23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Mehmet Metiner’in Demokrasisi mi, John Coltrane’in Saksofonu mu? Bu yazıyı yazmak için masamın başına oturduğumda niyetim Star gazetesi yazarı Mehmet Metiner’in demokrasi anlayışı üzerine bir şeyler yazmaktı. Aslında üzerinde düşünecek pek bir şey yoktu, çünkü kendisi katıldığı TV oturumlarında, “Kürt sorunuyla seçim barajının ne ilgisi var?” türünden söylemlerle ilgilenenlere epey malzeme sağlamıştı. Ama sonra vazgeçtim, bu yaz günü köşem yine tıka basa siyaset dolacaktı. En iyisi, hazır İstanbul cazlı günler yaşıyorken ben de John Coltrane üzerine bir iki satır yazayım, dedim. 1940’lı yıllara damgasını vuran ve kendilerinden sonra gelen meslektaşlarına ışık tutan saksofoncular Coleman Hawkins (1904-1969), Lester Young (1909-1959) ve Ben Webster’dir (1909-1973). Tümü siyah olan bu ustalar “swing” döneminin unutulmaz adlarıdır. “Bebop” akımının yaratıcılarından/öncülerinden ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi alto saksofoncularından biri olan “Bird/Kuş” lakaplı Charlie Parker, örneğin Ben Webster’in kendisi için önemini şöyle anlatır: “13-14 yaşlarındaydım, Kansas City’de bir yapının yanından geçerken bir saksofon sesi duydum. Büyülendim. İçeri girdim, sesin geldiği alt kata indim. Ben Webster’miş. Elindeki aletin ne olduğunu sordum, tenor saksofon dediler. Alto saksofon çalmaya işte o gün karar verdim, çünkü tenor saksofonu hiç kimse onun kadar mükemmel çalamazdı.” Charlie Parker 1955 yılında öldüğünde 35 yaşındaydı. O da döneminin birçok siyah müzisyeni gibi uyuşturucudan ölmüştü. 1926 doğumlu John Coltrane ise tenor saksofoncuydu. Ünlü bestesi, 18.15 dakikalık “Olé”de olduğu gibi kimi zaman soprano saksofon da çalıyordu. O da siyahtı ve 1967 yılında 41 yaşındayken öldü. Doktorlar, yakalandığı karaciğer kanserinin nedenini aşırı alkole ve eroine bağladılar. Müziğinden uzun boylu söz etmeye gerek yok, “dünyanın en iyisiydi” demem sanırım yeterli olur. John Coltrane, 1960 yılında piyanist McCoy Tyner, davulcu Elvin Jones ve basçı Jimmy Garrison’la kurduğu dörtlüyle meslek yaşamının zirvesine çıkmıştır. 1965 yılında çıkardığı “A Love Supreme” adlı albüm caz tarihinin en önemli kayıtlarından biridir. Bu dönemde Coltrane’in müziği büyük ölçüde “ruhani” bir boyut kazanmıştır, nitekim “A Love Supreme” albümünde yer alan parçalar Tanrı’nın gücüne, sevgisine, büyüklüğüne işaret eder. İstediği, yeryüzünde herkesin dünyanın daha iyi bir yer haline gelmesi için savaşım vermesidir. Şöyle der: “Benim bütün amacım tamamen dini bir yaşamı sürdürmek ve bunu da müziğimde yansıtmaktır. Müzisyen olmak hakikaten bir şeydir. Çok, çok derinlere gidebilir. Benim müziğim; inancımın, bilgimin, ruhani ifademin ve varoluşumun ta kendisidir.” Coltrane, hem saksofonu çalış biçimi ve besteleri hem de hayat felsefesi olarak başta Archie Shepp (doğ.1937) olmak üzere kendinden sonraki birçok müzisyeni derinden etkilemiştir. 1965’te Down Beat dergisinin onur listesine alınmış, ölümünden sonra 1972’de “A Love Supreme”, 2001’de de “My Favorite Things” albümü 500.000’den fazla satarak altın sertifikayı almış, 1997’de de Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülmüştür. O dönemin cazcıları ABD’de 1970’lerin sonuna kadar süren ırk ayırımcılığının şiddetini iliklerinde duyumsamışlardır. Kimileri, Malcolm X (ö.1965), Martin Luther King (ö.1968) gibi siyah liderler birbiri ardınca öldürülürken müziğini bir çığlığa dönüştürmüş, kimileri Archie Sheep gibi siyah tutsakların sesi olmuş (Attica Blues, 1972), kimileri de Count Basie (1904-1984) gibi ruhunu beyazlaştırarak “huzurlu yaşam” yolunu seçmiştir. Amerikan cazı, 1800’lü yılların sonlarında ortaya çıkan “blues” döneminden başlayarak neredeyse koca bir 100 yıl ırk ayırımının yarattığı sonuçlardan bağımsız olarak düşünülemez. Ayrıca ırk ya da etnik ayırımcılığın var olduğu hangi ülkede gerçek sanatçı yaşanan acılara duyarsız kalabilir ki? Yeter ki ruhunu satmamış olsun. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Kars’a Kõymayõnõz!’ “Doğu’nun en Batõlõ Kenti...” “Kafkasya’nõn Anadolulu Kenti...” “Çağdaş Uygarlõğõn Kimlikli Kenti...” Bütün bu deyimler, 2009 yerel seçimlerinden önce 10 yõl “ke- sintisiz” süren sayõsõz bilim ve sa- nat etkinliğinin Kars’a armağa- nõydõ… Üniversitesinin bile adõ “Kafkas” olan kentimizin “Bal- tık mimarisi”nden taş binalarõnõ “yaşatarak korumak” ise aynõ etkinliklerde alõnan “tarihsel” kararlarõn başõnda geliyordu… Çünkü Türkiye’nin genel imar hastalõğõ olan “eskiyi yıkarak apartmanlaşma” 1980’lerden 90’lara doğru ne yazõk ki Kars’a da bulaşmõştõ. İşte bu “yok edici” süreci dur- durabilmek için, kentin tarihi do- kusunu “SİT” ilan eden ve “ko- runan bina sayısı”nõ 90’dan 300’e çõkartan Erzurum Koru- ma Kurulu çalõşmalarõ da 2004- 2009 döneminde tamamlanmõş; böylece “kimlikli gelişme” öz- lemi yasal güvencelere bağlan- mõştõ.. Şıklı’nın mektubu Şimdi ise yerel yönetimin son 10 yõldaki kültür ve kimlik kaza- nõmlarõna yeterince sahip çõkma- dõğõnõ izliyor, üzülüyoruz... Göreve gelir gelmez Kars’õn “heykel”lerine tavõr almasõyla ün yapan yeni başkan, kenti dün- yaya tanõtan kültür ve sanat fes- tivallerini de “ekonomik gerek- çeler”le iptal edince demiştim ki; “hiç değilse tarihi taş binaları gözetse; onca emek ve özve- riyle korumaya alınan kentsel mirası imar rantçılarına teslim etmese...” Ne var ki arkadaşõmõz Cengiz Şıklı’nõn gönderdiği mektup ve resimler bu umudumuzun sarsõl- masõna neden oldu... Uzun yõllar Kars’ta sivil toplum hareketinin etkin önderleri ara- sõnda yer alan, bir süredir yaşadõğõ Bartın’õn da kültür değerlerini ko- ruma çalõşmalarõna katõlan Psi- kolog Cengiz Şõklõ diyor ki; “Kars’taki eski taş binalardan, sağlam olanlar bile yıkılarak ye- rine yüksek apartmanlar yapı- lıyor; üstelik 8 katlı apartmanın resmi de inşaata asılarak kim- liksiz yapılaşma özendiriliyor.” Erzurum “ders’leri Oysa Kars, Tarihi Kentler Bir- liği’nin de (TKB) 2000’deki “ku- rucu üye”leri arasõndaydõ. Birli- ğin “İmar Yasası Korumayı da İçermeli” temalõ ulusal buluş- masõna ev sahipliği yapmõştõ. Tam da bugünlerde (16-18 Tem- muz) Erzurum’da düzenlenen eğitim seminerinin konusu da “Tarihi Kentlerde Yeni Yapı- laşma-Planlama”!.. TKB’nin “Kentlerde Eskiyle Yeninin Buluşması” başlõğõyla düzenlediği seminerde, “geçmi- şi yok etmeden çağdaşlaş- ma”nõn kimlikli gelecek için ye- gâne güvence olduğu vurgulana- rak özetle deniyor ki; “Tarihi ya- pıların ve eski dokuların yaşa- tılarak korunduğu bir imar düzeninde yeni yapılaşmanın da geçmişle uyumlu gerçekleşme- si, uygarca gelişmenin temel koşuludur.” Keşke Kars’õn yeni yöneticile- ri şu son zamanlardaki “eskiyi yok eden” yeni apartman proje- lerine izin vermeden önce TKB’nin Erzurum seminerini iz- leselerdi… Eminim ki “üye”si ol- duklarõ birliğin “ders”lerinden et- kilenir; tarihin yerini kimliksiz rant apartmanõnõn almasõna “ruh- sat” kesmezlerdi.. Sözü şimdilik, aynõ zamanda bir “ÇEKÜL Emektarı” olan Şõklõ’nõn mektubundan anlamlõ bir çağrõyla noktalayalõm: “Kars’taki tüm yetkililerin Koruma Kanunu’na kayıtsız kaldıklarını gözledim. Tarihi ve tescilli binaları yıkan yağ- macı rantiyelere sağlanan çağ- dışı destek nedeniyle kent, kim- likli gelişen görünümünü yi- tirmektedir. Başta Kafkas Üni- versitesi’nin yürekli bilim in- sanları olmak üzere bütün ay- dınları, yurtseverleri bu kent talanına karşı durmaya davet ediyorum...” Bu seslenişe Kars’tan gelecek tüm yanõtlara köşemiz açõktõr... Ye- ter ki “kentimize kıyılmasın”. SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2010 PAZAR 16 Evet afişleri sahte çıkmış. Referandumun neresi doğru ki! Paslaşmacı Mustafa Pınar: “Recep, özel ordunun kime bağlanacağını bilmiyormuş. Henüz paslaşacağı birini bulamadı herhalde!” Teminat Tevfik Doğan Özdinç:”Recep teminat verdi; paralı asker ölümün ücretini peşin alacak!” Felsefe Zekai Buluç: “Üniversiteye girişte felsefe sorularının tümünü yanıtlayan öğrenci çıkmamış. Böyle olur medrese eğitiminin hal-i pür melâli!” YağmurDeniz AKP’nin derdi 12 Eylül’ü sürdürmek! CIVANIMIN vezirlerinden birinin AKP anayasasının toplumu ve vatandaşı devlete karşı koruduğunu iddia etmesini Necati Cebe ziyadesi ile iddialı bulmuş: “Bireyi devlete karşı yasama, yürütme ve yargı gücünü tek elde toplayan iktidar değil, ancak ve ancak bağımsız yargı korur. Yargının iktidarın güdümünde olduğu bir ülkede, vatandaş hak aramak için mahkeme kapılarını değil iktidar partisinin kapılarını aşındırmak zorunda kalır. Yargının bağımsız olmadığı yerde, demokrasiden söz etmek, demagojidir, şarlatanlıktır. Demokratik hak ve özgürlüklerin tek güvencesi bağımsız yargıdır. Yargının iktidarın güdümünde olması demek, tüm hak ve özgürlüklerin iktidarın insafına kalması demektir. 12 Eylül‘ün devamı 28 Şubat’ın ürünü olan AKP, toplumumuza ikinci bir 12 Eylül yaşatmak istemektedir. Yargıyı ele geçirerek, hesap vermekten kurtulmak ve ülkeyi paşa gönüllerince, diledikleri gibi yönetmek istemektedirler. Halkın diktaya gidişe dur diyeceği kesindir. Anayasa Mahkemesi’nin yapması gerektiği halde yapamadığını halk yapacak, her türden olumsuzluğa karşın, demokrasiyi savunacak, diktaya gidişe dur diyecektir. Dikta özlemcilerinin tek kurtuluş yolu, halkoylamasını katakulliye getirmektir. Bunun dışında yapabilecekleri hiçbir şey yoktur!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ŞÖYLE bir saptamaya ne dersiniz: “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ya da vereceği kararların, üyelerin hangi Cumhurbaşkanı tarafından atandığına göre yorumlanması Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuk ve tabii ki ‘bağımsız yargı’ adına utanç verici bir durumdur.” Sıtkı Ergüney’in yaptığı bu saptamaya malumu ilam da diyebilir ve Ergüney’i dinlemeye devam edebiliriz: “İktidar partisinin anayasa değişikliği konusunda ana muhalefetle uzlaşma koşulu olarak Anayasa Mahkemesi’ne gidilmemesini şart koşması dünya siyaset tarihinde bir ‘ilk’, ‘tek’ ve ‘ibretlik’tir. Sabaha karşı yapılan polis baskınları ile eşkıya toplarcasına gözaltına alınan aydın ve yurtsever insanların haklarındaki binlerce sayfalık iddianamelere karşın iki yıldır hüküm giymeden tutuklu olarak yargı önüne çıkarılmalarının hukuk, insan hak ve özgürlükleri bağlamında izahı olabilir mi? Bütün bunlardan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik hukuk devleti olduğu söylenebilir mi? Laiklik zaten sizlere ömür. Anayasa Mahkemesi’nin parlamentoda kabul edilen yasaların iptaline ilişkin başvuruları ‘esas’tan, diğer deyişle çıkarılan yasaların Anayasa’nın temel ilke ve nitelikleri ile uyumlu olup olmadığı yönünden incelemeye yetkili olmadığını, sadece ‘şekil’ yönünden incelemeye yetkili olduğunu söyleyenler; Anayasa Mahkemesi’nin işlevini çok iyi kavradıkları, burasının bir ‘evrak kayıt kalemi’ konumunda çalışamayacağını, demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesinin ne anlama geldiğini çok iyi bildikleri halde misyonları gereği toplumun kafasını karıştırarak siyasi iktidarın yargının yönetimini ele geçirmesini sağlamak suretiyle yargıya son darbeyi vuracak olan ‘Anayasa Değişikliğine Evet’ çığırtkanlığı yapanlardır. Kendi buldukları ‘vesayet’, ‘seçilmiş’, ‘atanmış’ sözcüklerinin arkasına sığınan, bu yolla yargıyı, yasama ve yürütmenin gerisine itmeyi ‘milli iradeye saygı’nın gereği olarak gösteren, varlık sebepleri yalakalık ve dalkavukluk olan çıkarcılardır. Servis ettikleri çanak sorularla bunları televizyonlarda şakırdatan çokbilmiş sunucular da yalakalık yarışında bayrağı taşıyan son etap koşucularıdırlar. Bu programları her gece ‘bakarak’ izleyen milyonlarca kişi televizyonlarını kapatırken ‘düşünmeye’ ayıracak zamanları kalmadığından ‘deliksiz bir uyku’ çekerek dizinin bir sonraki bölümüne ‘bakmaya’ hazırlanmaktadır.” Çığırtkanlar KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İncil’e göre, mah- şer gününde iyilik ve kötülük ordularõ arasõnda olacak sa- vaş meydanõ. 2/ “Aldanma ki --- sö- zü elbette yalandõr” (Fuzuli).... Leylak rengi, açõk mor. 3/ Dingil... İstek, ar- zu. 4/ Bir nota... Bir sanat yapõtõnda işle- nen ana konu. 5/ Ki- raya verilerek gelir geti- ren mülk... Kadõn sesleri- nin en pesi. 6/ Bir Avrupa ülkesinin başkenti... Öğü- tülmüş tahõl. 7/ Afrika’da yaşayan, bacaklarõ beyaz çizgili bir hayvan... Orhan Hançerlioğlu’nun bir ro- manõ. 8/ “Ey vatan, ey mübarek vatan bin ---” (Tevfik Fikret)... Dövül- müş et, bulgur ve soğanla yapõlan õzgara köfte. 9/ Hõristiyan inancõnda kõyamete ve- rilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Varõlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dö- nemlerden her biri... İnce dantel. 2/ İnce, narin... Kadõnla- rõn giydiği kolsuz üstlük. 3/ Güzel kokulu olan şey... Ge- miyi baştan ya da kõçtan halatla karaya bağlama. 4/ Utanç duyma... Ukrayna’ya özgü halk dansõ. 5/ Asaf Halet Çe- lebi’nin bir şiir kitabõ... Endonezya’nõn plaka imi. 6/ Bir top- lulukta çalõşan insanlarõn her biri... “O” gösterme sõfatõnõn eski biçimi. 7/ Altõ mukavvayla beslenmiş, üstü sõrmalõ iş- leme... Nazilerin politikasõnda Germen õrkõndan kimsele- re yakõştõrõlan ad. 8/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Atõlmõş, eğrilmeye hazõrlanmõş, top biçiminde yün ya da pamuk. 9/ Kuran’da bir sure... Damarlõ ve yarõ saydam bir taş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G Ü N N Ü C E K Ö R A Y A N İ S Z E N N E S K İ T O H M E T A T A F A R A Ş A İ R H V E I R K A L T E S A N E L E N A O K A L İ P T Ü S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Yıkılan tarih ve yerindeki inşaatın tabelası! KADIKÖY 2. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2010/1285 TAL Bir borçtan dolayõ hacizli ve aşağõda cins, miktar ve değerleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõş olup: Birinci arttõrmanõn 26.08.2010 günü 09.40-09.50’de Ata Otoparkõ Dost Ozan Sok No 1 KOŞUYOLU adresinde yapõlacağõ ve o gün kõymetlerinin % 60’õna istekli bulunmadõğõ takdirde 31.08.2010 günü saat 09.40-09.50’de aynõ yerde 2. arttõrmanõn yapõlarak satõlacağõ; şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen değerinin %40’õnõ bulmasõnõn ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylarõn paylaştõrma giderlerini geçmesinin şart oldu- ğu; mahcuzun satõş bedeli üzerinden % oranõnda KDV’nin alõcõya ait olacağõ ihaleye %20 teminatla iştirak edileceği ve satõş şartna- mesinin icra dosyasõnda görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi al- mak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla Dairemize başvurmalarõ ilan olunur. 13/07/2010 Takdir Edilen Değeri ADETİ: 1 DEĞERİ: 17.000,00 TL Cinsi Niteliği ve Önemli Özelliği: 34 ET 4448 Plakalõ Ford Transit kapalõ kasa kamyonet 2007 model beyaz, muhtelif çizikler var. Anahtar ruhsat yok (İİK m. l14/1, 114/3) *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanõlan Örnek 63’e karşõlõk gelmektedir. Basõn: 49879
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle