19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 2010 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Mõsõr’õn Ankara Büyükelçisi Salaheldin, Ortadoğu’da barõş sağlanmazsa bütün İslam âleminin radikalleşeceğini söyledi: Hamasİsrail’inoyununageliyor Mõsõr’õn Ankara Büyükelçisi Abderahman Salaheldin’le Atatürk Bulvarõ üzerindeki görkemli büyükelçilik konutunda yemek yiyor, bir yandan da konuşuyoruz. Büyükelçi, Filistin sorununun sonunda bütün Ortadoğu bölgesini kan gölüne çevirmesinden endişeli. “İsrail’i zapturapt altına alabilecek tek güç ABD’dir. Başkan Obama bir an önce harekete geçmeli” diyor. Önemli bir tespiti de Hamas örgütünün Filistin’in tek hâkimi olduğu iddiasõyla Filistinli gruplar içinde derin bölünme yaratarak İsrail’in “eline oynadığı”. - Yakın tarihte Türkiye’yle Mısır arasındaki ilişkiler inişli çıkışlı oldu. Bugün ikili ilişkilerde durum nedir? A.S.- Öncelikle şunu belirtmek isterim. Geçen yõl Mõsõr’õn Arap İşlerinden Sorumlu Dõşişleri Bakan Yardõmcõsõ olarak Türkiye’ye ülkenizin Irak politikasõyla ilgili istişarelerde bulunmak için geldim. Bu temaslar çok verimli oldu. Son otuz yõl içindeki ilişkilerimiz son derece olumlu ve yakõn oldu. Hele iki yüzyõl içindeki ilişkilerimize bakarsanõz çok dostça, yakõn ve verimli işbirliği içinde olduklarõnõ görürsünüz. Üstelik aramõzda sõkõ kültürel bağlar var. Her iki ülke de kendilerini uygarlõklarõn temas noktasõ olarak algõlõyor. Yani bir anlamda kendimizi çekim merkezleri olarak görüyoruz. Ayrõca kendimizi hep yakõn komşu olarak gördük. Aramõzdaki Akdeniz’i bizi ayõran değil, birleştiren bir göl kabul ettik. Çoğu Mõsõrlõ ve Türk’ün kendilerini aynõ kültüre ait hissettiklerinden kuşkum yok. - Peki, ’50’li, ’60’lı yıllarda Arap ulusal sosyalizmi bilinci güçlenirken de aynı duygular mı hâkimdi? - Haklõsõnõz. Değildi. Ama o dönem kõsa sürdü. Bizlerde de hiçbir yara izi bõrakmadõ. Bugün Mõsõr’da Türk, Türkiye’de de Mõsõrlõ imajõnõn geldiği nokta beni çok mutlu ediyor. Bir de her üç Mõsõrlõnõn birinin Türk kökenli amcasõ olduğu yaygõn olarak söylenir. Dolayõsõyla Mõsõr’da çok zengin Türk mallarõ olduğu bilinen bir gerçektir. - Ama Mısır yasaları uyarınca Türkler bu mallar üzerinde hak iddia edemiyorlar. - Biliyorum. Mõsõr’da ve burada çok sayõda vakõf malõ davasõ vardõ. Osmanlõ arşivlerine girerseniz Mõsõr’da yayõmlanmõş çok sayõda Türkçe kitap bulursunuz. İlk Türkçe gazete de 18. yüzyõlda Mõsõr’da yayõmlanmõştõr. Çünkü o dönemde Mõsõr hanedanõ Türk kökenliydi. Yani Hidiv ailesi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa sülalesi. O sülale İstanbul’a Mõsõr mimarisini de getirdi. Örneğin Çubuklu’daki Hidiv Kasrõ, bugün Mõsõr Başkonsolosluğu’na ev sahipliği yapan Bebek’teki Hidiv Yalõsõ. Şu anda Hidiv Yalõsõ’nda restorasyon çalõşmalarõ var. 2011 başõnda açõlõşõ yapõlacak. Gazeteniz aracõlõğõyla muhteşem bir açõlõş töreni yapacağõmõzõ duyurmak isterim. Ayrõca 2011’i Türkiye’de Mõsõr Yõlõ ilan etmeyi düşlüyorum. Henüz hükümetten bu izni almadõm. Ama alacağõmõ umuyorum. Öte yandan iki ülkemiz her yõl milyonlarca turiste ev sahipliği yapõyor. Ama birbirlerine giden turist sayõsõ istenilen düzeyde değil. Bunu arttõrmamõz lazõm. Birbirimizi daha yakõndan tanõmalõyõz. Dinler arası çatışma tehlikesi - Her iki ülkeyi de ilgilendiren Mavi Marmara gemisi sorunu var. İsrail gemiyi hâlâ geri göndermedi. Üstelik gemiye yapılan baskından dolayı Türkiye’den özür dilemeyi, gemideki baskında ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi reddediyor. Bundan sonra ne olur, sizce? - Türkiye burada haklõ. Mõsõr da bütün uluslararasõ camiayla birlikte infial içinde. İsrail’in yaptõğõ hataydõ. BM Güvenlik Konseyi’nin ve Genel Sekreter’in kararõyla uluslararasõ bir soruşturma komisyonu kurulacaktõ. BM Genel Sekreteri tarafsõz bir yargõcõn başkanlõğõnda kurulacak komitede hem Türkiye hem de İsrail’in temsil edilmesini önerdi ki bu çok doğruydu. İsrail buna ve komitenin alacağõ karara saygõlõ olmalõydõ. Ne yazõk ki bu gerekler yerine getirilmedi. İsrail’in yaptõğõ, işgal altõnda yaşayan insanlara yardõm götürmek isteyen sivillere karşõ dehşetli bir saldõrõydõ. Unutmayalõm ki İsrail, Gazze, Batõ Şeria ve Kudüs’te işgalci güçtür. İşgalci güç olarak da birtakõm sorumluluklarõ var. Bu sorumluluklardan birisi Filistin halkõnõn bütün temel ihtiyaçlarõnõ karşõlamaktõr. Eğer İsrail bu bölgede barõş içinde yaşamak istiyorsa saldõrganlõktan vazgeçmelidir. Bize hayatõ dar ediyor. Aynõ zamanda da kamuoylarõmõzda inanõlmaz öfke yaratõyor. Durum böyle devam ederse sorun Arap-İsrail-Filistin çatõşmasõ olmaktan çõkõp dinler arasõ bir çatõşmaya dönebilir. Bu, büyük bir tehlikedir. Bütün dünyanõn bu tehlikeye dikkat etmesi gerekir. İsrail’in bizi bütün dünyaya yayõlabilecek bir çatõşmaya sürüklemesine izin veremeyiz. - Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın yaptığı bir açıklama var. Mealen Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerini düzeltmemesi halinde bölgesel anlaşmalarda bir rol oynamasının çok zor olacağını söylemesine ne diyorsunuz? - Türkiye’nin Mõsõr gibi İsrail’le diplomatik ilişkileri var. Bu Ortadoğu’da yerleşmesi gereken bir model olmalõdõr. Bir Filistin devleti kurulmasõ durumunda İsrail’in de komşularõyla böyle bir model oluşturmasõ gerekir. Barõş için bir rol üstlenmek insan haklarõna, uluslararasõ yasalara destek çõkmamak anlamõna gelmez. Bence sorun daha büyük. Bugün bölgemiz iki seçenekle karşõ karşõya. Birincisini Mõsõr ve Türkiye temsil ediyor. Bu da bölgedeki bütün çatõşmalarõn, sorunlarõn çözüme kavuşturulmasõdõr. Bu da sadece, herkesin birbiriyle eşgüdüm halinde, dayanõşmayla, bölgesel kalkõnmayla, nükleer silahlarõn üretiminin cesaretlendirilmemesiyle, barõşa varmakla mümkündür. Tabii bu bir düşünce biçimi; bir yaklaşõm. İkinci bir yaklaşõm, seçenek de şu: çatõşmalar, gerginlikler artar. Hatta savaş çõkar. Bu ortamda hep başõmõzõn üzerinde savaş tehdidi asõlõ kalõr. Bu ortamõ yaratanlarõn çeşitli amaçlarõ vardõr. Belki kendi ülkelerinden, sorunlarõndan tehditleri başka tarafa yönlendirmek istiyorlar. Bunlarõ yapanlarõn kim olduklarõnõ biliyoruz. Bölgemizin insanlarõ şimdi bu iki seçenekten birini tercih etmek zorunda. Doğal olarak seçilmesi gereken barõştõr. Ancak bizim gibi barõştan yana olanlar ne yazõk ki son yõllarda sonuca ulaşamadõ. Filistin halkõnõn sorununu çözmeyi, hepimizin üzerinde anlaşmaya vardõğõ topraklarda barõş içinde yaşamalarõnõ sağlayamadõk. Buna karşõlõk İsrail her geçen gün bağõmsõz Filistin Devleti’nin kurulmasõ gereken topraklarõ yiyip bitiriyor; kalõcõ bir barõşa ulaşõlmasõnõ imkânsõz kõlõyor. Öte yandan bomba patlatanlar, roketleri insanlarõn üzerine yağdõranlar sonuç alõyorlar. Bunlar İsrail’i Güney Lübnan’dan sürdüler. Hâlâ işgal altõnda tutmalarõna rağmen Gazze’deki İsrail kuvvetlerinin büyük çoğunluğunun çekilmesini sağladõlar. Böylece bütün dünyaya işin doğrusunun bu olduğunu ilan ediyorlar. Bu durum devam ederse bizim gibi barõş yanlõlarõnõn ciddi darbeler alacaklarõndan korkarõm. Bunu önlemenin yolu bütün dünyanõn barõş yanlõlarõnõn çevresinde toplanõp barõşõ sağlamaktõr. Bunu yapmayõp olan bitene göz yumulursa sadece Ortadoğu radikalleşmekle kalmaz bütün Müslüman âlemi radikalleşir. Filistinliler birleşmek zorunda - Alman İçişleri Bakanlığı’nın, Gazze’ye yardım konvoyunu örgütleyen İHH’nin Frankfurt şubesinin, terör örgütleriyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılması kararı almasını nasıl karşıladınız? - Bu örgütün adõnõ o konvoy nedeniyle duydum. Bakõn, Hamas’õ Filistin gruplarõ arasõnda bir birlik anlaşmasõna ikna etmek istedik. Bu anlaşmayõ kabul etseydi tek bir hükümetleri olacaktõ. Böylece İsrail’in elinden de Filistin hükümetinde bir muhataplarõ olmadõğõ bahanesini almõş olacaktõk. Böylece Avrupalõlar da yeniden gözlemci olacaklar, İsrail de işgalci güç olarak sorumluluklarõnõ yerine getirmek zorunda kalacaktõ. Ama bu olamadõ. - Peki, Hamas bu anlaşmayı reddetmekle İsrail’in eline oynamıyor mu? - Size tamamõyla katõlõyorum. -Peki, bunu bile bile Hamas neden böyle davranıyor? - Hamas’õn amacõ Filistin’in yönetimini elinde tutmak. Mesele bu kadar basit. Öte yandan insanlar işgal altõnda inliyor. İsrail’in yapmak istediği de çok açõk. Yardõm konvoyunun başõna gelenlere bakõn. İsrail her taraftan Filistin topraklarõnõ hâkimiyeti altõnda tutuyor. Yapmamõz gereken şey artõk İsrail’in Gazze, Batõ Şeria ve Kudüs’ü işgal etmesine son verdirmektir. Her geçen gün durum kötüleşiyor. Bir gün gelecek kalõcõ bir barõşa ulaşmamõz imkânsõz hale gelecek. Bunda Hamas’õn tutumunun payõ var. - Son olarak Filistin halkı arasında yapılan bir kamuoyu araştırmasında Hamas’ın destek kaybettiği görülüyor. Hamas’a destek veren Filistinlilerin oranı yüzde 24’e düşerken El Fetih’i destekleyenlerin oranı yüzde 48’e çıkmış. Siz bunu nasıl tahlil ediyorsunuz? - Kendi kaderini çizmek Filistin halkõnõn kendisine kalmõştõr. Bir tercih yapmak zorundadõr. Sorunu çözecek olan Mõsõr’õn önerdiği birlik anlaşmasõdõr. Filistin halkõ birleşmeli ve tek bir hükümet kurmalõdõr. Kimin, neyi kontrol etmesi gerektiği üzerine çõkardõklarõ kavga bağõmsõz bir Filistin devletinin kurulmasõ önünde çok vahim bir engeldir. - Hamas ve Müslüman Kardeşler Örgütü’nün yedi küsur yıldır çeşitli alanlarda İstanbul’da, hükümet destekli toplantılar düzenlemelerine nasıl bakıyorsunuz? - Sadece Mõsõr ve Türkiye bölgedeki ve uluslararasõ alanda bütün taraflarla bağlantõlõ olan iki ülke. Mõsõr bütün ilgili taraflarõn, bizim yaklaşõmõmõzõ desteklemeleri koşuluyla barõş sürecine yardõmcõ olmalarõna sõcak bakõyor. Bunun en güzel örneği de bizim Hamas’õ, Filistinliler arasõ uzlaşma anlaşmasõnõ imzalamasõna cesaratlendirmemizdir. Aynõ cesaretlendirmemiz Hamas’õn bu tür toplantõlarõna ev sahipliği yapanlaradõr. Yeter ki barõş süreci çalõşsõn. Bu sağlanõrsa bütün bölgenin çõkarõna, iyiliğine olur. - Tamam da hemen hemen bütün dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği Hamas’ı bizim Başbakan’ın terör örgütü olarak görmemesini nasıl karşılıyorsunuz? - Türkiye’nin yaptõğõ gibi Mõsõr tek bir yolu destekliyor. O da herkesin barõş sürecini desteklemesini teşvik etmektir. Biz bütün taraflarla ilgili yargõmõzõ barõş yoluna bağlõlõklarõyla yargõlayacağõz. Hamas’õn bu barõş sürecine gireceği ve barõşõ seçeceğini ve diğer Filistin gruplarõyla uzlaşmaya gideceğini ummaya devam ediyoruz. - İkili ticaret ne durumda? - İkili ticaretimiz, serbest ticaret anlaşmasõnõ imzaladõğõmõz 2007’den beri üç yõl içinde dört misli artarak 3.5 milyar dolara ulaştõ. Bunun büyük kõsmõ Mõsõr’õn Türkiye’den ithalatõnõ oluşturuyor. Bakõn, Avrupa’da ekonomik resesyon başlayõp Türkiye’nin AB ülkelerine ihracatõ düştüğü sõrada Mõsõr devreye girdi ve Türkiye’nin ihracatõ yeniden arttõ. Mõsõr’õn inşaat sektörü gelişiyordu. O sõrada Türkiye’den 1.5 milyar dolara ucuz çelik ürünleri satõn aldõk. Gördüğünüz gibi toplumumuzun kalkõnmasõ ve gelişmesi birbirimizin çõkarõna. Son zamanlarda ikili ticarette Mõsõr lehine bir kõpõrdanma olunca Dõş Ticaret Bakanõnõz, “Mısır adına mutluluk duyuyorum” dedi. Çünkü bu gelişmenin Türkiye’nin de yararõna olduğunu görüyordu. Mõsõr olarak Türkiye’nin bölgedeki bu öncü rolü bizi mutlu ediyor. Bunu bizi kaygõlandõracak bir rekabet durumu olarak algõlamõyoruz. Biz, iki ülke, aynõ amaç için aynõ takõmda oynuyoruz. Bizim dõşõmõzda kimileri aramõza bir set çekmek isteyebilir. Ama bu mümkün değil. Birimiz bir konu üzerinde girişimde bulunduğumuz anda öbürü devreye girip destek çõkar. Tabii, Mõsõr’õn Arap-İsrail sorununun hallinde öncü rolü var. Filistinlilerin uzlaştõrõlmasõ sürecinde Türkiye’nin tam desteğini alõyoruz. - Türkiye’nin Brezilya’nın da katıldığı İran’la zenginleştirilmiş uranyum takası anlaşmasını nasıl karşıladınız? - Tam anlamõyla destekledik. Bunu duyar duymaz Cumhurbaşkanõmõz Mübarek memnuniyetini ifade etti. Bu doğru yönde atõlmõş doğru bir adõmdõ. Tabii ki bunu İran’õn atacağõ yeni adõmlarõn izlemesi gerekirdi. Mõsõr ve Türkiye NPT (Nükleer Silahlarõn Yayõlmasõnõ Önleme Antlaşmasõ) konusunda aynõ yaklaşõm içinde. Ne İsrail’in bölgede nükleer enerji tekeline sahip olmasõnõ ne de İran ya da başka bir ülkenin nükleer enerji üretmesini istiyoruz. Nükleer enerjisi olanlarõn uluslararasõ kontrole açõk olmalarõnõ savunuyoruz. Geçen ocak ayõnda New York’ta yapõlan nükleer enerji konferansõnda Mõsõr’õn 2012’de bütün taraflarõn katõlõmõyla bölgesel bir nükleer konferans toplanmasõ önerisi Türkiye tarafõndan hemen desteklendi. Tabii her yaptõğõmõzõ kamuoyuyla paylaşmõyoruz. Bazõ yapõlanlar kapalõ kapõlar ardõnda kalmalõdõr. Mõsõr usulü diplomasimiz budur. Zaman zaman, “Türkiye’yle Mısır arasında ciddi rekabet var” diyenlerle de alay ediyoruz. Her alanda olduğu gibi iki ülke silahlõ kuvvetleri arasõnda da çok yakõn bir işbirliği var. Emniyet teşkilatlarõmõz da sõkõ bir işbirliği içinde, özellikle terörle mücadele ve uyuşturucu kaçakçõlõğõ üzerinde çalõşõyor. Mõsõr’laTürkiye bölgeninlideroyuncularõ - Türkiye’nin Ortadoğu’da ağırlığını gittikçe arttırarak neredeyse bölgesel güç haline gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Türkiye her zaman bölgesel bir oyuncu olmuştur. Üstelik Türkiye ve Mõsõr bütün Ortadoğu nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Dolayõsõyla bu iki ülkenin bölgede önde giden oyuncular olmalarõ doğaldõr. Üstelik hem Mõsõr’õn hem Türkiye’nin nüfusunun yüzde 60’õndan fazlasõ gençtir. Eğitim, iyi iş gereksinen gençlerimiz bunlar. Bunlarõ sağlamak için kalkõnmak zorundayõz. Bunu yapmak toplumumuza olan borcumuzdur. Bunu da ancak barõş sağlayarak gerçekleştirebiliriz. Bunun yerine bütün bölgede savaşlarla uğraşõrsak hiçbir yere varamayõz. İki ülke de bu zorluklarõ yaşadõ ve bu zorluklardan dersler aldõ. Bunlarõn tekrarlanmasõnõ istemiyoruz. Mõsõr 35 yõl önce İsrail’le barõşõnõ yaptõ. Türkiye ise komşularõyla sõfõr sorun politikasõ izliyor. - Barış sağlamak uğruna Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin suikastlara kurban gitmediler mi? - Aynen öyle oldu. Dolayõsõyla seçeneğimiz ortada. Bu iki lideri kim öldürdü diye baktõğõmõzda katillerin kendi toplumlarõndan çõkan aşõrõ uçtaki teröristler olduğunu görüyoruz. Tam da o nedenle barõş seçeneğini tercih etmek zorundayõz. Toplumlarõmõzdaki õlõmlõ çoğunluğu mu cesaretlendirmeliyiz yoksa teröre ve baskõya boyun mu eğmeliyiz? Aslõnda bu sadece bizim değil bütün dünyanõn seçimi olmalõdõr. Toplumlarõmõzdaki barõş isteyen kesimleri güçlendirmezsek sonunda çok ciddi bir çatõşmayla karşõ karşõya kalabiliriz. Ben bundan ciddi olarak endişeleniyorum. Mõsõr ve Türkiye örnek alõnmasõ gereken modellerdir. Bunun nedeni sadece liberal pazar ekonomisi izlememiz değildir. Biz Mõsõr’da Türkiye’yi ciddi olarak taklit ediyoruz. Örneğin serbest ticaret bölgeleri, organize sanayi bölgeleri kuruyoruz. Türkiye’den pek çok şirket düşük fiyatlõ enerji ve ucuz işgücü nedeniyle Mõsõr’da fabrikalar açõyor. Bugün bu fabrikalarõn sayõsõ 200’ün üzerine çõktõ. Tekstilden, otomobil, otobüse, petrokimya ürünlerine kadar her şeyi üretiyorlar. P O R T R E ABDERAHMAN SALAHELDİN Yükseköğrenimini Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptõ. 1980 yõlõnda Mõsõr Dõşişleri Bakanlõğõ’na girdi. Dokuz yõl Washington’da, New York’ta Mõsõr’õn BM nezdindeki diplomatik misyonunda dört yõl, San Francisco Başkonsolosu olarak dört yõl görev yaptõ. Son iki yõl Arap İşlerinden Sorumlu Dõşişleri Bakan Yardõmcõlõğõ’nõ yürüttü. Mart 2010’da Mõsõr’õn Ankara Büyükelçiliği’ne atandõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Mısır, ABD’nin Ortadoğu’da bir komşu haline gelmesine nasıl bakıyor? - (Kahkahalarla gülüyor) ABD dünyanõn iki merkezli olduğu dönemde de bölgede çok etkin ve güçlü bir oyuncuydu. Bugün tek merkezli dünyada gücü daha arttõ. Bir başka önemli nokta da sadece ABD’nin İsrail’i zapturapt altõna almasõ gerçeğidir. Şimdi biz Başkan Obama’nõn ABD’de yapõlacak Kongre seçimlerine bütün dikkatini vermeden önce bölgede bir değişim sağlamasõnõ umut ediyoruz. - Ama unutmayın ki Başkan Obama, Başbakan Erdoğan’la gazete haberlerine göre Toronto’da pek de sıcak olmayan bir görüşme yaparken kulağını çekmek bir yana İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Washington’da çok sıcak biçimde ağırladı... - Umalõm bu iyi sonuçlar verir. Bizim çok net kõrmõzõ çizgilerimiz var. Bir kere Yahudi yerleşim yerlerinin inşasõ durdurulmalõ, Gazze ablukasõ tamamõyla kaldõrõlmalõ ve Filistinliler için de 1967 sõnõrlarõ temel alõnarak Doğu Kudüs dahil güvence verilmeli. Bütün bunlarõ görürsek o zaman geri kalan konular kolaylõkla müzakere edilebilir. Bölgede yaşayan herkes, Araplar, Filistinliler, İsrail, Türkiye terör ya da başka tehdit altõnda olmadan güven ve barõş içinde yaşamalõdõr. Nehir sularõnõn paylaşõmõ, Filistinli göçmenlerin sorunlarõ kolaylõkla hallolur. Temel bellidir. BM Güvenlik Konseyi kararlarõ uygulanmalõdõr. Artõk çok geç olmadan harekete geçilmelidir. Bölgemiz iki seçenekle karşõ karşõya. Ya bütün çatõşmalar, sorunlar barõşçõ yolla çözülür, ya da çatõşmalar, gerginlikler artar. Hatta savaş çõkar. İsrail’i kontrol eden tek güç ABD’dir. Başkan Obama’nõn bölgede bir değişim sağlamasõnõ umut ediyoruz. OBAMA ARTIK HAREKETE GEÇSİN [email protected] Diplomasi kapalõ kapõlar ardõnda yapõlõr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle