28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
H uzurunuzdaki sunuşuma son vermeden evvel Bursa Uludağ Üniversitesi’nde yaptõğõm konuşmanõn bütününü kurulunuza sunmak zorundayõm. Çünkü bu konuşmanõn içeriği ve savcõlõğõn bu içeriği bir suç unsuru olarak yorumlayõşõ Ergenekon adõyla yorumlanan bu tertibin içyüzünü, amacõnõ, siyasetini ve fikriyatõnõ sergilemektedir. İddianamenin konuşmaya ilişkin bölümünü aynen aktarõyorum: “Aramalar sırasında şüpheli İlhan SELÇUK’tan ele geçirilen ve Uludağ Üniversitesi öğrencilerine yönelik olarak şüpheli İlhan SELÇUK tarafından 2001 yılı Ekim ayında Rektörlük binasında verilmiş olduğu anlaşılan “Aydınlanma Devrimi ve Küreselleşme” isimli konferansa ilişkin yazının incelenmesinde özetle: ‘Yaşamak her haliyle yaşamak, yaşamanõn bilincine varmaktan geçer. Yaşamanõn bilinci de Aydõnlanma’dan geçer. Aydõnlanmamõş bir insan yaşayamaz. Çünkü yaşadõğõnõn bilincine ancak aklõyla varabilir insan… Aydõnlanmayõ özümsemek zorundalar, yoksa yaşadõklarõnõn farkõna varamazlar. Günlük hayatõmõzõn içindedir Aydõnlanma. Diyelim ki arkadaş seçeceksiniz… Acaba şu anda Afganistan’da işte o çuvalõn içine girmiş bir kadõnla arkadaşlõk etmek mümkün mü? Ya da kara çarşafõn içine girmiş, bir diyalog kuramazsõnõz. Ya da erkek olsun, insan o kara kaplõ kitaba göre düşünmeyi yaşamak sanõyorsa yaşamõyor demektir. O öteki dünyaya şartlanmõş bu dünyaya değil… Şimdi peki biz eğer bütün yaşama olanaklarõm günah mõdõr, sevap mõdõr, acaba günah mõ işliyorum? diye gözden geçirirsek ve sürekli günahlarõn dünyasõnda yaşamaya devam edersek acaba yeterince yaşayabilir miyiz? Siz gençler bir seçim karşõsõndasõnõz ve bu seçimi yapmanõz için düşünmeniz gerekir… Bakõn Afganistan’a gittiğiniz zaman birtakõm insanlarla tartõşmak olanağõnõ yitirirsiniz. Çünkü o kara kaplõ kitaba göre düşünüyor, hayatõ orada görüyor, hayatõna yön veren o kara kaplõ kitaptõr ama hayatõ yaşamak için de insanõn düşünebilmesi gerekir, düşünebilmesi için de mantõğõ bellemesi gerekir. Mantõğõ bellemesi için de zaman denen şeyi, süreç denen şeyi kabul etmesi gerekir. Zamanõ kabul ettiğiniz zaman, evreni kavramaya başlõyorsunuz demektir. Buna da tarih deniyor. Tarih nerden başlar? Acaba Adem ile Havva cennetten kovulup da dünyaya gelmesiyle mi başladõ? Yoksa başka bir şekilde mi başladõ… İnsan böyle bir evrimle insan olmuş, vaktiyle bugünkü insan değilmiş, yani Aristo mantõğõnda “insan insandır. Ya insandır ya da değildir” gibi bir mantõğa ulaşabiliriz. Ama fosillere baktõğõmõz zaman şunu görüyoruz insanõn böyle bir sürüngenlikten çõkõp da iki ayak üzerine gelinceye kadar geçen tarihsel zaman kim bilir kaç milyon yõl. Bir “an” düşünün bir de birkaç milyon yõl düşünün! Ve arkadaşlar insan, insansõ insan dört ayak üzerinde yürürken, tarihin bir döneminde yaşarken içlerinden bir tanesi iki ayağõnõn üzerine dikilmiş…Bir insan sürüsü ovada ve dört ayak üzerinde içlerinden bir tanesi ayağa kalkõyor, onun fosillerini bulmuşlar, ona “pitekampropus erectus” diyorlar. Erectus dikilen, ayakta duran demek… İşte o ayağa kalkan insanõ muhakkak parçalamõşlardõr. Çünkü düzene aykõrõ davrandõ. Ama insan öyle insan oldu. Hep baş kaldõrarak… Tarihi başõndan sonuna saydamlaştõrmak gene insan aklõnõn ürünüdür… Şunu düşünelim, diyelim ki biz Aydõnlanma’nõn ne demek olduğunu bilmek istiyorsak insanõn insanlaşmasõ yolunda en büyük devrimdir diye niteleyebiliriz. Deriz ki ilmin dinden bağõmsõzlaşmasõdõr, insanõn da laikliğe kavuşmasõdõr. Bu kadar basit… Burada on binlerce insanõn yaşadõğõ üniversitede eğer hayatõ güzelleştirmek istiyorsanõz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türkiye’ye kazandõrdõğõ Aydõnlanma’nõn beyinsel gözeneklerinize işlemesi gerekir, bunun başka bir yolu yoktur. Çünkü dünyada kabul edilen budur. Eğer o aydõnlanma yasalarõ T.C.’de geçerli olursa o kadõnõ çarşafa sokup köleleştiren o kocanõn ya da erkeğin de buna saygõ duymasõ gerekir, buna saygõ duydukça kendi eşine saygõ duymuş demektir. Bõrakõn onu kendi insanlõğõna saygõ duymasõ demektir. Bunun demokrasisi yok, “Örtüneceğim” diyen kadõnõn demokrasi ile insan haklarõ ile falan en küçük bir ilişkisi yoktur. İnsan özgür olacaksa, eğer kadõn özgür olacaksa saçlarõnõ rüzgârda savurabilmeli. Saçlarõnõ rüzgârda savuramayan bir kadõn özgür değildir, o bir hapishanenin içindedir… Siz bu hayatõn içinde sadece kendi geleceğinizi değil çocuklarõnõzõn da geleceğini sağlamak için bu Atatürk düşmanlarõyla Mustafa Kemal’e kan davasõ güdenlerle bu karanlõğõn şeytanlarõyla bu zavallõ aklõnõ kullanamayan kişilerle mücadele etmek zorundasõnõz. Laiklik için, Cumhuriyet için, Atatürk için, demokrasi ve insan haklarõ için mücadele etmek zorundasõnõz... Yoksa birileri gelir sizleri de Ortaçağ yaratõklarõna çevirir…’ şeklindeki konuşması sonrasında sorulan Amerika emperyalizmin bütün kollarını giderek uzattığı günümüzde Afganistan’la kendi belirlediği birkaç ülkeye savaş ilan ediyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz şeklindeki soruya ‘Emperyalizm diye bir şey var, bakõn 20. yüzyõlda 2. Dünya Savaşõ ortaya çõktõ, bunlar neden çõktõ? Tabii ilkel insanlar savaşõrlar değil mi? Tarihte gördüğümüz o. Ama savaş gelişmişlerin ürünü oluyor. 1. Dünya Savaşõ çõktõ, 10 milyon insan öldü. Avrupa’da 2. Dünya Savaşõ çõktõ, 40 milyon insan öldü. Nasõl oluyor bu? Dünyayõ paylaşmak istiyorlar. İnsanõn hõrsõ sonsuz. Bunlar Aydõnlanmõş insanlar onu da söyleyeyim. İnsanõn Aydõnlanma’yla da her şey bir çözüme ulaşmõş değil. Aydõnlanma’dan sonra da bir de SOSYALİZM var. Konuşmadõk bugün. İnsanlarõn ürettiklerini hakça paylaşmaya razõ olmalarõ diye bir erdem, bunun adõ sosyalizm, öbürünün adõ kapitalizmdi…’ şeklinde cevap verdiği başka birisinin günümüz koşullarında değerlendirdiğimizde devrimi tanımlar mısınız ve bizler bu devrimin neresindeyiz şeklindeki soru üzerine ‘Devrim anlõk bir şey değil, Fransõz Devrimi için 1789 derler, bizde de 1923 devrimdir… Devrim devam ediyor. Eğer 1923 Devrimi’nden yanaysanõz yeriniz bellidir, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yanõdõr. Karşõdevrimciler... Karşõdevrimcilere karşõ devrimi sürdürmek çok zor, çünkü o demokratik içerik içinde sürdürmek çok zor… Şimdi şu anda devrim devam ediyor, siz o devrimin heyecanõnõ duyuyor musunuz ona bakõn. Bakõn içimizde 68’liler var, onlar devrimin heyecanõnõ duyuyorlar… Ben diyorum ki Aydõnlanma bilimin dinden, insan aklõnõn da her şeyden özgürleşmesi demektir…’ şeklinde cevap verdiği, başka bir soru üzerine “…68’li gençleri ne zaman buldu? Yeryüzünde sosyalizmin yükselişi bütün insanlõk yeryüzünde sosyal adalete kavuşacak diye bir heyecan dalga dalga ortalõğõ sararken Sovyetler’de, Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de… 2. Dünya Savaşõ’ndan sonra Asya’da ve Afrika’da böyle bir dalgalanma oluyordu, o sõrada Türkiye’deki gençlikte o rüzgârlar içinde rüzgârlandõ. Sonra tersine bir şey geldi kapitalizm ve Amerika’nõn tam egemenliği… Aydõnlanmanõn bilincine varmayan insanõn mutlu olmasõ mümkün değil…’ şeklinde cevap verdiği, başka bir dinleyicinin “Anadolu Cumhuriyet modelini benimsedi mi, yoksa Anadolu’ya benimsetildi mi?” şeklindeki soruya “…Arkadaşlar bakõn, 1923-2001 şimdi Cumhuriyeti biz benimsedik. Anadolu benimsemiştir arkadaşlar Cumhuriyeti. Anadolu’da Cumhuriyeti yõkmak için çok oyunlar sahneye konuldu. Bunlardan biri irtica biri terör…’ şeklinde cevap verdiği, başka bir dinleyicinin demokrasi mi Cumhuriyet mi daha öncelikli şeklindeki soruya “İngiltere krallõk ama demokrasi, ne yapmõşlar ama o krallõğõn yetkilerini sõyõrmõşlar, din devletini dõşlamõşlar, krallõk göstermelik, törensel olarak duruyor ama memleketi onlar yönetmiyor. İranda Cumhuriyet ama demokrasi var mõ; din devleti, ortaçağ devleti, kavramlarõ birbirine karõştõrmayalõm. En büyük demokratik devrim bütün Türk tarihinde İslam dünyasõnda 1923 Aydõnlanma Cumhuriyet Devrimi’dir. O demokrasidir arkadaşlar. Cumhuriyet ile demokrasi karşõ karşõya değildir. Çünkü din devletini yõkmõş, kadõna özgürlük vermiş yani en büyük demokratik devrimdir. Çok partili rejimden sonra bu olay çõktõ ortaya…’ şeklinde cevap verdiği, bir dinleyicinin “Aydõnlanmanõn din adamlarõnõ, kiliseyi geçersizleştirdiğini söylüyorsunuz, Aydõnlanma din adamlarõ yerine bilim adamlarõnõ, bilimi getirdi, değişen ne oldu? İnsanõ sadece bilimsel kanõtlarla açõklamak yeterli mi, psikolojik ve sosyolojik yönü yok mu, postmodernizm hakkõnda ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna “Postmodernizm hakkõnda iyi şeyler düşünmüyorum ama yaşanan bir evredir… Aydõnlanmanõn arkasõndan gelecek olan şey, bir sosyal adalete hakça düzene dönüşmektir. Ama irticaya tekrar dönüşürseniz o başka bir olay, ikisini birbirine karõştõrmamak gerekiyor. Şu anda Türkiye’de en büyük sorun Amerika’nõn da desteğiyle, irtica oldu. 68’li gençler, Türkiye’de sosyalizmi kurmak için yola çõktõlar. Sosyalizm neydi arkadaşlar? Emeğin hakkõnõ vermek, alõn teri toplumu kurmak, hakça bir düzen oluşturmaktõ. …Ben insanõm, yurttaşõm demenin aydõnlõğõ ve özgürlüğü varken insanlar neden kul olmayõ tercih ederler.’ şeklinde cevap verdiği görülmüştür.” (İddianame, s.1757-1759) CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 2010 SALI 12 İLHAN SELÇUK’UN SAVUNMASI BİTTİ ERGENEKON SAVCILARI, SAVCILIK YAPIYOR... AMA.. Bu Cumhuriyet savcõlõğõ değil Ş imdi de tümüyle Atatürkçü, laik, demokratik, cumhuriyetçi ve 1923’te kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini savunup dile getiren bu konuşma hakkõnda Ergenekon savcõlarõnõn kanaatini okuyalõm: “Şüpheli İlhan SELÇUK’un bu konferansõ ile diğer yazõ ve konuşmalarõ birlikte değerlendirildiğinde; Şüpheli İlhan SELÇUK’un düşünce yapõsõ olarak “Aydınlanmanın ancak akıl ve bilimle olabileceğini, dinin aydınlanmanın önünde büyük bir engel teşkil ettiğini, kadının özgür olabilmesi için saçının rüzgârda savrulması gerektiğini, evrim teorisinin bilimsel olarak kanıtlanmış kesin bir gerçek olduğunu, aydınlanmanın yeterli olmadığını sosyalizmin egemen olması gerektiğini, Türkiye için en büyük tehlikenin mevcut iktidarların olduğunu, TBMM’nin çıkardığı yasalar ve hükumetin icraatlarıyla Cumhuriyetin kurumlarının ve kazanımlarının tek tek elden gittiğini, türban konusunda yapılan Anayasa değişikliği ile adım adım dini kuralların devlet yapısına hâkim olmaya başladığını, YÖK’ün ve Cumhurbaşkanlığının elden gittiğini, kalelerin kaybedildiğini, bu gidişin neticesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Ilımlı İslam Cumhuriyeti olacağını iddia etmekte ve her fırsatta bu düşüncelerini kendisini dinleyen ve okuyan kişilere aktarmaktadır.” Savcõlarõn yalnõz bu konuşmaya değil, bu konuşmanõn çok ötesinde Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete karşõ olduğu, akõlcõ ve Aydõnlanmacõ uygarlõğa ters düştüğü, daha açõk deyişle irtica ideolojisini benimsediği bizzat kendi imzasõyla iddianameye yazõlmõş bulunuyor. Ergenekon savcõlarõ, savcõlõk yapõyor... Ama bu Cumhuriyet savcõlõğõ değil... İLHAN SELÇUK İRTİCA İDEOLOJİSİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle