Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
Mehmet Metiner’in
Demokrasisi mi, John
Coltrane’in Saksofonu mu?
Bu yazıyı yazmak için masamın başına
oturduğumda niyetim Star gazetesi yazarı Mehmet
Metiner’in demokrasi anlayışı üzerine bir şeyler
yazmaktı. Aslında üzerinde düşünecek pek bir şey
yoktu, çünkü kendisi katıldığı TV oturumlarında,
“Kürt sorunuyla seçim barajının ne ilgisi var?”
türünden söylemlerle ilgilenenlere epey malzeme
sağlamıştı. Ama sonra vazgeçtim, bu yaz günü
köşem yine tıka basa siyaset dolacaktı. En iyisi,
hazır İstanbul cazlı günler yaşıyorken ben de John
Coltrane üzerine bir iki satır yazayım, dedim.
1940’lı yıllara damgasını vuran ve kendilerinden
sonra gelen meslektaşlarına ışık tutan
saksofoncular Coleman Hawkins (1904-1969),
Lester Young (1909-1959) ve Ben Webster’dir
(1909-1973). Tümü siyah olan bu ustalar “swing”
döneminin unutulmaz adlarıdır. “Bebop” akımının
yaratıcılarından/öncülerinden ve dünyanın gelmiş
geçmiş en iyi alto saksofoncularından biri olan
“Bird/Kuş” lakaplı Charlie Parker, örneğin Ben
Webster’in kendisi için önemini şöyle anlatır: “13-14
yaşlarındaydım, Kansas City’de bir yapının yanından
geçerken bir saksofon sesi duydum. Büyülendim.
İçeri girdim, sesin geldiği alt kata indim. Ben
Webster’miş. Elindeki aletin ne olduğunu sordum,
tenor saksofon dediler. Alto saksofon çalmaya işte o
gün karar verdim, çünkü tenor saksofonu hiç kimse
onun kadar mükemmel çalamazdı.”
Charlie Parker 1955 yılında öldüğünde 35
yaşındaydı. O da döneminin birçok siyah müzisyeni
gibi uyuşturucudan ölmüştü.
1926 doğumlu John Coltrane ise tenor
saksofoncuydu. Ünlü bestesi, 18.15 dakikalık
“Olé”de olduğu gibi kimi zaman soprano saksofon
da çalıyordu. O da siyahtı ve 1967 yılında 41
yaşındayken öldü. Doktorlar, yakalandığı karaciğer
kanserinin nedenini aşırı alkole ve eroine bağladılar.
Müziğinden uzun boylu söz etmeye gerek yok,
“dünyanın en iyisiydi” demem sanırım yeterli olur.
John Coltrane, 1960 yılında piyanist McCoy Tyner,
davulcu Elvin Jones ve basçı Jimmy Garrison’la
kurduğu dörtlüyle meslek yaşamının zirvesine
çıkmıştır. 1965 yılında çıkardığı “A Love Supreme”
adlı albüm caz tarihinin en önemli kayıtlarından
biridir. Bu dönemde Coltrane’in müziği büyük
ölçüde “ruhani” bir boyut kazanmıştır, nitekim “A
Love Supreme” albümünde yer alan parçalar
Tanrı’nın gücüne, sevgisine, büyüklüğüne işaret
eder. İstediği, yeryüzünde herkesin dünyanın daha
iyi bir yer haline gelmesi için savaşım vermesidir.
Şöyle der: “Benim bütün amacım tamamen dini bir
yaşamı sürdürmek ve bunu da müziğimde
yansıtmaktır. Müzisyen olmak hakikaten bir şeydir.
Çok, çok derinlere gidebilir. Benim müziğim;
inancımın, bilgimin, ruhani ifademin ve varoluşumun
ta kendisidir.”
Coltrane, hem saksofonu çalış biçimi ve besteleri
hem de hayat felsefesi olarak başta Archie Shepp
(doğ.1937) olmak üzere kendinden sonraki birçok
müzisyeni derinden etkilemiştir. 1965’te Down Beat
dergisinin onur listesine alınmış, ölümünden sonra
1972’de “A Love Supreme”, 2001’de de “My
Favorite Things” albümü 500.000’den fazla satarak
altın sertifikayı almış, 1997’de de Grammy Yaşam
Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülmüştür.
O dönemin cazcıları ABD’de 1970’lerin sonuna
kadar süren ırk ayırımcılığının şiddetini iliklerinde
duyumsamışlardır. Kimileri, Malcolm X (ö.1965),
Martin Luther King (ö.1968) gibi siyah liderler
birbiri ardınca öldürülürken müziğini bir çığlığa
dönüştürmüş, kimileri Archie Sheep gibi siyah
tutsakların sesi olmuş (Attica Blues, 1972), kimileri
de Count Basie (1904-1984) gibi ruhunu
beyazlaştırarak “huzurlu yaşam” yolunu seçmiştir.
Amerikan cazı, 1800’lü yılların sonlarında ortaya
çıkan “blues” döneminden başlayarak neredeyse
koca bir 100 yıl ırk ayırımının yarattığı sonuçlardan
bağımsız olarak düşünülemez. Ayrıca ırk ya da etnik
ayırımcılığın var olduğu hangi ülkede gerçek sanatçı
yaşanan acılara duyarsız kalabilir ki? Yeter ki
ruhunu satmamış olsun.
dkavukcuoglu@superonline.com
www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
‘Kars’a Kõymayõnõz!’
“Doğu’nun en Batõlõ Kenti...”
“Kafkasya’nõn Anadolulu
Kenti...”
“Çağdaş Uygarlõğõn Kimlikli
Kenti...”
Bütün bu deyimler, 2009 yerel
seçimlerinden önce 10 yõl “ke-
sintisiz” süren sayõsõz bilim ve sa-
nat etkinliğinin Kars’a armağa-
nõydõ… Üniversitesinin bile adõ
“Kafkas” olan kentimizin “Bal-
tık mimarisi”nden taş binalarõnõ
“yaşatarak korumak” ise aynõ
etkinliklerde alõnan “tarihsel”
kararlarõn başõnda geliyordu…
Çünkü Türkiye’nin genel imar
hastalõğõ olan “eskiyi yıkarak
apartmanlaşma” 1980’lerden
90’lara doğru ne yazõk ki Kars’a
da bulaşmõştõ.
İşte bu “yok edici” süreci dur-
durabilmek için, kentin tarihi do-
kusunu “SİT” ilan eden ve “ko-
runan bina sayısı”nõ 90’dan
300’e çõkartan Erzurum Koru-
ma Kurulu çalõşmalarõ da 2004-
2009 döneminde tamamlanmõş;
böylece “kimlikli gelişme” öz-
lemi yasal güvencelere bağlan-
mõştõ..
Şıklı’nın mektubu
Şimdi ise yerel yönetimin son
10 yõldaki kültür ve kimlik kaza-
nõmlarõna yeterince sahip çõkma-
dõğõnõ izliyor, üzülüyoruz...
Göreve gelir gelmez Kars’õn
“heykel”lerine tavõr almasõyla
ün yapan yeni başkan, kenti dün-
yaya tanõtan kültür ve sanat fes-
tivallerini de “ekonomik gerek-
çeler”le iptal edince demiştim ki;
“hiç değilse tarihi taş binaları
gözetse; onca emek ve özve-
riyle korumaya alınan kentsel
mirası imar rantçılarına teslim
etmese...”
Ne var ki arkadaşõmõz Cengiz
Şıklı’nõn gönderdiği mektup ve
resimler bu umudumuzun sarsõl-
masõna neden oldu...
Uzun yõllar Kars’ta sivil toplum
hareketinin etkin önderleri ara-
sõnda yer alan, bir süredir yaşadõğõ
Bartın’õn da kültür değerlerini ko-
ruma çalõşmalarõna katõlan Psi-
kolog Cengiz Şõklõ diyor ki;
“Kars’taki eski taş binalardan,
sağlam olanlar bile yıkılarak ye-
rine yüksek apartmanlar yapı-
lıyor; üstelik 8 katlı apartmanın
resmi de inşaata asılarak kim-
liksiz yapılaşma özendiriliyor.”
Erzurum “ders’leri
Oysa Kars, Tarihi Kentler Bir-
liği’nin de (TKB) 2000’deki “ku-
rucu üye”leri arasõndaydõ. Birli-
ğin “İmar Yasası Korumayı da
İçermeli” temalõ ulusal buluş-
masõna ev sahipliği yapmõştõ.
Tam da bugünlerde (16-18 Tem-
muz) Erzurum’da düzenlenen
eğitim seminerinin konusu da
“Tarihi Kentlerde Yeni Yapı-
laşma-Planlama”!..
TKB’nin “Kentlerde Eskiyle
Yeninin Buluşması” başlõğõyla
düzenlediği seminerde, “geçmi-
şi yok etmeden çağdaşlaş-
ma”nõn kimlikli gelecek için ye-
gâne güvence olduğu vurgulana-
rak özetle deniyor ki; “Tarihi ya-
pıların ve eski dokuların yaşa-
tılarak korunduğu bir imar
düzeninde yeni yapılaşmanın da
geçmişle uyumlu gerçekleşme-
si, uygarca gelişmenin temel
koşuludur.”
Keşke Kars’õn yeni yöneticile-
ri şu son zamanlardaki “eskiyi
yok eden” yeni apartman proje-
lerine izin vermeden önce
TKB’nin Erzurum seminerini iz-
leselerdi… Eminim ki “üye”si ol-
duklarõ birliğin “ders”lerinden et-
kilenir; tarihin yerini kimliksiz
rant apartmanõnõn almasõna “ruh-
sat” kesmezlerdi..
Sözü şimdilik, aynõ zamanda
bir “ÇEKÜL Emektarı” olan
Şõklõ’nõn mektubundan anlamlõ
bir çağrõyla noktalayalõm:
“Kars’taki tüm yetkililerin
Koruma Kanunu’na kayıtsız
kaldıklarını gözledim. Tarihi
ve tescilli binaları yıkan yağ-
macı rantiyelere sağlanan çağ-
dışı destek nedeniyle kent, kim-
likli gelişen görünümünü yi-
tirmektedir. Başta Kafkas Üni-
versitesi’nin yürekli bilim in-
sanları olmak üzere bütün ay-
dınları, yurtseverleri bu kent
talanına karşı durmaya davet
ediyorum...”
Bu seslenişe Kars’tan gelecek
tüm yanõtlara köşemiz açõktõr... Ye-
ter ki “kentimize kıyılmasın”.
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2010 PAZAR
16
Evet afişleri sahte
çıkmış.
Referandumun
neresi doğru ki!
Paslaşmacı
Mustafa Pınar:
“Recep, özel
ordunun kime
bağlanacağını
bilmiyormuş.
Henüz
paslaşacağı
birini bulamadı
herhalde!”
Teminat
Tevfik Doğan
Özdinç:”Recep
teminat verdi;
paralı asker
ölümün ücretini
peşin alacak!”
Felsefe
Zekai Buluç:
“Üniversiteye girişte
felsefe sorularının
tümünü yanıtlayan
öğrenci çıkmamış.
Böyle olur
medrese
eğitiminin hal-i
pür melâli!”
YağmurDeniz
AKP’nin derdi 12 Eylül’ü sürdürmek!
CIVANIMIN vezirlerinden birinin
AKP anayasasının toplumu ve
vatandaşı devlete karşı koruduğunu
iddia etmesini Necati Cebe
ziyadesi ile iddialı bulmuş:
“Bireyi devlete karşı yasama,
yürütme ve yargı gücünü tek elde
toplayan iktidar değil, ancak ve
ancak bağımsız yargı korur.
Yargının iktidarın güdümünde
olduğu bir ülkede, vatandaş hak
aramak için mahkeme kapılarını
değil iktidar partisinin kapılarını
aşındırmak zorunda kalır. Yargının
bağımsız olmadığı yerde,
demokrasiden söz etmek,
demagojidir, şarlatanlıktır.
Demokratik hak ve özgürlüklerin tek
güvencesi bağımsız yargıdır.
Yargının iktidarın güdümünde
olması demek, tüm hak ve
özgürlüklerin iktidarın insafına
kalması demektir. 12 Eylül‘ün
devamı 28 Şubat’ın ürünü olan
AKP, toplumumuza ikinci bir 12
Eylül yaşatmak istemektedir.
Yargıyı ele geçirerek, hesap
vermekten kurtulmak ve ülkeyi paşa
gönüllerince, diledikleri gibi
yönetmek istemektedirler. Halkın
diktaya gidişe dur diyeceği kesindir.
Anayasa Mahkemesi’nin yapması
gerektiği halde yapamadığını halk
yapacak, her türden olumsuzluğa
karşın, demokrasiyi savunacak,
diktaya gidişe dur diyecektir. Dikta
özlemcilerinin tek kurtuluş yolu,
halkoylamasını katakulliye
getirmektir. Bunun dışında
yapabilecekleri hiçbir şey yoktur!”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
ŞÖYLE bir saptamaya ne dersiniz: “Anayasa
Mahkemesi’nin verdiği ya da vereceği kararların,
üyelerin hangi Cumhurbaşkanı tarafından
atandığına göre yorumlanması Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, hukuk ve tabii ki ‘bağımsız yargı’ adına
utanç verici bir durumdur.”
Sıtkı Ergüney’in yaptığı bu saptamaya malumu
ilam da diyebilir ve Ergüney’i dinlemeye devam
edebiliriz:
“İktidar partisinin anayasa değişikliği konusunda
ana muhalefetle uzlaşma koşulu olarak Anayasa
Mahkemesi’ne gidilmemesini şart koşması dünya
siyaset tarihinde bir ‘ilk’, ‘tek’ ve ‘ibretlik’tir.
Sabaha karşı yapılan polis baskınları ile eşkıya
toplarcasına gözaltına alınan aydın ve yurtsever
insanların haklarındaki binlerce sayfalık
iddianamelere karşın iki yıldır hüküm giymeden
tutuklu olarak yargı önüne çıkarılmalarının hukuk,
insan hak ve özgürlükleri bağlamında izahı olabilir
mi? Bütün bunlardan sonra Türkiye
Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk devleti olduğu
söylenebilir mi? Laiklik zaten sizlere ömür.
Anayasa Mahkemesi’nin parlamentoda kabul
edilen yasaların iptaline ilişkin başvuruları
‘esas’tan, diğer deyişle çıkarılan yasaların
Anayasa’nın temel ilke ve nitelikleri ile uyumlu olup
olmadığı yönünden incelemeye yetkili olmadığını,
sadece ‘şekil’ yönünden incelemeye yetkili
olduğunu söyleyenler; Anayasa Mahkemesi’nin
işlevini çok iyi kavradıkları, burasının bir ‘evrak
kayıt kalemi’ konumunda çalışamayacağını,
demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı
ilkesinin ne anlama geldiğini çok iyi bildikleri halde
misyonları gereği toplumun kafasını karıştırarak
siyasi iktidarın yargının yönetimini ele geçirmesini
sağlamak suretiyle yargıya son darbeyi vuracak
olan ‘Anayasa Değişikliğine Evet’ çığırtkanlığı
yapanlardır. Kendi buldukları ‘vesayet’, ‘seçilmiş’,
‘atanmış’ sözcüklerinin arkasına sığınan, bu yolla
yargıyı, yasama ve yürütmenin gerisine itmeyi ‘milli
iradeye saygı’nın gereği olarak gösteren, varlık
sebepleri yalakalık ve dalkavukluk olan
çıkarcılardır. Servis ettikleri çanak sorularla bunları
televizyonlarda şakırdatan çokbilmiş sunucular da
yalakalık yarışında bayrağı taşıyan son etap
koşucularıdırlar. Bu programları her gece ‘bakarak’
izleyen milyonlarca kişi televizyonlarını kapatırken
‘düşünmeye’ ayıracak zamanları kalmadığından
‘deliksiz bir uyku’ çekerek dizinin bir sonraki
bölümüne ‘bakmaya’ hazırlanmaktadır.”
Çığırtkanlar
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com
HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ
UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
ekinci@cumhuriyet.com.tr
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ İncil’e göre, mah-
şer gününde iyilik
ve kötülük ordularõ
arasõnda olacak sa-
vaş meydanõ. 2/
“Aldanma ki --- sö-
zü elbette yalandõr”
(Fuzuli).... Leylak
rengi, açõk mor. 3/
Dingil... İstek, ar-
zu. 4/ Bir nota... Bir
sanat yapõtõnda işle-
nen ana konu. 5/ Ki-
raya verilerek gelir geti-
ren mülk... Kadõn sesleri-
nin en pesi. 6/ Bir Avrupa
ülkesinin başkenti... Öğü-
tülmüş tahõl. 7/ Afrika’da
yaşayan, bacaklarõ beyaz
çizgili bir hayvan... Orhan
Hançerlioğlu’nun bir ro-
manõ. 8/ “Ey vatan, ey
mübarek vatan bin ---”
(Tevfik Fikret)... Dövül-
müş et, bulgur ve soğanla
yapõlan õzgara köfte. 9/ Hõristiyan inancõnda kõyamete ve-
rilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Varõlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dö-
nemlerden her biri... İnce dantel. 2/ İnce, narin... Kadõnla-
rõn giydiği kolsuz üstlük. 3/ Güzel kokulu olan şey... Ge-
miyi baştan ya da kõçtan halatla karaya bağlama. 4/ Utanç
duyma... Ukrayna’ya özgü halk dansõ. 5/ Asaf Halet Çe-
lebi’nin bir şiir kitabõ... Endonezya’nõn plaka imi. 6/ Bir top-
lulukta çalõşan insanlarõn her biri... “O” gösterme sõfatõnõn
eski biçimi. 7/ Altõ mukavvayla beslenmiş, üstü sõrmalõ iş-
leme... Nazilerin politikasõnda Germen õrkõndan kimsele-
re yakõştõrõlan ad. 8/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Atõlmõş,
eğrilmeye hazõrlanmõş, top biçiminde yün ya da pamuk. 9/
Kuran’da bir sure... Damarlõ ve yarõ saydam bir taş.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
G Ü N N Ü C E K
Ö R A Y A N İ S
Z E N N E S K İ
T O H M E T
A T A F A R A
Ş A İ R H V E
I R K A L T E S
A N E L E N A
O K A L İ P T Ü S
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Yıkılan tarih ve yerindeki inşaatın tabelası!
KADIKÖY 2. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI
Dosya No: 2010/1285 TAL
Bir borçtan dolayõ hacizli ve aşağõda cins, miktar ve değerleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõş olup:
Birinci arttõrmanõn 26.08.2010 günü 09.40-09.50’de Ata Otoparkõ Dost Ozan Sok No 1 KOŞUYOLU adresinde yapõlacağõ ve o
gün kõymetlerinin % 60’õna istekli bulunmadõğõ takdirde 31.08.2010 günü saat 09.40-09.50’de aynõ yerde 2. arttõrmanõn yapõlarak
satõlacağõ; şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen değerinin %40’õnõ bulmasõnõn ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan
alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylarõn paylaştõrma giderlerini geçmesinin şart oldu-
ğu; mahcuzun satõş bedeli üzerinden % oranõnda KDV’nin alõcõya ait olacağõ ihaleye %20 teminatla iştirak edileceği ve satõş şartna-
mesinin icra dosyasõnda görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi al-
mak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla Dairemize başvurmalarõ ilan olunur. 13/07/2010
Takdir Edilen Değeri
ADETİ: 1 DEĞERİ: 17.000,00 TL Cinsi Niteliği ve Önemli Özelliği: 34 ET 4448 Plakalõ Ford Transit kapalõ kasa kamyonet
2007 model beyaz, muhtelif çizikler var. Anahtar ruhsat yok
(İİK m. l14/1, 114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanõlan Örnek 63’e karşõlõk gelmektedir.
Basõn: 49879