20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EYLÜL 2010 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B SELAM OLSUN ÜLKÜ TAMER O Somut Nesneyi de Sevmek Yıllardır yazdıklarıma bakıyorum, hep sevdiğim kitaplardan söz etmişim, onları tanıtmaya çalışmışım. “Sevdiğim” diyorum, doğrudur. Eleştirmen değilim ben. Bu yüzden, sevmediğim ya da ilgimi çekmeyen kitapları neden eleştirmeye kalkayım! Bir şair dostum, beni kolay beğenilirlikle suçlamış, kitaplardan hep övgüyle söz ettiğimi söylemişti. Doğrudur. Birinci nedenini yukarıda söyledim. Bir neden daha var: Tanıdığım kimi yazarların kitaplara olumsuz önyargılarla yaklaştığına az tanık olmadım. Benim yaklaşımım öyle değil. Bir kitabı, özellikle genç bir yazarın yapıtıysa, sevgiyle alırım elime. Okudukça o sevgi ya aynı kalır ya da azalır, silinir gider. Silinip giden o kitaptan niye söz edeyim ki! Tekrarlıyorum: Eleştirmen değilim ben. Kitapsever yazarın tekiyim. Neredeyse elli yıl oluyor... Varlık Yayınları için Edith Hamilton’ın Mitologya’sını çevirmiştim. Yaşar Nabi’ye götürdüm. Daktiloyla yazılmış sayfalardan oluşan bir dosya. Yaşar Nabi dosyanın üstüne hemen kadratı, puntoyu yazdı, birini çağırdı, çeviriyi basımevine gönderdi. “Okumayacak mısınız?” diye sordum. “Yayımlanınca okurum” dedi. “Kitap olarak okumak daha güzel.” Çeviri ücretini alıp Ankara Caddesi’ne çıkınca dünyalar benimdi. Hem cebim para görmüştü, hem de çevirisini Yaşar Nabi’nin tek satırını bile okumadan yayımlayacağı, güvendiği bir yazardım. Edebiyat yoluna yeni vurmuş çiçeği burnunda bir genç için bundan büyük mutluluk olamazdı elbet! O arada kendi kendime mırıldandığımı hatırlıyorum: “Doğru. Kitap okumanın keyfi, ne olursa olsun, dosya kâğıtları okumaya değişilir mi?” Çocukluktan ilkgençlik yıllarına adım attığım dönem. Antep. Arif Güzel’in üç-dört metrekarelik kitabevinde Varlık Yayınları’nın, Yeditepe Yayınları’nın, Remzi Kitabevi’nin yeni kitaplarını beklerdim her gün. Arif Amca’nın postaneye gidip elinde paketlerle dönmesini. Birlikte açtığımız paketlerden bir kitap seçer, alırdım. Sardırmazdım onu. Yolda kapağına bakardım uzun uzun. Eve gelince doğru mutfağa. O sıralar bizde kitap açacağı, kâğıt keseceği ne gezer! Küçük, keskin bir bıçak, tamam. Salondaki masanın başına oturur, sayfaları özenle açmaya koyulurdum. Şimdiki gibi üç yanı “tıraşlı” olmazdı kitapların. Minicik yürek çarpıntılarıyla, bitmesini istemediğim bir sevinçle, sevecenlikle, usul usul açardım. Sonra mutfağa götürürdüm bıçağı. Yine salona geçer, kitabı alıp pencerenin yanına otururdum. Hemen okumaya başlamak yok öyle. Önce kitabı koklayacaksın, kâğıt kokusunu, mürekkep kokusunu alacaksın. Elindeki kitabı, beyninde, yüreğinde, bütün bedeninde duyacaksın. Okumaya bu törenden sonra geçilebilirdi. Sinemaya film başlamadan bir süre önce gidip salonu koklamak, kendini bir coşkuya hazırlamak gibi. Ne zaman bir kitap okudumsa, onun içeriğini hep elimdeki nesneyle bütünleştirdim. Grimm Kardeşler’in Gençlik Hikâyeleri’nden başlayıp Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’suyla, O’Henry’nin Bolivar İki Kişiyi Çekemez’iyle, Anatole France’ın Allahlar Susamışlardı’sıyla süren okuma serüvenimde o nesneyi içimin bir yerlerindeki titreşimle korudum. Bilemiyorum, tutuculuk mu bu? Belki de bugünün gençleri kitapları bilgisayar tıklarıyla hatırlayacaklar ileride. Yeni gelişmelere benim gibi burun kıvıracaklar, “Nerede ekranda kitap okuduğumuz o güzel günler” diyecekler. Ama ben elime alıp sayfalarını çevirebildiğim kitaplardan dünyada vazgeçemem. Sadece kitap değil, kitabın kendisini de seviyorum çünkü. MEHMET BASUTÇU VENEDİK - Festivalin son günleri yakla- şõrken basõn kutularõmõzda sayõsal veriler içe- ren bir bildiri bulduk. İlk altõ gün Lido’da sa- tõlan bilet sayõsõ, 2009’a göre yüzde 4 artõşla 22 bin 500’e ulaşmõş, bunlar arasõnda internet üzerinden alõnanlarsa bir yõlda yüzde 76 yük- selmiş! Mostra’yõ izleyen gazetecilerin sayõsõ da yüzde 4 oranõnda artarak 2 bin 88’i İtalyan olmak üze- re, toplam 3 bin 427’yi bul- muş... Basõn bölümünün böyle bir bildiri yayõmlamayõ gerekli görmesi, festivallerin başarõ- sõnõ ölçmek için günümüzde sanatsal de- ğerlerden çok sayõsal verile- rin önem kazandõğõnõ bir kez daha hatõrlatõrken “Venedik Festivali giderek daha az il- gi çekiyor” dedikodusunun da önüne geçebilmek içindi... Oysa, izlenen filmlerin yük- sek düzeyi ortada… Mutlaka sayõlardan söz et- mek gerekirse, 81’i daha ön- ce hiçbir yerde gösterilme- miş 85 filmden oluşan prog- ramõn değişik sinemasal tat- lar damõtan geniş bir yelpaze sunuyor olmasõ da önemli değil mi? Sadece izleyici sayõsõ, gazeteci ilgi- si, dağõtõmcõlarla yapõmcõlarõn alõşveriş yapõ- yor olmasõ, Hollywood starlarõnõn boy göster- mesi gibi somut verilere odaklananlarõn Ve- nedik’i pek sevmiyor olmalarõ da herhalde do- ğal karşõlanmalõ… Bu konumda, bu gece açõklanacak olan ödülleri Quentin Tarantino ile birlikte be- lirleyecek 6 sanatçõnõn (Guillermo Arriaga, Arnaud Desplechin, Gabriele Salvatores...) verecekleri kararlar değişik yan anlamlar da içerecektir. Yaratõcõ sinemanõn ürünü özgün denemelere duyarlõ, estetik kaygõlara, şiirsel sinema diline öncelik tanõyacaklarsa, Aleksey Fedorçenko’ya Altõn Aslan’õ çok görmeye- ceklerdir. Daha radikal bir kararõ tercih ederlerse, Vincent Gallo’ya bile üst sõralarda bir yer bu- labilirler. Yok, izleyiciyi fazla yormayan yara- tõcõ sinema türüne oy vereceklerse, François Ozon’u ya da İtalyan sinemasõnõn doyurucu örneklerini imzalayan Mario Martone (başa- rõlõ tarihi filmi ‘Noi Credevama’) ile Carlo Mazzacurati’yi (La passione) ödüllendirmek isteyebilirler... Yok, hem biçimiyle özgün, hem de içeriğiy- le önemli filmleri öne çõkarmak gereğini hissederlerse, Wang Bing’in ‘Hendek’inde birleşebi- lirler… En iyi oyuncu ödülleri, jüri içindeki kimi anlaşmazlõklara bir çözüm arayõşõ olarak gündeme geldiğinde, oyuncunun salt yo- rum gücü yanõnda, rol aldõğõ filmi dolaylõ olarak ödüllendirme ya da ödüllendirmeme kaygõsõ ağõr ba- sar. Kadõn oyuncularda, Catheri- ne Deneuve hem kendi perfor- mansõ hem de ‘Potiche’in başarõ- lõ bir film olmasõyla öne çõkõyor. Başka bir Fransõz filminde, me- rakla beklenen, ancak öğretici ve ispatlayõcõ olma dürtülerine karşõ koyamadõğõ için düşkõrõklõğõ ya- ratan Abdellatif Kechiche’in ‘Si- yah Venüs’ünde olağanüstü bir yorum sunan Afrika kökenli ama- tör oyuncu Yahima Torres, Cat- herine Deuneve’e ya da başka bir kadõn oyuncuya yenik düşerse, faturayõ yönetmenine çõkarabilir! Erkek oyuncularda Vincent Gallo, hem Jerzy Skolimovski’nin hem de kendisinin yönettiği filmlerdeki başarõsõ nedenleriyle bir Aslan kazanabilir. Bu arada, Altõn Aslan yarõşõ diğer ödülleri gölgelememeli. Orizzonti bölümünün sempa- tik dağõnõklõğõ gerisinde de birçok ilginç de- neme var. Shirin Neshat başkanlõğõndaki Orizzonti jürisinin de işi, yeni sinema biçim- leri ve biçemlerini ortaya çõkararak geleceğin nabzõnõ tutmayõ hedeflediği için, hiç de kolay değil. Yarõnõn başarõlõ yönetmenlerini keşfet- meyi amaçlayan ilk filmler jürisinin başõndaki Fatih Akın’õn da işi görüldügü kadar kolay değil. 67. Uluslararasõ Venedik Film Festivali bu gece son buluyor Quentin Tarantino başkanlõğõndaki büyük jürinin belirlediği Altõn Aslan sahipleri bu akşamki ödül töreninde açõklanõyor. Fatih Akõn’õn başkanlõğõnda, ilk filmleri değerlendirecek jürinin işi de o kadar kolay değil. ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, ziyaretçi hizmetlerinin iyileştirilmesi yö- nündeki çalõşmalarõ kapsamõnda, bünyesindeki müze ve örenyerlerinde sesli rehberlik siste- mini yaygõnlaştõrõyor. Kültür ve Turizm Ba- kanlõğõ Döner Sermaye İşletmesi (DÖSİM) Merkez Müdürü Tolga Tuyluoğlu, sistemin Topkapõ Sarayõ Müzesi ve Efes örenyerinde kullanõldõğõnõ, hizmeti Türkiye’deki diğer müze ve örenyerlerine de götürmek istedik- lerini anlattõ. Bu amaçla Türkçe, İngilizce, Al- manca, Arapça, İspanyolca, Japonca ve Fars- ça dillerinde sesli rehberlik sistemi ve grup tur- larõ için radyo frekansõyla çalõşan seyyar mikrofon ve kulaklõk düzeneğine ilişkin ci- hazlarõn tedariki ihalesinin yapõldõğõnõ bildirdi. Sistemin, bu ay itibarõyla Ankara Anadolu Me- deniyetleri, Göreme Açõkhava, Konya Mev- lana ve İstanbul Ayasofya müzelerinde faa- liyete geçeceğini belirtti. ANKARA (AA) - Kültür ve Tu- rizm Bakanlõğõ’na bağlõ 300’ü aşkõn müze ve ören yerini ziyaret edenlerin sayõsõ, 2010 yõlõnõn 7 ayõnda bir ön- ceki yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 21 artõş göstererek 15 milyona yak- laştõ. Müze ve ören yerlerinden elde edilen gelirde de yüzde 22 artõş sağ- landõ. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürü Tolga Tuyluoğlu, Bakanlõ- ğa bağlõ müze ve ören yerlerini 2009’un 7 aylõk döneminde ziyaret eden yerli ve yabancõ kişi sayõsõnõn 11 milyon 901 bin 593 iken 2010 yõ- lõnõn aynõ döneminde 14 milyon 367 bin 532 kişiye ulaştõğõnõ belirtti. Elde edilen gelirde de artõş olduğunu bil- diren Tuyluoğlu, 2009 yõlõnõn ilk 7 ayõnda 78 milyon 494 bin 17 TL olan rakamõn, 2010 yõlõnda 95 mil- yon 372 bin 555 TL’ye ulaştõğõnõ söyledi. 2010 yõlõnõn 7 ayõnda Türki- ye’de en çok ziyaretçi alan ilk 10 müze ise sõrasõyla şöyle: Topkapõ Sa- rayõ Müzesi (Harem dairesi dahil), Ayasofya Müzesi, Efes Ören yeri, Mevlana Müzesi, Hierapolis Ören yeri, Göreme Açõk Hava Müzesi, Kaymaklõ Yeraltõ Şehri, Aspendos Ören yeri, Sümela Manastõrõ ve Noel Baba Müzesi. MÜZE VE ÖREN YERLER Z YARETÇ SAYISINDA ARTIŞ Topkapı Sarayı birinci Müzelerde sesli rehberlik sistemi ‘Kadın Âşıklar’ söylüyor... Kültür Servisi - Sevilay Çõnar’õn hazõrladõğõ “Kadõn Âşõklar” albümü Kalan Müzik’ten piyasaya çõktõ. Akademik bir araştõrmaya dayanan ve âşõklõk geleneğinin yirminci yüzyõldaki kadõn temsilcilerini müzikseverlerle buluşturan albümde Âşõk Şahturna, Âşõk Sarõcakõz, Âşõk Nurşah Bacõ, Âşõk Sinem Bacõ, Âşõk Sürmelican, Âşõk Gülçõnar, Âşõk Arzu Bacõ ve Âşõk Ezgili Kevser’in icra ettiği eserler yer alõyor. Albümün kitapçõğõnda da gelenek hakkõnda açõklamalar ve âşõklarõn yaşamlarõna dair bilgiler bulunuyor. Kültür Servisi - Hrant Dink anõsõna düzenlenen “Ay- rık Otu” adlõ karikatür sergisi 14 Eylül saat 19.30’da Cezayir Toplantõ Salonu’nda açõlõyor. 15 Eylül’de, 2. Uluslararasõ Hrant Dink Ödül Töreni’yle de doğum günü kutlanacak olan Hrant Dink’in anõsõna ger- çekleşecek sergide, sanatçõlar Ohannes Şaşkal ve Ümit Kartoğlu‘nun uyum ve sõnõr temalõ eserleri bu- lunuyor. Şaşkal ve Kartoğlu daha önce de Ankara, İs- tanbul ve Eskişehir’de ortak sergiler açtõ. Bu sergilerden “K-Ömür”, özellikle politik güncelliği ile maden iş- çilerinin sorunlarõna odaklaştõğõndan ilgi çekmişti. Ser- gi, 24 Eylül 2010 tarihine kadar görülebilir. Dink’in anõsõna: ‘Ayrõk Otu’ 24 saatlik müzik rekoru Kültür Servisi - Bir grup Alman müzisyen 24 saat müzik yaparak Guinnes Rekorlarõ’na adlarõnõ yazdõrdõ. Berlin’deki Popkomm adlõ müzik fuarõnda, 24 yaşõndaki Samuel Harfst liderliğinde sahneye çõkan üçlü, her saat başõ 5’er dakikalõk ara verdi. Lapassione NoiCredevama
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle