29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
FIRAT KOZOK ANKARA - Haziran sayõsõnda ken- disini daha önce “Tayyip Radyo Tel- evizyon Kurumu” olarak tanõmlayan CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçda- roğlu’na yönelik ağõr suçlamalar yö- nelten TRT’nin Tele-Vizyon dergisi bu kez de astrolojiye umut bağladõ. Der- gide bir astrologa atfen yayõmlanan ha- berde CHP’de yenilenme ve topar- lanma yaşanacağõ ancak partililerin “çok fazla hayale kapılmamaları” ge- rektiği belirtilirken Başbakan Tayyip Erdoğan’õn “çok güçlü bir karakte- ri olduğu” ve “Türkiye’nin harita- sıyla örtüştüğü” savunuluyor. TRT’nin aylõk radyo televizyon dergisi Tele-Vizyon’un bu ayki sayõ- sõnda okuyanlarõ güldüren bir habere imza atõldõ. “Türkiye’nin yıldızı parlıyor” başlõklõ haberde astrolog Sevda Dorkip’in Türkiye’ye ilişkin öngörüleri ele alõndõ. Özlem Kara- dayı Doğan imzalõ haberin “Deniz Baykal ve CHP...” başlõklõ bölü- münde, Baykal’õn çok büyük bir düş kõrõklõğõ yaşadõğõ, bu durumun bir sü- re daha süreceği öngörüsünde bulunan Dorkip, “Daha da önemlisi haksız- lığa uğramış gibi. Dikkatli olması gerekiyor. Belirsizlik sürecek. Ken- dini mümkün olduğunca geri plana almak zorunda. Bu astrolojinin ve- rebileceği bir öneri” değerlendir- mesini yaptõ. CHP’nin yeni bir mü- cadele içerisine girdiğini ve bu dö- nemde “çok şanslı” göründüğünü ifade eden Dorkip, partinin yeni bir dö- neme başlayacağõnõ belirtirken “Çok fazla hayale kapılmamaları gerek- tiğini” ekledi. Dorkip, “Ama zaten seçimler sırasında dünyanın kon- jonktürel yapısında o kadar büyük değişiklikler olacak ki, CHP’nin veya AK Parti’nin veya MHP’nin dışında farklı şeyler, değişiklikler var Türkiye içinde” dedi. Erdoğan’a büyük övgü CHP’lilere “fazla hayale kapılma- ma” önerisinde bulunan Dorkip, öte yandan Erdoğan’õ yere göğe sõğdõra- madõ. Erdoğan’õn çok şanslõ bir dö- nemde olduğunu, bu şansõnõn da süre- ceğini ifade eden Dorkip, “Çok güçlü bir karakteri var. Çok geniş bir perspektifte olayları ele alabiliyor. Çok duygusal ve ani öfkeleniyor. Aniden de sevebiliyor, heyecanla- nabiliyor” dedi. Erdoğan’õn “halkını çok sevdiğini” anlatan Dorkip, şöyle devam etti: “Bazen kızgınlığı ile sev- gisini iç içe yaşıyor. Çok iyi koru- nuyor sistem tarafından. Türki- ye’nin haritasıyla da çok örtüşü- yor. Türkiye’nin değişmesi gereken bir dönemde başbakan oldu. Zor günleri atlatmış görünüyor.” SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 4 HABERLER [email protected] Bram Stoker’ın, canavar Kont Dracula’sının yerini ‘kitch’ vampirlerin almasını 1990’lardan bu yana, bir tür nostalji ile izliyordum. Stephenie Meyer’in kitaplarından uyarlanan Twilight saga/Alacakaranlık Efsanesi üçlemesinin birincisini izleyince de ilk tepkim, Bella Lagusi’nin, Klaus Kinsky’nin iğrenç Nosferatu’sundan, Twilight’ın, bir romantik arzu nesnesi, hatta “süpermen” olarak Edward’ına geldik, “Vampir’in de b.ku çıktı” diye düşünmek olmuştu. Ancak, üçüncüsü, geçen hafta vizyona giren bu filmlerin, bu kadar büyük hasılat yapması, 18 yaş altı gençlerin, özellikle kızların saplantısı, dolaysıyla bir “popüler kültür” olayı haline gelmesi, beni istemeyerek de olsa bir kez daha düşünmeye zorladı. Sermaye ve vampir… Stoker’ın Dracula’sı üzerine yapılmış en ilginç çözümlemenin Franco Moretti’nin New Left Review’nin 136. sayısında (1982) yayımlanan “Korkunun Diyalektiği” denemesi olduğunu düşünürüm. Moretti, Dracula’nın canlı olmadığına, ama ölü de olmadığına dikkat çeker: Dracula “ölü olmayan”dır (undead). O, insanların yaşam enerjisini taşıyan sıvıyla beslenerek “ölü olmamaya” devam edebilir. Vampir, enerjisini emerek “ölü olmayana” dönüştürdüğü insanları kendi iradesi altına alır. Moretti, Vampir’in bu özelliğinin, ölü emek olan sermayenin, canlı emeği emerek var olmaya devam etmesine benzediğine dikkat çeker. Sermayenin var olmaya devam edebilmek için de işçiyi her zaman kendi denetimi, iradesi altında tutması gerekir. Dahası, Dracula, sermaye gibi, insan toplumunun hiçbir kuralına, yasasına uymak durumunda değildir. Sermaye, canlı emekle karşılaşmak için ve karşılaşmaya devam ettikçe hiçbir engel, kural tanımak istemez. Lacan’ın, arzularını tatmin etmeye gelince, hiçbir kural tanımayan “müstehcen babası” gibidir… Diğer taraftan, şatosunun mahzeni tüm ülkelerden gelmiş altın sikkelerle dolu olan Kont Drakula, nakit (bir toprağa, vatana bağlı kalması gerekmeyen) sermayeyi temsil eder. Zaten sermaye de canlı emekle nakit biçimde, ücret olarak, tüketiciyle de kredi biçiminde karşılaşmaz mı? Bu çok kısa özete eklemek istediğim bir diğer nokta da Stoker’ın romanının, gerilemekte olan İngiliz imparatorluğunun, yükselmekte olan ABD kapitalizmi karşısındaki endişelerine ilişkin, servetinin kaynağı belirsiz, vampir olma olasılığı yüksek, Teksaslı Quincy P. Morris’ın kimliğinde ifadesini bulan bir boyut da var. Dracula’yı düşünürken kitabın, 1897’de, 1873 birinci büyük bunalımın ardından başlayan hızlı finansallaşma, sömürgeler üzerinde, giderek kızışan emperyalist rekabet ortamında yayımlandığını anımsamak da yararlı olacaktır. Yeni vampir ve ‘süper egosu’ Dracula’nın arzularına sınır koyan, “yapamazsın, yasak” diyen bir iç sesi, bir “süper egosu” yoktur. Edward’in ise çok güçlü bir “süper egosu” olduğunu görüyoruz. Edward, doğasına, en temel dürtüsüne, insan kanı içmeye direnir. Âşık olduğu kızı, ona sahip olmadan sever. Bu açıdan Edward’ın artık finans kapital metaforuna uymayan bir vampir olduğunu söyleyebilir miyiz? Ama Edward sürekli kriz içindedir. Edward aşkını, maddesini bulamayan uyuşturucu bağımlısı gibi “yaşar”; her an perhizini bozabilir, “relaps” edebilir. Tıpkı mali sermayenin, şu günlerde, tüm şimşekleri üzerine çekmemek için, kurallara uymayı kabul etmeye çabalaması gibi. Sermaye, genel krizi içinde, “undead” kalabilmek için, beslenme alışkanlıklarını (sınırsız spekülasyon, genişleme) değiştirmeye, belli denetimleri kabul etmeye hazır görünmüyor mu? Vampir’in Dracula’dan, Edward’a evrimi, bir başka açıdan da mali sermayenin “kredi krizini” düşündürdü bana. Kredi krizinden önce, mali sermaye, herkese bolca kredi dağıtıyor, borç kıskacına alacak kurban arıyordu. Kredi krizinden sonra, bu kez tüketici kredi bulamaz hale geldi; mali sermaye “arzu nesnesi oldu”. Ama, Bella ne kadar isterse istesin, Edward onu “öpmeyi” bile göze almıyor; ya batarsa diye kredi vermekten kaçınan bankalar gibi. Vampir filmlerinin bu kadar ilgi çekmesinin bir nedeninin de kahramanlarının “cool”, isyancı, topluma uyumsuz olmalarına, böylece gençliğin farklı olma, isyan etme refleksini ifade etmelerine bağlayanlar da var. Edward 108 yaşında (deneyim, hafıza olağanüstü) ama hâlâ liseye gidiyor, 15 yaşındaki kıza “âşık” oluyor, ama cinsel ilişkiden kaçınıyor, çok güçlü, çok güzel. Ama gerçekte, Edward uyumsuz, isyancı filan değil, aksine toplumun (kapitalist) tüm kurallarına uyuyor… Post-modernizmin tipik bireyi bu “cool” vampirler: Tüm kurallara isyan edebilirsin, sermayenin kurallarını kabul ettiğin sürece… GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Canavar Dracula’dan ‘İyi Çocuk’ Edward’a [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com CMYB C M Y B Kurumundergisindesiyasetyorumlayanastrolog,partililerefazlahayalekapõlmayõnönerisiyaptõ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN TRT de CHP’ye muhalif Durak rahatladõ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski Adana Bü- yükşehir Belediye Başkanõ Aytaç Durak’õn görevden alõnmasõyla birlikte İçişleri Bakanlõğõ müfettişlerince belediyede başlatõlan 28 ayrõ inceleme sonlandõ. İçiş- leri Bakanõ Beşir Atalay’õn imzaladõğõ teftiş raporun- da, 23 ayrõ konuda Durak’õn suçsuz, 3 konuda zama- naşõmõ olduğu ve bir konuda da açõlan dava bulundu- ğu gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesi kararlaş- tõrõldõ. Durak’õn damadõ Bekir Cavcav’a satõlan bir arazi konusunda ise Adana Valiliği İl İdare Kurulu’na dosya gönderilmesine karar verildi. Kurul dosya üze- rinden çalõşma yaptõktan sonra savcõlõğa başvuracak. Teftiş raporunu değerlendiren Durak, “Göreve iade edilmemem halkın iradesini yok saymaktır” dedi. 28 AYRI İNCELEME SONUÇLANDI GEÇEN AY DA KILIÇDAROĞLU HEDEF ALINMIŞTI Derginin haziran sayõsõnda da Kõlõçdaroğlu hedef alõnmõştõ. Hüseyin Ke- ten imzasõyla yayõmlanan yazõda Kõlõçdaroğlu’nun bağlõ bulunduğu Cebe- ligiller sülalesinin Kureyşan Aşireti’ne bağlõ olduğu ve Dersim İsyanõ’na katõldõğõ savunularak, “isyankar aşiret” tanõmlamasõ yapõlmõştõ. Bununla da yetinmeyen Keten, Kõlõçdaroğlu’nun dedesinin eşkiya olduğunu, bu yüzden soyadõnõ değiştirdiklerini yazmõştõ. Kõlõçdaroğlu’nun geçmişinin de irdelendiği yazõda, okul yõllarõnda Kõlõçdaroğlu’nun “inek” olarak bilin- diği belirtilmişti. Daha önce gündeme gelen SSK ve Bağ-Kur Genel Mü- dürlüğü zamanõnda Kõlõçdaroğlu’nun akrabalarõnõ işe aldõğõ, SSK’yi 4.5 trilyon zarara uğrattõğõ ve devlet fişleme kayõtlarõnda kendisinin “Alevi- Kürtçü-PKK’li” olarak geçtiği iddialarõ da yazõda yer bulmuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaş- kanõ Abdullah Gül, D-8 Devlet ve Hükümet Baş- kanlarõ Yedinci Zirvesi’ne katõlmak üzere bugün Ni- jerya’ya gidecek. Nijerya Cumhurbaşkanõ Goodluck Ebele Jonathan’õn davetlisi olarak 7-9 Temmuz gün- lerinde Abuja’ya gidecek olan Gül, Türkiye’den Ni- jerya’yõ ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanõ olacak. ABDULLAH GÜL NİJERYA YOLCUSU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle