23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU AKP, Hukuk ve Demokrasi Hani sirklerde palyaçolar vardır, hiçbir şeyi beceremezler, yürürken ikide bir tökezlerler, birbirleriyle çarpışıp yerlere yuvarlanırlar, bir mum yakacak olurlar, üstlerini başlarını tutuştururlar… Sergiledikleri acizlikleri, beceriksizlikleri, yeteneksizlikleri izledikçe gülersiniz. Ama sirkteki gösteriler bitip de evinizin yolunu tuttuğunuzda o palyaçolar gözünüzün önüne gelir, içinizi bir hüzün kaplar, acımaya başlarsınız. Son zamanlarda AKP de bende benzer duyguları uyandırıyor. Sözcülerini dinlerken gülüyorum ama sonra gülerek dinlediklerimi aklımın terazisine vurduğumda hüzünleniyorum. Nasıl da yalan söylüyorlar, gözlerimizin içine baka baka… “Bizim partimiz gelmiş geçmiş en demokrat partidir”, “Evrensel hukukun Türkiye’de de aynen uygulanmasından yanayız,” diyorlar, örneğin; gülmemek elde değil! Bunları söyleyenler omuzlarında büyük sorumluluklar taşıyan koskoca adamlar, bir ülke yönetiyorlar. Ciddiye alınması gereken insanlar aslında ama alamıyorsunuz. Söylediklerini söylerken yüzlerine ne değin ciddi bir ifade oturtmaya çabalarsa çabalasınlar, gözlerindeki ifade, bakışları kendilerini ele veriyor. Söylediklerinin siyasal uygulamada karşılığının olmadığını gösteren öyle çok kanıt var ki ortada… İlk aklıma gelen, TÖB-DER’in 12 Eylül faşizmi tarafından gasp edilen malları. Biliyorsunuz, TÖB-DER ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük sivil toplum kuruluşlarından biriydi; Türkiye’deki 300.000 öğretmenin 220.000’ini üye yapmayı başarmış güçlü bir örgüttü. Kenan Evren’in faşist cuntası; CHP gibi DİSK gibi TÖB- DER’i de kapattı, CHP’nin, DİSK’in malları, mülkleri gibi TÖB-DER’inkilere de el koyup Hazine’ye devretti. Yöneticileri tutuklandı, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılanıp 84’ü hakkında TCK’nin 141. maddesinden 5-8 yıl arası hapis cezaları verildi. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi TÖB-DER’in genel başkanının da aralarında bulunduğu 19 yöneticisini akladı. Bu arada TCK’nin 141. maddesi kaldırıldığından sıkıyönetim mahkemesi tarafından mahkûm edilenlerin cezaya neden olan eylemleri de suç olmaktan çıkmıştı zaten. CHP’nin, DİSK’in malları kendilerine iade edilirken TÖB-DER’in bugünkü değeri itibarıyla 60.000.000 TL tutan malvarlığı iade edilmedi. Devlet, 220.000 öğretmenin ödediği aidatların, on binlercesinin yaptığı bağışların üzerine yattı. Üzerine yatmakla da kalmayıp çok sayıda ev, arsa, daire, toprak, dükkân gibi taşınmazı sağa sola peşkeş çekti. Sözgelimi, Maçka’daki TÖB-DER arsasının üzerine Diyanet İşleri Müdürlüğü aracılığıyla bir cami oturttu, göz göre göre gasp etti. Bir Rum yurttaşımız tarafından Burgaz Ada’da bağışlanan bir binayı “öğretmen evi” adı altında torpilli kişilerin dinlencelerine tahsis etti. Onlarca taşınmazı sahibine sormadan işletmeye, kullanmaya açtı. Böylesine bir rezilliğe dünyanın hangi uygar ülkesinde rastlanır? Dünyanın hangi hukuk devletinde suçsuzluğu yargı tarafından saptanmış, karara bağlanmış bir sivil toplum kuruluşunun malları böyle talan edilebilir? Hangi hukuk devleti, hangi demokrat hükümet böylesi bir yağma karşısında sessiz kalabilir, hiçbir şey olmamış gibi davranabilir? AKP, sekiz yıldır iktidardadır. İşlenen bu hukuk cinayetinden haberdar değil midir? Eğer haberdar ise ve hiçbir şey yapmamışsa, yapmıyorsa kim inanır onun hukuktan, demokrasiden, dernek kurma özgürlüğünden, insan haklarından yana olduğuna? Böyle bir hükümete gülünmez, böyle bir hükümetle alay edilmez, insanın içini böyle bir hükümet tarafından yönetiliyor olmanın hüznü kaplamaz mı? Evrensel hukuktan, evrensel demokrasiden yana olan kalemler vahim haksızlığın üzerine gitmeli, Cumhuriyet Halk Partisi bu hukuk cinayetini alanlara taşıyarak AKP’nin hukuk ve demokrasi anlayışının ipliğini pazara çıkarmalıdır. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Kozak Kaybediyor, Kim Kazanacak? Yazõnõn başlõğõ, dünya güzeli- mizKozakYaylası’nõaltõncõlarõn gazabõndan kurtarmak için hazõr- lanan broşürde yer alõyor. Kozak Yaylasõ Doğal Çevreyi Koruma Kültür ve Turizm Der- neği’nin broşüründe “yüzyıllar- dır üreten, kazandıran Kozak Yaylası yok ediliyor” denilerek şu soru anõmsatõlõyor; “Kaynağı tükenen, doğayı tüketen, daha az kazandıran altın madeni, ki- me ne fayda sağlıyor?” Broşürü üzülerek, ürpererek ve dehşete kapõlarak okuduktan son- ra, biz de aynõ sorulara şunu ekli- yoruz: Bergama’dan kuzeye doğru MadraDağı’nayaslanarakveor- manlarla kucaklaşarak uzanan; Ayvalık, Altınova ve Burhani- ye’nin su kaynağõ olan; dahasõ Türkiye’nin yõlda 1200 tonluk çam fõstõğõ ihracatõnda 1000 ton- luk payõ üstlenen “bereketli” bir yayla, hangi “kalkınma” anlayõ- şõna göre ve hangi “inanç”la bin- lerce ağacõ kesilerek altõncõlarõn doğa katliamõna teslim ediliyor? Yanõtbelli:KozakYaylamõzda “ülkeninheryerinipazarlamak ve tüm güzellikleri talan etmek pahasına sömürgeleştirmek” amacõna dayalõ bir sözde kalkõn- ma anlayõşõ ile “vicdan yoksunu yağmacı”larõn gözü dönmüş rant politikalarõna kurban ediliyor... Buna “dur” diyebilecek yegâ- ne güvencemiz “ülke ve toplum yararını gözeten bağımsız yar- gı”mõz da anayasada öngörülen değişikliklerle aynõ vicdansõz ve inançsõzsömürgeciliğinyörünge- sine sokulmak isteniyor... Üstelik, “12 Eylül Anayasa- sı’nı demokratikleştiriyoruz” gibisinden tarihin en “kandırık” gerekçeleriyle... Ruhsat ticareti KozakYaylasõ’ndailkbahardan yaza geçilirken resmi rakamlara göre “7 bin 743”, muhtarlarõn ve köylülerin ifadelerine göreyse “25 bin”i aşkõn ulu çam ağacõ al- tõn madenciliği uğruna kesildi. Kimlereverilen“izin”lerlemi? İşte yine resmi bilgiler: Orta Anadolu’daki bir il başka- nõna verilen 214 adet maden ara- ma ruhsatõnõn toplam “2383 km2” alanõ kapladõğõ belirtiliyor. Yani Yalova ilinin tam 6 katõ, Ki- lis’in 2 katõ ya da Karabük, Os- maniye, Zonguldak, Rize illeri- mizin büyüklükleri kadar bir alan... İl başkanõ bu ruhsatlarõ maden arama şirketlerine “devrederek” (yani satarak) kim bilir neler ka- zandõ. Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ile Kozak Derneği Başkanõ Mehmet Akın’õn ortak açõklamalarõnda, Aşağıbey köyünün Yelli mevki- indekiağaçkesimleriiçindeniyor ki; “Yüzlerce yılda oluşan kos- kocamanbirormanı,birtonka- yaçtaki 4 gram altın için feda eden zihniyeti kınıyoruz...” Doğupbüyüdüğüyaylanõnböy- lesine acõmasõz ellerden kurtula- bilmesi için çaba gösteren “Ko- zaklı” dernek sözcüsü Gülden Karabudak da şunlarõ söylüyor: “TMMOB,yöredekimuhtar- lar, belediyeler, çok sayıda STK ve yurt- taşlar davalar açtı- lar. Ne var ki ağaç katliamıvedoğatah- ribatı davalar sürer- ken devam ediyor. Yarın mahkemeler durdursa bile, geri kazanılması olanak- sız kayıplar var...” İşte anayasa deği- şikliğinin asõl gerek- çesi... İktidarlarõn çevre cinayet- lerine “dur” demeyecek “uyum- lu mahkeme”ler yaratmak... ‘Adalet’ ve ‘kalkınma’ (!) Kozak Yaylasõ’nda çam fõstõğõ ve tarõm ürünlerinden elde edilen yõllõk gelir 170 milyon dolar. Bu gelir,yayladaki16köydeyaşayan “8 bin köylü”nün ortak geçim kaynağõ ve onlarõn emekleriyle sağlanõyor. Aynõ yerdeki 2 maden ocağõn- dan beklenen yõllõk gelir ise 90 milyon dolar. Bu gelir de ülkeyi yönetenlerce “kayırılan” şirket- lerin olacak, en çok 100 çalõşan da “asgari ücret”ten maaş ala- cak... Yani binlerce köylümüzün ku- şaktankuşağageçimkaynağõ,bir- kaç madenci patronun kâr amacõ için kurutulacak... İşte “Kozak kaybediyor; kim kazanacak?” sorusunun yanõtõ.... Ey“adalet”ve“kalkınma”di- yenler; söyler misiniz şu “açı- lım”lõ demokrasiniz “kim”ler için? SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2010 PAZAR 16 Tam yüz nakli yapılmış. Siyasetçilerin gözü aydın! Hayır Ulvi Oğuz: “12 Eylül’de 12 Eylül ürünü yeni yetmelere hayır!” Özetle Avni Kurtuldu: “CHP’nin itirazı üzerine Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı: Hoca Ali oldu Ali Hoca!” Kanaat İsmail Ulutugay: “Haşim Kılıç, yaklaşan seçimlerde Recep’in partisinden vekil olmayı esastan hak etmiştir kanaatimce!” Özel Sema Akdemir Öçal: “Eğitim politikasızlığının sonu: SBS’de ilk dokuz, özel okullardan. Haydi, çocuklar ‘özel’ okula!” YağmurDeniz Parlak düşünceler ülkesinde! SÜREKLİ parlak düşünce üreten bir ülkenin geri kalmışlıktan neden kurtulamadığını sorguluyor Ceyhun Balcı “Pisuvarları kaldırtan bir valinin gerekçe olarak ‘ayakta işemenin sağlığa zararları’na sığınması, işsizlik sorununun çözümü için bir başbakanın ‘her ticaret odası üyesi yanına yeni bir çalışan alsa sorun kalmaz’ demesi, bir belediye başkanının erkekler ikinci eşlerini Güneydoğulu kadınlarımızdan seçerlerse ülkede bölücülük ve terör sorununun bıçakla kesilir gibi sona ereceğini iddia etmesi akla gelen parlak düşüncelerden sadece birkaçıdır. Olur, olmaz her ortamda akla geldiğince uluorta ‘çağdaş uygarlık’ düzeyini yakalamak gibi soyut söylemlere sığınanların bu dahiyane fikirler karşısında ne gibi bir tepki verdiklerini somut olarak bilemiyoruz! Benzeri birçok olayda olduğu bu kez de ‘meczup’ yaftalaması işe yarayacak mıdır bilinmez ama ‘biz onu örgütümüzden ve aramızdan uzaklaştırdık’ yollu bir açıklama beyaz sayfa açılmasına yetip de artacaktır deneyimlerimize göre. Bunca parlak düşüncenin ve elbette bu parlak düşünceleri üreten beyinlerin kol gezdiği bir ortamda biz neden hala gerilerdeyiz diye sormak gelmez mi içinizden?” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” EFENDİLER, duyuyorum ki siperde nasıl durulacağını tartışıyormuşsunuz. Size Çanakkale Savaşları sırasında yayımlanan “Donanma” dergisinden bir fotoğrafımı yolluyorum. Fotoğrafın altında şöyle yazıyor. “Düşmanın Çanakkale’ye vuku bulan ilk kara taarruzunu durduran kumandanlarımızdan Miralay Mustafa Kemal Bey ve muavini erkanından Mehmet Arif Bey. Bu resim mamuleyhin harbi takip ettiği sırada alınmıştır.” Efendiler, dikkat ederseniz ben bu fotoğrafı subay üniforması ile değil rütbesiz er kıyafetiyle çektirdim. Çünkü karşı siperdeki İngiliz keskin nişancıları rütbeli gördüklerine ateş açıyordu. Bu durumda iki seçeneğim vardı. Ya siperde büzülüp çömelecektim veya er kıyafetiyle ayakta duracaktım. Rütbesiz er de olsan ayakta durmanın tabii ki riski vardı. Ama düşman karşısında korkup çömelmektense askere moral vermek için ölümü göze almak gerekirdi. Bu nedenle Tevfik Fikret’in dediği gibi “kıran da olsa kır düş, eğilme fakat sakın” düşüncesi içinde hareket ettim ve eğilmedim, çömelmedim! Efendiler, siperde nasıl durulacağına sonuçta kumandan karar verir ve duruş şekli kumandanın karakterini ele verir. Lakin sizin tartıştığınız pozisyon için önce şu sorulara cevap bulmanız gerekir: Sizi böylesine korkutup çömelten düşman hangi devletin ordusudur? Bu siperin bulunduğu cephe Türk ordusunun girdiği hangi düşman toprağında açılmıştır? Duruş KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr Binlerce ağaç acımasızca kesiliyor... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Manisa ilinde, “ulusal park” kap- samõna alõnan bir dağ... Judo, karate gibi Uzakdoğu sporlarõnda, teknik bir gösteriyi oluş- turan kurallara bağ- lõ hareketler dizisi. 2/ Beyşehir Gö- lü’nde bir ada... Sevgide üstün tu- tulan. 3/ Kat kat çakõl ve kumdan oluşmuş yer kõvrõmõ... Ömer Sey- fettin’in bir öykü kitabõ. 4/ Yersiz söz ya da dav- ranõş... Çağdaş teknoloji- de kullanõlan bir tür õşõk kaynağõ. 5/ İçinde bulaşõk yõkanan musluk teknesi. 6/ Ateşli silahlarda mer- minin kapsülüne vurma- ya yarayan metal parça... Doku teli. 7/ Yönetim bakõmõndan bir tür bağõmsõzlõğõ olan büyük il... Bir nota. 8/ Hindistan’da kral ve impa- ratorlara verilen san... Burdur ilinde bir baraj. 9/ İçinde tek tohum bulunan ve olgunlaştõğõnda kendiliğinden açõl- mayan kuru meyve... Üç ya da dört kollu halat. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle büyük yerleşim merkezlerinin üzerinde top- lanan kirli hava... Yunan mitolojisinde evlilik tanrõçasõ. 2/ Hamurun, fõrõna verilmeden önce dinlenmesi için üze- rinde bekletildiği tahta... “Ordu Yardõmlaşma Kuru- mu”nun simgesi. 3/ İlkel benlik... Kadõnlarõn sokakta giy- dikleri, mantoya benzer bir üst giysisi. 4/ Söz, lakõrdõ... Bir motorun ya da makinenin dönme hõzõnõ ayarlamaya yarayan organ. 5/ Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. 6/ “Sövgü, küfür” anlamõnda argo sözcük... Yemekli eğ- lence. 7/ Yahudilikte çölde yaşadõğõna inanõlan şeytan... Japon lirik dramõ. 8/ Kuşbaşõ doğranmõş et... Mahkeme sonucunu gösteren belge. 9/ Paylama... “Giysi” anlamõnda argo sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C A M İ A L T I İ L İ N T İ S M K A N A L İ A C Y A L A M U K İ R A D E A R İ K E T T İ R A N D Ü Ş K E Ğ E D İ R İ L T A T O F P İ M N O 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle