19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2010 CUMA 4 HABERLER Genelkurmay Başkanlığı görevden alınan 3 generalle ilgili Başbakanlık’la yapılan yazışmaları açıkladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Üç General ve 2007 2010 2011 Oylamaları İktidarın Türkiye’ye gelecek için nasıl bir giysi biçmekte olduğu konusunda gelişmeleri bütün içindeki yerlerinden soyutlayıp, münferiden ele aldığımızda, bütünü tam olarak görmek olanağından yoksun kalıyoruz. Son olarak önceki günkü ekranların bir numarası, dünkü gazete manşetlerinin baş konusu üç generalin açığa alınması olayına bakalım. TSK’nin üç muvazzaf subayı Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, İçişleri Bakanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ile Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu da Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün imzalarıyla “açığa alındılar”. Söz konusu üç subay da Balyoz davasından tutuksuz olarak yargılanmaktaydı ve son Yüksek Askeri Şura’da terfi etmiş olmalarına rağmen atama kararnamelerinde isimleri yer almaması üzerine AYİM’de (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) dava açıp, yürütmeyi durdurma kararı almışlardı. Gelişmelerin tam bu noktasında üç subay, bakanların imzasıyla açığa alındı ve bir kez daha AYİM’e başvurdu. İlk akla gelen soru, işlemin hukuki dayanağının olup olmadığıdır. Açığa alınma kurumunun, yeni ihdas edilmeyip, yıllardır var olduğunu, 1973 yılında, yedek subaylık görevini yaparken aynı zamanda İstanbul 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından o zamanki TCK’nin 173. maddesinden yargılandığım için aynı uygulamaya maruz kalmış biri olarak söyleyebilirim. Şu anda da 926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesi gereğince “haklarında ölüm veya ağır hapis cezasını gerektiren veya yüz kızartıcı bir suçtan ya da taksirli suçlar hariç olmak üzere 5 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir cürümden veya...” kişilerin, mensup oldukları bakanlıkça açığa alınabilecekleri belirtilmiştir. Açığa alınma kararlarından Halil Helvacıoğlu hakkındaki kararın İçişleri Bakanı’nın imzasından çıkması, Jandarma’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlı olmasındandır. Demek ki AKP’nin bu açığa alma kararlarının hukuki dayanağı vardır ve her iki bakan da, hukuken kendilerine ait olan bir yetkiyi kullanmışlardır. Bakalım, açığa alınan generallerin başvuruları üzerine, AYİM ne karar verecektir? Olaya hukuki açıdan bakılınca, açığa alma kararı konusunda, bakanların yasal yetkilerini kullandıkları söylenebilir. Bundan 38 yıl önce, TCK 173’ten yargılanan garip bir asteğmen hakkında uygulanan açığa alma önlemi, generaller için neden uygulanmasın ki? Olayı kendisine takaddüm eden girişimlerden soyutlayarak münferiden ele almak yerine, gelişmeler içindeki yerine oturtarak incelediğimizde, ortaya çıkan görüntü şu: Tayyip Bey, demokrasinin bütün kurumları üzerinde, en çok oyu (salt çoğunluk olması şart değil) alan partinin liderinin mutlak sultasını oluşturma girişimlerini belirli bir plan çerçevesinde yürüttü. 2007 seçimlerine gelindiğinde, önünde üçünü acilen gündeme aldığı beş engel vardı: Çankaya, YÖK üniversite, medya, yargı ve nihayet TSK. 2007 seçimleri karşısındaki Çankaya engelini aşmasını mümkün kılarken YÖK’ün de ele geçirilmesini ve onun aracılığıyla üniversitenin uysallaştırılmasını sağladı. Basının üzerindeki yandaşlaştırma kampanyası sırasında çeşitli yöntemler kullanılarak başarı sağlandı. Kimi TV sahipleri hapse tıkılırken en büyük medya grubunun patronu etkisizleştirildi, sevimsiz görünen mensupları tasfiye edildi. 2010 anayasa referandumu ile yargının yandaşlaştırılması operasyonunun önemli bölümü başarıya ulaştırıldı. Bu sütunda defaatle enine boyuna incelenmiş olan, TSK’nin durumu, Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalar konusu ise zaten herkesin malumu. 2007 ve 2010 oylamalarını zaferle kapatmış olan Tayyip Bey, 2011 oylamasını da kazanıp, sivil diktayı konsolide etme çabası içindedir. Son olayı, işte bu çerçeve içine oturtup, bir daha bakalım. Her şeyin yasal olmasına karşın, demokrasi açısından nasıl bir manzara çıkıyor karşımıza dersiniz?.. [email protected] Restleşme gibi yazışmalar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz sanıkları arasında yer alan üç generalin terfi ettirilmemesi nedeniyle yaşanan hukuki süreçte, Genelkurmay Başkanlığı ile hükümet arasında restleşme niteliğinde tarihi yazışmalar yapıldığı ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanlığı, üç generalin emeklilik işlemlerine ilişkin belgeleri isteyen Başbakanlık’a, yargı sürecini hatırlatarak “Terfi ve atama kararnamelerini işlem yapılmak üzere gönderdik” yanıtını verdi. Bu arada TSK’den Orgeneral Işık Koşaner’in Genelkurmay Başkanı olduğu günden bu yana ilk kez kapsamlı bir açıklama yapılmış oldu. Genelkurmay Başkanlığı, hükümet tarafından terfileri onaylanmayan Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu’nun açığa alınmasının ardından içinde gün ışığına çıkmamış bilgilerin yer aldığı 21 maddelik bir kamuoyu duyurusu yayımladı. Sözkonusu duyuru şöyle:  Bilindiği üzere Yüksek Askeri Şura (YAŞ) çalışmaları 4 Ağustos 2010 tarihinde tamamlanmıştır. YAŞ Kararları çerçeve Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamada, üç generalin görevden alınmasına kadar geçen süreçte yaşananları ortaya koydu. Açıklamaya göre askeri yargının terfileri onaylanmasına ilişkin kararına iki kez itiraz eden hükümet, yargı sürecinden sonuç alamayınca görevden alma yöntemine başvurdu. Genelkurmay açıklamasında görevden alınmaya ilişkin hukuki sürecin devam ettiğine vurgu yapıldı. sinde terfi ettirilmesi yönünde karar alınan general/amiral ve albayların terfi kararnameleri imzalanmak üzere aynı gün Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na gönderilmiştir. olumsuz duruma meydan vermemek amacıyla yeni terfi ve atama kararnameleri hazırlanarak, üst rütbeye yükselmeleri uygun görülmeyen personelin, bulundukları rütbeleriyle yeni görevlere vekâleten atanmaları teklif edilmiştir.  Bu terfi ve ilgili atama kararnameleri onay makamları tarafından uygun görülerek onaylanmıştır.  İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Ağustos 2010 tarihinde yakalama müzekkerelerinin kaldırılmasına karar vermiştir.  Bu kararın sonucuna bağlı olarak 3 general ve amiralin terfi ve atama kararnameleri, 12 Ağustos 2010 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na tekrar gönderilmiştir.  Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nca, bu kez de “Yeni bir kararname çıkarılmasına gerek görülmemesi” gerekçesiyle terfi kararnameleri 24 Ağustos 2010 tarihinde imzalanmamıştır.  Bunun üzerine konuyla ilgili olarak, 3 general ve amiral tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne (AYİM) “Bir üst rütbeye terfi ettirilmeme işleminin iptali” için yürütmeyi durdurma istemli olarak 24 Ağustos 2010 tarihinde dava açılmıştır.  AYİM, 27 Ağustos 2010 tarihinde, 10 gün kesin süre vererek Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın savunmalarını talep etmiştir.  Milli Savunma Bakanlığı 2 Eylül 2010 tarihinde, İçişleri Bakanlığı 6 Eylül 2010 tarihinde savunmalarını AYİM’ye sunmuştur.  AYİM, 27 Eylül 2010 tarihinde “Bir üst rütbeye terfi ettirilmeme işleminde” yürütmenin durdurulması kararı vermiştir. Terfileri iki kez döndü  Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından terfi kararnamesinde isimleri yer alan 3 general ve amiralin, “Haklarında mahkemece çıkarılmış yakalama emirlerine karşı itiraz davaları henüz sonuçlanmadığı” gerekçesiyle, 4 Ağustos 2010 tarihinde gönderilen terfi kararnameleri imzalanmamıştır.  Onaya sunulan terfi ve atama kararnamelerinin imzalanmaması, diğer yükselme ve görevde uzatılma durumundaki personelin işlemini engellediği ve bu durumun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta sistemini ciddi olarak etkileyeceği dikkate alınarak, bir dair gerekçeli karar, 1 Ekim 2010 tarihinde Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve davacı generaller ile amirale tebliğ edilmiştir.  Davacı generaller ve amiral, idareye dilekçe vererek yürütmenin durdurulması kararının uygulanmasını talep etmiştir.  Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yürütmenin durdurulması kararına itiraz etmiştir. AYİM, itiraz taleplerini 15 Ekim 2010 tarihinde görüşerek reddetmiştir.  Bu karar üzerine, Genelkurmay Başkanlığı söz konusu generaller ve amiral hakkında 30 Ağustos 2010 tarihinden geçerli olmak üzere terfi ve atama kararnamelerini hazırlamış ve kararnameleri Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na 19 Ekim 2010 tarihinde göndermiştir. İşte restleşme yazışmaları CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi: Askerler de alınabilir ama hukuki temel yok ‘Görevden almalar hukuksuz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 3 generalin görevden alınmasıyla ilgili olarak “Askerler de görevden alınabilir. Ancak görevden alma ile ilgili ortaya konulan gerekçeler hukuki temelden yoksundur” dedi. Hamzaçebi dün 3 generalle ilgili sorular üzerine “Asker üzerinden yapılan her işlem demokratikleşme olarak sunuluyor. Cumhuriyet tarihinde bir ilk yapıldı, deniliyor. Evet Cumhuriyet tarihinde bir ilk yapıldı. Hukuksuz bir şekilde 3 komutan açığa alındı. Nasıl devlet memurları görevden alınabiliyorsa silahlı kuvvetler mensupları da görevden alınabilir. Ancak görevden alma ile ilgili ortaya konulan gerekçeler hukuki temelden yoksundur” dedi. Hamzaçebi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni anayasa paketiyle Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolu açıldı. Hükümetin beklemediği bir tablo ortaya çıktı, YAŞ’ın terfi ettirmediği komutanlar idari yargıya gitti. AYİM, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Hükümetin ve Silahlı Kuvvetler’in yapması gereken 3 komutanı terfi ettirmektir. Hükümet ne yaptı, ‘Siz AYİM’e giderseniz ben de sizi görevden alırım’ dedi. Bunun demokratikleşme, sivilleşme ile hiçbir ilgisi yoktur. Asker üzerinden demokratikleşme, asker üzerinden sivilleşme gibi kavramları demokrasinin özü ile bağdaştıramıyorum. AKP 28 Şubat darbesinin ürünüdür. Gerçekten darbelerle yüzleşme niyeti olsaydı önce 28 Şubat ile hesaplaşırdı. Yine hayatiyetini borçlu olduğu bir diğer darbe 27 Nisan emuhtırasıdır. 27 Nisan, 28 Şubat gündeme gelince Sayın Başbakan, Sayın Meclis Başkanı ortada yok. 3 komutan hukuksuz bir şekilde görevden alınınca, bu sivil iradedir... Asker iradesi diye bir şey yoktur. Demokraside sivil irade vardır. Sivil irade her şeye muktedirdir, demokratik olmak kaydıyla.” İĞNELİ FIRÇA TAZMİNAT TALEBİNE RET Erdoğan’dan ‘geçmiş olsun’ telefonu Başbakan daha hoşgörülü olmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Başbakan 2 milyar dolarlık servetiyle dünyada en zengin 10 lider arasına girmiştir” sözleri nedeniyle CHP Milletvekili Akif Ekici hakkında açtığı tazminat davası reddedildi. Mahkeme kararında “Başbakan icraatlarına yönelik eleştiriler karşısında daha hoşgörülü olmalıdır” dedi. Ekici 5 Mayıs 2010’da TBMM Genel Kurulu’nda Erdoğan’ın malvarlığındaki artışı gündeme getiren bir konuşma yapmıştı. Ekici, “Bir daire, bir kooperatif hissesi, bir arsa, yüzde 10’luk bir şirket hissesi olan Erdoğan’ın bu 8 yıl içerisinde 2 milyar doların üzerinde bir servete eriştiğini” söyleyince Erdoğan, 50 bin TL’lik tazminat davası açmıştı. Erdoğan’ın, Ekici hakkındaki tazminat davası Ankara 7 Asliye Mahkemesi’nce reddedildi. Kararda “Davacının icraatlarına yönelik eleştirilere daha hoşgörülü olması gerektiği düşünülerek davanın reddine karar vermenin doğru olacağı sonuç ve kanısına varışmıştır...” Ekici de yaptığı açıklamada “Kamu kaynaklarının adil, etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasından sorumlu birine edindiği malvarlığının kaynağını sormak hakaret değil, benim halka karşı en önemli görevlerimden biridir” dedi.  21 Ekim 2010 tarihinde ise, Başbakanlık, Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla, ilgili personel hakkında emeklilik işlemlerine ilişkin belGerekçeli karar iletildi gelerin birer suretini Genelkurmay Başkanlığı’ndan talep etmiş Yürütmenin durdurulmasına tir. 22 ve 26 Ekim 2010 tarihlerinde ilgili bakanlıklara gönderilen cevabi yazılarda, yargısal süreç belirtilerek 24 Ağustos 2010 tarihinde AYİM’de açılan davalar ve 27 Eylül 2010 tarihinde verilen yürütmenin durdurulması kararı nedeniyle terfi ve ataZAFER TEMOÇİN ma kararnamelerinin işlem yapılmak üzere kendilerine gönderildiği ifade edilmiştir.  Başbakanlık, 2 Kasım 2010 tarihinde yürütmeyi durdurma kararının kaldırılması yönünde ikinci kez AYİM’ye başvurmuştur. AYİM, itiraz talebini 5 Kasım 2010 tarihinde görüşerek yine reddetmiştir.  22 Kasım 2010 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından söz konusu generaller ve amiral açığa çıkarılmıştır. Açığa çıkarılma yazısı anılan generaller ve amirale aynı gün tebliğ edilerek tebellüğ belgeleri ilgili [email protected] lıklara gönderilmiştir.  Adı geçen generaller ve amiral tarafından yürütmeyi durdurma istemli olarak açığa ANKARA (Cumhuriyet Büro olsun dileğini ilettiği belirtildi. çıkarılma işleminin ipsu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Açıklamada, Kılıçdaroğlu’nun, ErCHP Genel Başkanı Kemal Kılıç doğan’ın “acil şifa” dileğine tetali için 23 Kasım daroğlu’nu arayarak “geçmiş ol şekkür ettiği kaydedildi. 2010 tarihinde Askeri Öte yandan MHP Genel Başsun” dileğini ilettiği bildirildi. Yüksek İdare MahkeCHP’den yapılan açıklamada, kanı Devlet Bahçeli’nin de Kımesi’ne (AYİM) dava Erdoğan’ın, ameliyat olan Kılıçda lıçdaroğlu’nu telefonla arayarak açıldığı öğrenilmiştir. roğlu’nu telefonla aradığı ve geçmiş “geçmiş olsun” dediği bildirildi. Yargı süreci halen devam etmektedir. Ölçüt AKP’ye yakın olmak Yeni kurulan 7 devlet üniversitesinin rektör adayları belli oldu. YÖK’ün 21 adayının neredeyse tamamı gerek faaliyetleri gerekse düşünceleri bakımından iktidara yakın isimlerden oluşuyor MAHMUT LICALI ANKARA YÖK, yeni kurulan yedi devlet üniversitesinin rektör adaylarını türbana destek veren ve AKP’ye yakın adaylardan seçti. YÖK’ün belirlediği 21 rektör adayının 10’u “Türbana Özgürlük Bildirisi”nde imzası olan kişilerden oluşurken Yeni Şafak ve Zaman gazetesi yazarları da rektör aday listelerinde yer aldı. YÖK, toplam 191 rektör adayı adayının başvurduğu üniversiteler için her birine 3’er aday olmak üzere 21 adayda karar kıldı. Üniversitelerin yeni kurulması nedeniyle herhangi bir seçimin yapılmadığı rektör adaylığında YÖK, AKP’ye yakın, türbanı savunan kişileri liste başına çıkardı. YÖK, AKP döneminde çeşitli hastanelerde başkekim olarak görevlendirilen bazı öğretim üyelerini de rektör adayı olarak seçti. seyin Sarıoğlu 2.sıradan Yeni Şafak ve Zaman gazetelerinde yazılar yazan ve TRT’de Felsefe Konuşmaları adlı programı hazırlayan Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı da 3. sıradan aday gösterildi. YÖK, rektörlük için 22 adayın başvurduğu İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi rektörlüğü için AKP döneminde İzmir Atatürk ve Araştırma Hastanesi Başhekimi görevine getirilen Prof. Dr. Galip Akhan’ı 1. sıradan aday gösterdi. Prof. Dr. Osman Tayfun 2. sıradan aday olurken Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Demirci listenin son sırasında yer aldı. 57 kişinin başvurduğu Yıldırım Beyazıt Üniversitesi rektörlüğü için AKP döneminde Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği’ne atanan Prof. Dr. Metin Doğan liste başından rektör adayı oldu. YÖK 22 kişinin başvurduğu Erzurum Teknik ve 29 kişinin başvurduğu Konya üniversitelerine rektör adaylarının da tamamını Türbana Özgürlük Bildirisi’nde imzası olanlardan seçti. Yandaş yazarlar YÖK, rektörlük için 25 adayın başvurduğu İstanbul Medeniyet Üniversitesi için Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Hamit Okur’u birinci sıradan aday gösterdi. Prof. Okur aynı zamanda “www.haber7.com” internet sitesinde köşe yazarlığı yapıyor. “Türbana Özgürlük Bildirisi”nde imzası olan, İslam ve felsefe üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Hü YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan Genel Kurul’da yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılması konusunda çalışma yapılması kararı alındı. Çalışma kapsamında YÖK ve ÖSYM’nin yapısının değiştirilmesi ele alınacak. C MY B C MY B YÖK ve ÖSYM’de yeniden yapılandırma çalışması
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle