakõn arkadaşõ, edebiyatõmõzda ‘50 Kuşağı’nõn ön- de gelen yazarlarõndan Ferit Edgü de “Dr. Metin Özek yalnız bir hekim değil, insanoğlunun tüm do- ğal ve toplumsal haklarının savunucusu, bir ba- rış tutkunu ve militanı, bireyin gerçek kişiliğine ancak demokrasiyi benimsemiş eşitlikçi bir top- lumda kavuşacağına inanan ve öğretim yılların- dan itibaren inandığı bu değerlerin savaşımını ve- ren gerçek bir aydındı. Son dinozorlardan biri. Ve benim yarım yüzyıllık dostum...” Kültür Servisi - Atõl İnaç’õn 17 Eylül’de vizyona girecek “Büyük Oyun” filminin ekibi, filmin yarõşma programõna dahil edildiği Kazakistan’daki 6. Astana Avrasya Film Festivali’nde Kazakistan Kültür Bakanlõğõ tarafõndan sansürlenerek programdan çõkarõldõğõnõ iddia ediyor. Film, bir Türkmen kõzõnõn Kerkük’ten İstanbul’a İslami bomba eylemcisine dönüşen yolculuğunu anlatõyor. Filmde üç oyuncu kardeş Suzan, Serdal ve Serkan Genç kardeşler ve Selen Uçer rol alõyor. Film ayrõca eylül ayõ içinde Mõsõr Uluslararasõ Alexandria Film Festivali’nde, Uluslararasõ Danimarka Buster Film Festivali’nde ve Adana Altõn Koza Film Festivali’nde yarõşacak. ‘Büyük Oyun’a sansür iddiası ‘Büyük Oyun’a sansür iddiası Rıza Kıraç Kültür Servisi - Dünyanõn en pahalõ kitabõ olarak bilinen, John James Audubon’un “Birds of America” (Amerika’nõn Kuşlarõ) adlõ eseri İngiltere’nin başkenti Londra’da açõk artõrmaya çõkarõlõyor. Aralõk ayõnda Sotheby’s müzayede salonunda satõşa çõkarõlacak olan kitap 1955’te ölen Lord Frederick Fermor-Hesketh’in koleksiyonuna ait. Fransõz asõllõ Amerikan kuş araştõrmacõsõ ve ressam Audubon kitabõnõ, tüm Amerika’yõ dolaşarak avladõğõ kuşlarõn resimlerini yaparak hazõrladõ. 19. yüzyõlda yayõmlanan kitabõn sadece 119 nüshasõ olduğu tahmin ediliyor. Bunlarõn 108’i müze ve kütüphanelerde bulunuyor. Satõşa sunulacak 1623 basõmõ kitabõn sadece üç sayfasõ eksik. Kitapta, yaklaşõk 500 kuş türünün 1000 kadar gerçek büyüklükte çizimi yer alõyor. Kitabõn 2.2 milyon dolara alõcõ bulabileceği belirtiliyor. Bu kitabõn farklõ bir baskõsõ 10 yõl önce 8.8 milyon dolara satõlmõştõ. Dünyanõn en pahalõ kitabõ ‘AMERİKA’NIN KUŞLARI’ ‘Son dinozorlardan biriydi’... METİN ÖZEK SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle