23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 SAYFA CUMHUR YET 28 KASIM 2010 PAZAR Yolları, muhalif T ürk Havagazeteleriiktidara uçaklarında dağıtmıyormuş. Memlekette kaç gazete çıkıyor? Otuz beş. Kaç gazete muhalefet yapıyor? Dört. El insaf yani! THY, cila keli bu medyada biten dört “kıl”ı dağıtsa ne olur, dağıtmasa ne olur, “dağınık kalsın” diyor herhal... Neyse ki memlekette demokrasi var. İTÜ’nün iki yıl önceki açılış törenine katılan Başbakan Erdoğan’ı, sadece laf atarak protesto eden üniversite öğrencileri 15 ay hapisle cezalandırıldı. Önceki gün Haşim Kılıç’a yumurta atan Anadolu Üniversitesi öğrencilerine, korumaların verdiği “taekwondo” dersinin ardından demokrasi öğretecek hapis cezası da iki yıl sonra. Taş atan çocukları bağışladılar ya, memlekette demokrasi var. Tuncay Özkan üç yıldır, Mustafa Balbay iki yıldır tutuklu, hak hukuk bekliyor. Ama “Hayata Dönüş Operasyonu”ndan on yıl sonra davasının başladığına bakılırsa, memlekette adalet bile var! 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, öğretmenlerin yüzde 79.7’si kredi borcunu anarak, yüzde 42’si ise olmayan şansını milli piyango, süper loto, şans topunda falan arayarak kutladı. Kahvesi olan kahve, kahvesi olmayan bakla falı da baktırabilirdi. Ve hatta baklası olmayan, himmeti hökümetten hikmeti vilayetten sorulan ve RÖVEŞATA MİNE G. KIRIKKANAT Kelleden Paçaya Demokrasi dahi belediyelerin dağıttığı bedava mercimek falı açtırırdı! Ne de olsa demokrasi var, memlekette. Çorum, Edirne ve Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde bazı okullarda, kadrolu din kültürü ve ahlak öğretmeni bulunamadığı gerekçesiyle camilerde görevli imamlar ders veriyormuş... Memlekette demokrasi var ya, öğretmenler şans oyunu oynadıkları için günahkâr sayıldılar, herhalde. Onlar da imam olsalardı! Camiden maaş, okuldan ücret alır, şanslarını piyangoda aramak zorunda kalmaz, onlar da kesede liberal, sabunda demokrat, geçinip giderlerdi. Sadece bir ay önce, Aksaray’da ikiz kız kardeşi ve erkek arkadaşlarıyla arabasının içinde içki içen Hülya Duru, mahalleli bir demokrasi liberosu tarafından pompalı tüfekle öldürüldü. Çünkü memlekette demokrasi var ve rakı şarap yerine üzüm; bira viski yerine arpa, burçak, yulaf falan yemek, daha demokrat... Hele ramazanda, çoğu mahal ve mahalle demokrasilerinde yememek ve içmemek, hayati anlamda liberal! Zaten ramazan ya da değil, demokratik Türkiye’nin bazı mahal ve mahallelerinde el ele gezmek, öpüşmek falan da faşizm sayılıyor. Önce kötekle uslanmayan genç kız ve erkek faşistlerin tepelenmesi caiz olabiliyor. Memlekette öyle bir demokrasi var ki, herkes çok nazik. Vitrinine saçlı kadın sureti koyan kadın kuaför, “Edep yahu!” diye nazikçe uyarılıyor. Aldırmayan, kaldırmayan, 2011 seçimlerinden sonra ya var, ya yok! Memleket üniversitelerinde de demokrasi kol geziyor: YÖK, öğretim üyelerinin rektör seçimlerindeki tercih sıralamasını sallamıyor. Ama kafasını öne arkaya sallamaktan, beyni beyaz peynir kıvamı tutup yüzüne nur basan hocalar rektör atanıyor, çünkü demokrasi var... Üst öğretimde demokrasi olunca, haliyle “Vak Vak Ördek”lere bile dua ettiriliyor, alt öğretimde. İzmir’de anasınıflara MEB tarafından dağıtılan kitapta, ördekler Allah’ın izniyle yüzüyor, kendilerini yüzecek biçimde yaratana şükrediyorlar... Çünkü demokrasi var memlekette, şeytan Darwin’e karşı cihat var, evrim geçirmediğimiz zaten belli, aptal yaratıldığımıza inanmamak yasak! Bu ülke telefonlarında demokrasi çipleri var. Bilgisayarlarımız, epostalarımız demokrasinin yol geçen hanı. Adım başı demokrasi kameraları hiçbir muhalefeti gözden kaçırmıyor, her muhalif başına bir demokrat video düşüyor, icabında. Daha neler neler, ne demokratlıklar var da, yerim yetmiyor, sıralamaya. Memleketi, demokrasi bastı. Memleketli, tepeden tırnağa, sırılsıklam demokrat. Kellelerden sızan demokrasi, paçalardan akıyor. kirikkanat@mgkmedya.com www.minekirikkanat.com “Niçin’i olan biri, bütün Nasıl’lara göğüs gerebi lir.” Frederic NIETZSCHE (18441900) 16 Kasım’da Fransız yemek geleneğini UNESCO,etti. İlk kez“Dünya Kültür Mirası” ilan bir mutfağa böyle bir paye veriliyor ve yemek kültürü, ilk kez “Dünya Kültür Mirası” olarak tanınıyor. Gırtlağına zaten düşkün ve yemeyi zaten “yaşam sanatı” olarak algılayan Fransa’da, televizyon programları filozof, sosyolog, başaşçı kaynıyor. Tartışmalardan anladığım kadarıyla, UNESCO Fransızların rafine gastronomisini değil, gerçekten “yemek biçimi ve kalitesi”ni kültür mirası sayıyor. Obeziteyi toplumsal boyutta bir sorun olmaktan çıkaran bu biçim ve kalitede, en önemli rol, Fransa’nın mutfağında “bölgesel ürünler”e bağlılığı, dolayısıyla tarıma ve hayvancılığa verdiği değere biçiliyor: İyi keçi peynirine düşkünlük, ülkede keçi üretiminin üstüne titrenmesine, iyi ete merak Charolais sığırlarının şımartılmasına yol açıyor. İyi ekmeğe düşkünlük, buğdayın kalitesine yansıyor, vb. Fransa, tarım ve hayvancılığını korumak için AB’nin bu dallardaki sübvansiyonunun yüzde 30’unu tek başına alan AB üyesi. Kök salmayan tohuma servet yatıran ve artık yediğinin nereden geldiğini bile bilmeyen Türkiye’ye ise özgün tarım ve hayvancılığının “AB adayı olduğu için” bitirildiği anlatılıyor. Yalan! PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Örgütsel Başarı Öyküsü 14 Temmuz 1956 günü Almanya’nın Munster kasabasındaki bir toplantı salonunda 23 subay, 25 astsubay ve 7 asker bir araya gelip “Alman Federal Ordu Derneği” (Deutsche Bundeswehr Verband) adını taşıyacak bir sosyal dayanışma örgütü kurdular, başkanlığa da Üsteğmen KarlTheodor Molinari’yi getirdiler. Dernek muvazzaf ve emekli subaylara, astsubaylara, erata gerek ekonomik gerek sosyal gerekse hukuksal alanda yararlı hizmetlerde bulundu. 1959 yılı sonunda üye sayısı 50 bini aşmıştı. Derneğin gelişmesine bağlı olarak 1966 ağustos ayında Savunma Bakanlığı aldığı bir kararla askerlerin dernekleşme faaliyetlerini bir karara bağladı. Buna göre askerler sendikalaşabilecekler, fakat toplantılarını “kışla dışında” yapacaklardı. Alman Federal Ordu Derneği bir sendika gibi faaliyet göstermesine karşın kendini “sendika” olarak tanımlamadığından her türlü faaliyetini kışla içinde sürdürebiliyordu. Dernek, ekonomik, sosyal ve hukuksal çalışmalarının yanı sıra Federal Parlamento’da da temsil edilebilmek için çaba gösteriyordu. 1965 seçimlerinde üst düzey yöneticilerinden Hermann Stahlberg’i Hıristiyan Demokrat Birlik’ten parlamentoya sokmayı başardı. 1969 seçimleri sonrasında ise parlamentodaki muvazzaf asker milletvekili sayısı beşe yükseldi. Federal Savunma Bakanlığı Personel Dairesi’ndeki asker temsilciler 1966 yılından itibaren artık derneğin aday listesinden seçiliyor, başarı grafiği yükseldikçe üye sayısı da artıyordu. 1956 yılında 55 kurucu üyeyle kurulan derneğin üye sayısı 1966 yılında 110 bine, 1969 yılında 130 bine, 1972 yılında 140 bine, 1974 yılında 175 bine yükselmişti. Dernek, üyelerinin çıkarları doğrultusunda kimi zaman hükümetlerle çatışıyor, yeri geldiğinde üyeleri sokağa dökülüyordu. Alman Federal Ordu Derneği bugün 200 bini aşkın üyesi, kurduğu iki vakıf (HeinzVolland Vakfı, KarlTheodorMolinari Vakfı) ve bir eğitim enstitüsü (ManfredGodzki Enstitüsü) ile Almanya’nın en güçlü sivil toplum örgütlerinden biri olarak çalışmalarını sürdürüyor. Dernek, Avrupa Asker Birlikleri Örgütü’nün (EUROMIL) en güçlü üyelerinden biri. EUROMIL bu yıl bünyesinde 36 ülkeden 83 konfederasyonu ve 60 milyon emekçiyi toplayan en güçlü sendikal kuruluş olan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’na (ETUC) üyelik için başvurdu. Başvuru 2011 yılında Atina’da yapılacak toplantıda karara bağlanacak. Avrupa’nın 22 ülkesinden asker sendikaları, asker dernekleri, emekli subay dernekleri, gaziler ve askerler yardımlaşma sandıkları gibi kurumlar EUROMIL’in üyesi. Asker sendikaları ve dernekleri bazı ülkelerde (Hollanda, Finlandiya, İsveç vd) sendika konfederasyonlarına üye ve toplu görüşmetoplusözleşme yapabiliyor. Merkezi Brüksel’de bulunan EUROMIL, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve AGİT nezdinde muhatap alınıyor. Görüldüğü gibi başka ülkelerde askerler rütbe farkı gözetmeksizin kendilerini “kamu emekçisi” olarak değerlendirip bu doğrultuda örgütleniyorlar. Keşke bizde de benzer bir gelişme olabilseydi, olmadı. Bizim askerimiz kurduğu yardımlaşma kurumu OYAK’la bankacılığı, sigortacılığı, otomotivciliği, çimentoculuğu, konserveciliği seçti. Kapitalizmle bütünleşti. Hükümete karşı hakkını, hukukunu koruyacak “özörgütü”nden yoksun kaldı. Eğer bünyesinden, başka ülkelerdeki benzerleri gibi güçlü bir sivil toplum örgütü çıkarabilseydi bugün yaşadığı sıkıntıları yaşar mıydı? Açığa alınan üç general olayı bunları düşündürüyor bana. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Fotoğraf: AL AR F ERSEN ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr Maraş’ın ‘Kahraman’lığı ve Che’nin Çantasındaki Nutuk Bugün, Maraş kentimize “Kahraman” unvanıyla İstiklal Madalyası verilmesine neden olan destansı direnişin 91’inci yıldönümü. 28 Kasım 1919 sabahına uyanan Maraşlılar, işgalci Fransızların kaleye bayraklarını çektiklerini görünce, hemen örgütlenmişler; kale duvarlarına tırmanarak yeniden Türk bayrağını dikmişlerdi. Gelişmeleri öğrenen Mustafa Kemal de aynı gün Kılıç Ali ve Yürük Selim Beyler’i görevlendirerek 29 Kasım 1919’da Maraş Müdafaai Hukuk Teşkilatı’nın kurulmasını sağlamıştı... O destansı günlerin yıl dönümünde ÇED Köşesi’ni, aynı anlamla bütünleşen bir yazıya ayırıyorum. Cemal Sağmen imzalı “Che’nin Çantasından Çıkan Nutuk”u çok az kısaltmayla, birlikte okuyalım... Küba Devrimi’nin öncülerinden, Fidel Castro’nun yoldaşı Arjantinli devrimci doktor Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde, çantasından; “Atatürk’ün Büyük NUTUK’u”çıkmıştır. der arıyorlar? Devrimci Atatürk, bizim ve tüm mazlum halkların esin kaynağıdır.” 1997’de Habitat Toplantısı için İstanbul’a gelen Castro, yaptığı konuşmada da şöyle der: “Asıl devrimci Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ben bir devrim yaptım, ama onun yaptıklarını asla başaramazdım. Sakın kendinize başka esin kaynağı aramayın.” Castro’nun bu sözleri karşısında heyecanlanmamak mümkün mü? Son yıllarda Latin Amerika ülkelerinde esen “ulusalcı ve antiemperyalist rüzgâr”da da ‘Mustafa Kemal ışığı’nın etkisi yok mudur sizce? O ‘Mustafa Kemal ışığı’dır ki; doğudan batıya, güneyden kuzeye, birçok halk hareketini ve halk önderini etkilemiştir... Örneğin, 1935’teki ‘Uzun Yürüyüş’ öncesinde Şankay Meydanı’nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao’nun sözleri şöyledir: “Ben, Çin’in Atatürk’üyüm.” ...Ve 1948’den bugüne, Çin Halk Cumhuriyeti okullarında Atatürk ve Cumhuriyet Devrimleri okutuluyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN Maraş Kalesi ve Che Guevara. Nutuk’un Küba Devrimi’ndeki yeri aslında daha önceki yıllara dayanıyor. Sosyalist Küba Cumhurbaşkanı Castro, 12 Mayıs 1961’de Havana’da görevli genç Türk diplomatı Bilal Şimşir’den ABD’nin bilgisi olmaması ricasıyla “Atatürk’ün Büyük Nutuk Kitabı”nı ister. Bu istek, Şimşir tarafından uzun süre sonra yerine getirilebilir. Castro’nun Atatürk hayranlığının kaynağı; işte bu İngilizce “Nutuk”u özümseyerek okumasına ve devrimci Mustafa Kemal’in ilk antiemperyalist savaşımını zafere eriştiren “1919 ruhu”ndan esinlenmesine dayanıyor... Dursun Özden, 12 Aralık 1996’da Küba’da Fidel’le görüşürken; “Türkiye’de solcu, ilerici ve devrimci gençler Che Guevara ve Fidel Castro’yu çok seviyorlar ve sizleri mutlak önder olarak kabul ediyorlar” der... Castro’nun yanıtı çok anlamlıdır: “Devrimci Mustafa Kemal Atatürk varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önPeki, Atatürk ışığı dünyanın dört bucağını aydınlatırken Türkiye’de neler oluyor? Ne yazık ki ülkemizde bir yandan gerici ve yobazlar diğer yandan Che, Castro, Lenin, Mao gibi devrimci liderleri sözde örnek aldıklarını sanan “uçuk solcular”, Atatürk’ü ve düşüncelerini yıpratmak için her şeyi yapıyorlar. Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri de Atatürk’e karşı olan her türlü gerici ve bölücü hareketi destekliyorlar. İşte en yakın örneği; “Annan Planı gereğince KKTC’deki ders kitaplarından Atatürk ve Ulusal Kurtuluş Savaşı konuları çıkarıldı.” Son yıllarda ülkemizin üzerine çöken kara bulutların dağıtılabilmesi için, öldürüldüğü gün Che’nin sırt çantasından çıkan NUTUK’u kendimize rehber edinmemiz gerekiyor. Kahramanmaraşlıların “kahramanlık” yıldönümlerini kutluyorum... ekinci@cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Bir sözün fo 1 netik ya da morfolojik yapısın 2 da yapılan bü 3 yük yanlışlık. 2/ 4 Orta Anadolu’da bir göl... 5 “Heykel, abide” 6 anlamında yerel 7 sözcük. 3/ Ruh... Kötü bir 8 işteki yardımcı 9 lar. 4/ “ do1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğar ayaz düşer/Kar yağar beyaz düşer” (Tür 1 Ç I L P I R T I kü)... İşbırakımı. 5/ 2 A R A L T I S E Asbestli çimentodan 3 N A İ N H A N yapılan ve çatıların 4 T O Y A İ L E kaplanmasında kulla 5 I R O P A L İ N nılan gereç. 6/ Gelir... 6 A K S N E V İ Bağışlama. 7/ Bir ya7 E B R E H E E K pının damında çevresi A N AMU R ve üstü açık yer... Te 8 R T İ R A J lefon sözü. 8/ Payla 9 K A K ma... Hattatların kâğıt cilalamakta kullandıkları özelbileşim. 9/ Eski kültür ve sanat yapıtlarını yakıp yıkma düşünce ve davranışı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Son derece kavgacı olan gözde bir akvaryum balığı... En uygun durum ve zaman. 2/ Şık, lüks ve gösterişli giyim tarzı... Sıkıntı verme, üzme. 3/ Avrupa’da bir ırmak... Zorba hükümdar. 4/ Brezilya’nın plaka imi... “ Depardieu” Fransız aktör. 5/ Fransa’da bir kent. 6/ Hekimlikte kullanılan, iri gövdeli ve büyük yapraklı bir bitki... Aldatma işi, hile. 7/ Konya’nın Cihanbeyli ilçesinin eski adı... Fütüvvet şeyhi. 8/ Sanı... Dalga, kasırga. 9/ Bir sanayi kuruluşumuzun kısa yazılışı... Bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle