19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 5 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Dershaneler ‘Sektörü’ 25 Mayıs’ta gazetelerdeki iç sayfa haberlerinden biri şöyleydi: “Türk Eğitim Derneği’nce (TED) hazırlanan raporu açıklayan TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, (ülkemizde) 3 bin 357 liseye karşılık 4 bin 193 dershane bulunduğunu belirterek, Maliye Bakanlığı’ndan konuyu incelemesini istedi: 2010’da bütçede ilköğretim okulları için öngörülen 16.7 milyon TL kaynağın ailelerin üniversite kapısına kadar çocukları için yaptığı masrafa eşit olduğu kaydedilen raporda, ‘Dershane sektörü dar gelirliden aldığı ücretle varlıklı olanın dershane ücretini finanse etmektedir’ denildi.” Pehlivanoğlu, SBS ve YGS-LYS’yle ilgili 11 bin 346 kişiyle görüşülerek hazırlanan “Yeter” başlıklı raporu açıklarken dershane sektörünü eleştirdi. Pehlivanoğlu, “Üniversitede bedava okuma saçmalığı olamaz. Durumu iyi olandan para alınmalı, maddi imkânı yetersiz olan burslanmalı” dedi. SBS’nin 6. ve 7. sınıftan kaldırılmasını isteyen Pehlivanoğlu’nun açıkladığı rapordaki tespitler şöyle: “Anadolu liselerine yerleşen öğrencilerin yüzde 40’ı özel okul mezunu. 2010’da 3 bin 357 genel liseye karşılık, dershane sayısı 4 bin 193. 2001’de dershane sayısı 1864’tü. 146 üniversite var ancak öğrencilerin yüzde 62’si 13 üniversitede okuyor”. Haberde sözü geçen raporu hazırlatan TED’e, yöneticilerine ve bu haberi bilgimize sunan basın ilgililerine şükran borçluyuz. Çocuklarımızın sınavdan sınava koştuğu şu günlerde, bu kısa haberde verilen birkaç çarpıcı rakam, yıllardır uygulanan akıl dışı öğrenci seçme ve yerleştirme düzenimizin ne kadar bozulduğunu bizlere anlatmaktadır. Hızla büyüyen dershaneler sektörü, devletin yönettiği temel eğitim sistemimizin yerine geçmekte başarılı olmaktadır. Bu durum, ana babaların ve öğrencilerin temel eğitim sistemimize güveninin de azalmış olduğunu çarpıcı biçimde kanıtlamaktadır. Ana babaların, çocuklarının bir sonraki eğitim aşamalarında daha iyi eğitim olanakları sağlamak açısından, dershanelere daha çok güvenmeye başladıklarını bundan daha iyi kanıtlayacak bilgiler bulunamazdı. Aslında yıllardır, bu durum bilinmekte ve yakınmalara sebep olmaktaydı. Ana babalar, çocuklarının dershanelerde seçme ve yerleştirme sınavlarına daha iyi hazırlandıklarına inandıklarından, sınavlardan önce gelen son 2-3 ay boyunca onları, kendi okulları yerine dershanelere göndermekteydiler. Hatta bunu sağlayabilmek için, çocuklarına uydurma doktor raporları alanlar da vardı. Sonuç, MEB okulları ile devlet üniversitelerinin zayıflatılması ve yüksek kârları biriktiren özel dershanelerin çoğalmasıydı. 1980’lerdeki “bankerler” furyasında olduğu gibi, şimdi de üretim tesislerini dershane zincirlerine dönüştürenler de vardı. Bu gidişin, ekonomimizin “rant kazanma”ya yönelmiş yapısını daha da bozması ve 1980’lerdeki “bankerler faciasıyla” biçimlenen “sanayisizleşme sürecinin”, hepimizi yerli üretimden çok tüketime ve ithalata sevk edeceği beklenmelidir. İlköğretimden liselere, liselerden yükseköğretime, yükseköğretimden kamu görevlerine geçişleri düzenleyen akılcı test sistemlerinin örnekleri, gelişmiş Batı ülkelerinde vardır; onlardan esinlenerek bize uygun bir model geliştirebiliriz. Ama bu alandaki kendi araştırmalarımızdan yararlanarak kendi modelimizi geliştirmemiz için önemli olanaklarımız da vardır. İlke olarak, lise ve üniversite seçme ve yerleştirme işini, sadece test puanlarıyla gerçekleştirmeye çalışmak uygun değildir. Bu tür testler isteyen öğrencilere yine verilmeli, fakat test puanı tek başına okula girme vizesi vermek için kullanılmamalıdır. Her okul, öğrencilerini kendi yöntemleriyle tespit etmeli ve öğrencisini bu yöntemlerle kendisi seçmelidir. Bu yapıldığı takdirde, eğitim sistemimize ülke gereklerine göre yön vermeyi uzun süreli bir plana bağlamayı kolaylaştırabileceğimiz gibi, ekonominin geleceğine de olumlu katkılarda bulunabiliriz. Bu soruna kısa sürede uygulanabilir çözümler bulmak zorundayız. [email protected] [email protected] İHH’nin Bağlantısı İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisini o sulara sürükleyen İHH İnsani Yardım Vakfı nasıl bir örgüttür? İHH, yüze yakın dinci örgüt ve vakfın çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) üyelerinden biridir. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucuları arasında; Faysal Finans’ın Türkiye’deki kurucu ortaklarından Ahmet Tevfik Paksu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçmişte Merkez İcra Komitesi üyeliğini yaptığı eski Milli Türk Talebe Birliği’nin genel başkanlarından Rasim Cinisli, AKP’li eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, şu anda Başbakan Yardımcılığı yapmakta olan Cemil Çiçek, kapatılan RP’nin eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, AKP eski İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, Al Baraka Türk özel finans kurumunun ilk ortaklarından Korkut Özal ile eski iş ortağı Hasan Kalyoncu, Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu gibi isimler göze çarpmaktadır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yine Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’na bağlı Birlik Vakfı’nın kurucuları arasında yer almıştır. Birlik Vakfı kurucuları arasında ayrıca AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, eski AKP’li bakanlardan Zeki Ergezen, Ali Coşkun ile şu anda Başbakan Yardımcılığı yapan Cemil Çiçek ile Çalışma Bakanlığı yapan Ömer Dinçer de bulunmaktadır. Ayrıca TGTV’ye üye olan İlim Yayma Cemiyeti’nde Recep Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı ve şu anda Devlet Bakanı olan Hayati Yazıcı, İnsanlığa Hizmet Vakfı’nda eski AKP Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir, Dayanışma Vakfı’nda eski AKP Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz, Ankara Kültür ve Eğitim Vakfı’nda AKP kurucusu Ali Yüksel Kavuştu, Elazığ İlim ve Hayra Hizmet Vakfı’nda eski AKP Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı’ndan AKP eski Konya Milletvekili Halil Ürün, Hak-İş Konfederasyonu’nda da AKP Genel Başkan Yardımcısı, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi ile AKP Çorum Milletvekili Agah Kafkas yöneticilik yapmışlardır. Bir ilinti daha: İHH’nin bugünkü Mütevelli Heyeti’nde yer alan ve aynı zamanda Mazlum-Der Genel Başkanı olan Makine Mühendisi Ahmet Faruk Ünsal da, bir dönem önce AKP’den Adıyaman milletvekili seçilmiştir. Tüm bu bağlantılar göstermektedir ki, Mavi Marmara gemisini “insani yardım” gerekçesiyle İsrail sularına gönderen İHH adlı örgüt ile AKP kadroları ile iç içedir. Sivil Yardım Söylenen şu: “İslami Hareket” adlı örgütün liderini de taşıyan Mavi Marmara gemisi, Türk bayrağı taşıyormuş ve dolayısıyla İsrail’in saldırısı Türkiye’ye yönelikmiş... Kafamıza takılan soru şu: Madem Türkiye adına Türk bayrağı taşıyan bir gemi Filistin’e yardım için gidecek, niye bu girişim, Türkiye’nin yardım organizasyonlarından sorumlu en önemli “sivil” yardım kuruluşu olan Kızılay aracılığıyla olmadı? Gözaltına Tepki Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay gözaltına alınıyor... Alevi örgütleri ayakta: “Eski Adalet Bakanı olmanın yanında aynı zamanda bir inanç önderi, dede olan Sayın Seyfi Oktay üzerinden Alevilere de bir mesaj verilmek isteniyor? Aleviler, tarihin hiçbir döneminde darbeci olmamışlardır. Tam tersine darbelerin hedefi ve mağduru olmuşlardır. O nedenle; Alevilerle oynamayın.” Alevi Seyfi Oktay’ın gözaltına alınışına tepki var da, hukukçu Seyfi Oktay için barolardan, hukuk örgütlerinden neredeyse çıt çıkmıyor. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye operasyonu tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Anımsayalım: Yeni Şafak gazetesi yazarı Hakan Albayrak, 17 Nisan’da “Bir grup AK Parti milletvekili, 15 Mayıs’ta demir alması planlanan yardım gemilerinde çoktan yer ayırttı” diye yazmamış mıydı? Yazmıştı. Çünkü AKP’liler, başlangıçta geminin Türk bayrağı taşıyacağından, İsrail’in saldırıda bulunmayacağına inanıyorlardı. Ancak mayıs ayında gemilerin Gazze’ye girmemesi için İsrail’in her türlü önlemi alacağı anlaşıldı. Çünkü İsrail’e göre, ambargonun bir kez delinmesi durumunda, bunun arkası gelecek ve AKP hükümeti Gazze’nin kurtarıcısı olarak Ortadoğu politikasında büyük bir güç kazanacaktı. Tel Aviv’in ciddiyeti anlaşılınca AKP’li milletvekilleri gemiye çıkmaktan vazgeçtiler ve olay kamuoyuna “AKP’yle ilgisi olmayan bir sivil toplum girişimi” olarak tanıtıldı. Şimdi ise, AKP, hiç ilgisi bulunmadığını ileri sürdüğü ölen ve yaralanan sivillerin üzerinden siyaset yapıyor. Göbekteki AKP Yolsuzluk, Yokluk ve Bilinçsizlik İ. GÜRŞEN KAFKAS “Görevi, yetkiyi kötüye kullanma” diye tanımlanır yolsuzluk. Başka bir deyişle “hukuka ya da etik kurallara aykırı davranış” da denilebilir. Kamu gücünü edinenlerin yandaşlarıyla birlikte çıkar sağlayarak, paylaşarak gerçekleştirdikleri yolsuzluklar toplumda yaralar açıyor. Türkiye, uluslararası istatistiki bilgilere göre “yolsuzluğun en fazla olduğu ülkeler arasındadır”. Yolsuzluğun çok olduğu ülkeler kirlenmiş bir topluma dönüşür. Haksız çıkar sağlayanların devleti yönetmesi sorunları birlikte getirir. Ülkelerin eğitim, sosyal ve kültürel farklılıkları vardır. Farklılıklar, farklı görüş, anlayış ve değerleri ortaya çıkarır. Yolsuzluğu yapan temel aktör, seçilmiş ya da atanmış kamu görevlisi ve yolsuzluğu acı duyarak izleyen vatandaşlardır. Ulusal düzeyde yolsuzluklar etik dışı, karmaşık sorunlar yaratmaktadır. Devlet ve birey ilişkilerinde yolsuzluk, güvensizlik kaynağıdır. Devlet katında olagelen yolsuzluk söylemleri “Türkiye’yi çelişkiler ülkesine” dönüştürmüştür. Umutları söndürmüş, güvensizliği arttırmıştır. “Bal tutan parmağını yalar” özdeyişine halk acı duyarak tepki göstermektedir. “Dinin görevde kullanılması, hak, helal, haram” kavramları kitlelerde yanıtsız soru işaretlerine ve umutsuzluğa yol açmaktadır. Ülkemizde yolsuzluğun giderek artması, kamu görevlisi ve üst görevlilerin gözle görülür büyük boyutta mal edinmeleri, lüks içinde yaşamaları görevi suiistimaldir (kötüye kullanma). Yolsuzluğa karşı bireylerin ve toplumun bilinçlenmesi kaçınılmazdır. Bireyler bilinçlenerek devletin yolsuzlukla soyulduğunu “kamu yararı” gereği karşı durarak direnilmelidir. Bilinçlenme ve demokrasi kültürü eğitimle edinilecek olgudur. Bu olgu demokrasi kültürünü zenginleştirecektir. Halkın bilinci, CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “açlık ve yoksulluk bitecek” /“emeğin gücüne inanılacak” / “yolsuzluklara karşı önlem alınacak”…/ söylemlerinin yerindeliğini gördü. Halk soluk alır verir gibi ülkedeki olumsuzlukları, yolsuzlukları izliyor ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu umut olarak görüyor. Dini kullanarak güçlenenlerin iktidarının sığlığı nedeniyle toplumda işlerin iyi gitmemesi algısının yarattığı iç volkanla her yana korku salındığı görülüyor. Sindirici, yürek paralayıcı erksel baskı ile hüküm sürülüyor. Demokratik kanallar bir bir ele geçiriliyor veya susturuluyor. Sokaktaki insan yoklukla boğuşuyor. Aydınlar ya suskun ya da iktidar yanlısı. Sen / ben kavgası kıvılcımı yakıcı olacak gibi!.. Halkın güveni zedelendiğinden yeni arayışlara, kurtarıcılara yönelinmektedir. İktidar, yeniden kaderci bir toplum yaratmaya çalışmaktadır. Yergili ve alaylı bir dille halk küçümseniyor. Düşte saklı gelecek günler korkusu, baskıyı, alayı körüklüyor. Yolsuzluklara kılıf arayışları, yasalarla, taslak anayasayla yargı ötelenerek halka benimsetilmek isteniyor. Ülke karmaşa içinde. Ülkeyi Batı’nın akla dayalı ve bilim içerikli bütünselliğiyle geliştirmek yerine, Doğu’nun dini mistisizminin içinde yer almanın uğraşı veriliyor. Ülke insanı, etnik köken ayrışımı, terör, töre, yokluk, yoksulluk ve işsizlikle boğuşuyorken, yaratılan arızalı demokrasinin yaraları giderek azıyor. Cemaat / tarikat / ticaret üçlüsü, türedi zenginler yaratıyor. Korku, baskı ve kuşku insanımızın yol arkadaşı oldu. Telefonlar dinleniyor, basın susturuluyor. SONUÇ: Ülkede toplumsal huzur gölgelendi. Vurguncu ve soyguncuların halkı koyun sürüsü gibi görüyor olması, Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârını estirdi. TOKİ Başkanı’nın “Allah bize para gönderiyor” söylemini ilginç bir yaklaşım olarak görüyorum. Kentsel dönüşüm projesi başarısı nedeniyle üstelik yılın bürokratı geçiliyor. Halkın, sorunların çözümü arayışında rantlarda, haksız kazançlarda, harcamalarda ve adam kayırmalarda canı yanıyor. Ülkede terör tırmanıyor, şehitler giderek artıyor, içte ve dıştaki yanlış politikalar büyük çözümsüz sorunlar yaratıyor. Kemal Kılıçdaroğlu rüzgârı bu olumsuzlukları önleyecek güvenli bir liman olarak görülüyor. Halkın güveni, hak ve hukukun güvenidir diye düşünüyorum. Ülkeyi yönetmek, umudu aydınlığa dönüştürmek beklenendir. Umudu karanlıklara, korkuya, yokluğa ve yoksulluğa sürükleyen iktidarlar, bir gün çığ gibi erirler. Cumhuriyet ve demokrasiyi tersine çevirme, kumdan bir ortaçağ Anadolusu yaratma düşü geçersizdir. “Ben istersem her şey olur” yerine biz istersek her şey olur demek gerekmiyor mu?.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Misyon Mavi Marmara gemisine 13 aylık bebeği Türker ile binen Nilüfer Çetin, çocuğu için televizyon ekranlarından diyor ki: “Türker misyonunu tamamlamıştır.” El kadar bebeği tehlikeli bir yolculuğa sürüklemenin adı, misyon... İsrail’in Ortadoğu’da emperyalizmin oluşturduğu zorlama bir devlet olduğu, bu konumunu yitirmemek için zaman zaman gaddarlaştığı, canavarlaştığı hiç kuşku götürmez bir gerçektir. Ancak... AKP’nin sırf ideolojik yakınlık nedeniyle, Türkiye’yi, Filistin’deki gerici bir siyasi kadronun peşinden sürüklemek istediği de ayrı bir gerçektir. Gerçek BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Serçeye ve- rilen bir başka ad. 2/ Avuç içi... Künye, kimlik. 3/ Ko- ruyan, acõyan, m e r h a m e t eden... Atlarõn taşõnmasõ için yapõlmõş kapa- lõ taşõma aracõ. 4/ Piyasada tepki ya da etki. 5/ Orhan Kemal’in bir romanõ... Sat- rançta bir taş. 6/ Bir spor takõmõnõn göz- de oyuncusu... Kõsa ve kestirme yol. 7/ Türk müziğinde bir makam... Eskiden uzay boşluğunu dol- durduğu varsayõlan esnek madde. 8/ Belli konularla ilgili işlerin gö- rüldüğü bölüm... Yapma, etme. 9/ Japonya’nõn pa- ra birimi... Zorba hükümdar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sulak yerlerde biten, ayrõkotu gibi çabuk üreyen yabani bir ot. 2/ Hõristiyan ermişlerine ve- rilen san... Mantõk. 3/ Dölyatağõ... Bir ilimiz. 4/ Yansõma, yankõ. 5/ Gönül alõcõ davranõş... “ --- yo- ruldu ben yoruldum / Güzel bindiri bindiri” (Köroğlu).. 6/ “Kakım” da denilen kürk hayva- nõ... Ormanlara zararlõ bir böcek. 7/ Ses, ahenk, nağme... Tutsak. 8/ Bir destek üzerine oturtulmuş tabladan oluşan mobilya... Türk müziğinde “usul” anlamõnda kullanõlan sözcük. 9/ Giysi ko- lu... Arnavutluk’un başkenti. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P O N S E T Y A O Y L A T O D A L A M A İ Ş E T İ A S R U M İ F A N A T İ K K O B A Ü S M İ N İ S A N S E Y İ Y O T T A K A E N A N İ Y E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle