25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2010 PAZAR 14 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu Başkanvekili Kadir Özbek’ten hükümete sert uyarõlar: Yargõyla oynamak ters teper Ankara Kõzõlay’da Adalet Bakanlõğõ ek binasõ üzerinde bir tabela. “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” (HSYK) yazõyor. İçeri giriyoruz. Birkaç görevli dõşõnda in cin top oynuyor. Birinci katta HSYK Başkanvekili (Çünkü Başkan Adalet Bakanõ) Kadir Özbek’in odasõna çõkõyoruz. Epeyce küçük, sade döşenmiş bir oda. Kadir Özbek hükümetin ve bakanlõğõn kurul üzerindeki baskõlarõndan bunalmõş görünüyor. “Allah hepimize kolaylık versin. Çok doluyuz” diyor. Sonra da bakõn neler anlatõyor. - Son zamanlarda HSYK’ye hükümet kanadından çok sert eleştiriler yöneltiliyor. Buna ne diyorsunuz? K.Ö. - Allah bize kolaylõk versin. Çünkü bu kurul artõk eski kurul değil. Burada görev yapan arkadaşlarõmõz kurulun anayasal çerçeve içinde olmasõ gereken ama düzgün işleyen bir sistem içinde üzerlerine düşen görevi yapõyorlardõ. Fakat bizim zamanõmõzda maalesef böyle olmadõ. Bizim zamanõmõzda Türkiye’nin üzerine gelen sõkõntõlarõn büyük bir bölümü yargõnõn üzerini de kapladõ. Biz de o kara bulutlarõn arasõndan çõkmaya çalõşõyoruz. Yargõyõ olmasõ gereken bağõmsõz konuma getirme ve muhafaza etme gayreti içindeyiz. Ama geldiğimiz noktalarõ da görüyorsunuz. - Bu binaya girdiğim zaman HSYK’nin unvanına uygun bir hareketlilik bekliyordum ama üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi bir izlenim edindim. Neden? - Çok güzel bir noktaya temas ettiniz. Memlekette kesin olan bölünme burada da var. Yargõda da etkisini gösteriyor. Maalesef hâkimler ve savcõlar tedirginlik içindeler. Zaman zaman iki arkadaş konuşup bir üçüncü arkadaşlarõndan bahsederken, “Bakanlık tarafında mı yoksa kurul tarafında mı?” diye sorduklarõnõ işitiyoruz. Yürütmenin teşkilat üzerinde çok ağõr bir etkisi var. Size bazõ başsavcõlarõmõzõn kartlarõnõ gösteriyorum. Ambleme bakar mõsõnõz ne yazõyor? Adalet Bakanlõğõ yazõyor. Adalet Bakanlığı vesayetinde ısrar - İyi de o zaman hangi yargı bağımsızlığından söz ediyoruz? - Evet. Durum bu işte. Maalesef öyle bir işlemişler ki, arkadaşlarõmõz özel kartlarõnda bile Adalet Bakanlõğõ ibaresini kullanabiliyorlar. Oysa onlar Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkim ve savcõlarõ. Gittiğimiz yerlerde mümkün olduğu kadar kendilerini uyarmaya çalõşõyoruz. Yeni yapõlan adalet saraylarõna bakõnõz. Tümü Adalet Bakanlõğõ’nõn amblemleri ve flamalarõyla süslüdür. Oysa oralarõ Adalet Bakanlõğõ’nõn sadece hizmet sağladõğõ adliye sarayõ binalarõdõr. Geçen yõl mesleki bir toplantõ için bir adliyeyi ziyaretimde bir ağõr ceza mahkemesinin duruşma salonunda Türk bayrağõnõn yanõnda Adalet Bakanlõğõ’nõn flamasõnõn asõlõ olduğunu görünce kendilerini uyardõm. Flamanõn kaldõrõlmasõnõ istedim. Bir hâkim arkadaşõmõz kurumsal baskõdan söz etmişti. Arkadaşlarõmõzõn birçok yerde bu baskõlarõ hissettiklerini düşünüyorum. - HSYK’nin Adalet Bakanlığı’nın vesayeti altına alınması düzenlemesi 1982 Anayasası’yla yapıldı. Önceki hükümetlerin uygulamalarıyla AKP hükümetinin uygulamaları arasında ne fark görüyorsunuz? - Geçen hafta İstanbul Barosu’nun aldõğõ karar gereğince bana bir ödül verildi. - Siz AKP ve yandaşları ‘aydınlar’ tarafından faşist olarak nitelenen Mahmut Esat Bozkurt Ödülü’nü almadınız mı? - Evet. Bunlar faşist olarak nitelendiriyorlar ama Mahmut Esat Bozkurt bizim adaletin kutup yõldõzõdõr. Orada kõsa bir konuşma yaptõm. Bu konuşmam nedeniyle topa tutulacağõmõ da tahmin ediyordum. Ben 12 Eylül’ün sõkõntõsõnõ o zaman görevde olan bir hâkim olarak çok çektim. 12 Eylül öncesinde gece yatarken bomba içeri girmesin diye pencere camõnõn arkasõna kontrplak koyuyordum. 12 Eylül sonrasõnda da hakkõmõzda soruşturmalar açõldõ. Oysa biz gereği neyse onu yapõyorduk. Daha sonra görevimden ayrõlõrken hem sağcõsõ hem solcusu 29 araçla beni uğurladõlar. O zaman anayasa tartõşmalarõ çok yoğundu. Bağõmsõz olan eski Yüksek Hâkimler Kurulumuz 12 Eylül tarafõndan kaldõrõlmõştõ. Bundan en büyük zarar gören meslek grubunun bir mensubuyum. Ama 12 Eylül Anayasasõ’nda bile kuvvetler ayrõlõğõ ilkesi korunmuştu. Oysa bugün bu ilke kaldõrõlmaya, daha geriye götürülmeye çalõşõlõyor. Sivil darbe yapılıyor - Yani bir anlamda sivil darbe mi yapılıyor sizce? - Başka türlü değerlendirebilir misiniz? Elbette bu hukuk devletine karşõ bir sivil darbe girişimidir. Sizin geçmiş hükümetlerin uygulamalarõ sorusuna gelince. Biz çok ataktõk. Yedi arkadaş olarak daha önceki Adalet bakanlarõna gittik. Onlardan istediğimiz 159. maddeyle ilgili değişikliklerin yapõlmasõ, Adalet Bakanõ ve müsteşarõnõn kuruldan çõkarõlmasõydõ. Geçenlerde, “Yıllardır neredeydiniz? Neden bunları söylemediniz” diye sordular. Biz hep söyledik. Katõldõğõm panellerde, konferanslarda yaptõğõm konuşmalarda da var. Bunlarõ söylerken de kendimiz için istemiyorduk. Bugünkü gibi tablolarla karşõlaşmayalõm diye bunlarõ söylüyorduk. Şimdi, çizginin daha gerisine düşürülmek istenen bir yargõ sanõyorum bugünkünden çok daha büyük sõkõntõlara neden olacaktõr. - Yeni bir tartışma başladı. CHP lideri Deniz Baykal anayasa değişikliği paketinde üç maddenin ayrılması, diğerlerinin ise TBMM’de görüşülmesi için Cumhurbaşkanı Gül’e çağrıda bulundu. Böyle bir kompozisyonda ne olur? - Bu siyasi bir taktik olarak değerlendirilebilir. Şöyle olsa böyle olur diyebilecek yeterli uzmanlõk alanõm yok. Ama bütün maddelerin referanduma sunulmasõ halinde sonucun yargõ aleyhine sõkõntõ yaratatabileceği öngörüsü olduğunu sanõyorum. Sonuca gidebilmek için ne gerekiyorsa yapõlmaya çalõşõlõyor. İzleyebildiğim kadarõyla da tümüyle halka, referanduma oynanõyor. Referandumda sonuç almaya yönelik çalõşmalar yapõlõyor. Daha önce de belirttim. Bu çalõşmalar yargõ aleyhine bir propagandaya hatta saldõrõya dönüştürüldü. Ne yazõk ki bazõ basõn organlarõnca bu iş kişisel saldõrõ noktalarõna kadar uzatõldõ. Yargõyõ ve orduyu kötülemek kimseye bir yarar sağlamaz. Halkõmõz ariftir sezer, erdemlidir bilir, aklõ selim sahibidir sorgular. TBMM’nin saygõdeğer birçok milletvekili var. Akşam evlerine gittiklerinde eşleri ve çocuklarõ neler olduğunu sorduklarõnda onlara rahat cevap verebilecek bir vicdan muhasebesini de muhakkak yapacaklardõr, diye düşünüyorum. Gün gelecek biz bõrakacağõz. Ama onlarõn baş başa kalacaklarõ yargõ kendi yarattõklarõ yargõ olacaktõr. - Yani böyle bir anayasa değişikliği referandumda kabul edildiği takdirde sizler görevi bırakacak mısınız? - Size şöyle yanõt vereyim. 1981’de Pakistan’da Ziya Ül Hak yönetime el koyduktan sonra yeni bir anayasa yaptõ. O anayasanõn hükümlerinden birisi de mevcut yargõçlarõn anayasaya sadõk kalacaklarõna dair yemin etmeleriydi. Yüksek yargõçlarõn darbe anayasasõna sadõk kalacaklarõna dair yemin etmeleri o anayasaya meşruiyet kazandõracaktõ. Yanõlmõyorsam, Yüksek Mahkeme Başkanõ ve 12 hâkim görevden ayrõldõ. O anayasaya bağlõlõk yemini etmeyeceklerini, buna alet olmayacaklarõnõ söylediler. Türk hâkim ve savcõlarõ kesinlikle Pakistanlõ hâkim ve savcõlardan daha az tepkili değillerdir. Üzerlerine düşeni yaparlar. Ne yapõlmak istendiği tartõşõlabilir. Zaten bizi göndermek istiyorlar. Şimdi onu değerlendireceğiz. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu işi onurlu bir biçimde götüreceğiz. Bunu sadece kendi adõma değil, kuruldaki öbür çok değerli arkadaşlarõm adõna da söylüyorum. Teşkilatõmõzdaki 12 bin genç meslektaşõmõzõn büyük çoğunluğunun da bunu böyle değerlendireceğini umuyorum. Umutsuz değilim. - Başbakan Erdoğan’ın, “Hâkim ve savcılar siyaset yapmak istiyorlarsa cüppelerini çıkarsınlar ve siyaset yapsınlar” sözlerini nasıl değerlendirdiniz? - Tam da o gün ben İstanbul’da Sayõn Yargõtay Başkanõmõzõn (Hasan Gerçeker) konuşmasõna benzer bir konuşma yapõyordum. “Acaba benim sözlerime cevap mı verdi?” diye düşündüm ama Yargõtay Başkanõmõzõn, “Biz inandığımızı söylemeye devam edeceğiz”biçimindeki sözlerine yanõt olarak söylendiğini anladõm. O cüppeleri bize kimse giydirmedi. Biz onlarõ bileğimizin hakkõyla giydik. O cüppeleri giyerken yemin de etmedik. O cüppeleri giymek tüm yeminlerden daha fazla önem arz ediyor. Bu cüppeleri kolay kolay çõkarmayõz. Biz siyaset yapmõyoruz. Yargõyõ savunma adõna söylediklerimiz, haksõzlõklara karşõ çõkmamõz siyaset olarak algõlanacaksa herkes istediği gibi değerlendirebilir. O zaman biz siyaset yapõyoruz. Ama biz bunu yargõyõ savunma adõna yapõyoruz. Bir yeri ele geçirmek, konumu muhafaza etmek ya da bir yere seçilmek adõna değil. Bağõmsõz yargõ sisteminin yerleşmesi bağõmsõz hâkim ve savcõlara bağlõdõr - Bu anayasa değişikliğinin AB normlarına, Venedik Komisyonu kriterlerine uygun olduğu hükümet tarafından savunuluyor. Gerçekten öyle mi? - Bir kere Venedik Komisyonu kriterleri 1992’den sonra ortaya çõktõ. Yani 1982 Anayasasõ’ndaki kuvvetler ayrõlõğõ ilkesi Venedik Komisyonu’ndan 10 yõl önce benimsenmişti. Sanki onlar bizdeki ilkelerden daha ileriymiş gibi tanõtõlmak isteniyor. Önümüze sürülenlerden bir tanesi yargõnõn demokratikleşme aşamasõnda AB’nin de önerileri doğrultusunda çalõşmalar yapõldõğõ biçiminde. Oysa benim kişisel kanõm AB’nin bize karşõ kullanõldõğõdõr. 2007’ye kadar AB’nin tüm ilerleme raporlarõnda hep yargõ bağõmsõzlõğõnõn sağlanmasõ gereği vurgulanmõştõr. Bunun anlamõ da Adalet Bakanõ ve müsteşarõnõn kuruldan çõkarõlmasõ ve Tetkik Kurulu’nun da HSYK’ye bağlanmasõydõ. 2007’den itibaren inanõyorum ki birtakõm ikna metotlarõ ve kişisel etkileşmelerle bu durum biraz seyrini değiştirdi. HSYK’nin yapõsõnõn genişletilmesi, hâkim ve savcõlar dõşõnda birtakõm meslek gruplarõndan da kurula üye seçilmesi ve seçenlerin de biraz daha yaygõnlaştõrõlmasõ şeklinde eğilim belirdi. Bu da sõk sõk Adalet Bakanõ tarafõndan kamuoyuna duyurulmaya çalõşõldõ. Hatta ne yazõk ki bu konuda bakanlõğõn bürokratlarõ dahi kullanõldõ. Ancak Türkiye’nin durumu onlara uymuyor. Örnek olarak gösterilen o ülkelerin siyasi rejimleri, devlete yönelik bakõşlarõ, demokrasi anlayõşõ farklõ. -Nasıl? - Bir yargõ demokratik meşruiyetini anayasanõn 6., 9. maddelerinden ve başlangõç hükümlerinden alõrken demokratik meşruiyeti yok diyebiliyorsanõz o zaman sizin maksadõnõz başkadõr. Bir de AB’nin Yüksek Yargõ Kurumlarõ Ağõ (European Network of Councils for the Judiciary- ENCJ) var. Bu teşkilat yargõ bağõmsõzlõğõnõ sağlamaya yönelik kurulmuş. AB ülkeleri bunun asõl üyeleri, Türkiye ise gözlemci üyesi. Örgütün anasözleşmesinin 3/C maddesinde asõl üye olabilmek için ülkenin AB üyesi olmasõ ve yargõ teşkilatõnõn yasama ve yürütmeden tamamõyla bağõmsõz olmasõ gereği var. Ben Brüksel’de yaptõğõm bir konuşmada, “Yakın zamanda AB üyesi olarak aranıza katılırız” demiştim. Ama Hollandalõ eski başkan hemen şu tepkiyi vermişti: “Yok. Bir şart daha var. Bağımsız da olmanız gerekiyor.” Oradaki bağõmsõzlõk koşulu bizim anayasa değişiklik taslağõndaki bağõmsõzlõkla uyuşmuyor. Bakõn, Haziran 2007’de Budapeşte’de yapõlan Yargõsal Düzenleyici Kurumlar Uluslararasõ Konferansõ’nõn Ortak Açõklamasõ’ndan birkaç cümle var: “Bağımsız yargı tüm toplumlar için demokrasinin en temel direğidir. Bağımsız bir yargı sisteminin tesisi için bağımsız hâkimlerin mevcudiyeti şarttır. Yargı bağımsızlığı ilkesiyle çıkar çatışması olması veçhesiyle yasama ve yürütme organlarının bu konuda yetkilerinin olmaması gerekir.” Durum çok açõk biçimde ifade edilmiş. Ayrõca Avrupa’daki meslektaşlarõmõzdan bizdeki sistemin düzgün işlemediğine dair yakõnmalar aldõk. Hâkimlerve savcõlarkorkuyor - Tamam da Türkiye’de de artık yargı bölündü. Erzincan savcısı Erzurum savcısı tarafından gözaltına aldırılıp tutuklattırılabiliyor. Üçüncü dalga Balyoz operasyonunda iki savcı, 90 üst rütbeli subayı tutuklatmak istiyor. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı operasyonun kendisinden habersiz yapıldığı gerekçesiyle bunu engelliyor. Siz yargıdaki bu kargaşayı nasıl karşılıyorsunuz? - Yargõda kargaşa var. Vatandaşõn da kafasõ karmakarõşõk. Ama şu arkadaşõmõz yanlõş yapõyor diye dosyanõn içeriğiyle ilgili konuşmak son derece yanlõş olur. Fakat yöntem olarak ceza usul hükümlerini uygularken orada hata yapmamak, yanlõş sonuçlara gitmemek çok önemlidir. Arkadaşlarõmõzõn bu ilkeye yeterince uyup uymadõklarõnõ bilemiyorum. Yönlendirilmiş bir yargõ olmamasõ gerekir. Belki bu sorunu çözecek olan bağõmsõz yargõdõr; yargõnõn bağõmsõz bõrakõlmasõdõr. - Yani yargının Adalet Bakanlığı’nın vesayetinden kurtarılması mıdır? - Evet. Bakanlõğõn teşkilat üzerinde yoğun bir etkisi vardõr. Bu bize ifade ediliyor. İş o kadar kötü noktalara getirildi ki hâkimler ve savcõlar, “Korkuyoruz efendim” deme sõnõrõna geldiler. - Zaten pek çok yargı mensubunun telefonlarının dinlendiği ortaya çıkmadı mı? - Türk yargõsõnõn tarihi yazõlõrken bugünler kara sayfalar olarak yer alacaktõr. Demin yasama, yürütme ve yargõnõn 12 Eylül Anayasasõ’ndaki konumlarõna değindim. Biz bugün bunu korumaya çalõşõyoruz. Bu nasõl iştir? Kuvvetler ayrõlõğõ ilkesi hukuk devletinin ana unsurlarõndan birisidir. Onu ortadan kaldõrdõğõnõz zaman hukuk devletini zafiyete uğratmõş sayõlõrsõnõz. Biz bunu defalarca ifade etmeye çalõştõk. P O R T R E KADİR ÖZBEK Ankara, 1948 doğumlu. Yükseköğrenimini AÜ Hukuk Fakültesi’nde yaptõ. Askerlik görevinden sonra kõsa bir dönem TCDD Personel Dairesi’nde çalõşmasõnõn ardõndan girdiği hâkimlik sõnavõnõ kazandõ. 1973’te hâkimlik stajõna başladõ. 1974’te Ağrõ’nõn Diyadin ilçesinde mesleğe girdi. 1977’de Afyon’un Çay ilçesine atandõ. 1982’de Adana’nõn Osmaniye ilçesinde beş yõl hâkimlik yaptõ. 1987’de Ankara Ticaret Mahkemesi üyeliğine atandõ. 1990’da Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanõ oldu. 1994’te Ankara Adalet Komisyonu Başkanlõğõ’na seçildi. 1997’de komisyon başkanlõğõndan Adalet Bakanõ Şevket Kazan’õn isteğiyle alõndõ; Ankara Ticaret Mahkemesi’ne döndü. 2001’de Yargõtay üyeliğine seçildi. 2006’da Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeliğine geldi. Şubat 2008’de de HSYK Başkanvekili oldu. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Bakanlık önünde hâkim adayı kuyrukları oluşmadı mı? - Bu sakõncalardan söz ederken teşkilatõmõzdaki genç meslektaşlarõmõzõ istemediğimiz gibi bir izlenim vermek istemem. Ama işleyiş şöyle olacak: Bütün Türkiye’de bir seçim atmosferi olacaktõr. Onun ötesinde kurulda Adalet Bakanõ ve müsteşarõ varken teşkilattaki hâkimin bakan ve müsteşara karşõ ne derece dik durabileceği hatta yüksek yargõdan gelen buradaki kurul üyesinden dahi etkilenebileceği söz konusu olmaz mõ? Taslakta yüksek yargõ bugünkü konumundan çok daha aşağõlara çekilmek istenmektedir. Bunun nedeni de yüksek yargõyla yürütme arasõndaki kavga. Bunu ben söylemiyorum. Kendileri defalarca ifade ettiler. Yani yüksek yargõ olmasa daha rahat bir çalõşma ortamõ bulacaklarõnõ, yüksek yargõ tarafõndan kuşatõldõklarõnõ tekrarladõlar. - Bunun nedeni yeniden bir kapatılma davası açılması korkusu olabilir mi? - Onu bilemiyorum. Onlarõn kendi iç yapõsõyla ilgilidir. Kapatõlma davasõ olmasõnõ da hiçbir şekilde arzu etmiyoruz. Her neyse. O kadar doluyuz ki. Bunu söylerken dertlerimizin çok olduğunu söylemek istedim. Hükümet sonuca gidebilmek için ne gerekiyorsa yapmaya çalõşõyor. İzleyebildiğim kadarõyla da tümüyle halka, referanduma oynuyor. Gün gelecek biz bõrakacağõz. Ama TBMM üyelerinin baş başa kalacaklarõ yargõ kendi yarattõklarõ yargõ olacaktõr. Yürütme yüksek yargıyla kavgalı leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr (Fotoğraflar:NECATİSAVAŞ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle