Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
11 TEMMUZ 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
İLHAN ABİ’NİN ARDINDAN 9
Burdayım
“Pencere”den bakıldığında,
Gökyüzünün maviliğini görmekse,
Pencereye bakılınca
Kara zeytin tanesi,
Dingin,engin,bilge..
Binlerce yılın şahitliğiyle..
Gölgesinde dinlenen yolcuların,
Dün olduğu gibi,
Yarın da ben buradayım,
Kimseye ait değilim,
Herkese aidim diyen..
İçimdeki çocuğun amcası,
Ölümsüzlüğün simgesi,
Koca çınardan koca
Zeytin ağacıdır görülen.
Toprağında kökleriyle,
Uzun yolculuğunda
Ölüme inat,
Ölümsüzlüğün meyveleridir ürettiği..
Kâh Filistin’de,
Kâh Kordobada,
Kâh dergahta..
Murat Narin
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
S
evgili İlhan, 40 yõllõk can arkadaşõm,
dostluğundan onur duyduğum, bü-
yük yazar, büyük devrimci, bağ-
nazlõğa, tutuculuğa, cehalete, bilinçsizliğe,
emperyalizme karşõ, aydõnlanmadan, çağ-
daşlõktan, akõldan, bilimden, emekten, emek-
çiden yana bir bilge insan. Tüm bunlarõn
ödünsüz savunucusu. Bunun için de Ata-
türkçü, vurgulamak, yinelemek istiyorum,
solcu ve Atatürkçü. Türk basõnõnõn yüz akõ
İlhan Selçuk... Onu ananlarõn görüş birliği
içinde belirttikleri gibi açtõğõ pencereden ya-
yõlan õşõk yolumuzu aydõnlatmaya, ufkumuzu
açmaya devam edecektir. Onu aklõn, bilimin,
hümanizmanõn, aydõnlanmanõn merkezi, rö-
nesansa ilham veren Yunus Emre’lerin, Pir
Sultan Abdal’larõn Âşık Veysel’lerin Ha-
cı Bektaş Veli’lerin diyarõnda toprak anaya
teslim ettik. Orada huzur içinde, õşõklar
içinde sevgili Turhan Selçuk’la birlikte uyu-
yacaktõr.
Son 40 yõlõnõ yakõndan izlediğim yaşamõ
boyunca hiç eğilmedi, daima ilkeli ve tutarlõ,
başõnõ dik tutan bir devrimci idi. Hiçbir rüz-
gâra, hiçbir küresel akõma kapõlmadõ. Onu ha-
pislere koydular, işkence ettiler, hiç yõlma-
dõ, yõlgõnlõğa düşmeden direndi. Düşünü-
yorum, düşünmeye ve onlarõ yaymaya devam
edeceğim, gücünüz yetiyorsa vurun dedi. 21
Mart 2008’de, bir terörist örgütlenme lide-
ri suçlamasõ ile saat 04.00’te evine baskõn ya-
parak gözaltõna aldõlar. Gelen polislere çay
ikram etti bu büyük yazar. O daha adil, da-
ha güzel bir Türkiye için vargücü ile müca-
dele ediyor, en sade şekilde yaşõyordu. Dai-
ma zarif bir insan imajõ vermiştir, sesinin yük-
seldiğine hiç tanõk olmadõk. Bu ülkede da-
ha güzel bir dünya için çabalarken can ve-
ren çok sayõda insan vardõr. Dava arkadaş-
larõndan ve onun rahle-i tedrisinden geçmiş
olan bazõlarõ, küresel rüz-
gârlarõn önünde savrula-
rak, muhteşem dönüşler
yaptõlar. Kaybõndan son-
ra onlarõn zor yazõlarõna
ve ah vahlarõna tanõk ol-
duk. Ne yapsalar bu sav-
ruluşun, İlhan Selçuk’un
o tertemiz, insancõl dün-
yasõndan uzağa, çok
uzaklara düşmelerinin
açõklamasõnõ yapamaz ve
ikna edici olamazlar. Onu
sonsuzluğa uğurlarken,
bugünkü ilkeli, tutarlõ da-
va arkadaşlarõndan ve iz-
leyicilerinden bir bölü-
mü yazõk ki aramõzda bu-
lunamadõlar. Lütfi Kõr-
dar’da ve Hacõbektaş’ta
gözlerimiz onlarõ aradõ.
Sevgili Balbay’õn, Tun-
cay Özkan’õn, Doğu Pe-
rinçek’in, Fatih Hilmi-
oğlu ve Mustafa Yurt-
kuran’õn, Mehmet Ha-
beral’õn onu anma tö-
renlerinde aramõzda yer
alamayõşlarõnõ esefle,
üzüntü ile karşõlõyoruz.
Bizi ve toplumu bu yurt-
sever insanlardan yok-
sun bõrakan hukuku an-
lamõyor, bunun hukuk ta-
rihinde bir kara sayfa ol-
duğu inancõnõ taşõyoruz. O inançlõ bir sos-
yalist ve yõlmaz bir Atatürkçü idi. Müca-
delesi, sol adõna cumhuriyet devrimlerine,
Atatürk’e saldõranlara, açõkca solu saptõ-
ranlara en iyi cevap olmuştur. 68’liler için-
de devrimci ilkelerini koruyan önde gelen-
lerinin bugün yaptõklarõ özeleştiri ile, o yõl-
larda Atatürk devrimlerini göz ardõ etmele-
rinin önemli bir hata olduğunu dile getir-
meleri, İlhan Selçuk’un ne kadar doğru bir
yol izlediğinin güçlü bir kanõtõdõr. O yurt-
sever insanlardan şu değerlendirmeyi din-
ledim: “Biz, devrim yapacağız diyerek Ata-
türk devrimlerini göz ardı ettik. Aslında
devrimleri devam ettireceğiz demeli idik.”
Hastalõğõnõ başõndan sonuna yakõndan izle-
dim. Sõk sõk odasõna girip sohbet etmeye, onu
dinlemeye çalõştõm. 21 Mart 2008 baskõnõ
kuşkusuz çok ağõr bir stres olmuştur. Bunun
hastalõklarõnda önemli bir rol oynadõğõ yad-
sõnamaz.
Yurdumuzda bugün geçerli olan hukuk
ağõr sorumluluklar altõnda bulunuyor. Er-
genekon iddianamesindeki suçlamalar ve
bunlarõn gerekçeleri tüyler ürperticidir. Ze-
ki ve yetenekli olmanõn, cep telefonu kul-
lanmamanõn bir suç delili olabileceğini dü-
şünebiliyor musunuz?
Bir ameliyat geçirdi, sonra yine yatağa düş-
tü. Hiç sõzlanmadõ, şikâyet etmedi. Zaman
zaman “Miadımız doldu Coşkun” diyor-
du. Sürekli olarak ve öncelikle gazetesini ve
onun bugününü ve yarõnõnõ düşünüyordu,
“Orada iyi geçinmeli, dayanışma içinde ol-
malısınız” diyordu. Bu onun vasiyetidir.
İnönü, Atatürk’ün ölümü dolayõsõyla mil-
lete yayõmladõğõ beyannamede, “Ölümünün
tüm dünyada gördüğü ihtiramı insanlığın
âtisi için ümit verici bir müjde olarak se-
lamlarım” demişti. İlhan Selçuk için de ay-
nõ duygularõ taşõyabiliriz. Dilerim bu umu-
dumuz süregelir. Uğur Mumcu’nun cena-
zesi ardõnda yürürken söylediklerini hiç
unutamõyorum. “Bu muhteşem kalabalık
yazık ki dağılır gidebilir Coşkun” demiş-
ti. Bu defa öyle olmayacağõna inanõyorum,
dağõlmayacak; Cumhuriyete, onun öncülü-
ğünü yaptõğõ aydõnlanmaya sahip çõkacağõz.
Rahat uyu Sevgili İlhan Selçuk. Karşõ-
devrim seni yok etmek, seni etkisiz kõlmak,
teslim almak için çok çaba harcadõ. Seni yõk-
mak şöyle dursun, o dimdik duruşunda en
ufak bir eğilme yaratamadõlar. Kendi hey-
kelini kendin yonttun. Türk milleti senin o
heybetli duruşunu övgü ile iftiharla izleye-
cektir!..
MERAL TAMER
Öğle saatleriydi... Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti’nden cep telefonuma düşen acõ
mesajda “Cumhuriyet Gazetesi’nin İm-
tiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Sel-
çuk’u kaybettik” yazõyordu.
Ben 1974’te acemi bir çaylak olarak
Cumhuriyet’e girdiğimde İlhan Abi’nin
resmi titri sadece başyazarlõktõ; Cumhuri-
yet’te çalõştõğõm 18 yõl boyunca da öyle kal-
dõ. Ama bana göre Nadir Nadi’nin hayatta
olduğu yõllarda bile, künyede “İmtiyaz Sa-
hibi” yazmasa da gazetenin asõl sahibi her
zaman İlhan Selçuk’tu.
Cumhuriyet’te uzun yõllar çalõşan herkes
gibi benim de İlhan Abi ile pek çok anõm
var. Belki her yõl tekrar ettiği için olsa ge-
rek, aklõma ilk geliveren sözleri; “Meral,
seni Tüketici Köşesi için öpüyorum!”
Kulis köşemi beğenmezdi
Cumhuriyet’in kuruluş yõldönümü olan
7 Mayõs’larõn, İlhan Abi ile yõllarca de-
ğişmeyen merhabalaşmasõydõ bu. O dö-
nemde öyle otellerde, masraflõ kutlamalar
falan yok. Cumhuriyet’in daracõk bahçe-
sinden, Nadir Bey dahil hepimizin aynõ yer-
de çalõştõğõ yazõişleri katõna kadar açõk-ka-
palõ bütün mekânlarda mütevazõ bir kut-
lama yapardõk. İlhan Abi’nin her yõl beni
öperken “Meral, seni Tüketici Köşesi için
öpüyorum” diyerek kastettiği, “Ekono-
mi Kulisi köşeni beğenmiyorum”du.
TÜSİAD çevreleri diyebileceğim o dö-
nemdeki iş dünyasõnõn, kendi aralarõnda-
ki ve hükümetlerle ilişkilerinin perde ar-
kasõnõ yansõttõğõm bu köşe, baştan beri İl-
han Abi’nin hiç hoşuna gitmedi. Ama Ge-
nel Yayõn Yönetmenimiz Hasan Ce-
mal’le henüz birbirlerine tahammül etme
dönemlerinde olduklarõ için olsa gerek, be-
ni yõlda bir kez uyarmakla yetiniyordu...
Sesini yükseltmezdi
İlhan Abi ile bir diğer anõm, ikimizin de
panelist olduğu birkaç toplantõda bacak-
larõmõn nasõl tir tir titrediği... Ben Türki-
ye’deki tüketici hareketini Cumhuriyet’te
başlatmõş kişi olarak oradayõm. Ne söyle-
yeceğimi de gayet iyi biliyorum. Ama ya-
nõmda oturan kişi İlhan Abi ise heyecan-
dan konuşamaz hale gelir, kem-küm et-
meye başlardõm.
Çünkü bilirdim ki İlhan Abi sakin, se-
sini hiç yükseltmeden, tane tane konuşmaya
başlar başlamaz, insanlar tõpkõ klasik mü-
zik konserlerinde olduğu gibi hiç çõt çõ-
karmadan, neredeyse nefeslerini bile tu-
tarak, satõr aralarõnõ atlamamaya çalõşarak,
pür dikkat dinleyecekler ve ona hayran ka-
lacaklar. Ve kimse benim anlattõklarõmõ ha-
tõrlamayacak bile...
Ülkenin geleceğiyle ilgili kaygõ duyan
her kesimden insanõ bir arada tutabilen bir
düşünce adamõydõ. İlk bakõşta kesinlikle li-
der gibi görünmezdi; ama müthiş bir ön-
derdi, liderdi.
Mücadeleden yõlmadõ. Ödün vermedi.
Siyasi ve ekonomik baskõlara karşõn zor ko-
şullarda yayõmlanan bir gazetenin her sa-
bah vitrine çõkmasõ için didindi.
Dün Ali Sirmen, Cumhuriyet’teki kö-
şesinde yazõnca ben de hatõrladõm: İlhan
Abi, insan yaşamõnõn, kendi yonttuğu bir
heykel olduğunu söylerdi. Kendi yaşamõ-
nõ bu sözlere uygun sürdürdü.
Ben meslek hayatõmõn en güzel 18 yõlõ-
nõ Cumhuriyet’te geçirdim. Bunda İlhan
Abi’nin dik duruşunun ve görünmez li-
derliğinin de payõ oldu.
Cumhuriyet’in bilge abidesi artõk yok.
Nur içinde yatsõn.
Cumhuriyet’te çalõşan arkadaşlarõmõ-
zõn ve tüm sevenlerinin başõ sağ olsun.
Milliyet, 23 Haziran 2010
’nin ölümünün çağrıştırdıkları
ŞAZİYE MÜDOK
S
evgili İlhan Selçuk, Seninle ve Cumhuriyet ga-
zetesi ile tanõşmam 25 yõlõ bulmuş. Bu süre-
nin bana kattõğõ değerler bütün Cumhuriyet
okurlarõnõn da bildiği gibi hiç tartõşmasõz Cum-
huriyet bilinci, Atatürk, Anadolu sevgisi, önce in-
san, kadõn, çevre, hukuk, adalet… Hep Cumhuri-
yet gazetesini gururla, keyifle, tutkuyla, ayrõcalõkla
okudum, önerdim, tartõştõm, ülkesini, insanõnõ se-
ven, düşünen, uyaran tek gazete olduğunu hiç bõk-
madan, usanmadan dile getirdim. Ve tabii ki
Cumhuriyet gazetesi ile İlhan Selçuk kavramõ
sarmallaştõ benim için ve eminim ki diğer okurlar
için de... Ve düşünemiyordum İlhan Selçuk’suz bir
Cumhuriyet gazetesini, “Size bir şey olursa!” dü-
şüncesi aklõma geldiğinde inanõlmaz bir sõkõntõ kap-
lardõ yüreğimi. Ve ilk darbeyi sizin Ergenekon’dan
dolayõ gözaltõna alõndõğõnõz gün yaşadõm. O gün
öfkemi, üzüntümü, acõmõ dile getirmenin, size
kendimce destek olmanõn yolunu aradõm. Hemen
sizi anlatan, sizi destekleyen ve herkesin en az bir-
kaç Cumhuriyet gazetesi almalarõnõ öneren bir ya-
zõyõ SMS aracõlõğõ ile telefonumdaki tüm isimlere
gönderdim. Kendim de özellikle o günlerde 5 Cum-
huriyet gazetesi alarak birilerine dağõttõm; oku-
sunlar, gerçekleri öğrensinler diye. Daha sonra
ameliyat günü, o gün hastaneye gelemedim ama,
o saatlerde gittiğim sirtaki, zeybek kursunda, ilk sir-
takimizi size armağan etmek istediğimi söyledim
öğretmenime ve sizin için dans ettik o saatlerde.
Sonraki günlerde sizi ziyarete geldik ama sadece
deftere bir şeyler yazabildik hastanede. O günlerden
sonra hep umutla bekledik, tekrar gazeteye, pen-
cereye döneceğiniz günleri. Ve o gün geldi çattõ.
Sizi dolu dolu yaşamaya, hissetmeye, size güle gü-
le demeye Lütfü Kõrdar’a koştuk erkenden. O ta-
rihi gün unutulmazdõ benim ve diğer gelenler için.
Bir rüyada gibiydim. Hem hüzün, hem coşku, hem
öfke. Hiç bitmesin istedim o gün. Sizi anlatan cüm-
leler, duygular, resimler, muhteşem dinletiler.
Sonra size eşlik edişler, Cumhuriyet gazetesini ve
sizin resminizi en üstlerde taşõyarak yürümeler ve
Cumhuriyet gazetesinin bahçesi takip etti tabii ki...
Sizi biraz daha yaşayabilmek için kendimi
Cumhuriyet gazetesinin binasõnda buldum, gör-
düğüm yazarlarõn acõsõnõ paylaşmaya çalõştõk ben
ve arkadaşlarõm. Evet, Sevgili İlhan Selçuk, senin
gittiğine inanmõyorum ben, Tanrõ sana mutlaka baş-
ka bir boyutta aynõ misyonu üstlenmen için görev
verecektir. Ve sen, yine bizi aydõnlatmaya, kõsa ve
öz anlatarak öğretmeye, düşündürmeye devam ede-
cek ve aydõnlanma devrimini, Kurtuluş Savaşõ’nõ,
Cumhuriyet mucizesini, Atatürk devrimlerinin
önemini, Alevi-Bektaşi felsefesini, emeğin ve dik du-
ruşun muhteşemliğini anlatmayõ sürdüreceksin...
İyi ki seni tanõmõşõm, iyi ki seni çocuklarõma, çev-
reme okumuşum, okutmuşum, iyi ki senin konuş-
macõ olduğun kitap fuarõnda oğluma dinletmişim,
iyi ki senin her yaz, yaşam felsefesini de katarak
çok güzel anlattõğõn Akyaka’ya, Yücelen’e eşim ve
çocuklarõmla gitmişim. Sen, biliyoruz ki Hacõ-
bektaş’ta, Miyase İlknur’un dediği gibi ekildin! Ve
tüm Anadolu’ya yayõlõp yeşereceksin!
İlk darbeyi o sabah yaşamõştõm...
Selçuk Aydõnlanma Topraklarõnda
İlhan Selçuk, gazeteci Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe ile.
IŞIL ÖZGENTÜRK
Ah Kavaklar, Kavaklar...
Cumhuriyet öğretmeni annem beni fena
yetiştirmiş, hâlâ yazımı kurmadımsa tedirgin
tedirgin dolaşırım ve ne yapıyorsun diye
sorana da farkında olmadan “Ödevimi
düşünüyorum,” derim.
Arkadaşlarım beni ödevimi
düşünmeyeceğim bir yere götürmeye karar
vermişler, Kelebekler Vadisi’ne. Elektrik yok,
telefon yok, bilgisayar yok… “Yapmayın,”
diyorum, “bu yaşta Kelebekler Vadisi’ne,
ben… Orası gençler için...”, “İyi ya diyorlar tam
sana göre...”
Gönülsüz gönülsüz olur, diyorum ve tabii
içimden çığlıklar atarak, sırt çantamı
hazırlamaya koşuyorum. Yani sözün kısası
şimdiden tatil havasına girdim. Bu nedenle
beni bu kez de hayvan hakları düşmanı ilan
edenlere tek bir cümleden başka sözüm yok.
Hâlâ ısrarcıyım, bu ülkede bu kadar
hayvansever varsa, taş atan çocukların hâlâ
içerde olmasına şaşıyorum. Şimdiye kadar
Meclis milyonlarca protesto telgrafıyla dolup
taşmalıydı. Bu arada bana dedektiflik
yaptıracaklar, çevremdeki yollarda bir günlük
köpek pisliğini toplayıp fotoğraf çektireceğim.
Vatan haini olduktan sonra hayvan hakları
düşmanı olmak hafif kalıyor. Bu arada resmen
Doğu’da savaş oluyor ama insanlar bir yandan
da evleniyor, eğleniyor, aşk yaşıyor. Tıpkı
filmlerdeki gibi savaş ve yaşam aynı anda
devam ediyor.
Sözün kısası kısa bir tatile çıkıyorum ve size
güzel bir aşk hikâyesiyle bir süreliğine
allahaısmarladık, diyorum. Hikâye şöyle:
Urfa, kentim benim *
Bu kente ne zaman gelsem, çocukluğuma
ait bir özgürlük duygusu sarıp sarmalar beni.
Balıklı Göl’ün oralarda günlerce gecelerce
dururum. Arap kadınlarının aşk ayinlerine
katılır, onlardan seslerini ödünç alırım. Kilise
avlularının sessizliğinde tutkudan söz ederim.
Sarı saçlı, yüzü dövmeli bir kız çocuğu ansızın
yolumu keser. Gazete kâğıdından yapılmış,
küçük beyaz yasemin çiçekleriyle dolu bir
külah uzatır bana. Yasemin kokusu başımı
döndürür, en güzel sevişmelere götürür beni.
Kız çocuğu usulca elimden tutar, karanlık
dehlizlere dalarız. Birlikte, geçeriz bin yıllık
tarihinden kadınların. Her yanımız bir başka
renk. Nar kırmızısı, ördek yeşili, güz sarısı.
Sonsuz bir mavinin içinde bir kadın bir
karasevda öyküsü anlatır, o anlatırken
bilinmeyen bir yerlerden mavi yeleli atlar çıkar
gelir. Su başında dururlar. Sudaki akisleri
evlerin duvarlarına vurur, film olur her şey.
Evlerden birinde yanık sesli bir adam sıra
gecesine hazırlanır. Siyah takımını çıkarır
yüklükten. Yıllardır aynı takımı giyer ama siyah
koruyucudur, yılları bile temizler. Sabah üç
yumurta içti, günbatımında üç tane daha
içecek. Heyecanlıdır. Karanlık bastığında bir
fıstık ağasının konağına gitmek için yola
çıkacak; sıra gecesi orada yapılıyor. Kadınlar
her zamanki gibi gene perde arkasında olacak,
erkeklere sadece bir tek kadın hizmet edecek.
Kömür gibi siyah gözleri olan bir kadın. Adam
biliyor bunu, heyecanı bundan, o kömür gözlü
kadın için söyleyecek bütün şarkılarını, yıllardır
söylediği gibi.
Kadın da biliyor bunu. Bu gece yıllardır onu
sevmekten vazgeçmeyen adamı bir kez daha
görecek ve yüreğinde derin bir minnet
duygusu, bir bahar dalı gibi kırılgan
gülümseyerek, ona en saf sırrını sunacak:
“Yıllardır tek sevdiğim sensin.”
Füsun Akatlı’yı yitirdik. O benim için bu
ülkenin “gizli özne”lerinden biriydi. Onu Metin
Altıok’un Kavaklar şiiriyle yolcu etmek
istedim: “Bedenim üşür/yüreğim sızlar /Ah
kavaklar, kavaklar... / Beni hoyrat bir makasla /
Eski bir fotoğraftan oydular. / Orda kaldı
yanağımın yarısı / Kendini boşlukta tamamlar.
/Omzumda kesik bir el / Ki durmadan kanar. /
Ah kavaklar, kavaklar… / Acı düştü peşime
ardımdan ıslık çalar.”
Not *: Hikâye Işıl Özgentürk’ün “Sessizlik ve
Sırdır Ötesi” kitabından alınmıştır.
isilozgenturk gmail.com
VEFAT
1985-1986 yılları arasında İstanbul Barosu
Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunan
baromuzun 6272 sicil sayısında kayıtlı
AVUKAT
YUSUF
ÇİFTÇİ
vefat etmiştir.
Aziz meslektaşımızın cenazesi
11.07.2010 Pazar günü (bugün),
Bodrum Bitez Adliye Cami’nde kılınacak
ikindi namazını müteakip
Bitez Mezarlığı’na defnedilecektir.
Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine,
yakınlarına ve baromuz mensuplarına
başsağlığı dileriz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI
Nüfus cüzdanõmõ kaybettim .
Hükümsüzdür
ERCAN BUDAK