19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2010 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU C M Y B Kuçuradi kimi ‘demokrasilerde’ yurttaşõn yerine cemaati koymayõ hedefleyen, insan haklarõnõ bu amaç için kullanan postmodern görüşlere dikkat çekiyor Yenibiraydõnlanmayaihtiyaçvar Dünyaca ünlü felsefe hocasõ Prof. Dr. İonna Kuçuradi’yle demokrasi kavramõ, insan haklarõ ve aydõnlanma konularõnõ konuşuyoruz. Bir de Maltepe Üniversitesi’nin hazõrlayõp gösterime sunduğu “İonna Kuçuradi belgeseli”ni İoanna Hoca’nõn söylediklerini hiç yorum yapmadan sizlere aktarõyorum: - “21. yüzyılın eşiğinde demokrasi kavramı ve sorunları” başlıklı bir makaleniz var. Orada “Platon’a göre demokrasi en az iyi olan siyasal düzendir. Çünkü demokrasinin bir sapması olan okhlokrasiye kolayca dönüşebilir. Böylece de en kötü siyasal düzen olan tiranlığa götürebilir” görüşünü savunuyorsunuz. Bu savınızı açar mısınız? İ.K. - Bu benim değil, Platon’un savõdõr. Doğruluk payõ da yüksek. Hitler de demokratik yoldan iktidara gelmişti. Bana sorarsanõz, bugün demokrasiyle ilgili en önemli sorun, “demokratikleşme” denilenin, ana amaç haline getirilmesi ve onda olmayan bir değerin ona atfedilmesidir. Demokrasi bir yönetim biçimidir; bir amaca doğru giderken izlenecek yolla ilgili bir kavramdõr. Dolayõsõyla bu amacõn ne olduğu ve değerinin ne olduğu çok önemli. Ayrõca, bu amaca ulaştõrabilecek demokrasinin nesnel ve öznel koşullarõnõ da bilmek çok önemli. Bugün “demokratikleşme”den çoğu zaman anlaşõlan, çok partili seçimlerin yapõlmasõdõr. Oysa çok partili seçimler demokrasinin yalnõzca biçimsel bir öğesi, “demokratikleşme”nin de yalnõzca biçimsel bir göstergesidir. Demokrasinin, önemli sapmalar göstermeden işleyebilmesi için, siyasal yönetimde amaç edinilenin insan haklarõnõn korunmasõ olmasõ gerekiyor. Bu da, bir ülkenin koşullarõnda herkesin insan haklarõnõn asgari ve gitgide yükselen bir düzeyde korunabilmesi için, belirli insan haklarõnõn nelerin yapõlmasõnõ gerektirdiği konusunda -en elverişli yolun ne olduğu konusunda- demokratik kararlarõn alõnmasõ demektir. Bu da, Aristoteles’in anladõğõ anlamda yurttaşlar gerektirdiğini, en azõndan hepimiz adõna karar alanlarõn böyle yurttaşlar olmalarõnõ, yani “sivil toplumun yönetimine düşünüp taşınarak ve eleştirel bir tutumla katılma gücüne sahip kişiler” olmalarõnõ ve bunu değer bilgisine ve insan haklarının bilgisine dayanarak yapabilen yurttaşlar/yöneticiler olmalarõnõ gerektirir. Devlet insan haklarına dayanmalıdır - Gelişmekte olan birçok ülkede iktidara sözüm ona demokratik yoldan gelebilmek için kimi siyasi partilerin, seçmenlerinin hoşuna giden ama insan haklarına, bu arada onlara oy verenlerin de insan haklarına zarar veren eylemlerden kaçınmadıklarını söylüyorsunuz. Örnekler verebilir misiniz? - Bunun tipik bir örneği 90’lõ yõllarda Cezayir’de yapõlan seçimlerdir. Cezayir’deki “demokratik” seçimlerden sonra yapõlan darbe karşõsõnda Batõ dünyasõnõn susmasõyla ilgili olarak Türkiye’de ve başka ülkelerde yapõlan protesto gösterilerinin temelindeki sorun, demokrasiyi çok partili seçimlere indirgemenin götürdüğü çõkmaza bir örnektir. Demokrasi siyasetin ana amacõ olarak görüldüğü takdirde, dünya ülkelerinin bugünkü koşullarõnda, er geç bir çõkmaza götürmesi, yani insan haklarõnõn işinbaşõnda göz ardõ edilmesi kaçõnõlmaz gibi görünüyor. - Devlet sadece iktidar sahiplerine ait bir varlık olarak kabul edilebilir mi? - Modern devlet onu yönetenlerin devleti, “devlet benim” diyenlerin devleti değildir. Ama hâlâ yurttaşlarõnõn devleti de değildir. Şu anda egemen olan devlet anlayõşõ, devleti kendi başõna bir varlõk olarak gören anlayõştõr. Bu anlayõşõn çeşitleri vardõr. Kimileri devletten uyruklarõnõ ezen, dolayõsõyla ortadan kaldõrõlmasõ gereken bir varlõk; kimileri, yurttaşlarõn yaptõklarõna karõşarak özgürlüklerini kõsõtlayan, dolayõsõyla “küçülmesi” gereken bir varlõk, kimileri de yurttaşlarõ bir baba gibi koruyan, onlara yapacaklarõnõ söyleyen bir varlõk anlõyor, ama devlet hep kendi başõna bir varlõk olarak anlaşõlõyor. Oysa devlet bir res publica, kamusal bir kurumdur. Her devlet bütün yurttaşlarõnõn ve her bir yurttaşõn devletidir. Yaygõn devlet anlayõşõnõ önce kafalarõmõzda değiştirmemiz gerekir. Devletin en temel varlõk nedeni, bugünkü dilimizle söylersek, insan haklarõnõ korumak olsa gerek. Devlet dediğimiz insansal-hukuksal kurum, insan haklarõna dayanmalõdõr. - İnsan haklarına dayalı devlet anlayışı nasıl olur? - Bildiğiniz gibi bugün, devletlerin çoğunun anayasalarõnda insan haklarõ yer alõyor, devletler insan haklarõna saygõlõ olduğunu ifade ediyor ve anayasalarda tek tek haklarõnõn adlarõ sayõlõyor. Ne var ki, çeşitli devletlerde, devletin örgütlenmesinde bu haklar çoğu zaman yansõmõyor, onlarõ koruyacak kurumlarõn birçoğu oluşturulmuyor, oluşturulduğu zaman da pek işletilmiyor, çok defa ise bu kurumlar kuruluş amaçlarõ gözden kaçõrõlarak işletiliyor. Devletin insan haklarõna dayanmasõ; çõkarõlan bütün yasalarõn, söz konusu ülkelerin koşullarõnda bütün yurttaşlarõn insan haklarõ için yaratabileceği, önceden görülebilir sonuçlarõn hesaba katõlarak çõkarõlmasõ ve söz konusu ülkenin koşullarõnda insan haklarõnõn korunmasõ için gerekli kurumlarõn oluşturulmasõ demektir. Ayrõca, başta kamu görevlilerinin, devletin ana varlõk nedeninin insan haklarõnõ korumak olduğunu, dolayõsõyla kamu görevinin yani kendi işlerinin, içinde bulunulan koşullarda insan haklarõnõ koruyacak şekilde kararlar almalarõ ve gerçekleştirmeleri olduğunun farkõnda olmalarõ demektir. İşte bunun için en başta kamu görevlilerinin etik ve insan haklarõ eğitimi gerekli. Kõsaca söylersem; insan haklarõna dayalõ devlet, hukukun oluşturulmasõnda ve kamunun yönetiminde çõkarlarõn ve niteliğine bakõlmaksõzõn kültürel anlayõşlarõn/normlarõn değil, insan haklarõnõn belirleyici olduğu devlettir. Böyle bir devletin iki ana işlevi olabilir; yurttaşlarõ yurttaşlara karşõ korumak, yani yurttaşlararasõ ilişkileri insan haklarõnõn getirdiği talepleri hesaba katarak düzenlemek ve kamuyu, bütün yurttaşlarõn temel haklarla ilgili ihtiyaçlarõnõ eşitçe karşõlama olanağõnõ sağlayacak şekilde yönetmektir. Temel özgürlükler adõna insan haklarõna zarar verilebiliyor - Aydınlanma nedir? - “Aydınlanma nedir” sorusu 18. yüzyõldan beri tartõşõlan bir konudur. Kant’õn bu konuda önemli bir yazõsõ var. Bu yazõ, o sõralarda bir gazetenin, dönemin bazõ filozof ve düşünürlerine sorduğu bu soruya, Kant’õn cevabõndan oluşuyor. Aşağõ yukarõ şöyle diyor Kant: Aydınlanma, insanın kendi kabahati sonucu ortaya çıkan ergin olmama durumunu aşmasıdır. Ergin olmama, kişinin kendi anlama yeteneğini başkasının yol göstericiliği olmadan kullanamaması demektir. Kendi kabahati olması da, bu ergin olmamanın, anlama yeteneğinin eksikliğinden değil, başkasının yol göstericiliği olmadan bu yeteneği kullanma kararlılığı ve cesareti eksikliğinden kaynaklanması demektir. Bu tanõmda önemli olan, aydõnlanmanõn, çoğu zaman yapõldõğõ gibi bir dünya görüşü olarak görülmemesi, kişilerin düşünsel yeteneklerinin geliştirilmesiyle ilgili bir durum olarak görülmesidir: Kişilerin, kafalarõna sokulanla değil, kendi adlarõna yargõda bulunabilmeleri durumu. Ne var ki, böyle bir duruma gelebilmek için belirli bir eğitim gerekli; kişilerin, olaylar, durumlar hakkõnda doğru yargõda bulunabilmeleri için, ayaklarõnõ basabilecekleri değer bilgisi -kültürel değer yargõlarõ değil, felsefi değer bilgisi-, kamusal, siyasal işler söz konusu olunca da insan hakları bilgisi gerekli. Ayrõca bu bilginin nasıl kullanõlabileceğine ilişkin bilgi de gerekli. Bugün insan haklarõnõn korunmasõ için bir şeyler yapmak isteyen insanlar gitgide çoğalõyor. Ama değerler ve insan haklarõ konusunda şaşõrtõcõ bir bilgisizlik görüyorum. Bu nedenle insan haklarõ, özellikle temel özgürlükler adõna insan haklarõna zarar verilebiliyor. Bu bilgisizliğin en önemli örneklerinden biri “ifade özgürlüğü” denilen özgürlüğü anlama biçimidir. Başka bir örnek de çok partili seçimlere indirgenen demokrasinin, devleti oluşturucu birimini değiştirmek isteyen, yani yurttaşõn yerine cemaati -bu ister etnik, ister kültürel, ister dinsel cemaat olsun- koymayõ hedefleyen ve insan haklarõnõ bu amaç için kullanan postmodern görüşlerdir. Yeni bir aydõnlanmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Demokraside haklarõnkorunmasõnda uzlaşõnasõlolacak? - Aynı makalenizde, “Anayasa Mahkemesi bir partiyi kapattığında bir gazete birinci sayfasında, ‘Demokrasi yenildi’ manşeti atmıştı. Bu manşetin dayandığı demokrasi anlayışını biraz açığa çıkarmayı denemek yararlı olur” diye yazdınız. Şimdi bu denemeyi yapalım mı? - Bu manşetin dayandõğõ demokrasi anlayõşõ, “çoğunluğun dediği doğrudur/ çoğunluğun dediği olur” anlayõşõdõr. Bu anlayõşõn arkasõnda, demokrasiye ilişkin bazõ doğru ve bazõ çok problematik kabuller var gibi görünüyor. Örneğin demokrasinin bir devlet biçimi olduğu ve çok partili demokrasinin en iyi yönetim biçimi olduğu; devletin nasõl düzenleneceğine - hangi görüşler, ilkeler, normlar veya anlayõşlarla oluşturulacağõna- karar verenlerin özgür insanlar olan yurttaşlarõ olduğunu; bütün görüşlerin ve normlarõn postmodernizmin iddia ettiği gibi eşdeğer olduğu, dolayõsõyla bir devlette bir parti olarak kendini örgütleyen bütün görüşlerin, niteliklerine bakõlmaksõzõn, devletin örgütlenmesini etkilemede eşit haklara sahip olduğu ve bunlar gibi kabullerdir. “Demokrasi bir uzlaşmalar rejimidir” düşüncesinin de temelinde bu anlayõş vardõr. Ne var ki uzlaşma çatõşan taraflarõn çõkarlarõnõn korunmasõnda söz konusudur. Haklarõn korunmasõnda uzlaşmak söz konusu mudur acaba? P O R T R E Prof. Dr. İOANNA KUÇURADİ İstanbul, 1936 doğumlu. Ortaöğrenimini Zapyon Kõz Lisesi, yükseköğrenimini İÜ Felsefe Bölümü’nde yaptõ. 1965’te doktora derecesini aldõktan sonra 1965-68 arasõ Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yaptõ. 1970’te doçent, 1978’de profesör oldu. 1968’de Hacettepe Üniversitesi’ne atandõ. 1969’da bu üniversitede kurulan Felsefe Bölümü’nün kuruluşundan 2003’e kadar başkanlõğõnõ yürüttü. 1997’de kurulan İnsan Haklarõ ve Felsefe Uygulama ve Araştõrma Merkezi’nin Mart 2005’e kadar müdürlüğünü yaptõ. 2006’da Maltepe Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne atandõ. Aynõ üniversitenin İnsan Haklarõ Araştõrma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yapõyor. 1998’den beri UNESCO Felsefe Kürsüsü’nün sahibi. Türkiye Felsefe Kurumu’nun 1979’daki kuruluşundan beri başkanõ. Pek çok ödül sahibi. Pek çok uluslararasõ felsefe kurumunun üyesi. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Yaşamınızdan kesitleri içeren film Maltepe Üniversitesi’nde gösterildi. Bu filmi yapma fikri nasıl doğdu? Filmin içeriğinden biraz söz eder misiniz? - Benimle ilgili yapõlan ve sonuçlandõrõlan ikinci belgesel olan bu filmi yapma fikrinin nasõl doğduğunu bilmiyorum. Bu konuyu ilk olarak, o sõralarda Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanõ ve üniversitemizin rektör yardõmcõsõ olan Prof. Dr. Şahin Karasar bana açtõ, üniversitemizin benimle ilgili bir belgesel yapmak istediğini söyledi ve kabul edip etmeyeceğimi sordu. Filmin danõşmanlõğõnõ değerli meslektaşõm ve arkadaşõm Prof. Dr. Betül Çotuksöken yaptõ. Filmin yönetmeni de Yard. Doç. Dr. Oktay Yalın’dõr. Oktay Bey yaklaşõk iki yõl boyunca severek ve özenerek yaptõ bu filmi. Candan çalõşan bir ekibi de vardõ. Filmin kurgulanmasõna da, yaşamõmõn üzerinde durulan kesitlerinin seçilmesine de karõşmadõm. Sadece destek oldum. Film, Oktay Bey’in filmidir. Oktay Bey bu filmi dört bölümde geliştirdi. İlki İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum ve asistanlõk yaptõğõm yõllarla ilgilidir. Örneğin 147 olayõna önemli bir yer veriyor. İkinci bölümde, ilk eserlerimi vermeye başladõğõm yõllar ve Hacettepe yõllarõmõn bir kõsmõ üzerinde duruluyor. Üçüncü bölümde 1980 yõlõnda başlayan insan haklarõ ve eğitimiyle ilgili yaptõklarõmdan örnekler var. Dördüncü bölümde ise, ülkemizde felsefenin kurumlaşmasõ için yaptõğõm çalõşmalardan, Uluslararasõ Felsefe Kuruluşlarõ Federasyonu’nda genel sekreter ve başkanken felsefenin dünyada gelişmesine ve dört duvar dõşõna çõkmasõ için yaptõklarõmdan örnekler veriliyor ve felsefenin dünya problemlerinin çözümüne yapabileceği katkõlarla ilgili görüşlerim yer alõyor. Bunlar hakkõnda, yurtiçinden ve yurtdõşõndan meslektaşlarõmõn ve dostlarõmõn söylediklerini de içeriyor. Çok partili seçimler demokrasinin yalnõzca biçimsel bir öğesi, demokratikleşmenin de yalnõzca biçimsel bir göstergesidir. Demokrasi siyasetin ana amacõ olarak görülürse, dünya ülkelerinin bugünkü koşullarõnda er geç bir çõkmaza götürmesi, yani insan haklarõnõn işin başõnda göz ardõ edilmesi kaçõnõlmaz gibi görünüyor. D Ö R T B Ö L Ü M L Ü K İ O N N A K U Ç U R A D İ B E L G E S E L İ [email protected] CMYB C M Y B Özlem ile Bülent hayatlarını birleştirdiler. Mutluluklar dileriz. TÜRKAY - ERKAN AİLELERİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle