23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 TEMMUZ 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Sevgi ve Saygı Yumağı “Adı, soyadı Açılır parantez Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti. Kapanır parantez. (...) Parantezin içindeki çizgi Ne varsa orda Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci Ne varsa orda.” Selmi Andak... İşte yazdım adını ve soyadını... Açıyorum parantezi ve doğum tarihini yazıyorum. (1921... sonra çizgi – ve öldüğü yıl... 2010 ... ve kapıyorum parantezi). Sonra dalıp gidiyorum parantezin içindeki çizgiye... Ne varsa orda... Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci... Ne varsa orda... Benim için tam 40 yıl boyunca karşılıklı kocaman bir sevgi ve saygı yumağı duruyor o çizginin içinde. Sevgili hocamız Behçet Necatigil’in “Kitaplarda Ölmek” şiirini bir kez daha anıyorum... Selmi Andak, iki tarih arasındaki o çizgiye bir değil birkaç insanın sığdıramayacaklarını sığdırdı... 800’ü aşkın beste; anılarımızı hiç terk etmeyecek, dilimizden hiç eksik olmayacak nice şarkı... Bunların on bin katı yazı... Müzik ve tiyatro başta olmak üzere, sanatın birçok alanında sayısız değerlendirme, yorum, eleştiri... Sonsuz bir üretkenlik, eşsiz bir çalışkanlık... Bundan belki kırk yıl önce Babıâli’ye ilk adımımı attığımda, daha o ilk günlerde tanıdım Selmi Andak’ı... Tüm sanat olaylarına aç, tüm sanat etkinliklerini kucaklamaya hazır, dinmeyen bir iştahla müzelere, galerilere, tiyatro ve konser salonlarına saldıran bir genç olarak, gittiğim her yerde karşılaştığım bu ince, uzun zarif beyefendi Selmi Andak’tı. Benden bin kat deneyimliydi. Benim yaşım kadar Cumhuriyet’te yazı yazmışlığı vardı... Dünyada her şeyi bildiğini, hatta doğru bildiğini sanan, lafını hiç esirgemeyen, genç ve ukala bir hatunu, böylesine ciddiye alan ilk insan oydu. Eskiden öyleydi. Babıâliye gelen gençleri, daha yaşlı ve deneyimli gazeteciler hiç ama hiç ciddiye almazlardı... Ama Selmi Andak başkaydı. O genç ya da yaşlı, yaşa bakmaz, sizi dinler, sorar, anlatır, eşitiniz ya da yaşıtınız gibi davranırdı... Hiç unutmadım... Sonra yıllar geçtikçe, yaş farkını ben de unuttum... Tiyatro salonlarında ışıkların sönüp sahnenin aydınlanmasını beklerken, konser salonlarında müzikle zenginleşmeyi, çoğalmayı beklerken ya da sanat galerilerinde sohbetlerimizde o karşılıklı saygı ve sevgi, eşsiz bir dostluğa dönüştü... Farklı gazetelerde çalışıyorduk ama hep dayanışma içindeydik. Gazeteci ağzıyla “her daim paslaştık” durduk... Günün birinde eski gazetemden kovulup Cumhuriyet’e geçtiğimde, bana açılan kollar arasında en önde gelenlerden, beni en sıkı kucaklayanlardan biri Selmi Andak’tı. Hiç unutmadım... Son güne dek de bu böyle sürdü... İki gündür bu sayfalarda Selmi Andak’ın besteciliği ve başarıları üzerine çok şey söylendi... Tiyatro ve müzik eleştirmenliği üzerine ise daha az... Ah eleştiri yazmak zordur. Sürekli araştırıp, öğreneceksiniz, sürekli izleyeceksiniz, kendinizi her daim yetiştirecek ve yenileyeceksiniz. Karşılığı yoktur, bıkkınlık verebilir, değeri bilinmez, sevmeyeni çoktur.... Yıldız Kenter’in dile getirdiği “Zaman zaman hepimizin yüreğini titretmiş bir eleştirmendi ama onun yazılarından çok şey öğrendim. Sanata bunca bağlı olduğu için anısı önünde hep saygıyla eğileceğim, ona hep müteşekkir kalacağım” sözü bence hem sanatçıların hem Cumhuriyet okurlarının düşünce ve duygularını özetliyor. Ben Selmi Andak’ın muhteşem yaşam serüveninde, en az onun kadar bir insana daha teşekkür etmek istiyorum. Eşi Nermin Andak’a... İyi ki hep yanındaydınız, hep vardınız, hep onunlaydınız. Selmi Andak benim için biraz da sizdiniz... Onu çok özleyeceğiz... zeynep@zeyneporal.com faks:0212.257 16 50 kultur@cumhuriyet.com.tr SATILIK ARSA Cumhuriyet Mahallesi, 2. Kısım, Ada 356 Tel: 0212 574 04 49 - 0532 613 73 23 ŞahikaTekand’õnyazõpyönettiği“10AdõmdaUnutmak(Anti-Prometheus)”çağdaşinsanõnaçmazõnõanlatõyor Düzeneyenilenlerintragedyasõ CEREN ÇIPLAK Eğer vicdanõnõzõn sesini dinlerseniz bu çağdaş sistem içinde pek de mut- lu yaşamanõz mümkün değil... Şahika Tekand “Promethiade Projesi” kapsamõnda ele aldõğõ “10 Adımda Unutmak (Anti-Pro- metheus)” ile Prometheus mitini tersyüz ediyor. Aeskhylos’un “Zincire Vurul- muş Prometheus” tragedyasõnõn konsepti çerçevesinde, üç ayrõ tiyat- ro eserinin dünya mirasõ mekânlarda sahnelenmesi üzerine oturan ve üç ül- keden sanatçõlarla gerçekleşen pro- jenin İstanbul ayağõnõ kapsayan oyun, Aeskhylos’un Prometheus’una gön- dermede bulunuyor. Yunanistan’dan Attis Tiyatrosu, Almanya’dan Rimini Protokoll ve Türkiye’den Studio Oyuncularõ’nõn katõldõğõ projede Tekand, “10 Adım- da Unutmak” derken de gelişmenin ‘adım’larõnõ vurguluyor. Tiyatro tarihinin en devrimci me- tinlerinden biri olarak nitelenen Prometheus’un hikâyesini dünyanõn ve sistemin değiştirilemez olduğu safsatasõnõn dünyada yaygõnlaştõ- rõldõğõnõn altõnõ çizerek anlatõyor Tekand. “Promete belki Zeus’un sistemini yıkamayacağını bili- yordu, ama...” diyor, “Zincire bağlanmayı göze aldı. Bizim de böyle bir Promete dürüstlüğüne ihtiyacımız var. Tam anlamıyla çağdaş insanın tragedyasını or- taya çıkardım. ‘Anti-Prometheus’ ismi çağdaş insanın genel karek- terini çok iyi tarif ediyor bence.” “10 Adımda Unutmak (Anti- Prometheus)” Studio Oyuncularõ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şe- hir Tiyatrolarõ ortak yapõmõ. Oyun, bugün ve yarõn saat 21.00’de Muh- sin Ertuğrul Sahnesi’nde. - Daha önce de “Oidipus Ne- rede”, “Oidipus Sürgünde” gi- bi özel projeler yaptığınızı bili- yoruz. Antik tragedyaları çağdaş yorumlarla sahneye koymanın önemi üzerine neler söylersiniz? Antik Yunan tragedyalarõ hem bi- çimsel olarak çağdaş olana verdiği imkânlar hem de “trajik olan”õn ifa- de edilmesi için sunduğu anlamsal imkânlar ile çağdaş tiyatro için tü- kenmez bir kaynak. Bugünün insa- nõnõn tragedyasõ, aslõnda var olan “trajik olan”õ görmezden gelme- sinde, hesap vermeyi unutmuş olma- sõnda yatõyor. Antik metinlerin temel konseptleri de bunlarõ yeniden ifade etmede olağanüstü kaynaklar sunuyor. - Anti-Prometheus, düzene tes- lim olmayıp düzene gönüllü ola- rak boyun eğen bir karakteri an- latıyor tragedyanın tersine. Bir yandan da tragedya içinde tra- gedyaya açılan bir yorumu içeri- yor. Bu tersten ve karşılıklı bakış yolunuzu açmış, malzemeyi zen- ginleştirmiş olmalı... Yazmaya başladõğõm anda ka- famda yankõlanan da buydu. Dü- zenin mahkûmu olmaktan korkup düzene mahkûm olanlarõn traged- yasõnõ yazmaya karar verdim. An- ti-Prometheus adõ da daha ilk baş- ta konuverdi böylece. - Yani sisteme karşı çıkan Pro- metheus’un trajedisi, bir taraftan da bugünün sisteme boyun eğen in- sanlarının çıkmazı... Prometheus’un tragedyasõ, bugünün insanõ için bõrakõn anlaşõlmayõ, ha- tõrlanmasõ bile huzursuzluk verecek bir hikâye. Camus’nun belki biraz abartarak söylediği gibi bugünün in- sanõ, Prometheus’la karşõlaşsa onu an- cak linç ederdi. Kendini feda, düze- ne başkaldõrõ gibi kavramlarõn en hafif haliyle romantik bir aptallõk, ama en yaygõn haliyle de enayilik olarak kabul edildiği günümüz dünyasõnda, tanrõlardan ateşi çalan ve Zeus’a baş- kaldõran Prometheus, düşünsel olarak linç edilmiş durumda. Ama bence za- ten çağdaş insanõn fark etmediği, fark etmemek için elinden geleni yaptõğõ tragedyasõ tam da bu. - Bu iki dilli bir oyun, üç Alman üç Türk oyuncu var. Farklı iki di- li sahnede nasıl kullandınız? Kültürlerarasõ nitelik taşõyan böy- lesi projelerde sizden genellikle yine ‘kültürlerarasılık’ sorununa ilişkin bir fantezi geliştirmeniz beklenir. Ben inatla oyunu böyle ele almaya- rak dünyadaki çağdaş sistem sorunu ile ilgilendim. Bu nedenle sahne üze- rinde Türkler ve Almanlar yok bu oyunumda. Türkçe ve Almanca var ve bunlar sadece müziği iti- barõyla farklõ diller. Ama bu iki farklõ müziğin yan yana getiril- mesiyle bana ait yeni bir teatral dil ve müzik elde ettim. - Sahnede ‘ışık’ oyuncula- rınız da var. Oyundaki ‘ışık’ın rolünden bahseder misiniz biraz? Oyunu izleyenler, yine se- yirciye yabancõ olmayan õşõk sistemimle karşõlaşacaklar. An- cak bu kez bir sürpriz olarak ye- niden biçimlendi õşõğõn kullanõmõ. Işõk tasarõmõ, bir yandan oyunun ma- tematiğinin asal aktarõcõsõ haline gelirken, bir yandan da sahne üze- rinde eğlenceli bir oyun alanõ, ade- ta bir sirk alanõ yarattõ. 16. SARAYBOSNA FİLM FESTİVALİ Bosna’dafilmleryarışacak SARAYBOSNA (AA) - Bos- na’nõn yaşadõğõ acõ savaşõn izle- rini yok etmek ve kenti sanatla tekrar buluşturmak isteyen sa- natçõlarõn girişimiyle 1995 yõ- lõnda başlatõlan Saraybosna Film Festivali, bu yõl 16. kez çok sa- yõda filmi ve sanatçõyõ Saray- bosna’da bir araya getiriyor. 23 - 31 Temmuz tarihleri arasõnda yapõlacak festival, Oscar ödül- lü Bosna-Hersekli yönetmen Danis Tanoviç’in yeni filmi “Circus Co- lumbia” ile başlayacak. Senaryosunu Engin Günaydın’õn yazdõğõ ve Yağmur-Durul Taylan’õn yönettiği “Vavien” filminin yarõşma bö- lümünde yer alacağõ festivalin Türki- ye’den konuklarõ arasõnda ise “Bal”, “Kars Öyküleri”, “Kosmos” ve “Ka- merayla İzdivaç” bulunuyor. Festivalin bu yõlki jüri üyeleri arasõn- da ise Türk sinemasõnõn genç oyuncula- rõndan Saadet Işıl Aksoy da yer alõyor. Ayrõca festivalin kapanõş filmi “Invic- tus”un (Yenilmez) başrol oyuncusu Morgan Freeman ve “Bal” filmiyle Altõn Ayõ ödülünü kazanan Semih Kap- lanoğlu da festivale katõlacak isimler ara- sõnda. (www.sff.ba ) ‘Kendini feda, düzene başkaldõrõ gibi kavramlarõn en hafif haliyle romantik bir aptallõk ama en yaygõn haliyle de enayilik olarak kabul edildiği günümüz dünyasõnda, tanrõlardan ateşi çalan ve Zeus’a başkaldõran Prometheus, düşünsel olarak linç edilmiş durumda. Ama bence zaten çağdaş insanõn fark etmediği, fark etmemek için elinden geleni yaptõğõ tragedyasõ tam da bu.’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle