19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2010 SALI 18 KÜLTÜR [email protected] KARŞILAŞMALAR İNCİ ARAL Korsan Cenneti Nereye gitsem aynı manzara. Kaldırımlara taşan raflarda klasiklerden günceline, çok satanından az okunanına her türlü korsan kitap. Ege kıyılarında korsan olmayan kitapçı kalmadı. Türkiye tam bir korsan cenneti. Geçen yaz Akçay’da bir cadde boyunca hoparlörlerle müşteri çağırarak, tanesi beş ya da üçü on liraya pervasızca korsan satılıyordu. Yayıncılar Birliği’nin çabalarıyla polis ara sıra baskın yapıp kitapları topluyor ama ertesi gün raflar yeniden doluyordu. Sudan ucuza bastıkları depolar dolusu kopya vardı ellerinde çünkü. Üstelik dava açılması suçun tekrarı koşuluna bağlı olduğundan sürekli değişen ticari adlarla faaliyette bulunmaktaydılar. İnsanın kendi kitabının çamur gibi kapağıyla karşılaşması yıkıcı bir duygu. Korsanımı uzaktan tanıyorum ve saldırıya uğramışım, biri elini zorbaca cebime daldırmış gibi önce paniğe sonra şiddetli bir öfkeye kapılıyorum. Kitabımı yaratma sürecinde yaşadığım gelgitler, yorgunluklar canlanıyor belleğimde. Her bir sözcüğe, her satıra gösterdiğim titizlik, uykusuz gecelerim, ömrümden çaldığım zaman için keskin bir pişmanlık duyuyorum. Heyecanlarım, kaygılarım, umutlarım birileri tarafından çalınıp yağmalanmış işte! Emeğime el uzatılmış, hiçe sayılmış. Yalnızca benim değil, o eserin ortaya çıkmasında çabası olanlarınki de... İşportada satılan bir çorap, bir çaput parçası olmuş yarattığım her şey. Öyle bir çaresizlik, sahipsizlik, yenilgi ki bu, göz yumanlara isyana, yazmayı bırakma arzusuna kapılmamak elde değil. Son romanımın bandrollü korsan satışı da yasal satış rakamını yakalamış. Okurlardan telefonlar, okullarda açılan kitap sergilerinde açıkça satıldığına ilişkin ihbarlar alınıyor, baskınlar yapılıyor, davalar açılıyor ama sonuç yok. Piyasanın yarısını ele geçirmiş haramiler yağmayı azgınca sürdürüyorlar. Geçen ay, başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentler olmak üzere on dört ili kapsayan büyük bir korsan operasyonu yapıldığı haberi geldi. İzmir Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, aylar süren bir çalışmayla Türkiye’nin en büyük korsan çetesinin tüm bilgilerini deşifre ederek belirlenen adreslere şafak baskınları düzenlemiş. Elliden fazla kişi tutuklanmış, dört milyona yakın korsan kitap ele geçirilmiş. Baktım, bu yıl Akçay’da iki korsan dükkânı kalmış. Ötekiler cıncık boncuğa dönüşmüş. Besbelli operasyon etkili olmuş. Peki ne zamana kadar? Yasalar etkili bir yaptırım olamıyor, yargıçlar konuya yabancı kalıyorsa polis ne yapsın? Baskınla uygulama arasında geçen sürede kanıtlar ortadan kaldırılıyor, ağır işleyen, şarta bağlı yasal düzenlemeler yetersiz kalıyorsa sorun kökten çözülür mü? Sokak tezgâhlarının kaldırılması, bandrol zorunluluğu işe yaramadı. Tersine, bandrol, korsanı yasal göstermeyi sağladı. Kolayca alınan bandrollerle korsanlar kitapçı raflarına terfi etti. Anadolu kitapçıları çaresiz kaldı, piyasadan silindi. Tatlı kârlara alışan çeteler meydan okurcasına üretimi sürdürüyor ve yayıncılığımızı, kültür hayatımızı, yazarları, hatta okurları tehdit ediyorlar. Yayıncıların birlik ve dayanışma içinde korsana karşı ortak mücadele vermesi önemlidir ama önce yasadaki boşlukların doldurulması, yaptırımların hızlı ve etkili bir biçimde hayata geçirilmesi, yargının konunun ciddiyetine ve tehlikenin boyutlarına ikna edilmesi gerekir. Ülkemizin bu dizginsiz, utanç verici kültür yolsuzluğu ortamından kurtulması ise devletin, acilen, sert, caydırıcı önlemler almasıyla mümkün olacaktır. [email protected] İ ki hafta önceki yazõmõ Kültür Servisi’ne ilettikten bir süre sonra İlhan Ağabey’in haberi geldi. Cumhuriyet’e yazmaya 1979 güzünde başlamõştõm. 31 yõl boyun- ca, onunla topu topu beş kez bir ara- da olmuşuz. Konuşmacõ olarak ka- tõldõğõmõz üç sempozyum, iki de ak- şam yemeği. Ne ki İlhan Selçuk’la dostluğum -çoğu yaşõtõmõnki gibi- çok daha derindir. İlk ‘Pencere’ ya- zõsõndan günümüze ulaşõr. Yaşadõğõm ‘eksiklik’ duygusu sözcüklerle anla- tõlabilir mi? O günden bu yana, yaşamõn ‘ziyan oluşu’na, daha doğrusu ‘ziyan edili- şi’ne dair örneklerle kuşatõlmõş gibi- yiz. Terör yüzünden birçok genç in- sanõ daha şehit vermenin sarsõntõ- sõ… 2 Temmuz 1993’te Madõmak yangõnõnda öldürülen aydõnlarõmõzõn acõsõnõn 17 yõl sonra da küllenmeyi- şi… 5 Temmuz’da, Aziz Nesin’i yi- tirişimizin 15. yõlõnõ geride bõrakõşõ- mõz… ‘Sivas’ yaşanmamõş olsa daha uzun dayanõrdõ Nesin Usta’nõn yüre- ği. Tõpkõ ‘Ergenekon’dan yara al- mamõş olsaydõ, İlhan Selçuk’un yü- reğinin de daha uzun süre direnebi- leceği gibi. ‘Aklı güzel’ iki bilgeydi onlar… ZAMANSIZCA TERK ETTİ Şu son iki haftaya bir başka değer- li insanõn ölümü daha sõğdõ. Füsun Akatlı’yõ 4 Temmuz’da yitirdik. Bir ‘güzel akıl’ daha zamansõzca terk et- ti bizi. Akatlõ, parõltõlõ zekâsõnõ felse- fe biliminin duruluğunda olgunlaş- tõrmõş, benzersiz bir aydõn kişiydi. Yaklaşõk bir ay önce, yeniden has- taneye yattõğõnõ duymuş, çõktõğõnõ öğrenir öğrenmez telefonla aramõştõm. İyiydi. İstanbul’a geldiğimde buluş- mak için sözleştik. Sonra yeniden has- taneye yattõğõ haberi geldi. Sözün bit- tiği yer… Füsun’a olan hayranlõğõm 1980’li yõllarõn başõna uzanõr. Hacettepe Üni- versitesi’nde öğretim üyesi olduğu yõl- larda, ‘eleştiri’ üstüne verdiği bir konferansta izlemiştim onu ilk kez. Kalabalõk bir izleyici kitlesine ses- lenmekteydi. Dergilerde (1968’den başlayarak) denemeleri ve yazõlarõ ya- yõmlanan, değer verilen bir kalemdi. Henüz yalnõzca ilk iki kitabõ yayõm- lanmõştõ: ‘Niçin Diyalektik?’ ve ‘Yaz Başına Neler Gelir’... İlk kitabõmõn ilk eleştirmeni de Füsun oldu. Hem de kişisel düzeyde tanõşõklõğõmõz yokken. Sonraki yõl- larda, kültür etkinliklerine birlikte katõldõk. Dostluğumuz, Füsun’un ti- yatro alanõna da odaklanmasõyla pe- kişti. Tiyatro Eleştirmenleri Birli- ği’nde çalõştõk. Füsun, İBBŞT’de, Yeditepe Üniversitesi’nde, Doğuş Üniversitesi’nde görev aldõ. 2000’lerin ilk on yõlõna ulaşõldõğõ aşamada art arda yayõmlanmõş yeni ki- taplarõyla gündemdeydi: ‘Bir Pen- cereden’, ‘Edebiyat Defteri’, ‘Fel- sefe Kıyılarında’, ‘Zamansız Yazı- lar’, ‘Tenha Yolun Ortasında’, ‘Pusulamız Felsefe’, ‘Acıyla, Sev- giyle, Kahramanca’, ‘Öykülerde Dünyalar’, ‘Zamana Direnen Şiir, Zamanı Yaşatan Roman’, ‘Dü- şünce Ufkunda Pupa Yelken’, ‘Sis Lambası’, ‘Kültürsüzlüğümüzün Kışı’, ‘Felsefe Gözlüğüyle Edebiyat’ (Memet Fuat Eleştiri Ödülü), ‘Rüz- gâra Karşı Felsefe’… Füsun Akatlõ, bu yapõtlarõyla Türk yazõn eleştirisinin temel taşlarõndan bi- ri oldu. Metinlerin en duyarlõ nokta- larõnõ gün yüzüne çõkarmayõ başarmõş, ‘denemeci yaratıcılığı’ ile buluştur- duğu ‘eleştiri’ türüne okuma keyfi katmõş, bir başka deyişle, incelediği yapõtlarõ yorumlarken kullandõğõ ‘eleş- tiri dili’ni de ‘edebiyat’ kõlabilmiş in- celikli bir yazõ işçisiydi. Gerektiğin- de, kalemini hedefi şaşmaz bir silah olarak kullanabilen, bir polemik us- tasõ aynõ zamanda… İki hafta önce yeni kitabõnõn son okumalarõnõ yapmaktaydõ. Cumhuri- yet’te köşe yazarlõğõna yeni başlamõştõ. İlk yazõsõnda (14 Haziran), ‘kö- şe’sine koyduğu Zamansõz Yazõlar adõnõ açõklõyordu: “…eskimiş, unu- tulmuş, küflü, naftalinli, demode bulunarak gündemin dışında bı- rakılanlar, benim her zaman gün- demimdedir demek isterim bir yandan… Bir yandan da, damdan düşercesine, adeta patavatsızca açı- verdiğim konulardan, onların toy- luğundaki saflıktan ya da art dü- şüncemdeki ‘sinsilik’ten, taze lez- zetler bulmayı umarım.” Hastane yatağõnda kotardõğõ ikin- cisinde (28 Haziran) ise İlhan Sel- çuk’u “yaşamı boyunca karşısına çı- kan kendi bunalımlarını yorumla- yışı ve yansıtışıyla’ ‘farklõ’ ve ‘büyük’ bir insan” olarak nitelendiriyordu. Nasõl dayanõlacağõnõ bilemediğimiz ne çok acõdan geçiyoruz! Füsun Akatlõ, parõltõlõ zekâsõnõ felsefenin duruluğunda olgunlaştõrmõş, benzersiz bir aydõn kişiydi Bir‘güzelaklõ’dahayitirdik Önal ve Sürer’e Altın Portakal ödülleri ANTALYA (AA) - Antalya Kültür Sanat Vakfõ (AKSAV) Genel Müdürü Göksel Kumsal, 47’nci Antalya Altõn Portakal Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nün, Nur Sürer’e verileceğini açõkladõ. Sürer, bu ödülle, üçüncü kez Altõn Portakal’õn sahibi olacak. Kumsal ayrõca bu ödülün bu yõl 6 kişiye birden verileceğini söyledi. Filme çekilen 395 senaryosuyla Guinness Rekorlar Kitabõ’na giren, 40’a yakõn filmin yönetmenliği yapan ve Türkan Şoray ve Cihan Ünal’õn rol aldõğõ ‘Beyaz Şemsiye’ gibi birçok fotoromana imza atan Safa Önal da, 47’nci Altõn Portakal’da ilk kez heykelcik sahibi olacak. ‘Duvara Karşı’ opera sahnesinde Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafõndan hayata geçirilen “1. Ulus- lararası İstanbul Opera Festiva- li”nde bugün, sinemadan operaya aktarõlan “Duvara Karşı” sahnele- niyor. Fatih Akın’õn “Duvara Kar- şı” adlõ filminden Ludger Voll- mer’in müzikleriyle operaya uyarla- nan ve Kasõm 2009’da dünya prö- miyeri gerçekleşen yapõt, ilk kez Al- manya sõnõrlarõ dõşõna çõkarak dün gece Rumelihisarõ’nda, Türk sanat- severlerle buluştu. Türk kökenli 2 genç Almanõn öyküsünün Almanca ve Türkçe olarak 2 dilde anlatõldõğõ, kültürlerarasõ diyaloğa yaptõğõ katkõ- dan ötürü Almanya’da büyük ilgi görmüş ve ödül almõş opera, bugün ve yarõn da İstanbul Opera Festivali kapsamõnda sahnelenecek. Füsun Akatlõ, ‘denemeci yaratõcõlõğõ’ ile buluşturduğu ‘eleştiri’ türüne okuma keyfi katmõştõ. Ele aldõğõ yapõtlarõ yorumlarken kullandõğõ ‘eleştiri dili’ni de ‘edebiyat’ kõlabilmiş incelikli bir yazõ işçisiydi. Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Niko Guido’nun, deprem sonrası Haiti’de çekmiş olduğu fotoğraflardan oluşan “Haiti Sonra...” sergisinin son durağı, Paris ve İzmir’den sonra İstanbul oluyor. Arkasında 200 bin ölü, 300 bin yaralı, yüz binlerce evsiz ve büyük bir dram bırakan Haiti depremi sonrasında çekilen fotoğ- raflar, Ferit Düzyol’un küratörlüğünde Casa Dell’arte Galeri’de sergilenecek. Fotoğraf satışından elde edile- cek gelir ise Haiti’ye gönderilmek üzere UNICEF’e bağışlanacak. Umutsuzluk içindeki halkın her şeye rağmen ayakta durma çabası içinde olduğunu belirten Guido’nun son projesi “Haiti Sonra...” 13 Temmuz ta- rihine kadar görülebilir. Haiti’nin ‘sonrası’ fotoğraflarda Haiti’nin ‘sonrası’ fotoğraflarda Kültür Servisi - Fransõz tiyatro ve sinemasõnõn efsane adõ Laurent Terzieff yaşama veda etti. Son birkaç haftadõr solunum yetmezliğinden tedavi görmekte olan Terzieff 75 yaşõndaydõ. Fransa Devlet Başkanõ Nicolas Sarkozy ve Başbakan François Fillon, Terzieff’in ölümünden duyduklarõ üzüntüyü belirtirlerken Fransa Kültür Bakanõ Frederic Mitterrand da sanatçõnõn olağanüstü oyunculuğuyla unutulmaz bir iz bõraktõğõnõ vurguladõ. Cannes Film Festivali yöneticisi Gilles Jacob, Terzieff’in muazzam yeteneğinin yanõndaki alçakgönüllülüğüyle tüm sanatçõlara örnek olmasõ gerektiğini söylerken Terzieff’in Paris Odeon Tiyatrosu’ndaki son oyununu yöneten Christian Schiaretti, onun, tiyatronun gerçek değerlerini cisimlendiren bir oyuncu olduğunu belirtti. İlk kez 1953 yõlõnda Jean-Marie Serreau’nun Babylon Tiyatrosu’nda, Adamov’un “Herkes Herkese Karşı” adlõ oyununda sahneye çõkan Terzieff, Birinci Dünya Savaşõ yõllarõnda Fransa’ya göç eden Rus heykeltõraş Jean Terzieff’in oğluydu. Gençlik yõllarõnda felsefe ve şiire büyük ilgi duyan Terzieff, ilk kez Strindberg’in “Hayaletler Sonatı” adlõ oyununda yönetmen Roger Blin’in asistanlõğõnõ yapmõştõ. Sahnede ünlendikten sonra, Marcel Carne’nin 1958’de çevirdiği “Mızıkçılar” adlõ filmde başrol oynayarak varoluşçu genci canlandõrmõştõ. 1959’da Brigitte Bardot ile bir filmde oynayan Terzieff, aynõ yõl Mauro Bolognini’nin “Les Garçons” filminde başrolü üstlenmişti. Claude Autant-Lara, Henri-Georges Clouzot, Luis Bunuel, Jean-Luc Godard ve Pier Paolo Pasolini gibi ünlü yönetmenlerin filmlerinde oynayan Terzieff, 1961 yõlõnda kendi adõyla kendi tiyatrosunu kurmuştu. Laurent Terzieff yaşama veda etti Kültür Servisi - Kõsa bir süre önce gazetemiz yazarlarõ arasõna katõlan ve önceki gün yaşamõnõ yi- tiren yazar Füsun Akatlı için ya- rõn saat 10.30’da Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bir tören düzenlene- cek. Törenin ardõndan Akatlõ, Teş- vikiye Camii’nde kõlõnacak öğle namazõnõn ardõndan Çengelköy Mezarlõğõ’nda toprağa verilecek. Akatlõ’nõn ölümü nedeniyle Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan ya- yõmladõğõ mesajda, “Edebiyat dünyamızın önemli isimlerin- den Füsun Akatlı, sanat ve fel- sefeye ilişkin yazılarında da, derslerinde de her zaman ken- dine özgü üslubuyla yeni bir bakış açısı ortaya koymuştur. Yetiştirdiği öğrencileri, geride bı- raktığı eserleriyle felsefe, sanat ve kültür dünyamıza unutul- maz katkılarda bulunan Akat- lı’yı, daima saygıyla ve takdirle hatırlayacağız” denildi. Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay ise, “Füsun Akatlı, Türkçeye, edebiyata, felsefeye ait deneme- leri, öykü, roman, eleştiri yazı- ları ve yetiştirdiği öğrencileriy- le, Türk kültür ve sanat yaşa- mına çok değerli katkılarda bulunmuştur. Eserleriyle her zaman saygıyla hatırlayacağı- mız değerli yazar Akatlı’ya Al- lah’tan rahmet, ailesine, mille- timize ve edebiyat çevrelerine başsağlığı diliyorum” dedi. Ay- rõca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, PEN Türkiye Merkezi de Akat- lõ’nõn ölümüyle ilgili başsağlõğõ mesajõ yayõmladõ. Akatlıyarınuğurlanıyor Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. NAİF YONEY Nüfus cüzdanõmõ ve İETT malul kartõmõ kaybettim. Hükümsüzdür Hüseyin SÖZKESEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle