23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2010 CUMA HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 ‘Yeşil alanların yarısı satılacak, elde edilen gelirin önemli bir kısmı orman varlığının arttırılmasında kullanılacak’ DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT AKP’den yeşil 2B masalları İstanbul Haber Servisi Çevre ve Orman Bakanlığı, önceki gün gazetemizde çıkan “AKP yeşile kör” haberi ile ilgili yaptığı açıklamada, 2B alanlarının hepsinin değil ancak yarısının satışa çıkarılacağını belirtti. Hazırlanan yasa taslağına göre yaklaşık 50 bin hektarın yeniden ormana dönüştürüleceği göz önüne alınırsa Türkiye’de bulunan 473 bin 419 hektarlık 2B alanının, 200 bin hektarı satılacak. Çevre ve Orman Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nde gönderilen açıklamada, yasal düzenlemeler ile daha önce orman rejimi dışına çıkartılan 2B alanlarının detaylı kadastro çalışmalarının gerçekleştirildiği, kullanıcıların tespit edildiği, bu arazilerin değerlendirme ve satış esaslarının ortaya konulduğu kaydedildi. 2B alanlarında yapılan kadastro çalışmalarında eylemli orman alanlarının tekrar orman rejimine alındığı ifade edilerek “Toplam 2B alanlarının ancak yarısına yakın bir kısmı satışa söz konusu olabilecektir. 2B alanlarının satışından elde edilecek gelirin önemli bir kısmı ise ormancılık ve orman varlığının arttırılmasında kullanılacaktır” denildi. 2B’ler, ilk aşamada kadastro ve güncelleme işlemleri tamamlanan ve büyük bölümü sahil şeridinde yer alan 36 ilde satışa çıkarılacak. Kadastro ve güncelleme çalışması yapılan ve 2B arazilerinin ilk etapta satışa sunulması planlanan iller içerisinde İstanbul da yer alıyor. Maliye Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın ocak ayı içinde TBMM’ye sunmayı planladığı yasa taslağına göre belediye mücavir alan sınırları içinde yapılaşma bulunan yerler, bina ve bahçe gibi kullanım alanlarıyla birlikte metrekare sınırlaması olmaksızın hak sahiplerine doğrudan satılabilecek. Tarım arazileri dışında kalan, üzerinde yapılaşma bulunan ve Maliye Bakanlığı’nca uygun görülen taşınmazlar, TOKİ, büyükşehir ve ilçe belediyelerine kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirmek üzere devredilebilecek. Özellikle çarpık kentleşmenin olduğu 2B alanlarında uygulanması amaçlanan çalışma kapsamında devir, emlak vergisi metrekare birim değerleri üzerinden gerçekleştirilecek. Bu tip devirlerde hak sahiplerine yeni inşa edilecek konutlarda daire verilecek. Devlet tarafından gerçek ve tüzel kişilere dağıtılan, iskânen verilen, özelleştirilen ya da hisseleri devredilen taşınmazların tapu kayıtları, geçerli kabul edilecek. 2B’lerin satışını Maliye Bakanlığı koordine edecek. 2B’leri satın almak isteyen hak sahipleri, 36 ay içinde başvuruda bulunacak. Üç Generalin Açığa Alınması... İçişleri Bakanı’nın, bir jandarma tümgeneralini, ardından da Milli Savunma Bakanı’nın bir tümgeneral ile bir tuğamirali “Balyoz Davası’nda sanık oldukları gerekçesi” ile Bakanlık emrine almış olmaları, “yasal kılıfına” uygun birer işlemdir. Ancak haklarında soruşturma hatta dava açılmış bir dizi sivil bürokrat ile seçilmiş belediye başkanına, aynı gerekçeleri uygulamayan bir iktidarın, bu üç asker için kullanmış oldukları yetkinin “eşitlik ilkesi”ni apaçık çiğnediği için, vicdanları tırmalamaması mümkün değildir. Siviller için olsun, asker kişiler için olsun, açığa alınma işlemlerini tanımlayan yasalar, ilgili kişilerin, soruşturmaların tamamen bitmesine kadar üniformalarını çıkartmalarını, maaşlarının üçte ikisini almalarını söylüyor. Bu olayda da işlemlerin yürürlüğe girmiş olduğu günden itibaren üç evin çocuk, genç, yaşlı sakinleri bazı yokluklarla karşılaşacaklardır. Şimdi hepsi Tanrı’nın rahmetine kavuşmuş olan annem ve kardeşleri, asker olan babalarının İstiklal Savaşı sırasında Ankara’ya silah kaçırma savı ile Harbiye Nezareti tarafından açığa alındığı için evlerinde yaşanan sıkıntıları anlatırlardı. Bu açıdan da dileğimi hiçbirisini tanımadığım bu üç asker bürokratın, 6 Temmuz’da başlamış ama dört buçuk aydan bu yana bizdeki hemen bütün yargılamalar gibi kaplumbağa hızı ile yol almasının dünden beri ulaştığı aşamadan bir an önce düze çıkmalarıdır. Belki haklı, belki de kamuoyunun önemli bir kesimince paylaşıldığı gibi “Orduya yöneltilmiş bir planın gereği olarak” 6 Temmuz’da gündeme gelen bir darbe iddiasının aylardan beri on binlerce sayfalık bir dava dosyası içinde sonuca ulaşmamasının, dışımızdaki hukuk araştırmacılarından başka hiç kimseye yararı yoktur. O araştırmacılar da “Geç gelen adalet adalet değildir” konu başlıklı derslerinde, bilimsel konferanslarında bu sözün boşuna söylenmiş bir söz olmadığını savunurken Türkiye’yi örnek gösterebilirler. TOKİ’ye emanet Avrupa alışverişte görsün BAHADIR SELİM DİLEK AKP, üç yıldır beklettiği Çocukların Cinsel İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni son dakika manevrasıyla gündemine aldı çünkü üç gün sonra Roma’daki toplantıya başkanlık edecek 6 Temmuz nire? 23 Kasım nire? Biz, öteden beri, bir adli soruşturmada “Aceleye ne gerek var?” mantığı ile hareket edilmesine alıştırılmış bir toplumun bireyleriyiz. Bu nedenle de, personel sıkıntısı başta olmak üzere, adli zabıtanın bir türlü oluşturulmaması da dahil, bir dizi mazereti gerekçe göstererek, yargının ağır işlemesinden ileride onulmaz yaralar alan kesimlerden habersiz kalmaktan da fazlaca şikâyet etmemeye alıştırılmışız. Son olayın bazı kesimler tarafından “sivil darbe” tanımlaması ise bana kaba, haksız bir şey olarak geliyor. Ülkeyi asker ve sivil bürokratlar arasında sürekli hesaplaşma arenası olarak göstermekten kimse bir sonuç alamayacağını bilmelidir. Açığa alma işlemlerini, 6 Temmuz’da başlatılmış soruşturmanın gereği olarak 23 Kasım’da yürürlüğe koymayı akıl eden iki Sayın Bakan, sakın Tarsus’taki “7 Uyurlar Mağarası”na tetkik amacı ile girmiş ve önceki güne kadar orada kapalı kalmış olmasınlar?.. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@ekolay.net ANKARA AKP, 2007’de imzalanmış olan Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni TBMM’den geçirmek için acele etmeyince, üç hafta önce konseyin dönem başkanlığını üstlenmiş olan Türkiye, “Avrupa Konseyi Dönem Başkanı” sıfatıyla başkanlık edeceği ve 2930 Kasım tarihlerinde Roma’da düzenlenecek “Çocuklara Yönelik Cinsel Şiddetin Durdurulması Kampanyası” toplantısında güç duruma düşmekten son dakikada kurtuldu. Sözleşme, dün son dakikada gündemin ön sırasına alındı. AKP, Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni üç yıl bekletince, Türkiye diplomatik bir skandalla burun buruna kaldı. AKP hükümeti Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı olarak ilk sınavında ciddi bir sıkıntı yaşadı. TBMM’deki son dakika müdahalesiyle Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi, Meclis Genel Kurulu gündeminin ön sırasına alınmamış olsaydı, AKP “Meclis’ten onay almayan bir uluslararası sözleşmeyle ilgili uluslararası bir toplantıya, söz konusu sözleşmenin hazırlandığı şemsiye kuruluşun dönem başkanı” sıfatıyla başkanlık ederek bir ilke daha imza atacaktı. Roma’daki toplantıya önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davtuoğlu’nun katılması öngörülüyordu. Ancak, Davutoğlu geçen hafta son dakika değişikliği ile Roma’ya gitmekten vazgeçerken yerine Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Sema Kavaf’ın gönderilmesi kararlaştırıldı. Davutoğlu, Roma yerine, “Küresel 100 Entelektüel” ödülünü almak üzere ABD’ye gitmeyi tercih etti. Davutoğlu’nun Roma yerine ABD’ye gitmeyi tercih etmesi, sözleşmeyi TBMM gündemine getirmekte geç kalan AKP Grup Yönetimi’ne tepki olarak yorumlandı. İşçilerin isyanı ABİDİN YAĞMUR MERSİN Akdeniz Çivi Fabrikası’nda çalışıyorken sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan 83 işçi, işverenin CHP’li olması nedeniyle bu partinin Mersin İl Başkanlığı binasını işgal etti. İşçilerin eyleminin arkasında olduklarını söyleyen Birleşik Metalİş Şube Başkanı Seyfi Gülengül, işverenin yasadışı lokavt uyguladığını, konuyu anlatmak istedikleri CHP milletvekillerinin ise kendilerine randevu vermediğini söyledi. Akdeniz Çivi ve Tel Fabrikası’nda çalışan 105 işçi, DİSK’e bağlı Birleşik Metalİş’te örgütlenmelerinin ardından işten çıkarılmıştı. İşveren Serhat Dövenci’nin CHP’den Yenişehir Belediye Meclisi üyesi olması nedeniyle işçilerin CHP’yi işgal ettikleri açıklandı. Gülengül, “Arkadaşlarımız, 105 işçinin tamamının, sendikadan ayrılın tehdidi olmadan işe iadesini istiyor. İşveren 30 işçiyi alabilirim diyor” dedi. CHP İl Başkanı Yılmaz Şanlı “Yaşananların partimizle ilgisi yoktur. İşçilerle işveren arasındadır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı İsa Gök de “İşverenin söylediğine göre firma 9 milyon lira gibi bir borcun altında. Mağdur olan işçilerin her zaman yanındayız ama ticari bir işletmeye de yaptırım uygulayamayız. İşyerlerinin kapatılmasında, işçilerin işsiz kalmasındaki en büyük sorumlu AKP’dir” diye konuştu. Havaalanı ihalesi için suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi Antalya Havaalanı ihalesinin “paravan bir şirkete verildiğini” vurgularken “Üçüncü ortak kâr payının gizli sahibi midir, bu ortak bir siyasi midir” diye sordu. Hamzaçebi, DHMİ Genel Müdürü Mahmut Tekin ile diğer yöneticiler hakkında kamu davası açılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Hamzaçebi, ihaleyi 2007’de Almanya’da kurulu FRAPORT AG Şirketi ile Türkiye’de kurulu IC İçtaş Grubu’nun oluşturduğu ortak girişimin kazandığını, işletme hakkının kiralanmasına ilişkin sözleşme gereği kira bedelinin 2 milyor Avro olduğunu anlattı. Hamzaçebi, “Yabancı ortak (FRAPORT AG) şeklen yüzde 51 paya sahip gözüküyor olmakla birlikte bu oranın doğal sonucu olması gereken oranda kârdan pay alma hakkına sahip olmadığı görülmektedir. Şirketin kâr payı oranı binde 5’tir. DHMİ yetkilileri şartnameye koydukları sınırlayıcı hükümlerle ihaleye daha fazla şirketin katılımını engellemişler ve teklif edilen kira bedellerini idare aleyhine olacak şekilde etkilemişlerdir. İhalenin Çeçen Grubu’nu kollayacak şekilde yapılmadığı ortadadır” dedi. İfade değiştiren, susma hakkını kullanan sanıkların duruşmaya gelme zorunlulukları da kaldırıldı Üç yıldır bekliyordu Hükümet, dönem başkanı olarak konseyin sözleşmelerine imza atmamış ülke görüntüsünün ortaya çıkmaması için 2007 yılında imzalanmış olan ancak 3 yıla yakın bir süre Meclis’e sevk etmeden beklettiği Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni geçen ağustosta alelacele TBMM’ye gönderdi. Ardından takvim işlemeye başladı ve sözleşmenin Türkiye’nin dönem başkanlığını devralmasından önce ya da hemen sonra Meclis’ten onay alacağını öngören Dışişleri Bakanlığı, Davutoğlu’nun 2930 Kasım’da Roma’da düzenlenecek “Çocuklara Yönelik Cinsel Şiddetin Durdurulması Kampanyası” toplantısına katılmasını programladı. Ancak Dışişleri Bakanlığı’nın öngörüsü dün öğle saatlerine kadar gerçekleşmedi. Sözleşme, Dışişleri Komisyonu’ndan geçmiş olmasına karşın genel kurul gündemine bir türlü alınmadı. Dün öğleden sonra AKP Grup Yönetimi, sözleşmenin acilen genel kurula getirilmesi için girişimde bulundu. Roma’daki toplantı nedeniyle iktidarın sözleşmenin acilen Meclis’ten onay alması girişimde bulunduğu bilgisi kulislere yansıdı. Hayata Dönüş’te ‘yalan rüzgârı’ HİLAL KÖSE Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Hayata Dönüş” operasyonu davasının, iki gün süren oturumunda tutuksuz 28 sanık ifade verdi. Müdahil avukatları, ifadelerdeki çelişkiler nedeniyle sanıkların tutuklanmasını isterken mahkeme, sanıkların, daha sonraki oturumlara katılma zorunluluklarını kaldırdı. Sanıklar, neredeyse birebir aynı olan ifadelerinde, olaydan üç gün önce İstanbul’a gelip Hasdal Kışlası’na yerleştiklerini, olay günü sabah 05.30 sıralarında Bayrampaşa’ya gittiklerini, robocop elbiseleriyle dışarda beklediklerini, silah ya da bomba sesi duymadıklarını söylediler. yerine Ankara’dan birliklerin geldiğini duyduğunu söyleyince, müdahil avukatları, “Ankara’dan özel birlikler geldi mi?” diye sordu. Susma hakkını kullanacağını söyleyen sanık, “Operasyon bir gün mü sürdü? Cesetleri kim çıkardı? Eşyaları kime teslim ettiniz?” sorularına da yanıt vermedi. hakkını kullandı. Diğer sanıklar da komutanlarının isimlerini hatırlamadıklarını söyleyerek operasyonla ilgili sorulara karşılık susma haklarını kullandılar. Önceki ifadelerinde söylediklerini ise “Başkalarından duymuştum, ben görmedim” diye değiştirdiler. Müdahil avukatları, sanıkların bu tutumları karşısında tutuklama talep ettiler ancak mahkeme sanıkların duruşmaya katılma zorunluluklarını dahi kaldırdı. Müdahil avukatlarından Oya Aslan, mahkemenin bu kararının davanın gidişatını olumsuz etkileyeceğini söyleyerek “İlk ifadeleriyle mahkemedeki ifadeleri arasında uçurum var. Sorularımıza ciddiyetsiz yanıt vermekle kalmadılar, yalan söylediler. Bu kararla da bir daha mahkemeye gelmeyecekler. Bir müşteki, sanık Mustafa Usta’yı teşhis etti... Tutuklama bir tedbirdir. Tutuklu kalsalar itiraf edebilirlerdi. Bu sanıkların 21’i operasyonda içeriye girdiklerini söylemişlerdi. Hangi cezaevine gittiklerini bilemeyecek durumda olamazlar. Amirlerinin verdiği bilgileri bile inkâr ettiler” dedi. Pantolon şovu BURSA (Cumhuriyet) Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi “cinsel istismarla küçük yaştaki çocuğun ruh ve beden sağlığını bozma” suçlamasıyla 13 yıl 15 gün ağır hapse çarptırılan ve cezası Yargıtay’ca usulen bozulan eski Vakit Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez’in tutukluluk halinin devamına ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde akıl sağlığının yerinde olup olmadığının belirlenmesi için 13 Ocak’ta muayene edilmesine karar verdi. Üzmez’in duruşmaya gelirken bol olan pantolonu belinden aşağıya doğru inmeye başladı. Üzmez’in bir taraftan pantolonu tutması işini zorlaştırdı. Üzmez “Cumhurbaşkanı Gül, benim bütün suçlarıma af getirdi. Bu yazı size intikal etti mi?” dedi. Mahkeme böyle bir yazının gelmediğini açıkladı. ‘Başkalarından duydum’ İsmini bilmediği bir cezaevine getirildiklerini söyleyen sanık Mehmet Çöllü ise Hasdal’da standart jandarma eğitimi olan toplumsal olaylara karşı eğitim aldıklarını söyledi. Cezaevinin üstünden duman çıktığını gördüğünü ifade eden Çallı, sanıklardan astsubay Vedat Ceylan’ın timinde görevli olduğunu belirtti. Çallı, avukatların “19 Aralık sabahı mı gittiniz? Akşam saat kaçta döndünüz? Elazığ’dayken zimmetinizdeki silahlar neydi? Operasyona katıldığınız iddia ediliyor, ne diyeceksiniz? Mesleğiniz nedir? Okuma yazmanız var mı? Aylık geliriniz ne kadardır? Halil Akgün’ü tanıyor musunuz? Vedat astsubayı gösterir misiniz?” şeklindeki sorularına karşılık susma ASLAN: ASIL SORUMLULAR YARGILANSIN Müdahil avukatlarından Oya Aslan, “Bütün şikâyetçiler asıl sorumluların yargılanmasını istedi. Savcının da mahkemeye gelecek yanıta göre bu kişiler hakkında dava açılması için ihbarda bulunması gerekir. Bu kişiler hakkında ek iddianame düzenlenmelidir” dedi. İfadeler tersine döndü Birçok sanık da soruşturma aşamasındaki ifadesinin tam tersini söyleyerek “Bayrampaşa’ya değil Ümraniye Cezaevi’ne gittiğimizi sonradan öğrendim. İstanbul’un yabancısıyız. İfadem alınırken Bayrampaşa yazıldığını bilmiyorum” dedi. Sanık Önder Seymenoğlu olay Konuyla ilgili değerlendirme yapan CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cinsel sömürünün önlenmesi niyetinde değiller. 9 yaşında çocukların evlenebileceği yönündeki dünya görüşüne sahip olanlar, tabii ki böyle bir sözleşmeyi onaylamak istemezler” dedi. C MY B C MY B Sömürüyü önleme niyetinde değiller
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle