25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 7 MAYIS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 11 Faşist ve gerici odaklar galeyana getirilerek çeşitli kentlerde iç savaşa benzer olaylar yaşanmasõ sağlandõ Darbeye güvenilir ortam yaratõldõ 4 Eylül 1978, Sıvas: Çoğunluğu solcu ve Alevi olan 9 kişinin öldürüldüğü, yüzden fazla in- sanõn yaralandõğõ, çoğu demokrat ve alevilerin olan 167 dükkân ve mağa- zayla binden fazla binanõn yakõlõp yõ- kõldõğõ 3-4 Eylül 1978 Sõvas olayla- rõnda, “Komünistler, Kızılbaşlar Alibaba camisini bombaladı” yala- nõyla, “Kanımız aksa da zafer İsla- mın!”, “Milliyetçi Türkiye!”, “Müslüman Türkiye!” çõğõrõşlarõyla, Ümmedi Muhammed, savaşa, komü- nistleri, solcularõ ve Alevileri öldür- meye çağrõlmõştõ. Kimdi bu çağõran- lar? 19-24 Aralık 1978, Kahramanmaraş: Resmi açõklamaya göre 111 kişinin öldürüldüğü, 176 kişinin yaralandõğõ, 110 evin yakõldõğõ, 70 işyerinin yõkõl- dõğõ Kahramanmaraş olaylarõnda, “mahalle içlerinde ve köylerde”: “Komünistler, Aleviler, Ulucami’yi yaktılar. Allah için cihad başına!”; “cenaze için toplanan kalabalığa”: “Aleviler yukardaki camileri yak- tı!”; “yukardaki cami yanında olanlara”: “Kızıl Aleviler Uluca- mi’yi yaktı!”; “köylerde”: “Komü- nistler Ulucamiyi yakmışlar!”; “bir köy muhtarı”: “Aleviler Ulucami’yi bombaladılar!”; “bir cami imamı”: “Cuma günü Ulucami’yi yaktılar!” sloganõyla halk cihada çağrõlmõş, bir kõsmõ çocuk ve hamile kadõn 100’den fazla savunmasõz, korumasõz insan, en vahşi yöntemlerle öldürülmüştü. 4 Temmuz 1980, Çorum: Ulucami’de hoca cuma namazõnõ bitirirken camiye giren bir grup, “Alaaddin Camisi’ni yaktılar”, öte- ki camilerdeki cemaate: “Komünist- ler, Aleviler, Alaaddin Camisi’ne bomba koydular!” yalanõyla cuma cemaati tahrik ediliyor, camiden çõ- kanlar tekbir getirerek “Kanımız ak- sa da zafer İslamın”, “Müslüman Türk milletini, bölmek, yok etmek isteyen komünist siyaset şebekeleri- ne karşı”, “Büyük Türk Milleti”, “Büyük Cihada” çağrõlõyordu. Cuma namazõ sõrasõnda, TRT’de, “Ço- rum’da Alaaddin Camisi’ne bomba atılması ve dışardan ateş edilmesi üzerine meydana gelen olaylarda dört kişinin öldüğü” haber verilir ve saat başõ haber yinelenir. Çorum Cumhuriyet Savcõsõ o anda Merkez Jandarma Karakolu’ndadõr. Polis tel- sizinden Alaaddin Camisi’nin bomba- landõğõ duyurulmaktadõr. Polis telsizi- nin ardõndan askeri telsizden bir yüz- başõ, “Bombalama olanağı yok, hangi polis bu haberi verdi” diye soracak, ama polis belirlenemeyecek- tir. Çorum olaylarõ üzerine görevlendi- rilen 15. Piyade Tugay Komutanõ Şa- habettin Esengün, “Çorum olayla- rının bir mezhep kavgası olmadığı- nı, bir merkezden yönetildiğini, mezhep ayrımcılığının, aşırı sağ ve aşırı solun çatışması için bir provo- kasyon olarak kullanıldığını” söyle- yecek ve bu kadar insanõ öldürmeleri- nin, evleri ve işyerlerini yakõp yõkma- larõnõn nedeninin bir iç savaş çõkar- mak ve bir askeri darbeye ortam ha- zõrlamak olduğunu, 12 Eylül’den çok sonra açõklayacaktõ. “Camiye bomba atıldı”, “Cami’yi Kızılbaş komünistler bombaladı” karõştõrõcõlõğõnõn-kõşkõrtõcõlõğõnõn ne- deni neydi, kimin ya da kimlerin or- ganizasyonuydu bu? Çorum’da olsun, Kahramanmaraş’ta olsun, Sõvas’ta ol- sun, herhangi bir camiye bomba atõl- mamõştõ ama, bomba atõlmõş gibi, “bir kısım halk” galeyana getirilmiş, siyasi bir partinin desteğinde, Sõ- vas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, günlerce süren bir iç savaş yaşanmõş, insanlar en acõmasõz şekilde, (söylemek hiç de yanlõş olmayacaktõr: Ermeni komita- cõlarõn, 1915’e ön gelen süreçte, Çar- lõk ordusunun işgalinden önce Van’da, 1918 Mondros Ateşkes Söz- leşmesi’yle birlikte, sözleşmedeki adõyla, Mersin’den Urfa’ya, Antep’e, Maraş’a değin Kilikya’da, Sovyetler Birliği’nin askerini 1914 ve 1878 sõ- nõrlarõna çektiği süreçte Erzincan’da ve Erzurum’da, daha sonra Kafkas- ya’da Misak-õ Milli sõnõrlarõmõzda ve sõnõrlarõn ötesinde Müslüman halka, özellikle de çocuk ve kadõnlara uygu- ladõklarõ vahşeti), Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, solculara, laik olduklarõ için sola oy veren Alevilere uygula- mõşlar, yaratõlan iç savaş ortamõnda, askeri darbeye “güvenilir” bir ortam hazõrlamõşlardõ. 1978’de Sõvas ve Kahramanmaraş’ta, 1980’de ise Çorum’da çõkarõlan olaylarda yüzlerce yurttaş faşist ve gerici saldõrõlar sonucu yaşamõnõ yitirdi. NATO’nun kararõ CIA’nõn uygulama timi N için ülke 1974’ten 12 Eylül 1980’e planlõ ve programlõ olarak genişliğine, derinliğine ve yaygõnlõğõna bu savaş ortamõna çekilmişti? Yanõt basittir: NATO, Türkiye’de, bir askeri darbe yapõlmasõna karar vermişti. Kim planlamõş ve programlamõştõ? Uygulamaya konmasõ için, CIA istasyonlarõnda görevli birkaç ajan yetmişti: Örneğin, Çorum’da, Çorum olaylarõnõ, Alexander Peck, MHP binasõnda hazõrlamõş, ertesi gün olaylar başlamõştõr. Bir değerlendirmeye göre, Evren’in anõlarõnda yazdõğõ gibi, 1 Temmuz toplantõsõnda, 11 Temmuz’da darbe yapõlmasõ kararlaştõrõlmõş, 4 Temmuz’da, 28 Mayõs’tan beri Çorum’da devam eden olaylar tetiklenmiş, 45 kişinin ölümüyle sonuçlanacak kanlõ bir süreç yaşanmõştõr. Çorum’da olaylar kanlõ-kavgalõ sürerken Türkiye genelinde, günde, siyasi nedenlerle 30 kişi öldürülmeye başlanmõştõ. Kurtarõcõ, örneğin Çorum’un ilçesi İskilip’te, olaylardan önce dağõtõlan bildiride, “Müslüman Türk milletini bölmek, parçalamak, yok etmek isteyen komünist cinayet şebekelerine karşı”, “Büyük Türk Milleti”ni, “Ülkücü Türk Gençliği”ne destek vermeye ve “Büyük cihada hazırlanmaya çağırmış”, Çorum’da olaylar devam ederken “Mahallelerin Oba Başkanı”, ÜYD Çorum başkanõnõ evinin önünde karşõlamõş, “Başkan, demişti, Alevilere ait 30’u aşkın ev ve işyeri tahrip ettirdim. Bir yandan da devam ediyoruz. 8 tane rehinemiz var.” ÜYD Başkanõ, “yapılan her hareketin Türk milletinin bölünmezliği ve parçalanmaması için yapıldığını” söyler, bir inşaatõn bodrumunda kollarõ bağlõ bulunan rehineler, hava karardõktan sonra bir tarlaya götürülerek öldürülürler. Benzer bir biçimde, 7 TİP’linin Bahçelievler’de kaldõklarõ evde boğularak öldürülmeleri gibi. Çatlı’nõn emriyle Kırcı’nõn boğarak öldürmesi gibi. Camilere bomba atõldõ provokasyonunun kendi içinde bir mantõğõ vardõ. Komünistleri ve komünist olarak niteledikleri Alevileri öldürmek için, dindar insanlarõ tahrik etmek; ülkenin bütünlüğünü ve özgür ulus olarak varlõğõnõ sürdürmesi için, ülkeyi dõşardan gelecek komünist saldõrõlardan, içerde büyüyen sol hareketlerden / komünistlerden korumak. NATO konseptine ne kadar uygun?.. Peki ama, 2002-2003’te, “darbe planlayanlar”, Fatih ve Beyazõt camilerini hangi amaçla bombalayacaklardõ, kimi ve kimleri tahrik edecek, tahrik olan kitleyi kime yönlendireceklerdi? İktidara gelmiş olan ve “darbe”nin gizli/örtük nedeni olduğu duyumsatõlan dinci iktidarõ yõkmak için, dincileri tahrik etmek pek “absürd” değil miydi? Ama bir mantõğõ vardõ kuşkusuz. Bu, Sõvas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, “camiye bomba atıldı”, “cami bombalandı” şablonunu kopyalamaktõr, halkõ tahrik etmek, ayaklandõrmak için bulunmuş bir provokasyon aletidir, ama Sõvas, Maraş, Çorum tertibinin negatifidir. Türkiye için, komando yetiştirenlerin, kalõp olarak “darbe planı”na kopyaladõklarõ bir tertipten başka bir şey değildir. Bir başka sorunun şu olması gerekir: “Müslüman Türk milletini bölmek, parçalamak, yok etmek isteyen komünist cinayet şebekelerine karşı”, “Büyük Türk Milleti” cihada çağrõlmaktadõr. Çağõran “ülkücü gençlik”tir, Genel Başkanõ Muhsin Yazıcıoğlu’dur. CIA Kõbrõs İstasyonu’nda görevli Alexander Peck, Çorum MHP il binasõnda olaylarõ planlamõştõr. Amaç bir askeri darbeye ortam hazõrlamaktõr. İki kez tugay komutanõ değiştirilmiştir. Çünkü ikisi de, MHP bağlantõlõ Ülkü Ocaklarõnõn saldõrõlarõna karşõ tavõrlõdõr. Camiye bomba atõldõ yalan yakõştõrmasõ polis telsizinden anons edildiği zaman, cami civarõnda görevli yüzbaşõ, kim verdi bu haberi, der, çünkü doğru değildir. Ama, bütün amaç, askeri bir darbeye ortam hazõrlamaktõr. Askeri bir darbeye ortam hazõrlanmasõnõ önlemek isteyen asker ile askeri darbeye hazõrlanan asker, aynõ ulusun askeridir. Burada “iki” asker vardõr: Biri, darbeye ortam hazõrlamak için ortalõğõ yakõp yõkanlarõn, öldürenlerin elini tutmak isteyen asker, öteki (özellikle Kahramanmaraş’ta göreceğimiz gibi) cinayetlerin üzerine gidiyor görünen, ama bilinçli olarak önlemekten sakõnan, cinayetlere destek veren asker. Kent o denli faşist canilerin egemenliği altõna girmiştir ki, bir başbakan olarak cinayetleri önleyememenin ezikliğiyle Ecevit, bebeleri bile öldüren canilere dokunulmamõş olmasõnõ, devletin, yurttaşõnõn canõnõ korumuş olmasõyla açõklamõştõ. MÜSLÜMANLARI KAZANMAK ‘Yeni’NATO ve‘Yeni’ Rusya 3 0 Ocak 2010 günlü Cumhuriyet’te, NATO ile ilgili iki haber vardõ: Biri, “NATO imaj tazeleyecek” başlõğõnõ taşõyordu. NATO, “yeni stratejik konsept”le, öncelikle “Müslüman ülkeler ile Müslüman gençlerin NATO algısını olumlu yönde değiştirmeyi” amaçlamõştõ. “Ucu açık” bu konsept ile yalnõzca Müslüman ülkeler ve Müslüman gençler kazanõlmaya çalõşõlõyor, NATO’nun yavrusu İslam NATO’su da sessizce gündeme geliyordu. Anõmsayalõm, Clinton Malezya’da, Müslümanlarõn Papa gibi dini bir lideri olmasõnõ istemişti. Bunu, İstanbul’da da yineleyecek, “Hani bir halife, İslam adına görüşeceğim bir lider belirlediniz mi?” diyecekti. Gülen cemaatine yakõnlõğõyla bilinen Turkuaz Konseyi tarafõndan ABD Kongresi’nde düzenlenen “Yeni Türkiye: Bölge ve ABD’nin Anlamı” başlõklõ toplantõda, “hilafetin kaldırılmasını Roma Katolik Kilisesi’nin ortadan kaldırılmasına benzeten” Graham Fuller, hilafetin kaldõrõlmasõyla İtalyan Başbakanõ’nõn yarõn sabah kimseye danõşmadan Papalõğõ varsayõm olarak kaldõrmõş olmasõ arasõnda bir koşutluk kurarak eleştirmesi ilginçti. Çünkü halifelik, dinsel bir kurum değildi, Müslümanlarõn toplumsal birliğini temsil ediyordu. Fetva, Şeyh-ül İslama aitti. İmparator ile ve imparatorlukla özdeşleşmiş bir kurumdu. Son halife, Çanakkale ve İstanbul boğazlarõnõ Müttefik/İtilaf Devletlerine tek bir maddeyle teslim eden, yalnõzca İmparatorluğu değil, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni parsel parsel işgal edip paylaştõran Mondros Mütarekesi’ni imzalayan/imzalatan padişahtõ. Siyasal birliğin olanağı var mı? Bugün hepsi birbiriyle çatõşõk, kavgalõ İslam devletlerinin İslam paydasõnda, değil toplumsal, siyasal birliğini sağlamanõn olanağõ var mõydõ? Öte yandan, “Papa”lõk kurumuyla “halife”nin ne ilgisi vardõ. Üstüne üstlük, İslam âleminin bir halifeye gereksinim duymasõ, halife belirlenmesi, ABD başkanlarõnõn işi miydi, CIA analistlerinin görevi miydi? Siz kimdiniz, halifelik sizin işiniz miydi? Amaç İslam dünyasõnõn siyasal birliğini savunmaksa, buna İslam ülkelerinin kendilerinin karar vermesi gerekmez miydi? İslam birliğini sağlamak, İslamõ küresel sermayenin aleti olarak kullanan ABD emperyalizmine ve amacõ NATO ile korunan sistemi korumak olan NATO’ya mõ düşüyordu? Demokratik sistem terminolojisiyle söylersek, teokratik faşizmin kalesinden, Türkiye Cumhuriyeti’ni “Cumhuriyet” yapan, bağõmsõz kimliğini, ulusal kimliğini, laik kimliğini yok etmek hareketinin sonal aracõ mõ olacaktõ halifelik. NATO, 11 yõl aradan sonra hazõrladõğõ “Yeni Stratejik Konsept”le, “öncelikle Müslüman ülkeler ile gençlerin NATO algısını olumlu yönde değiştirmeyi hedefliyor” haberini, “Eğitim Araplaşıyor” haberi izliyordu. Haberde, YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’õn bir süre önce Suudi Arabistan’a gittiği, iki ülke arasõnda yükseköğretim alanõnda işbirliği yapõlmasõ konusunda başlattõğõ çalõşmalarõn, Suudi Arabistan Yükseköğretim Bakanõ Haled Al-Ankari’nin YÖK’ü ziyaretiyle devam ettiği belirtiliyor, Türkiye’nin yükseköğretim yapõsõnõ “Araplaştıracak” çalõşmalar kapsamõnda hazõrlanan protokole göre, iki ülke arasõnda öğrenci ve öğretim üyesi değişimi, ortak program açõlmasõ ve üniversite denkliği gibi konular yer alõyordu. (Cumhuriyet, 10 Mart 2010.) SÜRECEK 12 Eylül askeri darbesini yapan komutanlar. Kahramanmaraş. H a l u k Kırcı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle