19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B ANTALYA (Cumhuriyet)- Nâ- zım Hikmet, ölümsüzlüğünün 47. yõlõnda Antalya’da çeşitli etkinlik- lerle anõldõ. Önce Antalya Büyük- şehir Belediyesi’nin, heykeltõraş Mehmet Aksoy‘a yaptõrdõğõ “Nâ- zım Hikmet Hapiste“ adlõ heyke- linin açõlõşõ yapõldõ ardõndan da Fa- zıl Say‘õn bestelediği “Nâzım Hik- met Oratoryosu“ Konyaaltõ Açõk- hava Tiyatrosu’nda sahnelendi. Nâzõm Hikmet’in heykelini ya- pan, bir benzer çalõşmasõ da Kü- ba’da bulunan Mehmet Aksoy, hey- kelde, duvarlarõn özgürlüklere sõnõr çizemeyeceğini vurguladõ. Heyke- lin kaidesinde, ünlü şairin “Kuva- yi Milliye Destanı”nõn son bölü- münden dizeleri, “Elleriniz ve Ya- lana Dair”, “Türkiye İşçi Sınıfına Selam”, “Kerem Gibi” şiirleri bu- lunuyor. “Nâzım Hikmet Hapiste“ heykeli düzenlenen bir törenle Ka- raalioğlu Parkõ girişine kaidesiyle birlikte yerleştirildi. Törende, Bü- yükşehir Belediye Başkanõ Musta- fa Akaydın, Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ Başkanõ Rutkay Aziz ve heykeltõraş Mehmet Ak- soy’a teşekkür plaketi sundu. Heykel açõlõşõnõn ardõndan, Fazõl Say’õn bestelediği “Nâzım Hik- met Oratoryosu”, Konyaaltõ Açõk- hava Tiyatrosu’nda seslendirildi. 70 dakika süren konser, Konyaaltõ Açõkhava Tiyatrosu’nu dolduran yaklaşõk 5 bin kişi tarafõndan so- luksuz izlendi ve konser bitiminde sanatçõlar dakikalarca ayakta al- kõşlandõ. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vakfõ tarafõndan düzenlenen gece- de verilen konserde, Fazıl Say’a, Şef İbrahim Yazıcı yönetiminde- ki 200 kişilik Antalya Devlet Sen- foni Orkestrasõ ve Ankara Devlet Çoksesli Korosu eşlik etti. Genco Erkal’õn Nâzõm Hikmet şiirlerini okuduğu gecede, vokalde Sertab Erener, Güvenç Dağüstün, blok flütte İrem Alpay, Glockenspi- el’de Elif Ceren Fitoz ve çocuk so- list Kansu Tanca da sahnede yer al- dõ. Geceye katõlanlar arasõnda Tarık Akan, Arif Sağ, Hıfzı Topuz ile CHP MYK üyesi Berhan Şimşek de bulunuyordu. Nâzõm Hikmet’le son görüşme- lerinin üzerinden 48 yõl geçtiğine işaret eden Topuz, “Size Nâzım’ın mesajını iletmek istiyorum. O umudunu bir an bile yitirmediğini söylüyor ve şöyle diyor… Faşizme geçit yok. Yaşasın dünya halkla- rı, yaşasın devrimler ve barış… İşte Nâzım’ın mesajı budur” de- di. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanõ Akaydõn ise gece için sa- natçõlara teşekkür ederek, “Bu gü- zel insanlar, Cumhuriyetin ilke- lerine, değerlerine daha bir tutku ile sarılmamızı sağlıyorlar” dedi. CEREN ÇIPLAK Mehmet Aksoy’un Antalya Bü- yükşehir Belediyesi’nin girişimiyle Antalya’ya kazandõrdõğõ ilk “Nâzım” heykeli, “Nâzım Hikmet Hapiste” adõnõ taşõyor. Aksoy, bu heykelden önce, aynõ adõ taşõyan ve Nâzõm Hik- met Kültür ve Sanat Vakfõ’nca Kü- ba’ya armağan edilen bir Nâzõm heykeline daha imza atmõştõ. Şiirlerle uzanan 20 metre uzunluğundaki “Nâzım Hikmet Mendireği” de yakõn dönemde yapmak istediği bir başka “Nâzım” projesi. Tarık Akan’õn yönettiği “Mehmet Aksoy: Zamana Tanıklık Eden Bir Işık Avcısı” adlõ belgeselin geliri ise Nâzõm Hikmet Kültür ve Sanat Vak- fõ’na bağõşlanacak. Mehmet Aksoy, bugüne kadarki Nâzõm heykelleri serüvenini anlattõ. - “Nâzım Hikmet Hapiste” hey- kelinizde nasıl bir ana fikirden yo- la çıktınız? İki Nâzõm heykelinde de anafikir özgürlük. Fikirlerin hapiste tutula- mayacağõnõ, ne hapishane duvarõnõn ne de demir parmaklõklarõn şairin öz- gürlüğüne engel olamayacağõnõ gös- termek istedim. İçerik aynõ olsa da iki farklõ kompozisyon, biçim ve vur- gu farklarõ var. Bu heykelde ‘duvar’ fikri daha baskõn. Bu kocaman du- vara bir de onu aşan bir şiir bandõ eş- lik ediyor. - Şiir bandında Nâzım şiirlerin- den bölümler görüyoruz... Nâzõm’õn imajlarõ, metaforlarõ, şiiri bana hep ilham verdi. İçeriğin biçimi, biçimin içeriği etkilemesi me- selesini Nâzõm’dan öğrendim. Bu ça- lõşmamda yol gösteren “Mesele esir düşmekte değil/ Teslim olma- makta bütün mesele” dizelerinin ol- duğu şiirin tamamõ yer alõyor. - 70’li yıllarda da Nâzım heykeli yaptınız, zorluklar yaşadınız mı o süreçte? Evet, bu üçüncü Nâzõm heykelim. O zamanlar Berlin’de yaptõğõm hey- keli Türkiye’ye getirirken sõnõrda tu- tuklanmõştõk. 12 Eylül’de de hey- kelleri Türkiye’den kaçõrdõm. - Türkiye’de özellikle açıkhava heykellerine uygulanan sansür ve tahrip üzerine neler söylersiniz? Bu tür olaylarõn çoğu ‘heykel ca- hilliği’ yüzünden oluyor. Heykel sosyal hayatõmõza hâlâ girmedi. Parklarda, bahçelerde sanatsal değer taşõyan heykellerimiz çok az, daha çok sembolik heykeller var. Heyke- lin bir anlatõm dili olduğunu, bir form üzerinden bir şey anlattõğõnõ hâlâ an- lamadõk. Heykel dünyada önde ge- len sanatlardan biridir ama bizde ko- leksiyonerler, galericiler bile bu bi- linçte değil. SELAM OLSUN ÜLKÜ TAMER Sessiz... ama Etkili Şu sıralarda hep sokaklardayız. Her gün mitingler, protesto eylemleri... Elbette olacak bunlar. Bir şeye karşı çıkıyorsanız, bunu belirtmek doğal hakkınız. Tek sakıncası, artık kanıksanması, etkisini gittikçe yitirmesi... Ansızın coşkuya kapılıp bağırıp çağırmak, yakıp yıkmak mı, yoksa yaratıcı gücünüzü kullanarak değişik, vurucu bir protesto eyleminde bulunmak mı daha etkili? Yakın tarihten üç protesto eylemi geliyor aklıma. Onları aktarayım, kararı siz verin. İkinci Dünya Savaşı. Nazizmin Avrupa’yı kasıp kavurduğu dönem. Norveç. Ülkenin en ünlü yazarı Knut Hamsun, herkesin taparcasına sevdiği bir kişi. Ama işgal sırasında Almanların yanında yer almış. Bunun üzerine Norveçliler ne yapmışlar dersiniz? Sokaklara dökülüp yazarın kuklasını mı yakmışlar? Evinde Hamsun’un kitabı olan kim varsa, almış o kitabı eline, yazarın evine gitmiş. Kitabı sessizce kapının önüne bırakmış. Ülkenin her yanından, kar altında, arabalarla, otobüslerle, trenlerle insanlar akmış. Ellerinde kitaplar. O kitapları evin önüne bırakıp sessizce kentlerine dönmüşler. Kısa sürede dev bir kitap yığını oluşmuş. Hamsun evinden çıkamamış artık. Bir süre sonra da ölmüş. Bundan güzel, bundan vurucu bir protesto eylemi olabilir mi? ABD’de soğuk savaş yılları. Amerika’ya Karşı Çalışmaları Araştırma Komitesi, aydınlara, düşünen kafalara savaş açmış, ortalığı kasıp kavuruyor. Özellikle sinema, tiyatro ve müzik alanında “komünistler” fişleniyor, kara listeye alınıyor, çalışmalarına, yurtdışına çıkmalarına izin verilmiyor. Paul Robeson da o sanatçılardan biriydi. 12 Haziran 1956’da komite karşısına çıkarıldı. Ama o, kimi sanatçılar gibi muhbirlik etmedi, pişmanlığını dile getirmedi. Onurla direndi. “Komünist olduğum için yargılanmıyorum burada” dedi. “Kendi halkımın hakları uğruna savaştığım için yargılanıyorum. Yiğitçe direnen, savaşan bütün karaderilileri susturmak istiyorsunuz. Afrika’daki sömürge halklarının bağımsızlığı uğruna savaştığım için pasaport verilmiyor bana.” Robeson’un yurtdışına çıkışı yasaklanmıştı. Ama başka ülkelerde onu dinlemek isteyenler vardı. Çözüm kısa sürede bulundu. ABD-Kanada sınırında bir yer seçildi. ABD topraklarında, tam sınırda, açık havada bir sahne, bir de güçlü ses düzeni kuruldu. Robeson’un orada konser vereceği açıklandı. Belirlenen gün, dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce, binlerce insan aktı Kanada’ya. Sınıra gidip konserin verileceği yerin tam karşısında toplandılar. Kanada topraklarında. Konser saatinde Paul Robeson geldi, sahneye çıktı. ABD’den ayrılmadan, yüz metre kadar ötedeki “dünya”ya inanılmaz bir müzik şöleni verdi. Vietnam savaşı sürüp gidiyor. Amerikalılar, Japonya’da bir hava üssü açmak istiyorlar. Üs, Vietnam’ı bombalamak için bir sıçrama tahtası olacak. Hiroşima’yı, Nagasaki’yi yaşamış Japon halkı karşı çıkıyor buna. Ama Japon hükümeti “olur”unu veriyor. Uzun tartışmalardan sonra üs kuruluyor. Üssün açılacağı gün büyük bir tören düzenleniyor. Japon hükümetinin üyeleri, devletin ileri gelenleri, Amerikalı generallerle birlikte, kurulmuş tribünlerde yerlerini alıyor. Söylevler veriliyor, marşlar çalınıyor... Ufukta belirecek Amerikan uçak filosu beklenmeye başlanıyor. Uçaklar gelecek, piste konacak, üs de “resmen” açılmış olacak. Biraz sonra uçaklar beliriyor. Tam piste alçalacakları sırada binlerce, on binlerce balon yükseliyor gökyüzüne. Üssün yakınlarına “mevzilenmiş” Japonlar, getirdikleri balonları havaya salıveriyorlar. Gökyüzü balonlarla kaplanıyor. Sonuçta hiçbir uçak inemiyor piste. Filo dönüp gidiyor. Bu protesto sonucunda üs açılmadı mı? Ertelenerek açıldı. Ama Japon halkı, özgün bir protesto yöntemiyle “tavrını” açıkça ortaya koydu, bu girişimi desteklemediğini çok etkili bir biçimde belirtti. Bağırıp çağırarak, marşlar söyleyip yürüyerek protesto eyleminde bulunmak artık “sıradan” oldu. Etkisini bütün bütüne değilse bile, büyük ölçüde yitirdi. Knut Hamsun, Paul Robeson, Japonya’da üs olaylarında olduğu gibi, yaratıcılığın devreye girmesi, özgün protesto eylemleri düzenlenmesi, konuyu gündeme daha vurucu bir biçimde getirmiyor mu? ‘NÂZIM HİKMET HAPİSTE’ HEYKELİNİ GERÇEKLEŞTİREN MEHMET AKSOY: Nâzõm Hikmet Antalya’da Fazõl Say’õn Oratoryosu ve Mehmet Aksoy’un heykeliyle anõldõ Fazõl Say’õn ‘Nâzõm Hikmet Oratoryosu’nu binlerce kişi soluksuz izledi.Genco Erkal’õn Nâzõm Hikmet şiirlerini okuduğu gecede, vokalde Sertab Erener, Güvenç Dağüstün vardõ. Gecede konuşan Hõfzõ Topuz ise Nâzõm Hikmet’le son görüşmelerinin üzerinden 48 yõl geçtiğini belirterek, “O umudunu bir an bile yitirmedi” dedi. 5 bin kişi ayakta alkõşladõ ‘Fikirler hapiste tutulamaz’ Kültür Servisi - Kadõköy Belediyesi Barõş Manço Kültür Merkezi ve Artshop işbirliğiyle Cemal Süreya Sempozyumu düzenleniyor. Bugün saat 14.00’da gerçekleştirilecek etkinliğin ilk oturumuna Selim Temo, Sennur Sezer, Müslim Çelik ve Ertan Mõsõrlõ katõlacak. Arife Kalender, Özgür Özmeral, Seyyit Nezir, Gökhan Cengizhan ve Orhan Alkaya’nõn katõlacağõ 2. oturum ise saat 15.30’da başlayacak. İki oturum arasõnda Cemal Süreya Şiirleriyle “Sevda Sözleri” oyunu sahnelenecek. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafõndan düzenlenen Nâzõm Hikmet’i anma etkinlikleri Kültürpark’taki Nâzõm anõtõ önünde başladõ. Törende, gazetemiz yazarõ, şair Ataol Behramoğlu’na, “Nâzõm Hikmet Akdeniz Barõş, Dostluk, Emek ve En Başarõlõ Edebiyat Adamõ Ödülü” verildi. Behramoğlu, Nâzõm Hikmet’i “bitmeyen destan” olarak niteleyerek, “Güçlerimizi, aydõnlanmanõn korunmasõ için birleştirmeliyiz” dedi. Törende Homeros Kültür ve Sanat Derneği Kurucu Başkanõ Mümtaz Öktem’e de plaket sunuldu. Ardõndan Havagazõ Fabrikasõ’nda Nâzõm Hikmet şiir ve şarkõlarla anõldõ. Müzisyen Haluk Çetin’in şarkõlarõ ve Ataol Behramoğlu’nun şiirlerine İzmirliler yoğun ilgi gösterdi. İzmir de ‘usta’yı unutmadı Cemal Süreya Sempozyumu  
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle