19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2010 PAZAR 20 SPOR Vuvuzelanın futbolla dansı Tam 12 gün vardõ açõlõş maçõna. Dünya Kupasõ’nõn renkleri, sevgili partnerim Ömer (Denizer) ile Johannesburg’a indiğimiz anda karşõlamõştõ bizi. Hem Afrika’da hem futbolun en büyük turnuvasõnda bulunma heyecanõ sarmõştõ ikimizi de. Üstelik, Emirates ile Dubai’den sonraki uçuş bölümünde, Abidin Dino’nun, 1966 finallerini anlatan Goal filmini izlemiş, futbola iyice õsõnmõştõk. Vuvuzela ile o gün tanõştõk. Havaalanõnda duyduğumuz gürültülü ritim, 35 gün boyunca gitmedi kulaklarõmõzdan. Önce Mandela Meydanõ’nõ gördük. Sony’nin üçboyutlu gösteriler için bütün meydana tecavüz eden çirkin çadõrõna rağmen Johannesburg’da, kupa coşkusunun merkeziydi. 500 bini aşkõn konuk beklentisi, bu sayõnõn yarõsõna bile ulaşamamõştõ. Taksiciler, mağazacõlar, işlerinin arttõğõnõ ama beklentilerin çok altõnda kaldõğõnõ anlatõyordu. Beyaz zihinli siyahlar Tuhaf bir ülke Güney Afrika; her şey var, var olanlardan çokça var, paylaşõm yok. ‘94’te Mandela ile başlayan siyahi iktidar süreci, artõk B.E.E (Black Economic Empowerment) diye anõlan Siyah Ekonomik Güçlenme/Güçbirliği olarak çõkõyor karşõnõza. Şirket kuruyorsunuz, beyazsanõz; hükümet, zorunlu olarak siyah bir ortak veriyor size. Bu durum, uçurumu gidermemiş, yeni bir sõnõf türetmiş sadece. Kimi konuştuklarõmõz, “Beyaz zihinli siyahlar yönetiyor bizi” diyordu. Sonra maçlar başladõ, bizim hareketimiz de arttõ. Açõlõş maçõnda, Mandela Meydanõ’nda, yüzlerce değişik formalõ taraftarla birlikteydik. Sarõ formayõ sõrtõna geçiren, eline vuvuzelayõ kapan Güney Afrikalõlar kendini sokağa atõyordu. Siyahlar, “bizim çocuklar” anlamõna gelen “Bafana Bafana”, beyazlar, “Güney Afrika” diye bağõrõyorlardõ. Invictus filminde de vurgulandõğõ gibi ülkenin ana sporu rugby. Mandela, iki rengi, rugby maçlarõnda birleştirmeyi düşlüyordu. Dünya Kupasõ da bunu başardõ. Ama ayrõlõklarõ unutturmadan. Ev sahibi olacaklarõ açõklandõğõ gün başlayan güvenlik endişeleri, kupa boyunca sürdü. Otel odalarõnda soyulan gazeteciler, ulusal takõmlar, medyaya yansõmayan sayõsõz hõrsõzlõk olayõ endişenin yersiz olmadõğõnõn kanõtõydõ. Güvenli mahallelerinde, elektrikli tellerle çevrili evlerinde yaşayan beyazlar, ülke gerçeğinin bir bölümü. Varoşlarda, Swaziland yolundaki küçük kasaba ve köylerde rastladõğõm teneke evlerdeki yaşam da resmin diğer parçasõ. Ülke, altõn ve elmas madenleri serpiştirilmiş, 1.5 milyon metrekarelik dev bir hayvanat bahçesi gibi. Doğal ortamlarõnda yaşayan, koruma altõna alõnmõş hayvanlarõ, tarihlerini gururla anlatan Zulularõ, İngilizlerin mirasõ Hint kökenli vatandaşlarõyla müthiş bir karma... Avrupa, Uzakdoğu ve Güney Amerika’dan konuklarõ, bu karõşõma eklendi, maçlar başladõ. Ömer ile Durban’da Hint Okyanusu kõyõsõnda, kumsaldaki ‘fanzone’da 50 bin kişiyle birlikte Almanya-Avustralya (4-0) maçõnõ izledik. ABD-İngiltere karşõlaşmasõ için gittiğimiz Rustenburg’da, stadõn üzerinde, aynõ anda 6 helikopter gördük. 2’si TV, 4’ü ordu aracõydõ. Pretoria’daki İspanya-Meksika maçõna, ülkenin en uzun kent içi caddesini geçerek ulaştõk. Kentin simgesi, mor jakarandalar, eylülde açõyormuş ama her yer taraftarlarõn rengârenk õşõltõsõyla canlanmõştõ. Futbolun eli, kara kõtanõn büyük ülkesine değmişti. Ancak stat çevreleri ve belli merkezi alanlar dõşõnda, reklam panolarõ bile kupayõ taşõmõyordu. Dünya Kupasõ başka bir ülkede gibiydi. Statlarda, on binlerce vuvuzelalõ taraftar, şarkõlar, şenlik, sabah õssõz sokaklarda, anlamsõz boşluklar. Bu, var/yok, siyah/beyaz, varsõl/yoksul bütünlüğü içinde, her ulustan taraftar görüntüleriyle õsõndõk her akşam. Adeta yarõş halindeydiler; yüzlerde boyalar, formalar, bayraklar ve akla gelmedik aksesuvarlarõyla... Rakip takõm tanõmaksõzõn birlikte eğlenmek ve her güzellikle fotoğraf çektirmek derdindeydiler. Bu anlayõşa vurulduk. Türk olduğumuzu duyunca söze, “Takımınız nerede” sorusuyla başlayanlar, bizim gibi Türkiye’nin kupaya neler katabileceğini anlattõlar hep. Biz de binlerce Türk seyircinin, Afrika’daki resmini sorguladõk; “Acaba nasıl olurdu” diyerek. Davran Afrika, tren yola çıktı 16 Haziran’da, Soweto’daki öğrenci katliamõnõn anma gününde de oradaydõm. Hem devlet, hem õrk olarak çektikleri acõlarõ unutmuyorlar. Her şarkõlarõnda, melodilerinde bunu hissedebilirsiniz. ‘Shosholoza’ diye, dillerinden düşmeyen şarkõlarõ, “Davran Afrika, tren yola çıktı Rodezya’dan” diyor... Bir özgürlük şarkõsõ, “En güneyden en kuzeye geliyor tren” diyor, ancak bu şarkõda bile ‘özgürlük’ sözcüğü geçmiyor. Müthiş bir inançla söyledikleri bir umut şarkõsõnda dahi özgürlük sözünü gizleme zorunluluğu hissederek süren bir yaşam. Öte yandan Zulu köyünde, gururla anlattõklarõ tarihlerini, turistik bir meta olarak sunmalarõ da insanõn içini burkuyor. Futbola gelince, yarõfinalde üç Avrupa takõmõ görmek, tek Güney Amerikalõnõn, beklentilerin uzağõndaki Uruguay olmasõ çok şey anlatõyor. ABD, Gana, Japonya, Güney Kore gibi dünya futbolunda pek yeri olmayan takõmlarõn bile, müthiş bir fizik gücü sergiledikleri, total futbol anlayõşõnõn Hollanda sõnõrlarõnõ aştõğõ bir turnuva oldu. Yõldõzlara yaslanmak çözüm getirmedi Afrika’da. Portekiz, Arjantin, Brezilya, İtalya, Fransa ve İngiltere, yõldõzlar/takõm uyumu bütünlüğünü kuramadõ. Almanya, Mesut dõşõnda, yaratõcõ değer üretemeden yarõfinal oynadõ. İspanya finale yakõştõ. Hollanda, en büyük sürprizdir bence. İki söz de hakemler ile topa. Kaleci katili toplarõ ben sevdim. Bariz golü vermeyecek kadar hatalar yapan hakemlere, “Hatasız olamazlar” diyerek yaklaşõlmasõnõ da. Tribünler, stat çevreleri ve taraftar alanlarõndaki görüntüleri unutamayacağõm. Mandela Meydanõ’nda Şenes Erzik, Altobelli, John Barnes, M. Laudrup, Muhsin Ertuğral ve onlarca futbolsever dostumla yaptõğõm sohbetleri de… Yõldõzlarõn sõradanlaşõp, tribünlerin coştuğu 2010 Afrika Dünya Kupasõ geçer not aldõ AFRİKA MEKTUBU FATİH KUŞÇU İspanyol taraftarlar, ağızlarında vuvuzela Almanya galibiyetini ve finali kutluyor. Kupanın bir numaralı yıldızı Maradona ve ‘Tanrı’nın Eli’ golü hâlâ gönüllerinde. Skorbordda, ‘o’ gol, Maradona, Tevez ile konuş- mayı bırakıp, mağrur bir bakışla golünü izliyor. İlk dünya şampiyonluğunu bekleyen İspanya, sadece bahisçileri üzüyor. Tur kutlamalarını polis zoruyla sona erdiren Arjantinliler, finali göremeden döndüler. Muhsin Ertuğral ve TRT Spor Müdü- rü Yalçın Çetin sevgi yumağı içinde. Eczane vitrininde bir top, onlar da Tür- kiye’yi finallerde görmeyi bekliyorlardı. ‘82 Dünya Kupası’nı kaldıran Altobelli ve ‘88 Avrupa Şampiyonu M.Laudrup ile Mandela Meydanı. Fotoğraflar:ÖMERDENİZER GÖRÜŞ METİN TÜKENMEZ KISA...KISA... Finalde Kuşaklar Çatışması Finalde dünyanın en iyi futbol takımına sahip iki ülkesi mi karşı karşıya geliyor, bu tartışılabilir, ama tartışılmayacak bir gerçek var ki o da Dünya Kupası’na en çok hasret iki ülke final oynayacak. Bir başka gerçek ise, Hollanda’nın geçmişten bugüne başarılarını 10’ar yıllık planlamalarla yetiştirdiği kuşaklara bağlaması, İspanya’nın ise Hollanda kadar bilinçli olmasa da kendiliğinden başarılı bir kuşak yakalamasıdır. İşte bu nedenle olsa gerek İspanya tuttuğunu bırakmak istemiyor. Almanya’dan sonra Avrupa şampiyonluğunun arkasından gelen Dünya Kupası’nı kazanan ikinci takım olmak istiyor. Daha önce Fransa da kazandı diye düşünenleriniz olabilir, ama Fransa önce dünya şampiyonu (1998), arkasından da Avrupa şampiyonu (2000) olmuştu. Almanya ise 1972’de Avrupa şampiyonu 1974’te ise 2010’un finalisti Hollanda’yı yenerek 2. kez dünya şampiyonluğuna ulaşmıştı. İspanya hem Dünya Kupası’na duyduğu özlem hem de son Avrupa şampiyonu olmanın özgüveninin verdiği motivasyonla mücadele edecek. Matadorlar bu finali kaybederse bir daha böyle bir kuşağı uzun süre yakalayamayacağını biliyor. Bugüne kadar sadece 1950’de dördüncü olmuş bir ülkenin bu fırsatı kaçırmak istemeyeceği açıktır. Artık açık olmaktan da öte netleşen bir gerçek de çağın futbolunun orta alanda doğup yine bu alanda öldüğüdür. İspanya’nın orta alanı doğal yeteneklerin sistemli oyunla kusursuzlaştığı bir düzeni dünya futbolunun beğenisine sunmakta… Bu turnuvada bir maç cezalı duruma düşen Müller’in yerini dolduramayan Almanya da dahil olmak üzere hiçbir ülke orta alan oyuncularını İspanya kadar atakta ve savunmada kullanmadı. Özellikle Almanya karşısında atağa çıktıklarında en az üç orta alan oyuncusu tek santrfor David Villa’nın yanında bitiverdi, top kaybedildiği anda ise topla kendi kalelerinin arasında en az 7 kişi oldular. Almanya’yı alt etmenin en kestirme yolunun sistemli ve becerili olmaktan geçtiğini biliyordu “Yeniköy kasabı” diye alay ettiğimiz Del Bosque. Kuşaklara dayalı bir futbol politikasının sahibi Hollanda, en iyi kuşağını 70’li yıllarda yetiştirdi. O kuşak 1974 ve 1978 Dünya Kupası finallerini oynadı, iki finali de dramatik bir şekilde kaybetti. Öylesine güzel oynadılar ki “Total Futbol” anlayışını dünya literatürüne armağan ettiler. Üçüncü Dünya Kupası finalinde o görkemli takım yok belki ama oyunun içine Almanya benzeri özel taktikler serpiştirebilen ve sistemli oyunda Robben, Sneijder gibi yıldızları parlatan, gerektiğinde tek başına savaşan, duran top taktiklerinin zeki adamı, rakip savunma arasına sızma yaparak değişik arayışlar içine giren Kuyt türü özel adamları var Hollanda’nın. Bu final için herhangi bir tahminde bulunup ahtapot Paul’ün ününe gölge düşürmek istemem. Bu işi bizim yerli ahtapotlar da yeterince yapıyor zaten. Ama şansların eşit olduğunu söyleyebilirim. İki ülkenin geçmişten bu yana dünya futboluna kattıklarını toplayıp çıkardığımda ise gönlüm Hollanda’nın dünya şampiyonu olmasını istiyor. İspanyol işadamlarõ falcõ ahtapot Paul’u satõn almak için harekete geçti. Paul için 30 bin Avro teklif sunan işadamlarõ ünlü ahtapotu İspanya’da sergilemek istiyor. 14 bin nüfuslu Carballino kentinde yaşayan işadamlarõ Paul’u yemeyeceklerini söylerken “Ahtapotu yine tahminlerde kullanmak istiyoruz. Loto ve spor maçlarõnõn tahminlerini yaptõrmak istiyoruz” diye konuştu. İtalya Ulusal Takımı kaptanı Fabio Cannavaro Dünya Kupası’nı podyuma taşıyacak. FIFA Başkanı Sepp Blatter, son Dünya Şampiyonu İtalya’nın ünlü futbolcusu Cannavaro’nun kupayı Nelson Mandela’nın da katılacağı seramonide taşıyacağını açıkladı. İspanya Futbol Federasyonu bugünkü final için futbolcularõn ailelerini karşõlaşmaya davet etti. Endonezya’da dün Dünya Kupası nedeniyle çıkan kavgada 1 kişi ölürken 2 kişi de yaralandı. Hollanda’da final maçõ nedeniyle büyük meydan ve kamuya açõk alanlarda içki yasağõ ilan edildi. FIFA Hakem Komisyonu turnuva süresince hakem kararlarının yüzde 96’sının doğru olduğunu açıkladı. Afrika’da Avrupa finaliSpor Servisi - Güney Afrika’da bir aydõr süren Dünya Kupasõ heyecanõ, bugünkü Hollanda-İspanya maçõyla sona eriyor. Zorlu final mücadelesini İngiliz hakem Howard Webb yönetecek. Webb, aynõ yõl hem Şampiyonlar Ligi hem de Dünya Kupasõ finalini yöneten ilk hakem olacak. Johannesburg’daki Soccer City Stadõ’nda saat 21.30’da başlayacak olan karşõlaşma TRT 1’den naklen yayõmlanacak. İspanya final mücadelesini kazanmasõ halinde tarihinde ilk kez bu başarõyõ elde edecek. 1974’te Batõ Almanya’ya, 1978’de de Arjantin’e kaybeden Hollanda ise 3. kez finalde boy gösterecek. Portakallar bu kez zafere ulaşarak tarihindeki ilk Dünya Kupasõ şampiyonluğunu kazanmak istiyor. Hollanda ile İspanya Dünya Kupasõ için karşõ karşõya HIDDINK’TEN PORTAKALA ÖVGÜ Hollanda Ulusal Takõmõ’nõn eski teknik direktörü, Türkiye’nin yeni çalõştõrõcõsõ Guus Hiddink finale kalan Portakallarõ övdü. “Hollanda Almanya’nın eski futbol tarzında oynuyor. Sergiledikleri futbol belki göze hoş gelmiyor ama finale kadar yükselmiş bir takım var ortada. Realite her zaman güzel futbolu yenmiştir” diyen Hiddink, 1998 Dünya Kupasõ’nda Portakallarõ yarõfinale taşõmõştõ. HOLLANDA Stekelenburg van der Wiel Heitinga Mathijsen van Bronckhorst Kuyt De Jong van Bommel Sneijder Robben van Persie İSPANYA Casillas Ramos Pique Puyol Capdevila Busquets Xavi Xabi Alonso Iniesta Pedro Villa BİR ZULU KÖYÜ STAT: Soccer City. SAAT: 21.30 HAKEM: Howard Webb. YAYIN: TRT 1 Sneijder D.Villa Uruguay’õ çekişmeli maçta devirerek dünya 3.’sü oldu Bu onur Almanya’nõn PORT ELIZABETH - 2010 Dünya Kupasõ’nda Almanya, Uruguay’õ çekişmeli geçen mücadelede 3-2 yenerek üçüncü oldu. URUGUAY: 2 - ALMANYA: 3 STAT: Nelson Mandela HAKEMLER: B.Archundia (7), H.Vergara (7), M.Torrentera (7) URUGUAY: Muslera (4), Fucile (4), Lugano (6), Godin (4), Caceres (6), M.Pereira (5), Perez (4) (dk. 77 Gargano), A.Rios (5), Cavani (7) (dk. 88 Abreu), Suarez (7), Forlan (8) ALMANYA: Butt (6), Boateng (7), Friedrich (6), Mertesacker (7), Aogo (6), Müller (8), Khedira (8), Schweinsteiger (7), Jansen (8) (dk. 81 Kroos), Mesut (8) (dk. 91 Serdar), Cacau (6) (dk. 73 Kiebling 4) GOLLER: Dk. 19 Müller, dk. 28 Cavani, dk. 51 Forlan, dk. 56 Jansen, dk. 82 Khedira
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle